Gözleri görmeyen kişi yanına geldi diye.
Bknz: (11/30)
Gözleri görmeyen kişi yanına geldi diye.
Bknz: (11/30)
Aşağıdaki bir mealin,
* Hatalı olduğunu düşünüyorsanız,
* Telif hakkı sahibiyseniz
(Yazar, Yayınevi vs. kurumsal e postası ile),
bize iletişim bölümünden ulaşabilirsiniz.
Kendisine (dini konuları öğrenmek üzere) o âmâ (gözleri görmeyen kişi) geldi (ve kendisini meşgul etti) diye (böyle tepki gösterdi).
(Abese 2)- Kendisine ama geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut, öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı. Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun.
(Abese 2)1,2. (Peygamber) kendisine kör adam geldi diye yüzünü ekşitti ve çevirdi.
(Abese 2)1,2. Yanına kör bir kimse geldi diye (Peygamber) yüzünü asıp çevirdi.
(Abese 2)(1-2) Kendisine o ama geldi diye Peygamber yüzünü ekşitti ve öteye döndü.
(Abese 2)1, 2, 3, 4. (Peygamber), âmânın kendisine gelmesinden ötürü yüzünü ekşitti ve çevirdi. (Resûlüm! onun halini) sana kim bildirdi! Belki o temizlenecek, yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek.
(Abese 2)1-2 Elçi, kendisine, o kör adam geldi diye yüzünü ekşitti ve sırt çevirdi.
(Abese 2)Kendisine kör olan (Abdullah b. Ümmü Mektum) gelince.
(Abese 2)1,2. Kendisine a'mâ bir kimse geldi diye (peygamber) yüzünü ekşitti ve döndü.(1)*
(Abese 2)Cahiliye döneminin değer yargılarına göre hem bireysel hem de ekonomik ve sosyal açıdan zayıf kabul edilen, aynı zamanda gözleri görmeyen bir mümin, Peygamberin yanına gelerek, onun çok önemli gördüğü bu konuşmasını yarıda kesti ve kendi ölçülerine göre “ayak takımı” olarak bildikleri kimseleri meclislerinde görmek istemeyen müşrikleri tedirgin edip, onların dâvete kulak vermelerini engelledi diye.
(Abese 2)1,2. (Peygamber) kör adamın kendisine gelmesinden1 hoşlanmadı2 ve yüzünü çevirdi.*
(Abese 2)(1-2) Kendisine bir kör geldi diye, o yüzünü astı ve arkasını döndü.
(Abese 2)1-10 Ey Peygamber! Müşriklerin önderlerine Allah’ın davetini tebliğ etmekteyken, gözleri görmeyen âmânın gelip, sana soru sormasından “Şimdi sırası mıydı?” dercesine rahatsız olup suratını astın. Oysa o kimse büyük bir heyecanla öğrenmek ve arınmak için gönlünü açarak gelmişti. Öte yandan ilgini yoğunlaştırdığın müşrikler ise, kendilerini her bakımdan yeterli gördükleri için davetini inatla inkâr ediyorlardı. Sen onların arınmak istemeyişlerinden sorumlu değilsin, o yüzden öğüt almak isteyenden uzak durup da ona suratını ekşitme.
(Abese 2)(1-4) Amâ'nın kendisine gelmesinden ötürü yüzünü ekşitti ve çevirdi. (Resûlüm! onun halini) sana kim bildirdi! Belki o temizlenecek, yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek.
(Abese 2)(1-2) Yanına görmeyen (ama) biri geldi diye yüzünü ekşitti ve sırtını döndü.
(Abese 2)O kör[1], sana geldi diye[2].
1)Surenin iniş sebebi ile ilgili rivayet şudur: Abdullah b. Ümmü Mektum, Allah'ın Elçisi sallallahu aleyhi ve selleme gelerek "Ya Muhammed, beni yanına al ve bilgilendir" dedi. Peygamberin yanında müşriklerin büyüklerinden biri vardı. Peygamber ondan yüz çevirip müşrike yöneliyor ve şöyle diyordu: ‘Ey falanın babası, sözümde bir sakınca görüyor musun? O da, (putlara akıtılan) kanlar hakkı için hayır, sözünde bir sakınca görmüyorum diyordu.' (Muvatta, Kur'an, 8; Tirmizi, Tefsiru'l-Kur'an, 72. (beni bilgilendir) ifadesi Tirmizi'de geçer.)
2)Bir yazıda veya konuşmada "Sen…" veya "Siz …" yerine "O…" veya "Onlar…" denmesi, Arap edebiyatında ifadeye güzellik katar. Buna iltifat denir. Burada da iltifat olduğundan "Yüzünü ekşitti ve sırtını döndü, o kör, ona geldi diye" ifadesinden sonra "Ne biliyorsun, belki o kendini geliştirecekti" denerek üçüncü şahıstan ikinci şahsa geçilmiştir. Türkçede iltifat sanatı olmadığından tercüme bu sanata göre değil, cümlenin akışına göre yapılmıştır.
(1-2) Gözleri görmeyen adam ona geldiğinde, o, suratını astı ve ona sırtını döndü.
(Abese 2)