2. Bakara Suresi / 177.ayet

Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne döndürmeniz dindarlık değildir. Fakat gerçek dindarlık Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplarına ve nebilere iman eden, ihtiyacı olmasına rağmen malını; akrabaya, yetimlere, yoksullara yolda kalmışlara, yardım için el açanlara, özgürlüğüne kavuşmak için paraya ihtiyaç duyanlara harcayan, namazı kılan, zekâtı veren, sözleştikleri zaman ahitlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve savaşta sabredenlerinkidir. İşte davasında sadık olanlar ve Allah a karşı gelmekten sakınanlar bunlardır.

Bknz: (4/36)(4/136)(49/15)

Mustafa Çavdar Meali

Bakara 177 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Yüzlerinizi doğuya, batıya çevirip durmanız, hayır sayılmaz ki. Hayır ve taat sahipleri, Allah'a, son güne, meleklere, kitaba, peygamberlere inanan, Allah sevgisiyle yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, isteyenlere ve esirlere mal veren, namaz kılan, zekat veren, ahdettikleri zaman ahitlerine vefa eden, sıkıntı ve şiddet vakitlerinde sabreden kişilerdir. Onlardır sözleri doğru olanlar, onlardır sakınanlar.

(Bakara 177)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

(Ey Müslümanlar!) Yüzlerinizi (namazda şuursuz ve huzursuz biçimde) Doğu'ya veya Batı'ya çevirmeniz (ve ibadette şekilcilikle yetinmeniz) iyilik değildir. Asıl iyilik; Allah'a, (ve O’na inancın gereği olarak) Ahirete, Meleklere, Kitaba ve Peygamberlere (ve onların getirdikleri dine ve düzene samimiyet ve teslimiyetle) iman etmeniz... Sevdiğiniz malınızı yakınlara, yetimlere (korumasız ve bakımsız olanlara), yoksullara, yolda kalmışlara, isteyen muhtaçlara ve borç altında esir olanlara vermeniz... Namazınızı kılmanız, zekât (vergisini) ödemeniz... Anlaşma ve sözleşmelerinizi yerine getirmeniz, (maddi ve manevi) darlık, hastalık ve cihadın kızışması zamanında sıkıntılara sabretmenizdir... İşte (iman davasında) sadık (ve samimi) olanlar ancak bunlardır... Ve gerçek müttakiler de onlardır.

(Bakara 177)

Abdullah Parlıyan Meali:

Gerçek erdemlilik, sevap ve hayra ulaşmak, yüzünüzü doğuya ve batıya çevirmeniz ile ilgili değildir. Ama gerçek hayra ulaşmak ve Allah'ı razı etmek; Allah'a ve ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanan; servetini kendisi için ne kadar kıymetli de olsa akrabasına, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, yolculara, yardım isteyenlere ve insanları kölelikten kurtarmaya harcayan; namazında dikkatli ve devamlı olan ve arındırıcı mâlî yükümlülük olan zekatı veren kişinin davranışıdır. Ve gerçek erdem sahipleri, söz verdiklerinde sözlerini tutan; felaket, zorluk ve sıkıntı anlarında sabredenlerdir. İşte sözüyle eylemi bir olanlar bunlardır. Gerçekten yollarını Allah'ın  kitabıyla bulanlar da bunlardır.

(Bakara 177)

Adem Uğur Meali:

İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!

(Bakara 177)

Ahmet Hulusi Meali:

Vechlerinizi (yüzünüzü veya şuurunuzu) doğuya veya batıya (varlığın hakikati veya sistem bilgisine) çevirmeniz BİRR (işin hakikatini yaşamak) değildir. Asıl BİRR, "B" işareti anlamıyla Allah'a iman edip, gelecekte yaşanacak sürece, melaikeye (algılanıp fark edilemeyen varlığın hakikati olan Allah Esma'sının kuvvelerine), Kitaba (varlığın hakikati ve Sünnetullah'a), Nebilere iman eden; Allah sevgisiyle malı, akrabaya, yetimlere, miskinlere, yolda kalmışlara (yuvasından - vatanından ayrı düşmüş), yardım isteyenlere, kölelikten kurtarmaya veren; salatı ikame eden (Allah'a yönelişinin bilfiil hakkını veren); zekatını veren (Allah'ın bağışladığından bir kısmını karşılıksız paylaşan); söz verdiğinde sözünde duran; sıkıntı, hastalık ve şiddete maruz kaldığında buna dayanandır. İşte bunlar sadıklar ve korunanlardır.

(Bakara 177)

Ahmet Tekin Meali:

Gerçek hayır ve iyilik, hakiki müslümanlık, insanlık, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Fakat gerçek iyiler ve hakiki müslümanlar, kâmil insanlar, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere imân edenler; sevdikleri malları ve servetleri, can ü gönülden, isteyerek, yakın akrabalara, yetimlere, dullara,kimsesizlere, öksüzlere, çevresi, çaresi olmayan yoksullara, yolda kalan muhtaç yolculara, yardım isteyenlere, medet umanlara, esirler ve kölelerin esaret boyunduruklarından kurtarılarak hürriyetlerine kavuşmasına-borçtan mahkum olanların mahkûmiyetten kurtulmasına harcayanlar; namazları erkanına, şartlarına, vaktine riâyet ederek âşikâre kılanlar, vicdanlarını, servetlerini, sosyal bünyelerini arındıran, berekete vesile olan zekâtı verenler, antlaşma yaptıkları zaman antlaşmalarına riayet edenler, sıkıntılara sabrederek mücadele edenler, hastalığa, açlığa, mallarına ve canlarına gelen zarara tahammül edenler, harbin şiddetli zamanında sabrederek savaşanlar ve kararlı davrananlardır. İşte onlar imanlarında samimi olanlardır. Onlar, işte onlar Allah'a sığınarak emirlerine yapışanlar, günahlardan arınıp, azaptan korunanlar, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü'minlerdir.*

(Bakara 177)

Ahmet Varol Meali

İyilik yüzlerinizi doğuya veya batıya çevirmeniz değildir. Ancak iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitab'a ve peygamberlere iman eden, O'nun sevgisi ile malı yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yolda kalmış olana, dilenenlere ve kölelere veren, namazı kılan, zekatı veren, söz verdiklerinde sözlerini yerine getiren, darlıkta, hastalıkta ve savaşın kızıştığı anda sabreden kimselerin yaptıklarıdır. İşte bunlar doğru olanlardır. Takva sahibi olanlar da bunlardır.*

(Bakara 177)

Ali Bulaç Meali:

Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.

(Bakara 177)

Ali Fikri Yavuz Meali:

Yüzlerinizi (namazda) doğu ve batı tarafına çevirmeniz hayır ve taat değildir. Fakat hayır ve ibadet, Allah'a, âhirete, meleklere, Allah'ın indirdiği kitablara ve peygamberlere iman edenin ibadetidir ve Allah sevgisi üzere, yahud mala olan sevgisine rağmen, malı (fakir) akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa , dilenenlere, köle ve esirlere (kurtulmaları için) harcayan, namazı gereği üzere kılan ve zekâtı veren kimsenin; ahidleştikleri zaman sözlerine sâdık kalanların, ihtiyaç ve sıkıntı hallerinde, cihad ve savaşlarda sabredenlerin hayrıdır. İşte, bu vasıfları taşıyanlar, hakka uyan sâdıklardır ve bunlar takva sahipleridir.

(Bakara 177)

Ali Rıza Sefa Meali:

Yüzünüzü doğuya ve batıya çevirmeniz, gerçek erdemlilik değildir. Gerçek erdemli kişi, Allah'a, Sonsuz Yaşam Günü'ne, meleklere, kitaplara ve peygamberlere inanan, sevdiği maldan, yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, isteyenlere ve özgürlükten yoksun olanlara veren; namazı dosdoğru kılan ve zekatı verendir. Söz verdiklerinde sözlerini tutan; yokluk, zorluk ve sıkıntı zamanlarında dirençli olanlardır. Doğruyu söyleyenler, işte onlardır. Ve işte onlar, sorumluluk bilinci taşıyanlardır.

(Bakara 177)

Ali Ünal Meali:

Kâmil iyilik ve gerçek fazilet, yüzlerinizi (şu veya bu tarafa,) doğuya veya batıya çevirmeniz değildir. Kâmil iyilik ve gerçek fazilet: Allah’a, Âhiret Günü’ne, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden, (helâlinden kazandığı) malı ona olan sevgisine rağmen (Allah rızası için) yakınlara, yetimlere, yeterli geçimlikten gerçekten mahrum düşkünlere, yolda kalmışa, mecbur kalıp (borç veya sadaka olarak) isteyenlere ve esirlerle kölelerin hürriyetlerine kavuşturulması için veren, namazı bütün şartlarına riayet ederek vaktinde ve aksatmadan kılan ve zekâtı tastamam ödeyen kimsenin; bir de (bilhassa toplum halinde) bağlandıkları ahidlerini yerine getiren ve zorluk, darlık, sıkıntı, hastalık ve savaş ânında sabredenler( in, bu şekilde âdeta mücessem iman, infak, namaz kılma, zekât ödeme, ahde vefa ve sabır timsali olanların yaptıklarıdır, halleri) dir. İşte (kâmil iyilik, gerçek fazilet sahibi) bu kimselerdir ki, doğrudan şaşmazlar ve (sözlerinde, imanlarında ve Müslümanlıklarında) tam sadıktırlar. Ve onlardır Allah’a karşı tam bir saygı ile günahlardan kaçıp, her türlü vazifelerini hakkıyla yerine getirenler.

(Bakara 177)

Bahaeddin Sağlam Meali:

Sevap, yüzünüzü doğuya ve batıya yöneltmeniz değildir. Asıl sevap, (o kişinin sevabıdır ki;) Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaba (vahye) ve peygamberlere inanıp, isteyerek akrabalara, yetimlere, miskinlere, yolcuya, dilencilere ve insan azad etmek için mal verir, namaz kılar, zekât verir; bir söz verdiği zaman sözünü yerine getirir; sıkıntıda, hastalıkta ve savaşta sabreder. İşte asıl doğru dindarlar bunlardır. Ve asıl muttakiler de bunlardır.

(Bakara 177)

Bayraktar Bayraklı Meali:

İyilik, yüzlerinizi doğu ve batıya çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere ve kitaba iman edenin; malını çok sevmesine rağmen onu akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere, köle ve esirlere verenin; namazı dosdoğru kılanın;zekatı verenin; sözleştikleri zaman gereğini yerine getirenin; sıkıntıda, darlıkta, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanda sabır gösterenin eyleminden oluşur. İşte doğru olanlarbunlardır;işte sakınanlar da bunlardır.

(Bakara 177)

Bekir Sadak Meali:

Yuzlerinizi dogudan yana ve batidan yana cevirmeniz iyi olmak demek degildir; Lakin iyi olan, Allah'a, ahiret gunune, meleklere, Kitab'a, peygamberlere inanan, O'nun sevgisiyle, yakinlarina, yetimlere, duskunlere, yolculara, yoksullara ve koleler ugrunda mal veren, namaz kilan, zekat veren ve ahidlestiklerinde ahidlerine vefa gosterenler, zorda, darda ve savas alaninda sabredenlerdir. Iste onlar dogru olanlardir ve sakinanlar ancak onlardir.

(Bakara 177)

Besim Atalay Meali:

İyilik, sizin yüzünüzü doğuya, ya da batıya çevirmekte değildir, iyilikse Allaha, ahret gününe, kitaba, meleklere, peygamberlere inanmaktadır, Allahı severek hısımlara, öksüzlere, yoksullara, yolculara, dilenciye, kul azadetmeye, mal vermektedir, namaz kılmak, zekât vermek, söz verince sözünde durmak, sıkıntı gününde yoksulluğa, hastalığa, şiddet zamanında sabretmek gibi şeylerdedir; işte bunlar gerçeklerdir, işte bunlar sakınçlardır

(Bakara 177)

Celal Yıldırım Meali:

Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz (hakikî imânı yansıtan) iyilik ve erdemlik değildir. Ama (gerçek) iyilik ve erdemlik: Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inananların, malı —ona olan sevgisiyle— yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere, köle ve esirleri kurtarmaya harcayanların, namaz kılan ve zekât verenlerin; andlaşıp anlaştıkları zaman verdikleri sözü yerine getirenlerin; zorda, darda ve savaşın kızıştığında sabredenlerin (bu. durumları ve imânlaradır. İşte bunlardır doğru olanlar ve bunlardır korunup sakınanlar.

(Bakara 177)

Cemal Külünkoğlu Meali:

İyi ve erdemli olmak (yalnızca) yüzlerinizi bazen doğu, bazen batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyi ve erdemli kişi; Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitab'a (Kur'an'a) ve peygamberlere inanıp; sevdiği malını yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve boyunduruk altında bulunanlara veren; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren; sözleştikleri zaman sözlerinde duran; darlıkta, sıkıntıda ve çetin şartlar altında sabredenlerdir. İşte onlardır imanlarında samimi olanlar ve işte onlardır Allah'a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar.*

(Bakara 177)

Diyanet İşleri Eski Meali:

Yüzlerinizi doğudan yana ve batıdan yana çevirmeniz iyi olmak demek değildir; Lakin iyi olan, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitap'a, peygamberlere inanan, O'nun sevgisiyle, yakınlarına, yetimlere, düşkünlere, yolculara, yoksullara ve köleler uğrunda mal veren, namaz kılan, zekat veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler, zorda, darda ve savaş alanında sabredenlerdir. İşte onlar doğru olanlardır ve sakınanlar ancak onlardır.

(Bakara 177)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah'a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.

(Bakara 177)

Diyanet Vakfı Meali:

İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!

(Bakara 177)

Edip Yüksel Meali:

Yüzlerinizi doğu veya batı yönüne çevirmeniz iyilik değil. İyiler o kimseler ki ALLAH'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanırlar; akrabalara, yetimlere, muhtaçlara, yolda kalmışlara, dilencilere ve köleleri özgürlüğe kavuşturmaya seve seve para yardımında bulunurlar; namazı gözetir, zekatı verir, sözleştikleri vakit sözlerinde dururlar; zorluğa, sıkıntıya ve zulme karşı direnirler. İşte doğru olanlar onlardır, erdemli olanlar da onlardır.

(Bakara 177)

Elmalılı Orjinal Meali:

Erginlik değil: yüzlerinizi kah gün doğu tarafına çevirmeniz kah batı, ve lakin eren o kimsedir ki Allaha, Ahıret gününe, Melaikeye, Kitaba ve bütün Peygamberlere iman edip karabeti olanlara, öksüzlere, biçarelere yolda kalmışa, dilenenlere ve esirler uğrunda seve seve mal vermekte, hem namazı kılmakta hem zekatı vermekte, bir de andlaştıkları vakit ahidlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık hallerinde ve harbin şiddeti zamanında sabr-ü sebat edenler işte bunlardır o sadıklar ve işte bunlardır o korunan müttekiler

(Bakara 177)

Elmalılı Yeni Meali:

Erginlik, yüzlerinizi bir doğu bir batı tarafına çevirmeniz değildir. Ancak eren Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman edip yakınlığı olanlara, öksüzlere, çaresizlere, yolda kalmışa, dilenenlere ve esirler uğrunda seve seve mal veren, hem namazı kılan, hem zekatı veren, sözleştikleri vakit sözlerini yerine getiren, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve savaşın kızıştığı anda sabır gösterenlerdir. İşte bunlardır doğru olanlar ve bunlardır Allah'tan korkup kötülüklerden sakınanlar.

(Bakara 177)

Erhan Aktaş Meali:

Yüzünüzü doğuya ve batıya çevirmeniz birr[1] değildir. Ama birr: Allah'a, Ahiret Günü'ne, meleklere, kitaplara ve nebilere iman etmek; malını sevdiği halde onu yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, yardım isteyenlere, köle ve esirlere vermek; "salatı ikame etmek, zekat vermek"[2], söz verdiği zaman sözünü yerine getirmek, zorlukta, sıkıntıda ve felakete uğrama durumunda sabretmektir. İşte bunlar, sadık olanlardır. Ve işte bunlar, takva[3] sahibi olanlardır.

1)Hayır, iyilik, ihsan, bağış, itaat, doğruluk, adalet.
2)İbadete layık yegane ilah olarak Allah'a inanmak; kulluğu, Allah'a yönelmeyi, dua ve ibadeti şirkten arındırılmış bir bilinçle ve arınmış, temizlenmiş, arı duru hale gelmiş bir benlikle yapmak; yardımlaşmayı, destek olmayı canlı ve diri tutmak demektir.
3)Allah'ın buyruklarına içtenlikle uyarak, o buyruklarla kötü ve zararlı şeylere karşı kendisini korumaya, güvenceye almak.

(Bakara 177)

Gültekin Onan Meali:

Yüzlerinizi doğu veya batı yönüne çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Tanrı'ya, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanan; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştileştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.

(Bakara 177)

Hakkı Yılmaz Meali:

Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz “iyi adamlık” değildir. Ama “iyi adamlar”, Allah'a, Âhiret Günü'ne/Son Gün'e, meleklere, Kitab'a, peygamberlere inanan; malını akrabalara, yetimlere, miskinlere, yolcuya ve dilenenlere ve özgürlüğü olmayanlara, Allah'a/mala/vermeye sevgisi olmasına rağmen veren ve salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturan-ayakta tutan], zekâtı/vergiyi veren kimselerdir. Ve de sözleştiklerinde, sözlerini tastamam yerine getiren, sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreden kimselerdir. İşte onlar, özü-sözü doğru olanlardır. Ve işte onlar, Allah'ın koruması altına girmiş kişilerin ta kendileridir.

(Bakara 177)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

İyilik, yüzünüzü doğu ya da batı cihetine dönmeniz değildir. (Gerçek anlamda) iyilik, Allah’a, Ahiret Günü'ne, meleklere, Kitab’a ve nebilere inananların; sevmesine rağmen malı, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve kölelere verenlerin; namazı kılıp, zekâtı verenlerin; söz verdiklerinde sözlerine bağlı kalanların; fakirlik, hastalık ve savaş zamanında sabredenlerin yaptığıdır. İşte bunlar sadık olanlardır. Bunlar takva sahiplerinin ta kendileridir.

(Bakara 177)

Harun Yıldırım Meali:

İyilik yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir, fakat iyilik, kişinin Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaba, nebilere iman etmesi; ona olan sevgisine rağmen malı akrabalara, yetimlere, yoksullara, yolculara, dilencilere ve kölelere vermesi; namazı dosdoğru kılması; zekatı vermesi; ahitleştiklerinde yerine getirmesi; sıkıntıda, hastalıkta ve savaşta sabretmesidir. İşte onlar sadıklardır; işte onlar var ya, onlar muttakilerdir.

(Bakara 177)

Hasan Basri Çantay:

(Namazda) yüzlerinizi doğu ve batı yönüne döndürmeniz; birr (taat bu) değildir. Fakat birr, Allaha, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden, malı (nı Allah) sevgisiyle (yahud: mala olan sevgisine rağmen) akrabaye, yetimlere, yoksullara, yol oğluna (Yolda kalmış müsafırlere), dilenenlere ve köle ve esirler (i kurtarmıy) a veren, namazı (nı) dosdoğru kılan, zekatı (nı) veren (kimselerin), ahidleşdikleri zaman sözlerini yerine getirenler (in), sıkıntıda ve hastalıkda ve muhaarebenin kızışdığı zamanlarda sabr-u metanet gösterenler (in birridir). Onlar (yok mu? imanlarında ve birr-ü taat iddiasında) saadık olanlar onlardır ve onlar takvaaya erenlerin de ta kendileridir.

(Bakara 177)

Hayrat Neşriyat Meali:

(Ey ehl-i kitab!) Yüzlerinizi (ibâdet maksadıyla) doğu ve batı tarafına çevirmeniz iyilik (için yeterli) değildir;(1) fakat iyilik o kimsenin (iyiliği)dir ki, (o kişi) Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitab(lar)a ve peygamberlere îmân eder; ona (o elindeki mala) olan sevgisine rağmen malı akrabâlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve köleler uğrunda verir; namazı hakkıyla edâ eder ve zekâtı verir. Çünki (onlar) söz verdikleri zaman sözlerini yerine getirenler ve sıkıntı (fakirlik), hastalık ve savaşın şiddetli ânında sabredenlerdir. İşte onlar, doğru olan kimselerdir. Takvâ sâhibi olanlar da işte ancak onlardır.*

(Bakara 177)

Hubeyb Öndeş Meali: /

Yüzünüzü, doğu ve batı yönüne çevirmeniz 'iyilik' değildir; fakat 'iyilik' Allah'a, Ahiret [son] gününe, Meleklere, kitaba ve Nebi'lere inanmış; Malı, kendisini sevdiği halde yakınlık sahibine, yetimlere, yoksullara, yol çocuklarına [yolculara] ve isteyenlere (dilencilere) bir de boyunlar [köleler/esirler] hakkında vermiş; namazı sürekli olarak gereğince kılmış, zekatı vermiş kimsenin; anlaşma yaptıkları zaman kendi anlaşmalarına vefalı olanların; perişanlık [savaş], sıkıntı ve perişanlık [zorluk] süresi içinde sabır edenlerin¹ [iyiliğidir]. İşte onlar, dürüst olanlardır. İşte onlar, korunup sakınanların ta kendileridir.

(Bakara 177)

Hüseyin Atay Meali:

İyilik yüzlerinizi doğudan ve batıdan yana çevirmeniz değildir. Ancak, iyi olan, Allah'a, sonraki güne, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanan; ve malı yakınlığı olanlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışlara, isteyenlere ve özgürleştirmede severek veren; namaz kılan, zekat verendir; ve anlaşma yaptıklarında anlaşmalarını yerine getirenler; zorlukta, darlıkta ve sıkıntı anında dayanıklı olanlardır. İşte, bunlar doğru olanlardır ve işte saygılı olanlar da bunlardır.

(Bakara 177)

İbni Kesir Meali:

Yüzlerinizi Doğu ve Batı tarafına çevirmeniz "bir" değildir. Lakin asıl "bir"; Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitablara, peygamberlere iman eden, malını seve seve yakınlarına, yetimlere, miskinlere, yolculara, dilenenlere, kölelere, esirlere veren, namazı kılan, zekatı veren, muahede yaptıklarında ahidlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve şiddetli savaş anında sabredenlerinkidir. İşte sadık olanlar da onlardır ve müttakiler de onlardır.

(Bakara 177)

İlyas Yorulmaz Meali:

Yüzünüzü doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik yapmak değildir. Ama iyilik yapmak, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve elçilere inanmak, sevdiği mallardan, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, yardım isteyenlere ve kölelikten kurtulmak isteyenlere vermek, namazı kılmak, zekatı vermek, ahitleştiği zaman ahdini yerine getirmek, sıkıntıya, dara düştüğünde ve felaket geldiği anda sabır göstermektir. İşte böyle davrananlar (Allah'ın dinini) doğrulayanlar ve Allah dan sakınanlardır.

(Bakara 177)

İskender Ali Mihr Meali:

Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz (hakiki îmânı yansıtan) BİRR (ebrar kılacak davranış biçimi) değildir. Lâkin birr, kişinin, Allah’a, yevm’il âhire (Allah’a ulaşılan sonraki güne, hidayet gününe, vuslat gününe) meleklere, Kitab’a ve peygamberlere îmân etmesi ve sevdiği maldan, akrabalara (yakınlık sahiplerine) yetimlere, miskinlere (çalışamaz durumda olan ihtiyarlara), yolda kalmış yolculara, isteyen (muhtaçlara), köle ve (kurtulmaları için) esirlere vermesi ve namazı kılması, zekâtı vermesidir. Ve (Allah’a ve insanlara) ahd verdikleri zaman ahdlerine vefa edenler (yerine getirenler), zorlukta ve darlıkta ve şiddetli savaş halinde sabredenler, işte onlar sadık olanlardır. İşte onlar muttekilerdir (takva sahibi olanlardır).

(Bakara 177)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

Olgunluk Doğu, Batı yönlerine yönelmekle olmaz. Olgun olan o kimsedir ki Allah'a, son güne, meleklere, Kitap'a, peygamberlere inanır, yakınlarına, öksüzlere, düşkünlere, yolda kalanlara, dilenenlere, esirlerin kurtarılmasına malını seve seve verir, namaz kılar, zekât verir, andlaşınca andını yerine getirir, darlıkta, hastalıkta, savaş sırasında katlanmasını bilir. Olgun olanlar bunlardır, sakınanlar da bunlardır.

(Bakara 177)

Kadri Çelik Meali:

Yüzlerinizi doğudan yana ve batıdan yana çevirmeniz iyilik değildir. Lakin iyilik (sahipleri) Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitab'a ve peygamberlere iman eden, kendisi sevdiği halde yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve esirleri kurtarmaya mal harcayan, namaz kılan, zekât veren ve sözleştiklerinde sözlerine vefa gösterenler ile zorda, darda ve savaş anında sabredenlerdir. İşte onlar dosdoğru olanlardır ve takva sahipleri ancak onlardır.

(Bakara 177)

Mahmut Kısa Meali:

Yüzünüzü doğuya veya batıya çevirmeniz, Allah katında bir iyilik, bir erdemlilik değildir. Namazda yüzünüzü Kâbe’ye veya başka bir yöne çevirmeniz yâhut buna benzer ibadetleri yerine getirmeniz, sizi iyiliklere, güzelliklere ulaştırmadığı takdirde ne erdemli olmanızı sağlar, ne de size Allah katında değer kazandırır. Asıl iyi kişi odur ki; Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve Peygamberlere tüm kalbiyle inanır. Yüreğinde dünya malına karşı sevgi duymasına karşın, sırf Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için, malının bir kısmını yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, yardım isteyenlere ve gerek azad ederek, gerekse insanın boynuna geçirilmiş sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik... kölelik ve sömürü zincirlerini kırarak kölelerin özgürleştirilmesi uğrunda seve seve harcar. Namazını dosdoğru kılar, zekâtını verir. Bir de, söz verdiği zaman sözünde duranlar; hele o sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında zorluklara karşı kahramanca göğüs gererek sabreden fedâkâr müminler var ya... İşte doğru sözlü olanlar onlardır, kötülüklerden titizlikle sakınıp korunan gerçek erdem sahibi kullar da yine onlardır. Ama kişisel ahlâk ve erdemlilik, hukuk kuralları şeklinde toplumsal hayata egemen olmadıkça, gerçek anlamda huzur ve mutluluğa ulaşamazsınız. Bunun içindir ki:

(Bakara 177)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

Rastgele yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirip durmanız hayırlı bir şey değildir. Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba, peygamberlere iman edenler, Büyük bir sevgi ile servetine bağlılığına rağmen, onu yetimlere, yoksullara Arzu edip isteyenlere, yolda kalmışlara, esir olanlara veren, namaz kılan, Kusursuz zekat veren, ahitleştiğinde ahitlerine vefa gösteren, sıkıntıya sabreden, Aksilik, zorluk, hastalık ve savaş zamanında gelen belalara karşı sabredenlerdir Rızayı gözeten işte bunlardır. Doğru sözlü olanlar ve muttaki olan kimseler.

(Bakara 177)

Mehmet Türk Meali:

(Ey insanlar!) Sizin yüzlerinizi doğuya veya batıya çevirmeniz iyilik değildir. Asıl iyilik; Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaba, Peygamberlere îman eden, mallarını sevmelerine rağmen; akrabalara, yetimlere, yoksullara, yolda kalanlara, dilencilere ve kölelere veren, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, söz verdikleri zaman sözlerinde duran, zorda, darda ve savaş zamanında sabreden kimselerin iyilikleridir. İşte bunlar, doğruluklarını ispat etmiş kimselerdir ve gerçekten Rablerine karşı hata etmekten sakınanlar da bunlardır.

(Bakara 177)

Muhammed Celal Şems Meali:

Yüzlerinizi Doğu’ya veya Batı’ya çevirmeniz iyilik değildir. Ancak en iyi insan, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, Kitab’a ve peygamberlere inanan, (Allah) sevgisi için akrabalara, öksüzlere, yoksullara, yolculara, dilenenlere ve (hürriyetleri için) kölelere malını harcayan, namazı dosdoğru kılan ve (de) zekât verendir. Onlar söz verdiklerinde, onu yerine getirirler. (Özellikle) sıkıntı, hastalık ve savaş zamanında dayanıklılık gösterirler. (İşte en olgun ve en iyi insanlar bunlardır.) İşte onlar, sözlerinin eridir ve onlar, mükemmel takva sahipleridir.

(Bakara 177)

Muhammed Esed Meali:

Gerçekte erdemlilik, yüzünü doğuya veya batıya çevirmeniz ile ilgili değildir; ama gerçek erdem sahibi, Allah'a, Ahiret Günü'ne, melekler, vahye ve Peygamberlere inanan, servetini -kendisi için ne kadar kıymetli olsa da- akrabasına, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, yolculara, (yardım) isteyenlere ve insanları kölelikten kurtarmaya harcayan; namazında devamlı ve dikkatli olan ve arındırıcı (mali) yükümlülüğünü ifa eden kişidir; ve (gerçek erdem sahipleri) söz verdiklerinde sözünü tutan, felaket, zorluk ve sıkıntı anlarında sabredenlerdir. İşte onlardır sadakatlerini gösterenler ve işte onlardır Allah'a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar.

(Bakara 177)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

İyilik, yüzlerinizi doğuya ya da batıya çevirmeniz değildir. Gerçek iyilik, Allah'a, diriliş gününe, meleklere, kitaba ve elçilere inanan, mala olan sevgisine karşın, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmış kişiye, dilencilere, özgürlükleri için kölelere veren, içtenlikle yalvararak dua etmeyi sürdüren ve yoksulun hakkını veren, söz verdiğinde sözünde duran, darlık, hastalık ve savaşta sabretmesini bilenlerin davranışlarıdır. İşte onlardır; özü sözü bir olanlar. Ve onlardır; Allah'a karşı gelmekten özenle sakınanlar.

(Bakara 177)

Mustafa Çavdar Meali:

Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne döndürmeniz dindarlık değildir. Fakat gerçek dindarlık Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplarına ve nebilere iman eden, ihtiyacı olmasına rağmen malını; akrabaya, yetimlere, yoksullara yolda kalmışlara, yardım için el açanlara, özgürlüğüne kavuşmak için paraya ihtiyaç duyanlara harcayan, namazı kılan, zekâtı veren, sözleştikleri zaman ahitlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve savaşta sabredenlerinkidir. İşte davasında sadık olanlar ve Allah a karşı gelmekten sakınanlar bunlardır.

Bknz: (4/36) - (4/136) - (49/15)

(Bakara 177)

Mustafa Çevik Meali:

Yüzünüzü doğuya ya da batıya çevirerek ibadet ediyor olmanız, yaratılışınızın gerçek amacını kavradığınız ve ona uygun yaşadığınız anlamına gelmez. Allah’a gerçekten iman etmek, yalnız O’nu Rab ve ilah edinerek, davetine uygun yaşamak için canla başla gayret etmeyi, Âhiret Günü’ne, meleklere, Kitaba yürekten inanmayı ve peygamberlerin takipçisi olup izlerinden gitmeyi gerektirir. Bu kimseler çok sevip kıymet verdikleri mallarından ihtiyaç sahibi akrabaya, yoksullara, yolda kalmışlara verirler, hürriyetinden mahrum kalmış kimseleri özgürlüklerine kavuşturmak için malları ve canları ile çaba sarf eder, söz verdiklerinde sözlerinde dururlar, namazlarını bilinçle ve devamlı kılar, zekâtlarını verirler ve zorluklar karşısında gevşemez, inançlarından taviz vermezler. İşte bunlardır, Allah’ın davetine yürekten iman edip, gerçekten ibadet ederek yaşayanlar.

(Bakara 177)

Mustafa İslamoğlu Meali:

Gerçek erdem yüzlerinizi doğuya veya batıya döndürmeniz değildir. Fakat gerçek erdem kişinin Allah'a, ahiret gününe, meleklere, İlahi kelama, peygamberlere inanması, malı -ona sevgi duymasına rağmen- yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, isteyenlere ve özgürlüğü elinden alınanlara vermesi, namazı istikametle kılması, zekatı gönlünden gelerek vermesidir. Onlar söz verdikleri zaman sözlerinde dururlar, şiddetli zorluk ve darlıklara karşı göğüs gererler. İşte bunlardır sözlerine sadık kalanlar... Takvaya ermiş olanlar da bunlardır.

(Bakara 177)

Osman Okur Meali:

İyi ve erdemli olmak (yalnızca) yüzlerinizi bazen doğu, bazen batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyi ve erdemli kişi; Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitab'a (Kur'an'a) ve nebilere inanıp; sevdiği malını yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve boyunduruk altında bulunanlara veren; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren; sözleştikleri zaman sözlerinde duran; darlıkta, sıkıntıda ve çetin şartlar altında sabredenlerdir. İşte onlardır imanlarında samimi olanlar ve işte onlardır Allah'a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar.

(Bakara 177)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

Birr (takvâ) yüzlerinizi maşrık ve mağrip tarafına çevirmeniz değildir. Fakat birr, o kimsenin birridir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere imân etmiş olur. Ve malını seve seve karabet sahiplerine, yetimlere, yoksullara, yolculara, dilenenlere verir. Ve esirleri azad etmek hususuna sarfeder. Ve namazını kılar, zekâtını verir. Bir de muâhede yaptıkları zaman ahidlerini yerine getirirler ve ihtiyaç, hastalık ve şiddetli savaş hallerinde de sabırlı bulunurlar. İşte sâdık olanlar onlardır. Muttakî olanlar da onlardan ibarettir.

(Bakara 177)

Ömer Öngüt Meali:

Gerçek iyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik o kimsenin iyiliğidir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitab'a, peygamberlere inanır. O'nun sevgisiyle, yakınlarına, yetimlere, düşkünlere, yolculara, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve boyunduruk altında bulunan köle ve esirlere maldan verir, namaz kılar, zekât verir. Andlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte sâdık olanlar bunlardır. İşte muttakîler de bunlardır.

(Bakara 177)

Ömer Sevinçgül Meali:

Yüzlerinizi doğuya ya da batıya çevirmeniz erdem sayılmaz. Erdemli kişi, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. Malını seve isteye yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolculara, dilenenlere, kölelere, esirlere verir. İnceliklerine dikkat ederek namaz kılar, zekât verir. Söz verince sözünü yerine getirir. Sıkıntıda, hastalıkta, şiddetli savaş anında sabreder. İşte onlar doğru olanlardır. İçtenlikle inanarak günahlardan sakınanlar da bunlardır.

(Bakara 177)

Sadık Türkmen Meali:

İYİLİK, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik; “Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve nebilere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen onu yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyene ve (yönetimizinde olan ve özgürlükleri için) esirlere verenlerin; namazı gereği gibi kılan, zekatı (çalışıp üreterek) veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır (asıl iyilik).” İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.

(Bakara 177)

Seyyid Kutub Meali:

Yüzlerinizi Doğu ya da Batı tarafına çevirmeniz iyilik demek değildir. Asıl iyilik Allah'a, Ahiret gününe, meleklere, kitaba, peygamberlere inanan; akrabalara, yetimlere, yoksullara, yarı yolda kalanlara, dilencilere ve boyunduruk altında bulunanlara (kölelere, tutsaklara) mallarını sevmelerine rağmen yardım edenlerin; namazı kılanların, zekâtı verenlerin, antlaşma yaptıklarında yapmış oldukları antlaşmaları yerine getirenlerin; zorda, darda ve savaş zamanında sabredenlerin tutumudur. İşte doğrular (sözlerinin erleri) onlardır, takva sahipleri de onlardır.

(Bakara 177)

Suat Yıldırım Meali:

İyilik (ve hayır), yüzlerinizi doğuya ya da batıya doğru çevirme değildir. Asıl iyilik; Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere iman eden, sevdiği malını Allah'ı hoşnud etmek için yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalan gariplere, isteyenlere ve boyunduruk altında bulunup hürriyetine kavuşmak isteyen köle ve esirlere veren, namazı hakkıyla ifa edip zekatı veren, sözleştiği zaman sözlerinde duran, hele hele sıkıntı ve hastalık hallerinde, savaşın şiddetleri esnasında sabreden kimselerin davranışlarıdır. İşte onlardır imanlarında samimi olanlar ve işte onlardır Allah'ı sayıp günahlardan korunan takvalılar!

(Bakara 177)

Süleyman Ateş Meali:

Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz iyilik değildir. Asıl iyilik, o(kimsenin iyiliği)dir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere inandı; sevdiği malını yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve boyunduruk altında bulunan(köle ve esir)lere verdi; namazı kıldı, zekatı verdi. Andlaşma yaptıkları zaman andlaşmalarını yerine getirenler; sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabredenler, işte doğru olanlar onlardır, (Allah'ın azabından) korunanlar da onlardır.

(Bakara 177)

Süleymaniye Vakfı Meali:

İyilik, yüzünüzü doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. İyilik; Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve nebilere inanıp güvenen kişinin yaptığıdır.[1] Böyle bir kişi, sevmesine rağmen malını, kendine yakınlığı olanlara, yetimlere, çaresizlere, yolda kalanlara, isteyenlere ve boyunduruk altındakilere verir.[1] Namazı düzgün ve sürekli kılar ve zekatı verir. Bunlar anlaşma yaptıkları zaman da yükümlülüklerini yerine getirirler. Baskılara, zorluklara, bir de baskın anında olacaklara karşı dirençli olurlar. Özü sözü doğru olanlar bunlardır. Allah'tan çekinerek korunanlar da bunlardır.

1) Burada imanın beş şartı sayılmış, altıncısı olarak bilinen "kadere iman" sayılmamıştır. Çünkü Kur'an'da, kadere iman sözü yoktur.
2) Ayetteki الرِّقَاب= er-rikab, esirler için kullanılan رقبة =rakebe'nin çoğuludur.  Türkçede buna "boyunduruk altında olanlar" denir.

(Bakara 177)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

Yüzlerinizi doğuya veya batıya çevirmeniz dindarlık değildir. Gerçek dindar, Allah'a, Ahiret Günü'ne, meleklere, Kitaplara ve peygamberlere iman eden; servetini, O'nun sevgisiyle yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolda kalanlara, yardım isteyenlere ve insanları kölelikten kurtarmak için harcayan; namazı kılan, zekatı veren, söz verdiklerinde sözlerini tutan; felaket, zorluk ve sıkıntı anlarında sabredendir. İşte doğru olanlar ve Allah'a karşı gelmekten çekinenler onlardır.

(Bakara 177)

Şaban Piriş Meali:

-Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne döndürmeniz iyilik değildir. Fakat iyilik Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman eden, malını sevgisine rağmen; akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolculara, dilencilere, kölelere ve esirlere veren, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren, sözleştikleri zaman sözlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve savaşta sabredenlerin durumudur. İşte sadıklar ve muttakiler onlardır.

(Bakara 177)

Talat Koçyiğit Meali:

İyilik (hayır), yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Fakat iyilik, o kimselerin iyiliğidir ki, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere îman etmişlerdir. Mal sevgisine rağmen, onu, yakınlarına, yetimlere, düşkünlere, yolda kalmışlara ve kölelerin kurtuluşuna vermişlerdir Namazı dosdoğru kılmış, zekâtı vermiş, ahitleştikleri zaman, ahirlerini yerine getirmişlerdir. Zorda, darda ve savaşla sabırlıdırlar, işte, doğruyu söyleyenler onlardır; takva sahibi olanlarda onlardır.

(Bakara 177)

Tefhimul Kuran Meali:

Yüzlerinizi doğudan ve batıdan yana çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; ona olan sevgisine rağmen, malı yakınlara, yetimlere, yoksullara, yol oğluna (yolda kalmışa), isteyip dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenler(in tutum ve davranışıdır) . İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.

(Bakara 177)

Ümit Şimşek Meali:

Hayra ermek demek, yüzünüzü doğuya, batıya çevirmek demek değildir. Hayra eriş, o kimsenin erişidir ki, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere inanmış; yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolculara,(76) ihtiyacından dolayı isteyene, esaret altındakilere(77) malından seve seve(78) vermiş; namazı dosdoğru kılmış, zekâtı vermiştir. Onlar, sözleştikleri zaman sözlerinde duran kimselerdir. Onlar, darlıkta, sıkıntıda ve çetin şartlar altında(79) sabredenlerdir. Onlar sadıkların tâ kendisi, onlar takvâ sahiplerinin(80) tâ kendisidir.*

(Bakara 177)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz zafer ve mutluluğa ermek değildir. Zafer ve mutluluğa ermek o kişinin hakkıdır ki, Allah'a, ahıret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı kılar, zekatı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar. İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar. Ve işte bunlardır korunan takva sahipleri.

(Bakara 177)