Zira onlar hakikatin her türlü belgesi kendilerine gelse bile can yakıcı azabı görene kadar iman etmezler.
Bknz: (32/12)
Zira onlar hakikatin her türlü belgesi kendilerine gelse bile can yakıcı azabı görene kadar iman etmezler.
Bknz: (32/12)
Aşağıdaki bir mealin,
* Hatalı olduğunu düşünüyorsanız,
* Telif hakkı sahibiyseniz
(Yazar, Yayınevi vs. kurumsal e postası ile),
bize iletişim bölümünden ulaşabilirsiniz.
Kendilerine her çeşit deliller, mucizeler gösterilse de elemli azabı görmedikçe.
(Yunus 97)Onlara her (türlü) ayet (ve mucize) getirilse bile, acı azabı görünceye kadar (inkâr ve isyan içinde bocalayacaklardır).
(Yunus 97)Kendilerine her türlü kanıtlayıcı belge gelse bile, çok can yakıcı azabı gözleriyle görünceye kadar iman etmezler. Azabı görünce iman ettik derler, ama imanları onlara bir fayda sağlamaz.
(Yunus 97)Kendilerine (istedikleri) bütün mucizeler gelmiş olsa bile, elem verici azabı görünceye kadar inanmayacaklardır.
(Yunus 97)İsterse onlara bütün mucizeler gelsin (yine de iman etmezler)... Acı azabı görünceye kadar!
(Yunus 97)Onlara Allah'ın varlığına, birliğine, kudretine, kulluğa, İslâm'a giden yolu gösteren bütün mûcizeler birden gelse, can yakıp inleten müthiş azâbı görünceye kadar iman etmeyecekler.*
(Yunus 97)Kendilerine bütün ayetler gelse bile! Acıklı azabı görmedikleri sürece (iman etmezler).
(Yunus 97)Onlara bütün mûcizeler gelse bile; tâ acıklı azabı görecekleri ana kadar...
(Yunus 97)Onlara her türlü delil ve mucize de gelmiş olsa bile. Meğer ki, o pek acı azabı görmüş olsunlar.
(Yunus 97)Onlar elem verici azabı görmedikçe, bütün ayet (ve belgeler) onlara gelse de (inanmayacaklardır. Onun için sen bunların inad ve temerrüdlerine bakıp şüpheye düşme.)
(Yunus 97)Onlara bütün ayetler gelmiş olsa bile, elem verici azabı görünceye kadar inanmazlar.
(Yunus 97)(96-97) Dogrusu Rabbinin soz verdigi azabi hak edenler, can yakici azabi gorene kadar kendilerine her turlu belge gelse bile inanmazlar.
(Yunus 97)Yunus'un ulusundan başka, hiçbir ulus yoktur ki, horlatıcı azabı görünce, inan getirip, inanları fayda vere, bunlar inan ettiğinde, dünya dirliğinde üzerlerinden horluk azabını kaldırmış idik, bir zaman onları da dünya dirliğinde faydalandırdık
(Yunus 97)(96-97) Onlar ki haklarında Rabbin sözü gerçekleşti, kendilerine her türlü âyet (belge ve mu'cize) de gelse, elem verici azabı görmedikçe (emin olunuz ki) inanmazlar .
(Yunus 97)Onlara her türlü ayet gelse bile elem verici azabı görünceye kadar (inanmazlar).
(Yunus 97)96,97. Doğrusu Rabbinin söz verdiği azabı hak edenler, can yakıcı azabı görene kadar kendilerine her türlü belge gelse bile inanmazlar.
(Yunus 97)(96-97) Şüphesiz, haklarında Rabbinin sözü (hükmü) gerçekleşmiş olanlar, kendilerine bütün mucizeler gelse bile, elem dolu azabı görünceye kadar inanmazlar.
(Yunus 97)96, 97. Gerçekten haklarında Rabbinin sözü (hükmü) sabit olanlar, kendilerine (istedikleri) bütün mucizeler gelmiş olsa bile, elem verici azabı görünceye kadar inanmayacaklardır.
(Yunus 97)Onlara her çeşit mucize gelse bile, acı azabı görünceye kadar (inanmazlar).
(Yunus 97)Velevse kendilerine her ayet gelmiş olsun, ta o elim azabı görecekleri ana kadar
(Yunus 97)(evet imana gelmezler) -kendilerine her türlü mucize gelse bile- o acı azabı görecekleri ana kadar.
(Yunus 97)Onlara, her türlü ayet[1] gelse bile yine de can yakıcı azabı görmedikçe inanmazlar.
1)Mucize, kanıt, gösterge.
(96,97) Şüphesiz, şu, aleyhlerinde Rabbinin Kelime'si hak olmuş olan kimseler, kendilerine bütün alâmetler/göstergeler hep birden gelse, yine de o acıklı azabı görünceye kadar iman etmezler.
(Yunus 97)Onlara tüm ayetler de gelmiş olsa (sonuç değişmez). Can yakıcı azabı görünceye kadar (iman etmezler).
(Yunus 97)(96-97) Üzerlerine Rabbinin kesilmesi hak olmuş bulunanlar (yok mu?) onlar, velev kendilerine her (hangi bir) ayet gelmiş olsun, acıklı bir azab görecekleri (zama) na kadar iman etmezler.
(Yunus 97)96,97. Muhakkak ki üzerlerine Rabbinin (azab) sözü (hükmü) hak olanlar, kendilerine bütün âyetler gelmiş olsa bile, o (pek) elemli azâbı görünceye kadar (isyanları sebebiyle) îmân etmezler.(3)*
(Yunus 97)(96-97) Gerçekten, kendilerine RAB'binin kelimesi hak olmuş [kesinleşmiş] olanlar -kendilerine her bir ayet [kanıt] gelse bile- can yakıcı azabı görünceye kadar inanmazlar.
(Yunus 97)(96-97) Doğrusu, Rabbinin söz verdiği azabı hak edenler, her türlü belge onlara gelse bile acıklı azabı görene kadar inanmazlar.
(Yunus 97)Onlara tüm mucizeler gelse, hatta acıklı azabı görseler de (iman etmezler).
(Yunus 97)Ve eğer onlara bütün âyetler gelse bile, elîm azabı görene kadar (onlar mü’min olmazlar - âyet 96).
(Yunus 97)Allah'ın bütün belgeleri gelmiş olsa bile, acıklı azabı görünceye kadar.
(Yunus 97)Kendilerine (istedikleri) bütün mucizeler gelmiş olsa bile, elem verici azabı görünceye kadar (iman etmezler).
(Yunus 97)Hakikati tüm berraklığıyla gösteren her türlü mûcize önlerine konulsa bile, yine de inkârda diretecekler; ta ki,son nefeslerini verirken o can yakıcı azâbı kendi gözleriyle görünceye kadar! Fakat böyle bir imanın da faydası olmayacaktır.
(Yunus 97)Nitekim onlar, her türlü ayet getirilse bile çetin azabı görünceye kadar.
(Yunus 97)İşte onlara; acıklı azapla karşılaşacakları zamana kadar, ne tür mûcize getirirsen getir, (onlar asla îman etmezler.)
(Yunus 97)Kendilerine her türlü mucize gelse bile, acı azabı görmeden (asla inanmayacaklar.)
(Yunus 97)Kendilerine her türlü kanıtlayıcı belge gelse bile, ta ki (öte dünyada kendilerini bekleyen) o çok can yakıcı azabı gözleriyle görünceye kadar...
(Yunus 97)Can yakıcı azabı görene kadar, kendilerine her türlü kanıt gelse bile inanmazlar.
(Yunus 97)Bknz: (32/12)
(Yunus 97)96-98 Böyleleri kendilerine gerçeğin her türlü delili ve mucizesi gösterilse bile yine de inanmazlar ta ki can yakıcı azap ile karşılaşıncaya kadar. Keşke azap başlarına gelmeden, yaratılış sebepleri olan hayat tarzına dönselerdi! Yunus’un kavmi dışında, davete önce karşı çıkıp, sonra da azapla karşılaşacaklarını akledip ilahi nizama sarılan başka bir toplum çıkmadı. Onlar Allah adına yapılan davet ile yaşamaya dönünce, Biz de onları dünya hayatlarında zelil ve perişan olacakları azaptan kurtardık ve onlara bu süre içinde hidayet üzere yaşamanın, gücünü, şerefini ve mutluluğunu tattırıp nimetlerimizden bolca yararlandırdık.
(Yunus 97)İsterse hakikatin her tür belgesi (ayaklarına kadar) gelmiş olsun: ta ki can yakıcı azabı görünceye kadar...
(Yunus 97)(96-97) Gerçekten haklarında Rabbinin sözü (firavun gibi dünyada iken helak hükmü) sabit olanlar, kendilerine (istedikleri) her türlü ayet (mucizeler) gelmiş olsa bile, elem verici azabı görünceye kadar inanmayacaklardır.
(Yunus 97)Velev ki, onlara her âyet gelsin. Pek acıklı azabı görünceye kadar (küfürlerinde devam ederler).
(Yunus 97)Kendilerine (istedikleri) bütün âyetler (mucizeler) gelmiş olsa bile, elem verici azabı görünceye kadar (inanmazlar).
(Yunus 97)Kendilerine her türlü ayet de gelse ‘inanmamakta direnirler’. Can yakıcı azabı görünceye kadar!
(Yunus 97)Onlara bütün uyarıcı mesajlar gelse bile. Ancak acıklı azabı görünce iman ederler.
(Yunus 97)(96-97) (Kafir olarak ölüp cehenneme gideceklerine dair) haklarında Rabbinin hükmü kesinleşmiş olanlar, her türlü mucize de önlerine gelse, gayet acı azabı görmedikçe iman etmezler.
(Yunus 97)Onlara bütün ayetler gelmiş olsa bile, acı azabı görünceye kadar (inanmazlar).
(Yunus 97)Bütün mucizeler(ayetler) önlerine gelse bile acıklı azabı görünceye kadar böyle gider.
(Yunus 97)(96-97) Kendilerine her türlü âyet gelse bile, haklarında Rabbinin hüküm verdikleri, can yakıcı azabı görünceye kadar iman etmez.
(Yunus 97)Can yakıcı azabı görene kadar, kendilerine her türlü belge gelse bile...
(Yunus 97)96-97 Üzerlerine Rabbının (azâb) sözü gerçekleşmiş olanlar, kendilerine bütün mucizeler gelmiş olsa bile, o acı azabı görmedikçe, yine de îman etmezler.
(Yunus 97)Onlara her türlü âyet gelecek olsa bile, o acı azabı görmedikçe sana inanmazlar.
(Yunus 97)Tüm ayetler onlara gelse bile. Ta, o korkunç azabı görünceye kadar...
(Yunus 97)