43. Zuhruf Suresi / 47.ayet

Musa onlara mucizelerimizi/ayetlerimizi gösterdiği zaman alay edip gülmeye başladılar.

Bknz: (7/104)»(7/110)

Mustafa Çavdar Meali

Zuhruf 47 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Onlara delillerimizle gelince o delillere gülmeye başladılar.

(Zuhruf 47)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

Fakat (Musa) onlara ayetlerimizle (mucizelerimiz ve emirlerimizle) geldiği zaman, (bir de ne görsün,) onlar bunlara (alay edip) gülüyorlardı.

(Zuhruf 47)

Abdullah Parlıyan Meali:

Musa onlara delillerimizle gelince, onlar birdenbire işi alaya alıp, gülmeye başladılar.

(Zuhruf 47)

Adem Uğur Meali:

Onlara âyetlerimizi getirince, bunlara gülüvermişlerdi.

(Zuhruf 47)

Ahmet Hulusi Meali:

Onlara işaretlerimizle geldiğinde, onlar hemen bunlara güldüler!

(Zuhruf 47)

Ahmet Tekin Meali:

Mûsâ onlara âyetlerimizi, mûcizelerimizi getirince, o sırada mûcizelerle alay ederek güldüler.

(Zuhruf 47)

Ahmet Varol Meali

Fakat, onlara ayetlerimizi getirince bir de ne görsün: Onlarla alay ediyorlar.

(Zuhruf 47)

Ali Bulaç Meali:

Fakat onlara ayetlerimizle geldiği zaman, bir de ne görsün, onlar bunlara (alay edip) gülüyorlar.

(Zuhruf 47)

Ali Fikri Yavuz Meali:

Fakat onlara böyle mucizelerimizle varınca, hemen onlar bunlara gülüverdiler.

(Zuhruf 47)

Ali Rıza Sefa Meali:

Yine de onlara mucizelerimizle geldiğinde gülmeye başladılar.

(Zuhruf 47)

Ali Ünal Meali:

Önlerinde delillerimizi sergileyiverince, gülüp o delillerle alay ettiler.

(Zuhruf 47)

Bahaeddin Sağlam Meali:

Musa, ayetlerimizi onlara getirince, alaya alıp gülmeye başladılar.

(Zuhruf 47)

Bayraktar Bayraklı Meali:

Onlara mucizelerimizi getirince mucizelere gülüvermişlerdi.

(Zuhruf 47)

Bekir Sadak Meali:

Onlara mucizelerimizi getirdigi zaman, bunlara guluvermislerdi.

(Zuhruf 47)

Besim Atalay Meali:

Bizim belgelerimizle onlara vardığında, bu işten gülmeye koyuldular

(Zuhruf 47)

Celal Yıldırım Meali:

Ne vakit ki onlara mu'cizelerimizle geldi, onlar birdenbire (işi alaya alıp) buna gülüverdiler.

(Zuhruf 47)

Cemal Külünkoğlu Meali:

Musa onlara ayetlerimizi getirdiğinde onlar bu ayetlere gülüyorlardı.

(Zuhruf 47)

Diyanet İşleri Eski Meali:

Onlara mucizelerimizi getirdiği zaman, bunlara gülüvermişlerdi.

(Zuhruf 47)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

(Musa) mucizelerimizi kendilerine getirince, bir de bakmışsın, o mucizelere gülüyorlar!

(Zuhruf 47)

Diyanet Vakfı Meali:

Onlara âyetlerimizi getirince, bunlara gülüvermişlerdi.

(Zuhruf 47)

Edip Yüksel Meali:

Mucizelerimizi kendilerine götürdüğü zaman, o mucizelere gülmüşlerdi.

(Zuhruf 47)

Elmalılı Orjinal Meali:

Vakta ki onlara böyle ayetlerimizle vardı, birdenbire onlar bunlara gülüverdiler

(Zuhruf 47)

Elmalılı Yeni Meali:

Onlara böyle mucizelerimizle vardığında, onlar hemen bu mucizelere gülüverdiler.

(Zuhruf 47)

Erhan Aktaş Meali:

Fakat Musa onlara ayetlerimizle[1] gelince, onlar hemen alay etmeye başladılar.

1)Mucizelerimizle, kanıtlarımızla.

(Zuhruf 47)

Gültekin Onan Meali:

Fakat onlara ayetlerimizle geldiği zaman bir de ne görsün, onlar bunlara (alay edip) gülüyorlar.

(Zuhruf 47)

Hakkı Yılmaz Meali:

Sonra da Mûsâ âyetlerimizi/ alâmetlerimizi/ göstergelerimizi onlara getirince, onlar hemen âyetlere gülüverdiler.

(Zuhruf 47)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

Onlara ayetlerimizle geldiğinde, gülüp (eğlenmeye) başladılar.

(Zuhruf 47)

Harun Yıldırım Meali:

Fakat onlara ayetlerimizle geldiği zaman, bir de ne görsün onlar bunlara gülüyorlar.

(Zuhruf 47)

Hasan Basri Çantay:

Fakat onlara ayetlerimiz gelince bir de ne görsünler, onlar bu (ayetlere) gülüyorlar!

(Zuhruf 47)

Hayrat Neşriyat Meali:

Fakat onlara mu'cizelerimizi getirdiğinde, o vakit onlar bunlara gülüverdiler.

(Zuhruf 47)

Hubeyb Öndeş Meali: /

Ardından [Musa] onlara Ayetlerimizi [mucizelerimizi] getirince ne beklersin? Onlar onlardan [o mucizeler'den] yana dalga geçiyorlar.

(Zuhruf 47)

Hüseyin Atay Meali:

Onlara belgelerimizi getirdiği zaman, hemen onlar bunlara gülmeye başladılar.

(Zuhruf 47)

İbni Kesir Meali:

Onlara ayetlerimizle varınca, onlar bunlara gülüvermişlerdi.

(Zuhruf 47)

İlyas Yorulmaz Meali:

Musa onlara açık ayetleri getirip gösterdiğinde, birden bire onlar, o ayetlere gülüp alay ettiler.

(Zuhruf 47)

İskender Ali Mihr Meali:

Fakat (Musa A.S), onlara âyetlerimizle (mucizelerimizle) gelince, onlar o zaman onlara (mucizelere) gülüyorlardı (alay ediyorlardı).

(Zuhruf 47)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

Ancak Musa belgelerimizle yanlarına varınca onlar bunlara gülüverdiler.

(Zuhruf 47)

Kadri Çelik Meali:

Fakat onlara ayetlerimizle geldiği zaman, birdenbire onlar bunlara gülüverdiler.

(Zuhruf 47)

Mahmut Kısa Meali:

Fakat Mûsâ apaçık delillerimizle onların karşısına çıkınca,Firavun ve adamları, bu mûcizeler ile alay etmeye başladılar.

(Zuhruf 47)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

Zelilce, alaya alarak gülmeye başladılar, Musa onlara ayetlerimizle gelince böyle yaptılar.

(Zuhruf 47)

Mehmet Türk Meali:

Fakat (Mûsa) onlara mûcizelerimizi getirince onlar başladılar, o mûcizelerimizle (alay edip) gülmeğe.

(Zuhruf 47)

Muhammed Celal Şems Meali:

Kendilerine mucizelerimizle geldiğinde, hemen (alay edip,) onlara gülmeye başladılar.

(Zuhruf 47)

Muhammed Esed Meali:

Ama önlerine (mucizevi) işaretlerimizi getirince, hemen onları alaya aldılar,

(Zuhruf 47)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

Musa onlara ayetlerimizi getirdiğinde onlar, bu ayetlere gülüvermişlerdi.

(Zuhruf 47)

Mustafa Çavdar Meali:

Musa onlara mucizelerimizi/ayetlerimizi gösterdiği zaman alay edip gülmeye başladılar.

Bknz: (7/104)»(7/110)

(Zuhruf 47)

Mustafa Çevik Meali:

46-56 Vaktiyle Musa’yı da apaçık âyetlerimiz ve mucizelerle birlikte, Firavun ve kavmine göndermiştik. Musa onlara gidip, “Ben âlemlerin Rabbinin elçisiyim.” demişti. Fakat onlar peygamberliğinin delili olan mucizeleri de görmelerine rağmen, Musa’ya inanmayıp onunla alay ettiler. Bunun üzerine belki düşünür, gerçeği görür anlarlar diye birbirinden daha güçlü ve etkili mucizelerle Musa’yı destekledik. Firavun ve kavmini bu mucizelerle uyardık fakat onlar karşılaştıkları her mucize ve musibetten sonra Musa’ya gelip, “Ey yüce insan ve ey büyük sihirbaz! Rabbinin sana lütfettiği peygamberlik hatırına, O’na dua et de bizi bu musibetlerden kurtarsın. Biz artık senin davet ettiğin o yolda yürüyeceğiz.” dediler. Ne zaman Biz de onları başlarına gelen uyarıcı musibetlerden kurtardıysak hemen sözlerinden döndüler. Sonra Firavun kavmine dönüp şöyle demeye başladı: “Ey kavmim! Mısır ülkesinin hükümranlığı bana ait değil mi, şu ayaklarımın altında akıp giden nehir benim değil mi? Benim bu muhteşem kudret ve saltanatı mı görmüyor musunuz? Ben bu Musa denen, güçsüz ve zavallı adamdan daha güçlü efendiniz değil miyim? Hem bir baksanız ya, ne demek istediği ve amacının ne olduğu bile belli değil, şimdi onunla ben bir miyim? Musa gerçekten peygamber olarak görevlendirilmiş ise boynunda altın gerdanlıkları, kollarında altın bilezikleri ve yanında ona yardımcı meleklerle, ihtişamlı ve güçlü olarak karşımıza çıkması gerekmez miydi?” Firavun bu sözleri ile zaten yozlaşmaya müşrik, kâfir ve nankör olmaya yatkın olan kavmini etkisi altına aldı ve onlar da Firavun’a boyun eğip ona kulluk etmeye devam ettiler. Böylece Bize sırtlarını dönüp de gazabımızı üzerlerine çekince, hak ettikleri azaba çarptırıp hepsini suda boğduk ve onları Allah’la birlikte başkalarını da Rab ve ilah edinenler için kötü bir örnek olmak üzere gelecek nesillere ibretlik kıldık.

(Zuhruf 47)

Mustafa İslamoğlu Meali:

Fakat ardından, onların önüne mucizevi ayetlerimizi sürünce, onlar hemen alay etmeye başladılar.

(Zuhruf 47)

Osman Okur Meali:

Onlara ayetlerimizi getirdiği zaman, bunlara gülüvermişlerdi.

(Zuhruf 47)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

Vaktâ ki onlara Bizim âyetlerimizle geldi, onlar o zaman, bunlardan gülüşür oldular.

(Zuhruf 47)

Ömer Öngüt Meali:

Onlara âyetlerimizle varınca, bunlara gülüvermişlerdi.

(Zuhruf 47)

Ömer Sevinçgül Meali:

Ayetlerimizle vardıklarında, onlar bunlara güldüler.

(Zuhruf 47)

Sadık Türkmen Meali:

Fakat ayetlerimizle onlara gelince, onlar o zama, onlarla alay ederek gülüyorlar!

(Zuhruf 47)

Seyyid Kutub Meali:

Onlara ayetlerimizi getirince, birden bire onlarla alay etmeye koyuldular.

(Zuhruf 47)

Suat Yıldırım Meali:

O, delillerimizle onlara gidince onlar alay edip gülmeye koyuldular.

(Zuhruf 47)

Süleyman Ateş Meali:

Onlara ayetlerimizi getirince onlar o ayetlerle alay edip gülmeğe başladılar.

(Zuhruf 47)

Süleymaniye Vakfı Meali:

Onlara belgelerimizi getirince hemen gülüverdiler.

(Zuhruf 47)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

Ama onlar, onun getirdiği ayetlerle alay etmeye başladılar.

(Zuhruf 47)

Şaban Piriş Meali:

Onlara ayetlerle geldiği zaman onlar, ona gülüp geçmişlerdi.

(Zuhruf 47)

Talat Koçyiğit Meali:

Mûsâ onlara mucizelerimizi getirdiği zaman, onlara gülüvermişlerdi.

(Zuhruf 47)

Tefhimul Kuran Meali:

Fakat onlara ayetlerimizle geldiği zaman, bir de ne görsün, onlar bunlara (alay edip) gülüyorlar.

(Zuhruf 47)

Ümit Şimşek Meali:

Onlara âyetlerimizi getirdiğinde, onlar buna güldüler.

(Zuhruf 47)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Musa onlara ayetlerimizi getirdiğinde onlar bu ayetlere gülüyorlardı.

(Zuhruf 47)