11. Hud Suresi / 49.ayet

İşte bu kıssa, sana vahyettiğimiz gayb haberlerdendir. Bundan önce ne sen ne de kavmin bu kıssayı bilmiyordunuz. O halde, sen de Nuh gibi zorluklara karşı sabırla diren zira mutlu son sorumluluğunu yerine getirenlerindir.

Bknz: (20/99)

Mustafa Çavdar Meali

Hud 49 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

İşte bunlar, gaibe ait haberlerdir ki sana onları vahyediyoruz. Bundan önce ne sen onları biliyordun, ne kavmin biliyordu, sabret artık; şüphe yok ki sonuç, çekinenlerindir.

(Hud 49)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

(Ey Resulüm!) Bunlar: Sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bunları Sen ve kavmin bundan önce bilmiyordunuz. Şu halde (inkârcı ve münafıkların eziyetlerine) sabret. Şüphesiz (güzel olan) sonuç takva sahiplerinindir.

(Hud 49)

Abdullah Parlıyan Meali:

Ey Muhammed! Sana vahyettiğimiz bütün bunlar, bilinmedik akılla öğrenilmeyecek haberlerdendir ki, onları ne sen, ne de kavmin bundan önce bu haliyle ve tam olarak bilmiyordunuz. Öyleyse sen de, Nuh gibi sabırlı ve dirençli ol. Çünkü unutma ki sonuç, yolunu Allah ve kitabıyla bulanların olacaktır.

(Hud 49)

Adem Uğur Meali:

(Resûlüm!) İşte bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen biliyordun ne de kavmin. O halde sabret. Çünkü iyi sonuç (sabredip) sakınanlarındır.

(Hud 49)

Ahmet Hulusi Meali:

İşte bunlar Gayb haberlerindendir! Bunları sana vahyediyoruz... Bundan önce ne sen bunları biliyordun ne de halkın... O halde sabret... Muhakkak ki gelecek korunanlarındır.

(Hud 49)

Ahmet Tekin Meali:

İşte bunlar insanlığa ders olacak bilmediğiniz tarihlerin, gayb âleminin cezalandırma haberlerinden bazılarıdır. Biz bunları sana vahyediyoruz. Bundan önce, sen de, kavmin de bunları bilmiyordunuz. O halde sabırla mücadeleye devam edin. Hayırlı âkıbet, Allah'a sığınıp, emirlerine yapışarak günahlardan arınıp, azaptan korunanların, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü'minlerin, müttakılerindir.*

(Hud 49)

Ahmet Varol Meali

Bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Daha önce ne sen ne de kavmin bunları biliyordu. Sabret. Sonuç takva sahiplerinindir.

(Hud 49)

Ali Bulaç Meali:

Bunlar: Sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bunları sen ve kavmin bundan önce bilmiyordun. Şu halde sabret. Şüphesiz (güzel olan) sonuç takva sahiplerinindir.

(Hud 49)

Ali Fikri Yavuz Meali:

(Ey Rasûlüm), işte bunlar gayb haberlerindendir. Sana bunları vahy ile bildiriyoruz. Bundan önce, onları ne sen bilirdin, ne kavmin... O halde sen de sabret. Şüphe yok ki, kurtuluş takva sahiplerinindir.

(Hud 49)

Ali Rıza Sefa Meali:

İşte bunlar, sana bildirdiğimiz gizli gerçeklerin haberlerindendir. Sen ve toplumun, şimdiye değin bunları bilmiyordunuz. Artık, dirençli ol. Sonuç, kesinlikle sorumluluk bilinci taşıyanlarındır.[158]

158)Din kitaplarındaki uydurma öykülerin tersine, kendisine görev verilene dek, peygamberlik konusunda Muhammed'in hiçbir bilgisinin olmadığı bildirilmiştir. Aynı konu 28:44-46 ayetlerinde de bildirilir. 42:52 ve 93:7 gibi ayetlerde de, Kur'an indirilmeye başlanmadan önce, Muhammed kırk yaşına gelinceye dek, kitap ve inanç konusunda bilgisiz bir insan olduğu bildirilmiştir. Nuh peygamberin öyküsü konusunda Arap toplumunun bilgisiz olduğunun ayette bildirilmesi önemli bir ayrıntıdır. Çünkü Nuh'un öyküsü, geniş biçimde Tevrat ve İncil ayetlerinde yer alır. Yahudiler ve Hıristiyanlarla bir arada yaşayan Arap toplumunun, onların kitaplarından habersiz olduğunu bildiren bu ayet, 7:158 ayetinin dipnotunda açıkladığımız "Ümmi" teriminin anlamını da doğrulamaktadır.

(Hud 49)

Ali Ünal Meali:

(Ey Rasûlüm!) Bütün bunlar, görüp yaşamadığınız ve hakkında kesin bilgi sahibi olmadığınız (gayb) haberlerine dahildir ki, Biz onları sana vahyediyoruz. Bundan önce ne sen, ne de senin halkın onları bilmezdiniz. (Rasûllerin tebliğ vazifelerini yerine getirmeleri, kavimlerinin onlara olan tepkisi ve neticeler hususunda değişen bir şey olmadığına göre) sen, (maruz kaldığın bütün kötülüklere ve inkârda diretmelere karşı) sabret. Nihaî kazanç, elbette kalbleri Allah’a karşı saygıyla dopdolu olan, O’na itaatsizlikten, dolayısıyla O’nun azabından sakınanlar içindir.

(Hud 49)

Bahaeddin Sağlam Meali:

Bunlar gaybi haberlerdir. Onları sana vahyediyoruz. Bundan önce, bunları ne sen bilirdin ne de kavmin. Sabret! Şüphesiz hayırlı sonuç kendini koruyanlarındır.

(Hud 49)

Bayraktar Bayraklı Meali:

"Ey Muhammed! İşte bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen biliyordun ne de kavmin. O halde sabret! Çünkü iyi sonuç, sakınanlarındır."

(Hud 49)

Bekir Sadak Meali:

Bunlar sana vahyettigimiz bilinmeyen olaylardir. Sen de, milletin de daha once bunlari bilmezdiniz. Sabret, sonuc, Allah'tan sakinanlarindir. *

(Hud 49)

Besim Atalay Meali:

İşte bunlar, senin hiç de bilmediğin haberlerdir, sana bildiriyoruz, bundan önce, sen de, senin ulusun da bunu bilir değildiniz, sabredesin, sonunda kazananlar sakıncı olanlardır

(Hud 49)

Celal Yıldırım Meali:

İşte bunlar, sana vahiy ile bildirdiğimiz gaybî haberlerdir. Daha önce ne sen bunu biliyordun, ne de kavmin biliyordu. Öyleyse sen de sabret. Sonunda kazanacak olanlar, elbette Allah'tan korkup (kötülüklerden) sakınanlardır.

(Hud 49)

Cemal Külünkoğlu Meali:

(Ey Muhammed!) Bütün bunlar sana vahyettiğimiz bilinmedik haberlerdendir ki bundan önce onları ne sen biliyordun, ne de kavmin. O hâlde sabret. Ve unutma ki, gelecek, mutlaka, Allah'a karşı sorumluluk bilinciyle yaşayanlardan yana olacaktır!

(Hud 49)

Diyanet İşleri Eski Meali:

Bunlar sana vahyettiğimiz bilinmeyen olaylardır. Sen de, milletin de daha önce bunları bilmezdiniz. Sabret, sonuç, Allah'tan sakınanlarındır.*

(Hud 49)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

İşte bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen biliyordun, ne de kavmin. O halde sabret. Çünkü (iyi) sonuç, Allah'a karşı gelmekten sakınanların olacaktır.

(Hud 49)

Diyanet Vakfı Meali:

(Resûlüm!)  İşte bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen biliyordun ne de kavmin. O halde sabret. Çünkü iyi sonuç (sabredip)  sakınanlarındır.  *

(Hud 49)

Edip Yüksel Meali:

Bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberleridir. Ne sen, ne de senin halkın bundan önce onları bilmezdi. Sabret. Sonuç, erdemlilerindir.

(Hud 49)

Elmalılı Orjinal Meali:

İşte bunlar gayb haberlerinden, sana bunları vahyile bildiriyoruz, bundan evvel onları ne sen bilirdin ne kavmin, böyle, o halde sabret, her halde akıbet müttekılerindir.

(Hud 49)

Elmalılı Yeni Meali:

İşte bunlar, sana vahyile bildirdiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen bilirdin, ne de kavmin. O halde sabret, iyi sonuç Allah'tan korkanlarındır.

(Hud 49)

Erhan Aktaş Meali:

İşte bunlar, sana vahyettiğimiz gayb[1] haberlerindendir. Bunları ne sen ne de halkın daha önce bilmiyordunuz. O halde sabret. Sonuç, takva sahiplerinindir."

1)Gizli, görünmeyen, bilinmez olan, algılanamayan.

(Hud 49)

Gültekin Onan Meali:

Bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bunları sen ve kavmin bundan önce bilmiyordun. Şu halde sabret. Şüphesiz (güzel olan) sonuç takva sahiplerinindir.

(Hud 49)

Hakkı Yılmaz Meali:

İşte Nûh ile ilgili anlatılanlar, sana vahyettiğimiz görülmeyenin, duyulmayanın, sezilmeyenin haberlerindendir. Bunları sen ve toplumun bundan önce bilmiyordunuz. Şu hâlde sabret. Şüphesiz âkıbet, Allah'ın koruması altına girmiş olan kişilerindir.

(Hud 49)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

Bu, sana vahyettiğimiz gaybın haberlerindendir. Bundan önce ne sen ne de kavmin (bu bilgileri) biliyordunuz. (Öyleyse) sabret! Şüphesiz ki akıbet muttakilerindir.

(Hud 49)

Harun Yıldırım Meali:

Bunlar sana vahy ettiğimiz gayb haberlerindendir. Onları bundan evvel ne sen biliyordun ne de kavmin. Şu halde sabret. Şüphesiz sonuç muttakilerindir.

(Hud 49)

Hasan Basri Çantay:

Bunlar gayb haberlerindendir ki sana onları vahyediyoruz. Onları bundan evvel ne sen biliyordun, ne kavmin. O halde (Habibim) sen de (Nuh gibi her cefaye) katlan. Akıbet hiç şübhesiz takvaaye erenlerindir.

(Hud 49)

Hayrat Neşriyat Meali:

(Habîbim, yâ Muhammed!) Bunlar gayb haberlerindendir ki, onları sana vahyediyoruz. Bundan önce onları ne sen biliyordun, ne de kavmin!(1) Öyle ise sabret! Şübhesiz ki âkıbet (sonunda asıl kazanç) takvâ sâhiblerinindir.*

(Hud 49)

Hubeyb Öndeş Meali: /

İşte bunlar, sana vahiy ettiğimiz gayb'ın [gizliliğin] haberlerindendir. Bundan [kur'an'dan] önce sen ve milletin onu [o haberleri] bilmiyordunuz. O halde sabret, gerçekten sonuç, korunup sakınanlar içindir.

(Hud 49)

Hüseyin Atay Meali:

Bunlar, sana bildirdiğimiz, bilinmeyen olaylardır. Sen de ulusun da daha önce bunları bilmezdiniz. Öyle ise dayan. Doğrusu, sonuç saygılı olanlarındır.

(Hud 49)

İbni Kesir Meali:

İşte bunlar, gayb haberlerindendir ki sana vahyediyoruz. Ne sen, ne de kavmin daha önce bunları bilemezdiniz. Öyleyse sabret, çünkü akıbet müttakilerindir.

(Hud 49)

İlyas Yorulmaz Meali:

Bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Sen ve senin kavmin daha önceden bunları bilmiyordunuz. O halde sende sabret. Muhakkak ki gelecek Allah dan sakınanların olacaktır.

(Hud 49)

İskender Ali Mihr Meali:

İşte bunlar, sana vahyetmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. Sen ve senin kavmin, bundan önce onu bilmiyordunuz. Artık sabret, muhakkak ki (güzel) sonuç, takva sahiplerinindir.

(Hud 49)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

İşte senin gönlüne bildirdiklerimiz, bilinmiyenin olaylarındandır. Daha önce bunları ne sen, ne de senin ulusun bilmezdiniz, öyleyse, sen de katlan. Çünkü sakınanların sonu iyi gelir.»

(Hud 49)

Kadri Çelik Meali:

Bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bunları sen ve kavmin daha önce bilmiyordun. O halde sabret. Şüphesiz (güzel olan) sonuç, takva sahiplerinindir.

(Hud 49)

Mahmut Kısa Meali:

Ey Muhammed! Bütün bu anlatılanlar, sana vahiyle bildirdiğimiz ve başka türlü asla bilemeyeceğiniz gayb haberlerindendir. Gerçi insanlığın hafızasında derin izler bırakmış olan bu olaylarla ilgili yarı gerçek, yarı efsane bilgi kırıntıları her toplumun kültüründe vardır. Fakat bu ayetlerin size ulaşmasından önce, ne sen, ne de içinde yaşadığın toplum bunu bu kadar net ve doğru biçimde bilmiyordunuz! İşte Nûh’un zâlimlere karşı nasıl bir mücâdele verdiğini, ne büyük eziyetlere göğüs gerdiğini ve sonuçta ne büyük lütuflara eriştiğini gördünüz. O hâlde ey Müslüman, sen de onlar gibi sabret; unutma ki, mutlu son, dürüst ve erdemli insanların olacaktır! Ve aradan yıllar geçti, yeni nesiller geldi. İsimler ve şekiller değişti, fakat değişmeyen tek şey vardı; hak ile bâtılın amansız mücâdelesi:

(Hud 49)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

Doğrusu Ey Resul! bunlar sana vahyettiğimiz gaibe ait haberlerindendir. Hakikaten, ne sen, ne de kavmin bunları önceden biliyordu. Kazananlar, Uyup iman edenlerdir. O halde sabret! Sonuç elbette takva sahiplerinindir.

(Hud 49)

Mehmet Türk Meali:

(Ey Muhammed!) İşte bunlar; sana vahiyle bildirdiğimiz, senin ve kavminin daha önceden bilmediği, ğayb’a1 ait haberlerdendir. (Öyleyse sen de Nûh gibi) sabret, çünkü (en güzel) sonuç Allahtan hakkıyla sakınanlarındır. *

(Hud 49)

Muhammed Celal Şems Meali:

Bunlar sana vahyettiğimiz, gayptan (olan önemli) haberlerdir. Daha önce sen (de) kavmin (de,) bunları bilmiyordunuz. Onun için sabret. Şüphesiz (iyi) sonuç (ancak) takvayı benimseyenlerindir.

(Hud 49)

Muhammed Esed Meali:

Bütün bunlar (ey Muhammed,) sana vahyettiğimiz bilinmedik haberlerdendir ki onları ne sen ne de soydaşların bundan önce (bu haliyle ve tam olarak) bilmiyordunuz. Öyleyse, sen de artık (Nuh gibi) sabırlı ol. Çünkü, unutma ki, gelecek, mutlaka, Allah'a karşı sorumluluk bilincine sahip olanlardan yana olacaktır!

(Hud 49)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

İşte bunlar, sana bildirmekte olduğumuz gizli haberlerdendir. Bundan önce onları sen de bilmiyordun, toplumun da bilmiyordu. O halde artık sabırlı ol. Sonuç, Allah'tan sakınanlarındır.

(Hud 49)

Mustafa Çavdar Meali:

İşte bu kıssa, sana vahyettiğimiz gayb haberlerdendir. Bundan önce ne sen ne de kavmin bu kıssayı bilmiyordunuz. O halde, sen de Nuh gibi zorluklara karşı sabırla diren zira mutlu son sorumluluğunu yerine getirenlerindir.

Bknz: (20/99)

(Hud 49)

Mustafa Çevik Meali:

Ey Muhammed! Ne sen, ne de kavmin Nûh’un bu kıssasını daha önce bilmiyordunuz, bunlar Bizim sana vahiy yoluyla ulaştırdığımız bilgilerdir, sen de Nûh gibi sabırla davetine devam et ve unutma ki sonunda kazanacak, mutlu sona ulaşacak olanlar imanında sebat edip bu uğurda gayret edenler olacaktır.

(Hud 49)

Mustafa İslamoğlu Meali:

Bunlar sana bildirdiğimiz gaybi haberlerdendir; bunları ne sen ne de toplumun daha önce biliyor değildiniz. Şu halde sabret! Unutma ki mutlu son, Allah'a karşı sorumluluğunun bilincinde olanlarındır.

(Hud 49)

Osman Okur Meali:

(Resûlüm!) İşte bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen biliyordun ne de kavmin. O halde sabret. Çünkü iyi sonuç (sabredip) sakınanlarındır.

(Hud 49)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

İşte bu, gayb haberlerindendir. Bunu sana vahyediyoruz. Bunu ne sen ve ne de kavmin bundan evvel bilir değildiniz. Artık sabret. Şüphe yok ki akıbet muttakîler içindir.

(Hud 49)

Ömer Öngüt Meali:

Resulüm! İşte bunlar sana vahiy ile bildirdiğimiz gayb haberlerindendir. Daha önce ne sen bunları biliyordun, ne de kavmin biliyordu. Öyleyse sen de sabret! Hiç şüphesiz ki âkibet takvâya erenlerindir.

(Hud 49)

Ömer Sevinçgül Meali:

‘Ey Peygamber!’ Sana anlattıklarımız gaybın bilgilerindendir. Ne sen, ne de senin toplumun, daha önce bunları bilmezdiniz. Sabırlı ol! Çünkü, sonunda içtenlikle inanarak günahlardan sakınanlar kazanacak!

(Hud 49)

Sadık Türkmen Meali:

BÜTÜN BUNLAR sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce ne sen onları biliyordun, ne de kavmin! Sabret öyleyse. Şüphesiz, sonuç korunup sakınanlarındır.

(Hud 49)

Seyyid Kutub Meali:

Ey Muhammed, bu anlatılanlar sana vahiy yolu ile bildirdiğimiz gaybe ilişkin haberlerdir. Bundan önce ne sen ve ne de soydaşların bu olayları bilmiyordunuz. Müşriklerin olumsuz tepkilerine karşı sabret; sonuç, kötülüklerden sakınanlarındır.

(Hud 49)

Suat Yıldırım Meali:

İşte bunlar gayb olan birtakım haberlerdir. Onları sana Biz vahyediyoruz. Halbuki bu vahiyden önce onları ne sen, ne de milletin bilmezdiniz. Öyleyse onların red ve inkarlarına karşı sabret, dişini sık ve şüphen olmasın ki hayırlı akıbet müttakilerindir (Sonunda kazananlar, Allah'ı sayıp O'nun emirlerini çiğnemekten sakınanlar olacaktır).

(Hud 49)

Süleyman Ateş Meali:

(Ey Muhammed), bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Ne sen, ne de kavmin, daha önce bunları bilmiyordunuz. O halde sabret, sonuç korunanlarındır.

(Hud 49)

Süleymaniye Vakfı Meali:

İşte bu, gizli kalmış bilgilerdendir; sana vahiy yoluyla bildiriyoruz. Daha önce bunları ne sen bilirdin, ne de halkın. Öyleyse, sen de sıkıntılara katlan (sabret). Mutlu son, Allah'tan çekinerek kendini koruyanlar[1] içindir."

1)Müttekiler: Allah'tan çekinerek kendini koruyan, kendini (fıtratını) bozmayan. Bakınız Bakara 2/2.

(Hud 49)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

Bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bunları daha önce ne sen bilirdin, ne de kavmin... Öyleyse sabret. Çünkü gelecek, Allah'a karşı gelmekten çekinenlerin olacak.

(Hud 49)

Şaban Piriş Meali:

İşte bunlar, sana vahyettiğimiz bilinmeyen haberlerdir. Bundan önce ne sen ne de kavmin onu bilmiyordunuz. O halde, sabret, sonuç muttakilerindir.

(Hud 49)

Talat Koçyiğit Meali:

(Ey Muhammed!) Bunlar sana vahyettiğimiz gayba âit haberlerdendir. Bundan önce ne sen ve ne de kavmin bunları bilmiyordunuz. Bu itibarla sabret; akıbet, elbette Allah'tan sakınanlar içindir.

(Hud 49)

Tefhimul Kuran Meali:

Bunlar: Sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bunları sen ve kavmin bundan önce bilmiyordun. Şu halde sabret. Şüphesiz (güzel olan) sonuç takva sahiplerinindir.

(Hud 49)

Ümit Şimşek Meali:

İşte bu sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa bunu daha önce ne sen biliyordun, ne de kavmin. Sabret; âkıbet takvâ sahiplerinindir.

(Hud 49)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

İşte bunlar, sana vahyetmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları sen de bilmiyordun, toplumun da... Artık sabırlı ol! Sonuç, takvaya sarılanlarındır.

(Hud 49)