Hud 1    
(1-2) Elif Lâm Râ. Bu, Allah’tan başkasına kul olmayasınız diye, her şeyden haberdar olan ve her hükmünde doğru karar veren Allah tarafından ayetleri muhkem kılınmış sonra da detaylı olarak açıklanmış bir kitaptır. Ben ise onun tarafından gönderilmiş sadece bir uyarıcı ve müjdeciyim.
Hud 2    
(1-2) Elif Lâm Râ. Bu, Allah’tan başkasına kul olmayasınız diye, her şeyden haberdar olan ve her hükmünde doğru karar veren Allah tarafından ayetleri muhkem kılınmış sonra da detaylı olarak açıklanmış bir kitaptır. Ben ise onun tarafından gönderilmiş sadece bir uyarıcı ve müjdeciyim.
Hud 3    
Rabbinizden günahlarınız için bağışlanma dileyin, sonra tövbe ile O’na yönelin ki belirlenmiş bir süreye kadar sizi güzel bir şekilde yaşatsın ve her erdem sahibine hak ettiği mükâfatını versin. Şayet yüz çevirecek olursanız ben sizin başınıza gelecek olan o korkunç günün azabından korkarım.
Hud 4    
Er ya da geç dönüşünüz Allah’adır. Zira Allah her şey için bir ölçü koyandır.
Hud 5    
Dikkat edin onlar güya Allah’tan kaçıp saklanmak için kalplerindeki kötü niyetleri örtüp gizlemeye çalışıyorlar. İyi bilin ki onlar kalplerinde olanları kat be kat örtüp gizleseler bile Allah onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilir. Zira O, kalplerdeki en mahrem sırları bilendir.
Hud 6    
Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah’a ait olmasın. O, onların hayat mecrasındaki geçici ve kalıcı olarak yerleştikleri yeri bilir. Zira bunların hepsi apaçık bir kitapta/yasada mevcuttur.
Hud 7    
Gökleri ve yeri altı aşamada yaratan O’dur. O, hanginiz daha güzel amel yapacak diye sizi sınamak için hükümranlığının en büyük göstergesi olan hayatı su ile başlatmış idi. Eğer onlara “Öldükten sonra kesinlikle yeniden diriltileceksiniz” diye söylesen o gerçeği örtbas eden kâfirler: “Bu apaçık sihirden/aldatmacadan başka bir şey değildir” derler.
Hud 8    
Şayet onlardan o azabı belli bir süre ertelersek: – Onu engelleyen nedir, derler. İyi bilin ki o azap geldiği gün onu onlardan savuşturacak hiçbir güç olmayacak ve hafife aldıkları şey kendilerini çepeçevre kuşatacaktır.
Hud 9    
Eğer biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırıp, sonra o nimeti çekip alsak hemen karamsarlığa kapılır ve nankörleşir.
Hud 10    
Eğer ona dokunan sıkıntı ve darlıktan sonra onu nimetlere gark etmiş olsak bütün kötülükler benden uzaklaştı onlardan kurtuldum der ve küstahça bir övünce kapılır.
Hud 11    
Yalnız sıkıntı ve darlıklara sabreden ve güzel işler yapanlar böyle şımarmazlar. İşte onlar için ilahi bir bağış ve muhteşem bir ödül vardır.
Hud 12    
Sen: – Sana bir hazine indirilmeli veya seninle birlikte bir melek gelmeli değil miydi? Dedikleri için göğsün daralıp sana vahyedilenlerden bir kısmını az kalsın terk ediverecektin. Unutma ki sen sadece bir uyarıcısın, her şeye vekil olan sadece Allah’tır.
Hud 13    
Yoksa: – Bu Kuran’ı kendisi uydurdu mu diyorlar? De ki: – Eğer iddianızda samimi iseniz Allah ile aranıza koyduğunuz herkesi yardıma çağırın da uydurulmuş on sure de siz getirin bakalım.
Hud 14    
Eğer sizin bu meydan okumanıza cevap veremezlerse, iyi bilin ki bu Kuran Allah’ın sonsuz bilgisi ile indirilmiştir ve şunu da iyi bilsinler ki O’ndan başka ilah yoktur, sadece O vardır. Artık Müslüman oldunuz değil mi?
Hud 15    
Kim bu dünya hayatını ve onun ziynetini isterse, burada onların yaptıklarının karşılığını tastamam veririz de onlar orada hiçbir haksızlığa uğratılmazlar.
Hud 16    
Ne var ki onların ahirette hak ettikleri ateşten başka bir şey olmayacaktır. Zira onların dünyadayken yapıp ettikleri her şey boşa gitmiştir. Zaten yaptıkları her şey de batıldır.
Hud 17    
(Böyle birisi ile) Rabbinden gelen kesin bir bilgiye dayanan ve O’nun katından bir şahidin (İncil’in) izlediği ve ondan önce de bir önder ve rahmet olarak Musa’ya indirdiğimiz kitabı tasdik eden bir olur mu? İşte bunlar ilahi hakikatlere iman edenlerdir. Bu gruplardan kim bu hakikate inanmazsa onun varış yeri ateştir. Sakın sen bu Kuran’dan şüphe etme! Zira bu Rabbinden gelen hakkın ta kendisidir. Fakat insanların çoğu iman edip mümin olmuyorlar.
Hud 18    
Kendi uydurduğu yalanları Allah’a isnat edenden daha zalim kim vardır? İşte onlar hesap için Rabblerinin huzuruna getirildiklerinde şahitler diyecekler ki: İşte Rablerine karşı yalan uyduranlar bunlardır, iyi bilin ki Allah’ın laneti Allah’a iftira eden bu zalimlerin üzerinedir.
Hud 19    
–Onlar insanları Allah’ın gerçek dininden saptırır ve onu eğri büğrü göstermeye çalışırlar, onlar ahireti de hesaba katmayan kâfirlerdir.
Hud 20    
İşte onlar, bu dünyada Allah’ın cezalandırmasından kurtulamayacaklar, ahirette ise Allah ile aralarına girip kendilerine yardım edecek evliyaları da olmayacaktır. Onlar kat be kat azaba çarptırılacaklar zira onlar hakikati duymaya katlanamıyorlardı ve gerçekleri de görmeye yanaşmıyorlardı.
Hud 21    
İşte bunlar kendilerini mahvedenlerdir. Ve uydurdukları kurtarıcıları kendilerini yüzüstü bırakıp terk etmişlerdir.
Hud 22    
Hiç kuşkusuz ki bunlar ahirette en çok hüsrana uğrayacak olanlardır.
Hud 23    
Ama iman edip, doğru işler yapanlar ve Rablerine yürekten bağlananlar, işte bunlar cennet halkıdırlar ve orada kalıcıdırlar.
Hud 24    
Bu iki topluluğun durumu; kör ile gören, sağır ile işiten gibidir, örnek olarak bu ikisi bir olur mu? Hiç düşünüp ibret almaz mısınız?
Hud 25    
Andolsun ki biz Nuh’u halkına elçi olarak göndermiştik. O da şöyle demişti: – Ben, size gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım.
Hud 26    
Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, eğer böyle yaparsanız ben sizin acı bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum.
Hud 27    
Bunun üzerine halkının ileri gelen kâfirleri şöyle dediler: – Bize göre sen de bizim gibi sıradan bir beşersin üstelik sana içimizden ayak takımından başkasının uymadığını da görüyoruz, senin bize bir üstünlüğünün olduğunu da düşünmüyoruz, bilakis sizin yalancı olduğunuza inanıyoruz.
Hud 28    
Nuh şöyle dedi: - Ey halkım, düşünsenize, ya ben Rabbimden gelen apaçık bir belgeye/vahye dayanıyorsam ve bana katından bir rahmet/elçilik verilmişse siz de bunu görmüyorsanız? İstemediğiniz halde biz sizi iman etmeye zorlayabilir miyiz?
Hud 29    
Ey halkım, ben sizden bu tebliğe karşılık bir ücret istemiyorum. Benim ücretimi/mükâfatımı sadece Allah verecektir. Ben, iman eden kimseleri yanımdan kovacak da değilim. Zira onlar bir gün elbette Rabblerine kavuşacaklar. Fakat ben sizin cahilce hareket eden bir topluluk olduğunuzu görüyorum.
Hud 30    
– Ey Halkım, eğer ben bunları kovarsam, Allah’a karşı beni kim savunup yardım edebilir? Hiç düşünmüyor musunuz?
Hud 31    
Ayrıca ben size, “Allah’ın hazineleri benim yanımda” demiyorum. Ve ben gaybı/gelecekte olacakları da bilemem. Ve ben, size “Ben bir meleğim” de demiyorum. Küçümseyip hor gördükleriniz hakkında “Allah kesinlikle bunlara ileride hayır vermeyecek” diye bir hüküm de veremem. Zira onların içlerinde olan niyet ve düşünceleri en iyi Allah bilir. Eğer bunları söylersem o zaman ben haksızlık yapan zalimlerden olurum.
Hud 32    
Dediler ki: – Ey Nuh, sen bizimle epey tartıştın ve tartışmada da çok ileri gittin. Eğer doğru söylüyorsan haydi bize vaat ettiğin azabı hemen getir.
Hud 33    
Nuh da dedi ki: - Allah onu yeter ki dilesin onu sizin başınıza sardığında ondan asla kaçıp kurtulamazsınız.
Hud 34    
Ben size ne kadar öğüt vermeye çalışırsam çalışayım eğer Allah sizin azgınlığınızı onaylamışsa benim size verdiğim öğütlerin hiçbir faydası olmaz, zira Rabbiniz O’dur, en sonunda Allah’a döndürüleceksiniz.
Hud 35    
Yoksa “Uydurdu” mu? Diyorlar. De ki: – Eğer, onu ben uydurmuşsam bunun suçu bana aittir. Ben de sizin işlediğiniz suçlardan sorumlu değilim.
Hud 36    
Nuh’a şöyle vahyedilmişti “Halkından şimdiye kadar iman edenlerin dışında kimse inanmayacak, o halde onların yaptıklarına sakın üzülme.”
Hud 37    
– Şimdi sen bizim gözetimimizde ve vahyettiğimiz şekilde gemiyi inşa etmeye başla, sakın ola ki kendine yazık eden zalimler için bana yalvarma! Onlar kesinlikle boğulacaklar.
Hud 38    
Nuh gemiyi inşa etmeye başladığında toplumun ileri gelenleri oradan her gelip geçtiklerinde onunla alay ederlerdi. Nuh da: – Bizimle alay edin bakalım, zamanı geldiğinde sizin bizimle alay ettiğiniz gibi biz de sizinle alay edeceğiz, derdi.
Hud 39    
İşte o zaman dünyada rezil rüsva eden azabın kime gelip çatacağını ve ahirette de kalıcı azabın kimi kuşatacağını anlayacaksınız.
Hud 40    
Sonunda azap ve helak emrimiz gelip de, her yerden sular fışkırmaya başlayınca Nuh’a dedik ki: – Her canlıdan birer çift ve haklarında helak hükmü verilmiş olanlar dışında kalan aileni ve iman edenleri gemiye bindir. Zaten onunla birlikte iman etmiş olanların sayısı çok azdı.
Hud 41    
Nuh da: - Gemiye binin, onun yol alması da durması da Allah’ın adıyla olsun. Şüphesiz benim Rabbim, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir, dedi.
Hud 42    
Gemi dağ gibi dalgalar arasında akıp gidiyordu. Nuh da bir kenara çekilmiş olan oğluna: – Yavrucuğum, gel bizimle beraber gemiye bin, kâfirlerle beraber olma! Diye seslendi.
Hud 43    
Oğlu: – Ben bir dağa tırmanırım o dağ beni suda boğulmaktan korur dedi. Nuh da, – Bugün Allah’ın kendisine merhamet ettiğinden başkası kurtulamaz, dedi. O arada aralarına bir dalga girdi ve artık o da boğulanlardan biriydi.
Hud 44    
Bir süre sonra “Ey gökyüzü yağmuru tut, ey yeryüzü suyunu çek!” diye emredildi. Sular çekildi ve hüküm gerçekleşti ve gemi Cudi’de karaya oturdu ve şöyle denildi: – Kahrolsun zalimler topluluğu!
Hud 45    
Ve Nuh, Rabbine yalvararak şöyle dedi: – Rabbim, oğlum da benim ailemden biriydi ve şüphesiz senin vaadin de mutlaka yerine gelecektir. Zira sen hüküm verenlerin en adilisin.
Hud 46    
Allah buyurdu ki: - O aile fertlerinden değildi, senin bu isteğin doğru olmayan bir davranıştır. Aslını bilmediğin bir konuda benden istekte bulunma ve senin cahillerden olmamanı öğütlerim.
Hud 47    
Ve Nuh da: - Rabbim, aslını esasını bilmediğim şeyi senden talep etmekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve bana merhamet etmezsen işte o zaman büsbütün kaybedenlerden olurum, dedi.
Hud 48    
Bunun üzerine denildi ki : - Ey Nuh, sen ve seninle birlikte olan topluluklara, katımızdan selam mutluluk ve bereket müjdesiyle gemiden inip yerleşin. Ve daha sonra gelecek toplumları geçici bir süre nimetlerden faydalandıracağız ama sonra (hak edenlere) katımızdan can yakıcı bir azap dokunacaktır.
Hud 49    
İşte bu kıssa, sana vahyettiğimiz gayb haberlerdendir. Bundan önce ne sen ne de kavmin bu kıssayı bilmiyordunuz. O halde, sen de Nuh gibi zorluklara karşı sabırla diren zira mutlu son sorumluluğunu yerine getirenlerindir.
Hud 50    
Ad toplumuna da soydaşları Hud’u gönderdik. O da: – Ey halkım, Allah’a gereği gibi kulluk edin, zira sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Siz Allah’a iftira etmekten başka bir şey yapmıyorsunuz, dedi.