29. Ankebut Suresi / 48.ayet

Oysa sen daha önce herhangi bir kitap okumuş değildin ve bunu kendin yazabilecek durumda da değildin. Eğer öyle olsaydı batılı hâkim kılmak isteyenler insanları şüpheye düşürürlerdi.

Bknz: (42/52)(13/17)

Mustafa Çavdar Meali

Ankebut 48 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Ve sen, bundan önce hiçbir kitap okumazdın ve sağ elinle de bir şey yazmamıştın, öyle olsaydı, batıl, şeylere kapılanlar mutlaka şüpheye düşerlerdi.

(Ankebut 48)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

(Ey Nebim!) Bundan (Kur’an’dan) önce Sen hiç kitap okuyan birisi değildin ve onu kendi elinle de yazmıyordun. Böyle olsaydı, bâtılda olanlar kuşkuya kapılırlardı.

(Ankebut 48)

Abdullah Parlıyan Meali:

Ey peygamber! Sen, bu Kur'an sana gelmezden önce hiç kitap okumazdın ve ellerinle de yazı yazar birisi değildin. Öyle olsaydı, batıl şeylere kapılanlar, mutlaka şüpheye düşerlerdi.

(Ankebut 48)

Adem Uğur Meali:

Sen bundan önce ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, bâtıla uyanlar kuşku duyarlardı.

(Ankebut 48)

Ahmet Hulusi Meali:

Sen O'ndan (inzal ettiğimiz BİLGİden) önce (Tevrat, İncil gibisinden) bir kitap okumuyor ve onu sağ elinle de yazmıyordun... (Demek ki genel anlamda okur - yazar olabilir... Furkan: 5) (Eğer okuyup yazıyor olsaydın) o takdirde dediklerini çürütmek isteyenler elbette şüphe ederdi.

(Ankebut 48)

Ahmet Tekin Meali:

Sen Kur'ân indirilmeden önce, ne kitaptan okumayı bilirdin, ne de sağ elinle yazı yazabilirdin. Eğer öyle olsaydı, bâtıl yolda gidenler, bâtılın hâkimiyetini temin için hakkı baskı altında tutan güç ve iktidar sahipleri elbette kuşku duyarlardı.*

(Ankebut 48)

Ahmet Varol Meali

Sen daha önce ne bir kitap okuyor ne de onu elinle yazıyordun. Öyle olsaydı batıla uyanlar kuşkulanırlardı.

(Ankebut 48)

Ali Bulaç Meali:

Bundan önce sen hiç kitap okuyan değildin ve onu sağ elinle de yazmıyordun. Böyle olsaydı, batılda olanlar kuşkuya kapılırlardı.

(Ankebut 48)

Ali Fikri Yavuz Meali:

Sen bundan önce (Kur'an'ın nüzulünden evvel inen kitablardan) hiç bir kitab okur değildin ve elinle de onu yazmazdın. (Eğer okur yazar olmuş olsaydın), o vakit müşrikler, (Kur'an'ı başkasından okuyup yazdın ve öğrendin diye) elbette şübhelenirlerdi.

(Ankebut 48)

Ali Rıza Sefa Meali:

Sen, bundan önce bir kitap okumadın. Onu, sağ elinle yazmış da değilsin. Öyle olsaydı, gerçeğe aykırı şeylere inananlar, kesinlikle kuşku duyarlardı.

(Ankebut 48)

Ali Ünal Meali:

Sen, bu Kitap sana indirilmeye başlanmadan önce herhangi bir kitap okumuş veya yazı yazmış bir insan değildin. Eğer bunları yapmış olsaydın, Kur’ân’la ilgili bâtıl iddialar peşinde koşanların, onun Allah’tan geldiği gerçeği konusunda şüphe duymaya bir mazeretleri olabilirdi.

(Ankebut 48)

Bahaeddin Sağlam Meali:

Ve sen, bu Kur’andan önce hiçbir kitap okuyan değildin. Ve sağ elinle kitap yazan da değildin. Böyle bir durumda, boş düşünen o insanlar şüpheye düşerlerdi.

(Ankebut 48)

Bayraktar Bayraklı Meali:

Sen daha önce bir kitaptan okuyup sağ elinle de yazarak kopya çekmiş değilsin. Öyle olsaydı, saçmalayanlar şüpheye düşerlerdi.

(Ankebut 48)

Bekir Sadak Meali:

Sen daha once bir kitabtan okumus ve elinle de onu yazmis degildin. Oyle olsaydi, batil soze uyanlar supheye duserlerdi.

(Ankebut 48)

Besim Atalay Meali:

Bundan önce sen bir kitap okumadın, sağ elinle yazı dahi yazmadın, böyle olmasaydı, bâtılcılar şüpheye düşeceklerdi

(Ankebut 48)

Celal Yıldırım Meali:

(Ey Peygamber!) Sen bundan önce bir kitaptan okur değildin ve elinle de yazı yazar değildin ; öyle olsaydın bâtılı savunanlar şüpheye düşerlerdi.

(Ankebut 48)

Cemal Külünkoğlu Meali:

(Resulüm!) Sen Bundan önce herhangi bir kitap okumuyor ve onu sağ elinle de yazmıyordun. Şayet böyle olmasaydı (okuyup yazsaydın) o takdirde batıl peşinde koşanlar (o Kur'an' başka yerden okudun ya da yazdın diye) şüpheye düşerlerdi. *

(Ankebut 48)

Diyanet İşleri Eski Meali:

Sen daha önce bir kitabtan okumuş ve elinle de onu yazmış değildin. Öyle olsaydı, batıl söze uyanlar şüpheye düşerlerdi.

(Ankebut 48)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

Sen şu Kur'an'dan önce hiçbir kitap okumuyor ve onu sağ elinle yazmıyordun. (Okuyup yazsaydın) o takdirde batıl peşinde koşanlar, şüpheye düşerlerdi.

(Ankebut 48)

Diyanet Vakfı Meali:

Sen bundan önce ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, bâtıla uyanlar kuşku duyarlardı.  *

(Ankebut 48)

Edip Yüksel Meali:

Sen daha önceki kitaplardan hiç birini okumuyordun ve onları elinle de yazmıyordun. Bu durumda, yanlışı savunanların kuşkulanması için bir bahane oluşacaktı.

(Ankebut 48)

Elmalılı Orjinal Meali:

Sen bundan evvel kitab okur değildin, hala da elinde yazı yazmazsın öyle olsaydı mubtıller şübhelenebilirlerdi.

(Ankebut 48)

Elmalılı Yeni Meali:

Sen bundan önce kitap okur değildin, hala da elinle yazı yazmazsın; öyle olsaydı batıla uyanlar şüphelenebilirlerdi.

(Ankebut 48)

Erhan Aktaş Meali:

Sen, daha önce[1] herhangi bir kitaptan okuyor ve onu yazıyor değildin. Öyle olsaydı, mesajını geçersiz yapmak isteyenler kuşkulanırlardı.[2]

1)Kur'an sana vahyedilmeden önce.
2)Seni, bu mesajları başka kitaplardan almakla suçlarlardı.

(Ankebut 48)

Gültekin Onan Meali:

Bundan önce sen hiç kitap okuyan değildin ve onu sağ elinle de yazmıyordun. Böyle olsaydı, batılda olanlar kuşkuya kapılırlardı.

(Ankebut 48)

Hakkı Yılmaz Meali:

Ve sen bundan evvel herhangi bir kitaptan okumuyordun; sen Kur’ân'ı kendiliğinden yazmıyorsun. Eğer böyle olsaydı, bâtıla inananlar kesinlikle kuşku duyacaklardı.

(Ankebut 48)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

Sen, bundan önce kitap okuyor değildin. Hem onu sağ elinle de yazmıyordun. (Öyle olsaydı) işte o zaman batıl ehli şüpheye düşerdi.

(Ankebut 48)

Harun Yıldırım Meali:

Sen bundan önce ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, bâtıla uyanlar kuşku duyarlardı.

(Ankebut 48)

Hasan Basri Çantay:

Sen bundan evvel hiçbir kitab okur değildin. Elinle de onu yazmadın. Böyle olsaydı baatıl söyleyenler elbet şübhelenir (ler) di.

(Ankebut 48)

Hayrat Neşriyat Meali:

Hâlbuki (sen), bundan önce ne bir kitab okumuş, ne de sağ elinle onu yazmış değildin. Öyle olsaydı elbette bâtıla dalanlar şübheye düşerdi.(1)*

(Ankebut 48)

Hubeyb Öndeş Meali: /

Sen, ondan önce herhangi bir kitaptan [bir şey] okuyup teşvik etmekte değildin ve onu sağ elinle yazıp çizmekte değildin. [Öyle olsaydı] o zaman, [Hakkı] iptal edenler süphelenirdi.

(Ankebut 48)

Hüseyin Atay Meali:

Sen bundan önce hiçbir kitap okumuş ve elinle de onu yazmış değildin. Öyle olsaydı, saçmalayanlar şüpheye düşerlerdi.

(Ankebut 48)

İbni Kesir Meali:

Daha önce sen hiç bir kitab okur değildin. Sağ elinle de onu yazmıyordun. Öyle olsaydı; batılda olanlar şüpheye düşerlerdi.

(Ankebut 48)

İlyas Yorulmaz Meali:

Sen daha önceden (Allah, ahiret, ceza, din vs. konularla ilgili) ne bir kitap okuyordun ve nede elinle bir kitab yazıyordun. Öyle olsaydı, batıl içine batmış kimseler hemen şüphelenirlerdi.

(Ankebut 48)

İskender Ali Mihr Meali:

Ve sen, bundan önce kitap okumadın. Ve sen, O’nu elinle de yazmıyorsun. Öyle olsaydı, batılda olanlar (boş konuşanlar) elbette şüphe ederlerdi.

(Ankebut 48)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

Sen bundan önce Kitap okur değildin. Sağ elinle yazmayı da bilmezdin. Böyle olmasaydı, eğri söyliyenler besbelli ki işkilleneceklerdi.

(Ankebut 48)

Kadri Çelik Meali:

Bundan önce sen hiç bir kitap okuyan değildin ve onu sağ elinle de yazmıyordun. Böyle olsaydı, batılda olanlar kuşkuya kapılırlardı.

(Ankebut 48)

Mahmut Kısa Meali:

Bu Kur’an sana vahyedilmeden önce, sen herhangi bir kitap okuyor veya kendin böyle şeyler yazıyor değildin. Bu güne kadar içlerinde yaşadığın Mekke halkı, senin okuyup yazmadığını biliyorlardı. Eğer öyle olsaydı, Kur’an mesajını iptal etmeye, çürütmeye çalışan batıl peşinde koşan inkârcılar, “Sen bunları öncekilerin kitaplarından öğrendin!” diyerek, Peygamberliğin hakkında şüpheye düşebilirlerdi.

(Ankebut 48)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

Ne kitap okur, ne de elinle yazardın, bundan önce. Böyle olsaydı, kuşkulanırdı batıla sapanlar.

(Ankebut 48)

Mehmet Türk Meali:

Hâlbuki bu (Kur’an)dan önce sen, hiç bir kitap okumaz ve sağ elinle yazı da yazmazdın. (Eğer bir de) böyle olsaydı, bâtıl peşinde koşanlar şüphe ederlerdi.1*

(Ankebut 48)

Muhammed Celal Şems Meali:

Bundan önce sen, hiçbir kitabı okumazdın ve sağ elinle (de) onu yazmazdın. Böyle olsaydı, yalanlayanlar mutlaka şüpheye düşerlerdi.

(Ankebut 48)

Muhammed Esed Meali:

çünkü, (ey Muhammed,) sen bu (vahyin gelmesi)nden önce herhangi bir ilahi kelamı okumuş ya da onu kendi ellerinle yazmış değildin; öyle olsaydı, (sana vahyetmiş olduğumuz) hakikati çürütmeye çalışanlar, insanları (onun hakkında) kuşkuya sevk edebilirlerdi.

(Ankebut 48)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

Sen daha önceki kitapları okumuş değildin. Onları yazıyor da değildin. Öyle olsaydı, yanlışın ardına düşenler elbette kuşkuya kapılırdı.

(Ankebut 48)

Mustafa Çavdar Meali:

Oysa sen daha önce herhangi bir kitap okumuş değildin ve bunu kendin yazabilecek durumda da değildin. Eğer öyle olsaydı batılı hâkim kılmak isteyenler insanları şüpheye düşürürlerdi.

Bknz: (42/52) - (13/17)

(Ankebut 48)

Mustafa Çevik Meali:

48-50 Ey Peygamber! Biz sana bu ilahi kitabı vahyetmeden önce, sen herhangi bir kitabı okumamıştın. Kur’an’ı senin uydurup yazabilmen de asla mümkün değildir. Şayet öyle olsaydı müşrik ve kâfirler onda birçok eksiklik bulup etkisiz hale getirirlerdi. Hâlbuki Kur’an, samimiyetle gerçeği arayan ve doğru ile yanlışı birbirinden ayırt etme kabiliyetlerini kullananların, Allah’ın sözleri olduğunu kolayca anlayabilecekleri âyetlerden oluşmaktadır. Bizim âyetlerimizi ancak inkârcılığı kişilikleri haline getirmiş olanlar inkâr ederler. Bunlar “Şayet Muhammed, peygamberse, Allah’tan bizim de göreceğimiz bir mucize ile gelip, önümüze öylece çıkması gerekmez miydi?” diyorlar. Sen onlara de ki: “Mucize ortaya koyup koymamak Allah’ın bileceği iştir. Ben yalnızca Allah’ın davetini iletmekle görevlendirdiği bir elçisiyim.”

(Ankebut 48)

Mustafa İslamoğlu Meali:

Hem sen bu (Kur'an)dan önce herhangi bir (kutsal) kitabı okumuş değildin; dahası onu kendi elinle yazıyor da değilsin. Eğer böyle olsaydı insanları kuşkuya düşürürlerdi, gerçeği geçersiz kılmaya yeltenenler.

(Ankebut 48)

Osman Okur Meali:

Sen daha önce bir kitaptan okumuş ve elinle de onu yazmış değildin. Öyle olsaydı, batıl söze uyanlar şüpheye düşerlerdi.

(Ankebut 48)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

Ve sen ondan evvel hiçbir kitap okur olmadın ve sağ elin ile onu yazmadın. Öyle olsa idi elbette iptale çalışanlar, şüpheye düşmüş olurlardı.

(Ankebut 48)

Ömer Öngüt Meali:

Resulüm! Sen bu Kur'an'dan önce bir kitaptan okumuş ve elinde de yazmış değildin. Öyle olsaydı, bâtıl söz söyleyenler elbette şüphelenirlerdi.

(Ankebut 48)

Ömer Sevinçgül Meali:

Sen, bundan önce ne kitap okumuş, ne de elinle yazmıştın. Öyle olsaydı, boş söze uyanlar ‘dayanaksız söylemlere inananlar, acaba başka kitaplardan faydalanarak kendisi mi yazdı diye’ kuşkuya düşerlerdi.

(Ankebut 48)

Sadık Türkmen Meali:

Sen bundan önce herhangi bir kitap okuyan/okuyor değildin ve onu sağ elinle de yazmıyordun! Öyle olsaydı yalana/bâtıla uyanlar kuşkulanabilirlerdi!

(Ankebut 48)

Seyyid Kutub Meali:

Sen Kur'an'dan önce hiçbir kitap okumuş ya da eline kalem alarak yazmış biri değilsin. Öyle olsaydı batıl yanlısı inkârcılar kuşkulanırlardı.

(Ankebut 48)

Suat Yıldırım Meali:

Ey Resulüm! Sen vahyimizden önce kitap okuyan veya yazı yazan bir insan değildin; eğer böyle olsaydı, batıl iddia peşinde olanlar şüphe edebilirlerdi.

(Ankebut 48)

Süleyman Ateş Meali:

(Ey Muhammed) Sen bundan önce bir Kitap okumuyordun, elinle de onu yazmıyorsun. Öyle olsaydı o zaman (Allah'ın sözlerini boşa çıkarmaya çalışan) iptalciler, kuşkulanırlardı.

(Ankebut 48)

Süleymaniye Vakfı Meali:

Bundan önce bir yazıyı[1] ne okumuş ne de elinle yazmıştın; öyle olsaydı batıla dalanlar şüphelenirlerdi.

1)"Yazı" diye tercüme ettiğimiz kelime "kitap"tır. Arapçada bir kaç kelimelik yazıya da kitap denir. Nitekim Neml 27/28 ve Neml 27/29. ayetlerde Süleyman aleyhisselamın Belkıs'a gönderdiği mektuba kitap denmiştir. Zaten mektup Arapçada "kitaplaştırılmış şey" anlamındadır. Yukarıdaki ayette "kitap" özel isim değil, cins isimdir. Allah'ın önceki toplumlara gönderdiği kitaplardan söz edilen her yerde kelime marife yani özel isim şeklinde olur. Arapçada bir kural vardır; "nefyin siyakında vaki olan nekre umum ifade eder" yani olumsuz bir cümlenin içinde geçen cins isim, o cinsin bütün türlerini kapsar. Türkçede de bu vardır; "Bugün bize kimse gelmedi" dediğiniz zaman hiç kimsenin gelmediği anlaşılır. Onun için ayet, Nebimizin okuma yazma bilmediği konusunda şüpheye yer vermeyecek kadara açıktır. Furkan 25/5. ayet de bu anlamı pekiştirmektedir. "Şunu dediler: "Bunlar eskilerin masallarıdır; yazdırtmış, sabah akşam ona belletiliyor." Batılılar Kur'an'ı Allah'ın kitabı saymadıkları için Nebimizin okuma yazma bilmemesi, onları sıkıntıya sokuyor. Bundan dolayı ne yapıp yapıp onun okuma yazma bildiğini ispata çalışıyorlar.

(Ankebut 48)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

Sen, bu vahyin sana gelmesinden önce ne okuma, ne de yazma bilirdin. Eğer öyle olsaydı, getirdiğin hakikati çürütmeye çalışanlar, insanları o konuda kuşkuya düşürürlerdi.

(Ankebut 48)

Şaban Piriş Meali:

Daha önce sen, hiç bir kitap okumuş değildin. Onu sağ elinle de yazmadın, öyle olsaydı, batılcılar şüphe ederlerdi.

(Ankebut 48)

Talat Koçyiğit Meali:

(Ey Muhamed!) Kur'ân'dan Önce sen herhangi bir yazı okumuş değildin; onu elinle de yazmamıştın. Aksi halde o bâtıla uyanlar, şüpheye düşerlerdi.

(Ankebut 48)

Tefhimul Kuran Meali:

Bundan önce sen hiç bir kitap okuyan değildin ve onu sağ elinle de yazmıyordun. Böyle olsaydı, batılda olanlar kuşkuya kapılırlardı.

(Ankebut 48)

Ümit Şimşek Meali:

Bundan önce sen ne bir kitap okumuş, ne de eline kalem almıştın. Öyle olsaydı, âyetlerimizi çürütmek isteyenler elbette şüpheye düşerdi.

(Ankebut 48)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Sen bundan önce herhangi bir kitap okumuyordun; onu sağ elinle de yazmıyorsun. Eğer öyle olsaydı batıla saplananlar mutlaka kuşku duyacaklardı.

(Ankebut 48)