46. Ahkaf Suresi / 26.ayet

Andolsun ki biz onlara da size verdiğimiz nice imkânlar vermiş, işitme görme ve akletme organları ile donatmıştık ama Allah’ın ayetlerine bile bile inanmak istemedikleri için ne duyma ne görme ve ne de akletme organları hiçbir işe yaramadı sonunda da alaya aldıkları azap kendilerini çepeçevre kuşatıverdi.

Bknz: (7/179)(23/78)

Mustafa Çavdar Meali

Ahkaf 26 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Ve andolsun ki biz onlara, size vermediğimiz gücükuvveti vermiştik ve onlara kulak, göz ve gönül vermiştik; derken Allah'ın delillerini, bilebile inkar ettikleri zaman onlara gelen azabı, ne kulakları menedebilmişti ve ne gözleri ve ne gönülleri ve alay ettikleri, başlarına gelmişti.

(Ahkaf 26)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

Andolsun Biz onları, sizlere sağlamadığımız(hususi ve görkemli) mekânlarda (size vermediğimiz güç ve iktidar imkânlarıyla) yerleşik kılmıştık. (Ayrıca) Onlara (dönemlerinin standartları üstünde özel teknolojilerle uzaklardan) işitme, görme (araçları) ve gönüller (zihni kapasiteler yardımcı) kılmıştık (bir çeşit uydu, radar ve istihbarat imkânları bağışlamıştık) . Ancak ne işitme, ne görme (araçları) ve ne gönülleri (zihni yeteneklerinin) kendilerine (itiraz ve isyanları yüzünden gelen musibetleri önlemekte) herhangi bir yararı olmamıştı. Çünkü onlar, Allah'ın ayetlerini (emirlerini ve hükümlerini) inkâr ediyorlardı. (Sonunda) Alay konusu edindikleri şey, onları sarıp-kuşatmıştı (ve Allah’ın kahrından kurtulamamışlardı).

(Ahkaf 26)

Abdullah Parlıyan Meali:

Onlara size vermediğimiz servet ve kuvveti vermiştik ve onlara da kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat Allah'ın ayetlerini bile bile inkâr ettikleri için kulakları, gözleri ve kalpleri hiçbir işe yaramadı ve alaya aldıkları azap onları kuşatıverdi.

(Ahkaf 26)

Adem Uğur Meali:

Andolsun ki, onlara da size vermediğimiz kudret ve serveti vermiştik. Kendilerine kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri kendilerine bir fayda sağlamadı. Zira bile bile Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlardı. Alay edip durdukları şey, kendilerini kuşatıverdi.

(Ahkaf 26)

Ahmet Hulusi Meali:

Andolsun ki, size vermediğimiz imkanları onlara verdik... Onlara kulaklar, gözler ve hakikati kavrayacak kalpler oluşturduk... Bile bile Allah'ın işaretlerini inkar etmeleri yüzünden; onların ne kulakları, ne gözleri ve ne de FUADLARı (Esma mana özelliklerini şuura yansıtıcılar - beyne kopyalanmış kalp nöronları) onlardan bir şey savmadı! Alay etmekte oldukları şey onları ihata etti!

(Ahkaf 26)

Ahmet Tekin Meali:

Andolsun, onlara, size vermediğimiz imkân, kudret, iktidar, servet ve itibar vermiştik. Onlara kulaklar, gözler, akıllar ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri, kalpleri ve akılları onlara hiçbir fayda sağlamadı. Çünkü onlar Allah'ın âyetlerini bile bile inkâr ediyorlardı. Alay edip durdukları şeyin gücü kendilerini sarıverdi, işlerini bitirdi.

(Ahkaf 26)

Ahmet Varol Meali

Andolsun ki, onlara size vermediğimiz imkanları vermiştik. Onlara kulaklar, gözler ve gönüller verdik. Ancak kulakları, gözleri ve gönülleri kendilerine bir şey sağlamadı. Çünkü onlar bile bile Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlardı. Alaya aldıkları şey kendilerini kuşatıverdi.

(Ahkaf 26)

Ali Bulaç Meali:

Andolsun, biz onları, sizleri kendisinde yerleşik kılmadığımız yerlerde (size vermediğimiz güç ve iktidar imkanlarıyla) yerleşik kıldık ve onlara işitme, görme (duyularını) ve gönüller verdik. Ancak ne işitme, ne görme (duyuları) ve ne gönülleri kendilerine herhangi bir şey sağlamadı. Çünkü onlar, Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlardı. Alay konusu edindikleri şey, onları sarıp kuşattı.

(Ahkaf 26)

Ali Fikri Yavuz Meali:

And olsun ki, biz onlara (mal ve kuvvetten ibaret) öyle şeyler vermiştik ki, size o kuvvet ve iktidarı vermemişizdir. Hem (bu nimeti anlasınlar diye) kendilerine kulak, gözler ve kalbler vermiştik. Fakat ne onların kulağı, ne gözleri, ne de kalbleri kendilerine bir fayda vermedi; çünkü Allah'ın ayetlerini inkâr ediyorlardı. O istihza ettikleri azab da kendilerini kuşatıverdi.

(Ahkaf 26)

Ali Rıza Sefa Meali:

Oysa gerçek şu ki, size vermediğimiz olanakları ve gücü onlara vermiştik. Onlara, kulaklar, gözler ve yürekler de vermiştik. Fakat Allah'ın ayetlerini inkar ettikleri için, ne kulakları ne gözleri ne de yürekleri onlara yarar sağlamadı. Ve alay ettikleri şey, onları kuşattı.

(Ahkaf 26)

Ali Ünal Meali:

Gerçekten onlara size vermediğimiz imkânları vermiştik; ayrıca, (size nasıl bahşetmişsek) onlara da işitme duyusu, gözler ve iç idrak lâtifeleri bahşetmiştik. Fakat âyetlerimiz karşısında bile bile inkârda diretip de, alaya aldıkları o (azap gerçeği) kendilerini çepeçevre sarıverince ne işitme duyuları, ne gözleri, ne de iç idrak lâtifeleri kendilerine en küçük bir fayda vermedi.

(Ahkaf 26)

Bahaeddin Sağlam Meali:

Andolsun! Onlara, size vermediğimiz imkânlar vermiştik. Onlara kulaklar, gözler ve duyular yarattık. Fakat Allah’ın ayetlerini yalanladıkları için kulakları, gözleri ve duyuları onlara bir fayda vermedi. Ve alaya aldıkları azap onları kuşatmış oldu.

(Ahkaf 26)

Bayraktar Bayraklı Meali:

Andolsun ki, onlara, size vermediğimiz imkanları sağlamıştık. Kendilerine kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri kendilerine bir fayda sağlamadı. Zira bile bile Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlardı. Alay edip durdukları şey kendilerini kuşatıverdi.

(Ahkaf 26)

Bekir Sadak Meali:

Ey Mekke'li putperestler! And olsun ki onlari, sizi yerlestirmedigimiz yerlere yerlestirmistik. Onlara kulaklar, gozler ve kalbler vermistik; ama kulaklari, gozleri ve kalbleri onlara bir fayda saglamadi, zira, Allah'in ayetlerini bile bile inkar ediyorlardi, alaya aldiklari seyler onlari kusatip yokediverdi. *

(Ahkaf 26)

Besim Atalay Meali:

Evet, sizi yerleştirmemiş olduğumuz bir yerde, onları yerleştirdik; kulak verdik, göz verdik, gönül verdik onlara; kulakları, gözleri, gönülleri de bir işe yaramadı, çünkü Allahın âyetlerin tanımadılar, alay ettikleri şey kendilerin sarmıştır

(Ahkaf 26)

Celal Yıldırım Meali:

And olsun ki, biz onları, sizi yerleştirmediğimiz yerlere yerleştirmiş, kendilerine kulaklar, gözler, gönüller vermiştik; fakat ne kulakları, ne gözleri, ne de gönülleri onlara bir yarar sağlamadı. Çünkü Allah'ın âyetlerini bile bile inâdla inkâr ediyorlardı. Alaya alıp eğlendikleri şeyler onları kuşattı.

(Ahkaf 26)

Cemal Külünkoğlu Meali:

Yemin olsun ki, biz onlara, size vermediğimiz imkân ve kuvveti vermiştik, kulaklar, gözler ve gönüller lütfetmiştik. Fakat ne kulakları, ne gözleri, ne de gönülleri kendilerine hiçbir fayda sağlamadı. Çünkü onlar bile bile Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlardı. Neticede alaya aldıkları o azap kendilerini her taraftan sarıverdi.

(Ahkaf 26)

Diyanet İşleri Eski Meali:

And olsun ki onlara, size vermediğimiz servet ve imkanı vermiştik. Onlara kulaklar, gözler ve kalbler vermiştik; ama kulakları, gözleri ve kalbleri onlara bir fayda sağlamadı, zira, Allah'ın ayetlerini bile bile inkar ediyorlardı, alaya aldıkları şeyler onları kuşatıp yokediverdi.*

(Ahkaf 26)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

Andolsun, size vermediğimiz imkan ve iktidarı onlara vermiştik. Kendilerine kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri kendilerine bir yarar sağlamadı. Çünkü Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlardı. Alaya aldıkları şey onları kuşattı.

(Ahkaf 26)

Diyanet Vakfı Meali:

Andolsun ki, onlara da size vermediğimiz kudret ve serveti vermiştik. Kendilerine kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri kendilerine bir fayda sağlamadı. Zira bile bile Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlardı. Alay edip durdukları şey, kendilerini kuşatıverdi.  *

(Ahkaf 26)

Edip Yüksel Meali:

Sizi yerleştirmediğimiz yerlere yerleştirmiştik onları. Onlara işitme ve görme duyuları ile beyinler vermiştik. ALLAH'ın ayet ve mucizelerini bile bile inkar ettikleri için ne işitme, ne görme duyuları ve ne de beyinleri onlara hiç bir yarar sağlamadı. Alaya aldıkları şeyler kendilerini çepeçevre kuşatıverdi.

(Ahkaf 26)

Elmalılı Orjinal Meali:

Yemin ile söylerim: doğrusu biz onlara öyle şeyler vermiş idik ki size o kuvvet ve mükneti vermemişizdir, hem kendileri için kulak ve gözler, gönüller yapmış idik ki ne kulakları, ne gözleri, ne gönülleri kendilerine bir faide vermedi, zira Allahın ayetlerini inkar ediyorlardı, o istihza ettikleri şey de kendilerini kuşatıverdi

(Ahkaf 26)

Elmalılı Yeni Meali:

Andolsun ki, Biz onlara, size vermediğimiz güç ve imkanları vermiştik. Onlar için kulaklar, gözler ve gönüller yapmıştık, ama ne kulakları, ne gözleri ve ne de gönülleri kendilerine bir fayda sağladı. Çünkü Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlardı. O alay ettikleri şey de kendilerini kuşatıverdi.

(Ahkaf 26)

Erhan Aktaş Meali:

Ant olsun ki Biz, onlara, size vermediğimiz nice imkanlar vermiştik. Onlara da kulaklar, gözler ve kalpler[1] verdik. Ne var ki işitme ve görmeleri onlara bir yarar sağlamadı. Kalpleri de onlara bir yarar sağlamadı. Çünkü onlar, Allah'ın ayetlerini bile bile reddediyorlardı. Sonunda alaya aldıkları şey onları kuşattı.

1)Düşünme, kavrama, gerçeği görme yetisi.

(Ahkaf 26)

Gültekin Onan Meali:

Andolsun, biz onları, sizleri kendisinde yerleşik kılmadığımız yerlerde (size vermediğimiz güç ve iktidar imkanlarıyla) yerleşik kıldık ve onlara işitme, görme (duyularını) ve yürekler (efideten) verdik. Ancak ne işitme, ne görme (duyuları) ve ne yürekleri (efidetühüm) kendilerine herhangi bir şey sağlamadı. Çünkü onlar, Tanrı'nın ayetlerini inkar ediyorlardı. Alay konusu edindikleri şey onları sarıp kuşattı.

(Ahkaf 26)

Hakkı Yılmaz Meali:

Ve andolsun ki Biz, sizi güçlü kılmadığımız şeylerde onları güçlü kılmıştık; size vermediğimiz imkânları onlara vermiştik. Onlara da kulaklar, gözler ve duygular vermiştik. Buna rağmen kulakları, gözleri ve duyguları onlara hiçbir yarar sağlamadı/ kendilerinden hiçbir şeyi uzaklaştıramadı. Çünkü onlar, Allah'ın âyetlerini bile bile inkâr ediyorlardı. Alay etmekte oldukları şey de onları sarıp kuşatıverdi.

(Ahkaf 26)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

Andolsun ki, onlara size vermediğimiz gücü/iktidarı/imkânları verdik. Onlara kulak, göz ve kalpler verdik. Ne kulakları ne gözleri ne de kalpleri onlara fayda sağladı. Çünkü Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorlardı. Ve alaya aldıkları (azap), onları çepeçevre kuşattı.

(Ahkaf 26)

Harun Yıldırım Meali:

Andolsun ki size vermediğimiz imkanları onlara vermiş idik. Onlara işitme, görme ve gönüller verdik. Ancak ne işitme, ne görme ve ne gönülleri kendilerine herhangi bir şey sağlamadı. Çünkü onlar Allah’ın ayetlerini bile bile inkar ediyorlardı. Alay ede geldikleri şey, onları çepeçevre kuşattı.

(Ahkaf 26)

Hasan Basri Çantay:

Andolsun ki size bile vermediğiniz imkanlardan (cihetlerden) biz onlara (nice) kudret vermişdik. Onlara kulak (lar), gözler, gönüller de vermişdik. Fakat ne kulakları, ne gözleri, ne gönülleri onlara hiçbir şeyle faide vermedi. Çünkü onlar Allahın ayetlerini bilerek inkar ediyorlardı. (Nihayet) istihza edegeldikleri şey çepçevre kendilerini kuşatıverdi.

(Ahkaf 26)

Hayrat Neşriyat Meali:

And olsun ki, size kendisi hakkında imkânlar vermediğimiz hususlarda, onlara imkân vermiştik; onlara da kulaklar, gözler ve kalbler vermiştik. Fakat ne kulakları, ne gözleri, ne de kalbleri onlara hiçbir şeyden fayda vermedi. Çünki Allah'ın âyetlerini bile bile inkâr ediyorlardı da (sonunda) kendisiyle alay etmekte oldukları (azab) onları kuşatıverdi.

(Ahkaf 26)

Hubeyb Öndeş Meali: /

Elbetteki, sizi içine yerleştirmediğimiz [şeylerin] içine onları yerleştirmiştik. Onlar için bir işitme, bir takım bakışlar ve bir takım gönüller yaptık. Ardından, onlara işitmeleri, bakışları ve gönülleri hiçbir şeyden yana onlara yeterli gelmedi. O vakit, Allah'ın ayetlerini bile bile reddetmekte idiler. Kendisini maskara yapmaya çalışmakta oldukları [şey] kendilerini kuşattı.

(Ahkaf 26)

Hüseyin Atay Meali:

Ve andolsun ki, onları, sizi yerleştirmediğimiz yerlere yerleştirmiştik. Onlara kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik; ama kulakları, gözleri ve kalpleri onlara bir fayda sağlamadı. Zira, Allah'ın belgelerini bile bile inkâr ediyorlardı, alaya aldıkları şeyler onları kuşatıverdi.

(Ahkaf 26)

İbni Kesir Meali:

Andolsun ki; onları, sizi yerleştirmediğimiz yerlere yerleştirmiştik. Ve kendilerine kulaklar, gözler ve kalbler vermiştik. Ne var ki; kulakları, gözleri ve kalbleri onlara bir fayda sağlamadı. Çünkü onlar; Allah'ın ayetlerini bile bile inkar ediyorlardı. Sonunda onları alay ettikleri şey kuşatıverdi.

(Ahkaf 26)

İlyas Yorulmaz Meali:

Sizi yerleştirdiğimiz mekanlara daha önceden onları yerleştirmiştik ve onlara kulak göz ve kalp vermiştik. Ancak Allah'ın ayetlerini yalanladıkları zaman, kulakları, gözleri ve kalpleri onlara hiçbir yarar sağlamadı. Alay ettikleri şeyler başlarına geliverdi.

(Ahkaf 26)

İskender Ali Mihr Meali:

Ve andolsun ki Biz, onlara size dahi vermediğimiz imkânları verdik. Ve onlara işitme, görme hassaları ve idrak verdik. Fakat işitme ve görme hassaları onlara fayda sağlamadı. Ve idrakleri de onlara bir şey sağlamadı. Allah’ın âyetlerini bilerek inkâr ediyorlardı. Ve alay etmiş oldukları şey onları kuşattı.

(Ahkaf 26)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

Ant olsun ki Biz size vermediğimiz varlıkları onlara vermiştik. Onlara, kulak, göz, yürek vermiştik. Ancak onların ne kulakları, ne gözleri, ne de yürekleri hiç bir işe yaramadı. Çünkü onlar Allah'ın âyetlerini tanımıyorlardı. Eğlence yerine koydukları azap onları kuşattı.

(Ahkaf 26)

Kadri Çelik Meali:

Şüphesiz biz onları, sizleri kendisinde yerleşik kılmadığımız yerlerde yerleşik kıldık ve onlara kulaklar, gözler ve kalpler verdik. Ama kulakları, gözleri ve kalpleri onlara herhangi bir şey sağlamadı. Çünkü onlar, Allah'ın ayetlerini inkâr ediyorlardı. Alay konusu edindikleri şey, onları sarıp kuşattı.

(Ahkaf 26)

Mahmut Kısa Meali:

Oysa onlara, size vermediğimiz güç, servet ve imkânı vermiştik. Ayrıca onları, her insana armağan ettiğimizişitme, görme ve akletme yeteneği de bahşetmiştik. Ne var ki, Allah’ın ayetlerini göz göre göre inkâr ettikleri için, ne işitme ve görme duyuları, ne de akletme yetenekleri onlara bir fayda sağlamadı; böylece, alay edip durduklarıo azap, kendilerini çepeçevre kuşatıverdi.

(Ahkaf 26)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

Hakikaten, Biz onlara, size vermediğimiz imkanlar vermiştik. Gözler, gönüller, hoşluklar Kulaklar lütfetmiştik kendilerine. Fakat ne kulakları ne gözleri ne de gönülleri, onlar Adına hiç bir fayda vermedi. Çünkü onlar, Allah'ın ayetlerini bile bile, inatla inkar ediyor, Fıska düşüyorlardı. Neticede alayladıkları o azap kendilerine her taraftan salıverilmiştir.

(Ahkaf 26)

Mehmet Türk Meali:

Yemin olsun Biz, onlara size vermediğimiz imkânları vermiş ve onlara kulaklar, gözler ve gönüller, lutfetmiştik. Ancak onlara kulakları, gözleri ve gönülleri, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri konusunda herhangi bir fayda vermedi. Sonunda da alay ettikleri o şey onları çepeçevre kuşatıverdi.

(Ahkaf 26)

Muhammed Celal Şems Meali:

Şüphesiz Biz onları güçlendirdiğimiz kadar, sizi güçlendirmedik. Onlara (da) kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Oysa kulakları, gözleri ve kalpleri kendilerine hiç fayda sağlamadı. Çünkü onlar Allah’ın ayetlerini ısrarla inkâr ediyorlardı. Alay ettikleri (azap,) onları (dört bir yandan gelip) kuşattı.

(Ahkaf 26)

Muhammed Esed Meali:

Ama (ey sonraki dönemin insanları;) Biz size sağlamadığımız bir emniyet içinde onları yerleştirmiş ve kendilerine kulaklar, gözler ve (kavrayan) kalpler bahşetmiştik; ama Allah'ın mesajlarını reddetmeye devam ettikleri için ne kulakları, ne gözleri ne de kalpleri onlara bir fayda sağlamadı; ve (sonunda) alay ettikleri şey tarafından kuşatılıp alt edildiler.

(Ahkaf 26)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

Andolsun ki, onlara size vermediğimiz güç ve zenginliği vermiştik. Kendilerine kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri kendilerine bir yarar sağlamadı. Çünkü bile bile Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlardı. Ama alay edip durdukları şey, kendilerini kuşatıverdi.

(Ahkaf 26)

Mustafa Çavdar Meali:

Andolsun ki biz onlara da size verdiğimiz nice imkânlar vermiş, işitme görme ve akletme organları ile donatmıştık ama Allah’ın ayetlerine bile bile inanmak istemedikleri için ne duyma ne görme ve ne de akletme organları hiçbir işe yaramadı sonunda da alaya aldıkları azap kendilerini çepeçevre kuşatıverdi.

Bknz: (7/179) - (23/78)

(Ahkaf 26)

Mustafa Çevik Meali:

26-28 Ey müşrikler! Gerçek şu ki, Biz onlara size verdiklerimizden daha fazla mal mülk vermiştik ve onlara da gözler, kulaklar, düşünüp anlama kabiliyetleri, hisseden gönüller bahşetmiştik fakat doğru kullanmadıkları için ne gözleri, kulakları ve ne de akılları işlerine yaramadı. Çünkü onlar, Allah’ın âyetlerini göz göre göre, duya duya inatla ve nankörce reddediyorlardı. Sonunda inanmayıp alay ettikleri o azap kendilerine ulaştı. Biz geçmişte çevrenizdeki bunlara benzeyen nice kavimleri aynı sebeplerden helak ettik. Hâlbuki onlar da doğru yola misallerle, değişik tekrarlarla davet edilmişlerdi. Hak ettikleri azapla karşılaştıklarında, Allah’la birlikte ilah edindiklerinin onlara hiçbir yararı olmadı; aksine onları yüzüstü bıraktılar. Oysa onlar ilah edindiklerinin, kendilerini Allah’a daha çok yakınlaştırıp yardım edeceklerine inanmışlardı. Bunlar aslında onların hayal mahsulü uydurdukları yalanlardan ibaret inançları idi.

(Ahkaf 26)

Mustafa İslamoğlu Meali:

Doğrusu onlara orada, size burada vermediğimiz kadar güç ve kudret vermiştik. Onların da işitme, görme ve akletme yetileri başlarından belayı savmaya yetmedi; çünkü onlar Allah'ın mesajlarını bile bile inkar etmiştiler: nihayet alay ettikleri şey onları çepeçevre kuşatıp yok etti.

(Ahkaf 26)

Osman Okur Meali:

!Andolsun, biz onlara, size vermediğimiz imkân ve iktidarı onlara vermiştik. Kendilerine kulaklar, gözler ve anlayış kapasitesi vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve anlayışları kendilerine bir yarar sağlamadı. Çünkü Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorlardı. Alaya aldıkları şey onları kuşattı.

(Ahkaf 26)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

Andolsun ki, onları öyle bir şeyde temkin etmiş idik ki, sizi onda temkin etmiş olmadık ve onlar için kulak ve gözler ve kalbler vermiştik. Fakat onlara ne işitmeleri ve ne gözleri ve ne de kalbleri bir şeyden fâidebahş olmadı. Çünkü Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlardı ve onları kendisiyle istihzâ eder oldukları şey kuşatıverdi.

(Ahkaf 26)

Ömer Öngüt Meali:

Andolsun ki onlara size vermediğimizi vermiş, (onları sizi yerleştirmediğimiz yerlere yerleştirmiş)tik. Kendilerine kulaklar, gözler ve gönüller vermiştik. Fakat ne kulakları, ne gözleri, ne de gönülleri onlara bir fayda sağlamadı. Zira bile bile Allah'ın âyetlerini inatla inkâr ediyorlardı. Alay edip durdukları şey, kendilerini kuşatıverdi.

(Ahkaf 26)

Ömer Sevinçgül Meali:

Biz onları sizden daha fazla imkanlarla donatmıştık. Onlara kulaklar, gözler ve gönüller vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve gönülleri onlara bir fayda sağlamadı. Çünkü, ‘bunları gerçekleri görmek, işitmez ve sezmek için kullanmıyor’ Allah’ın ayetlerini açıkça inkâr ediyorlardı. Sonunda, alaya aldıkları şey ‘azap’ onları sarıverdi!

(Ahkaf 26)

Sadık Türkmen Meali:

Ant olsun, onlara size vermediğimiz güç ve servet vermiştik. Onlar için kulaklar, gözler ve gönüller kılmıştık. Ancak ne kulakları, ne gözleri ve ne de gönülleri kendilerine hiçbir şekilde fayda sağlamadı. Çünkü onlar, Allah’ın ayetlerini bile bile inkâr ediyorlardı. Ve kendisiyle alay edip durdukları şey onları kuşatıverdi!

(Ahkaf 26)

Seyyid Kutub Meali:

Onlara size vermediğimiz servet ve kuvvet vermiştik, onlara kulaklar, gözler ve gönüller yaratmıştık. Fakat ne kulakları ne gözleri ne de gönülleri kendilerine bir yarar sağlamadı. Zira düşünüp ibret almıyorlardı, tersine bile bile Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar. Ve alay edip durdukları şey kendilerini kuşatıverdi.

(Ahkaf 26)

Suat Yıldırım Meali:

Gerçekten, Biz onlara, size vermediğimiz imkanlar vermiştik. Kulaklar, gözler ve gönüller lütfetmiştik kendilerine. Fakat ne kulakları, ne gözleri, ne de gönülleri kendilerine hiçbir fayda vermedi.Çünkü onlar Allah'ın ayetlerini bile bile, inatla inkar ediyorlardı. Neticede alaya aldıkları o azap kendilerini her taraftan sarıverdi.

(Ahkaf 26)

Süleyman Ateş Meali:

Onlara size vermediğimiz servet ve kuvveti vermiştik, onlara kulaklar, gözler ve gönüller yaratmıştık. Fakat ne kulakları, ne gözleri ne de gönülleri kendilerine bir yarar sağladı. Zira (düşünüp ibret almıyorlar, tersine) bile bile Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlardı. Ve alay edip durdukları şey, kendilerini kuşatıverdi.

(Ahkaf 26)

Süleymaniye Vakfı Meali:

Aslında onları, size vermediğimiz imkanlarla donatmıştık. Dinleyecek kulakları, basiretli gözleri ve karar verecek yürekleri[1] de vardı. Ayetlerimiz karşısında bile bile yalana sarıldıkları için ne kulakları, ne gözleri ne de yürekleri işe yaradı. Hafife aldıkları (o azap) başlarına geldi.

1) Dinleme, basiret ve gönül, kişiye ruh üflenmesi ile kazanılan özelliklerdir (Bkz:Secde 32/9). Diğer canlılar işitebilir fakat dinleyemezler; görebilir ancak basiretli (arka planını görme, ileri görüş, vizyon sahibi) olamazlar. Tüm kararlarını sahip oldukları bir tek nefsin, yani bedeninin ihtiyaçları doğrultusunda verirler. İnsan çift nefisli yaratılmıştır (Bkz:Tekvir 81/7) ve bunlar beden ile ruhtur. Hayvanlarda duygusal yapı (gönül gözü) özelliği yoktur. Kararlarını sadece menfaatleri doğrultusunda verirler. İnsanlar ise kararlarını çift nefislerinin çatışması neticesinde verirler. İnsan ömrünün çelişkiler ve mücadeleler ile geçmesi bundandır. Fıtrattan gelen bu çift kişilikli özellik insanı vereceği kararlarda doğru ve yanlış, güzel ve çirkin, iyi ve kötü ayrımlarını yapmak zorunda bırakır. Bu mücadelenin rehberi Kur'an ve ondan çıkarılan doğru hükümlerdir. Bunları rehber edinenler, bu çelişkilerin üstesinden kolayca gelip kendilerini koruma imkanı bulurken (Bakara 2/2), bunları rehber edinmeyenler (kafirler) aynı yolu çok daha çetin şartlar altında yürümek zorunda kalırlar. Onların Allah'tan alabileceği tek yardım, yaptığının iyi veya kötü olmasının gönüllerine ilham edilmesi (Bkz:Şems 91/8) ve fıtratlarındaki bilgidir.  Bu gerçekleri (ayetleri) görmezlikten gelenler (kafirler) ise dünyada ve ahirette dışlandıklarından (lanetlendiklerinden) artık mücadelelerinde yapayalnızdırlar.

(Ahkaf 26)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

Onları oraya yerleştirerek, size sağlamadığımız güveni sağlamış; onlara duyma, görme ve düşünme yeteneği vermiştik. Ama Allah'ın âyetlerini bile bile inkar ettikleri için, duyma, görme ve düşünme yeteneğine sahip olmaları onlara hiçbir fayda sağlamadı; alay edip durdukları şey, onları kuşatıverdi.

(Ahkaf 26)

Şaban Piriş Meali:

Onları, size vermediğimiz şeylerle güçlendirmiştik. Onlara, kulak, göz ve kalbler vermiştik. Fakat, kulakları, gözleri ve kalpleri onlara fayda vermedi. Zira Allah'ın ayetlerini bile bile inkar ediyorlardı ve kendisiyle alay ettikleri şey onları kuşatıverdi.

(Ahkaf 26)

Talat Koçyiğit Meali:

Oysa onlara, size vermediğimiz şeyleri vermiştik. (Ey Mekkeliler) Onlara, kulaklar, gözler ve kalbler vermiştik. Fakat ne kulakları, ne gözleri ve ne de kalbleri onlara hiçbir fayda sağlamadı. Çünkü Allah'ın ayetlerini inkâr ediyorlardı. Alay ettikleri şey de kendilerini kuşatıverdi.

(Ahkaf 26)

Tefhimul Kuran Meali:

Andolsun, biz onları, sizleri kendisinde yerleşik kılmadığımız yerlerde (size vermediğimiz güç ve iktidar imkânlarıyla) yerleşik kıldık ve onlara işitme, görme (duygularını) ve gönüller verdik. Ancak ne işitme, ne görme (duyuları) ve ne gönülleri kendilerine herhangi bir şey sağlamadı; Çünkü onlar, Allah'ın ayetlerini inkâr ediyorlardı. Alay konusu edindikleri şey, onları sarıp kuşattı.

(Ahkaf 26)

Ümit Şimşek Meali:

And olsun, size vermediğimiz imkânları Biz onlara vermiştik. Onlara kulaklar, gözler ve kalpler de vermiştik. Fakat ne kulakları, ne gözleri, ne de kalpleri bir işe yaramadı; çünkü Allah'ın âyetlerini bile bile inkâr ediyorlardı. Sonunda, alay edip durdukları şey onları çepeçevre kuşatıverdi.

(Ahkaf 26)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Yemin olsun, onlara, size vermediğimiz imkan ve kudreti vermiştik. Onlar için işitme gücü, gözler ve gönüller oluşturmuştuk. Fakat, işitme güçleri de gözleri de gönülleri de kendilerine hiçbir yarar sağlamadı/kendilerinden hiçbir şeyi uzaklaştıramadı; çünkü ayetlerimize karşı direniyorlardı. Ve alaya aldıkları şey, onları kuşatıp sardı.

(Ahkaf 26)