7. Araf Suresi / 101.ayet

İşte bu sana haberlerini anlattığımız ülkelerdir. Onlara elçilerimiz apaçık belgelerle gelmişlerdi de daha önce yalan dediklerine bir daha iman etmeye yanaşmadılar. İşte Allah’ın uyarılarına kalplerini kapatan bu kâfirlerdir.

Bknz: (10/74)(11/120)(20/99)

Mustafa Çavdar Meali

Araf 101 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

İşte bu yurtlara ait bazı vukuatı anlatmadayız sana. Andolsun ki peygamberleri, apaçık delillerle geldi onlara, fakat önce inkar ettikleri, yalan saydıkları şeylere inanmadılar. İşte Allah, kafirlerin gönüllerini böyle mühürler.

(Araf 101)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

İşte bu ülkeler (ve kavimlerle ilgili), Sana onların haberlerinden aktarmalar yapıyoruz. Gerçekten, onlara elçileri apaçık belgelerle gelmişlerdi. Ama daha önceden (peşinen) yalanlamaları nedeniyle iman eder olmadılar. İşte Allah, inkâr edenlerin kalplerini böyle damgalayıp (hidayetlerini karartırdı.)

(Araf 101)

Abdullah Parlıyan Meali:

İşte o memleketlerin hali ey peygamber! Sana onların haberlerinden bir kısmını naklediyoruz. Onlara elçileri apaçık belgeler getirmişlerdi. Ama onlar bir kere yalan saydıkları şeye bir daha inanmak istemediler. İşte böylece Allah gerçekleri örtbas edenlerin kalplerine mühür vuruyor.

(Araf 101)

Adem Uğur Meali:

İşte o ülkeler... Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun ki, peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişlerdi. Fakat önceden yalanladıkları gerçeklere iman edecek değillerdi. İşte kâfirlerin kalplerini Allah böyle mühürler.

(Araf 101)

Ahmet Hulusi Meali:

İşte o çeşitli yerleşim alanındakiler ki onların haberlerinden sana art arda anlatıyoruz... Andolsun ki Rasulleri, açık deliller olarak gelmişti... (Fakat) önceden yalanladıklarına (Din'e, B sırrınca) iman etmediler... İşte Allah, hakikat bilgisini inkar edenlerin kalplerini böyle mühürler (bilinçlerini kilitler).

(Araf 101)

Ahmet Tekin Meali:

İşte yok olup giden memleketler! Onların başlarına gelen felâketlerin bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun ki, Rasulleri onlara apaçık deliller, mûcizelerle gelmişlerdi. Fakat önceden yalanladıkları hakikatlere iman edecek değillerdi. İşte Allah, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah'a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlerin kalplerini, kafalarını böyle anlayışsız hale getirir.*

(Araf 101)

Ahmet Varol Meali

İşte o kasabaların haberlerinden bazılarını sana anlatıyoruz. Şüphesiz onlara peygamberleri açık belgeler getirmişlerdi. Ancak daha önce yalanladıklarına iman etmeye yanaşmadılar. İşte Allah, kâfirlerin kalplerini böyle mühürler.

(Araf 101)

Ali Bulaç Meali:

İşte bu ülkeler, sana onların 'haberlerinden aktarmalar yapıyoruz.' Gerçekten, onlara elçileri apaçık belgelerle gelmişlerdi. Ama daha önceden yalanlamaları nedeniyle iman eder olmadılar. İşte Allah, inkar edenlerin kalplerini böyle damgalar.

(Araf 101)

Ali Fikri Yavuz Meali:

İşte o memleketlerin durumu ki, ey Rasûlüm, Biz sana onların haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz. Andolsun, O memleketlerin halkına, peygamberleri açık mûcizeler getirmişti. Öyle iken iman etmek istemediler. Çünkü ondan önce inkâr etmeyi âdet edinmişlerdi. Allah kâfirlerin kalblerini işte böyle mühürler.

(Araf 101)

Ali Rıza Sefa Meali:

İşte bunlar, sana haberlerini anlattığımız kentlerdir. Gerçek şu ki, elçiler onlara açık kanıtlarla gelmişlerdi. Ama daha önce yalanladıkları için inanmadılar. Allah, nankörlük edenlerin yüreklerine, işte böyle damga vurur.

(Araf 101)

Ali Ünal Meali:

İşte (helâk ettiğimiz) o ülkeler: (ey Rasûlüm,) onların ibret dolu tarihlerinden bazı sahneleri sana anlatıyoruz. Gerçek şu ki, bizzat içlerinden çıkan rasûller onlara apaçık deliller, mucizeler getirdiler. Fakat onlar iman etmediler; çünkü o âna kadar (dış dünyada ve bizzat kendi varlıklarında kendilerine gösterilen) onca delili hep yalanlamış ve yalanlamayı âdet haline getirmişlerdi. Allah, (inkâr kalblerinde yerleşmiş olan) kâfirlerin kalblerini işte böyle mühürlüyor.

(Araf 101)

Bahaeddin Sağlam Meali:

İşte bu şehirlerin haberlerini sana anlatıyoruz. Şüphesiz elçileri açık deliller ile geldi. Fakat daha önce aşırı bir derecede yalanladıkları için imana gelemediler. İşte Allah, kâfirlerin kalplerini böylece mühürlüyor.

(Araf 101)

Bayraktar Bayraklı Meali:

İşte o ülkeler... Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun ki, peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişlerdi. Fakat önceden yalanladıkları gerçeklere iman edecek değillerdi. İşte, kafirlerin kalplerini Allah böyle mühürler.

(Araf 101)

Bekir Sadak Meali:

Iste kasabalilarin haberlerini sana anlatiyoruz. And olsun ki onlara peygamberler belgeler getirdi; onceleri yalanladiklarindan oturu inanamadilar. Allah kafirlerin kalblerini boylece kapatip muhurler.

(Araf 101)

Besim Atalay Meali:

İşte olayların nicelerin, sana salık verdiğimiz şehirler bunlardır, onlara peygamberler açık belgelerle gelmiş idiler, önce yalanlamış olduklarından inanmadılar, kâfirlerin gönüllerin Allah böyle damgalar

(Araf 101)

Celal Yıldırım Meali:

İşte bu kasabaların haberlerinden ve durumlarından bir kısmını sana anlatıyoruz. And olsun ki peygamberleri, onlara açık belgelerle (mu'cizelerle) geldiler, ama daha önce yalanladıkları şeye inanmak istemediler. İşte böylece Allah inkâra saplanıp kalanların kalblerini mühürler.

(Araf 101)

Cemal Külünkoğlu Meali:

İşte o memleketlerin haberlerinin bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun ki, peygamberleri onlara apaçık deliller getirdi; ama onların daha önce de yalanladıkları şeye inanmaya hiç niyetleri yoktu. İşte Allah (inatları yüzünden) inkârcıların kalplerini böyle mühürler.*

(Araf 101)

Diyanet İşleri Eski Meali:

İşte o kentlerin haberlerini sana anlatıyoruz. And olsun ki onlara peygamberler belgeler getirdi; önceleri yalanladıklarından ötürü inanamadılar. Allah kafirlerin kalblerini böylece kapatıp mühürler.

(Araf 101)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

İşte memleketler! Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun, peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişti. Fakat onlar daha önce yalanladıklarına inanacak değillerdi. Allah, kafirlerin kalplerini işte böyle mühürler.

(Araf 101)

Diyanet Vakfı Meali:

İşte o ülkeler... Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun ki, peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişlerdi. Fakat önceden yalanladıkları gerçeklere iman edecek değillerdi. İşte kâfirlerin kalplerini Allah böyle mühürler.

(Araf 101)

Edip Yüksel Meali:

Bunlar, sana haberlerini aktardığımız toplumlardır. Elçileri, onlara apaçık delillerle gitmişlerdi. Ama daha önceden yalanladıklarına inanacak değillerdi. ALLAH kafirlerin kalplerini böyle damgalar.

(Araf 101)

Elmalılı Orjinal Meali:

İşte o memleketler, bunların başına gelenlerden ba'zısını sana kıssa olarak nakl ediyoruz; celalım hakkı için onlara Peygamberleri beyyinelerle geldiler öyle iken iyman etmek istemediler, çünkü ondan evvel inkar etmeği adet etmişlerdi, Allah kafirlerin kalblerini işte böyle tab'eder

(Araf 101)

Elmalılı Yeni Meali:

İşte o ülkeler -ki, sana bunların başlarına gelenlerden bazılarını naklediyoruz- andolsun ki, onlara peygamberleri açık deliller ile geldiler. Daha önce inkar etmeyi adet edindikleri için, iman etmek istemediler. Allah kafirlerin kalplerini işte böyle mühürler!

(Araf 101)

Erhan Aktaş Meali:

İşte o beldeler ki sana bazı haberlerini anlatıyoruz. Rasulleri onlara beyyinat[1] getirmişlerdi. Ancak onlar, daha önce yalanlamış oldukları şeye inanmak istemediler. Allah gerçeği yalanlayan nankörlerin kalplerini işte böyle mühürler.[2]

1)Kanıt içeren; açıklayıcı, açığa çıkarıcı bilgi.
2)Mühürleme, sebep değil sonuçtur. Helaki gerektirecek kadar azgınlaşmanın, zulmetmenin, büyüklük taslamanın sonucudur.

(Araf 101)

Gültekin Onan Meali:

İşte bu ülkeler, sana onların 'haberlerinden aktarmalar yapıyoruz'. Gerçekten, onlara elçileri apaçık belgelerle gelmişlerdi. Ama daha önceden yalanlamaları nedeniyle inanır olmadılar. İşte Tanrı kafirlerin kalplerini böyle mühürler.

(Araf 101)

Hakkı Yılmaz Meali:

101-102 İşte o kentler ki, sana onların önemli haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz. Andolsun ki peygamberleri onlara apaçık deliller ile gelmişlerdi. Fakat önceden yalanladıkları şeylere iman etmemiş idiler. İşte kâfirlerin; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden o kimselerin kalplerinin üzerine Allah böyle damga basar/ mühürler. Onların çoğunda, sözde durma ilkesini bulmadık. Gerçek şu ki, onların çoğunu yoldan çıkmış kimseler bulduk.

(Araf 101)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

Bu beldelerin haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun ki, resûlleri apaçık delillerle onlara gelmişlerdi. Daha önce yalanlamalarından ötürü (yeni gelene) iman etmeleri söz konusu olmadı. İşte Allah, kâfirlerin kalplerini böyle mühürler.

(Araf 101)

Harun Yıldırım Meali:

İşte o memleketler ki biz onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Doğrusu rasulleri onlara apaçık delillerle gelmişlerdi, fakat daha önce yalanladıkları için iman etmediler. Allah kâfirlerin kalplerini işte böyle mühürler.

(Araf 101)

Hasan Basri Çantay:

İşte o memleketler (in haali! Habibim) sana onların haberlerinden bir kısmını naklediyoruz. Andolsun ki peygamberleri onlara apaçık alametler (mu'cizeler) getirmişdir. Fakat daha evvelden yalanlamış oldukları şeylere iman etmediler. İşte kafirlerin yüreklerine Allah böyle mühür basar. .

(Araf 101)

Hayrat Neşriyat Meali:

İşte o şehirler ki, sana onların haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz. Ve Celâlim hakkı için, peygamberleri kendilerine apaçık mu'cizeler getirdiler! Fakat daha önce(mu'cizeler gelmeden evvel) yalanladıkları şeylere, îmân edecek olmadılar. İşte Allah, kâfirlerin kalblerini (küfürlerindeki inadları sebebiyle) böyle mühürler!

(Araf 101)

Hubeyb Öndeş Meali: /

İşte bunlar, haberlerinden[bir kısmını] sana anlattığımız kentlerdir. Elçileri elbetteki kendilerine açık kanıtlar getirmişti de önceden yalanlamış olduklarına¹ inanacak değillerdi... İşte, Allah bunun gibi kafirlerin [gerçeği örtenlerin] kalplerinin üzerini damgalıyor.

(Araf 101)

Hüseyin Atay Meali:

İşte, bu ülkelerin haberlerinden sana anlatıyoruz. Andolsun, onlara peygamberleri açık belgeler getirdi. Önceleri yalanladıklarından ötürü inanmadılar. Böylece Allah, inkârcıların kalplerini mühürler.

(Araf 101)

İbni Kesir Meali:

İşte o kasabaların haberlerinin bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun ki; peygamberleri; onlara apaçık burhanlar getirdi de, önceleri yalanladıklarından inanmadılar. İşte böyle mühür basar Allah kafirlerin kalblerine.

(Araf 101)

İlyas Yorulmaz Meali:

Bu şehirler halklarının haberlerini sana biz anlatıyoruz. İçlerinden seçilmiş elçiler onlara açıklayıcı belgeleri (delilleri) getirdiler, ama yinede önceden yalanladıkları şeylere iman etmediler. Böylece Allah gerçekleri inkar edenlerin kalplerini doğrulara kapattı.

(Araf 101)

İskender Ali Mihr Meali:

Sana haberlerini anlattığımız (durumlarından bahsettiğimiz) ülkeler işte bunlar. Andolsun ki; onlara, onların resûlleri beyyineler (ispat vesikaları ve mucizelerle) geldi. Artık daha önce tekzip ettikleri (yalanladıkları) şeyden dolayı îmân etmediler. Böylece Allah kâfirlerin kalplerini tabeder.

(Araf 101)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

İşte o kentler ki sana olmuş bitmişlerini anlatıyoruz, gerçekten elçilerimiz apaçık belgelerle birlikte onlara varınca ötedenberi yalan saydıkları bu belgelere yine de inanmadılar. İşte Allah, tanımazların yüreklerini böyle katılaştırır

(Araf 101)

Kadri Çelik Meali:

İşte bunlar sana haberlerini anlattığımız kasabalardır. Hiç şüphesiz onlara peygamberler apaçık belgeler getirdi de önceden yalanladıkları şeyden ötürü inanamadılar. Allah kâfirlerin kalplerini işte böyle mühürler!

(Araf 101)

Mahmut Kısa Meali:

Ey Peygamber ve onu adım adım izleyen Müslüman! İşte böylece sana, geçmişte helâk edilmiş bu toplumların yaşadığı olaylardan bir bölümünü anlatıyoruz. Gerçekten de Peygamberleri, hakîkatin bütün delillerini ortaya koyarak onlara mûcizeler göstermiş, apaçık deliller getirmişlerdi. Ne var ki onlar, başlangıçta bir kere inkâr ettikleri hakîkate, kibir ve inatları yüzünden bir türlü inanmaya yanaşmadılar. Allah, hakîkati bile bile reddeden bu gibi inkârcıların kalplerini işte böyle mühürler!

(Araf 101)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

Filvaki sana bu memleketlerde olan hallerden veriyoruz haberler. Apaçık delillerle geldiler onların elçileri de gerçekten. Onlar Reddedip inkar ettiler, yalan saydılar. Bir daha da inanmadılar. Allah inkar eden kafirlerin gönüllerini işte böyle mühürler.

(Araf 101)

Mehmet Türk Meali:

(Ey Muhammed!) Sana, başlarına gelen olayları anlattığımız şu ülkelerin halkları Peygamberlerinin getirdiği apaçık mûcizeleri önceden yalanlamaya şartlandıkları için inanmadılar, böylece de Allah, o kâfirlerin kalplerini mühürledi.1*

(Araf 101)

Muhammed Celal Şems Meali:

İşte sana haberlerini anlattığımız yerleşimler bunlardır. Şüphesiz peygamberleri, kendilerine apaçık delillerle geldiler. Ancak önceden (gelmiş resûlleri) yalanladıklarından dolayı, onlara (da) inanmadılar. İşte böylece Allah, kâfirlerin kalplerini mühürler.

(Araf 101)

Muhammed Esed Meali:

Sana içlerinden bazılarının kıssalarını anlattığımız bu (önceki) toplumlara kendi içlerinden çıkan elçiler, gerçekten de hakkın ne olduğu yolunda apaçık belgeler, burhanlar getirmişlerdi; ama onlar, bir kere yalan saydıkları şeye (bir daha) inanmak istemediler. İşte bunun içindir ki, Allah, hakikati inkar edenlerin kalplerine mühür vuruyor.

(Araf 101)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

İşte bunlar sana haberlerini aktardığımız ülkelerdir. Onlara elçilerimiz açık kanıtlarla gelmişlerdi. Fakat daha önce yalanladıkları için inanmaya yanaşmadılar. Allah, inkarcıların kalplerini işte bu şekilde damgalamaktadır.

(Araf 101)

Mustafa Çavdar Meali:

İşte bu sana haberlerini anlattığımız ülkelerdir. Onlara elçilerimiz apaçık belgelerle gelmişlerdi de daha önce yalan dediklerine bir daha iman etmeye yanaşmadılar. İşte Allah’ın uyarılarına kalplerini kapatan bu kâfirlerdir.

Bknz: (10/74) - (11/120) - (20/99)

(Araf 101)

Mustafa Çevik Meali:

Sana bir kısmının kıssalarını bildirdiğimiz toplumlara da, kendi içlerinden peygamberler gönderip, yaratılış sebeplerini apaçık delillerle bildirip doğru yola da vet etmiştik. Fakat onlar da daveti yalan saydılar, umursamayıp sırtlarını döndüler. Bunlar akıllarını doğru kullanmadıkları için kalpleri gerçeğe kapanmış kimselerdir.

(Araf 101)

Mustafa İslamoğlu Meali:

Sana kıssalarını naklettiğimiz bu ülkeler... Doğrusu bütün bunlara kendi içlerinden elçiler hakikatin apaçık belgelerini getirdiler; fakat onlar, bir kez yalanlamış bulundukları için bir daha iman etmediler: İşte Allah inkarcılarının kalplerini böyle mühürler.

(Araf 101)

Osman Okur Meali:

İşte o ülkeler; sana onların haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz. Andolsun, elçileri onlara açık deliller getirmişlerdi. Ama kafirler sanki kalpleri mühürlenmiş gibi gerçeklere peşinen iman etmek istemediler.

(Araf 101)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

İşte o ülkeler, sana onların haberlerinden bazılarını hikaye ediyoruz. Muhakkak ki, onlara peygamberlerimiz beyyineler ile geldiler. Evvelce tekzîp etmiş oldukları şeylere yine imân eder olmadılar. İşte Allah Teâlâ kâfirlerin kalblerini böylece mühürler.

(Araf 101)

Ömer Öngüt Meali:

İşte o memleketler!. . Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun ki, peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişlerdi. Fakat önceden yalanladıklarından ötürü inanmadılar. İşte Allah kâfirlerin kalplerini böyle mühürler.

(Araf 101)

Ömer Sevinçgül Meali:

‘Geçmişte yaşamış’ toplumların bazı haberlerini sana ‘bir ibret olmak üzere’ anlatıyoruz. Andolsun! Peygamberler kendilerine apaçık belgelerle gelmişlerdi. Fakat onlar, önceleri yalanlamaları sebebiyle ‘inkârı âdet edindikleri için’ inanmadılar. Allah, inkârcıların kalbini işte böyle mühürler!

(Araf 101)

Sadık Türkmen Meali:

İşte o ülkeler! Sana onların haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz. Ant olsun elçileri onlara açık belgeler getirmişlerdi. Ama inanmadılar, ötedenberi yalanlamış oldukları gerçeklere. Allah inkârcıların kalplerine huzur vermez.

(Araf 101)

Seyyid Kutub Meali:

İşte şu ülkeler var ya, hani sana onlara ilişkin bazı tarihi olayları anlatıyoruz. Bunlara peygamberleri açık belgeler, mucizeler getirmişlerdi. Fakat mucizelerden önce yalanladılar! Mesajlara inanmaları sözkonusu olmadı. İşte Allah kafirlerin kalplerini böyle mühürler.

(Araf 101)

Suat Yıldırım Meali:

İşte o ülkelerin haberlerinden bir kısmını sana böylece anlatıyoruz. Oraların halklarına peygamberlerimiz açık deliller, mucizeler getirdiler. Fakat onlar iman etmediler. Çünkü ondan önce tekzip ve inkar etmeyi adet haline getirmişlerdi. Allah kafirlerin kalplerini işte böyle mühürler!

(Araf 101)

Süleyman Ateş Meali:

İşte o ülkeler; sana onların haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz. Andolsun, elçileri onlara açık deliller getirmişlerdi. Fakat önceden yalanladıklarından ötürü, inanmak istemediler. İşte Allah, kafirlerin kalblerini böyle mühürler.

(Araf 101)

Süleymaniye Vakfı Meali:

Bunlar, sana bir kısım haberlerini anlattığımız kentlerdir. Elçileri onlara o açık belgelerle (mucizelerle) gelmişlerdi de önce yalanladıkları için daha sonra inanmaya yanaşmamışlardı. Allah, kendilerini doğrulara kapatanların kalplerindeki yeni yapıyı işte böyle oluşturur.

(Araf 101)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

İşte sana kıssalarını anlattığımız toplumların bir bölümü... Elçileri onlara apaçık deliller getirdiler. Ama onlar, bir kere yalanladıkları şeye bir daha inanmadılar. İşte Allah, kafirlerin kalbini bunun için mühürlüyor.

(Araf 101)

Şaban Piriş Meali:

İşte bu sana haberlerini anlattığımız ülkelerdir. Onlara elçilerimiz açık belgelerle gelmişlerdi de daha önce yalanladıklarına iman etmeye yanaşmadılar. İşte Allah, kafirlerin kalplerini bu şekilde damgalar.

(Araf 101)

Talat Koçyiğit Meali:

İşte sana haberlerini anlatmakta olduğumuz ülkeler; onlara da peygamberleri apaçık deliller getirmişlerdi. Fakat önceden yalanladıklarına îman edecek değillerdi, işte. Allah, kafirlerin kalblerini böyle mühürler.

(Araf 101)

Tefhimul Kuran Meali:

İşte bu ülkeler, sana onların 'haberlerinden aktarmalar yapıyoruz.' Gerçekten, onlara peygamberleri apaçık belgelerle gelmişlerdi. Ama daha önceden yalanlamaları nedeniyle iman eder olmadılar. İşte Allah, küfre sapanların kalplerini böyle damgalar.

(Araf 101)

Ümit Şimşek Meali:

İşte bunlar o beldelerdir ki, haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Peygamberleri onlara apaçık deliller getirdi; ama onların daha önce de yalanladıkları şeye inanmaya hiç niyetleri yoktu. Kâfirlerin kalplerini Allah işte böyle mühürlüyor.

(Araf 101)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

İşte o kentler / medeniyetler! Haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz sana. Andolsun, resulleri onlara açık-seçik deliller getirmişti. Ama daha önce yalanlamış oldukları için inanmadılar. Küfre sapanların kalplerini Allah işte böyle mühürler.

(Araf 101)