7. Araf Suresi / 100.ayet

Şimdi oranın halkından sonra, o topraklarda hayat sürenler şunu anlamadılar mı? Eğer istersek önceki nesiller gibi kalplerini hakikate kapatan ve hakkı duymak istemeyenleri de günahlarından dolayı cezalandırırız. Ve

Bknz: (14/44)»(14/45)(32/26)

Mustafa Çavdar Meali

Araf 100 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Oralarda yaşayanların helakinden sonra miraslarına konarak yurtlarını elde edenler, hala anlamazlar mı ki dilersek, suçları yüzünden onları da musibetlere uğratırız ve kalplerini mühürleriz de işitmezler.

(Araf 100)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

(Bütün bunlar, önceki sahiplerinden ve) Sakinlerinden sonra yeryüzüne mirasçı olanları (hidayete) doğruya ulaştırmaya (veya iktidar verip ortaya çıkarmaya yetmez) miydi? Eğer Biz dilemiş olsaydık onlara günahları nedeniyle bir bela dokundururduk; ve kalplerine damgalar vururduk da onlar böylelikle (artık gerçekleri idrak edip) işitmeyenler olup kalırlardı.

(Araf 100)

Abdullah Parlıyan Meali:

Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne varis olanlara, hâlâ şu gerçek belli olmadı mı? Dilemiş olsaydık onları da, günahları yüzünden felakete uğratır ve kalpleri üzerine mühür basardık; böylece işitmez ve anlamaz duruma gelirlerdi.

(Araf 100)

Adem Uğur Meali:

Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne vâris olanlara hâla şu gerçek belli olmadı mı ki: Eğer biz dileseydik onları da günahlarından dolayı musibetlere uğratırdık! Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar (gerçekleri) işitmezler.

(Araf 100)

Ahmet Hulusi Meali:

Helak olan toplumun mirasçısı olan halk (hala) şu gerçeği fark etmedi mi: Eğer dilesek onların suçları yüzünden onlara musibetler isabet ettirir, kalplerini mühürleriz (bilinçlerini kilitleriz) de artık onlar algılayamazlar!

(Araf 100)

Ahmet Tekin Meali:

Önceki sahiplerinin helâkinden sonra yeryüzüne vâris olanlara, yaşadıkları ülkelerin ibretlerle dolu tarihleri, kâfi derecede aydınlatıcı bilgiler vermedi mi? Eğer bizimsünnetimiz, düzenimizin yasaları içinde, irademizin tecellisine uygun olursa, onları da günahlarından dolayı musibetlere, belâlara uğratırdık. Biz onların kafalarını, kalplerini anlayışsız hale getiririz de, onlar bu tür bilgiler için duyma kabiliyetlerini bile kullanamazlar.*

(Araf 100)

Ahmet Varol Meali

Eski halkından sonra yeryüzüne varis olanlarca şu husus anlaşılmadı mı ki, biz dileseydik onları da günahlarından dolayı musibete uğratırdık ve kalplerine mühür vururduk da, artık bir şey duymazlardı.

(Araf 100)

Ali Bulaç Meali:

(Bütün bunlar,) Sakinlerinden sonra yeryüzüne mirasçı olanları doğruya erdirme(ye veya ortaya çıkarmaya yetmez) mi? Eğer biz dilemiş olsaydık onlara günahları nedeniyle bir musibet isabet ettirirdik; ve kalplerine damgalar vururduk da onlar böylelikle işitmeyenler olurlardı.

(Araf 100)

Ali Fikri Yavuz Meali:

Yeryüzünün eski sahipleri azabla helâk olduktan sonra, yeryüzüne varis olanlara hâlâ şu gerçek belli olmadı mı ki, eğer biz dilemiş olsaydık, öncekiler gibi, bunlara da günahlarının cezasını verirdik. Fakat biz kalblerinin üzerlerini mühürleriz de, onlar, gerçeği işitmezler.

(Araf 100)

Ali Rıza Sefa Meali:

Önceki yöneticilerinden sonra, yeryüzünün son yöneticisi olanlara, doğru yolu göstermedi mi? Eğer dilersek, suçları yüzünden onları cezalandırırız ve yüreklerine damga vururuz; artık duymazlar.

(Araf 100)

Ali Ünal Meali:

Önceki sahiplerinin arkasından dünya mülküne vâris olanlar şu gerçeği halâ anlamadılar mı ki, eğer dilemiş olsak, günahlarından dolayı onları da benzer bir helâke düçar ederiz. Ne var ki, (bunu anlayacak durumda değiller; çünkü zulüm, inhiraf ve kibir gibi kötü hasletleri ve işledikleri büyük günahlar sebebiyle) kalblerinin üzerine mühür vuruyoruz da, artık (vahyi duymaz, hiçbir ikaz ve nasihati, olupbiten hadiselerin verdiği dersi) işitmez oluyorlar.

(Araf 100)

Bahaeddin Sağlam Meali:

Oralarda yaşayanların yok olmasından sonra, yeryüzüne varis olanlara görünmedi mi (anlamadılar mı) ki; dilersek günahlarından dolayı onları da yakalarız. Ve kalplerini mühürleriz. İşte o zaman işitmez olurlar.

(Araf 100)

Bayraktar Bayraklı Meali:

Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne varis olanlara hala şu gerçek belli olmadı mı ki, eğer biz dileseydik onları da günahlarından dolayı musibete uğratırdık! Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar gerçekleri işitmezler/anlamazlar.

(Araf 100)

Bekir Sadak Meali:

Kalblerini kapatip muhurleriz de birsey duymazlar.

(Araf 100)

Besim Atalay Meali:

İlk halkından sonra, yeryüzünü miras alanlarçin, belli değil mi ki, eğer biz isteseydik —günahları yüzünden— ceza verirdik, damgalardık gönüllerin, işitmez olurlardı

(Araf 100)

Celal Yıldırım Meali:

Önceki yerlilerinden sonra yeryüzüne vâris olanlar şu gerçeği hâlâ anlayamadılar mı ? Dilemiş olsaydık onları da günahları karşılığında felâkete uğratır ve kalbleri üzerine mühür basardık. (Böylece) işitmez ve anlamaz duruma gelirlerdi.

(Araf 100)

Cemal Külünkoğlu Meali:

Önceki kuşakların arkasından yeryüzüne varis olanlar için (şu gerçek) hala ortaya çıkmadı mı ki, eğer dileseydik kendi günahları yüzünden onları da çarpabilirdik; hem de (hakikati) işitmesinler diye kalplerine mühür basarak!

(Araf 100)

Diyanet İşleri Eski Meali:

Kalblerini kapatıp mühürleriz de birşey duymazlar.

(Araf 100)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne varis olanlara şu gerçek apaçık belli olmadı mı ki, biz dileseydik onları da (öncekiler gibi) günahları yüzünden cezalandırırdık. Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar hakkı işitmezler.

(Araf 100)

Diyanet Vakfı Meali:

Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne vâris olanlara hâla şu gerçek belli olmadı mı ki: Eğer biz dileseydik onları da günahlarından dolayı musibetlere uğratırdık! Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar (gerçekleri) işitmezler.

(Araf 100)

Edip Yüksel Meali:

Önceki nesillerin yerine yeryüzüne varis olanlara belli olmadı mı ki, eğer dilesek onları da günahlarıyla cezalandırarak kalplerini mühürleriz de işitemezler.

(Araf 100)

Elmalılı Orjinal Meali:

Hala irşad etmedimi o, eski sahiblerinden sonra bu arza varis olan kimseleri, şu hakıkat ki eğer dilemiş olsak onların da günahlarını başlarına çarpardık? Fakat kalblerinin üzerini tabı' eder mühürleriz de onlar hakkı işitmezler

(Araf 100)

Elmalılı Yeni Meali:

Eski sahiplerinden sonra bu toprağa varis olanlara hala şu gerçek belli olmadı mı ki: Eğer dilemiş olsaydık onların da günahlarını başlarına çarpardık! Kalplerinin üzerini mühürleriz de onlar gerçeği işitmezler.

(Araf 100)

Erhan Aktaş Meali:

Önceki halklardan sonra yeryüzüne mirasçı olanların, doğru yolu bulmaları gerekmez miydi? Eğer biz dileseydik onları da günahlarından dolayı belalara uğratırdık. Kalplerini mühürlerdik de duymaz olurlardı.

(Araf 100)

Gültekin Onan Meali:

(Bütün bunlar) Ehlinden sonra yeryüzünde mirasçı olanları doğruya erdirme(ye veya ortaya çıkarmaya yetmez) mi? Eğer biz dilemiş olsaydık onlara günahları nedeniyle bir musibet isabet ettirirdik ve kalplerine damgalar vururduk da onlar böylelikle işitmeyenler olurlardı.

(Araf 100)

Hakkı Yılmaz Meali:

Ve önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne vâris; son sahip olanlara kılavuz olmadı mı, etki yapmadımı: “Eğer Biz dilersek onları da günahlarından dolayı cezalandırırdık. Biz onların kalplerinin üzerine damga vururuz/mühürleriz de onlar işitmezler.”

(Araf 100)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

(Geçmiş) kavimlerin ardından yeryüzüne vâris olanlara şu gerçek belli olmadı mı? Şayet biz istesek günahları nedeniyle başlarına türlü sıkıntılar getirir, kalplerini mühürlerdik. Böylece işitmez olurlardı.

(Araf 100)

Harun Yıldırım Meali:

Sakinlerinden sonra yeryüzüne mirasçı olanları doğruya erdirmeye mi? Eğer biz dilemiş olsaydık onlara günahları nedeniyle bir musibet isabet ettirirdik; ve kalplerine damgalar vururduk da onlar böylelikle işitmeyenler olurlardı.

(Araf 100)

Hasan Basri Çantay:

(Evvelki) saahiblerinden sonra yer yüzüne varis olanlara haala şu (hakıykat) belli olmadı mı ki eğer biz dileseydik onları da günahlarından dolayı musıybetlere uğratırdık. Biz onların kalbleri üzerine mühür basarız. Binaen'aleyh (hakıykatı) işitmezler.

(Araf 100)

Hayrat Neşriyat Meali:

(Eski) sâhiblerinden sonra yeryüzüne vâris olanları hâlâ (şu hakikat) yola getirmedi mi ki; eğer dileseydik, kendilerini günahları yüzünden musîbete uğratırdık. Hem(biz) onların kalblerini mühürleriz de onlar (nasîhati) işitmezler!

(Araf 100)

Hubeyb Öndeş Meali: /

Tercih etsek kendilerine cezayı gerektiren işleri sebebiyle isabet [azap] edebilecek olmamız, (bu) yere kendi halkından sonra mirasçı olanlara hiç yol göstermedi mi? Kalplerinin üzerini damgalarız böylece onlar işitmezler.

(Araf 100)

Hüseyin Atay Meali:

Sahiplerinden sonra yeryüzüne vâris olanlar anlamadılar mı ki, Biz dilesek onları günahlarından dolayı belaya uğratır ve gönüllerini mühürleriz de, artık bir şey işitmez olurlar.

(Araf 100)

İbni Kesir Meali:

Sahiplerinden sonra, yeryüzüne varis olanlara besbelli değilmidir ki; eğer Biz, dileseydik onları da günahlarından dolayı cezalandırırdık. Ve onların kalbleri üzerine mühür basarız da bir şey duymazlar.

(Araf 100)

İlyas Yorulmaz Meali:

O kasaba halkının sakinlerinden sonra, onların topraklarına yerleşenler için, doğru yol gelmedi mi? Biz dileseydik yaptıkları günahlardan sonra onları hemen cezalandırırdık ve kalplerini doğrulara kapatırdık da (gelen mesajları) sözleri dinlemezlerdi.

(Araf 100)

İskender Ali Mihr Meali:

Ve de onun (o ülkenin) halkından sonra, yeryüzüne varis olanları hidayete erdirmez mi? Eğer dileseydik günahları sebebiyle onlara (musibetler) isabet ettirirdik. Ve kalplerinin üstünü tabederdik (açılamaz damga vururduk) de artık onlar işitmezlerdi.

(Araf 100)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

Eski iyelerinden, yeryüzü kendilerine kalanlara şu gerçek belli olmadı mı ki eğer Biz dileseydik onları günahlarından dolayı çarpar, yüreklerini de katılaştırırdık da onlar artık hiçbir şey duymaz olurlardı.

(Araf 100)

Kadri Çelik Meali:

Sahiplerinden sonra yeryüzüne mirasçı olan kimseleri, hâlâ şu (gerçekler) hidayete erdirmedi mi ki eğer biz dilersek onları da günahları sebebiyle musibetlere uğratır ve kalplerini mühürleriz de artık bir şey duyamazlar.

(Araf 100)

Mahmut Kısa Meali:

Önceki nesillerin helâk oluşunun ardından bugün bu ülkelerde egemenlik sürenler şugerçeği hâlâ kavrayamadılar mı ki, şâyet dileseydik, işledikleri günahlar yüzünden pekâlâ onları da mahvedebilirdik! Yâhut kalplerini mühürlerdik de, değil hakîkate iman etmek, onu işitemezlerdi bile!

(Araf 100)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

Filvaki, yaşayanların helakinden sonra onların yerine varis olanlar, Anlamazlar mı ki, eğer dilersek, günahları yüzünden onları da uğratır Rahatsız edici bir musibete ve kalplerine mühür basardık. Onlar Artık böylelikle öyle hale gelirler ki ne işitirler ne de anlarlar.

(Araf 100)

Mehmet Türk Meali:

Önceki sahiplerinden sonra bu topraklara yerleşenler, istersek kendilerini de günâhları sebebiyle helâk edeceğimizi ve onların rûhu bile duymadan kalplerini mühürleyeceğimizi hâlâ kavrayamadılar mı?

(Araf 100)

Muhammed Celal Şems Meali:

İstediğimiz takdirde, yeryüzünde yaşayanlardan sonra ona varis olanları (da,) günahlarından dolayı cezaya çarptıracağımız ve kalplerini (de) mühürleyeceğimiz, (sonra da) hiçbir şeyi duyamayacakları (gerçeği,) kendilerini hidayete kavuşturmadı mı?

(Araf 100)

Muhammed Esed Meali:

Öyleyse, önceki kuşakların izinden yeryüzüne varis olanlar için (şu gerçek) hala ortaya çıkmadı mı, eğer dileseydik kendi günahları yüzünden onları (da) pekala çarpabilirdik; hem de (hakikati) işitmesinler diye kalplerine mühür basarak!

(Araf 100)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

Bütün bunlar, eski sahiplerinden sonra yeryüzüne mirasçı olanlara şunu göstermedi mi ki; dilersek onları günahları yüzünden belaya uğratırız ve kalpleri üzerine damga basarız da böylece söz dinleyemez hale gelirler.

(Araf 100)

Mustafa Çavdar Meali:

Şimdi oranın halkından sonra, o topraklarda hayat sürenler şunu anlamadılar mı? Eğer istersek önceki nesiller gibi kalplerini hakikate kapatan ve hakkı duymak istemeyenleri de günahlarından dolayı cezalandırırız. Ve

Bknz: (14/44)»(14/45) - (32/26)

(Araf 100)

Mustafa Çevik Meali:

Öncekilerden sonra yeryüzüne halife yaptıklarımızın, kendilerine bildirilen bu olup bitenlerden dersler çıkarması gerekmez mi? Şayet dilersek, daveti reddet meleri sebebi ile, öncekiler gibi onların da kalplerini mühürler, gerçeği anlamalarını engeller, azaba uğratırız.

(Araf 100)

Mustafa İslamoğlu Meali:

Artık önce gelip geçmiş (uygarlıkların) ardından yeryüzünün (medeniyet) mirasına konanlar için şu gerçek ortaya çıkmış olmuyor mu: Eğer istersek, günahları yüzünden onları da hedefe koyabiliriz; üstelik kalplerine mühür basarız da, onlar artık (gerçeği) işitmez olurlar.

(Araf 100)

Osman Okur Meali:

Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne vâris olanlara hâla şu gerçek belli olmadı mı ki: Eğer biz uygun bulsaydık onları da günahlarından dolayı yakalardık! Biz onların kalplerini mühürlerdik de onlar (gerçekleri) işitemezlerdi. (Fakat böyle yapmadık).

(Araf 100)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

Yere kadim ahalisinden sonra varis olacaklar için tebeyyün etmedi mi ki, eğer Biz dilemiş olsak onları da günahları sebebiyle musibetlere uğratırdık ve kalblerini mühürlerdik de artık onlar işitemezlerdi.

(Araf 100)

Ömer Öngüt Meali:

Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne vâris olanlara hâlâ şu gerçek belli olmadı mı ki; eğer biz dileseydik, onları da günahlarından dolayı cezalandırırdık. Biz onların kalplerini mühürleriz de, artık hiç işitmezler.

(Araf 100)

Ömer Sevinçgül Meali:

Eski sahiplerinden sonra yeryüzünü devralanlar hâlâ anlayamadılar mı! Dileseydik, günahları yüzünden kendilerini de cezaya çarptırırdık. Üstelik, kalplerinin üzerine mühür basardık da artık hissedemezlerdi.

(Araf 100)

Sadık Türkmen Meali:

ÖNCEKİ sahip(selef)lerinden, yeryüzüne vâris (halife) olanlara bu gerçek hâlâ belli olmadı mı? Eğer Biz dilemiş olsaydık, onlara günahları nedeniyle bir musibet dokundururduk ve kalplerine de mutsuzluk verirdik, artık onlar duymak istemiyorlar.

(Araf 100)

Seyyid Kutub Meali:

Üzerinde yaşadıkları toprakları eski yerlilerinden miras alanlar, istesek kendilerini günahları yüzünden musibetlere çarptırabileceğimizi, kalplerini mühürleyebileceğimizi ve kulaklarının işitemez olabileceğini, bu tarihi sürecin ışığında halâ kavrayamadılar mı?

(Araf 100)

Suat Yıldırım Meali:

Önceki sahiplerinden sonra dünya mülküne varis olanlar hala şu gerçeği anlamadılar mı ki, eğer dilemiş olsaydık kendilerini de günahları sebebiyle musibetlere uğratırdık?Fakat biz kalplerini mühürleriz de onlar işitmez, anlamaz hale gelirler.

(Araf 100)

Süleyman Ateş Meali:

(Geçmiştekilerin başlarına gelenler), sahiplerinden sonra şu toprağa varis olanları yola getirmedi mi (hala anlamadılar mı) ki biz dilesek, kendilerini de günahlarıyle cezalandırırız ve kalblerini mühürleriz, artık hiç işitmezler.

(Araf 100)

Süleymaniye Vakfı Meali:

Eski sahiplerinden sonra o yerlere mirasçı olanlar şunu göremediler mi ki zorlayıcı düzen kursaydık onları günahları yüzünden yakalardık ve kalpleri üzerinde yeni bir yapı oluştururduk. Artık onlar dinleyemezlerdi.

(Araf 100)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

Önceki kuşaklardan sonra yeryüzüne varis kıldığımız kimseler, dilediğimizde günahlarından dolayı kendilerini de cezalandırabileceğimizi anlamıyorlar mı? Hem de hakikati duymasınlar diye kalplerini mühürleyerek..

(Araf 100)

Şaban Piriş Meali:

Oranın halkından sonra yeryüzüne varis olanlara belli olmadı mı? Ki eğer istersek günahlarıyla birlikte yakalarız, yok ederiz, kalplerini de damgalarız da işitmezler.

(Araf 100)

Talat Koçyiğit Meali:

Dilersek, günâhları yüzünden cezalandırmamız, kalblerini mühürlememiz ve onların da artık hiç işitmemeleri, (evvelki) sahiplerinden sonra yeryüzüne varis olardan da mı doğru yola getirmemiştir?

(Araf 100)

Tefhimul Kuran Meali:

(Bütün bunlar,) Sakinlerinden sonra yeryüzüne mirasçı olanları doğruya erdirme (ye veya ortaya çıkarmaya yetmez) mi? Eğer biz dilemiş olsaydık onlara günahları nedeniyle bir musibet isabet ettirirdik; ve kalplerine damgalar vururduk da onlar böylelikle işitmeyenler olurlardı.

(Araf 100)

Ümit Şimşek Meali:

Daha önceki ahalisinden sonra yeryüzüne vâris olanlara Allah şunu bildirmedi mi ki, Biz dilersek onları da günahları yüzünden felâketlere uğratırız? Fakat Biz onların kalplerini mühürlüyoruz da onlar işitmez oluyorlar.

(Araf 100)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Tüm bu olanlar, eski sahiplerinden sonra yeryüzüne mirasçı olanlara şunu göstermedi mi: Dilersek onları günahları yüzünden belaya çarptırırz, kalpleri üzerine mühür basarız da artık söz dinleyemez olurlar.

(Araf 100)