7. Araf Suresi / 149.ayet

Ne zaman ki pişmanlıktan elleri kolları dökülüp saptıklarını anladıklarında “Rabbimiz eğer bize merhamet etmezsen ve bizi bağışlamazsan büsbütün kaybedenlerden oluruz” dediler.

Bknz: (2/186)(7/23)(27/11)(39/53)

Mustafa Çavdar Meali

Araf 149 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Adamakıllı nadim olup doğru yoldan sapıttıklarını görünce de Rabbimiz acımazsa bize ve yarlıgamazsa bizi mutlaka ziyankarlardan olacağız dediler.

(Araf 149)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

Ne zaman ki (yaptıklarından dolayı pişmanlık duyup, başları) elleri arasına düşürüldü ve kendilerinin gerçekten şaşırıp-saptıklarını görüp (fark edince) : “Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa kesin olarak hüsrana uğrayanlardan olacağız” deyip (yalvarmaya giriştiler).

(Araf 149)

Abdullah Parlıyan Meali:

Yoldan çıktıklarını farkederek şiddetli bir pişmanlık içinde başları elleri arasına düşürüldü. Gerçekten sapmış olduklarını görüp, anlayınca: “Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, elbette zarara uğrayanlardan oluruz” dediler.

(Araf 149)

Adem Uğur Meali:

Pişman olup da kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını görünce dediler ki: Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa mutlaka ziyana uğrayanlardan olacağız!

(Araf 149)

Ahmet Hulusi Meali:

Düşünüp, hakikatten sapmış olduklarını fark ederek pişman olduklarında: "Yemin olsun ki, Rabbimiz bize rahmet etmez ve bizi mağfiret etmez ise, kesinlikle hüsrana uğrayanlardan oluruz" dediler.

(Araf 149)

Ahmet Tekin Meali:

İş işten geçip pişmanlıktan kıvranırlarken, başlarına buyruk davranarak, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih ettiklerini gördüklerinde: “Rabbimiz bize merhamet etmez, bizi koruma kalkanına almaz, bağışlamazsa, hüsrana uğrayanlardan oluruz" dediler.*

(Araf 149)

Ahmet Varol Meali

Yaptıklarına pişman oldukları ve sapıklığa düştüklerini anladıkları zaman: "Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa zarar edenlerden oluruz" dediler.

(Araf 149)

Ali Bulaç Meali:

Ne zaman ki (yaptıklarından dolayı pişmanlık duyup, başları) elleri arasına düşürüldü ve kendilerinin gerçekten şaşırıp saptıklarını görünce: "Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa kesin olarak hüsrana uğrayanlardan olacağız" dediler.

(Araf 149)

Ali Fikri Yavuz Meali:

Ne zaman ki,buzağıya taptıklarına kuvvetle pişman oldular ve kesin olarak sapmış bulunduklarını gördüler, şöyle dediler: “- Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa muhakkak biz, hüsranda kalanlardan olacağız.

(Araf 149)

Ali Rıza Sefa Meali:

Başları ellerinin arasına düşürülünce ve sapkınlıklarını anlayınca, şöyle dediler: "Efendimiz, bize merhamet etmezse ve bizi bağışlamazsa, kesinlikle yitime uğrayanlar arasında oluruz!"

(Araf 149)

Ali Ünal Meali:

Ne zaman ki böyle yapmakla ellerine hasaretten başka bir şey geçmediğini anlayıp eyvah dediler ve sapıp gittiklerini açıkça gördüler, işte o vakit sızlanmaya durdular: “Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa, bu takdirde hiç şüphesiz bütün bütün kaybedenlerden oluruz.”

(Araf 149)

Bahaeddin Sağlam Meali:

Elleri böğürlerinde çaresiz kalıp doğru yoldan sapıtmış olduklarını gördüklerinde “Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, şüphesiz zarar edenlerden oluruz.” dediler.

(Araf 149)

Bayraktar Bayraklı Meali:

Pişman olup da kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını görünce, dediler ki: "Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, mutlaka ziyana uğrayanlardan olacağız!"

(Araf 149)

Bekir Sadak Meali:

Elleri bogrunde, caresiz kalip, kendilerinin sapitmis olduklarini gorunce: «Eger Rabbimiz bize acimaz ve bizi bagislamazsa, and olsun ki mahvoluruz» dediler.

(Araf 149)

Besim Atalay Meali:

Onlar pişman olarak saptıkların gördüler, dediler ki: «Tanrımız! Sen bize acımazsan, bizi bağışlamazsan, ziyan etmiş oluruz»

(Araf 149)

Celal Yıldırım Meali:

Ne vakit ki, yaptıklarına için için pişmanlık duydular ve kendilerini cidden sapıtmış gördüler, «and olsun ki Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa elbette zarara uğrayanlardan oluruz!» diyerek (günahkâr âsî olduklarını dile getirdiler).

(Araf 149)

Cemal Külünkoğlu Meali:

(İsrailoğulları yaptıklarına) pişman olup kendilerinin gerçekten sapıtmış olduklarını görünce dediler ki: “Rabbimiz bize merhamet etmezse ve bizi bağışlamazsa muhakkak ki hüsrana uğrayanlardan oluruz.”

(Araf 149)

Diyanet İşleri Eski Meali:

Elleri böğründe, çaresiz kalıp, kendilerinin sapıtmış olduklarını görünce: "Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, and olsun ki mahvoluruz" dediler.

(Araf 149)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

İsrailoğulları (yaptıklarına) pişman olup, gerçekten sapmış olduklarını görünce, "Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, mutlaka ziyana uğrayanlardan oluruz" dediler.

(Araf 149)

Diyanet Vakfı Meali:

Pişman olup da kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını görünce dediler ki: Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa mutlaka ziyana uğrayanlardan olacağız!

(Araf 149)

Edip Yüksel Meali:

Yaptıklarına pişman olup sapmış olduklarını anlayınca da, 'Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa kaybedenlerden oluruz,' dediler.

(Araf 149)

Elmalılı Orjinal Meali:

Vaktaki ellerine kırağı düşürüldü ve cidden sapmış olduklarını gördüler, kasem olsun ki, dediler: eğer bize merhamet etmez de rabbımız, mağfiret buyurmazsa her halde husranda kalanlardan olacağız

(Araf 149)

Elmalılı Yeni Meali:

Ne zaman ki ellerine kırağı düşürüldü (şiddetli bir pişmanlığa düştüler), gerçekten sapıtmış olduklarını görünce: "Andolsun ki, Rabbimiz merhamet etmez ve bağışlamazsa muhakkak hüsranda kalanlardan olacağız!" dediler.

(Araf 149)

Erhan Aktaş Meali:

Sapkınlıklarını anlayıp, yanıldıklarını görünce: "Eğer Rabb'imiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa mutlaka hüsrana uğrayanlardan oluruz." dediler.

(Araf 149)

Gültekin Onan Meali:

Ne zaman ki (yaptıklarından dolayı pişmanlık duyup, başları) elleri arasına düşürüldü ve kendilerinin gerçekten şaşırıp saptıklarını görünce: "Eğer rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa kesin olarak hüsrana uğrayanlardan olacağız" dediler.

(Araf 149)

Hakkı Yılmaz Meali:

Ne zaman ki, gözlerinin önüne geldi ve sapıtmış olduklarını gördüler, “Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa, kesinlikle biz büyük zarara uğrayanlardan olacağız” dediler.

(Araf 149)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

(Başlarını ellerinin arasına alıp) yaptıklarına pişman oldukları ve kesinlikle saptıklarını anladıkları vakit demişlerdi ki: “Şayet Rabbimiz bize merhamet edip bizi bağışlamazsa elbette hüsrana uğrayanlardan oluruz.”

(Araf 149)

Harun Yıldırım Meali:

Ne zaman ki başları ellerinin üzerine düşürüldü ve gerçekten sapmış olduklarını gördüler, “Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsan muhakak ki hüsrana uğrayanlardan olacağız!” dediler.

(Araf 149)

Hasan Basri Çantay:

Vaktaki (buzağıya tapmakdan) çok peşiman oldular ve kendilerinin muhakkak sapdıklarını gördüler: "Eğer Rabbimiz bize acımaz, bizi bağışlamazsa her halde en büyük ziyana uğrayanlardan olacağız" dediler.

(Araf 149)

Hayrat Neşriyat Meali:

Nihâyet (pişmanlık) ellerine düşürüldü (ve üzüntülerinden ellerini ısırır oldular)da, şübhesiz kendilerinin gerçekten saptıklarını görünce: “Yemîn olsun ki, eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bize mağfiret etmezse, muhakkak hüsrâna uğrayanlardan olacağız!” dediler.

(Araf 149)

Hubeyb Öndeş Meali: /

Ellerinin içine düşürüldüğü [pişman oldukları]¹ ve kendilerinin yolu kaybetmiş olduklarını gördükleri zaman, "Şayet RAB'bimiz bize hiç merhamet etmez ve bağışlamazsa, mutlaka kaybedenlerden olacağız." dediler.

(Araf 149)

Hüseyin Atay Meali:

Elleri böğürlerinde, çaresiz kalıp kendilerinin sapıtmış olduklarını görünce, "Eğer, Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, andolsun kaybedenlerden oluruz" dediler.

(Araf 149)

İbni Kesir Meali:

Elleri böğründe, çaresiz kalıp kendilerinin de sapıtmış olduklarını görünce; dediler ki: Rabbımız bize merhamet etmezse ve bizi bağışlamazsa muhakkak ki hüsrana uğrayanlardan olacağız.

(Araf 149)

İlyas Yorulmaz Meali:

Kendilerinin doğru yoldan saptıklarını fark edip (gördüklerinde), elleri kolları çaresizlik içinde düştüğünde, “Rabbimiz bize merhamet etmezse ve bizi bağışlamazsa, kendimize yazık etmiş olanlardan olacağız” dediler.

(Araf 149)

İskender Ali Mihr Meali:

Ve ellerinin arasına düşürülünce (akılları başlarına gelince pişman oldular) dalâlete düşmüş olduklarını gördüler: “Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi mağfiret etmezse, mutlaka biz hüsrana düşenlerden oluruz.” dediler.

(Araf 149)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

Yanıldıklarını anladılar, sapkınlıklarını gördüler. Dediler: «Eğer çalabımız bize acımaz, bizi yarlıgamazsa besbelli ki bize yazık olacaktır.»

(Araf 149)

Kadri Çelik Meali:

(Yanlışlıkları) Ellerine geçince ve sapıtmış olduklarını gördüklerinde, “Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, şüphesiz hüsrana uğrayanlardan oluruz” dediler.

(Araf 149)

Mahmut Kısa Meali:

Nihâyet akılları başına gelip doğru yoldan sapmış olduklarını anladıklarında, pişmanlık içinde kıvranarak, “Eyvah bize! Eğer Rabb’imiz bizlere merhamet etmez ve bizleri bağışlamaz ise, kesinlikle kaybedenlerden olacağız!” diye feryat ettiler.

(Araf 149)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

Rezilliklerini ne zaman ki, fark edip yoldan saptıklarını görünce, yalvardılar. Acımazsa Rabbimiz bize, affetmezse bizi, kesin olarak hüsran oluruz dediler.

(Araf 149)

Mehmet Türk Meali:

Yaptıklarından dolayı gönüllerine pişmanlık düşünce de1 kendilerinin sapıtmış olduklarını anladılar ve: “Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa (işte o zaman) biz kesinlikle perişan oluruz.” dediler.*

(Araf 149)

Muhammed Celal Şems Meali:

Pişman olup, saptıklarını anlayınca, “Rabbimiz bize merhamet etmezse ve bizi bağışlamazsa, biz mutlaka hüsrana uğrayanlardan oluruz,” dediler.

(Araf 149)

Muhammed Esed Meali:

(sonradan) yoldan çıktıklarını fark ederek pişmanlık içinde ellerini dizlerine vurup da, "Doğrusu, Rabbimiz acıyıp da bağışlamazda, biz gerçekten ziyana uğramış kimselerden olacağız!" deseler bile.

(Araf 149)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

Sonunda akılları başlarına gelip de sapkınlık etmiş olduklarını anlayınca dediler ki; "Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, kuşkusuz ki, biz yıkıma uğrayanlardan olacağız."

(Araf 149)

Mustafa Çavdar Meali:

Ne zaman ki pişmanlıktan elleri kolları dökülüp saptıklarını anladıklarında "Rabbimiz eğer bize merhamet etmezsen ve bizi bağışlamazsan büsbütün kaybedenlerden oluruz" dediler.

Bknz: (2/186) - (7/23) - (27/11) - (39/53)

(Araf 149)

Mustafa Çevik Meali:

Bir süre sonra ilah edindikleri bu heykelin hiçbir işe yaramadığını, kendi lerine doğru yolu göstermek gibi bir özelliğinin de olmadığını görüp anlayınca el lerini dizlerine vurup pişmanlıkla, “Rabbimiz, bize acıyıp bu sapıklığımızdan dolayı affetmezsen büsbütün ziyana uğrayanlardan, azabı hak edenlerden olacağız.” diyerek pişmanlıklarını dile getirdiler.

(Araf 149)

Mustafa İslamoğlu Meali:

Pişmanlık içinde elleri kolları dökülüp de sapmış olduklarının farkına varınca "Eğer Rabbimiz bize acıyıp da bizi bağışlamazsa, işte o zaman büsbütün kaybedenlerden olacağız!" diye dövündüler.

(Araf 149)

Osman Okur Meali:

Pişman olup da kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını görünce dediler ki: Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa mutlaka ziyana uğrayanlardan olacağız!

(Araf 149)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

Vaktâ ki nedâmete düştüler ve kendilerinin hakikaten doğru yoldan çıkmış olduklarını gördüler. Dediler ki: «Eğer bize Rabbimiz merhamet etmezse ve bizi bağışlamazsa elbette büyük bir ziyana uğramışlardan olacağız.»

(Araf 149)

Ömer Öngüt Meali:

(Pişmanlıklarından) başları elleri arasına düşürülüp de, kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını görünce dediler ki: “Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa, andolsun ki en büyük ziyana uğrayanlardan olacağız. ”

(Araf 149)

Ömer Sevinçgül Meali:

Bir zaman sonra gerçekten sapıttıklarını anlayıp pişman oldular. Elleri yanlarına düştü. “Rabbimiz merhamet edip de bizi bağışlamazsa işimiz bitik!” dediler.

(Araf 149)

Sadık Türkmen Meali:

Ne zaman ki pişman oldular ve kendilerinin sapıtmış olduklarını gördüler, dediler ki: “Eğer Rabbimiz, bize merhamet etmezse ve bizi bağışlamazsa, muhakkak ki biz, ziyana uğrayanlardan oluruz.”

(Araf 149)

Seyyid Kutub Meali:

Fakat başları ellerinin arasına düştüğünde (yaptıklarına pişman olduklarında), sapıtmış olduklarını gördüklerinde «Eğer Rabbimiz bize acımaz, bizi bağışlamaz ise, kesinlikle hüsrana uğrayanlardan, mahvolanlardan oluruz» dediler.

(Araf 149)

Suat Yıldırım Meali:

Ne vakit ki yaptıklarının saçmalığını anlayıp son derece pişman oldular ve saptıklarını gördüler, "Yemin olsun ki, dediler, eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi affetmezse, muhakkak her şeyimizi kaybedenlerden oluruz."

(Araf 149)

Süleyman Ateş Meali:

Ne zaman ki (pişmanlıklarından ötürü) başları elleri arasına düşürüldü ve kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını gör(üp anla)dılar, dediler ki: "Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, elbette ziyana uğrayanlardan oluruz!"

(Araf 149)

Süleymaniye Vakfı Meali:

Başları önlerine eğdirilip saptıklarını gördüklerinde dediler ki "Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa (durumumuzu düzeltmezse) tamamen kaybetmiş oluruz."

(Araf 149)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

Doğru yoldan saptıklarını anlayınca, yaptıklarına pişman oldular. "Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, gerçekten zarara uğrarız" dediler.

(Araf 149)

Şaban Piriş Meali:

Ellerindeki düşürüldüğü ve sapmış olduklarını gördükleri zaman: -Eğer Rabbimiz, bize acımazsa ve bizi bağışlamazsa mahvolanlardan oluruz, dediler.

(Araf 149)

Talat Koçyiğit Meali:

Nitekim pişmanlıkları artınca ve gerçekten sapıtmış olduklarını anlayınca, "eğer Rabbımız bize merhamet etmeseydi ve bizi bağışlamasaydı, hüsrana uğrayanlardan olurduk" demişlerdi.

(Araf 149)

Tefhimul Kuran Meali:

Ne zaman ki (yaptıklarından dolayı pişmanlık duyup, başları) elleri arasında düşürüldü ve kendilerinin de gerçekten şaşırıp saptıklarını görünce: «Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa kesin olarak hüsrana uğrayanlardan olacağız» dediler.

(Araf 149)

Ümit Şimşek Meali:

Nihayet akılları başlarına gelip de sapıklık etmiş olduklarını anlayınca dediler ki: “Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, biz hüsrana düşenlerden oluruz.”

(Araf 149)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Başları avuçları arasına düşürülüp de sapmış olduklarını fark ettiklerinde şöyle yakardılar: "Rabbimiz bize merhamet etmez, bizi affetmezse mutlaka hüsrana düşenlerden olacağız."

(Araf 149)