8. Enfal Suresi / 42.ayet

Hani siz vadinin Medine’ye yakın kuzey yamacında, onlar da Medine’ye uzak güney yamacındaydılar; kervan ise sizden daha aşağıda deniz tarafındaydı. Sözleşmiş olsaydınız bile bu kadar tutturamaz ihtilaf ederdiniz, ama Allah, helak olan bir belge ile helak olsun, kazanan da bir belge ile kazansın diye bir oldu bitti ile sizi savaşla yüz yüze getirdi. Şüphesiz Allah, işiten ve bilendir.

Bknz: (8/7)(6/57)(11/17)(47/14)

Mustafa Çavdar Meali

Enfal 42 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Hani siz vadinin yakın bir yerindeydiniz, onlar uzak bir kıyısında, kervansa sizden daha aşağı tarafta ve eğer muayyen yerlerde buluşmak üzere sözleşseydiniz gene ihtilafa düşerdiniz. Fakat helak olanın, apaçık bir delil görerek helak olması, diri kalanın da gene apaçık bir delil görerek diri kalması için Allah, olacak bir işi yerine getirmek üzere bunu böyle yaptı ve şüphe yok ki Allah, mutlaka her şeyi duyar, bilir.

(Enfal 42)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

Hani siz vadinin yakın kenarında, onlar uzak yamacındaydılar; (Şam’dan gelen müşriklere ait ticari) kervan ise sizden daha aşağıdaydı. Eğer (önceden düşmanlarınızla) sözleşseydiniz bile, kesinlikle (sizin için en uygun) buluşma yeri ve vakti hakkında anlaşmazlığa düşerdiniz; ancak Allah, olacağı takdir buyrulan işi gerçekleştirmek için (böyle yaptı) . Böylece helak olacak kişi apaçık bir delilden sonra (“bilmedim, ikaz edilmedim” gibi bir mazerete sığınma imkânı kalmadan) belaya ve cezaya uğrasındı; (manevi olarak ve karakter bakımından) diri kalacak (dünya ve ahirette izzet ve saadete ulaşacak) kişi de, yine apaçık bir delil ve bilgiyle hayatta kalıp (huzura ulaşsındı) . Şüphesiz Allah, gerçekten İşitendir, Bilendir.

(Enfal 42)

Abdullah Parlıyan Meali:

Sizin Bedir vadisinin bir ucunda, onların da öteki ucunda ve kervanında sizden aşağılarda olduğu o günü hatırlayın ve düşünün ki, eğer daha önce onlarla savaş konusunda sözleşmiş olsaydınız, belirlenen vakitte orada bulunmak hususunda görüş ayrılığına düşerdiniz. Ama Allah yapılmasını irade buyurduğu işi yerine getirmek için sizi, Bedir savaşı meydanında böyle buluşturdu ki, yok olup gidecek olan açık bir delille yok olsun, yaşayacak olan da yine apaçık delili gözüyle gördükten sonra hayatta kalsın. Şüphesiz ki Allah herşeyi işitir ve bilir.

(Enfal 42)

Adem Uğur Meali:

Hatırlayın ki, (Bedir savaşında) siz vâdinin yakın kenarında (Medine tarafında) idiniz, onlar da uzak kenarında (Mekke tarafında) idiler. Kervan da sizden daha aşağıda (deniz sahilinde) idi. Eğer (savaş için) sözleşmiş olsaydınız, sözleştiğiniz vakit hususunda ihtilâfa düşerdiniz. Fakat Allah, gerekli olan emri yerine getirmesi, helâk olanın açık bir delille (gözüyle gördükten sonra) helâk olması, yaşayanın da açık bir delille yaşaması için (böyle yaptı). Çünkü Allah hakkıyla işitendir, bilendir.

(Enfal 42)

Ahmet Hulusi Meali:

Hani siz en yakın kenarda idiniz, onlar ise en uzak kenarda... Kervan da sizden aşağıda idi... Eğer onlarla sözleşmiş olsaydınız aynı zamanda bunlar bir araya gelemezdi!. . Fakat Allah, hükmü verilmiş olayı oluşturdu (tesadüf yoktur)! Ta ki, helak olan da, hayatta kalan da, Hakk'ın açık hükmü üzere, gereğini yaşamış olsun! Muhakkak ki Allah elbette Semi'dir, Aliym'dir.

(Enfal 42)

Ahmet Tekin Meali:

Hani Bedir savaşında siz vâdinin yakın yamacında, Medine tarafında idiniz. Onlar da uzak yamacında, Mekke tarafında idiler. Kervan da, sizden daha aşağıda deniz sahilinde idi. Eğer savaş için sözleşmiş olsaydınız, sözleştiğiniz vakit konusunda ihtilâf çıkarırdınız. Fakat gerçekleşmesi gereken bir planı Allah gerçekleştirecekti. Helâk olanın, açık hak bir delilden Kur'ândan uzak durduğu için helâk olması, yaşayanın da, açık hak bir delil-Kur'ân adına savunma yaptığından dolayı yaşaması için böyle yaptı. Allah kesinlikle her şeyi işitir, ilmi her şeyi kucaklar.*

(Enfal 42)

Ahmet Varol Meali

O gün siz vadiye en yakın onlar ise en uzak yamaçta bulunuyorlardı. Kervan ise sizden daha aşağıda bulunuyordu. Eğer bir yerde sözleşmiş olsaydınız belki sözleştiğiniz vakitte buluşamazdınız. Ancak Allah, helak olanın apaçık bir delille helak olması yaşayanın da apaçık bir delille yaşaması için yapılması kesinleşmiş olan işi yaptı. Muhakkak ki Allah duyandır, bilendir.

(Enfal 42)

Ali Bulaç Meali:

Hani siz vadinin yakın kenarında, onlar uzak yamacındaydılar; kervan ise sizden daha aşağıdaydı. Eğer sözleşseydiniz, kaçınılmaz olarak sözleşme yeri (veya konusu) hakkında anlaşmazlığa düşerdiniz; ancak Allah, olacağı olan işi gerçekleştirmek için (böyle yaptı). Böylece, helak olacak kişi apaçık bir delilden sonra helak olsun, diri kalacak kişi apaçık bir delilden sonra hayatta kalsın. Şüphesiz Allah, gerçekten işitendir, bilendir.

(Enfal 42)

Ali Fikri Yavuz Meali:

O vakit (Bedir günü ey müslümanlar), siz vâdinin beri tarafında (Medine yakınında) idiniz; onlar (Düşmanlar) ise, öte yanında (Medine'den uzakta) ve süvarileri de sizden aşağıda (sahil kenarında sağlam ve sulu bir yerde) idiler. Eğer siz savaş için düşmanla muayyen bir vakitte karşılaşmak üzre sözleşmiş olsaydınız, muhakkak ki (az oluşunuzdan ve düşmanların da Peygamberin heybetinden korkmasından dolayı) vâdinizde ihtilâfa düşerdiniz. Fakat mukadder olan müslümanların zafer işini yerine getirmek için, Allah böyle yaptı. Tâ ki helâk olan (küfre varan) açık bir delili (az bir İslâm topluluğunun kalabalık bir düşmanı mağlûp edişi vak'asını) gördükten sonra helâk olsun, diri kalan (mü'min olan) da açık delilden sonra yaşasın. Gerçekten Allah (söylenenleri) işitici, yapılanları bilicidir.

(Enfal 42)

Ali Rıza Sefa Meali:

Siz, vadinin yakın tarafında, onlar ise vadinin uzak tarafında, kervan da sizden daha aşağıdaydı. Eğer sözleşseydiniz, karşılaşmaktan kaçınırdınız. Oysa Allah, olacak bir işi gerçekleştirmek için böyle yapmıştır. Böylece, yıkıma uğratılan, açık bir kanıtla yıkıma uğratılsın; yaşayan da açık bir kanıtla yaşasın diye. Çünkü kuşkusuz, Allah, Duyandır; Bilendir.

(Enfal 42)

Ali Ünal Meali:

O Bedir günü, ey Müslümanlar, siz vadinin (Medine tarafında) yakın bir yamacında, onlar ise (Mekke tarafında) uzak bir yamacında bulunuyorlardı; kervan ise sahil boyunda ve size daha yakın bir yerde idi. Eğer onlarla bu şartlarda savaş için randevulaşmış olsaydınız, bu zemin ve şartları böyle ayarlayıp, randevuyu yerine getiremezdiniz. Fakat Allah, takdir buyurmuş olduğu bir işi icra etmek için sizi bu şekilde buluşturdu ki, her şey apaçık cereyan etsin de, helâk olan, (bâtıla uymakla helâki hak ettiğini gösteren) açık bir delile göre helâk olsun; (hakka tâbi olmakla) hayatta kalmayı, ebedî hayat ve kurtuluşu hak eden de açık bir delile göre hak etsin. Hiç şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

(Enfal 42)

Bahaeddin Sağlam Meali:

Sizler vadinin yakın tarafında iken, onlar da uzak tarafında idiler. Kervan da sizin biraz altınızda idi. Eğer böyle buluşmak için anlaşsaydınız da yine değişiklik olurdu. Fakat Allah, bunu böyle diledi ki olacak bir işi kaza etsin ve ölen kişi bir delil ile ölmüş olsun ve yaşayan da bir delille yaşasın. (Küfrün de, imanın da bir dayanağı olsun.) Şüphesiz Allah, işiten ve bilendir.

(Enfal 42)

Bayraktar Bayraklı Meali:

Hatırlayınız ki, Bedir Savaşı'nda siz vadinin yakın yamacında Medine tarafında idiniz; onlar da uzak yamacında Mekke tarafında idiler. Kervan sizden daha aşağıda, deniz sahilinde idi. Eğer savaş için sözleşmiş olsaydınız, sözleştiğiniz vakit hususunda ihtilafa düşerdiniz. Fakat Allah gerekli olan emri yerine getirmesi, helak olanın açık bir delille gözüyle gördükten sonra helak olması, yaşayanın da açık bir delille yaşaması için böyle yaptı. Çünkü Allah hakkıyla işitendir; bilendir.

(Enfal 42)

Bekir Sadak Meali:

Siz vadiye en yakin ve onlar da en uzak yamacta idiler; kervanin suvarileri sizden daha asagidaydi. Savas icin bulusmak uzere sozlesmeye kalksaydiniz, vaktini tayinde anlasmazliga duserdiniz; fakat Allah mahvolan, apacik belgeden oturu mahvolsun, yasayan da apacik belgeden oturu yasasin diye olacak isi yapti. Dogrusu Allah isitir ve bilir.

(Enfal 42)

Besim Atalay Meali:

Hani sizler, yakın taraftaydınız, onlar uzak taraftaydı, binitliler sizden daha aşağıdaydı, sözleşmiş olsaydınız, sözleşilen şeyde ayrışırdınız, «Ölen açıkça ölsün, kalan açıkça kalsın» diye Allah böyle yaptı, Allah işitici, Allah bilici

(Enfal 42)

Celal Yıldırım Meali:

Hani bir zaman siz vadinin yakın bir yerinde, onlar da uzak bir ucunda bulunuyordunuz; kervan ise sizden epeyce aşağıda idi; öyle ki, eğer (daha önce) onlarla (savaş konusunda) sözleşmiş olsaydınız, belirlenen vakitte (orada bulunmak hususunda) görüş ayrılığına düşerdiniz. Ama Allah, olacak bir durumu yerine getirmek için (sizi oldubittiyle karşılaştırdı). Tâ ki, mahvolacak olan, açık belgeleri (görüp) mahvolsun; yaşayacak olan da açık belgeleri (görüp öylece) yaşasın. Şüphesiz ki, Allah her şeyi gerektiği gibi işitir ve bilir.

(Enfal 42)

Cemal Külünkoğlu Meali:

Hani (Bedir Savaşında) siz vadinin (Medine'ye) en yakın yamacında, onlar vadinin uzak yamacında (Mekke tarafında) idiler. Ticaret kervanı da vadi tabanına sizden daha yakındı. Eğer (savaş için) buluşmak üzere sözleşseydiniz bu şekilde buluşamazdınız. Fakat Allah, işlenmesi gerekli olan bir emri yerine getirmek için böyle yaptı. Ta ki helak olan; apaçık bir delilden dolayı helak olsun, yaşayan da apaçık bir delilden dolayı yaşasın. Hiç kuşkusuz Allah (her şeyi) hakkıyla işiten, (her şeyi) hakkıyla bilendir.

(Enfal 42)

Diyanet İşleri Eski Meali:

Siz vadiye en yakın ve onlar da en uzak yamaçta idiler; kervanın süvarileri sizden daha aşağıdaydı. Savaş için buluşmak üzere sözleşmeye kalksaydınız, vaktini tayinde anlaşmazlığa düşerdiniz; fakat Allah mahvolan, apaçık belgeden ötürü mahvolsun, yaşayan da apaçık belgeden ötürü yaşasın diye olacak işi yaptı. Doğrusu Allah işitir ve bilir.

(Enfal 42)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

Hani siz vadinin (Medine'ye) yakın tarafında; onlar uzak tarafında, kervansa sizin aşağınızdaydı. (Onlar sayıca sizden öylesine fazla idi ki), şayet buluşmak üzere sözleşmiş olsaydınız (durumu fark edince) sözleşmenizde ayrılığa düşerdiniz (savaşa yanaşmazdınız). Fakat Allah, olacak bir işi (mü'minlerin zaferini) gerçekleştirmek için böyle yaptı ki, ölen açık bir delille ölsün, yaşayan da açık bir delille yaşasın. Şüphesiz Allah, elbette hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

(Enfal 42)

Diyanet Vakfı Meali:

Hatırlayın ki, (Bedir savaşında) siz vâdinin yakın kenarında (Medine tarafında) idiniz, onlar da uzak kenarında (Mekke tarafında) idiler. Kervan da sizden daha aşağıda (deniz sahilinde) idi. Eğer (savaş için) sözleşmiş olsaydınız, sözleştiğiniz vakit hususunda ihtilâfa düşerdiniz. Fakat Allah, gerekli olan emri yerine getirmesi, helâk olanın açık bir delille (gözüyle gördükten sonra) helâk olması, yaşayanın da açık bir delille yaşaması için (böyle yaptı). Çünkü Allah hakkıyla işitendir, bilendir.

(Enfal 42)

Edip Yüksel Meali:

Hani siz vadinin beri yamacında, onlar da vadinin öte yamacında mevzilenmişti. Kervan da sizden daha aşağıda idi. Bu karşılaşmayı siz kararlaştırsaydınız karşılaşma konusunda anlaşmazlığa düşecektiniz. Oysa ALLAH, yapılması önceden planlanmış bir işi gerçekleştirmekte idi. Böylece, yok edilen, apaçık bir delille yok edilsin, yaşayan da apaçık bir delille yaşatılsın. ALLAH İşitendir, Bilendir.

(Enfal 42)

Elmalılı Orjinal Meali:

O vakıt ki siz vadinin beri yamacında idiniz, onlarsa öte yamacında, süvarileri de tam sizden aşağıda idiniz, öyleki onlarla va'dleşmiş olsa idiniz mutlak miadda ıhtilaf ederdiniz ve lakin Allah mukadder bir emri yerine getirmek için o yapılmış idi ki hem helak olan beyyineden helak olsun, hem de yaşıyan beyyineden yaşasın ve çünkü Allah her halde semi'dir alimdir

(Enfal 42)

Elmalılı Yeni Meali:

O vakit siz vadinin beri yamacında, onlar öte yamacında, süvarileri de sizden tam aşağıda bulunuyordu. Şayet onlarla önceden sözleşmiş olsaydınız, kesinlikle buluşma vaktinde görüş ayrılığına düşerdiniz; fakat Allah, yapılması gereken bir işi yerine getirmek için yok olacak olan açık delil ile yok olsun, yaşayacak olan da açık delil ile yaşasın diye, böyle yaptı. Çünkü Allah herşeyi işiten, herşeyi bilendir.

(Enfal 42)

Erhan Aktaş Meali:

Sizin, vadinin bir ucunda, onların da öteki ucunda ve kervanın da sizden aşağıda olduğu o gün, eğer bilinen bir yerde buluşmak hususunda sözleşmiş olsaydınız dahi, anlaşmazlığa düşerdiniz. Ama Allah, gerçekleştirilmesi gereken bir işi yaptı; yok olan, apaçık bir kanıtla yok olsun, yaşayan da apaçık bir kanıtla yaşasın diye. Allah, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Bilen'dir.

(Enfal 42)

Gültekin Onan Meali:

Hani siz vadinin yakın kenarında, onlar uzak yamacındaydılar; kervan ise sizden daha aşağıdaydı. Eğer sözleşseydiniz, kaçınılmaz olarak yeri (veya konusu) hakkında anlaşmazlığa düşerdiniz; ancak Tanrı, gerçekleş(tiril)ecek buyruğu yerine getirmek (kaza etmek) için (böyle yaptı). Böylece helak olacak kişi apaçık bir delilden sonra helak olsun, diri kalacak kişi apaçık bir delilden sonra hayatta kalsın. Kuşkusuz Tanrı, gerçekten işitendir, bilendir.

(Enfal 42)

Hakkı Yılmaz Meali:

Hani siz, vâdinin yakın bir yamacında idiniz, onlar da uzak yamacında idiler. Kervan da sizden daha aşağıda idi. Şâyet onlarla sözleşmiş olsaydınız da, buluşma yerinde kesinlikle anlaşmazlık çıkarırdınız. Fakat olması gereken işi Allah'ın gerçekleştirmesi için; değişime/yıkıma uğrayan apaçık bir delil gördükten sonra yıkıma uğrasın, sağ kalanlar da yine apaçık bir delilden sonra yaşasın diye... Şüphesiz Allah, en iyi işitendir, en iyi bilendir.

(Enfal 42)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

(Hatırlayın!) Hani siz vadinin yakın tarafında, onlar ise vadinin uzak tarafındaydı. (İstediğiniz) kervansa sizden daha aşağıdaydı. Şayet buluşmak için sözleşseydiniz, kesinlikle vakit tayininde anlaşmazlığa düşerdiniz. Fakat Allah, gerçekleşmesini istediği iş için böyle yaptı. Ta ki helak olan delil üzere helak olsun, hayat bulan da delil üzere hayat bulsun. Ve Allah, gerçekten (işiten ve dualara icabet eden) Semi’, (her şeyi bilen) Alîm’dir.

(Enfal 42)

Harun Yıldırım Meali:

O vakit siz vadinin yakın kenarında idiniz. Onlar uzak kıyısında idiler. Kervan sizden daha aşağıda idi. Eğer sözleşmiş olsaydınız miad vakti hususunda anlaşmazlığa düşerdiniz. Ancak Allah’ın gerçekleşmesi gereken bir emri yerine getirmesi içindir ki böylece helak olan apaçık delili ile helak olsun, dinini yaşayan da apaçık delili ile yaşasın. Muhakkak Allah Semî’dir, Alîm’dir.

(Enfal 42)

Hasan Basri Çantay:

O vakit siz vadinin yakın bir kenarında idiniz, onlar (düşmanlar, aynı yerin) en uzak bir kıyısında, (Mekkelilerin) kervan (ı) ise (sizin) daha aşağı (nız) da (ki sahil tarafında) idiler. Eğer böyle muayyen bir yerde buluşmak hususunda sözleşmiş olsaydınız muhakkak ki ihtilaf ederdiniz. Fakat işlenmesi gerekli olan emri yerine getirmek için (Allah böyle yapdı). Taki helak olan kişi apaçık bir delil (i gaziyle gördük) den sonra helak olsun, diri kalan kişi de yine apaçık delili (gözüyle) görerek hayatda kalsın. Şübhesiz ki Allah hakkıyle işidici, kemaliyle bilicidir.

(Enfal 42)

Hayrat Neşriyat Meali:

Hani siz, vâdinin (Medîne'ye) daha yakın (olan, savaşa elverişsiz kumluk ve susuz) kenarında idiniz; onlar ise daha uzak kenarında (daha müsâid bir mevki'de) idiler; kervan da (aleyhinize olarak) sizden daha aşağıda idi. Eğer (savaşmak üzere belli bir yer için) sözleşmiş olsaydınız, elbette o anlaştığınız yer husûsunda ihtilâfa düşerdiniz; fakat Allah, (ezelî ilminde) yapılmış (hükmedilmiş) bir işi yerine getirmek için (sizi onlarla karşı karşıya getirdi) ki, helâk olan apaçık bir delîl ile(daha muvâfık mevzi'de hem kalabalık olmasına rağmen, mağlûb olarak) helâk olsun; yaşayan da apaçık bir delille (Allah'ın yardımı ile galib geldiklerini görerek) yaşasın!(1)Şübhesiz ki Allah ise, elbette Semî' (duâlarınızı işiten)dir, Alîm (ihtiyâcınızı bilen)dir.*

(Enfal 42)

Hubeyb Öndeş Meali: /

O vakit, onlar en uzak vadide iken siz en yakın vadideydiniz ve kervan sizden daha aşağıdaydı. Şayet sözleşme yapsaydınız, mutlaka sözleşmenizde ayrılığa düşerdiniz. Fakat Allah'ın yapılmış olan bir emri tamamlaması için ki, helak olanın, açık bir kanıttan helak olması ve yaşayanın açık bir kanıttan yaşaması için [böyle oldu]. Kesinlikle Allah, gerçekten bir devamlı işitendir, bir devamlı bilendir.

(Enfal 42)

Hüseyin Atay Meali:

Hani, siz derenin en yakın yamacında idiniz, onlar da derenin en uzak yamacında idiler. Kervan da sizin aşağınızdaydı. Eğer buluşmak üzere sözleşmiş olsaydınız, vaktini tayinde anlaşamazdınız. Buna göre, yok olacak olan açık belgeye göre yok olsun, yaşayacak olan da açık belgeye göre yaşasın. Allah yapılması gerekeni yaptı. Doğrusu, Allah işitir, bilir.

(Enfal 42)

İbni Kesir Meali:

Hani siz, o vakit vadinin yakın kenarında idiniz, onlar da öte yamacında idiler. Kervan ise sizden daha aşağıda idi. Eğer bir yerde buluşmak üzere sözleşseydiniz; muhakkak ki vaktini ta'yinde ihtilafa düşerdiniz. Fakat Allah, işlenmesi gerekli olan emri yerine getirmek için yaptı. Ta ki helak olan; apaçık bir delilden dolayı helak olsun, yaşayan da apaçık bir delilden dolayı yaşasın. Ve muhakkak ki Allah; Semi'dir, Alim'dir.

(Enfal 42)

İlyas Yorulmaz Meali:

Siz vadinin yakın tarafında, onlarda (düşman) vadinin uzak tarafında ve süvarilerde vadinin sizden daha aşağı tarafında idiler. Nerede ve ne zaman düşmanla karşılaşmak hususunda aranızda ihtilafa düştüğünüzde, aranızda anlaşma sağlasaydınız (daha iyi olurdu). Ancak Allah, kimin helak olup yok olacağına, kiminde galip gelip yaşayacağına açık bir şekilde hükmünü vermişti. Allah her şeyi işiten ve her şeyi bilendir

(Enfal 42)

İskender Ali Mihr Meali:

Siz vadinin yakın kenarında (Medine tarafı) idiniz ve onlar (da) vadinin uzak tarafında (Mekke tarafı) idiler ve kervan, sizden daha aşağıda idi. Ve şâyet sözleşseydiniz, zaman konusunda mutlaka anlaşmazlığa düşerdiniz. Ve fakat yapılması gerekli olan bir işin (emrin) yapılması, Allah’ın vukua getirmesi; helâk olanın bir beyyineden helâk olması için yaşayanın bir beyyine üzerine yaşaması içindir. Ve muhakkak ki Allah, mutlaka işitendir, bilendir.

(Enfal 42)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

O gün siz derenin yakın bir kıyısında idiniz, onlar da uzak kıyısında idiler. Kervan da sizden çok aşağıda idi. Bir yerde buluşmak için sözleşmiş olsaydınız, besbelli ki anlaşamıyacaktınız. Ancak Allah yargılanan işin olup bitmesi için böyle yaptı. Bir de yok edeceğini neden yok edileceğini bile bile yok etmek, yaşatacağını da neden yaşatıldığını bilerek yaşatmak için böyle yaptı. Çünkü Allah gerçekten işiticidir, bilicidir.

(Enfal 42)

Kadri Çelik Meali:

Hani (Bedir savaşında) siz vadinin yakın kenarında (Medine tarafında) idiniz, onlar da uzak kenarında (Mekke tarafında) idiler. Kervan da sizden daha aşağıda (deniz sahilinde) idi. Eğer (savaş için) sözleşmiş olsaydınız, sözleştiğiniz vakit hususunda ihtilâfa düşerdiniz. Fakat Allah, gerekli olan emri yerine getirmesi, helâk olanın açık bir delille (gözüyle gördükten sonra) helâk olması, yaşayan kimsenin (hidayete erenin) de açık bir delille yaşaması (hidayete ermesi) için (böyle yaptı). Gerçekten de Allah hakkıyla işitendir, bilendir.

(Enfal 42)

Mahmut Kısa Meali:

Hani, siz vadinin Medîne’ye yakın bölgesinde, savaşa hiç de elverişli olmayan kuzey kenarında idiniz; onlar ise, vadinin Mekke tarafına düşen ve stratejik öneme sahip olan öte ucunda idiler. Birbirinden habersiz ilerleyen iki ordu arasında, sadece bir tepe vardı ve sanki gizli bir el, onları bir noktada buluşturuyordu. Bu arada, Ebu Süfyan komutasında hızla Mekke’ye doğru kaçmakta olan kervan sizden daha aşağılarda deniz sahilinde idi. Düşman, her bakımdan sizden üstün görünüyordu. Allah iki orduyu öyle bir yerde ve zamanda buluşturmuştu ki, eğer savaş için önceden sözleşmiş olsaydınız bile, sözleştiğiniz vakitte bu kadar dakik buluşamazdınız ve böylesine güçlü bir orduyla karşılaşacağınızı bilseydiniz, savaşa çıkmaktan çekinirdiniz. Kısacası, işin içinde ilâhî irâde olmasaydı, bu zaferin kazanılmasına imkân ve ihtimal yoktu. Fakat Allah, yerine getirilmesi kaçınılmaz olan bir amacı gerçekleştirmek için hak ile bâtılın temsilcilerini vuruşturarak, Bedir savaşında inananları mûcizevî bir şekilde üstün kıldı ki, inkârı tercih ederek helâk edilecek olan, tesâdüfen ve gelişigüzel değil, hakîkati bizzat görerek, açık bir delile göre helâk olsun; imanı tercih ederek yaşayacak olan da, yine kesin bir bilgiye ve açık bir delile göre yaşasın! Çünkü Allah, her şeyi işitendir, bilendir. Nitekim:

(Enfal 42)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

Fiilen siz vadinin bir yamacında onlar ise uzak bir tarafındaydı; kervan da Aşağı sizden taraftaydı. Eğer buluşmak üzere sözleşseydiniz, yine ihtilaf olur Lazım olan yerde buluşamazdınız. Ancak Allah işin olması için böyle yapmıştır. Eh işte böylece helak olacak kişi apaçık delilden sonra helak olsun, diri kalan da Nitekim böylece apaçık delilden sonra kalsın. Şüphesiz Allah, Semi'dir, Alim'dir.

(Enfal 42)

Mehmet Türk Meali:

O (Bedir) günü siz, vadinin (Medîne’ye) yakın tarafında idiniz, onlar da uzak tarafında idiler. Kervan ise, sizden daha aşağıdaydı. Eğer buluşmak üzere aranızda sözleşseydiniz dahi bu şekilde buluşamazdınız. Fakat Allah olması gerekenin olması, helâk olanın apaçık bir delil görerek ölmesi, sağ kalanın da yine apaçık bir delil görerek yaşaması için böyle takdir etti. Şüphesiz Allah (söylediklerinizi) hakkıyla işitendir, (her şeyi) tam bilendir.

(Enfal 42)

Muhammed Celal Şems Meali:

Hani o gün siz, (savaş alanının) beri tarafındaydınız, (kâfirler ise) öte tarafındaydılar. Kervan (da) daha aşağıdaydı. Eğer (savaş) için onlarla sözleşseydiniz, vakti hakkında mutlaka görüş ayrılığına düşerdiniz. Ancak Allah, olmasına karar verdiği bir şeyi gerçekleştirmek için, (bir de) delil ile helâk olmuş olan, artık helâk olsun ve delil ile dirilmiş olan, artık dirilsin diye, (böyle yaptı). Şüphesiz Allah, en iyi işiten ve en iyi bilendir.

(Enfal 42)

Muhammed Esed Meali:

Sizin (Bedir) vadisinin bir ucunda, onların da ta öteki ucunda ve kervanın sizden aşağılarda olduğu o gün(ü hatırlayın). Ve (düşünün ki,) eğer bir savaşın patlak vereceğini bilseydiniz, muhakkak ki, böyle bir meydan okumayı göğüslemekten kaçınırdınız: Ama (her şeye rağmen) Allah, yapılması(nı irade buyurduğu) işi gerçekleştirsin de yok olup gidecek olan, hakkın açık tecellisiyle yok olup gitsin, kalıp yaşayacak olan da (yine) hakkın açık tecellisiyle yaşasın diye (savaş böylece olup bitiverdi). Allah her şeyi işiten, her şeyi bilendir.

(Enfal 42)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

O zaman siz, vadinin beri yamacında idiniz, onlarsa öte yamacında idiler. Kervan sizden daha aşağıda idi. Sözleşmiş olsaydınız buluşma yer ve zamanında ayrılığa düşerdiniz. Ama Allah, olması kararlaştırılan işi yerine getirmek istiyordu. Ta ki, ölen açık bir kanıt üzerine ölsün, yaşayan da açık bir kanıt üzerine yaşasın. Allah elbette ki gereğince işiten ve bilendir.

(Enfal 42)

Mustafa Çavdar Meali:

Hani siz vadinin Medine’ye yakın kuzey yamacında, onlar da Medine’ye uzak güney yamacındaydılar; kervan ise sizden daha aşağıda deniz tarafındaydı. Sözleşmiş olsaydınız bile bu kadar tutturamaz ihtilaf ederdiniz, ama Allah, helak olan bir belge ile helak olsun, kazanan da bir belge ile kazansın diye bir oldu bitti ile sizi savaşla yüz yüze getirdi. Şüphesiz Allah, işiten ve bilendir.

Bknz: (8/7) - (6/57) - (11/17) - (47/14)

(Enfal 42)

Mustafa Çevik Meali:

Savaşın olacağı gün vadinin bir ucunda siz, öteki ucunda da müşriklerin ordusu, sanki daha önceden sözleşip kararlaştırılmış gibi karşı karşıya geldiniz. Burada karşılaşmak üzere onlarla sözleşmeye kalksaydınız asla anlaşamazdınız. Ancak Allah, olması mukadder olanı gerçekleştirmek için böyle takdir etti. Böylece İslâm’ı hayat nizamı edinenlerle, buna düşman olanlar bu imtihanla apaçık ortaya çıksınlar ve helak olan bir delil ile helak olsun, hayatta kalan da hakkın açıkça tecellisine şahit olarak yaşasın. Allah her şeyi görüp bilen ve her şeye güç yetirendir.

(Enfal 42)

Mustafa İslamoğlu Meali:

O zaman siz vadinin yakın ucunda, onlar da uzak ucundaydı; kervansa sizden hayli aşağıdaydı. Eğer sözleşmiş olsaydınız dahi, sözleştiğiniz zamanı bu kadar isabetli tutturamazdınız. Fakat Allah olması mukadder bir işi gerçekleştirmek için (böyle) yaptı kı; helak olan hakkın açık bir müdahelesiyle helak olsun, hayatta kalan da (yine) hakkın açık bir müdahalesiyle hayatta kalsın: Zira Allah her şeyi işitendir, her şeyi bilendir.

(Enfal 42)

Osman Okur Meali:

Hatırlayın ki, (Bedir savaşında) siz vâdinin yakın kenarında (Medine tarafında) idiniz, onlar da uzak kenarında (Mekke tarafında) idiler. Kervan da sizden daha aşağıda (deniz sahilinde) idi. Eğer (savaş için) sözleşmiş olsaydınız, sözleştiğiniz vakit hususunda ihtilâfa düşerdiniz. Fakat Allah, gerekli olan (zafer) emrini yerine getirmesi, helâk olanın açık bir delille (gözüyle gördükten sonra) helâk olması, yaşayanında açık bir delille yaşaması için (böyle yaptı). Çünkü Allah hakkıyla işitendir, bilendir.

(Enfal 42)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

O vakit ki, siz yakın vadide idiniz, onlar ise uzak vadide idiler. Kervan ise sizden aşağıda idi. Eğer birbirinizle vâdeleşe idiniz, elbette vâde mahlinde ihtilâfa düşerdiniz. Velâkin Allah Teâlâ yapılmış olan bir emri yerine getirmek için (böyle yaptı) tâ ki, helâk olan kimse, apaçık bir delilden helâk olsun ve diri kalan da âşikâr bir delilden diri kalmış olsun ve şüphe yok ki, Allah Teâlâ kemaliyle işiticidir, tamamiyle bilicidir.

(Enfal 42)

Ömer Öngüt Meali:

O zaman siz vâdinin yakın bir kenarında idiniz, onlar da uzak kenarında idiler. Kervan ise sizin daha aşağınızda (deniz sahilinde) idi. Eğer onlarla sözleşmiş olsaydınız, sözleştiğiniz vakit hususunda anlaşamazdınız. Fakat Allah olması gereken (zafer)in olması için böyle takdir etti. Tâ ki, helâk olan, apaçık bir delil gördükten sonra helâk olsun. Yaşayan da apaçık bir delilden sonra yaşasın. Şüphesiz ki Allah işitendir, bilendir.

(Enfal 42)

Ömer Sevinçgül Meali:

O gün ‘Bedir savaşında’ siz vadinin beri yanında, onlar öte yanındaydılar. ‘Saldırıya hedef olacak’ kervan, sizden daha aşağıda bir yerdeydi. Buluşmak üzere sözleşmeye çalışsaydınız, bu kadar uygun bir karşılaşma ayarlayamazdınız. Allah, helak olanlar apaçık bir delilden dolayı helak olsun, yaşayan da yine apaçık bir delilden dolayı yaşasın diye, olması kesinleşen bir işi bitirdi.

(Enfal 42)

Sadık Türkmen Meali:

HANİ siz vadinin (Medine’ye) yakın tarafında, onlar uzak tarafında, (işkence gördükleri için; Mekke’den kaçan müminlerin bıraktığı eşyaların, satılmak üzere Şam’a doğru taşındığı) kervan, sizin aşağınızdaydı. Şayet buluşmak üzere sözleşmiş olsaydınız dahi, bu şekilde bir araya gelemezdiniz. Fakat Allah adaleti gerçekleştirmek için buna izin verdi ki; helak olan açık bir delille helak olsun, yaşayan da açık bir delille yaşasın. Şüphesiz Allah elbette hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

(Enfal 42)

Seyyid Kutub Meali:

Hani Bedir savaşında siz vadinin Medine'ye yakın yakasında, onlar Medine'ye uzak yakasında ve ticaret kervanı da vadi tabanına sizden daha yakın idi. Eğer bu şekilde buluşmak üzere sözleşseydiniz bile bu şekilde buluşamazdınız. Fakat Allah ortaya çıkması gereken bir sonucun gerçekleşmesi için bu buluşmayı böyle düzenledi. Böylece can veren bile bile can verecek, hayatta kalan da bile bile hayatta kalacaktı. Hiç kuşkusuz Allah Her şeyi işitir ve her şeyi bilir.

(Enfal 42)

Suat Yıldırım Meali:

Hani Bedir savaşı günü ey Müslümanlar, Siz vadinin yakın kenarında idiniz, onlar da uzak tarafında idiler!Kervan ise sizden daha aşağıda (deniz sahilinde) idi. Eğer sözleşmiş olsaydınız dahi, sözleştiğiniz vakitte öyle buluşamazdınız. Fakat Allah, takdir ettiği bir işi yerine getirmek için, sizi böyle buluşturdu ki helak olan, bir delile göre helak olsun, yaşayan da bir delile göre yaşasın.Çünkü Allah her şeyi hakkıyla işitir ve bilir.

(Enfal 42)

Süleyman Ateş Meali:

O gün siz, vadinin yakın kenarında idiniz, onlar da uzak kenarında idiler. Kervan da sizden daha aşağıda idi. Eğer sözleşmiş olsaydınız dahi, sözleştiğiniz vakitte öyle buluşamazdınız. Fakat Allah, yapılması gereken bir işi yerine getirmek için (sizi böyle buluşturdu) ki helak olan, açık delille helak olsun; yaşayan da açık delille yaşasın. Çünkü Allah, işitendir, bilendir.

(Enfal 42)

Süleymaniye Vakfı Meali:

O gün siz o vadinin (Bedir'in) alt tarafında, onlar vadinin üst tarafında, kervan ise sizden daha aşağıda idi. Sözleşmiş olsaydınız, böyle denk getiremezdiniz. Ama Allah, olacağı belli şey olsun, kim etkisizleşecekse (ölecekse) gerçeği görerek etkisizleşsin, kim de yaşayacaksa gerçeği görerek yaşasın diye böyle yaptı. Allah elbette dinleyen ve bilendir.

(Enfal 42)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

O gün siz vadinin bu yamacında idiniz, onlar ise diğer yamacında... Kervan ise sizden daha aşağıda idi. Eğer sözleşecek olsaydınız, vaktin belirlenmesinde anlaşmazlığa düşerdiniz. Ama Allah, yok olan, hakikatin açıkça ortaya çıkmasıyla yok olsun; yaşayan da, hakikatin açıkça ortaya çıkmasıyla yaşasın diye işin böyle olmasını dilemiştir. Çünkü Allah, her şeyi duyar ve bilir.

(Enfal 42)

Şaban Piriş Meali:

Siz vadiye en yakın, onlar da en uzak yamaçta idiler; kervan ise sizden daha aşağıdaydı. (Savaş için) sözleşseydiniz bile vakti tayinde ihtilaf ederdiniz. Fakat Allah, helak olan apaçık bir belge ile helak olsun; yaşayan da apaçık bir belge ile hayat bulsun diye olacak işi yaptı. Şüphesiz Allah, işiten ve bilendir.

(Enfal 42)

Talat Koçyiğit Meali:

(Bedir günü) siz, vadînin yakın bir kenarında idiniz; onlar da uzak bir yanında idiler; kervan ise, sizden daha aşağıda bulunuyordu. Sözleşmiş olsanız bile, buluşma vaktinde yine de ayrılığa düşerdiniz. Fakat Allah, yapılmış olması gereken bir işi gerçekleştirmesi ve böylece helak olacak kişinin apaçık bir delille helak olması, yaşayacak olan kişinin de keza apaçık bir delille yaşaması için (sizi, savaş alanında böylece yerleştirmişti) Allah, şüphesiz, her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyle bilendir.

(Enfal 42)

Tefhimul Kuran Meali:

Hani siz vadinin yakın kenarında, onlar da uzak yamacındaydılar; kervan ise sizden daha aşağıdaydı. Eğer sözleşseydiniz, kaçınılmaz olarak sözleşme yeri (veya konusu) hakkında anlaşmazlığa düşerdiniz; ancak Allah, olacağı olan işi gerçekleştirmek için (böyle yaptı) . Böylece, helak olacak kişi apaçık bir delilden sonra helak olsun, diri kalacak kişi apaçık bir delilden sonra hayatta kalsın. Şüphesiz Allah, gerçekten işitendir, bilendir.

(Enfal 42)

Ümit Şimşek Meali:

O vakit siz vadinin yakın tarafındaydınız, onlar da uzak tarafındaydılar. Kervan da sizden daha aşağıda idi. Eğer böyle bir buluşma için sözleşmiş olsaydınız, anlaşmazlığa düşerdiniz.(11) Fakat Allah, olacak bir işi yerine getirmek için sizi oraya sevk etti ki, helâk olan açık bir delille helâk olsun, sağ kalan da açık bir delille hayatta kalsın. Muhakkak ki Allah herşeyi işitir, herşeyi bilir.*

(Enfal 42)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

O vakit siz, vadinin beri yamacında idiniz, onlarsa öte yamacında idiler. Kervan sizden daha aşağıda idi. Sözleşmiş olsaydınız buluşma yer ve saatinde ayrılığa düşerdiniz. Ama Allah, olması kararlaştırılan işi yerine getirmek istiyordu. Ta ki, ölen beyyine üzerine ölsün, yaşayan da beyyine üzerine yaşasın. Allah elbette ki çok iyi işitir, çok iyi bilir.

(Enfal 42)