Nihayetinde bahçeyi gördüklerinde şaşkınlık içinde: -Biz herhalde yanlış bir yere geldik, dediler.
Bknz: (57/20)
Nihayetinde bahçeyi gördüklerinde şaşkınlık içinde: -Biz herhalde yanlış bir yere geldik, dediler.
Bknz: (57/20)
Aşağıdaki bir mealin,
* Hatalı olduğunu düşünüyorsanız,
* Telif hakkı sahibiyseniz
(Yazar, Yayınevi vs. kurumsal e postası ile),
bize iletişim bölümünden ulaşabilirsiniz.
Bahçeyi görünce gerçekten de dediler, elbette yolumuzu şaşırdık.
(Kalem 26)Ama onu (bahçeleri tarumar edilmiş) görünce: "Muhakkak biz (gideceğimiz yeri) şaşırmışız ve yanlış gelmişiz" demişlerdi.
(Kalem 26)Ama bahçeyi o perişan haliyle görünce: “Herhalde biz yanlış yere gelmişiz, bizim bahçe burası değildir veya biz sapık insanlarız fakir ve yoksulları haklarından mahrum etmeye çalışıyoruz” dediler.
(Kalem 26)Fakat bahçeyi gördüklerinde: Mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız! dediler.
(Kalem 26)Bahçeyi gördüklerinde (harap olmuş): "Yanlış yere geldik herhalde" dediler.
(Kalem 26)Bağı, bahçeyi gördüklerinde: “Galiba biz yanlış yere geldik.” dediler.
(Kalem 26)Vakta ki o bahçeyi (böyle yanmış kapkara) gördüler : “-Biz, herhalde yanlış gelmişiz.” dediler.
(Kalem 26)Birden orayı gördüklerinde, şöyle dediler: "Büyük olasılıkla, yolumuzu şaşırdık!"
(Kalem 26)- Amaçlarına ulaşacaklarından emin olarak erkenden gittiler. Harap olmuş bostanı gördüklerinde kimileri, "Biz yanlış yere geldik" dediler. Kimileri de, "Hayır, biz mahvolmuşuz" dediler. İçlerinden en feraset sahibi, "Ben size, niçin Allah'ı anmıyorsunuz, dememiş miydim?" dedi!"
(Kalem 26)(26-27) Bahceyi gorduklerinde: «Herhalde yolumuzu sasirmis olacagiz; belki de biz yoksun birakildik» dediler.
(Kalem 26)(26-27) Bahçeyi görünce : «Biz şüphesiz şaşırıp (başka yere) sapmışız, hayır biz mahrum kalmışız» dediler.
(Kalem 26)25,26. (Yoksulları) engellemeğe güçleri yetermiş gibi erkenden gittiler. Fakat bahçeyi o halde görünce: “Biz mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız (yanlış geldik)!” dediler.
(Kalem 26)26,27. Bahçeyi gördüklerinde: "Herhalde yolumuzu şaşırmış olacağız; belki de biz yoksun bırakıldık" dediler.
(Kalem 26)Fakat bahçeyi o halde gördüklerinde, "Biz mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız!" dediler.
(Kalem 26)Fakat bahçeyi gördüklerinde: Mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız! dediler. *
(Kalem 26)Vakta ki o bağı gördüler, biz, dediler: her halde yanlış gelmişiz
(Kalem 26)Ama onu görünce: "Muhakkak biz (gideceğimiz yeri) şaşırmışız" dediler.
(Kalem 26)25-29 Sadece engelleme gücüne sahip/şiddete güçleri yeten bir tavırla erkenden gittiler. Ama çiftliği gördüklerinde: “Biz şüphesiz biz şaşırmışız/ yanlış yere gelmişiz; yok yok, biz yoksun bırakılmışız; Allah bizi cezalandırmış!” dediler. En hayırlı olanları: “Ben size ‘Allah’ı noksanlıklardan arındırmıyor musunuz?’ dememiş miydim?” dedi. Onlar: “Rabbimiz Seni tenzih ederiz, doğrusu bizler yanlış; kendi zararlarına iş yapan, haksız davranan kimselermişiz!” dediler.
(Kalem 26)Onu (yanmış ve kapkara kesilmiş) görünce: “Hiç şüphesiz yolu şaşırdık.” dediler.
(Kalem 26)Fakat onu (bu halde) görüverince dediler ki: "Her halde biz yanlış gelenleriz".
(Kalem 26)Fakat orayı (bahçeyi o perişan hâlde) gördüklerinde: “Muhakkak biz, elbette(bahçesinin yolunu) şaşıran kimseleriz (her hâlde yanlış yere geldik!)” dediler.
(Kalem 26)(26-27) Ardından, onu [o bahçeyi] gördüklerinde "Gerçekten biz, şaşırdık/yolu kaybettik... Aksine! Biz mahrum edildik" dediler.
(Kalem 26)26-30 Orayı gördüklerinde "Doğrusu yolumuzu şaşırmış olacağız; hayır! Biz yoksun bırakıldık" dediler. En ılımlı olanı "Ben size Allah'ı anmanız gerekmez mi?' dememiş miydim?" dedi. "Rabbimiz yücedir, doğrusu, biz haksızlık ettik" dediler. Birbirlerini yermeye başladılar.
(Kalem 26)Sonra tarlada ürünlerini gördüklerinde “Galibe biz yolumuzu şaşırdık” dediler.
(Kalem 26)Fakat onu (bostanın halini) görünce: “Muhakkak ki biz, gerçekten dalâlette olan kimseleriz.” dediler.
(Kalem 26)Ancak, bahçeyi öyle görünce: «Biz yolu şaşırdık» dediler.
(Kalem 26)Ama onu görünce, “Muhakkak biz (gideceğimiz yeri) şaşırmış olmalıyız” dediler.
(Kalem 26)Derken bahçelerine varıp da, onu yanmış, yıkılmış bir hâldegörünce, “Galiba biz yolumuzu şaşırdık!” dediler.
(Kalem 26)26,27. Ama o (bahçeyi o halde) görünce (önce): “Biz herhalde yanlış gelmişiz” dediler. (Sonra da): “Hayır, biz tam tersine (bütün servetimizden) yoksun bırakıldık.” dediler.
(Kalem 26)(26-27) Ancak (bahçeyi) gördüklerinde, “Biz mutlaka yolumuzu şaşırdık. Aslında biz, (mahsulümüzden) mahrum bırakıldık,” dediler.
(Kalem 26)Ama bahçeye bakıp onu (tanınmaz halde) görünce: "Herhalde yolumuzu şaşırmış olacağız!" diye bağırdılar;
(Kalem 26)Bknz: (57/20)
(Kalem 26)26-28 Bahçelerine geldiklerinde, gördükleri karşısında donup kaldılar. Şaşkınca birbirlerine, “Yoksa yolumuzu şaşırıp başka bir yere mi geldik?” demeye başladılar. Fa- kat gerçeği anlayınca, “Biz şimdi yandık, birdenbire fakirleştik.” dediler. İçlerinden aklı başında, doğru düşünebilen arkadaşları dedi ki: “Ben size böyle kendinize çok güven- meyin, Allah’ı aklınızdan çıkarmayın, fakir fukaranın hakkını gözetin demedim mi?”
(Kalem 26)Derken, bahçeyi o halde görünce (tanıyamadılar ve) "Biz yolumuzu şaşırmışız (galiba)" dediler.
(Kalem 26)(25-26) (Yoksulları) engellemeye güçleri yetermiş gibi erkenden gittiler. Fakat bahçeyi o halde görünce: “Biz mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız (yanlış geldik)!” dediler.
(Kalem 26)Vaktâ ki o bostanlarını (o halde) gördüler, dediler ki: «Şüphe yok bizler elbette sapık kimseleriz.
(Kalem 26)Fakat bahçeyi gördüklerinde: "Herhalde biz yolumuzu şaşırmış olmalıyız!" dediler.
(Kalem 26)Onu (bahçeyi) gördükleri zaman şöyle dediler: “Mutlaka biz yolu şaşırmış olmalıyız.
(Kalem 26)Bahçeyi görünce, apışıp kaldılar. "Galiba yolu şaşırdık, yanlış yere geldik!" dediler.
(Kalem 26)Bahçeyi görünce: "Biz, kesinlikle başka bir yere geldik!" dediler.
(Kalem 26)(26-27) Bahçeyi öyle görünce: "Herhalde yolumuzu şaşırdık" dediler. Durumu anlayınca: "Hayır, biz bu nimetlerden mahrum bırakıldık" dediler.
(Kalem 26)26-27 Fakat bahçeyi görünce de, "biz mutlaka yolu şaşırdık. Belki de mahrum bırakıldık" demişlerdi.
(Kalem 26)Ama onu görünce: «Muhakkak biz (gideceğimiz yeri) şaşırmışız» dediler.
(Kalem 26)