18. Kehf Suresi / 93.ayet
Kehf 93 ayeti için diğer mealler.

Aşağıdaki bir mealin,
* Hatalı olduğunu düşünüyorsanız,
* Telif hakkı sahibiyseniz
(Yazar, Yayınevi vs. kurumsal e postası ile),
bize iletişim bölümünden ulaşabilirsiniz.
Abdülbaki Gölpınarlı Meali:
Ta iki setin arasına vardı, onların yanında bir topluluk buldu ki hemen hiçbir söz anlamıyorlardı.*
(Kehf 93)Abdullah-Ahmet Akgün Meali:
Vaktâki iki seddin (farklı enerji boyutlarının ve katmanlarının) arasına kadar ulaştı, onların (sedlerin) önünde hemen hemen hiçbir sözü kavramayan (farklı yaşam ve iletişim koşulları bulunan) bir kavim buldu.
(Kehf 93)Abdullah Parlıyan Meali:
Ve derken iki set arasında bir yere vardığında, bir toplulukla karşılaştı ki, hemen hemen hiçbir söz anlamıyacak halde idiler.
(Kehf 93)Adem Uğur Meali:
Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiçbir sözü anlamayan bir kavim buldu.
(Kehf 93)Ahmet Hulusi Meali:
Nihayet iki sed (set, dağ) arasına ulaştı... Orada neredeyse -hiçbir- uyarıyı değerlendirmeyecek halde bir kavim buldu.
(Kehf 93)Ahmet Tekin Meali:
Nihayet iki dağ arasına ulaştığında, dağların eteğinde, nerdeyse anlaşabilecekleri müşterek bir dile sahip olmayan bir kavme rastladı.
(Kehf 93)Ahmet Varol Meali
Nihayet iki seddin arasına ulaştığında onların önünde neredeyse hiçbir söz anlamayan bir kavim buldu.
(Kehf 93)Ali Bulaç Meali:
seddin arasına kadar ulaştı, onların (sedlerin) önünde hemen hemen hiç bir sözü kavramayan bir kavim buldu.
(Kehf 93)Ali Fikri Yavuz Meali:
Nihayet (sed yaptırmış olduğu Ermenistan ve Azerbaycan'daki) iki dağ arasına vardığı zaman, bu dağların önünde bir kavim buldu ki, söz anlamıyacak durumda idiler (lisan bilmiyorlardı).
(Kehf 93)Ali Rıza Sefa Meali:
İki set arasına vardığında, onun önünde, söz anlamayan bir toplum buldu.
(Kehf 93)Ali Ünal Meali:
Nihayet, karşılıklı iki büyük set gibi yükselen dağların arasına vardığında, onların önünde hiç söz anlamayacak kadar konuşma bilmeyen bir topluluk buldu.
(Kehf 93)Bahaeddin Sağlam Meali:
Nihayet iki dağın arasına vardığında, onların önünde bir toplum buldu. Nerede ise hiçbir söz anlamayacaklardı.*
(Kehf 93)Bayraktar Bayraklı Meali:
Sonunda iki set arasına varınca, bunların ötesinde, neredeyse hiçbir sözü anlamayan bir topluluk buldu.
(Kehf 93)Bekir Sadak Meali:
Sonunda, iki dagin arasina varinca, orada nerdeyse hic laf anlamayan bir millete rastladi.
(Kehf 93)Besim Atalay Meali:
İki set arasına varınca, setlerin yanında söz anlamaz bir de ulus gördü
(Kehf 93)Celal Yıldırım Meali:
Tâ ki, iki sed arasına ulaştığında, onların önünde neredeyse hiç söz anlamaz bir millete rastladı.
(Kehf 93)Cemal Külünkoğlu Meali:
92,93. Arkasından yine bir sebebe sarılarak yola koyuldu. Sonunda iki dağ arasına varınca setlerin eteğinde neredeyse hiç söz anlamayan (dil bilmeyen) bir topluluk buldu.
(Kehf 93)Diyanet İşleri Eski Meali:
Sonunda, iki dağın arasına varınca, orada nerdeyse hiç laf anlamayan bir millete rastladı.
(Kehf 93)Diyanet İşleri Yeni Meali:
İki dağ arasına ulaşınca, bunların önünde, neredeyse hiçbir sözü anlamayan bir halk buldu.
(Kehf 93)Diyanet Vakfı Meali:
Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiçbir sözü anlamayan bir kavim buldu.
(Kehf 93)Edip Yüksel Meali:
İki seddin arasına varınca, ötesinde, nerdeyse söz anlamayan bir topluluk buldu
(Kehf 93)Elmalılı Orjinal Meali:
Ta iki sedd arasına vardığı vakit önlerinde bir kavm buldu ki hemen hemen söz anlayacak bir halde değil gibi idiler
(Kehf 93)Elmalılı Yeni Meali:
Nihayet iki set arasına vardığı zaman, önlerinde neredeyse hiç söz anlamayan bir kavim buldu.
(Kehf 93)Erhan Aktaş Meali:
Nihayet iki set arasına ulaştığı zaman, onların dışında, neredeyse hiç söz anlamayan bir toplumla karşılaştı.
(Kehf 93)Gültekin Onan Meali:
İki seddin arasına kadar ulaştı, onların (sedlerin) önünde hemen hemen hiç bir sözü kavramayan (yefkahune) bir kavim buldu.
(Kehf 93)Hakkı Yılmaz Meali:
Sonunda iki sözleşme arasına ulaştığında iki toplumun [Medîne ve Mekke toplumlarının] astlarından, hemen hemen hiç söz anlamayan bir toplum [Hayber Yahudilerini] buldu.
(Kehf 93)Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /
İki seddin arasına ulaşınca, setlerin dışında neredeyse hiçbir söz anlamayan bir topluluk buldu.
(Kehf 93)Harun Yıldırım Meali:
Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiçbir sözü anlamayan bir kavim buldu.
(Kehf 93)Hasan Basri Çantay:
Nihayet iki dağ arasına ulaşdığı zaman onların önünde hemen hiç bir söz anlamaz bir kavm buldu.
(Kehf 93)Hayrat Neşriyat Meali:
Nihâyet iki dağ arasına varınca, bunların önünde öyle bir kavim buldu ki, (lisan ve anlayış cihetiyle) hemen hemen söz anlamayacak bir hâlde idiler.
(Kehf 93)Hubeyb Öndeş Meali: /
Sonunda iki setin (dağın) arasına ulaştığı zaman, o ikisinden [iki setten] beride, neredeyse hiçbir sözü anlamayan bir millet buldu.
(Kehf 93)Hüseyin Atay Meali:
Sonunda iki dağ arasına ulaşınca, orada, nerdeyse söz anlamayan bir ulus buldu.
(Kehf 93)İbni Kesir Meali:
En sonunda iki dağın arasına varınca; orada hemen hemen hiç bir söz anlamayan bir kavme rastladı.
(Kehf 93)İlyas Yorulmaz Meali:
Taki iki settin arasına varıncaya kadar gitti. Orada o iki setten başka bir topluluğu, yaşıyor buldu. Onların konuştuğu dil çok zor anlaşılıyordu.
(Kehf 93)İskender Ali Mihr Meali:
İki sed arasına ulaştığı zaman o ikisinden (o iki kavimden) başka, (neredeyse hiç) söz anlamayan bir kavim buldu.
(Kehf 93)İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:
Sonunda iki dağın arasına vardı. Bu iki dağın eteğinde öyle bir ulus buldu ki nerdeyse söylenen sözü anlıyamıyordu.
(Kehf 93)Kadri Çelik Meali:
Nihayet iki dağ arasına ulaştığı zaman orada hiç söz anlamayan bir kavim buldu.
(Kehf 93)Mahmut Kısa Meali:
Nihâyet, iki doğal set olarak, oradaki insanları düşman saldırısından koruyan sarp kayalıkların arasındaki dar geçide varınca,bu dağların eteklerinde yaşayan ve Zülkarneyn’in konuştuğu dili bilmedikleri için, söylenenleri neredeyse hiç anlamayan dilleri farklı, ifâdeleri yetersiz bir toplumla karşılaştı.
(Kehf 93)Mehmet Ali Eroğlu Meali:
Karşılaştığı topluluk hemen hemen hiç bir sözü kavramayan kavimdir.
(Kehf 93)Mehmet Türk Meali:
(Sonunda) iki dağ arasına ulaşınca; orada neredeyse hiç söz anlamayan (ilkel) bir toplumla karşılaştı.
(Kehf 93)Muhammed Celal Şems Meali:
Nihayet iki dağın arasına ulaşınca, onların berisinde, söz anlaması güç olan bir kavim buldu.
(Kehf 93)Muhammed Esed Meali:
Ve derken, iki set arasında (bir yere) vardığında onların yamacında (yaşayan ve onun konuştuğu dilden) çok az şey anlayabilen bir kavme rastladı.
(Kehf 93)Mustafa Cemil Kılıç Meali:
Sonunda iki set arasına geldiği vakit, onun önünde, neredeyse hiç söz anlamayan bir halka rast geldi.
(Kehf 93)Mustafa Çavdar Meali:
Sonunda iki dağ arasında bir mevkiye vardı. Dağın ötesinde hiç söz anlamaz laf dinlemez bir toplum buldu.(Kehf 93)Mustafa Çevik Meali:
93-97 Zülkarneyn yönünü değiştirip, yoluna devam ederken, iki dağ arasında yaşamakta olan bir topluluğa ulaştı, bunlar çok az da olsa onun konuştuğu dili de anlıyorlardı. Onlar Zülkarneyn’e dediler ki: “Ey Zülkarneyn! Bu dağların arkasında yaşayan Yecüc ve Mecüc sürekli aramıza sızıp, memleketimizde fesat çıkarıp, bozgunculuğa sebep oluyorlar. Karşılığı neyse onu sana vermek şartıyla, onlarla bizim aramıza bir set yap ve bizi onlardan kurtar.” Zülkarneyn de onlara: “Rabbimin bana lütfettiği ilim, güç ve iktidar, sizin bana vereceklerinizden çok daha iyi ve değerlidir. Siz bana sadece beden gücünüzle yardım edin, ben de sizinle onların arasına bir set yapayım, şimdi bana demir madeninin kütlelerini getirin.” dedi. Getirilen demir kütlelerini iki dağın arasına doldurdu, sonra ateş yakıp, ateşi körüklerle güçlendirerek, demir madenini eritti. Demir akkor haline gelince de, “Şimdi de diğer tarafta eritilmekte olan bakırı getirip, üzerine dökün.” dedi, böylece arada aşılması mümkün olmayan bir set yaptı. Bundan sonra Yecüc ve Mecüc o seddi ne aşabildi ne de oradan bir delik açabildi.
(Kehf 93)Mustafa İslamoğlu Meali:
Nihayet iki set arasına ulaştığı zaman, onların arasında yaşayan bir topluluğa rastladı; konuştuğu dilden pek anlamıyorlardı.
(Kehf 93)Osman Okur Meali:
İki seddin arasına kadar ulaştı, onların (sedlerin) önünde hemen hemen hiç bir sözü kavramayan bir kavim buldu.
(Kehf 93)Ömer Nasuhi Bilmen Meali:
Vaktâ ki, iki dağın arasına kavuştu, onların yakınında bir kavim buldu ki, söz anlayabilmeye yaklaşacak bir halde değildiler.
(Kehf 93)Ömer Öngüt Meali:
En sonunda iki dağın arasına ulaştığında, onların önünde öyle bir kavme rastladı ki, hemen hemen hiçbir sözü anlamıyorlardı.
(Kehf 93)Ömer Sevinçgül Meali:
Sonunda iki dağ arasına vardı. Onların berisinde neredeyse hiç söz anlamayan bir halka rastladı.
(Kehf 93)Sadık Türkmen Meali:
Nihayet iki set arasına ulaşınca; iki setin yanında neredeyse, hiç söz anlamayan bir halk buldu.
(Kehf 93)Seyyid Kutub Meali:
Sonunda iki seddin arasına varınca setlerin berisinde nerede ise hiç söz anlamayan bir toplumla karşılaştı.
(Kehf 93)Suat Yıldırım Meali:
Nihayet iki dağ arasına ulaştığında, onların önünde, hemen hemen hiç söz anlamayan bir millet buldu.
(Kehf 93)Süleyman Ateş Meali:
Nihayet iki sed arasına ulaşınca onların önünde hemen hiç söz anlamayan bir kavim buldu.
(Kehf 93)Süleymaniye Vakfı Meali:
O iki barajın arasına varınca onların aşağısında söylenen sözü neredeyse hiç anlamayan (anlayışı kıt) bir topluluğa rastladı.
(Kehf 93)Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:
İki dağ arasına vardığında, orada, neredeyse hiç söz anlamayan bir toplumla karşılaştı.
(Kehf 93)Şaban Piriş Meali:
Sonunda iki dağ arasında, hemen hemen hiçbir söz anlamayan bir kavme rastladı.
(Kehf 93)Talat Koçyiğit Meali:
Nihayet iki seddin arasına varınca, orada, hemen hiç söz anlamayan bir kavim bulmuştu.
(Kehf 93)Tefhimul Kuran Meali:
(92-93) Sonra (yine) bir yol tuttu. Nihayet iki dağ arasına ulaştığı zaman orada hiç söz anlamayan bir kavim buldu.
(Kehf 93)Ümit Şimşek Meali:
Nihayet iki dağ arasına geldiğinde, onun önünde, hemen hemen hiç söz anlamayan bir kavme rastgeldi.
(Kehf 93)Yaşar Nuri Öztürk Meali
Nihayet, iki set arasına ulaştı. Setler arasında öyle bir topluluk buldu ki neredeyse söz anlamıyorlardı.
(Kehf 93)