Kehf 1    
Bütün övgüler, kuluna bu kitabı/Kuran’ı indiren ve bunda hiçbir tutarsızlığa yer vermeyen Allah’a aittir.
Kehf 2    
(2-3) Aksine dosdoğru kıldı ki katından gelecek şiddetli bir azap ile kâfirleri uyarsın ve güzel ve doğru işler yapan müminleri de içinde ebedi olarak kalacakları güzel bir ödülle müjdelesin.
Kehf 3    
(2-3) Aksine dosdoğru kıldı ki katından gelecek şiddetli bir azap ile kâfirleri uyarsın ve güzel ve doğru işler yapan müminleri de içinde ebedi olarak kalacakları güzel bir ödülle müjdelesin.
Kehf 4    
Ve de “Allah çocuk edinmiştir.” diyen kimseleri uyarsın diye.
Kehf 5    
Oysa ne onların ne de atalarının bu konuda hiçbir bilgileri yoktur. Ağızlarından çıkan ne dehşet bir kelime öyle! Onlar yalandan başka bir şey söylemiyorlar.
Kehf 6    
Şimdi onlar bu hadise Kuran’a inanmıyorlar diye onların arkasından üzülüp kendini helak mi edeceksin?
Kehf 7    
Biz yeryüzünde göz alıcı güzellikler meydana getirerek kim daha iyi ve güzel işler ortaya koyacak diye onları sınamak istedik.
Kehf 8    
Zamanı geldiğinde biz yeryüzündeki tüm güzellikleri kupkuru toprak haline getiririz.
Kehf 9    
Yoksa sen mağara arkadaşlarını ve anıt kitabeyi çok mu hayret verici buldun.
Kehf 10    
Hani zamanın birinde bir kaç imanlı genç mağaraya sığınmış ve şöyle dua etmişlerdi: – Rabbimiz, bize katından bir rahmet bahşet ve bize içinde bulunduğumuz durumdan kurtaracak bir çıkış yolu göster.
Kehf 11    
Onları mağarada yıllarca süren derin bir uykuya daldırdık.
Kehf 12    
Sonra onları uyandırdık ve iki grubun orada ne kadar kaldıklarına dair tartışmalarına şahit olduk.
Kehf 13    
Şimdi biz sana onların haberini gerçek bir amaç doğrultusunda aktarıyoruz. Onlar, Rablerine iman etmiş gençlerdi. Biz de onların inançlarını güçlendirmiştik.
Kehf 14    
Ve onların yüreğine cesaret vermiş ve şöyle demişlerdi: – Bizim Rabbimiz göklerin ve yerin rabbidir. O’ndan başka bir ilaha asla dua ile yalvarmayacağız. Aksi halde gerçeğe aykırı saçma sapan bir söz söylemiş oluruz.
Kehf 15    
–Şu bizim halkımız, Allah’tan başka bir takım ilahlar edindiler. Onlar hakkında açık ve sağlam bir delil getirselerdi ya, öyleyse kendi uydurduğu yalanı Allah’a isnat ederek iftira edenden daha zalim kim olabilir?
Kehf 16    
Onlardan biri şöyle dedi: – Madem ki onları ve onların Allah ile aralarına koyup kulluk ettikleri ilahları terk ettiniz öyleyse mağaraya sığının ki Rabbiniz sizi rahmetiyle kuşatsın ve işinizde kolaylık sağlayıp sizi kurtarsın.
Kehf 17    
Güneş doğup yükselirken mağaranın sağ tarafına vurup geçtiğini, batarken de sol tarafına vurup geçtiğini içeriye güneş ışığının girmediğini görürdün. Onlar, mağaranın dip tarafında geniş kısımda idiler. İşte bu Allah’ın ayetlerinden biridir. Kim Allah’ın gösterdiği yoldaysa o doğru yoldadır. Kim de saparsa onun için bir veli/dost ve yol gösterici bulamazsın.
Kehf 18    
Onlar uyudukları halde sen onları uyanık zannederdin. Biz onları bir sağ tarafa bir sol tarafa döndürüyorduk. Köpekleri ise mağaranın girişinde ön ayaklarını uzatmış yatıyordu. Onları görseydin, kesinlikle onlardan kaçardın ve içini bir ürperti kaplardı.
Kehf 19    
Biz onları nasıl uyuttuysak aynı şekilde uyandırdık ve aralarında ne olup bittiğini sormaya başladılar içlerinden biri: – Bu halde ne kadar kaldınız? Diye sordu. Bir diğeri: – Bir gün veya daha az kalmış olmalıyız dedi. Diğerleri ise: – Ne kadar uyuyup kaldığınızı en iyi Rabbimiz bilir, şimdi içinizden birini şu parayla şehre gönderin de bir baksın hangi yiyecek daha temiz ise ondan size yiyecek alıp getirsin. Fakat çok dikkatli olsun, bizim burada olduğumuzu kimseye hissettirmesin, dediler.
Kehf 20    
–Eğer onlar sizi ele geçirecek olurlarsa ya sizi taşlayarak öldürürler ya da zorla sizi kendi dinlerine geri döndürürler. İşte o zaman ebediyen iflah olmazsınız.
Kehf 21    
İşte böylece halkın onlardan haberdar olmalarını sağladık ki, Allah’ın öldükten sonra diriltme vaadinin hak olduğunu ve o saatin bu dünyanın bozulacağı şüphe götürmez bir gerçeklik olduğunu anlasınlar. Bir süre sonra halk, aralarında onlar hakkında tartışmaya başladı, bir kısmı “Onların üzerine bir anıt dikin onların durumunu Rableri daha iyi bilir” dedi, onlar üzerinde egemenlik kurmuş grup ise kesinlikle oraya bir mescit inşa edeceğiz dediler.
Kehf 22    
Bir zaman sonra bilinmeyen hakkında atıp tutma kabilinden bazıları, onlar üç kişiydiler dördüncüleri köpekleriydi, bir kısmı da beş kişiydiler altıncıları köpekleriydi bir diğeri de onlar yedi kişiydiler sekizincileri de köpekleriydi diyecekler. De ki: “Onların sayısını en iyi Rabbim bilir.” Unutma ki onlar hakkında pek az kişi bilgi sahibidir. Bu konuda sana verilen bilgi ile yetin ve onlarla tartışmaya girme ve onlar hakkında da hiç kimseye bir şey sorma!
Kehf 23    
Ve hiçbir şey için de “Ben şunu yarın mutlaka yapacağım” deme!
Kehf 24    
“İnşallah Allah dilerse yaparım” de. Olur da bunu unutursan derhal Rabbini an ve “Umulur ki Rabbim beni bundan daha güzel bir bilinç ve davranışa eriştirir” de!
Kehf 25    
O gençler, mağarada üç yüz sene kaldılar,” dediler. Buna dokuz sene daha eklediler.
Kehf 26    
De ki: “Onların uykuda ne kadar kaldıklarını en iyi bilen Allah’tır. Zira göklerin ve yerin bilinmeyenlerini bilmek Allah’a aittir. O, öyle mükemmel görür öyle mükemmel işitir ki, göklerde ve yerde bulunanların Allah’tan başka velileri yoktur. O, otoritesine ve hükmüne hiç kimseyi ortak etmez.
Kehf 27    
O halde sen Rabbinin kitabı Kuran’dan sana vahyedileni oku. Zira O’nun kelimelerini değiştirebilecek bir güç yoktur, O’ndan başka bir sığınak bulman da mümkün değildir.
Kehf 28    
Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam ona yalvaranlarla birlikte olmaya devam et! Dünya hayatının çekiciliğine aldanıp onlardan yüz çevirme. Hevasının peşinden gittiği için işi gücü aşırılık olan bundan dolayı kalbini zikrimiz Kuran’dan gafil bırakan kimseye sakın uyayım deme!
Kehf 29    
Ve de ki: – Hak Rabbinizden gelen Kuran’dır, artık dileyen iman edip mümin olsun, dileyen inanmasın kâfir olsun. Ama şunu iyi bilsin ki bu mesaja karşı yanlışta ısrar eden zalimler için kendilerini alevden duvarların çepeçevre kuşattığı bir ateş hazırladık. Susuzluktan kavrulup su istediklerinde kendilerine suratlarını yakıp kavuran demir eriği gibi bir su sunulacak. Ne kötü bir içecektir o ve ne korkunç bir yerdir orası.
Kehf 30    
Ama iman edip, imanının gereği güzel işler yapanlara gelince biz böyle güzel işler yapanların mükâfatını asla zayi etmeyiz.
Kehf 31    
İşte bunlar için altından ırmakların çağladığı Adn cennetleri vardır. Orada onlar altın bilezikler takıp süslenirler, ince ve kalın ipekten yapılmış yeşil elbiseler giyerler. Orada tahtlar üzerine zevkle kurulurlar. Ne güzel ödüldür o. Ne güzel ne hoş bir yerdir orası!
Kehf 32    
Onlara şu iki adamın ibretlik hikâyesini örnek ver: Onlardan birisine iki üzüm bağı vermiş çevresini de hurma ağaçlarıyla donatmış ve iki bağının arasında da ekinler bitirmiştik.
Kehf 33    
Her iki bağ da ürünlerini tam veriyor, verimlilikte en küçük bir düşüş yaşanmıyordu üstelik bu iki bağın arasından bir de ırmak akıtmıştık.
Kehf 34    
Üstelik onun başka gelir kaynakları da vardı, arkadaşıyla konuşurken “Benim servetim seninkinden çok ve nüfus olarak da senden üstünüm” dedi.
Kehf 35    
Kibir ve gururla kendine yazık etmiş olan bu adam bahçesine girerek “Bu bahçenin kuruyup yok olacağını hiç sanmıyorum.
Kehf 36    
–Aslında ben o saatin bu dünyanın bozulacağını da zannetmiyorum ama şayet böyle bir şey olurda Rabbime döndürülecek olursam bundan daha iyisini bulacağımdan da eminim” dedi.
Kehf 37    
Konuştuğu arkadaşı ona şöyle dedi: – Seni önce topraktan, sonra bir damla sudan/spermden yaratan, sonra da seni adam haline getiren Allah’a nankörlük mü ediyorsun?
Kehf 38    
Fakat O Allah, benim Rabbimdir ve ben, Rabbime hiç kimseyi ortak ederek şirk koşmam.
Kehf 39    
–Yazık keşke bahçene girdiğinde böbürleneceğine “Maşallah, Allah ne güzel dileyip yaratmış O’nun gücü ve kuvveti olmadan hiçbir şey olmaz” deseydin ya. Her ne kadar sen beni kendinden mal ve evlat bakımından küçük görüyorsan da.
Kehf 40    
–Belki de Rabbim bana, senin bağından daha iyisini verir. Senin bağının üzerine gökten bir afet gönderir de kupkuru bir çöle döndürür.
Kehf 41    
–Ya da bir daha ulaşamayacağın bir biçimde bahçenin suyu çekilir.
Kehf 42    
Nihayet bir afet geldi ve onun varını yoğunu aldı götürdü. Adam tarumar olmuş bağına girince boşa giden emeklere, çökmüş çardaklara bakıp ellerini ovuşturarak pişmanlığını şöyle dile getiriyordu “Ah keşke Rabbime hiç kimseyi ortak ederek şirk koşmasaydım.”
Kehf 43    
Zira ona Allah’tan başka yardım edecek ne birileri vardı ne de kendi başının çaresine bakabilecek durumdaydı.
Kehf 44    
İşte orada ve o anda yar ve yardımcı olmak da gerçek ilah olan Allah’a aittir. Zira O, en iyi ödülü verendir ve en iyi sonucu belirleyendir.
Kehf 45    
Servetleriyle övünenlere şu dünya hayatının örneğini ver: O aynen şuna benzer; gökten yağdırdığımız yağmurun toprağa karışmasıyla yeryüzünde sık bir bitki örtüsü oluşur sonra da bu yeşillikler kuruyup rüzgârın savurup götüreceği çerçöp haline gelir. Zira Allah her şeyi yapmaya muktedirdir.
Kehf 46    
Sahip olduğunuz mal ve evlat şu dünya hayatının geçici süsleridir. Asıl kalıcı olan iyi ve güzel davranışlarsa Rabbinin katında sevapça daha hayırlı ve ümit bağlamaya daha layıktır.
Kehf 47    
O gün dağları yerlerinden söküp yürüttüğümüzde yeryüzünün dümdüz olduğunu göreceksin ve o gün geride tek bir kişi bile bırakmadan insanların hepsini bir araya toplayacağız.
Kehf 48    
Ve insanlar Rablerinin huzuruna sıra sıra getirilecekler. Biz de onlara diyeceğiz ki: “Bakın sizi daha önce nasıl yarattıysak öylece teker teker huzurumuza geldiniz, oysa siz, bizim böyle bir buluşmayı gerçekleştiremeyeceğimizi zannediyordunuz.”
Kehf 49    
Sonunda tutulan kayıtlar amel defterleri ortaya konulduğunda günahkârların orada yazılanlardan dehşete düşüp şöyle dediklerini görürsün: “Eyvahlar olsun bize bu nasıl bir kitapmış ki büyük küçük dememiş ne varsa hepsini sayıp dökmüş.” Ve yapıp ettikleri her şeyi orada kayıtlı bulacaklar. Zira senin Rabbin kimseye haksızlık etmez.
Kehf 50    
Hani bir zamanlar meleklere: – Adem’e secde edin/emrine amade olun demiştik, İblis dışında hepsi emre amade olmuşlardı. O, cinlerden idi ve Rabbinin emrine karşı geldi. Şimdi siz, o sizin düşmanınız olduğu halde onu ve soyunu benim dışımda dostlar mı ediniyorsunuz? Bu zalimler için ne kötü bir değiş tokuş!