18. Kehf Suresi / 96.ayet

– Bunun için bana demir kütleleri getirin. Nihayet iki dağın arası dolup düzleşince onlara:
– Ateşi körükleyin, dedi. Sonunda demir eriyip akkor haline gelince:
– Bana erimiş bakır getirin onun üzerine dökeyim, dedi.

Bknz: (57/25)

Mustafa Çavdar Meali

Kehf 96 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Siz bana demir parçaları getirin. Dağların iki tarafı birbirine müsavi olunca üfleyin dedi. Onu ateş haline sokunca da getirin de dedi, üstüne erimiş bakır dökeyim.*

(Kehf 96)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

“Bana demir kütleleri getirin”, nihayet iki dağın arası eşit düzeye gelince, “Körükleyin” dedi. Onu ateş haline getirinceye kadar (bu işi yaptı, sonra) dedi ki: (Şimdi) “Bana (bulup) getirin de, üzerine eritilmiş bakır dökeyim.”

(Kehf 96)

Abdullah Parlıyan Meali:

Bana demir külçeleri getirin” dedi. Zülkarneyn iki dağın arasını, demir kütleleriyle doldurup, dağlarla aynı seviyeye getirince, “Körükleyin” dedi. Tüm demirler ateş kesilince, “Bana erimiş bakır getirin de, üzerine dökeyim” dedi.

(Kehf 96)

Adem Uğur Meali:

Bana, demir kütleleri getirin. Nihayet dağın iki yanı arasını aynı seviyeye getirince (vadiyi doldurunca): "Üfleyin (körükleyin)!" dedi. Artık onu kor haline sokunca: "Getirin bana, üzerine bir miktar erimiş bakır dökeyim" dedi.

(Kehf 96)

Ahmet Hulusi Meali:

Bana demir kütleleri getirin... Nihayet iki taraf arasını eşitleyince: "Nefhedin = körükleyin" dedi... Ta ki onu (demiri) kor haline getirince, "Getirin bana, üzerine eritilmiş bakır dökeyim" dedi.

(Kehf 96)

Ahmet Tekin Meali:

“Bana demir kütükleri getirin.” Demir kütükler, iki dağın zirvesiyle aynı seviyeye geldiği vakit: “Körükleyin” dedi. Demiri kor haline getirince: “Getirin bana, üzerine bir miktar bakır eriyiği dökeyim.” dedi.

(Kehf 96)

Ahmet Varol Meali

Bana demir kütleleri getirin." İki dağ yakasının arası denkleşince: "Körükleyin" dedi. Onu ateş haline getirdiğinde de: "Bana erimiş bakır getirin üzerine dökeyim" dedi.

(Kehf 96)

Ali Bulaç Meali:

"Bana demir kütleleri getirin", iki dağın arası eşit düzeye gelince, "Körükleyin" dedi. Onu ateş haline getirinceye kadar (bu işi yaptı, sonra:) dedi ki: "Bana getirin, üzerine eritilmiş bakır dökeyim."

(Kehf 96)

Ali Fikri Yavuz Meali:

Bana demir pikleri getirin, (dağların) tam iki ucu denkleştiği vakit körükleyin” dedi. Nihayet demiri bir ateş hâline koyduğu vakit: “-Getirin bana, üzerine erimiş bakır dökeyim.” dedi.

(Kehf 96)

Ali Rıza Sefa Meali:

"Bana, demir kütleleri getirin!" İki dağın arasını aynı düzeye getirince, "Körükleyin!" dedi. Ateş durumuna getirince de şöyle dedi: "Bana, erimiş bakır getirin; bunun üstüne dökeceğim!"

(Kehf 96)

Ali Ünal Meali:

“Haydi bana demir kütleleri getirin!” Zülkarneyn, iki dağın arasını dağların dik yamaçlarıyla aynı seviyeye gelinceye kadar doldurdu. Sonra, “Şimdi ateş yakın ve körükleyin!” dedi. Demir yığınlarını âdeta ateş haline getirince de, “Şimdi de bana erimiş bakır getirin de, şunun üzerine dökeyim!” diye emretti.

(Kehf 96)

Bahaeddin Sağlam Meali:

Bana demir parçalarını getirin” dedi. Nihayet iki dağın arasını düzeltince “körükleyin” dedi. Nihayet o demirleri kızdırınca: “Getirin, üzerine bakır dökeyim” dedi.

(Kehf 96)

Bayraktar Bayraklı Meali:

"Bana demir kütleleri getirin!" Kütleler iki dağın arasını doldurunca,"Körükleyin!" dedi. Demirler akkor haline gelince, "Bana erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim" dedi.

(Kehf 96)

Bekir Sadak Meali:

(95-96) «ORabbimin bana verdikleri sizinkinden daha iyidir. Bana gucunuzle yardim edin de sizinle onlarin arasina saglam bir sed yapayim.» Bana demir kutleleri getirin» dedi. Bunlar iki dagin arasini doldurunca: «Korukleyin» dedi. Demirler akkor haline gelince; «Bana erimis bakir getirin de uzerine dokeyim» dedi.

(Kehf 96)

Besim Atalay Meali:

Demir parçaları getirin bana, iki dağın arayeri dolunca, körükleyin demir ateş olunca, yine getiriniz üstüne erimiş bakır dökeyim

(Kehf 96)

Celal Yıldırım Meali:

Bana demir kütleleri getirin». Bununla iki dağ arasını (doldurup eşit duruma gelince) Zülkarneyn, «körükleyin !» diye emretti. Sonunda demirler ateş haline gelince, «bana erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim» dedi.

(Kehf 96)

Cemal Külünkoğlu Meali:

“Bana (yeterince) demir (kütleleri) getirin”. İki yamacın arasındaki boşluğu (dağlarla) bir hizaya getirince, “körükleyin!” dedi. Demiri eritip kor (gibi) yapınca da: “Bana erimiş bakır getirin, bunun üzerine boşaltayım” dedi.

(Kehf 96)

Diyanet İşleri Eski Meali:

95,96. "Rabbimin bana verdikleri sizinkinden daha iyidir. Bana gücünüzle yardım edin de sizinle onların arasına sağlam bir sed yapayım. Bana demir kütleleri getirin" dedi. Bunlar iki dağın arasını doldurunca: "Körükleyin" dedi. Demirler akkor haline gelince; "Bana erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim" dedi.

(Kehf 96)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

"Bana (yeterince) demir madeni getirin" dedi. İki yamacın arasındaki boşluğu (dağlarla) bir hizaya getirince, "körükleyin!" dedi. Demiri eritip kor (gibi) yapınca da, "Bana erimiş bakır getirin, bunun üzerine boşaltayım" dedi.

(Kehf 96)

Diyanet Vakfı Meali:

«Bana, demir kütleleri getirin.» Nihayet dağın iki yanı arasını aynı seviyeye getirince (vadiyi doldurunca): «Üfleyin (körükleyin)!» dedi. Artık onu kor haline sokunca: «Getirin bana, üzerine bir miktar erimiş bakır dökeyim» dedi.

(Kehf 96)

Edip Yüksel Meali:

'Bana demir kütleleri getirin.' Her iki barikatın arasını doldurunca, 'Üfleyin!,' dedi. Onu bir ateş haline sokunca da, 'Getirin, üstüne erimiş bakır dökeyim,' dedi.

(Kehf 96)

Elmalılı Orjinal Meali:

Bana demir kütleleri getirin, tam iki ucu denkleştirdiği vakit körükleyin dedi, tam onu bir ateş haline koyduğu vakit getirin bana dedi: üzerine erimiş bakır dökeyim

(Kehf 96)

Elmalılı Yeni Meali:

Bana demir kütleleri getirin. İki ucu denkleştirdiği vakit: "Körükleyin!" dedi. Demiri bir ateş haline getirince: "Getirin bana üzerine erimiş bakır dökeyim!" dedi.

(Kehf 96)

Erhan Aktaş Meali:

"Bana demir parçaları getirin. İki dağın arası eşit seviyeye gelinceye kadar körükleyin." dedi. Onu bir ateş haline getirince, "Bana erimiş bakır getirin, onun üzerine dökeceğim." dedi.

(Kehf 96)

Gültekin Onan Meali:

"Bana demir kütleleri getirin"; iki dağın arası eşit düzeye gelince "Körükleyin" dedi. Onu ateş haline getirinceye kadar (bu işi yaptı, sonra) dedi ki: "Bana getirin, üzerine eritilmiş bakır dökeyim."

(Kehf 96)

Hakkı Yılmaz Meali:

Sonunda hedef eşitleştiği zaman: “Hazırlayın sözleşmeyi!” dedi. Sonunda sözleşme hazırlanınca, ‘Getirin ben de imzalayayım’ dedi.

(Kehf 96)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

“Bana demir kütleleri getirin. (Demir) dağların iki yanını eşitlediği zaman körükleyin.” dedi. (Demir kütlelerini) ateş hâline getirince, “Üzerine dökmem için erimiş bakır getirin.” dedi.

(Kehf 96)

Harun Yıldırım Meali:

"Bana, demir kütleleri getirin." Nihayet dağın iki yanı arasını aynı seviyeye getirince: "Üfleyin!" dedi. Artık onu kor haline sokunca: "Getirin bana, üzerine bir miktar erimiş bakır dökeyim" dedi.

(Kehf 96)

Hasan Basri Çantay:

"Bana demir kütleleri getirin". (O karşılıklı iki dağın) iki yanı tam denkleşdiği vakit "üfleyin" dedi. Nihayet onu (demiri) bir ateş haaline koyduğu zaman da "Getirin bana, dedi, üstüne erimiş bakır dökeyim".

(Kehf 96)

Hayrat Neşriyat Meali:

“Bana demir kütleleri getirin!” (dedi). İki dağ arası (bunlarla dolup) aynı seviyeye geldiği zaman: “Körükleyin!” dedi. Nihâyet onu (o demir kütlelerini) kor hâline getirince: “Getirin bana, üzerine erimiş bakır dökeyim!” dedi.

(Kehf 96)

Hubeyb Öndeş Meali: /

"Bana demirin kütlelerini getirin" [dedi]. Sonunda iki yüksek yapıyı¹ eşitlediği zaman "üfleyin/körükleyin" dedi. Nihayet, onu bir ateş haline getirince, "Bana getirin, onun üzerine eritilmiş bakır dökeyim." dedi.

(Kehf 96)

Hüseyin Atay Meali:

Bana demir kütleleri getirin." İki dağın arası aynı seviyeye gelince "Körükleyin" dedi. Demirler kor haline getirilince, "Bana erimiş bakır getirinde, üzerine dökeyim" dedi.

(Kehf 96)

İbni Kesir Meali:

Bana demir kütleleri getirin. Bunlar iki dağın arasını doldurunca; körükleyin, dedi. Nihayet o, bir ateş haline gelince; bana erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim, dedi.

(Kehf 96)

İlyas Yorulmaz Meali:

“Siz şimdi bana demir parçaları getirin” dedi. Demir parçaları ile iki settin arasını doldurdu ve “(Ateş yakıp) Demirler nar gibi oluncaya kadar körükleyin. Şimdi bana (başka bir yerde eritilmiş bakırı) getirin de, bakır eriyiğini demir korunun üzerine dökeyim” dedi.

(Kehf 96)

İskender Ali Mihr Meali:

“Bana demir parçaları getirin. İki dağın arası aynı seviye olunca üfleyin (körükleyin).” dedi. Onu ateş haline koyunca, “Bana erimiş bakır getirin, onun üzerine dökeceğim.” dedi.

(Kehf 96)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

Haydi, bana demir parçaları getirin.» İki dağın iki yamacı bir kesime gelince de «Ateşi körükleyin» dedi. Sonunda demir ateş kesilince de dedi: «Bana erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim.»

(Kehf 96)

Kadri Çelik Meali:

“Bana demir külçeleri getirin.” İki dağın arası (demir külçeleriyle) eşit düzeye gelince, “Körükleyin” dedi. Onu ateş haline getirince de dedi ki: “Bana getirin, üzerine eritilmiş bakır dökeyim.”

(Kehf 96)

Mahmut Kısa Meali:

“Şimdi bana, bulabildiğiniz kadar demir kütleleri getirin!” Ve böylece Zülkarneyn, bu demir kütlelerini üst üste yığarak, geçidi düzgün bir şekilde kapadı; nihâyet, iki dağın yamaçları arasındaki boşluğu tamamen doldurtup dağlarla eşit seviyeye getirince, dev körükler hazırlandı, ateşler yakıldı ve Zülkarneyn, “Körükleyin!” diye emretti; demir iyice kor hâline gelince, “Bana erimiş bakır getirin, üzerine döküp onu tunç hâline getireyim!” dedi.

(Kehf 96)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

" Eşit düzeye gelinceye kadar iki dağ arasına demir külçesi getirin" demiştir. Her iki yanın arası dolunca körükleyin" dedi. Kor ateş doldurun, sizler. Farklı olarak ayrıca bana erimiş bakır getirin üzerine dökelim" demiştir.

(Kehf 96)

Mehmet Türk Meali:

(Zü’l-Karneyn): “Bana demir kütleleri getirin” dedi. İki dağın arasını doldurunca, “(ateş yakıp) körükleyin.” dedi. Onu kor haline getirince de: “Bana bir miktar erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim.” dedi.

(Kehf 96)

Muhammed Celal Şems Meali:

“Bana demir parçaları getirin!” dedi. Her iki tepenin arasını (doldurarak) aynı seviyeye getirince, “(Şimdi ateşi) körükleyin,” dedi. Onu tamamen ateş haline getirince, “Bana erimiş bakır getirin ki üzerine dökeyim,” dedi.

(Kehf 96)

Muhammed Esed Meali:

"Bana demir külçeleri getirin!" derken, demir (külçelerini) yığıp, iki yar arasındaki boşluğa doldurunca (onlara) "(Bir ocak kurun ve) körükleyin!" dedi. Nihayet, (demir iyice) kor haline gelince, "Bana ergimiş bakır getirin bunun üzerine dökeyim" dedi.

(Kehf 96)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

"Bana demir kütleleri getirin." İki dağın arasını demir kütleleriyle düzleyince; "Şimdi körükleyin," dedi. Onu ateş haline getirince de; "Bana erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim," dedi.

(Kehf 96)

Mustafa Çavdar Meali:

– Bunun için bana demir kütleleri getirin. Nihayet iki dağın arası dolup düzleşince onlara: – Ateşi körükleyin, dedi. Sonunda demir eriyip akkor haline gelince: – Bana erimiş bakır getirin onun üzerine dökeyim, dedi.

Bknz: (57/25)

(Kehf 96)

Mustafa Çevik Meali:

93-97 Zülkarneyn yönünü değiştirip, yoluna devam ederken, iki dağ arasında yaşamakta olan bir topluluğa ulaştı, bunlar çok az da olsa onun konuştuğu dili de anlıyorlardı. Onlar Zülkarneyn’e dediler ki: “Ey Zülkarneyn! Bu dağların arkasında yaşayan Yecüc ve Mecüc sürekli aramıza sızıp, memleketimizde fesat çıkarıp, bozgunculuğa sebep oluyorlar. Karşılığı neyse onu sana vermek şartıyla, onlarla bizim aramıza bir set yap ve bizi onlardan kurtar.” Zülkarneyn de onlara: “Rabbimin bana lütfettiği ilim, güç ve iktidar, sizin bana vereceklerinizden çok daha iyi ve değerlidir. Siz bana sadece beden gücünüzle yardım edin, ben de sizinle onların arasına bir set yapayım, şimdi bana demir madeninin kütlelerini getirin.” dedi. Getirilen demir kütlelerini iki dağın arasına doldurdu, sonra ateş yakıp, ateşi körüklerle güçlendirerek, demir madenini eritti. Demir akkor haline gelince de, “Şimdi de diğer tarafta eritilmekte olan bakırı getirip, üzerine dökün.” dedi, böylece arada aşılması mümkün olmayan bir set yaptı. Bundan sonra Yecüc ve Mecüc o seddi ne aşabildi ne de oradan bir delik açabildi.

(Kehf 96)

Mustafa İslamoğlu Meali:

(şimdi) bana demir plakalar getirin!" Nihayet iki dik yamaç arasındaki (boşluk) doldurulup düz hale gelince onlara "Körükleyin!" dedi. Sonunda demir akkor halini alınca, "Onun üzerine dökmek için bana ergimiş bakır getirin!" dedi.

(Kehf 96)

Osman Okur Meali:

"Bana demir kütleleri getirin", iki dağın arası eşit düzeye gelince, "Körükleyin" dedi. Onu ateş haline getirinceye kadar (bu işi yaptı, sonra:) dedi ki: "Bana getirin, üzerine eritilmiş bakır dökeyim."

(Kehf 96)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

«Bana demir parçaları getirin, iki dağın arası bir seviyeye gelince körükleyin,» dedi. «Onu ateş haline koyduğu zaman da getirin bana,» dedi, «Üzerine erimiş bakır dökeyim.»

(Kehf 96)

Ömer Öngüt Meali:

“Bana demir kütleleri getirin!” Nihayet bunlar iki dağın arasını doldurup aynı seviyeye gelince: “Körükleyin!” dedi. Sonunda o demirleri kor haline getirdiğinde: “Getirin şimdi bana, üzerine erimiş bakır dökeyim!” dedi.

(Kehf 96)

Ömer Sevinçgül Meali:

“Bana demir kütleleri getirin!” dedi. Bunların iki ucu bir düzeye gelince, “Körükleyin!” dedi. Onu ateşleyince, “Bana erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim!” dedi.

(Kehf 96)

Sadık Türkmen Meali:

Bana demir kütleleri getirin.” Nihayet iki dağın arasını aynı seviyeye getirince; “Körükleyin” dedi. Nihayet o demir kütlelerini kor ateş haline sokunca, dedi ki: “Bana erimiş bakır getirin de onun üzerine dökeyim.”

(Kehf 96)

Seyyid Kutub Meali:

Bana demir parçaları getiriniz. Getirdikleri demir parçalarının oluşturduğu yığını yanlardaki setlerin tepeleri ile aynı düzeye çıkarınca adamlara «körükleri çalıştırınız» dedi. Demir yığınını ateş haline getirince «Bana biraz erimiş bakır getiriniz de üzerine dökeyim» dedi.

(Kehf 96)

Suat Yıldırım Meali:

"Demir kütleleri getirin bana!" Zülkarneyn iki dağın arasını demir kütleleriyle doldurtup dağlarla aynı seviyeye getirince: "Körükleyin!" dedi. Tam onu bir ateş haline getirince, "Bana erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim." dedi.

(Kehf 96)

Süleyman Ateş Meali:

"Bana demir kütleleri getirin." (Zu'l-Karneyn) iki dağın arasını (demir kütleleriyle doldurtup dağlarla) aynı seviyeye getirince: "Üfleyin!" dedi. Nihayet o(demir kütleleri)ni bir ateş haline sokunca "Getirin bana, üzerine erimiş katran dökeyim," dedi.

(Kehf 96)

Süleymaniye Vakfı Meali:

Bana demir parçaları getirin." İki yakası eşitlenince "Ateşi körükleyin" dedi. Demiri ateşe çevirince "Bana erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim" dedi.

(Kehf 96)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

"Bana demir kütleleri getirin" dedi. Getirdikleri kütleler iki dağın arasını doldurunca: "Körükleyin" dedi. Demir yığını tavlanınca: "Erimiş bakır getirin de bunun üzerine dökeyim" dedi.

(Kehf 96)

Şaban Piriş Meali:

(95-96) -Rabbimin bana verdikleri, sizinkinden daha hayırlıdır. Bana gücünüzle yardım edin, bana demir kütleleri getirin de sizinle onlar arasına sağlam bir duvar yapayım, dedi. Bunlar iki dağın arasını doldurunca: -Körükleyin, dedi. Sonunda onu ateş haline getirdi. -Bana erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim, dedi.

(Kehf 96)

Talat Koçyiğit Meali:

"Bana demir külçeleri getirin". Nihayet iki dağ (arası demir külçeleriyle dolup) aynı seviyeye varınca, Zülkarneyn "körükleyin" demişti. Demiri ateş haline getirince de: "Bana erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim" demişti.

(Kehf 96)

Tefhimul Kuran Meali:

«Bana demir kütleleri getirin,» iki dağın arası eşit düzeye gelince, «Körükleyin» dedi. Onu ateş haline getirinceye kadar (bu işi yaptı, sonra:) dedi ki: «Bana getirin, üzerine eritilmiş bakır dökeyim.»

(Kehf 96)

Ümit Şimşek Meali:

“Bana demir kütleleri getirin.” İki dağın arasını demir kütleleriyle düzleyince, “Şimdi körükleyin” dedi. Onu ateş haline getirince de “Bana erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim” dedi.

(Kehf 96)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

"Bana demir kütleleri getirin!" İki ucu tam denkleştirince, "Körükleyin!" dedi. Onu ateş haline koyunca da "Getirin bana, üzerine erimiş bakır/katran dökeyim!" diye seslendi.

(Kehf 96)