27. Neml Suresi / 40.ayet

Bu arada kitaptan ilim sahibi olan kimse kalkıp: “Ben onu sana göz açıp kapayıncaya kadar getiririm” Dedi. Süleyman tahtın huzuruna gelmiş olduğunu görünce: “İşte bu bana Rabbimin lütfu ve ihsanıdır. Şükür mü, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınıyor. Gerçek şu ki kim şükrederse, ancak kendisi için şükreder, ama kim de nankörlük ederse, iyi bilsin ki Rabbim onun şükrüne muhtaç değildir. O çok cömerttir”

Bknz: (4/147)(14/7)(14/34)(100/6)

Mustafa Çavdar Meali

Neml 40 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Kitaba ait bir bilgiye sahib olansa ben dedi, gözünü yumup açmadan onu getiririm sana. Derken baktı ki taht yanında durmada, onu görünce bu dedi, Rabbimin lutfundan, ihsanından, şükür mü edeceğim, nankör mü olacağım, beni sınamak istiyor. Fakat şükreden, mutlaka kendisini faydalandırmış olur ve nankörlük edene gelince hiç şüphe yok ki Rabbim, kullarından müstağnidir, onlara karşı lütuf ve kerem sahibidir.

(Neml 40)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

(Ama) Kendi yanında kitaptan (mucizevi yüksek teknoloji) ilmi (ve ışınlama yeteneği) olan (şahsiyetlerden) biri: “Ben, gözünü açıp kapamadan (önce) onu sana getirebilirim” demişti. Derken (Süleyman) onu (tahtı) kendi yanında durur vaziyette görünce: “Bu Rabbimin fazlındandır, O'na şükredecek miyim, yoksa nankörlük mü edeceğim? diye beni denemekte olduğu için (bu olağanüstü olay gerçekleşti) . Kim şükrederse, artık o kendisi için şükretmiştir, kim de nankörlük ederse, gerçekten benim Rabbim Ğaniy (hiçbir şeye ve kimseye ihtiyacı olmayan) dır, Kerim olandır” diyerek (Allah’a teşekkür etmişti).

(Neml 40)

Abdullah Parlıyan Meali:

Buna karşılık vahiyle bilgilendirilmiş olan kişi: “Bana kalırsa,” dedi. “Ben onu, göz açıp kapayıncaya kadar sana getireceğim.” Süleyman, onu gerçekten önünde görünce: “Benim, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü göstereceğim konusunda, beni denemek üzere, Rabbimin bahşettiği bir lütuf bu. Bununla birlikte Allah'a şükreden kişi, yalnızca kendi iyiliği için şükretmiş olur, nankörlük yapan kişi ise, bilsin ki Rabbim, hem sınırsız cömertlik sahibi, hem de mutlak manada kendi kendine yeterlidir.”

(Neml 40)

Adem Uğur Meali:

Kitaptan (Allah tarafından verilmiş) bir ilmi olan kimse ise: Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm, dedi. (Süleyman) onu (melikenin tahtını) yanıbaşına yerleşmiş olarak görünce: Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, çok kerem sahibidir.

(Neml 40)

Ahmet Hulusi Meali:

Hakikat Bilgi'sinden bir ilim olan (Esma kuvvesiyle tahakkuk etme özelliği olan, tecelli-i sıfat) kimse de dedi ki: "Gözünü kırpmadan önce onu sana getiririm"... (Süleyman) tahtı önünde yerleşmiş görünce dedi ki: "Bu Rabbimin fazlındandır... Şükür mü yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni denemesidir... Kim şükreder ise şüphesiz ki şükrü nefsinedir! Kim nankörlük ederse, Rabbim Ğaniyy'dir, Keriym'dir. "

(Neml 40)

Ahmet Tekin Meali:

Kitaptaki-Levh-i Mahfuzdaki ilmin bir kısmına sahip olan biri ise: “- Bakışının üzerinde olduğu eşyanın görüntüsü daha sana ulaşmadan, ben onu sana getiririm” dedi. Süleyman kraliçenin tahtını yanıbaşına yerleştirilmiş görünce: “- Bu Rabbimin lütuf ve ihsanındandır. Şükür mü edeceğimi, nankörlük mü edeceğimi denemek istiyor. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki, benim Rabbim zengindir, muhtaç değildir, af, merhamet ve kerem sahibidir.” dedi.*

(Neml 40)

Ahmet Varol Meali

Kendinde kitaptan bir ilim bulunan kişi: "Sen gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm" dedi. (Süleyman) onu yanına yerleşmiş halde görünce dedi ki: "Bu Rabbimin lütfundandır. Şükredecek miyim yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni imtihan etmek için. Kim şükrederse kendi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse şüphesiz Rabbim bir şeye ihtiyacı olmayan, kerem sahibidir.

(Neml 40)

Ali Bulaç Meali:

Kendi yanında kitaptan ilmi olan biri dedi ki: "Ben, (gözünü açıp kapamadan) onu sana getirebilirim." Derken (Süleyman) onu kendi yanında durur vaziyette görünce dedi ki: "Bu Rabbimin fazlındandır, O'na şükredecek miyim, yoksa nankörlük edecek miyim diye beni denemekte olduğu için (bu olağanüstü olay gerçekleşti). Kim şükrederse, artık o kendisi için şükretmiştir, kim nankörlük ederse, gerçekten benim Rabbim Gani (hiç bir şeye ve kimseye ihtiyacı olmayan)dır, Kerim olandır.

(Neml 40)

Ali Fikri Yavuz Meali:

Kendinde ilâhî kitabdan bir ilim bulunan bir (melek) dedi ki; “-Ben gözünü kırpmadan önce onu sana getiririm.” Derken Süleyman, tahtı yanında duruyor görünce dedi ki; “- Bu, rabbimin fazlındandır; beni imtihan etmek içindir: Şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü yapacağım? Kim şükrederse, ancak kendi menfaatine şükreder; kim de nankörlük ederse, muhakkak ki rabbim onun şükrüne muhtaç değildir, ona yine de nimet verir.”

(Neml 40)

Ali Rıza Sefa Meali:

Kitap bilgisi olan bir kişi, şöyle dedi: "Gözünü açıp kapayıncaya dek, onu sana getireceğim!" Sonunda, onun yanında durduğunu görünce: "Efendimin lütfundandır; ‘O'na şükür mü edeceğim; yoksa nankörlük mü edeceğim?' diye beni sınıyor. Kim şükrederse, kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, kuşkusuz, benim Efendim, Sınırsız Varlıklıdır; Nimeti Çoktur!"[312]

312)İşte, bir bilgi ayeti: Allah tarafından üstün bilgilerle donatılmış ve kimsenin erişemeyeceği bir yönetim gücü verilmiş olan Süleyman peygamber, başka bir ülkedeki üç boyutlu eşyayı göz açıp kapayıncaya dek sarayına getirebilecek bilgiler ve araçlarla donatılmıştı. Süleyman peygamberden üç bin yıl sonra, görüntü ve sesleri göz açıp kapayıncaya dek uzaydan getirebilmeyi başaran bilim insanları, foton ismi verilen ışık parçalarını, bir yerden diğer bir yere ışınlamayı da başardılar. Foton deneylerinde, başlangıç yerindeki ışık parçası tümüyle yok olurken, hiçbir nesnel bağlantının olmadığı diğer yerdeki ışık parçası, göz açıp kapayıncaya dek ortaya çıktı. Üç boyutlu resim bilimiyle, binlerce kilometre uzaklıktaki bir başka yayın odasına ışınlanan haber sunucusu, ışınlandığı yayın odasında, üç boyutlu görüntüsüyle haberleri sunmaya devam etti. Süleyman peygamberin üç bin yıl önce donatılmış olduğu bilgilere, bilim insanları tekrar ulaşabilecekler mi acaba? Bunu bilmiyoruz, ama yakın gelecekte ışınlama tekniğinde olacak gelişmelerin, insanlığı daha da şaşırtacağı anlaşılıyor.

(Neml 40)

Ali Ünal Meali:

Kitap’tan hususî bir bilgiye sahip olan zat ise, “Ben, onu sana daha gözünü kırpmadan getiririm!” dedi. Süleyman tahtı yanıbaşına konmuş görünce, “Bu, Rabbimin bir lütfudur. Karşılığında şükür mü edeceğim, yoksa (öyle bir lütfu kendimden bilip) nankörlük mü yapacağım diye beni sınıyor. Kim şükrederse, ancak kendi iyiliğine olarak şükreder. Kim de nankörlükte bulunursa, şurası bir gerçek ki, Rabbim mutlak servet sahibidir ve kimsenin şükrüne ihtiyacı yoktur; lütuf ve keremi pek boldur.”

(Neml 40)

Bahaeddin Sağlam Meali:

Kitaptan yanında bir bilgi olan adam da: “Gözünü açıp kapamadan onu sana getiririm.” dedi. Süleyman, tahtın kendi yanında durduğunu görünce “Bu, Rabbimin bana olan fazl ve ihsanıdır. Şükredip etmeyeceğim diye, beni deniyor. Ve kim şükrederse, o kendi faydasına şükreder. Kim de nankörlük ederse, muhakkak Rabbim olan Allah, hiç kimsenin şükrüne muhtaç değildir. Ve ikramı boldur.” dedi.

(Neml 40)

Bayraktar Bayraklı Meali:

Kitaptan bir ilmi bulunan kimse, "Sen gözünü açıp kapamadan ben onu sana getirebilirim" dedi. Süleyman, tahtı yanına yerleşmiş görünce şöyle dedi: "Bu, Rabbimin lütfundandır. Kendisine şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim, diye beni denemek istiyor. Şükreden, kendisi için şükretmiş olur; nankörlük edene gelince, Rabbim hiçbir şeye muhtaç değildir, çok ikram sahibidir."

(Neml 40)

Bekir Sadak Meali:

Kitabin bilgisine sahip olan biri: «Gozunu acip kapamadan ben onu sana getiririm» dedi. Suleyman, tahti yanina yerlesivermis gorunce: «Bu, sukur mu edecegim yoksa nankorluk mu edecegim diye beni sinayan Rabbimin lutfundandir. sukreden ancak kendisi icin sukretmis olur; fakat nankrluk eden bilsin ki Rabbim mustagnidir, kerem sahibidir» dedi.

(Neml 40)

Besim Atalay Meali:

Kitaptan bilgisi bulunan biri, dedi ki ona: «Sen gözünü açıp kapatmadan, ben onu sana alır getiririm», Süleyman görünce onu yanında: «Beni sınamakçin bu, Tanrımın erdemidir, şükür mü edeyim? Yoksa küfür mü? Şükreden kendine, küfreden de kendine eder, imdi benim Tanrım zengindir, kerimdir»

(Neml 40)

Celal Yıldırım Meali:

Yanında kitaptan (az-çok) bilgisi bulunan biri ise şöyle dedi: «Sen gözünü açıp kapamadan onu sana getiririm» derken Süleyman onu (melikenin tahtını) yanında karar kılmış bir halde görünce dedi ki: «Bu, Rabbimin lütf-u kereminden (bana verilen bir nîmet) dir ki şükür mü edeceğim, nankörlükte mi bulunacağım diye beni deniyor. Tabiî kim şükrederse, o ancak kendi lehine şükretmiş olur; kim de nankörlük ederse elbette Rabbim ganiy (=her şeyden müstağnidir, kimsenin şükrüne ihtiyacı yoktur; ama herkes O'na mutlaka muhtaç)dır. Kerîm (=iyilik ve ihsan sâhibi)dir.

(Neml 40)

Cemal Külünkoğlu Meali:

Kendisine Kitap'dan ilim verilen bir kimse: “Gözünü açıp kapamadan o tahtı sana getireyim” dedi. Süleyman tahtı önünde yere konmuş görünce: “Bu, şükür mü edeceğim yoksa nankörce mi davranacağım diye beni sınavdan geçirmek isteyen Rabbimin bana yönelik bir lütfudur. Kim şükrederse kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, yüce Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur ve bağışı karşılıksızdır” dedi.*

(Neml 40)

Diyanet İşleri Eski Meali:

Kitabın bilgisine sahip olan biri: "Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm" dedi. Süleyman, tahtı yanına yerleşivermiş görünce: "Bu, şükür mü edeceğim yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınayan Rabbimin lütfundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur; fakat nankörlük eden bilsin ki Rabbim müstağnidir, kerem sahibidir" dedi.

(Neml 40)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

Kitaptan bilgisi olan biri, "Ben onu, gözünü kapayıp açmadan önce sana getiririm" dedi. Süleyman, tahtı yanında yerleşmiş halde görünce şöyle dedi: "Bu, şükür mü, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni denemek için, Rabbimin bana bir lütfudur. Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse (bilsin ki) Rabbim her bakımdan sınırsız zengindir, cömerttir."

(Neml 40)

Diyanet Vakfı Meali:

Kitaptan (Allah tarafından verilmiş) bir ilmi olan kimse ise: Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm, dedi. (Süleyman) onu (melikenin tahtını) yanıbaşına yerleşmiş olarak görünce: Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, çok kerem sahibidir.  *

(Neml 40)

Edip Yüksel Meali:

Kitap bilgisine sahip olan birisi de, 'Ben onu, gözünü kırpman için geçen süreden daha çabuk getirebilirim,' dedi. Onu yanında duruyor görünce, 'Bu Rabbimin bir lütfudur. Şükür mü, yoksa nankörlük mü edeceğimi sınıyor. Şükreden kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de, bilsin ki benim Rabbim Zengindir, Şereflidir,' dedi.

(Neml 40)

Elmalılı Orjinal Meali:

Nezdinde kitabdan bir ılim bulunan zat ise: ben dedi: onu sana gözünü kırpmadan evvel getiririm, derken onu yanında duruyor görünce: bu rabbımın fazlından, dedi: beni imtihan için ki şükür mü edeceğim? Yoksa küfran mı? Her kim şükr ederse sırf kendi lehine eder, her kim de küfranda bulunursa şübhe yok ki rabbım ganiydir kerimdir

(Neml 40)

Elmalılı Yeni Meali:

Yanında kitaptan bir ilim bulunan zat ise: "Ben onu sana gözünü kırpmadan önce getiririm." dedi. Derken onu yanında duruyor görünce: "Bu, Rabbimin bir lutfudur; beni imtihan için ki, şükredecek miyim, yoksa nankörlük mü edeceğim. Kim şükrederse ancak kendisi için şükreder, her kim de nankörlük ederse, şüphe yok ki, Rabbim herşeyden müstağnidir, büyük ihsan sahibidir" dedi.

(Neml 40)

Erhan Aktaş Meali:

Kitaptan yanında bir bilgi bulunan kimse: "Göz açıp kapayıncaya kadar onu sana getiririm." dedi. Süleyman, onun yanı başında durduğunu görünce: "Bu Rabb'imin lütfundandır; şükür mü edeceğim yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak içindir." dedi. Ve kim şükrederse kendisi için şükretmiş olur, kim de nankörlük ederse, bilsin ki Rabb'im Hiçbir Şeye Muhtaç Olmayan'dır, Cömerttir.

(Neml 40)

Gültekin Onan Meali:

Kendi yanında kitaptan ilmi olan biri dedi ki: "Ben, (gözünü açıp kapamadan) onu sana getirebilirim." Derken (Süleyman) onu kendi yanında durur vaziyette görünce dedi ki: "Bu rabbimin fazlındandır, O'na şükür mü, yoksa küfür mü edeceğim diye beni denemekte olduğu için (bu olağanüstü olay gerçekleşti). Kim şükrederse, artık o kendisi için şükretmiştir, kim de küfrederse, gerçekten benim rabbim ganidir, kerimdir.

(Neml 40)

Hakkı Yılmaz Meali:

Kitap'tan yanında bilgi olan kimse: “Ben onu sana bakışın kendine dönmeden önce getiririm” dedi. Sonra Süleymân Melike'nin tahtını yanında durur bir hâlde görünce: “Bu, kendime verilen nimetlerin karşılığını ödeyecek miyim, yoksa iyilikbilmezlik mi edeceğim diye beni belâlandırmak için Rabbimin fazlındandır. Ve kim kendisine verilen nimetlerin karşılığını öderse hiç şüphesiz kendisi için karşılığını öder. Kim de iyilikbilmezlik ederse, hiç şüphesiz ki Rabbim çok zengin ve kerîm'dir.”

(Neml 40)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

Yanında Kitap’tan ilim bulunan kimse dedi ki: “Göz açıp kapayıncaya kadar onu sana getirebilirim.” (Tahtı) yanında yerleşmiş görünce: “Bu, Rabbimin ihsan ve lütfudur. Şükür mü edeceğim yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak için yaptı. Kim de şükrederse, kendi yararına şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, şüphesiz benim Rabbim (kimseye muhtaç olmayan, her şeyin kendisine muhtaç olduğu) Ğaniy, (cömert, ihsanı bol olan) Kerîm’dir.”

(Neml 40)

Harun Yıldırım Meali:

Kitaptan (Allah tarafından verilmiş) bir ilmi olan kimse ise: Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm, dedi. (Süleyman) onu (melikenin tahtını) yanıbaşına yerleşmiş olarak görünce: Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, çok kerem sahibidir.

(Neml 40)

Hasan Basri Çantay:

Nezdinde kitabdan bir ilim olan (zat). "Ben, dedi, gözün sana dönmeden (gözünü yumub açmadan) evvel onu sana getiririm". Vaktaki (Süleyman) onu yanında durur bir halde gördü, "Bu, dedi, Rabbimin fazl (-u lutf) ündendir. Şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim, beni imtihan etdiği içindir (bu). Kim şükrederse kendi faidesinedir. Kim de nankörlük ederse şübhe yok ki Rabbim (onun şükründen) tamamen müstağnidir, (hem O) hakkıyle kerem saahibidir".

(Neml 40)

Hayrat Neşriyat Meali:

Yanında kitabdan bir ilim bulunan zât (Âsaf bin Berhıya): “(Senin) göz açıp kapaman (esnâsında, henüz nazarın) sana dönmeden önce, ben onu sana getiririm” dedi.(1)(Süleymân) birden onu (o tahtı) yanına yerleşivermiş olarak görünce: “Bu, Rabbimin bir lütfudur! Tâ ki şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni imtihân ediyor! Hâlbuki kim şükrederse, o takdirde ancak kendisi için şükreder; kim de nankörlük ederse, artık şübhesiz ki Rabbim, Ganî (hiçbir şeye muhtaç olmayan)dır, Kerîm (çok cömert olan)dır” dedi.*

(Neml 40)

Hubeyb Öndeş Meali: /

Kendisinin katında, kitaptan bir bilgi bulunan, "Ben, senin göz kapağını hareketinin dönmesinden[gözünü kırpmandan] önce onu sana getiririm." dedi. [Süleyman], onun [kürsünün] yanında bulunduğunu görünce "Bu, RAB'bimin -beni sınaması için [verdiği]- ikramındandır : şükür mü edeceğim? Yoksa nankörlük edip [nimeti] görmezden mi geleceğim? Kim şükrettiyse, sadece kendi benliği için şükreder; kim, nankörlük edip [nimeti] görmezden geldiyse [bilsin ki] kesinlikle RAB'bim mutlaka zengindir, çok değerlidir." dedi.

(Neml 40)

Hüseyin Atay Meali:

Kitap ilmine sahip olan biri dedi ki: "Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm." Süleyman tahtı hemen yanında yerleşmiş görünce: "Bu, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınayan Rabbimin bolluğundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur; ve nankörlük eden de! Doğrusu, Rabbim varlıklıdır, cömerttir" dedi.

(Neml 40)

İbni Kesir Meali:

Nezdinde kitabdan bir bilgi bulunan da dedi ki: Gözünü açıp kapamadan ben, onu sana getiririm. Süleyman tahtı yanına yerleşivermiş görünce dedi ki: Bu, Rabbımın lutfundandır. Şükür mü yoksa küfür mü edeceğim diye beni sınamak içindir. Kim şükrederse; ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de küfrederse; muhakkak ki Rabbım; Gani'dir, Kerim'dir.

(Neml 40)

İlyas Yorulmaz Meali:

Kitaptan bilgisi olan birisi “Sen gözünü açıp kapayıncaya kadar ben o tahtı sana getiririm” dedi. Sonra tahtı yanında konulmuş olarak görünce “Bu Rabbimin bana, şükredecek miyim yoksa inkar mı edeceğim? Diye, beni denemek için verdiği lütuflarından bağışlarından birisi. Kim Rabbine şükrederse, kendisi için şükretmiş olur. Kimde inkar ederse bilsin ki Rabbim çok cömert ihtiyaçsız olandır.“

(Neml 40)

İskender Ali Mihr Meali:

Kitaptan ilmi olan kişi (Hızır A.S): “Ben onu, sen gözünü açıp kapamadan önce sana getiririm.” dedi. (Süleyman A.S) böylece onun yanında (önünde) durduğunu görünce: “Bu Rabbimin bir fazlıdır (lütfudur), ben şükredecek miyim yoksa küfür (nankörlük) mü edeceğim diye beni imtihan etmek için.” dedi. Ve kim şükrederse sadece kendi nefsi için şükreder. Ve kim küfrederse o taktirde muhakkak ki benim Rabbim Gani'dir, Kerim'dir.

(Neml 40)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

Kendinde Kitap bilgisi olan biri de dedi: «Sen gözünü açıp kapamadan onu ben sana getiririm.» Süleyman o tahtı yanıbaşmda duruyor görünce dedi: «Bu çalabımın bir vergisidir. Bununla beni kesenkes sınayor. Bakalım Ona şükür mü edeceğim, yoksa Onu tanımazlık mı edeceğim diye, işte herkim Allah'a şükredecek olursa o kendi özü için şükretmiş olur. Herkim de Allah'ı tanımazlık edecek olursa o da kendi özü için tanımazlık etmiş olur. Çünkü benim çalabım kendine yeticidir, açık ellidir.»

(Neml 40)

Kadri Çelik Meali:

Kendi yanında kitaptan bir ilim olan biri de dedi ki: “Ben, (gözünü açıp kapamadan) onu sana getirebilirim.” Derken (Süleyman) onu kendi yanında durur vaziyette görünce dedi ki: “Bu Rabbimin fazlındandır; O'na şükredecek miyim, yoksa nankörlük mü edeceyim diye beni denemekte olduğu için (bu olağanüstü olay gerçekleşti). Kim şükrederse, artık o kendisi için şükretmiştir; kim de nankörlük ederse, gerçekten benim Rabbim hiç bir şeye karşı ihtiyacı olmayandır, yücedir.

(Neml 40)

Mahmut Kısa Meali:

Orada, Peygamber olarak “kitap ilmine sahip tek kişi olan Süleyman İfrit’e: Demek sen o tahtı daha ben yerimden kalkmadan getirebilirsin öyle mi? “Ben ise onu sen gözünü açıp kapatıncaya kadar sana getirebilirim!” dedi. Süleyman daha sözünü bitirmeden, taht yanlarında beliriverdi. Süleyman, onu yanı başında duruyor görünce, “Bu, verdiği nimetlere karşışükredip etmeyeceğimi sınamak için Rabb’imin bahşetmiş olduğu lütuflardandır. Her kim şükrederse, yalnızca kendi iyiliği için şükretmiş olur; kim de nankörlük ederse, doğrusu Rabb’im Ğanî’dir, hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç değildir, Kerim’dir, sonsuz lütuf ve kerem sahibidir.”

(Neml 40)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

Malumatı kitaptan olan biri de: " Ben onu sana, daha gözünü açıp kapamadan getiririm" der Lahzasında Süleyman, Belkıs'ın tahtını yanında görünce: "Bu Rabbimden bir lütuftur" der. Ne yapacağım, şükür mü edeceğim nankörlerden mi olacağım? diye beni sınamak içindir. Eğer kim şükrederse kendi faydasınadır. Kim de şükür etmeyip nankörlük ederse eğer, Muhakkak ki Rabbim tamamen onun şükründen müstağnidir. Hiç bir şeye ihtiyacı yoktur.

(Neml 40)

Mehmet Türk Meali:

Yanında kitaptan bir ilim1 bulunan (Süleyman2) da: “Sen gözünü açıp kapamadan, ben onu sana getiririm,” dedi. (Süleyman) o (tahtı) yanında durur vaziyette görünce: “Bu,3 şükür mü, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin (verdiği) bir lütuftur. Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük edene gelince Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, O çok cömerttir.” dedi.*

(Neml 40)

Muhammed Celal Şems Meali:

(İlâhî) Kitab’ın bilgisine sahip olan biri dedi ki: “Senin (düşmanı) gözetleyen birliğin (kelime sınırda düşmanların hareketlerini gözetlemek gayesiyle görevlendirilen askerî birlik yahut da şerefli elçiler demektir) sana geri dönmeden önce, ben onu sana getiririm.” Sonra (Süleyman) onun yanıbaşına konulduğunu görünce dedi ki: “Bu mutlaka Rabbimin lütfu (sonucudur.) Şükür mü yoksa nankörlük mü göstereceğim diye, O beni denemek üzere (böyle yaptı.) Kim şükrederse kendi yararına şükreder. Kim nankörlük ederse (bilsin ki,) Rabbim doygun ve çok kerem eyleyendir.

(Neml 40)

Muhammed Esed Meali:

(Buna karşılık) vahiyle bilgilendirilmiş olan kişi: "Bana kalırsa" dedi, "ben onu, göz açıp kapayıncaya kadar sana getireceğim!" Ve onu gerçekten önünde görünce, "Benim şükür mü edeceğim yoksa nankörlük mü göstereceğim konusunda beni denemek üzere Rabbimin bahşettiği lütf(un bir belirtisi,) bu! Bununla birlikte (Allah'a) şükreden kişi, yalnızca kendi iyiliği için şükretmiş olur; nankörlük yapan kişi ise, (bilsin ki,) Rabbim hem sınırsız cömert hem de mutlak manada kendine yeterlidir!"

(Neml 40)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

Kitabın bilgisine sahip olan biri; "Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm." dedi. Süleyman, tahtı yanına yerleşivermiş görünce; "Bu, şükür mü edeceğim yoksa iyilik bilmezlik mi edeceğim diye beni sınayan rabbimin sunumundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur; fakat iyilik bilmezlik eden bilsin ki, rabbim zengindir, cömerttir," dedi.

(Neml 40)

Mustafa Çavdar Meali:

Bu arada kitaptan ilim sahibi olan kimse kalkıp: “Ben onu sana göz açıp kapayıncaya kadar getiririm” Dedi. Süleyman tahtın huzuruna gelmiş olduğunu görünce: “İşte bu bana Rabbimin lütfu ve ihsanıdır. Şükür mü, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınıyor. Gerçek şu ki kim şükrederse, ancak kendisi için şükreder, ama kim de nankörlük ederse, iyi bilsin ki Rabbim onun şükrüne muhtaç değildir. O çok cömerttir”

Bknz: (4/147) - (14/7) - (14/34) - (100/6)

(Neml 40)

Mustafa Çevik Meali:

38-40 Süleyman, elçilerin ülkelerine dönmelerinin ardından, Sebe melikesinin kendisi ile görüşmek üzere geleceğini düşündüğü için maharetli sanatkârlarını toplayıp onlara dedi ki: “Siz ey becerikli sanatkârlarım! Melike ve adamları gönülden teslim olmak üzere bize gelinceye kadar, içinizden hanginiz onun tahtının aynısını yapıp bana getirebilirsiniz?” Bunun üzerine Süleyman’ın hizmetinde olan yabancı mahir bir zanaatkâr (sanatkâr), Süleyman’a, “Ben sana onu, sen oturduğun yerden kalkmadan yapar getiririm, çünkü bu konuda kabiliyetli, bilgili ve güçlü biriyim.” dedi. Orada bulunan ve kitabı bilgilerle donanımlı başka biri de Süleyman’a, “Ben o tahtı sana göz açıp kapayıncaya kadar kısa bir zamanda yapar getiririm.” dedi. Ve bir süre sonra da tahtı yapıp Süleyman’ın önüne getirdi. Süleyman onu görünce “Bunu görüp yaşamak da bana Rabbimin bir lütfudur. Rabbim beni bahşettiği güç ve nimetlerle kendisine şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye sınıyor? Her kim Allah’a teslim olarak yaşarsa kendisine iyilik, kim de O’ndan yüz çevirirse kendisine kötülük yapmış olur. Allah hiç kimsenin şükrüne muhtaç değildir. O, dünya hayatında herkese karşı çok cömerttir. Mü’minlere karşı şefkatli ve merhametlidir.” diyerek dua etti.

(Neml 40)

Mustafa İslamoğlu Meali:

Kendisinde vahiyden bir bilgi bulunan kimse "Ben" dedi, "sana onu gözünü açıp kapayıncaya kadar getiririm!" Derken, onu önünde kurulu bir biçimde görünce dedi ki: "Rabbimizin mahza bir lütfu bu; şükür mü nankörlük mü edeceğim diye beni sınıyor. Oysa ki şükreden kendi iyiliği için şükretmiş olur. Ama kim de nankörlük ederse, iyi bilsin ki Rabbim kendi kendine yetendir, (mahlukata karşı da) sınırsız cömerttir."

(Neml 40)

Osman Okur Meali:

O kitaptan bilgisi olan kişi dedi ki; “Sen gözünü açıp kapamadan onu sana getiririm.” Süleyman arşı yanı başında, sapasağlam görünce; "bu Rabbimin ikramıdır" dedi. Beni denemek için dir; şükürmü edeceğim, yoksa nankörlük mü? Kim şükrederse şükrünün faydasını görür. Kim de nankörlük ederse bilsin ki, Rabbimin kimseye ihtiyacı yoktur, O, iyilik sahibidir.”

(Neml 40)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

Yanında kitaptan bir ilim bulunan zât da dedi ki: «Ben onu sana daha kendine gözün dönmeden getiririm.» Vaktâ ki (Hazreti Süleyman) Onu (tahtı) yanında karargir olmuş gördü, dedi ki: «Bu Rabbimin fazlındandır, tâ ki beni imtihan etsin ki, şükür mü ederim, yoksa küfran-ı nîmette mi bulunurum ve her kim şükrederse ancak kendi nefsi lehine şükreder. Ve kim de küfran-ı nîmette bulunursa, şüphe yok ki, Rabbim ganîdir, kerîmdir.»

(Neml 40)

Ömer Öngüt Meali:

Kitap'tan ilmi olan kimse (Hızır) ise: “Sen gözünü açıp kapamadan, ben onu sana getiririm. ” dedi. Süleyman, tahtı yanı başına yerleşivermiş görünce dedi ki: “Bu Rabbimin lütfundandır. Şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni imtihan etmek istiyor. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, muhakkak ki Rabbim müstağnidir, kerem sahibidir. ”

(Neml 40)

Ömer Sevinçgül Meali:

Kendisinde kitaptan bir ilim bulunan biri de, “Onu sana göz kırpışından daha kısa bir sürede getiririm” dedi. Süleyman, tahtı yanında görünce, “Bu, Rabbimizin lütuflarından biridir. Şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü diye beni sınamak istiyor. Kim şükrederse kendi lehine eder. Kim de nankörlük ederse bilsin, Rabbim sınırsız zengindir, cömerttir.”

(Neml 40)

Sadık Türkmen Meali:

Yanında kitaptan ilim bulunan birisi, dedi ki: “Göz kapağın sana dönmeden önce ben onu sana getiririm.” (Süleyman) onu yanında kurulmuş olarak gördüğü zaman, dedi ki: “Bu benim ne yapacağımı açığa çıkarmak için, Rabbimin bir bağışıdır. Şükür mü edeceğim yoksa nankörlük mü edeceğim? Şükreden kimse kendisi için şükreder ancak. Gerçeği kabul etmeyen nankör kimseye gelince; Rabbim şüphesiz zengindir, bol bol ikramda bulunandır.”

(Neml 40)

Seyyid Kutub Meali:

Kutsal Kitap kaynaklı bilgisi olan biri ise «Gözünü açıp kapamadan o tahtı sana getireyim» dedi. Süleyman tahtı önünde yere konmuş görünce, «Bu, şükür mü edeceğim yoksa, nankörce mi davranacağım diye beni sınavdan geçirmek isteyen Rabbimin bana yönelik bir lütfudur. Kim şükrederse kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, yüce Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur ve bağışı karşılıksızdır.» dedi.

(Neml 40)

Suat Yıldırım Meali:

Ama nezdinde, kitaptan ilim olan bir zat da: "Ben, sen gözünü açıp kapamadan onu getirebilirim" der demez, Süleyman, Kraliçenin tahtının yanıbaşında durduğunu görünce: "Bu, Rabbimin lütuflarındandır. Bu şükür mü edeceğim, yoksa nankörlerden mi olacağım? diye beni sınamak içindir. Şükreden sadece kendi lehine olarak şükreder. Nankörlük eden ise bilmelidir ki Rabbim onun şükründen müstağnidir, şükrüne ihtiyacı yoktur, ihsan ve keremi boldur."

(Neml 40)

Süleyman Ateş Meali:

Yanında Kitaptan bir ilim bulunan kimse de: "Sen gözünü açıp yummadan ben onu sana getirebilirim." dedi. (Süleyman) tahtı yanına yerleşmiş görünce dedi ki: "Bu, Rabbimin lutfundandır. (Kendisine) şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak istiyor. Şükreden kendisi için şükretmiş olur; nankörlük edene gelince, Rabbim zengindir (onun şükrüne muhtaç değildir), kerimdir (çok ikram sahibidir, yücedir)."

(Neml 40)

Süleymaniye Vakfı Meali:

O kitaptan bilgisi olan kişi dedi ki; "Sen gözünü açıp kapamadan onu sana getiririm." Süleyman arşı yanı başında, sapasağlam görünce; "bu Sahibimin ikramıdır" dedi. Beni denemek içindir; şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü? Kim şükrederse şükrünün faydasını görür. Kim de nankörlük ederse bilsin ki, Sahibimin kimseye ihtiyacı yoktur, o, iyilik sahibidir."

(Neml 40)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

Kitab'ı bilen birisi: "Sen gözünü açıp kapayıncaya kadar onu sana getirebilirim" dedi. Süleyman koltuğu karşısında görünce: "Bu, Rabbimin bir lütfudur. Şükür mü edeceğim, nankörlük mü edeceğim diye beni sınamaktadır. Kim şükrederse, kendi iyiliği için şükretmiş olur. Ama kim nankörlük ederse bilsin ki, Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, çok lütufkârdır" dedi.

(Neml 40)

Şaban Piriş Meali:

Kitap'tan bir bilgiye sahip olan kimse ise: -Ben gözünü açıp kapayıncaya kadar onu sana getiririm, dedi. Süleyman o anda tahtı yanında görünce, -Bu Rabbimin lütfundandır. Şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü yapacağım diye beni deniyor. Kim şükrederse, ancak kendisi için şükreder, kim de nankörlük ederse, Rabbim onun şükrüne muhtaç değildir. O çok cömerttir, dedi.

(Neml 40)

Talat Koçyiğit Meali:

Kendisinde kitaptan bir ilim bulunan kimse ise demişti ki: "Ben onu sana, gözünü açıp kapamadan getiririm." Nitekim Süleyman, o anda tahtın, yanında durduğunu görünce, "buna, şükür mü edeceğim.yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak için Rabbımın bir lütfudur. Kim şükrederse, yalnız kendisi için şükretmiş olur; kim de nankörlük ederse şurası bir gerçektir ki, Rabbım onun şükrüne muhtaç değildir; çok kerem sahibidir."

(Neml 40)

Tefhimul Kuran Meali:

Kendi yanında kitaptan ilmi olan biri, dedi ki: «Ben, (gözünü açıp kapamadan) onu sana getirebilirim.» Derken (Süleyman) onu kendi yanında durur vaziyette görünce dedi ki: «Bu Rabbimin fazlındandır, O'na şükredecek miyim, yoksa nankörlük edecek miyim diye beni denemekte olduğu için (bu olağanüstü olay gerçekleşti). Kim şükrederse, artık o kendisi için şükretmiştir, kim de nankörlük ederse, gerçekten benim Rabbim Gani (kimseye ve hiç bir şeye karşı ihtiyacı olmayan)dır, Kerim olandır.

(Neml 40)

Ümit Şimşek Meali:

Kitaptan bir bilgiye sahip olan bir zat ise, “Sen gözünü açıp kapayıncaya kadar ben onu sana getiririm” dedi. Süleyman tahtı yanı başına konmuş görünce, “Bu Rabbimin lütfundandır,” dedi. “Şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü diye beni sınıyor. Şükreden, kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Rabbimin ihtiyacı hiç yok, lütuf ve keremi ise pek çoktur.”

(Neml 40)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Kendinde Kitap'tan bir ilim olan kişi de şöyle dedi: "Ben onu sana, gözünü açıp yumuncaya kadar getiririm." Derken Süleyman, tahtı, yanında kurulmuş görünce şöyle konuştu: "Rabbimin lütfundandır bu. Şükür mü edeceğim, nankörlük mü diye beni denemek istiyor. Esasında, şükreden, kendisi lehine şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse bilsin ki, Rabbim Gani'dir, cömerttir."

(Neml 40)