37. Saffat Suresi / 145.ayet

Derken biz onu baygın ve bitkin bir halde ıssız bir sahile attık.

Bknz: (37/139)»(37/147)(54/48)»(54/50)

Mustafa Çavdar Meali

Saffat 145 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Derken onu ıssız bir yere çıkardık ve o, hastaydı da.

(Saffat 145)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

Sonunda bitkin bir durumdayken Onu çıplak bir yere (sahile) attık.

(Saffat 145)

Abdullah Parlıyan Meali:

Ama balığın karnında bizi andı, tesbih etti biz de O'nu hasta bir halde, gölgesiz boş bir yere bıraktık.

(Saffat 145)

Adem Uğur Meali:

Halsiz bir vaziyette kendisini dışarı çıkardık.

(Saffat 145)

Ahmet Hulusi Meali:

Biz Onu hasta (yıpranmış - sağlıksız) olarak çıplak arazide (kuvvelerin bilinmediği bir ortamda) bıraktık.

(Saffat 145)

Ahmet Tekin Meali:

Biz onu hasta, halsiz bir halde, bir açık alana çıkardık.

(Saffat 145)

Ahmet Varol Meali

Biz de onu, hasta bir halde çıplak boş bir alana attık.

(Saffat 145)

Ali Bulaç Meali:

Sonunda o hasta bir durumdayken çıplak bir yere (sahile) attık.

(Saffat 145)

Ali Fikri Yavuz Meali:

Hemen onu sahile attık, hasta idi.

(Saffat 145)

Ali Rıza Sefa Meali:

Sonunda, Onu, gücü tükenmiş bir durumda boş bir kıyıya attık.[381]

381)Yunus peygamberin kaçması ve çekilen kurada yitirdiği için balık tarafından yutulması ve sonunda Allah tarafından kurtarılması, Tevrat, Yunus 1:3,7,17 ve 2:1,2,10 ayetlerinde, şöyle yazılıdır: "Ne var ki, Yunus, Rabbin önünden Tarşiş'e kaçmaya kalkıştı. Yafa'ya indi ve Tarşiş'e giden bir gemi buldu. Rab'den uzaklaşmak için Tarşiş'e doğru yola çıktı. Sonra, denizciler, şöyle dedi: ‘Gelin kura çekelim; bakalım bu bela kimin yüzünden başımıza geldi?' Kura çektiler; Yunus'a düştü. Rab, Yunus'u yutmak için büyük bir balık hazırladı. Yunus, üç gün üç gece bu balığın karnında kaldı. Balığın karnından, Allahı Rabbe, şöyle yakarışta bulundu: ‘Ya Rab! Sıkıntı içinde sana yakardım; beni yanıtladın. Ölüler diyarının bağrından yardım istedim; sesimi işittin.' Rab, balığa buyruk verdi ve balık Yunus'u karaya kustu."

(Saffat 145)

Ali Ünal Meali:

Ama Biz O’nu ağaçsız, çıplak bir sahile attık; o anda bitkin bir haldeydi.

(Saffat 145)

Bahaeddin Sağlam Meali:

Fakat Biz onu, hasta olarak boş bir yere attık.

(Saffat 145)

Bayraktar Bayraklı Meali:

Onu bitkin bir halde açık araziye attık.

(Saffat 145)

Bekir Sadak Meali:

Onu ıssız bir sahile çıkardık; bitkin bir halde idi.

(Saffat 145)

Besim Atalay Meali:

Hemen bir kıra bıraktık onu, o hasta idi !

(Saffat 145)

Celal Yıldırım Meali:

Onu çıplak bir sahile attık, hasta idi.

(Saffat 145)

Cemal Külünkoğlu Meali:

Derken biz onu hasta bir hâlde sahile çıkardık.

(Saffat 145)

Diyanet İşleri Eski Meali:

Halsiz bir halde iken kendisini sahile çıkardık.

(Saffat 145)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

Derken biz onu hasta bir halde sahile attık.

(Saffat 145)

Diyanet Vakfı Meali:

Halsiz bir vaziyette kendisini dışarı çıkardık.

(Saffat 145)

Edip Yüksel Meali:

Onu çöl gibi bir sahile attık, yorgun ve bitkin...

(Saffat 145)

Elmalılı Orjinal Meali:

Hemen biz onu alana attık hasta idi

(Saffat 145)

Elmalılı Yeni Meali:

Hemen Biz onu hasta bir halde bir alana çıkardık,

(Saffat 145)

Erhan Aktaş Meali:

Sonunda, onu bitkin bir halde ıssız bir yere attık.

(Saffat 145)

Gültekin Onan Meali:

Sonunda o hasta bir durumdayken çıplak bir yere (sahile) attık.

(Saffat 145)

Hakkı Yılmaz Meali:

Sonra Biz, o fikir sancısı çekerken o'nu sahile attık, o'nu bunalımdan kurtardık.

(Saffat 145)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

O, hasta bir hâldeyken onu boşluğa/sahile attık.

(Saffat 145)

Harun Yıldırım Meali:

Halsiz bir vaziyette kendisini dışarı çıkardık.

(Saffat 145)

Hasan Basri Çantay:

İşte biz onu, kendisi de hasta olarak, açık bir yere (çıkarıb) bırakdık.

(Saffat 145)

Hayrat Neşriyat Meali:

Bunun üzerine kendisi hasta bir hâlde iken onu (ağaçsız bir) alana attık.

(Saffat 145)

Hubeyb Öndeş Meali: /

Ardından onu, sağlıksız bir halde iken çıplak alana (sahile) attık.

(Saffat 145)

Hüseyin Atay Meali:

Hasta bir durumdayken kendisini karaya çıkardık.

(Saffat 145)

İbni Kesir Meali:

Rahatsız bir halde iken Biz, onu açıklık bir yere attık.

(Saffat 145)

İlyas Yorulmaz Meali:

Biz onu bitkin bir durumda boş bir sahile attık.

(Saffat 145)

İskender Ali Mihr Meali:

Bunun üzerine onu, bitkin (hasta) bir halde boş bir alana (sahile) attık.

(Saffat 145)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

İşte Biz onu hasta olarak çorak bir yere bıraktık.

(Saffat 145)

Kadri Çelik Meali:

Sonunda o hasta bir durumdayken onu çıplak bir yere (sahile) attık.

(Saffat 145)

Mahmut Kısa Meali:

Nihâyet Yunus tövbe edince, onu hasta ve bitkin bir hâlde, bitki örtüsü olmayan ıssız bir sahile attık.

(Saffat 145)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

Fakat balık karnında bizi andı. Onu hasta halde, çıplak çorak bir yere, sahile atmışızdır.

(Saffat 145)

Mehmet Türk Meali:

Sonunda Biz, onu rahatsız bir durumdayken ıssız bir yere çıkarttık.

(Saffat 145)

Muhammed Celal Şems Meali:

Sonra onu çok hasta bir halde geniş bir alana çıkardık.

(Saffat 145)

Muhammed Esed Meali:

ama biz o'nu manevi çöküntü/iç huzursuzluğu içinde ıssız bir kıyıya çıkarttık,

(Saffat 145)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

Bir süre sonra biz onu bitkin bir halde çıplak bir araziye çıkarmıştık.

(Saffat 145)

Mustafa Çavdar Meali:

Derken biz onu baygın ve bitkin bir halde ıssız bir sahile attık.

Bknz: (37/139)»(37/147) - (54/48)»(54/50)

(Saffat 145)

Mustafa Çevik Meali:

145-148 Daha sonra Biz Yunus’u bitkin bir vaziyette sahile attırdık, güneşten korunması için de başına geniş yapraklı bir ağaç diktik. Kendini toparlayınca da onu tekrar umudunu kesip terk ettiği ve nüfusu da yüz binden fazla olan kavmine gönderdik, o da kavmini tekrar yaratılış sebepleri olan hakikate çağırmaya devam etti. Bu sefer kavmi ona inanıp, davete iman ederek yaşamaya başladı. Biz de onları dünya nimetlerinden bol bol yararlandırdık.

(Saffat 145)

Mustafa İslamoğlu Meali:

Sonunda Biz onu bitkin bir halde ıssız ve çorak bir kıyıya çıkarttık;

(Saffat 145)

Osman Okur Meali:

Halsiz bir halde iken kendisini sahile çıkardık.

(Saffat 145)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

Artık O'nu kendisi hasta olduğu halde bir açık yere atıverdik.

(Saffat 145)

Ömer Öngüt Meali:

Onu çıplak bir sahile attık, o hasta idi.

(Saffat 145)

Ömer Sevinçgül Meali:

‘Yalvardı, bizi andı, biz de yakarısını kabul ettik.’ Onu hasta bir hâlde sahile atıverdik.

(Saffat 145)

Sadık Türkmen Meali:

Biz onu çorak bir yere/sahile attık, hasta-bitkin bir halde iken!

(Saffat 145)

Seyyid Kutub Meali:

Biz de onu halsiz bir durumda ağaçsız çıplak bir yere attık.

(Saffat 145)

Suat Yıldırım Meali:

Derken Biz onu ağaçsız çıplak bir sahile attık, o bitkin bir halde idi.

(Saffat 145)

Süleyman Ateş Meali:

(Ama balığın karnında bizi andı, tesbih etti, biz de) Onu hasta bir halde ağaçsız, çıplak bir yere attık.

(Saffat 145)

Süleymaniye Vakfı Meali:

Sonra onu açık bir alana attık; hastaydı.

(Saffat 145)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

Ama onu bitkin bir halde sahile çıkardık.

(Saffat 145)

Şaban Piriş Meali:

Ama biz onu bitkin (hasta) olduğu halde bir yere çıkardık.

(Saffat 145)

Talat Koçyiğit Meali:

145-146 Buna rağmen biz onu, hasta olduğu halde boş bir yere çıkarmış üzerine de (gölgelik olarak) geniş yapraklı bir ağaç bitirmiştik.

(Saffat 145)

Tefhimul Kuran Meali:

Sonunda o hasta bir durumdayken onu çıplak bir yere (sahile) attık.

(Saffat 145)

Ümit Şimşek Meali:

Sonra onu hasta halde boş bir araziye attık.

(Saffat 145)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Bir süre sonra onu, çıplak araziye attık. Hastalanmıştı.

(Saffat 145)