34. Sebe Suresi / 32.ayet

Büyüklük taslayanlar zayıf bıraktıklarına:
– Size doğru yol rehberi Kuran geldikten sonra sizi ondan zorla biz mi alıkoyduk? Hayır, asıl suçlu sizsiniz, derler.

Bknz: (2/166)»(2/167)(33/66)»(33/68)

Mustafa Çavdar Meali

Sebe 32 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Ululuk satanlarsa aşağılık sanılanlara biz mi derler, sizi doğru yoldan çıkardık, o doğru yol, size bildirildikten sonra? Hayır, siz suçlusunuz.

(Sebe 32)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

(Bunun üzerine) Müstekbir (ve mücrim yöneticiler), müstaz’af (halk kesimine dönerek) şöyle diyecekler: “Size hidayet (rehberi Kur’an ve hakikat önderi peygamber) geldikten (Hakka ve hayra davet edildikten) sonra, biz mi sizi ondan (İslam’ın adalet nizamından zorla) çevirip alıkoyduk? Hayır! (Bozuk fikirlerimizi ve bâtıl fiillerimizi bile bile hidayet yolunu değil, bizi tercih edip seçtiniz, sevdiniz ve desteklediniz...) Aslında siz mücrim (suçlu ve hain) kimselerdiniz!..”

(Sebe 32)

Abdullah Parlıyan Meali:

Büyüklük taslayanlar, aciz ve zayıf sayılanlara: “Nasıl olur, doğru yol size açıkça gösterildikten sonra, biz mi sizi zorla ondan alıkoyduk? Hayır, suçlu olan sizdiniz!” diyecekler.

(Sebe 32)

Adem Uğur Meali:

Büyüklük taslayanlar, zayıf sayılanlara (kıyamet gününde): Size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik? Bilakis siz suç işliyordunuz, derler.

(Sebe 32)

Ahmet Hulusi Meali:

Kibirli önderleri de, kendilerine tabi olan zavallılara: "Size gelen hakikatten sizi biz mi alıkoyduk? Hayır, siz suçlusunuz!"

(Sebe 32)

Ahmet Tekin Meali:

Diğer taraftan, büyüklük taslayan zorba, güç ve iktidar sahipleri, temel hak ve hürriyetleri kısıtlanmış, baskıcı, zâlim idareler altında ezilen halka: “Size hidayet rehberi, Kur'ân ve peygamber geldikten sonra, sizi ondan biz mi çevirdik? Hidayete ermenize engel tedbirler mi aldık? Bilâkis siz de, İslâm'a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçuna iştirak eden, küfürde ısrar eden kimselersiniz.” derler.*

(Sebe 32)

Ahmet Varol Meali

Büyüklenenler de zayıf düşürülenlere derler ki: "Size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi alıkoyduk? Hayır siz kendiniz suçlular idiniz."

(Sebe 32)

Ali Bulaç Meali:

Büyüklük taslayanlar, za'fa uğratılan (müstaz'af)lara dediler ki: "Size hidayet geldikten sonra, sizi biz mi ondan alıkoyduk? Hayır, siz (zaten) suçlu, günahkarlardınız."

(Sebe 32)

Ali Fikri Yavuz Meali:

Büyüklük taslıyanlar, düşüklere (cevab olarak şöyle) derler: “- Size hidayet geldikten sonra, sizi ondan biz mi çevirdik? Hayır, siz kendiniz suçlu idiniz.”

(Sebe 32)

Ali Rıza Sefa Meali:

Büyüklük taslayanlar, güçsüz olanlara, şöyle derler: "Doğru yol size geldikten sonra, sizi, ondan biz mi alıkoyduk? Hayır, siz, suçluydunuz!"

(Sebe 32)

Ali Ünal Meali:

Diğerleri üzerinde haksız yere hakimiyet kurup onları ezenler, zillet içinde onlara itaat eden ezilmişlere, “Hidayet size geldikten sonra biz sizi ondan zorla mı geri çevirdik? Hayır, asıl siz kendiniz günahkâr suçlulardınız.” diye cevap verirler.

(Sebe 32)

Bahaeddin Sağlam Meali:

(Dünyaca) büyüklenmiş olanlar, zayıf bırakılanlara: “Hidayet size geldikten sonra, biz mi size engel olduk? Hayır, siz kendi kendinize suç işlediniz.” derler.

(Sebe 32)

Bayraktar Bayraklı Meali:

Büyüklük taslayanlar, güçsüz durumda olanlara, "Size, doğru geldikten sonra sizi biz mi ondan çevirdik? Tam tersine, siz suç işliyordunuz" diye cevap verecekler.

(Sebe 32)

Bekir Sadak Meali:

Buyukluk taslayanlar, gucsuz sayilanlara: «Size dogruluk rehberi geldikten sonra ondan sizi biz mi alikoyduk? Hayir; zaten suclu kimselerdiniz» derler.

(Sebe 32)

Besim Atalay Meali:

Böbürlenmiş olanlar, zayıf sanılanlara diyecekler ki: «Sizlere doğru yel göründükten sonra, sizi yoldan çıkardık mı? Hayır, siz günahlı idiniz

(Sebe 32)

Celal Yıldırım Meali:

Büyüklük taslayanlar, âciz ve zayıf olanlara, «size doğru yolu gösteren geldikten sonra biz mi sizi alıkoyduk ? Hayır, siz esasen suçlu günahkârlar idiniz,» derler.

(Sebe 32)

Cemal Külünkoğlu Meali:

Büyüklük taslayanlar, güçsüzlere: “Nasıl olur? Doğru yol size açıkça gösterildikten sonra biz mi sizi (zorla) ondan alıkoyduk? Hayır, suçlu olan sizdiniz!” derler.

(Sebe 32)

Diyanet İşleri Eski Meali:

Büyüklük taslayanlar, Güçsüz sayılanlara: "Size doğruluk rehberi geldikten sonra ondan sizi biz mi alıkoyduk? Hayır; zaten suçlu kimselerdiniz" derler.

(Sebe 32)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

Büyüklük taslayanlar, zayıf ve güçsüz görülenlere, "Size hidayet geldikten sonra, biz mi sizi ondan alıkoyduk? Hayır, suçlu olanlar sizlerdiniz" derler.

(Sebe 32)

Diyanet Vakfı Meali:

Büyüklük taslayanlar, zayıf sayılanlara (kıyamet gününde): Size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik? Bilakis siz suç işliyordunuz, derler.

(Sebe 32)

Edip Yüksel Meali:

Büyüklenenler, güçsüzleştirilen izleyicilerine, 'Size hidayet geldikten sonra biz mi sizi saptırdık? Hayır, suçlu olanlar sizdiniz,' derler.

(Sebe 32)

Elmalılı Orjinal Meali:

Diğer taraftan büyüklük taslıyanlar o zebun edilenlere şöyle demektedir: ya... Size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik, hayır siz kendiniz mücrimdiniz

(Sebe 32)

Elmalılı Yeni Meali:

Diğer taraftan büyüklük taslayanlar, zayıf düşürülenlere; "Ya, size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik? Hayır, siz kendiniz suçluydunuz!" diyecekler.

(Sebe 32)

Erhan Aktaş Meali:

Büyüklük taslayanlar, güçsüz bırakılmışlara: "Size doğru yol gösterildiğinde, sizi o yoldan biz mi alıkoyduk? Hayır! Siz zaten suçlu kimselerdiniz."[1] dediler.

1)Asıl suçlu siz kendinizsiniz.

(Sebe 32)

Gültekin Onan Meali:

Büyüklük taslayanlar, zaafa uğratılan (müstezaf)lara dediler ki: "Size hidayet geldikten sonra, sizi biz mi ondan alıkoyduk? Hayır, siz (zaten) suçlu, günahkarlardınız."

(Sebe 32)

Hakkı Yılmaz Meali:

Büyüklük taslayan kimseler, zayıf düşürülen kimselere: “Size kılavuz geldikten sonra, sizi ondan biz mi çevirdik? Tam tersi, siz kendiniz suçlular oldunuz” derler.

(Sebe 32)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

Müstekbirler, mustazaflara derler ki: “Hidayet size geldikten sonra, biz mi sizi ondan alıkoyduk? (Hayır, öyle değil!) Bilakis sizler, suçlu günahkârlardınız.”

(Sebe 32)

Harun Yıldırım Meali:

Büyüklük taslayanlar, zayıf sayılanlara (kıyamet gününde): Size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik? Bilakis siz suç işliyordunuz, derler.

(Sebe 32)

Hasan Basri Çantay:

Büyüklük taslayanlar zaif sayılanlara: "Size hidayet geldikden sonra, biz mi sizi ondan çevirdik? Hayır, siz kendiniz suçlu idiniz" der (ler).

(Sebe 32)

Hayrat Neşriyat Meali:

(O gün) büyüklük taslayanlar, o zayıf düşürülenlere der ki: “Size geldikten sonra sizi hidâyetten biz mi çevirdik? Bil'akis (siz kendiniz) günahkâr kimseler idiniz.”

(Sebe 32)

Hubeyb Öndeş Meali: /

Büyüklük taslamış olanlar, zayıf bırakılmış olanlara "Size gelmesinden sonra biz mi sizi (o) rehber'den çevirdik? Hayır! Siz, suçluydunuz!" dediler.

(Sebe 32)

Hüseyin Atay Meali:

Büyüklük taslayanlar güçsüz sayılanlara "Size doğruluk göstergesi geldikten sonra ondan sizi biz mi alıkoyduk? Hayır! Zaten suçlu kimselerdiniz" derler.

(Sebe 32)

İbni Kesir Meali:

Büyüklük taslayanlar da güçsüz sayılanlara dediler ki: Size hidayet geldikten sonra biz mi sizi ondan alıkoyduk? Bilakis siz, suçlular idiniz.

(Sebe 32)

İlyas Yorulmaz Meali:

Dünyada kendilerini büyük görenler zayıf bırakılmış olanlara “Size doğru yolu gösteren bir kitap geldikten sonra, ondan sizi biz mi alıkoyduk? Hayır hayır! Siz zaten günaha batmış suçlulardınız” derler.

(Sebe 32)

İskender Ali Mihr Meali:

Kibirlenenler, zaafa uğratılanlara: "Sizlere hidayet geldikten sonra, hidayetten sizleri biz mi engelledik? Hayır, siz (kendiniz) mücrimlerdiniz (suçlulardınız)." dedi(ler).

(Sebe 32)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

Büyüklük taslıyanlar da küçümsenenlere diyecekler: «Size doğru yol gösterilince sizi ondan biz mi alıkoyduk? Yok, suçlu olan siz kendinizsiniz.»

(Sebe 32)

Kadri Çelik Meali:

Büyüklük taslayanlar, zaafa uğratılanlara derler ki: “Size hidayet geldikten sonra, sizi biz mi ondan alıkoyduk? Hayır, siz (zaten) suçlu günahkârlardınız.”

(Sebe 32)

Mahmut Kısa Meali:

Büyüklük taslayanlar ise, güçsüz bırakılanlara, “Size doğru yolu gösteren Kur’an geldikten sonra, siz ona iman edecektiniz de biz mi sizi ondan zorla alıkoyduk? Hayır, siz zaten günah işleyen kimselerdiniz!” diye cevap verecekler.

(Sebe 32)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

Ezilenlere diğer taraftan kibirlenenler: "Size hidayet geldikten sonra biz mi alıkoyduk? Hayır. Bizim bu konuda bir suçumuz yok. Bu sizin tercihiniz. Siz zaten günahkarsınız."diyecekler.

(Sebe 32)

Mehmet Türk Meali:

Büyüklük taslayanlar1 da zayıflara: “Size hak yol gösterildikten sonra, sizi ondan biz mi alıkoyduk? Hayır, (esas) suçlu sizsiniz.” derler.*

(Sebe 32)

Muhammed Celal Şems Meali:

Kibirlenenler zayıf bırakılanlara, “Hidayet size geldikten sonra (ona inanmaktan,) biz mi sizi alıkoyduk? Aksine siz kendiniz suçluydunuz,” diyecekler.

(Sebe 32)

Muhammed Esed Meali:

Küstahça böbürlenenler ise güçsüzlere: "Nasıl olur? Doğru yol size açıkça gösterildikten sonra biz mi sizi (zorla) ondan alıkoyduk? Hayır, suçlu olan sizdiniz!" diyeceklerdir.

(Sebe 32)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

Büyüklük taslayanlar da güçsüzlere derler ki; "Siz doğru yolu buldunuz da biz mi sizi yoldan çevirdik? Tersine siz kendiniz suç işliyordunuz."

(Sebe 32)

Mustafa Çavdar Meali:

Büyüklük taslayanlar zayıf bıraktıklarına: – Size doğru yol rehberi Kuran geldikten sonra sizi ondan zorla biz mi alıkoyduk? Hayır, asıl suçlu sizsiniz, derler.

Bknz: (2/166)»(2/167) - (33/66)»(33/68)

(Sebe 32)

Mustafa Çevik Meali:

31-33 Kendilerini hakikati inkâra şartlandırmış olanlar, “Biz bu Kur’an’ın da, ondan önceki kitapların da Allah katından gönderilmiş olduklarına inanmıyoruz.” diyorlar. Şimdi böyle diyenleri Hesap Günü Rabbinizin huzurunda el pençe divan durup da birbirlerini suçlarken bir görsen. O Gün dünya hayatlarında zayıf ve yönetilen durumunda olanlar, gücü elinde bulunduran müşrik önderlerine “Bizi buraya ve bu duruma siz düşürdünüz. Bizi saptırmasaydınız biz de mü’min kimselerden olurduk.” diyecekler. Kibirli ve azgın yöneticileri de onlara: “Sizler Allah adına yapılan davete uymak istediniz yahut uydunuz da, biz mi zorla vazgeçirdik? Hayır, sizler de inkâra yatkındınız, bu yüzden de seçiminizi bu doğrultuda kullandınız, onun için suçu kendinizde arayın.” diyecekler. Bunun üzerine güçsüzler, bu defa küstahça kibirlenip büyüklük taslayan önderlerine şöyle diyecekler: “Sizler gece gündüz, bizleri Allah’tan uzaklaştırmak ve kendinize kul köle yapmak için tuzaklar kurdunuz.” Nihayet her iki topluluk da kendilerini bekleyen cehennem azabını gördüklerinde, Allah adına yapılan davete uymamanın pişmanlığını yüreklerinin derinliğinde duyacaklar fakat O Gün pişmanlıklarının onlara hiçbir yararı olmayacak. Biz o müşrik önderlerin ve onlara uyanların boyunlarına kızgın demirden halkalar geçireceğiz. Bu ceza onların Allah’a nankörlük edip başkaldırmalarının adil olan karşılığıdır.

(Sebe 32)

Mustafa İslamoğlu Meali:

Büyüklük taslayanlar mustaz'aflara "Ne! Ayağınıza kadar gelen hidayetten sizi Biz mi mahrum ettik yani? Asla! Siz zaten günahı hayat tarzı haline getirmiştiniz!" diye cevap verecekler.

(Sebe 32)

Osman Okur Meali:

Büyüklük taslayanlar, güçsüz sayılanlara: (güdülenlere) "Size doğruluk rehberi geldikten sonra ondan sizi biz mi alıkoyduk? Hayır; zaten suçlu kimselerdiniz" derler.

(Sebe 32)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

Kendilerini büyük görmüş olanlar da zayıf sayılmış olanlara der ki: «Biz mi sizi hidâyetten alıkoyduk, size geldiği vakit? Hayır. Siz günahkârlar idiniz.»

(Sebe 32)

Ömer Öngüt Meali:

Büyüklük taslayanlar ise zayıf sayılanlara (kendilerine tâbi olanlara): "Size hidayet geldi de, sizi ondan biz mi çevirdik? Hayır, kendiniz suçlu idiniz. " derler.

(Sebe 32)

Ömer Sevinçgül Meali:

Büyüklük taslayanlar da güçsüz sayılanlara, “Size doğruluk rehberi geldikten sonra ondan sizi biz mi zorla alıkoyduk! Hayır! Siz zaten suçlu kimselerdiniz!” derler.

(Sebe 32)

Sadık Türkmen Meali:

Büyüklük taslayanlar da horlanıp zayıf düşürülenlere dediler ki: “Size geldikten sonra, hidayetten (doğru yoldan) sizi, biz mi çevirdik/engelledik? Zaten kendiniz suçlular idiniz.”

(Sebe 32)

Seyyid Kutub Meali:

Kendini beğenmiş elebaşları da güdülenlere derler ki; «Size doğru yola ilişkin mesaj geldikten sonra biz mi sizleri o yoldan alıkoyduk? Aslında siz kendiniz suça girdiniz»

(Sebe 32)

Suat Yıldırım Meali:

Öte yandan dünyada iken kibirlenenler o zebun edilenlere, ezilenlere: "Size hidayet geldikten sonra, biz mi sizi ondan uzaklaştırdık. Bilakis, siz zaten suçlu kimselerdiniz!"

(Sebe 32)

Süleyman Ateş Meali:

Büyüklük taslayanlar da zayıf düşürülenlere dediler ki: "Size hidayet geldiği zaman sizi ondan biz mi engelledik? Hayır, zaten siz kendiniz suç işliyordunuz."

(Sebe 32)

Süleymaniye Vakfı Meali:

Büyüklük taslayanlar da etkisizleştirilmişlere şu cevabı verirler: "O doğruluk rehberi geldikten sonra sizi biz mi engelledik? Aslında siz, suça dalıp gitmiştiniz."

(Sebe 32)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

Büyüklük taslayanlar ise zayıflara: "Siz doğru yola girdiniz de biz mi engel olduk? Hayır; suçlu olan sizdiniz" derler.

(Sebe 32)

Şaban Piriş Meali:

Büyüklük taslamış olanlar da; sömürülenlere: -Size, doğruluk rehberi geldikten sonra biz mi engel olduk? Hayır, siz zaten suçlular idiniz, derler.

(Sebe 32)

Talat Koçyiğit Meali:

Büyüklük taslayanlar da, zayıf görülenlere şöyle derler: "Size hidayet geldikten sonra, sizin hidayete ermenize biz mi engel olduk? Hayır, siz zaten suçlu kimseler idiniz."

(Sebe 32)

Tefhimul Kuran Meali:

Büyüklük taslayanlar, za'fa uğratılan (müstaz'af)lara dediler ki: «Size hidayet geldikten sonra, sizi biz mi ondan alıkoyduk? Hayır, siz (zaten) suçlu günahkarlardınız.»

(Sebe 32)

Ümit Şimşek Meali:

Büyüklük taslayanlar da güçsüzlere derler ki: “Siz doğru yolu buldunuz da biz mi sizi yoldan çevirdik? Siz kendiniz mücrim olup çıkmıştınız.”

(Sebe 32)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Büyüklük taslayanları ise basit görülüp horlananlara şöyle derler: "Hidayet size geldikten sonra, sizi ondan biz mi geri çevirdik? Hayır, siz kendiniz günahkarlardınız!"

(Sebe 32)