32. Secde Suresi / 9.ayet
Secde 9 ayeti için diğer mealler.

Aşağıdaki bir mealin,
* Hatalı olduğunu düşünüyorsanız,
* Telif hakkı sahibiyseniz
(Yazar, Yayınevi vs. kurumsal e postası ile),
bize iletişim bölümünden ulaşabilirsiniz.
Abdülbaki Gölpınarlı Meali:
Sonra da onu tamamlamıştır, ona kabiliyet vermiştir ve ona ruhundan üfürmüştür ve size kulak, gözler ve gönüller halketmiştir; ne de az şükredersiniz.
(Secde 9)Abdullah-Ahmet Akgün Meali:
Sonra onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona (insana, Kendi) Ruhundan üfledi. Sizin için de kulaklar, gözler ve gönüller var etti. Ne az şükrediyorsunuz? (Ne nankör insanlarsınız!)
(Secde 9)Abdullah Parlıyan Meali:
Sonra ona, yaratılış amacına uygun bir şekil verip, kendi ruhundan üfler ve böylece sizi hem işitme, hem görme melekeleri, hem de düşünce ve duyularla donatır. Buna rağmen, ne kadar da az şükrediyorsunuz.
(Secde 9)Adem Uğur Meali:
Sonra onu tamamlayıp şekillendirmiş, ona kendi ruhundan üflemiştir. Ve sizin için kulaklar, gözler, kalpler yaratmıştır. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
(Secde 9)Ahmet Hulusi Meali:
Sonra onu (beyini, Esma manalarını açığa çıkaracak şekilde) tesviye etti (nöronların Esma özelliklerini açığa çıkartacak dalga boylarını değerlendirecek şekilde oluşturulması) ve onda kendi ruhundan nefhetti (nefh = üfleme içten dışadır; nefholan yani içten dışa yani beynin data boyutundan açığa çıkarılan Esma manalarının özellikleridir ki, varlık alemindeki "Allah'ın ruhu" diye işaret edilen de budur Allahu alem)... Sizin için sem' (algılama), basarlar (gözler - görme) ve FUADLAR (Esma mana özelliklerini beyne yansıtıcılar - kalp nöronları) oluşturdu... Ne az şükrediyorsunuz (değerlendiriyorsunuz)!
(Secde 9)Ahmet Tekin Meali:
Bir de, onu yaratılış amacına uygun olarak şekillendiren, rahmetiyle var ettiği düzenin bir bölümü olan ruhundan nûrânî dalgalar halinde onun bütün hücrelerine ruh yayarak hayat veren, onu bilinçlendiren, sizin için kulaklar, gözler, akıllar ve kalpler planlayıp yaratandır. Ne kadar az şükrediyorsunuz?*
(Secde 9)Ahmet Varol Meali
Sonra onu düzenli bir şekle soktu ve içine kendi ruhundan üfledi. Size kulaklar, gözler ve kalpler verdi. Çok az şükrediyorsunuz!
(Secde 9)Ali Bulaç Meali:
Sonra onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona ruhundan üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne az şükrediyorsunuz?
(Secde 9)Ali Fikri Yavuz Meali:
Sonra Allah onu (şeklini) düzeltip tamamladı ve bizzat kendi kudretinden ona ruh koydu. Sizin için kulaklar, gözler, kalbler yarattı. (Allah'ın size verdiği nimetlere karşı), şükrünüz pek az!...
(Secde 9)Ali Rıza Sefa Meali:
Sonra, onu biçimlendirip, Ruhundan üfledi; duyma yetisi, gözler ve duygular verdi. Ne denli az şükrediyorsunuz?[349]
349)Allah'ın, Ruhu'ndan üflemesi olgusu, bu ayetle birlikte 15:29 ve 38:72 ayetlerinde insanın yaratılışına yönelik olarak; 21:91 ve 66:12 ayetlerinde ise Meryem'e yönelik olarak bildirilmiştir. Kimi yorumcular, "Allah'ın, Ruhu'ndan üflemesi" olgusunun, "Allah'ın belirlediği ölçülerde bilgiyle donatılması" anlamında olduğunu öne sürmüşlerdir. Allah'ın, insanı biçimlendirip Ruhu'ndan üflemesi konusu, Tevrat, Yaratılış 2:7 ayetinde, şöyle yazılıdır: "Rab Allah, topraktan adamı yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece, adam, yaşayan can oldu."
Ali Ünal Meali:
Sonra da ona, (döllendiği ana rahminde) en uygun, en dengeli şekli verdi ve Kendi Ruhu’ndan üfledi; ve sizin için işitme duyusu, gözler ve (kalbin merkezinde) iç idrak lâtifeleri var etti. Ne de az şükrediyorsunuz!
(Secde 9)Bahaeddin Sağlam Meali:
Sonra o hücreyi düzenledi. Yani(*) ruhundan ona üfledi. Ve sizin için kulak, gözler ve duyular yaptı.(**) Ne kadar da az şükrediyorsunuz!*
(Secde 9)Bayraktar Bayraklı Meali:
Sonra ona güzel bir şekil verip kendi ruhundan üflemiştir. Size kulaklar, gözler ve kalpler vermiştir. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
(Secde 9)Bekir Sadak Meali:
(7-9) Yarattgi her seyi guzel yaratan, insani baslangicta camurdan yaratan, sonra onun soyunu, bayagi bir suyun ozunden yapan, sonra onu sekillendirip ruhundan ona ufleyen Allah'tir. Size kulaklar, gozler, kalbler verilmistir. Oyleyken, pek az sukrediyorsunuz.
(Secde 9)Besim Atalay Meali:
Sonra da, düzeyleyip, ona kendi ruhundan üflemiştir de; sizlere kulak verdi, göz verdi, yürek verdi, azdır şükredeniniz
(Secde 9)Celal Yıldırım Meali:
Sonra da düzeltip kılığına soktu ve kendi ruhundan ona üfledi de (böylece) size işiten kulaklar, gören gözler, anlayan kalbler var kıldı. Buna rağmen ne de az şükrediyorsunuz!
(Secde 9)Cemal Külünkoğlu Meali:
7,8,9. O, yarattığı her şeyi en güzel şekilde yaratan ve (ilk) insanı yaratmaya da çamurdan başlayandır. Sonra onun neslini bir nutfeden, hakir bir suyun özünden çoğaltandır. Sonra ona biçim verip, kendi ruhundan üfleyen ve sizin için kulaklar, gözler ve kalpler (gönüller) yaratandır. (Buna rağmen) ne kadar az şükrediyorsunuz?
(Secde 9)Diyanet İşleri Eski Meali:
7,8,9. Yarattığı her şeyi güzel yaratan, insanı başlangıçta çamurdan yaratan, sonra onun soyunu, bayağı bir suyun özünden yapan, sonra onu şekillendirip ruhundan ona üfleyen Allah'tır. Size kulaklar, gözler, kalbler verilmiştir. Öyleyken, pek az şükrediyorsunuz.
(Secde 9)Diyanet İşleri Yeni Meali:
Sonra onu şekillendirip ona ruhundan üfledi. Sizin için işitme, görme ve idrak duygularını yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
(Secde 9)Diyanet Vakfı Meali:
Sonra onu tamamlayıp şekillendirmiş, ona kendi ruhundan üflemiştir. Ve sizin için kulaklar, gözler, kalpler yaratmıştır. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
(Secde 9)Edip Yüksel Meali:
Sonra onu biçimlendirip ona ruhundan üfledi. Size işitme ve görme yeteneği ile beyinler verdi; siz pek seyrek şükrediyorsunuz.
(Secde 9)Elmalılı Orjinal Meali:
Sonra onu tesviye edib içine ruhundan nefh buyurdu ve sizin için o işitmeyi, o görmeleri ve gönülleri yaptı, siz pek az şükrediyorsunuz
(Secde 9)Elmalılı Yeni Meali:
Sonra onu düzenli bir şekle sokup, içine kendi ruhundan üfledi ve sizin için işitmeyi, o görmeleri ve gönülleri yaptı. Siz çok az şükrediyorsunuz!
(Secde 9)Erhan Aktaş Meali:
Sonra onu düzenledi ve ona ruhundan üfledi[1]. Size duyma yetisi, görme yetisi ve fuad[2] verdi. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
1)Ruh, esas itibarıyla "can" demektir. Ruh sözcüğü; "can", vücuda hayat veren cevher" demektir. Ne var ki Kur'an, ruh sözcüğünü vahiy anlamında kullanmaktadır. Zira vahiy, insana ve topluma hayat vermekte, insana ve topluma düzen vererek onları canlı ve diri tutmakta; onlara en iyi yaşantıyı sağlamanın yolunu göstermektedir. Ruh üfürme," bilgi ile bilgilendirmek demektir. Ruh üflenmesi, mecazi(değişmeceli) bir anlatımdır. Allah'ın gönderdiği vahiyle insana yol göstermesi, verdiği bilgi ile adeta ona hayat vermesi, onu en doğru şekilde yaşamaya yönlendirmesi anlamına gelmektedir. Ruh; diriltici, hayat verici, yol gösterici bilgiyi; üflemek te o bilginin aktarılması demektir.
2)"Fuad" sözcüğüne gönül veya kalp olarak anlam verilmektedir. Oysaki bu ve daha pek çok ayette yer alan ve "kalp" veya "gönül" olarak çeviriye konu olan "fuad" sözcüğü; kavramanın, idrak etmenin, düşünmenin, akletmenin organı, merkezi anlamındadır. Ayrıca gönül, yararlı olmak, bir şeye ilgi duymak ve sorumlu olmak gibi anlamları da bulunmaktadır.
Gültekin Onan Meali:
Sonra onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona ruhundan üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve yürekler (efideh) var etti. Ne az şükrediyorsunuz?
(Secde 9)Hakkı Yılmaz Meali:
Sonra onu düzeltip bir biçime soktu ve onu bilgilendirdi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Sahip olduğunuz nimetlerin karşılığını ne de az ödüyorsunuz?
(Secde 9)Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /
Sonra onu, tam bir şekilde düzene koyup ona ruhundan üfleyendir. Sizin için kulaklar, gözler ve kalpler yaratandır. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
(Secde 9)Harun Yıldırım Meali:
Sonra onu tamamlayıp şekillendirmiş, ona kendi ruhundan üflemiştir. Ve sizin için kulaklar, gözler, kalpler yaratmıştır. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
(Secde 9)Hasan Basri Çantay:
Sonra onu düzeltib tamamladı. İçine ruuhundan üfürdü. Sizin için kulaklar, gözler, gönüller yaratdı. Ne az şükredersiniz?
(Secde 9)Hayrat Neşriyat Meali:
Sonra onu (insan sûretinde) düzeltip içine kendi (yarattığı) rûhundan üfledi; hem sizin için kulaklar, gözler ve kalbler yaptı. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
(Secde 9)Hubeyb Öndeş Meali: /
Sonra, onu [insanı] düzenledi ve onun içine kendi ruhundan üfledi [hayat verdi]. Sizin için Duyma-algılama, bakışlar ve gönüller yaptı. Ne az teşekkür ediyorsunuz...
(Secde 9)Hüseyin Atay Meali:
7-9 Yarattığı her şeyi güzel yapan, insanı çamurdan yaratmaya başlayan, sonra onun soyunu, bayağı bir suyun ürününden yapan, sonra ona biçim verip ruhundan üfleyen O’dur. Size kulaklar, gözler, gönüller vermiştir. Öyleyken, pek az şükrediyorsunuz.
(Secde 9)İbni Kesir Meali:
Sonra onu düzeltip tamamlamış ve ruhundan ona üflemiştir. Size de kulaklar, gözler ve kalbler vermiştir. Ne de az şükrediyorsunuz.
(Secde 9)İlyas Yorulmaz Meali:
Sonra insanın şeklini tamamlamış, sonra kendi canlılığından ona can vermiştir. Sonra size kulak, göz ve kalp vermiştir. Ne kadar az şükrediyorsunuz?
(Secde 9)İskender Ali Mihr Meali:
Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem’î (işitme hassası), basar (görme hassası) ve fuad (idrak etme hassası) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz.
(Secde 9)İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:
Sonra onu düzene koydu, ona kendi ruhundan üfürdü. Sizin için kulaklar, gözler, gönüller de yarattı. Yine de pek az şükrediyorsunuz.
(Secde 9)Kadri Çelik Meali:
Sonra da onu düzeltip bir biçime sokmuş ve ona ruhundan üflemiştir. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etmiştir. Ne kadar az şükrediyorsunuz?
(Secde 9)Mahmut Kısa Meali:
Derken onu anne karnında, yaratılış amacına uygun biçimde düzenleyip şekillendirir, ona Kendi ruhundan hayat nefesi üfler ve böylece, ey insanlar, sizin için işiten kulaklar, gören gözler ve düşünen, hisseden gönüller yaratır. Fakat siz, bunca nîmetlere karşı ne kadar da az şükrediyorsunuz! Nitekim:
(Secde 9)Mehmet Ali Eroğlu Meali:
En son onu düzeltip bir biçime soktu ve ona ruhundan üfledi. Verdi size kulak, göz ve gönüller.
(Secde 9)Mehmet Türk Meali:
Daha sonra da onu düzenli bir şekle sokup, ona kendi rûhundan1 üfleyen (de Odur). (Ey insanlar!) Size kulak, gözler ve gönüller var eden (Allah’a) ne kadar da az şükrediyorsunuz?*
(Secde 9)Muhammed Celal Şems Meali:
Sonra onu (en olgun kuvvetlerle) tamamladı ve ona Kendi ruhundan üfledi. Sizin için kulaklar, gözler ve yürekler var etti. Ancak siz hiç şükretmezsiniz.
(Secde 9)Muhammed Esed Meali:
sonra ona (yaratılış) amacına uygun bir şekil verip Kendi ruhundan üfler; ve (böylece, ey insanoğlu,) sizi hem işitme ve görme (melekeleri) hem de düşünce ve duygularla donatır, (Buna rağmen) ne kadar da az şükrediyorsunuz!
(Secde 9)Mustafa Cemil Kılıç Meali:
Sonra ona bir biçim verdi ve ona ruhundan üfledi. Ve sizin için kulaklar, gözler ve kalpler yarattı. Oysa siz ne kadar da az şükrediyorsunuz.
(Secde 9)Mustafa Çavdar Meali:
Sonra onun yaratılış amacını gerçekleştirecek bir donanıma sahip kılarak ona kendi ruhundan (Vahyinden) üfledi ve bu çerçevede sizi işitme, görme ve düşünme yetenekleriyle donattı. Bu nimetlerin hakkını ne kadar da az vererek şükrediyorsunuz.Bknz: (23/78) - (27/73) - (67/23)
(Secde 9)Mustafa Çevik Meali:
7-10 Allah yarattığı her şeyi en güzel şekilde ve yerli yerinde yaratmıştır. İnsanı da çamurdan yaratmaya başlamış, sonra onu özü su olan bir tohuma döndürüp, insan neslinin üremesinin yasasını ona bağlamıştır. Ardından da onu yaratılışının amacını gerçekleştirecek organlarla donatıp, şeklini verip yarattığı ruhtan üfledi (fıtrat nakşetti). Sizin için görecek gözler, gerçekleri işitecek kulaklar ve düşünüp de gerçeği akledip hissedebilecek kalpler yaratan Allah’a ne kadar azınız şükrediyorsunuz? İnsanların çoğu Allah’ın yarattığı bunca nimetleri görmelerine, O’nun ilmine ve kudretine şahit olmalarına, gerçekleri duymalarına rağmen akıllarını kullanıp da, Allah’ın insanı ölümünden sonra yeniden diriltebileceğini düşünmüyorlar. Onlar aslında buna inanmamakla Allah’a hesap vermekten kurtulabileceklerini sanıyorlar.
(Secde 9)Mustafa İslamoğlu Meali:
Daha sonra onu yaratılış amacını gerçekleştirecek bir donanıma sahip kılarak Kendi ruhundan üflemiştir; derken sizi hem işitme ve görme, hem de duygu ve düşünce yetenekleriyle donatmıştır: ne kadar da azınız şükrediyor.
(Secde 9)Osman Okur Meali:
(7-9) Yarattığı her şeyi güzel yaratan, insanı başlangıçta çamurdan yaratan, sonra onun soyunu, bayağı bir suyun özünden yapan, sonra onu şekillendirip ruhundan ona üfleyen (yani can veren) Allah'tır. Size kulaklar, gözler, anlayış kapasitesi verilmiştir. Öyleyken, pek az şükrediyorsunuz.
(Secde 9)Ömer Nasuhi Bilmen Meali:
Sonra onu düzeltti ve içerisine ruhundan üfürdü ve sizin için işitmeyi ve gözleri ve gönüIleri yarattı. Pek az şükredersiniz.
(Secde 9)Ömer Öngüt Meali:
Sonra onu düzeltip tamamladı. İçine ruhundan üfürdü. Sizin için kulaklar, gözler, gönüller verdi. Ne az şükrediyorsunuz!
(Secde 9)Ömer Sevinçgül Meali:
Sonra da, ona yaratılış amacına uygun bir biçim verdi, kendi ruhundan üfledi. Size kulaklar, gözler ve gönüller ‘duygular’ verdi. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!
(Secde 9)Sadık Türkmen Meali:
Sonra onu şekillendirdi ve (insanlar için yarattığı) ruhtan üfledi (ruhlarını bedenlerine giydirdi). Sizin için kulaklar (işitme özelliği), gözler (görme özelliği) ve kalpler (duygusal zekalar) var etti. Ne de az şükrediyorsunuz!
(Secde 9)Seyyid Kutub Meali:
Sonra ona biçim verdi, ona kendi ruhundan üfledi ve sizin için kulaklar, gözler ve gönüller yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz?
(Secde 9)Suat Yıldırım Meali:
Sonra ona en uygun şeklini verdi, ona ruhundan üfledi. Size kulaklar, gözler, gönüller verdi. Ne az şükrediyorsunuz!
(Secde 9)Süleyman Ateş Meali:
Sonra ona biçim verdi, ona kendi ruhundan üfledi. Ve sizin için kulak(lar), gözler ve gönüller yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
(Secde 9)Süleymaniye Vakfı Meali:
Sonra (organlarını tamamlamış) dengesini kurmuş ve ona ruhundan üflemiş[1]; (böylece) size dinleme, ileri görüşlü olma (basiret) yeteneği ve gönüller vermiştir. (Bu yetenekleri) Ne kadar az değerlendiriyorsunuz!
1) Ruh, Allah'ın emrinin içeriğidir.(Bkz:İsra 17/85). Ruhun bedene üflenmesi (sokulması) ile birlikte tüm özellikleri hayvanlarla aynı olan insan bedeninde oluşan yeni bir yapı, ayette açıkça bildirilmiştir. Bunlar basiret(uzak görüşlülük), dinleme (söz yoluyla bilgi aktarımı) ve gönül (duygusal / ruhsal yapı) özellikleridir. Hayvanlar görürler ancak basiretli değillerdir. Hayvanlar iletişim kurarlar ama dinleme (bir konu hakkında görüş alışverişi yapma, sohbet) özellikleri yoktur. Ayrıca gönül (duygusal yapı) de ruhun insana üflenmesi ile oluşan ve çok belirgin şekilde diğer canlılardan insanı ayıran bir özelliktir. Arapçası ‘fuad' olan gönül, duygusal yapı, sağduyu, vicdan gibi çok karmaşık ve tamamiyle insani özelliklerdir. Bugün bile bilim insanlarının üzerinde çok önemli çalışmalar yaptığı bu alan, ilginç bir biçimde Türkçe'de "RUH BİLİMİ", İngilizce'de "PSYCHOLOGY (psikoloji)" olarak isimlendirilmiştir. Ruhun varlığını temelde reddeden bu bilim dalının, hem Türkçe'de hem de diğer dillerde kendine isim verirken RUH kelimesinden (İngilizcesi psychic: ruhsal,ruhani) vazgeçememiş olması dikkate değer bir ikilemdir. Kendilerine isim verirken kullanıp, çalışmalarını yaparken yok saydıkları bu gerçek nedeniyle, bu alanda, tıp bilimin diğer sahalarına nispeten, aynı hız ve istikrarda bilimsel gelişmeler sağlanamamıştır. Oysa Kur'an, ruh bilimi konusunda çok sayıda bilgi (zikir) içermektedir. Ruh sağlığını korumanın en önemli yolunun kişinin fıtratını koruması (takva) olduğu ve bunun nasıl yapılacağı çok sayıda ayette bildirilmiştir. Yani Kur'an, ruh sağlığının tedavisinden önce korunmasını öğretir. Tedavi olarak ise Kur'an bilgisinin (zikirin) hayata geçirilmesini emreder. Allah, Kur'an'ın da bir ruh olduğunu (Şura 42/52), ve göğüslerimizde olan insan ruhuna şifa olduğunu (Yunus 10/57) bildirmektedir. Ruh bilimciler, mevcut çalışmalarına, Kur'an ayetlerini de dahil ettikleri takdirde, bu alanda çok daha ileri seviyelere gidilebilir. Ruh ve can'nın aynı şey olmadığını en belirgin şekilde bildiren ayet Zümer 39/42'dir. .
Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:
Sonra onu biçimlendirir ve ruhundan üfler; böylece sizi, duyan, gören ve düşünen varlıklar haline getirir. Buna rağmen ne kadar az şükrediyorsunuz?
(Secde 9)Şaban Piriş Meali:
Sonra ona şekil verip, canlandırdı. Size kulak, gözler ve gönüller verdi. Ne kadar az şükrediyorsunuz.
(Secde 9)Talat Koçyiğit Meali:
7-9 Her şeyin yaratılışını güzel yapan, insanı yaratışına çamurdan başlayan, sonra neslini hakîr bir sudan, bir meniden meydana getiren; sonra (organlarına) şekil veren, ruhundan ona üfleyen, öylece size kulaklar, gözler ve kalbler veren işte O'dur. Buna rağmen ne kadar az şükrediyorsunuz.
(Secde 9)Tefhimul Kuran Meali:
Sonra da onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona ruhundan üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne kadar az şükrediyorsunuz?
(Secde 9)Ümit Şimşek Meali:
Sonra ona güzel ve düzgün bir biçim verdi ve ruhundan üfledi.(4) Böylece size kulaklar, gözler, kalpler verdi. Fakat ne kadar az şükrediyorsunuz!*
(Secde 9)Yaşar Nuri Öztürk Meali
Sonra ona bir biçim verdi ve onun içine kendi ruhundan üfledi. Sizin için, işitme gücü, gözler ve gönüller vücuda getirdi. Ne kadar da az şükredersiniz!
(Secde 9)