26. Şuara Suresi / 100.ayet

Şimdi, artık ne bir şefaatçimiz var.

Bknz: (6/94)(7/53)

Mustafa Çavdar Meali

Şuara 100 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Artık ne şefaatçilerden bir şefaatçi var bize.

(Şuara 100)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

“Şimdi artık bizim için ne bir şefaatçi vardır,”

(Şuara 100)

Abdullah Parlıyan Meali:

Ama şimdi, ne bir arka çıkanımız var,

(Şuara 100)

Adem Uğur Meali:

"Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var".

(Şuara 100)

Ahmet Hulusi Meali:

"Şefaatçimiz de yok. "

(Şuara 100)

Ahmet Tekin Meali:

“Bak, bizim şefaat edenlerimiz yok.”

(Şuara 100)

Ahmet Varol Meali

Artık bizim şefaatçilerimiz yok.

(Şuara 100)

Ali Bulaç Meali:

"Artık bizim için ne bir şefaatçi var,"

(Şuara 100)

Ali Fikri Yavuz Meali:

Artık bizim için ne şefaatçılar var,

(Şuara 100)

Ali Rıza Sefa Meali:

"Artık, bizim için, ne bir ara bulucu var!"

(Şuara 100)

Ali Ünal Meali:

“Gayri bir şefaatçimiz de yok;

(Şuara 100)

Bahaeddin Sağlam Meali:

100, 101. “Artık bizim için, ne bir şefaatçi ne de sıcak (samimi) bir dost bulunur.”

(Şuara 100)

Bayraktar Bayraklı Meali:

- Cehennemde putlarıyla çekişerek şöyle derler: "Vallahi, biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; biz apaçık bir sapıklık içindeymişiz. Şimdi ne şefaatçimiz ne de bir dostumuz vardır.Keşke geriye dönüşümüz olsa da inananlardan olsak."

(Şuara 100)

Bekir Sadak Meali:

(96-102) Orada putlariyla cekiserek: «Vallahi biz apacik bir sapiklikta idik; cunku biz sizi alemlerin Rabbine esit tutmustuk; bizi saptiranlar ancak suclulardir; simdi sefaatcimiz, yakin bir dostumuz yoktur; keski geriye bir donusumuz olsa da inananlardan olsak derler.

(Şuara 100)

Besim Atalay Meali:

Ne bizi kollayan var

(Şuara 100)

Celal Yıldırım Meali:

(100-101) Artık (bugün için) ne şefaatçilerimiz vardır, ne de candan sıcak bir dostumuz...

(Şuara 100)

Cemal Külünkoğlu Meali:

100,101. “İşte bu yüzden artık bizim için ne şefaatçiler var, ne de yakın bir dost.”

(Şuara 100)

Diyanet İşleri Eski Meali:

96,97,98,99,100,101,102. Orada putlarıyla çekişerek: "Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak" derler.

(Şuara 100)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

"İşte bu yüzden bizim şefaatçilerimiz yok."

(Şuara 100)

Diyanet Vakfı Meali:

100, 101. Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var, ne de yakın bir dostumuz.

(Şuara 100)

Edip Yüksel Meali:

'Şimdi bizim ne şefaatçımız var.'

(Şuara 100)

Elmalılı Orjinal Meali:

Bak şimdi bizim için ne şefaatciler var

(Şuara 100)

Elmalılı Yeni Meali:

Bak şimdi bizim için ne şefaatçiler var,

(Şuara 100)

Erhan Aktaş Meali:

"Artık şefaat[1] edecek kimsemiz de yok."

1)Yardımcı olacak.

(Şuara 100)

Gültekin Onan Meali:

"Artık bizim için ne bir şefaatçi var."

(Şuara 100)

Hakkı Yılmaz Meali:

(96-102) Onlar, onun içinde birbirleriyle çekişirlerken dediler ki: “Vallahi biz, gerçekten apaçık bir sapıklık içinde idik. Çünkü biz sizi, âlemlerin Rabbi ile bir seviyede tutuyorduk. Ve bizi yalnızca o günahkârlar saptırdı. Artık bizim için yardımcılardan, torpilcilerden hiçbir kimse ve candan bir yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakın yoktur. Ah keşke bizim için bir geri dönüş olsaydı da biz de mü’minlerden olsaydık!”

(Şuara 100)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

“(Şimdi) bize şefaat edecek kimse de yoktur.”

(Şuara 100)

Harun Yıldırım Meali:

“Artık bizim için ne bir şefatçi var.”

(Şuara 100)

Hasan Basri Çantay:

Artık bizim için ne şefaatçiler (den bir kimse),

(Şuara 100)

Hayrat Neşriyat Meali:

100,101. “Şimdi artık bizim, ne şefâatçilerimiz, ne de yakın bir dostumuz vardır!”

(Şuara 100)

Hubeyb Öndeş Meali: /

(100-101) "Artık, şefaatçilerden bizim için [kimse] yoktur, sıcak bir arkadaş da yoktur."

(Şuara 100)

Hüseyin Atay Meali:

96-102 Cehennemde aralarında çekişerek derler ki: "Andolsun biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi aracımız da, içtenli bir dostumuz da yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak."

(Şuara 100)

İbni Kesir Meali:

Şimdi bize şefaat eden kimse yoktur.

(Şuara 100)

İlyas Yorulmaz Meali:

“Artık şu an bize yardım (şefaat) edebilecek kimse yok.”

(Şuara 100)

İskender Ali Mihr Meali:

Artık bizim için bir şefaatçi yoktur.

(Şuara 100)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

Şimdi ne bizi kayıracak biri var,

(Şuara 100)

Kadri Çelik Meali:

“Artık bizim için ne bir şefaatçi var…”

(Şuara 100)

Mahmut Kısa Meali:

Ama şimdi, ne bizi Allah’ın gazâbından kurtaracak şefaatçilerimiz var,

(Şuara 100)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

(100-101) Refakat edecek bize, ne bir şefaatçi var. Ne de bizim için candan bir dost vardır.

(Şuara 100)

Mehmet Türk Meali:

100,101. “Şimdi bizim ne bir arka çıkanımız var. Ne de bir candan dostumuz”.

(Şuara 100)

Muhammed Celal Şems Meali:

“Artık bizim için şefaatçiler yoktur.”

(Şuara 100)

Muhammed Esed Meali:

Ama şimdi ne bir arka çıkanımız var,

(Şuara 100)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

"Şimdi bizim bir kayırıcımız da yoktur."

(Şuara 100)

Mustafa Çavdar Meali:

Şimdi, artık ne bir şefaatçimiz var.

Bknz: (6/94) - (7/53)

(Şuara 100)

Mustafa Çevik Meali:

92-102 Cehennemi hak edenlere, “O peşine düşüp, kullukta kusur etmediğiniz ilahlarınız şimdi nerede? Bakalım onların kendilerine ya da size yardıma güçleri yetecek mi?” denilecek. Sonunda hem onlar hem de bilinçsizce onların peşlerinden gidenler, hep birlikte iblisin avanesi olarak cehennem ateşine atılacaklar. Ve orada birbirlerini suçlayarak, “Vallahi biz dünyada iken, büsbütün sapıklık içinde yaşamışız, sizin gibi yaratılmışların uydurduğu hayat nizamlarına uyup, sizi âlemlerin Rabbi ile bir tutmuştuk, dolayısı ile bizi siz saptırdınız, şirki, küfrü hayat nizamı halinde bize kabullendirdiniz. Fakat bugün ne bize arka çıkabiliyor, ne de dostluk gösterebiliyorsunuz. Keşke dünya hayatına tekrar dönme imkânımız olsa da, biz de Allah adına, peygamber ve kitaplarla yapılan davete iman edip teslim olanlardan olabilsek.” diyerek pişmanlık içinde kıvranacaklar.

(Şuara 100)

Mustafa İslamoğlu Meali:

gel gör ki, şimdi bize arka çıkan ne bir kimse var

(Şuara 100)

Osman Okur Meali:

Artık bizim şefaatçilerimiz yok.

(Şuara 100)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

«Artık bize ne şefaat edicilerden var.»

(Şuara 100)

Ömer Öngüt Meali:

“Şimdi artık bizim şefaatçilerimiz yoktur. ”

(Şuara 100)

Ömer Sevinçgül Meali:

“Şimdi bizi kurtaracak bir yardımcıdan yoksunuz.

(Şuara 100)

Sadık Türkmen Meali:

Artık bizim şefaatçilerimiz yoktur.

(Şuara 100)

Seyyid Kutub Meali:

Şimdi bizim bir şefaatçimiz yok.

(Şuara 100)

Suat Yıldırım Meali:

(96-102) Orada putlarıyla çekişirken şöyle derler "Vallahi de, tallahi de biz besbelli bir sapıklık içinde imişiz!" "Çünkü biz sizi Rabbülalemin ile bir tutuyorduk. Ama bizi saptıranlar da, o mücrimler oldu." "Şimdi artık ne şefaatçimiz var bizim, ne candan bir dostumuz!" "Ah! Ne olurdu, imkan olsa da dünyaya bir dönsek ve müminlerden olsaydık!"

(Şuara 100)

Süleyman Ateş Meali:

"Şimdi artık bizim ne şefa'atçilerimiz var",

(Şuara 100)

Süleymaniye Vakfı Meali:

Artık bizi ne kayıracak biri var,

(Şuara 100)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

(96-102) O Gün orada birbirlerini suçlayarak: "Allah şahit, biz, apaçık sapıklık içindeydik. Çünkü sizi âlemlerin Rabbiyle bir tutuyorduk. Ama bizi günahkar önderlerimiz saptırdı. Şimdi ne kurtulmamıza aracılık edecek biri var, ne de sâdık bir dostumuz... Keşke o hayata geri dönsek de iman edenlerden biri olsak" derler.

(Şuara 100)

Şaban Piriş Meali:

Şimdi, bir şefaatçimiz de yok..

(Şuara 100)

Talat Koçyiğit Meali:

"Bizim şimdi hiçbir şefaatçimiz yok."

(Şuara 100)

Tefhimul Kuran Meali:

«Artık bizim için ne bir şefaatçi var,»

(Şuara 100)

Ümit Şimşek Meali:

“Şimdi ne bir şefaatçimiz var bizim,

(Şuara 100)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

"Artık ne şefaatçilerimiz var,

(Şuara 100)