26. Şuara Suresi / 189.ayet

Neticede onu böyle yalanladılar ve onları kara bulutların kapladığı bir günün azabı yakalayıverdi. Gerçekten o azabın geldiği gün çok korkunç bir gündü.

Bknz: (7/91)»(7/93)

Mustafa Çavdar Meali

Şuara 189 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Derken onu yalanladılar da karanlık günün azabı helak etti onları; şüphe yok ki bu, o günün pek büyük bir azabıydı.

(Şuara 189)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

Nihayet onu yalanladılar, böylece onları o gölgelik (sandıkları gazap bulutları) gününün azabı yakalayıverdi. Gerçekten o, büyük (ve korkunç) bir günün azabıydı (ve bunu hak etmişlerdi).

(Şuara 189)

Abdullah Parlıyan Meali:

Böylece O'nu yalanlamış oldular ve bu yüzden, kopkoyu gölgelerle kaplı bir günün azabı, onları kıskıvrak yakaladı.

(Şuara 189)

Adem Uğur Meali:

Velhasıl onu yalancı saydılar da, kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. Gerçekten o, muazzam bir günün azabı idi!

(Şuara 189)

Ahmet Hulusi Meali:

Böylece Onu yalanladılar da bu yüzden o kararan günün şiddetli azabı onları yakaladı... Muhakkak ki o aziym bir sürecin azabı idi.

(Şuara 189)

Ahmet Tekin Meali:

Onu da yalanladılar. Onların işini gölgeli günün azâbı bitirdi. Hakikaten o büyük bir günün azâbı idi.

(Şuara 189)

Ahmet Varol Meali

Onu yalanladılar ve bunun üzerine kendilerini gölge gününün azabı yakaladı. Gerçekten o büyük bir günün azabıydı.

(Şuara 189)

Ali Bulaç Meali:

Sonunda onu yalanladılar, böylece onları o gölgelik gününün azabı yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabıydı.

(Şuara 189)

Ali Fikri Yavuz Meali:

Böylece Şuayb'ı tekzib ettiler de, (güneşin bunaltıcı sıcaklığından gölgelenmek için bulutun altında sığındıkları zaman, yakılıb mahvedildikleri) o gölge gününün azabı kendilerini yakalayıverdi. Gerçekten o büyük bir günün azabı idi.

(Şuara 189)

Ali Rıza Sefa Meali:

Böylece, Onu yalanladılar. Sonunda, Gölgelik Gün'ün cezası onları yakaladı. Aslında, Büyük Gün'ün cezasıydı.

(Şuara 189)

Ali Ünal Meali:

Hasılı, Şuayb’ı yalanladılar, ama sonuçta etrafı kapkara gölgelerin kapladığı o günde dehşetli bir felâket onları yakalayıverdi. Gerçekten çok müthiş bir gündü o felâket günü.

(Şuara 189)

Bahaeddin Sağlam Meali:

Bunun üzerine onlar, yine onu yalanlayınca, üzerlerine gölge yapan bir azap onları yakalayıverdi. Şüphesiz o, büyük bir günün azabı idi.

(Şuara 189)

Bayraktar Bayraklı Meali:

Bunun üzerine onu yalanladılar. Derken o gölge gününün çetin azabı onları yakıp yok etti. Şüphesiz o, korkunç bir günün azabı idi.

(Şuara 189)

Bekir Sadak Meali:

Ama onu yalanladilar. Bunun uzerine onlari bulutlu bir gunun azabi yakaladi. Gercekten o gun, azabi buyuk bir gundu.

(Şuara 189)

Besim Atalay Meali:

Onu, onlar yalanlayınca, hemen onları gölgeli bir günün azabı tuttu; bu, ulu bir günün azabı idi

(Şuara 189)

Celal Yıldırım Meali:

Buna rağmen onu yalanladılar. O sebeple gölge (yapan bulutun ortaya çıktığı) günün azabı onları yakalayıverdi. Şüphesiz ki bu büyük bir günün azabı idi.

(Şuara 189)

Cemal Külünkoğlu Meali:

(Eykeliler) Şuayb'ı yalanladılar. Bunun üzerine o gölge gününün azabı onları bastırıverdi. Gerçekten o, müthiş bir günün azabıydı.*

(Şuara 189)

Diyanet İşleri Eski Meali:

Ama onu yalanladılar. Bunun üzerine onları bulutlu bir günün azabı yakaladı. Gerçekten o gün, azabı büyük bir gündü.

(Şuara 189)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

Onlar Şu'ayb'ı yalanladılar. Derken gölge gününün azabı onları yakaladı. Şüphesiz o, büyük bir günün azabı idi.

(Şuara 189)

Diyanet Vakfı Meali:

Velhasıl onu yalancı saydılar da, kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. Gerçekten o, muazzam bir günün azabı idi!  *

(Şuara 189)

Edip Yüksel Meali:

Onu yalanladılar ve sonuç olarak Sayvan Gününün cezası kendilerini yakaladı; müthiş bir günün cezasıydı.

(Şuara 189)

Elmalılı Orjinal Meali:

Hasılı onu tekzib ettiler, kendilerini de o zulle gününün azabı alıverdi ki o cidden büyük bir günün azabı idi

(Şuara 189)

Elmalılı Yeni Meali:

Hülasa onu yalanladılar, kendilerini de o gölge gününün azabı yakalayıverdi. O cidden büyük bir günün azabı idi.

(Şuara 189)

Erhan Aktaş Meali:

Ne var ki onu yalanladılar. Bunun üzerine gölge gününün azabı onları yakaladı. Kuşkusuz o, büyük günün azabıydı.

(Şuara 189)

Gültekin Onan Meali:

Sonunda onu yalanladılar, böylece onları o gölgelik gününün azabı yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabıydı.

(Şuara 189)

Hakkı Yılmaz Meali:

Bunun üzerine o'nu yalanladılar da kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. Şüphesiz o büyük bir günün azabı idi.

(Şuara 189)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

Onu yalanladılar. Onları gölgeli günün azabı yakaladı. Şüphesiz ki o, büyük bir günün azabıydı.

(Şuara 189)

Harun Yıldırım Meali:

Velhasıl onu yalancı saydılar da, kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. Gerçekten o, muazzam bir günün azabı idi!

(Şuara 189)

Hasan Basri Çantay:

Hulasa: Onu tekzib etdiler de kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. Hakıykat bu, o günün büyük azabı idi.

(Şuara 189)

Hayrat Neşriyat Meali:

Böylece onu yalanladılar da kendilerini o gölge gününün azâbı yakalayıverdi. Gerçekten o, (dehşeti pek) büyük bir günün azâbı idi.(1)*

(Şuara 189)

Hubeyb Öndeş Meali: /

Derken, onu yalanladılar, ardından onları gölge gününün azabı yakaladı. Kesinlikle o, büyük bir günün azabıydı.

(Şuara 189)

Hüseyin Atay Meali:

Bunun üzerine onu yalanladılar, Bunun üzerine onları, gölge bir günün azabı yakaladı. Gerçekten o, azabı büyük bir gündü.

(Şuara 189)

İbni Kesir Meali:

Onu da yalanladılar ve onları bulutlu bir günün azabı yakaladı. Doğrusu o, büyük bir günün azabı idi.

(Şuara 189)

İlyas Yorulmaz Meali:

Onlar Şuayb'ı yalanladılar. Sonra karanlık bir günün azabı onları yakaladı. O azap büyük bir günün azabı idi.

(Şuara 189)

İskender Ali Mihr Meali:

Böylece onu tekzip ettiler (yalanladılar). Bunun üzerine, “gölge günün azabı” onları aldı (yakaladı). Muhakkak ki o, azîm günün (büyük bir günün) azabıydı.

(Şuara 189)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

Böylece onu yalancı saydılar da onları o bulutlu günün azabı çarptı. İşte o korkunç günün azabı bu idi.

(Şuara 189)

Kadri Çelik Meali:

Sonunda onu yalanladılar da böylece onları o gölgelik gününün azabı yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabıydı.

(Şuara 189)

Mahmut Kısa Meali:

Böylece onu yalanladılar. Bundan dolayı, o gölge gününün azâbı onlarıansızın, kıskıvrak yakalayıverdi! Sıcak bir günde, bir bulut gibi üzerlerine gelen azap ile helâk edildiler. Doğrusu bu, gerçekten de korkunç bir günün azâbıydı.

(Şuara 189)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

Reddettiler onu ve gölgelik günün azabı yakaladı onları. Gerçekten büyük bir azaptır.

(Şuara 189)

Mehmet Türk Meali:

Onlar, onu yalanladılar, gölge gününün1 azabı da kendilerini yok etti. Gerçekten o çok büyük bir günün azabı idi!2*

(Şuara 189)

Muhammed Celal Şems Meali:

Sonunda onu yalanladılar. Bunun neticesinde gölge yapan günün (helâk edici bulutlarının) azabı (gelip,) onları yakaladı. O, kesinlikle büyük bir günün azabıydı.

(Şuara 189)

Muhammed Esed Meali:

Böylece onu yalanlamış oldular; ve bu yüzden, (kopkoyu) gölgelerle kaplı bir günün azabı onları kıskıvrak yakaladı.

(Şuara 189)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

Böylece onu yalanladılar; bunun üzerine o gölgeli gününün azabı onları yakalayıverdi. O, gerçekten büyük bir günün azabıydı.

(Şuara 189)

Mustafa Çavdar Meali:

Neticede onu böyle yalanladılar ve onları kara bulutların kapladığı bir günün azabı yakalayıverdi. Gerçekten o azabın geldiği gün çok korkunç bir gündü.

Bknz: (7/91)»(7/93)

(Şuara 189)

Mustafa Çevik Meali:

Eykelileri, peygamberlerini yalanlayıp yaptığı çağrıya sırtlarını dönmeleri sebebi ile üzerlerini kara bulutların kapladığı bir gün, korkunç bir azapla cezalandırdık.

(Şuara 189)

Mustafa İslamoğlu Meali:

Neticede, onu işte böyle yalanladılar; bunun üzerine onları Gölge Günü'nün azabı yakalayıverdi; gerçekten de o pek korkunç bir günün azabıydı.

(Şuara 189)

Osman Okur Meali:

Böylece onu yalanlamış oldular; ve bu yüzden, (kopkoyu) gölgelerle kaplı bir günün azabı onları kıskıvrak yakaladı.

(Şuara 189)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

Velhasıl O'nu tekzîp ettiler. Derken onları ZuIle gününün azabı yakaladı. Şüphe yok ki o, pek büyük bir günün azabı olmuş idi.

(Şuara 189)

Ömer Öngüt Meali:

Amma onu yalanladılar. Bunun üzerine kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. Gerçekte o gün, azabı büyük bir gün idi.

(Şuara 189)

Ömer Sevinçgül Meali:

Onu da yalanladılar. Kendilerini bulutlu bir günün azabı yakaladı. Cidden çok büyük bir azap günüydü!

(Şuara 189)

Sadık Türkmen Meali:

Onu yalanladılar. Sonunda gölge gününün azabı onları yakaladı; gerçekten o büyük bir günün azabı idi!

(Şuara 189)

Seyyid Kutub Meali:

Eykeliler, Şuayb'i yalanladılar. Bunun üzerine «Yakar bulut günü» nün azabı yakalarına yapıştı. O gerçekten müthiş bir günün azabı idi.

(Şuara 189)

Suat Yıldırım Meali:

Hasılı onu yalancı saydılar. Bunun üzerine o gölge gününün azabı onları bastırıverdi. Gerçekten o, müthiş bir günün azabı idi.

(Şuara 189)

Süleyman Ateş Meali:

Onu yalanladılar, nihayet o gölge gününün azabı, kendilerini yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabı idi.

(Şuara 189)

Süleymaniye Vakfı Meali:

Onu yalancı yerine koydukları için o gölgeli günün azabı onları çarptı. O, korkunç bir günün azabıydı.

(Şuara 189)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

Böylece onu da yalanladılar. Ama koyu karanlıkla kaplı bir günde azaba uğradılar. Doğrusu o gün azap çok çetindi.

(Şuara 189)

Şaban Piriş Meali:

Onu yalanlamışlardı da, onları bulutlu bir günün azabı yakalamıştı. O, büyük günün azabı idi.

(Şuara 189)

Talat Koçyiğit Meali:

İşte onu böyle yalanlamışlar ve bu yüzden de bulutlu bir günün azabı onları yakalıyıvermişti. O, büyük bir günün azabı idi.

(Şuara 189)

Tefhimul Kuran Meali:

Sonunda onu yalanladılar, böylece onları o gölgelik gününün azabı yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabıydı.

(Şuara 189)

Ümit Şimşek Meali:

Onu yalanladılar. Ve o gölgeli günün azabı onları yakaladı. O gerçekten büyük bir günün azabı idi.

(Şuara 189)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Onu yalanladılar; bunun üzerine o gölgelik gününün azabı onları yakalayıverdi. O, gerçekten büyük bir günün azabıydı.

(Şuara 189)