10. Yunus Suresi / 49.ayet

De ki:
– Ben Allah’ın dilediğinden başka, kendim için herhangi bir zarar da fayda da sağlayamam. Zira her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri/vadeleri geldiği zaman ne bir saat geri alınır ne de bir saat ertelenir.

Bknz: (7/188)(72/21)

Mustafa Çavdar Meali

Yunus 49 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

De ki: Allah dilemedikçe kendimden bile bir zararı gidermeye, bir hayrı elde etmeye gücüm yetmez. Her ümmetin mukadder bir zamanı var. Mukadder zamanları geldi mi ne bir an geri kalırlar, ne bir an önce helak olurlar.

(Yunus 49)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

De ki: “Allah'ın dilemesi dışında, kendim için zarardan ve yarardan (hiçbir şeye) malik değilim. Her ümmetin bir eceli vardır. Onların ecelleri gelince, artık ne bir saat ertelenebilirler, ne öne alınabilirler.”

(Yunus 49)

Abdullah Parlıyan Meali:

Ey peygamber! De ki: Allah dilemedikçe, ben kendi kendime ne bir zararı önleyecek, ne de kendime bir yarar sağlayabilecek güçteyim. Her toplum için, bir süre belirlenmiştir; süreleri son bulunca, onu ne bir an geciktirebilirler, ne de çabuklaştırabilirler.

(Yunus 49)

Adem Uğur Meali:

De ki: "Ben kendime bile Allah'ın dilediğinden başka ne bir zarar ne de bir menfaat verme gücüne sahibim." Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldiği zaman artık ne bir saat geri kalırlar ne de ileri giderler.

(Yunus 49)

Ahmet Hulusi Meali:

De ki: "Nefsim için Allah'ın dilediği haricinde bir zarar ve bir faydaya malik değilim... Her ümmetin bir ömrü vardır... Yaşam süreleri tamam olduğunda, ne bir saat geri kalırlar ve ne de ileri giderler. "

(Yunus 49)

Ahmet Tekin Meali:

“Allah'ın sünnetinin, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellilerine uygun olanların dışında, ben kendime ne zarar verebilecek, ne fayda sağlayabilecek güce sahibim. Her millet (toplum, devlet, medeniyet) için bir vade belirlenmiştir. Vadeleri dolduğu zaman ne bir an erteleyebilirler, ne de öne alabilirler” de.*

(Yunus 49)

Ahmet Varol Meali

De ki: "Ben Allah'ın dilediğinden başka kendime herhangi bir zarar veya yarar dokunduramam. Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldiğinde ne bir saat öne alınırlar, ne de bir saat geriye bırakılırlar."

(Yunus 49)

Ali Bulaç Meali:

De ki: "Allah'ın dilemesi dışında, kendim için zarardan ve yarardan (hiç bir şeye) malik değilim. Her ümmetin bir eceli vardır. Onların ecelleri gelince, artık ne bir saat ertelenebilirler, ne öne alınabilirler.

(Yunus 49)

Ali Fikri Yavuz Meali:

(Ey Rasûlüm), de ki: “- Ben kendi kendime, Allah'ın dilediğinden başka, ne bir menfaate, ne de bir zarara sahip olamam.” Her ümmetin helâki için muayyen bir vakit (ecel) vardır. Artık bu ecel geldiği vakit, bir an geri de kalamazlar, ileride gidemezler.

(Yunus 49)

Ali Rıza Sefa Meali:

De ki: "Allah dilemedikçe, kendime bile, ne bir yitim ne de bir yarar verme gücüm yok. Her toplum için bir süre belirlenmiştir. Süreleri dolduğunda, artık, ne bir saat ertelenirler ne de öne alınırlar!"

(Yunus 49)

Ali Ünal Meali:

De ki: “Allah dilemedikçe ne ben kendimden bir zararı savabilirim, ne de kendime bir fayda sağlayabilirim. Her ümmet için takdir edilmiş bir süre vardır. Bu sürenin sonu geldiğinde onu ne bir an geciktirebilirler, ne de bir an öne alabilirler.

(Yunus 49)

Bahaeddin Sağlam Meali:

De ki: “Allah’ın dilediği dışında, kendim için ne bir zarar ne de yarara malik değilim. Her toplumun bir eceli vardır. Ecelleri geldiğinde bir an ne ertelenirler ne de öne alınırlar.”

(Yunus 49)

Bayraktar Bayraklı Meali:

De ki: "Ben kendime bile, Allah'ın istediği dışında ne bir zarar ne de bir fayda verme gücüne sahibim." Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldiği zaman, artık ne bir saat geri kalırlar ne de ileri giderler.

(Yunus 49)

Bekir Sadak Meali:

De ki: «Allah'in dilemesi disinda ben kendime bir fayda ve zarar verecek durumda degilim. Her ummet icin bir sure vardir; sureleri sona erince bir saat bile geciktirilmezler ve one de alinmazlar.»

(Yunus 49)

Besim Atalay Meali:

Onlar derler ki: «Gerçekseniz ne zaman bu vait?», Diyesin ki: «Kendim için, ben Allahın dilediği bir şeyden başka, ne bir zarara, ne de bir kâra sahip olurum? Her ümmetin belli bir zamanı var, ecelleri geldiğinde, ne bir saat gecikir, ne de öne geçerler»

(Yunus 49)

Celal Yıldırım Meali:

De ki: Ben —Allah'ın dilediğinden başka— kendi kendime ne bir zarara, ne de bir yarara mâlikim. Her ümmetin belirlenmiş bir süresi vardır, onların o süresi gelince ne bir ân geri kalırlar, ne de bir ân ileri geçerler.

(Yunus 49)

Cemal Külünkoğlu Meali:

De ki: “Allah dilemedikçe, ben kendime bile ne bir zarar, ne de fayda verme gücüne sahibim. Her milletin bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler ne de öne geçebilirler.” *

(Yunus 49)

Diyanet İşleri Eski Meali:

De ki: "Allah'ın dilemesi dışında ben kendime bir fayda ve zarar verecek durumda değilim. Her ümmet için bir süre vardır; süreleri sona erince bir saat bile geciktirilmezler ve öne de alınmazlar."

(Yunus 49)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

De ki: "Allah dilemedikçe, ben kendime bile ne bir zarar, ne de fayda verme gücüne sahibim. Her milletin bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler ne de öne geçebilirler."

(Yunus 49)

Diyanet Vakfı Meali:

De ki: «Ben kendime bile Allah’ın dilediğinden başka ne bir zarar ne de bir menfaat verme gücüne sahibim.» Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldiği zaman artık ne bir saat geri kalırlar ne de ileri giderler.

(Yunus 49)

Edip Yüksel Meali:

De ki: 'ALLAH'ın dilemesi dışında, ben kendime dahi ne bir zarar ne de bir yarar verme gücüne sahip değilim. Her toplumun bir süresi vardır. Süreleri bitince ne bir saat geciktirilir ne de öne alınırlar.

(Yunus 49)

Elmalılı Orjinal Meali:

De ki: ben kendi kendime Allahın dilediğinden başka ne bir menfeate ne de bir mazarrata malik değilim, her ümmet için bir ecel vardır, ecelleri geldiği vakıt artık bir saat geri de kalamazlar, ileri de gidemezler

(Yunus 49)

Elmalılı Yeni Meali:

(48-49) "Ne zamandır bu va'dedilen (azap); eğer doğru söylüyorsanız?" diyorlar. De ki: "Ben Allah'ın dilediğinin dışında kendi kendime ne bir yarar, ne de bir zarara malikim!" Her ümmetin bir eceli vardır; ecelleri gelince artık bir an geride kalamazlar, ileri de gidemezler.

(Yunus 49)

Erhan Aktaş Meali:

De ki: "Ben, kendime dahi Allah'ın dilediğinden başka ne bir yarar sağlama ne de bir zarar verme gücüne sahibim. Her ümmetin bir süresi vardır. Süreleri gelince ne bir saat öne alınırlar ne de geriye bırakılırlar.

(Yunus 49)

Gültekin Onan Meali:

De ki: "Tanrı'nın dilemesi dışında, kendim için zarardan ve yarardan (hiç bir şeye) malik değilim. Her ümmetin bir eceli vardır. Onların ecelleri gelince artık ne bir saat ertelenebilirler, ne öne alınabilirler."

(Yunus 49)

Hakkı Yılmaz Meali:

De ki: “Ben, Allah'ın dilediğinin dışında kendim için bir zarar ve bir yarara güç yetiremem.” Her önderli toplum için bir süre sonu vardır. Onların sürelerinin sonu gelince artık ne bir an erteleyebilirler, ne öne alabilirler.

(Yunus 49)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

De ki: “Allah’ın dilemesi dışında kendime ne bir zarar verebilirim ne de fayda sağlayabilirim. Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldiğinde ne bir saat/bir an onun gerisinde kalır ne de önüne geçebilirler.”

(Yunus 49)

Harun Yıldırım Meali:

De ki: “Allah’ın dilediğinden başka kendime ne bir zarar verebilirim ne de bir fayda sağlayabilirim. Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince, artık ne bir saat ertelenebilirler, ne öne alınabilirler.”

(Yunus 49)

Hasan Basri Çantay:

De ki: "Ben kendi kendime Allahın dilediğinden başka ne bir zarar, ne de bir faide (yapmıya) muktedir değilim. Her ümmetin (helakleri için mukadder) bir eceli vardır. Ecelleri geldiği zaman artık bir saat geri de kalamazlar, öne de geçemezler".

(Yunus 49)

Hayrat Neşriyat Meali:

De ki: “(Ben) kendim için dahi, Allah'ın dilemesi müstesnâ, ne bir zarar, ne de bir faydaya sâhibim!” Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldiği zaman, artık ne bir saat geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler!

(Yunus 49)

Hubeyb Öndeş Meali: /

"Ben kendi benliğim için herhangi bir zarara ve faydaya sahip değilim. Ancak Allah'ın tercih ettiklerine [sahibim]. Her bir topluluğa ait birer süre sonu vardır. Süre sonları geldiği zaman bir saat ertelemeyi isteyemezler, öne almayı da isteyemezler." de.

(Yunus 49)

Hüseyin Atay Meali:

De ki: "Allah’ın dilemesinin dışında ben kendime bir zarar verecek ve yarar sağlayacak durumda değilim. Her milletin bir süresi vardır. Onların süreleri geldiği zaman, bir an bile onu geciktiremezler ve öne de alamazlar.

(Yunus 49)

İbni Kesir Meali:

De ki: Allah'ın dilemesi dışında, ben; kendime bir fayda ve zarar verecek durumda değilim. Her ümmet için bir sure vardır. Sureleri gelince; ne bir an geciktirilir, ne de öne alınırlar.

(Yunus 49)

İlyas Yorulmaz Meali:

Onlara deki “Ben kendi nefsime, Allah dilemedikçe ne bir zarar, nede bir fayda verebilirim. Her toplum için belirlenmiş bir süre var. Bu süre dolduğunda ne bir saat geri bırakılır, nede bir saat öne alınabilir.”

(Yunus 49)

İskender Ali Mihr Meali:

De ki: “Allah’ın dilediği şey hariç, ben nefsime (kendime) bir fayda veya bir zarar vermeye malik değilim. Her ümmetin bir eceli vardır. Onların eceli geldiği zaman artık bir saat tehir edilmez ve öne alınmaz.”

(Yunus 49)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

De ki: «Allah dilemedikçe benim kendime ne bir zararım ne de bir yararım olabilir. Her topluluğun sonu vardır. Sonları gelince artık onlar ne bir göz kıpması kadar geri bırakılırlar ne de bir göz kıpması kadar ileri alınırlar.»

(Yunus 49)

Kadri Çelik Meali:

De ki: “Allah'ın dilemesi dışında ben kendime bir fayda ve zarar verecek durumda değilim. Her ümmet için bir süre vardır; süreleri sona erince artık ne bir saat geri kalırlar ne de ileri giderler.”

(Yunus 49)

Mahmut Kısa Meali:

Ey Peygamber! Bu câhillere de ki: “Ben size, ‘Bana inanmayanları azâba uğratacağım!’ demedim ki! Bilakis, Allah dilemedikçe, ben kendime bile herhangi bir zarar veya fayda verebilecek güce sahip değilim. Dolayısıyla, size vaad edilen azâbın ne zaman gerçekleşeceğini de bilemem. Fakat şunu söyleyebilirim ki, Allah ceza ve mükâfât vermekte acele etmez. Mesajını iyice anlamanız, üzerinde düşünmeniz için size bir süre daha mühlet verecektir. Çünkü Allah’ın değişmez yasalarına göre, her bireyin ve toplumun bir yaşam sınırı, bir helâk tarihi, yani bir eceli vardır. Bu süre gelinceye kadar da imtihân devam edecektir. Fakat o belirlenen süre bir de geldi mi, artık son pişmanlıkları fayda vermez ve helâk zamanını ne bir an geciktirebilir, ne de öne alabilirler!”

(Yunus 49)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

"Yüce Allah'ın dilemesi dışında ben kendimden bile bir zararı gideremem Üzerime bir hayrı elde etmeye de kesinlikle güç yetiremeyen birisiyim. Nitekim her ümmetin belli zamana kadar takdir edilmiş bir eceli vardır. Üzerlerine takdir olunca, ne bir saat ertelenebilir ne de önce çekilebilir.”

(Yunus 49)

Mehmet Türk Meali:

(Ey Muhammed!) Sen onlara: “-Allah dilemedikçe- ben kendime zarar da fayda da verme gücüne sahip değilim. Her ümmet için verilen bir süre vardır. Süreleri dolunca onlar, (o süreyi) bir an bile kısaltamadıkları gibi, uzatamazlar da.” de.

(Yunus 49)

Muhammed Celal Şems Meali:

De ki: “Allah’ın dilediğinden başka, ben kendime bile, ne bir zarar verebilirim, ne (de) yarar sağlayabilirim.” Her kavim için tayin edilen bir süre vardır. Onların süresi dolduğunda, ne bir an gerisinde kalabilirler, ne (de) ötesine geçebilirler.

(Yunus 49)

Muhammed Esed Meali:

(Ey Peygamber) de ki: "Allah dilemedikçe, ben kendim ne bir zararı önleyecek ne de kendime bir yarar sağlayabilecek güçteyim. Her ümmet için bir süre belirlenmiştir: süreleri son bulunca, onu ne bir an geciktirebilirler, ne de çabuklaştırabilirler".

(Yunus 49)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

De ki; "Allah'ın dilemesi dışında ben kendime bir yarar ya da zarar verecek durumda değilim. Her toplum için bir süre vardır. Süreleri sona erince bir saat bile geciktirilmez ve öne de alınmazlar."

(Yunus 49)

Mustafa Çavdar Meali:

De ki: – Ben Allah’ın dilediğinden başka, kendim için herhangi bir zarar da fayda da sağlayamam. Zira her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri/vadeleri geldiği zaman ne bir saat geri alınır ne de bir saat ertelenir.

Bknz: (7/188) - (72/21)

(Yunus 49)

Mustafa Çevik Meali:

48-49 Şimdiki müşrikler de geçmiştekiler gibi peygamber ve beraberindekilere, “Sizler doğru sözlü insanlarsınız, söyleyin bakalım bizi tehdit ettiğiniz azap ne zaman başımıza gelecekmiş.” diyerek alay ediyorlar. Sen onlara de ki: “Allah dilemedikçe ben de kendim için ne bir yarar sağlayabilirim, ne de başıma gelecek olan bir zararı önleyebilirim, her şey Allah’ın iradesine, O’nun dilemesine bağlıdır, her ümmetin Allah’ın yasaları ile belirlenmiş bir ömür süresi, eceli vardır. Süresi dolanın eceli ne bir an geciktirilir ne de süre dolmadan öne alınır.”

(Yunus 49)

Mustafa İslamoğlu Meali:

De ki: "Allah dilemedikçe, ben kendim için dahi ne yarar sağlayacak ne de zararı önleyecek bir güce sahibim. Her ümmet için belirlenmiş bir süre vardır; süreleri dolduğunda artık onu ne bir an erteleyebilirler, ne de öne alabilirler."

(Yunus 49)

Osman Okur Meali:

(Ey Nebi) de ki: "Allah, bende (tabiat üstü ) bir güç var etmedikçe kendim ne bir (manevi) zararı önleyecek ne de kendime (manevi) bir yarar sağlayabilecek güçteyim. Her ümmet için bir süre belirlenmiştir: süreleri son bulunca, onu ne bir an geciktirebilirler, ne de çabuklaştırabilirler".

(Yunus 49)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

De ki: «Ben kendi nefsim için Allah Teâlâ'nın dilediğinden başka ne bir zarara ve nede bir faideye mâlik olamam. Her ümmet için bir ecel vardır. Ecelleri geldiği vakit artık ne bir saat geri kalabilirler ve ne de ileri gidebilirler.»

(Yunus 49)

Ömer Öngüt Meali:

De ki: “Allah'ın dilemesi dışında ben kendime ne bir zarar, ne de bir menfaat verme gücüne sahip değilim. ” Her ümmetin (hayatlarının son bulacağı) belirli bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar, ne de öne geçebilirler.

(Yunus 49)

Ömer Sevinçgül Meali:

“Allah’ın dilemesi olmadıkça, ben kendi başıma ne bir zarar verebilirim, ne de bir fayda. Her topluluk için bir yaşama süresi vardır. Bu süre sona erdi mi, onu ne geri bırakabilirler, ne de öne alabilirler” de.

(Yunus 49)

Sadık Türkmen Meali:

De ki: “Ben kendime bile zarar veya fayda veremem. Ancak, Allah’ın dilemesine/izin vermesine bağlıdır. Her ümmetin (hak ettiği) bir sonu/eceli vardır. Ecelleri/sonları gelince, artık ne bir saat geriye alınabilirler ve ne de öne alınabilirler!”

(Yunus 49)

Seyyid Kutub Meali:

Onlara de ki; «Allah'ın dileği dışında benim kendime bile zarar ya da yarar dokundurmaya gücüm yetmez. Her ümmetin belirli bir yaşama süresi vardır. O süre dolunca, ne bir an geri bırakılırlar ve ne de bir an önceye alınırlar.»

(Yunus 49)

Suat Yıldırım Meali:

De ki: "Ben kendi kendime bile, Allah'ın dilediğinden başka ne bir zararı savma, ne de bir fayda sağlama imkanına sahip değilim. Her ümmetin belirlenmiş bir ömür süresi vardır. Artık o vadeleri gelince, onu ne bir saat ileri, ne de bir saat geri alamazlar."

(Yunus 49)

Süleyman Ateş Meali:

De ki: "Ben kendime dahi, Allah'ın dilediğinden başka, ne zarar, ne de yarar verme gücüne sahip değilim. Her ümmetin bir süresi vardır. Süreleri gelince ne bir an geri kalırlar, ne de ileri giderler."

(Yunus 49)

Süleymaniye Vakfı Meali:

De ki "Kendim için, zararlı veya yararlı bir iş yapmaya gücüm yetmez; Allah'ın koyduğu kanuna uyarsam başka[1]. Her toplumun (ümmetin) bir eceli vardır. Ne ecelleri gelince onu bir süre erteleyebilirler, ne de ecelleri gelmeden[2] onun gelmesini sağlayabilirler.[3]"

1)Nebimiz dahil hiç kimse, Allah'ın kanuna uymadan başarılı veya başarısız olamaz.
2)Biz bir şeyi irade etsek bile onu, Allah, ayrı bir varlık olarak yaratmadan hiçbir şey yapamayız. (Araf 7/54, Tekvir 81/29,Tevbe 9/51, Hadid 57/22)
3)Benzeşik (müteşabih ayetler) (Araf 7/34,Hicr 15/5, Yunus 10/49, Nahl 16/61, Müminun 23/43)

(Yunus 49)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

De ki: "Allah dilemedikçe ben kendime hiçbir fayda sağlayamam, bana gelecek bir zararı da önleyemem. Her toplumun bir süresi vardır. Bu süreyi ne uzatabilirler ne de kısaltabilirler."

(Yunus 49)

Şaban Piriş Meali:

De ki: -Allah'ın dilediğinden başka kendim için bir zarar da fayda da sağlayamam. Her ümmetin bir eceli vardır. Eceli geldiği zaman bir saat bile geri de bırakılmaz; ileri de alınmaz."

(Yunus 49)

Talat Koçyiğit Meali:

(Ey Muhammed! Onlara) de ki: "Allah dilemedikçe ben kendime ne zarar verebilirim ve ne de herhangi bir fayda. Her ümmetin bir eceli vardır; ecelleri gelince, ne bir saat gecikirler; ne de öne geçerler".

(Yunus 49)

Tefhimul Kuran Meali:

De ki: «Allah'ın dilemesi dışında, kendim için zarardan ve yarardan (hiç bir şeye) malik değilim, her şey Allah'ın iradesine bağlıdır, Her ümmetin bir eceli vardır. Onların ecelleri gelince, artık ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler.»

(Yunus 49)

Ümit Şimşek Meali:

De ki: Allah dilemedikçe benim kendime ne bir yararım dokunur, ne bir zararım. Her ümmet için bir ecel vardır. Ecelleri geldiğinde de ne bir an geri bırakılır, ne de öne alınır.

(Yunus 49)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

De ki: "Ben kendime bile Allah'ın istediği dışında bir zarar verme yahut yarar sağlama gücünde değilim. Her ümmetin bir eceli var. Ecelleri geldiğinde bir saat geri de kalamazlar, ileri de gidemezler."

(Yunus 49)