7. Araf Suresi / 53.ayet

Yoksa onlar sonucunun ortaya çıkmasını mı bekliyorlar? Onun neticesinin ortaya çıktığı gün, daha önce onu unutmuş olanlar:
– Doğrusu Rabbimizin elçileri bize hakkı getirmişlerdi. Şimdi, bize şefaat edecek bir şefaatçi veya yaptıklarımızın dışında iyi işler yapmamız için geriye döndürülmemize imkân var mı? Derler. Onlar, kendilerini ziyana sürüklemiş ve uydurdukları şeyler de onları yüzüstü bırakıp kaybolmuşlardır.

Bknz: (6/27)»(6/28)(7/43)(39/71)(67/8)»(67/9)(23/99)»(23/101)(32/12)(42/44)(32/166)»(32/1167)(26/92)»(26/102)(40/17)»(40/40)

Mustafa Çavdar Meali

Araf 53 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Onlar, kitapta söylenenlerin gelip çıkmasını mı bekliyorlar ancak? Bir gün o söylenen şeyler, o sözlerin sonucu gelecek de evvelce onu unutanlar, gerçekten de Rabbimizin peygamberleri diyecekler, hak olarak gelmişlerdi; şimdi şefaatçilerden biri varmı ki şefaat etsin bize, yahut da tekrar dünyaya dönmemize imkan verilse de oradayken yaptığımız işlerden başka işler yapsak. Gerçekten de kendilerine yazık etmişlerdir, aslı yokken inanıp durdukları mabutla da onları bırakmış, kaybolup gitmiştir.

(Araf 53)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

(Hâlâ) Onun te’vilinden (özel yorumlanması gereken, gizemli ve gelecekle ilgili bazı ayetlerin haberlerinden) başkasına bakmazlar (İslam’ın esasına ve sorumluluklarına ilgi duymazlar) mı? (Kur’an’ın yorumlarını bırakıp aslına başvurmazlar mı? Oysa) Onun te’vilinin geleceği gün, daha önce Onu unutanlar, diyecekler ki: 'Gerçekten Rabbimizin elçileri bize Hakkı getirmişlerdi. (Ama biz keyfimize kapılıp, Kur’an ayetlerinin kendisine değil, te’villerine uyarak Hakk’tan uzaklaşan kimselerdik.) Şimdi bize yardım edecek şefaatçiler var mıdır? Veya (keşke) geri çevrilsek de işlediklerimizden başkasını yapsak.' Gerçek şu ki onlar, kendilerini hüsrana uğratmışlardır, (din adına) uydurmakta oldukları şeyler de kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuşlardır.

(Araf 53)

Abdullah Parlıyan Meali:

Onlar ancak, o kitabın içindekilerinin gerçekleşmesini beklerler. Ne varki, o gerçek açıklandığı gün, onu vaktiyle umursamayan kimseler: “İşin doğrusu, Rabbimizin elçileri bize gerçeği söylemişlerdi! Şimdi bizden yana, aracılık yapacak kayırıcılarımız yok mu bizim? Yahut mümkün mü, hayata geri gönderilsek de, edip eylediklerimizden başka türlü davransak?” diyecekler. Gerçek şu ki; onlar böyle diyerek yalnızca kendilerini aldatmış olacaklar ve onların bütün bu boş hayalleri, yıkılıp kendilerini yüzüstü bırakacak.

(Araf 53)

Adem Uğur Meali:

(Fakat onlar), Onun tevilinden başka bir şey beklemiyorlar. Tevili geldiği (haber verdiği şeyler ortaya çıktığı) gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: Doğrusu Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler. Şimdi bizim şefaatçılarımız var mı ki bize şefaat etsinler veya (dünyaya) geri döndürülmemiz mümkün mü ki, yapmış olduğumuz amellerden başkasını yapalım? Onlar cidden kendilerine yazık ettiler ve uydurdukları şeyler (putlar) da kendilerinden kaybolup gitti.

(Araf 53)

Ahmet Hulusi Meali:

Sadece tevilini (kesin anlamını) bekliyorlar? O'nun tevilinin açığa çıktığı süreçte, daha önce onu unutmuş olanlar şöyle derler: "Gerçekten Rabbimizin Rasulleri Hakk'ı getirmiş... Acaba bizim için şefaatçilerden var mı ki, bize şefaat etsinler yahut döndürülelim de (daha önce) yaptıklarımızın gayrını yapalım!" Onlar gerçekten nefslerini hüsrana uğrattılar ve varsandıkları şeylerin boş olduğunu gördüler!

(Araf 53)

Ahmet Tekin Meali:

İlle de, bunun sonucunun nereye varacağını bekleyerek, karar vermeyi ileri bir tarihe mi atıyorlar? Kur'ân'ın verdiği haberlerin ortaya çıkacağı gün, önceden bunu unutmuş olanlar, "Rabbimizin Rasulleri bize gerekçeli, hikmete dayalı indirilen kitaplarla, toplumda hakça düzeni gerçekleştirmek için gelmişler. Bize şefaat edebilecek olan var mı ki, şefaatci olsalar? Yahut dünyaya geri döndürülmemiz mümkün mü ki, işlemeyi alışkanlık haline getirdiğimiz amellerden, hatalardan uzak durarak salih ameller işleyelim." derler. Onlar birbirlerini hüsrana uğrattılar, kendilerine, yazık ettiler. Uydurdukları tanrılar da, kendilerini ortada bırakıp kayboldu.

(Araf 53)

Ahmet Varol Meali

Onun haber verdiği sonuçlardan başka bir şey mi bekliyorlar? Onun haber verdiği sonuçların geldiği gün daha önce onu unutmuş olanlar: "Rabbimizin peygamberleri hakkı bildirmişlerdi. Şimdi bizim şefaatçilerimiz var mı ki bize şefaat etsinler? Yahut geriye döndürülsek de daha önce yaptıklarımızdan farklı işler yapsak" derler. Onlar kendilerini zarara sokmuşlardır ve uydurdukları şeyler de yanlarından kaybolmuştur.

(Araf 53)

Ali Bulaç Meali:

Onlar, onun tevilinden başkasına bakmazlar mı? Onun tevilinin geleceği gün, daha önce onu unutanlar, diyecekler ki: "Gerçekten Rabbimizin elçileri bize hakkı getirmişlerdi. Şimdi bize şefaat edecek şefaatçiler var mıdır? Veya geri çevrilsek de işlediklerimizden başkasını yapsak." Gerçek şu ki onlar, kendilerini hüsrana uğratmışlardır, uydurmakta oldukları şeyler de kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuşlardır.

(Araf 53)

Ali Fikri Yavuz Meali:

O kâfirler, Allah'ın mükâfat ve cezası gerçek midir? diye ancak beklerler, Kıyamette bunların doğruluğu meydana çıkınca, daha önce dünyada onu unutanlar şöyle diyecekler: “- Gerçekten Rabbimizin Peygamberleri hakkı getirmişler. Şimdi şefaatçılardan hiç biri var mı ki, bize şefaatta bulunsunlar? Veya geri döndürülür müyüz ki, yaptığımız günahın gayri olan sevabı yapsak?” Gerçekten onlar, kendilerine yazık ve ziyan ettiler. Uydurmuş oldukları putlar da kendilerinden uzaklaşarak kaybolmuştur.

(Araf 53)

Ali Rıza Sefa Meali:

Onun daha ayrıntılı anlamını mı bekliyorlar? Onun daha ayrıntılı anlamı ortaya çıktığı gün, Onu daha önce unutanlar, şöyle diyecekler: "Efendimizin elçileri, bize gerçekle gelmişler. Şimdi, bizim için aracılık yapacak ara bulucular var mı? Veya geri gönderilsek de yaptıklarımızdan başkasını yapsak!" Kendilerini yıkıma uğratmışlar ve uydurmuş oldukları da onlardan uzaklaşarak yitip gitmiştir.

(Araf 53)

Ali Ünal Meali:

Fakat onlar, “Hele bakalım bu iş nereye varacak?” diye, sadece bu Kitaba davetin âkıbetini mi gözlüyorlar? Onun haber verdiği âkıbet geldiği gün, daha önce onu nisyana gömenler, “Andolsun, Rabbimizin elçileri bize gerçeğin ta kendisini getirmişlerdi, (ama biz kulak asmadık.) Şimdi (Rabbimiz) katında şefaatçiler bulunur mu ki bize şefaat etsinler? Veya geri döndürülmemiz mümkün olmaz mı ki, bu defa daha önce yaptıklarımızın tam tersini yapalım?” diye hayıflanırlar. Ne var ki onlar, kendi felâketlerini bizzat kendileri hazırladılar ve kendilerine en büyük zararı verdiler. Uydurdukları sahte ilâhları da onları yüzüstü bırakıp, görünmez oluverdi.

(Araf 53)

Bahaeddin Sağlam Meali:

Onlar ancak o kitabın içindekilerinin gerçekleşmesini beklerler. O gerçekler geldiği gün, daha önce onu unutanlar derler ki: “Şüphesiz Rabbimizin elçileri hak ile gelmişlerdir. Bize şefaat edecek şefaatçiler yok mu veya daha önce yaptıklarımızın tersini yapabilir miyiz?” Şüphesiz onlar kendilerini zarara soktular. Ve iftira etmekte oldukları şeyler, onlardan kaybolup gitti.

(Araf 53)

Bayraktar Bayraklı Meali:

Onlar onun gerçekleşmesinden başka bir şey mi bekliyorlar? Gerçekleştiği gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: "Doğrusu Rabbimizin peygamberleri gerçeği getirmişlerdir. Acaba bizim için şefaatçiler var mı ki, bize şefaat etsinler; yahut daha önce yaptıklarımızdan başkasını yapalım diye geri gönderilebilir miyiz?" Onlar cidden kendilerine yazık ettiler ve uydurdukları şeyler de kendilerinden kaybolup gitti.

(Araf 53)

Bekir Sadak Meali:

Kitap'in haber verdigi sonuctan baska bir sey mi bekliyorlar? Sonuc gelip cattigi gun, onceleri onu unutmus olanlar, «Rabbimizin peygamberleri suphesiz bize gercegi getirmisti, simdi bize sefaat etsin, yahut geriye cevrilsek de islediklerimizin baska turlusunu islesek» derler. Dogrusu kendilerini mahvetmislerdir, uydurduklari seyler onlari koyup kacmislardir.*

(Araf 53)

Besim Atalay Meali:

Onlar, yalnız sonunu mu beklerler, onun sonu geldiği gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: «Hak olarak, Tanrımızdan peygamberler gelmişti, bizleri kollayacak şefaatçi yok mudur? Ya da geri gönderilip dünyaya, yapmış olduğumuz şeylerden başka işler yapalım», onlar ziyan etti kendilerine, onlardan uzaklaştı iftira ettikleri

(Araf 53)

Celal Yıldırım Meali:

O inatla inkâr edenler O'nun ancak haber verdiği elim sonucu beklerler. O'nun haber verdiği elîm sonuç geldiği gün daha önce onu unutanlar diyecekler ki: «Gerçekten Rabbınızın peygamberleri hak ile gelmişlerdi. Bize şefaat edecek şefaatçiler acaba (ortada) var mı ki şefaat etsinler ?! Veya geri döndürülür müyüz ki daha önce yaptıklarımızın başkasını yapalım». Onlar cidden zararda kalıp kendilerine yazık ettiler. İftira edip durdukları (putlar ve ilâhlaştırdıkları) şeyler yan çizip onlardan uzaklaşmışlardır.

(Araf 53)

Cemal Külünkoğlu Meali:

(O inkârcılar) ancak onun tevilini (davetinin sonucunu mu) bekliyorlar? Onun bildirdiği sonuç gelip çattığı gün, onu daha önce önemsemeyenler: “Rabbimizin elçileri (bize) gerçeği getirmişlerdi. Bizim için aracılık edecek bir şefaatçi var mı? Yahut öncekinden farklı davranmak için geri gönderilsek” derler. Onlar cidden kendilerine yazık etmiş ve uydurdukları varlıklar (ilahlar) da onları terk etmiştir.

(Araf 53)

Diyanet İşleri Eski Meali:

Kitap'ın haber verdiği sonuçtan başka bir şey mi bekliyorlar? Sonuç gelip çattığı gün, önceleri onu unutmuş olanlar, "Rabbimizin peygamberleri şüphesiz bize gerçeği getirmişti, şimdi bize şefaat etsin, yahut geriye çevrilsek de işlediklerimizin başka türlüsünü işlesek" derler. Doğrusu kendilerini mahvetmişlerdir, uydurdukları şeyler onları koyup kaçmışlardır.*

(Araf 53)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

Onlar ise ancak, ("Görelim bakalım!" diyerek) Kur'an'ın bildirdiği sonucu (te'vilini) bekliyorlar. Onun bildirdiği sonuç gelip çattığı gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: "Gerçekten Rabbimizin peygamberleri hakkı getirmişler. Şimdi bizim için şefaatçılar var mı ki bize şefaat etseler veya (dünyaya) döndürülsek de yaptıklarımızdan başkasını yapsak?" Gerçekten onlar kendilerine yazık etmişlerdir. (İlah diye) uydurdukları (putlar) da onları yüzüstü bırakarak uzaklaşıp kaybolmuşlardır.

(Araf 53)

Diyanet Vakfı Meali:

(Fakat onlar), Onun tevilinden başka bir şey beklemiyorlar. Tevili geldiği (haber verdiği şeyler ortaya çıktığı) gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: Doğrusu Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler. Şimdi bizim şefaatçılarımız var mı ki bize şefaat etsinler veya (dünyaya) geri döndürülmemiz mümkün mü ki, yapmış olduğumuz amellerden başkasını yapalım? Onlar cidden kendilerine yazık ettiler ve uydurdukları şeyler (putlar) da kendilerinden kaybolup gitti.  *

(Araf 53)

Edip Yüksel Meali:

Onun haberlerinin gerçekleşmesini mi bekliyorlar? Haberleri gerçekleştiği gün, onu daha önce önemsemeyenler, 'Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişlerdi. Bizim için aracılık edecek bir şefaatçı var mı? Yahut, öncekinden farklı davranmak için geri gönderilsek,' derler. Kişiliklerini yitirmişlerdir ve uydurdukları şeyler de onları terketmiştir.

(Araf 53)

Elmalılı Orjinal Meali:

Onlar hele bakalım nereye varacak diye onun ancak te'vilini gözetiyorlar, onun te'vili geleceği gün önceden onu unutmuş olanlar şöyle diyecekler hakıkat rabbımızın Peygamberleri hakkı tebliğ etmişlermiş, bak şimdi bizim şefaatçilerden hiç biri var mı ki bize şefaat etsinler? Veya geri döndürülür müyüz ki yaptığımız işin gayrisini yapsak? Yok doğrusu nefislerine yazık ettiler ve o iftira ettikleri şeyler onlardan gaib olub gittiler

(Araf 53)

Elmalılı Yeni Meali:

Onlar, bakalım sonu nereye varacak diye ancak onun tehditlerinin gerçekleşmesini bekliyorlar. Onun tehditlerinin geleceği gün önceden onu unutmuş olanlar: "Muhakkak ki, Rabbimizin peygamberleri bize gerçeği getirmişlermiş. Bak şimdi bizim şefaatçılardan hiçbiri var mı ki, bize şefaat etsinler? Veya geri döndürülsek de yaptığımız işlerden başkasını yapsak?" diyecekler. Doğrusu onlar, kendilerine yazık ettiler ve uydurup güvendikleri şeyler yanlarından kaybolup gitmiş olacaktır.

(Araf 53)

Erhan Aktaş Meali:

Onun verdiği haberin gerçekleşmesini mi bekliyorlar? Onun haberinin gerçekleştiği gün, daha önce onu unutmuş olanlar diyecekler ki: "Gerçekten Rabb'imizin rasulleri gerçeği getirmişler. Acaba bir şefaatçi[1] var mıdır ki bize şefaatte bulunsun veya geri döndürülsek de yaptıklarımızdan başkasını yapsak." Gerçekten onlar kendilerine yazık etmişlerdir. Uydurdukları şeyler kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuştur.

1)Yardım edecek.

(Araf 53)

Gültekin Onan Meali:

Onlar onun tevilinden başkasına bakmazlar mı? Onun tevilinin geleceği gün, daha önce onu unutanlar diyecekler ki: "Gerçekten rabbimizin elçileri bize hakkı getirmişlerdi. Şimdi bize şefaat edecek şefaatçiler var mıdır? Veya geri çevrilsek de işlediklerimizden başkasını yapsak." Gerçek şu ki, onlar kendilerini hüsrana uğratmışlardır, uydurmakta oldukları şeyler de kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuşlardır.

(Araf 53)

Hakkı Yılmaz Meali:

Onun ilk plâna çıkmasından başka ne bekliyorlar? Onun ilk plâna çıkacağı gün geldiğinde, önceleri onu umursamayanlar, “Rabbimizin elçileri gerçekten bize gerçeği getirmişti. Acaba bizim için aracılık edecek aracılar var mı? Veya geri gönderilip de yaptıklarımızdan başkasını yapabilir miyiz?” diyecekler. Kuşkusuz kendilerini kayba uğratmışlardı. Uydurdukları şeyler de kendilerinden ayrılmıştır.

(Araf 53)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

Onlar onun (haber verdiği hakikatin) tevilinden/vuku bulmasından başka bir şey mi bekliyorlar? Onun (haber verdiklerinin) vuku bulduğu gün, onu daha önceden unutmuş olanlar diyecekler ki: “Şüphesiz ki Rabbimizin resûlleri, bize hak olanı getirmişlerdi. Acaba (Allah’ın azabından kurtulmamız için) bize şefaat edecek şefaatçiler var mıdır? Ya da (dünyaya) geri çevrilsek de (daha önce) yaptıklarımızdan farklı olarak (Allah’ı razı edecek) ameller yapsak?” Muhakkak ki kendilerini hüsrana uğratmış, (Allah’a) iftira ederek uydurdukları (hurafeler) kaybolup gitmiştir.

(Araf 53)

Harun Yıldırım Meali:

Onlar sadece onun tevilini mi gözetiyorlar? O’nun tevilinin geleceği gün daha önce onu unutanlar diyecekler ki: “Gerçekten de Rabbimizin rasulleri bize hakkı getirmişler. Şimdi bize şefaatçilerden kimse var mı ki bize şefaat etsinler ya da geri döndürülür müyüz ki yaptıklarımızdan başkasını yapsak?” Muhakkak ki onlar kendilerini hüsrana uğratanlardır, uydurmakta oldukları şeyler de onlardan uzaklaşıp kaybolmuştur.

(Araf 53)

Hasan Basri Çantay:

Onlar (kafirler) onun te'vilinden başkasını bekler mi? (Hayır). Onun haber verdiği akıbetin (başlarına) geldiği gün ise daha evvelden onu (o akıbeti) unutanlar diyecek (ler) ki; "Cidden Rabbimizin Peygamberleri hakkı (gerçeği) getirmişdir. Şimdi bizim için şefaatçilerden (kimse) var mıdır ki bize şefaat etsinler, yahud (dünyaye) döndürülür müyüz ki (evvelce) yapmış olduğumuzdan başkasını yapalım". Onlar kendilerine cidden yazık etmişlerdir. Uydurmakda devam etdikleri şeyler (putlar) da kendilerinden uzaklaşıb gaaib olmuşdur.

(Araf 53)

Hayrat Neşriyat Meali:

(Onlar o Kitâb'ın) haberinin (kıyâmetin) ortaya çıkmasından başka bir şey beklemiyorlar. O'nun haberi (o âkıbet) geldiği gün, daha önce onu unutmuş olanlar derler ki: “Gerçekten Rabbimizin peygamberleri (bize) hakkı getirmişler. Şimdi bizim şefâatçilerimiz var mı ki bize şefâat etsinler veya (dünyaya) geri döndürülür müyüz ki yapmakta olduklarımızdan başkasını yapalım?” (Onlar) gerçekten kendilerini hüsrâna uğratmışlardır ve uydurmakta oldukları şeyler de kendilerinden kaybolup gitmiştir.

(Araf 53)

Hubeyb Öndeş Meali: /

Onlar onun tevilinden [söz verdiği azaptan] başkasını beklemiyor.¹ Onun tevilinin geldiği gün önceden onu unutanlar [umursamayanlar] "RAB'bimizin elçileri gerçeği getirmiş! Artık bizim için şefaatçi'ler var mı ki bize şefaat etsinler? veya geri çevrilir miyiz ki bulunmuş olduğumuzdan başka eylemlerde bulunalım?" derler. Kendi benliklerini (nefislerini) kayba uğramışlardır ve uydurmakta oldukları kendilerinden kaybolup gitmiştir.

(Araf 53)

Hüseyin Atay Meali:

Onun yorumundan başka bir şey mi bekliyorlar? Onun yorumu geldiği gün, daha önce onu unutanlar, "Rabbimizin elçileri gerçeği bize kesin getirmişlerdi. Şimdi, bize aracılık edecek şefaatçilerimiz var mı? Ya da geri çevrilip, yapmış olduğumuzdan başkasını yapabilir miyiz?" derler. Şüphesiz, kendilerine yazık ettiler; uydurup durdukları şeyler de onları bırakıp kayboldu.

(Araf 53)

İbni Kesir Meali:

Onlar, onun te'vilinden başkasını mı bekliyorlar? Onun te'vilinin geldiği gün; daha önce onu unutmuş olanlar derler ki: Gerçekten Rabbımızın elçileri, bize hakkı getirmiştir. Şimdi bize şefaat edecek var mı ki; şefaat etsin. Yahut geriye çevrilir miyiz ki, yapmış olduğumuzdan başkasını yapalım? Onlar gerçekten kendilerini hüsrana uğratmışlardır. Ve uydurageldikleri şeyler, kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuştur.

(Araf 53)

İlyas Yorulmaz Meali:

Onlar, yalnızca sonucu (kitapta azgınlara vaat edilen azabın gelmesini) bekliyorlar. Vaat edilen sonuç onların başına geldiği zaman, önceden o büyük günü unutanlar “Rabbimizin elçileri bize gerçek, doğru haberleri getirmişler, yer yüzünde aracılar (şefaatçiler) edindiklerimiz şu anda neredeler? Bize aracılık etseler ya veya yer yüzüne tekrar döndürülsek de, yaptıklarımızdan başka, kendimize yararlı işler yapsak” derler. Fakat onlar kendilerine yazık etmişler ve uydurdukları düzmece yardımcılarda ortadan kaybolmuşlardır.

(Araf 53)

İskender Ali Mihr Meali:

Onlar sadece onun tevîline (yorumuna) mi bakıyorlar? Onun tevîlinin geldiği gün, daha önce onu unutmuş olanlar: “Rabbimizin resûlleri hak ile gelmiştir. Artık bize şefaat edecek şefaatçiler var mı ki; bize şefaat etsinler. Veya (dünyaya) döndürülmüş olsaydık, yapmış olduklarımızdan başkasını yapardık.” derler. Nefslerini hüsrana uğrattılar. Ve uydurdukları şeyler kendilerinden ayrıldılar.

(Araf 53)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

Yalnız onun sonunu mu bekliyorlar? Bu sonun geldiği gün bundan önce onu unutmuş olanlar diyecekler: «Çalabımızın elçileri bize doğru olanı getirmişlerdi. Şimdi bizi kayıracak kimseler var mıdır ki kayırsın? Ya da gerisin geriye döndürülebilir miyiz ki orada işlediklerimizden başka türlüsünü işliyelim?» Besbelli ki onlar kendilerine yazık edenlerdir. Kendi uydurdukları putlar da onlardan ayrılıp uzaklaşmışlardır.

(Araf 53)

Kadri Çelik Meali:

Onun (Kur'an'ın) haber verdiği (gerçek) şeylerin ortaya çıkışından başka bir şey mi bekliyorlar? Onun haber verdiği şeylerin ortaya çıktığı gün, önceleri onu unutmuş olanlar, “Rabbimizin peygamberleri şüphesiz bize gerçeği getirmişti, şimdi bize şefaat edecek şefaatçiler var mıdır? Yahut (imkân varsa) geriye çevrilsek de yaptığımız (kötü) şeylerden başka (iyi) şeyler yapsak” derler. Doğrusu onlar kendilerini hüsrana uğratmışlardır ve de uydurmakta oldukları şeyler kendilerinden uzaklaşıp gitmiştir.

(Araf 53)

Mahmut Kısa Meali:

Ama o zalimler, ayetlerimizi bilerek inkâr ettiler. Peki onlar,Kur’an’a iman etmek için ille de onun haber verdiği kıyâmet, mahşer, cehennem... gibi olayların gerçekleşmesini mi bekliyorlar? İyi bilin ki, onun haberleri gerçekleştiği gün, vaktiyle bunları hiçe sayıp unutmuş olanlar, pişmanlık ve çaresizlik içinde şöyle diyeceklerdir: “Eyvah, demek Rabb’imizin elçileri bize gerçeği bildirmişler! Ah, keşke Allah katında sözü geçen ve kurtuluşumuz için aracılık edebilecek şefaatçilerimiz olsaydı da, bizim adımıza şefaat etselerdi! Yâhut dünyaya geri gönderilseydik de, daha önce yaptıklarımızdan farklı işler yapsaydık!” İşte, böylece kendi elleriyle kendilerini felâkete mahkûm ettiler ve şefaatçi diye uydurdukları o sahte ilâhları, onları yüzüstü bırakıp kayboldu!

(Araf 53)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

Ancak onlar kitabın tevilinin çıkmasından başkasına bakmazlar mı? Filhakika o gün söylenen o şeyleri önceden unutanlar diyecekler ki: Açıkçası Rabbimizin elçileri bize hakkı getirmişlerdi. Şimdi var mıdır, Rahmet kuşağında şefaat edecek olanlar? Veya geri dünyaya dönsek bizler Amellerimizden başkasını yapsak. Gerçek şu ki, onlar hüsrandadır. Fasa fiso uydurdukları şeyler de artık kendilerinden uzaklaşıp gitmiştir.

(Araf 53)

Mehmet Türk Meali:

(Kâfirler) o (kitabın) sonunun nereye varacağını mı gözetliyorlar?1 Onun verdiği haberlerin uygulanacağı (kıyamet) gününü daha önce unutanlar: “Meğer Rabbimizin Peygamberlerinin getirdikleri, gerçekten doğru imiş. Keşke şimdi bizim şefâatçilerimiz olsa da bize şefâat etseler yahut (Dünyaya) geri gönderilsek de (daha önce) yaptıklarımızın tam tersini yapsak.”2 diyecekler. Artık o gün onlar, kendilerine yazık etmişler ve (Allaha eş diye) uydurageldikleri şeyler de kendilerinden, kaybolup gitmişlerdir. *

(Araf 53)

Muhammed Celal Şems Meali:

(Bugün) onlar, bu Kitab’ın (içindekilerin) gerçekleşmesini mi bekliyorlar? Onun içindekilerin gerçekleşeceği gün, daha önce bunu unutup (terk edenler,) “Rabbimizin peygamberleri bize şüphesiz hak getirdiler. Şimdi bizim için bize şefaat edecek şefaatçiler var mı? Yahut (dünyaya) geri gönderilsek (de) yapa geldiğimiz (kötü işler) yerine, (iyi) işler yapsak!” diyecekler. Şüphesiz bunlar, nefislerini hüsrana uğrattılar. Uydurdukları (da, bugün) onlardan kaybolup gitmiştir.

(Araf 53)

Muhammed Esed Meali:

(İmdi), (inanmayanlar) o (Hesap Gününün) nihai anlamının açıklanmasından başka bir şey mi bekliyorlar? (Ne var ki), onun kesin anlamının açıklandığı Gün, onu vaktiyle umursamayan kimseler: "İşin doğrusu, Rabbimizin elçileri bize gerçeği söylemişlerdi! Şimdi, bizden yana aracılık yapacak kayırıcılarımız yok mu bizim? Yahut, mümkün mü, (hayata) geri gönderilsek de edip eylediklerimizden başka türlü davransak?" diyecekler. Gerçek şu ki, onlar (böyle diyerek yalnızca) kendilerini aldatmış olacaklar ve onların bütün (bu) boş hayalleri yıkılıp kendilerini yüzüstü bırakacak.

(Araf 53)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

Oysa onlar, onun yorumunu bekliyorlar. Onun yorumunun geleceği gün, daha önce onu unutanlar, diyecekler ki; "Gerçekten rabbimizin elçileri bize hakkı getirmişlerdi. Şimdi bizi kayıracak kayırıcılar var mıdır? Veya geri gönderilsek de yaptıklarımızdan başkasını yapsak." Gerçek şu ki, onlar, kendilerini yıkıma uğratmışlardır, uydurmakta oldukları şeyler de kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuştur.

(Araf 53)

Mustafa Çavdar Meali:

Yoksa onlar sonucunun ortaya çıkmasını mı bekliyorlar? Onun neticesinin ortaya çıktığı gün, daha önce onu unutmuş olanlar: – Doğrusu Rabbimizin elçileri bize hakkı getirmişlerdi. Şimdi, bize şefaat edecek bir şefaatçi veya yaptıklarımızın dışında iyi işler yapmamız için geriye döndürülmemize imkân var mı? Derler. Onlar, kendilerini ziyana sürüklemiş ve uydurdukları şeyler de onları yüzüstü bırakıp kaybolmuşlardır.

Bknz: (6/27)»(6/28) - (7/43) - (39/71) - (67/8)»(67/9) - (23/99)»(23/101) - (32/12) - (42/44) - (32/166)»(32/1167) - (26/92)»(26/102) - (40/17)»(40/40)

(Araf 53)

Mustafa Çevik Meali:

Şimdi de Hesap Gününün geleceği kendilerine bildirilmiş olanlar, başka bir şeyle mi karşılaşacaklarını sanıyorlar? Bugünün kesin olarak geleceği ve Allah’ın davetine karşı olan tutumlarından sorulacakları kendilerine bildirilmesine rağmen bunu dikkate almamış, umursamayıp, sırt dönmüşlerdi. Şimdi ise, “Rabbimizin elçilerinin söyledikleri meğer gerçekmiş, acaba bugün bizi bu azaptan kurtaracak, bize sahip çıkacak, şefaat edecek kimse yok mu? Yahut dünyaya geri dönüp yanlışlarımızdan vazgeçerek, Allah’ın davetine teslim olarak yaşayabilmenin bir yolu yok mu?” diyerek inleyecekler ama nafile... İş işten çoktan geçmiştir, onlar boşuna hayal kuracaklar, artık hak ettikleri son ile yüz yüze gelmişlerdir.

(Araf 53)

Mustafa İslamoğlu Meali:

(Şimdi) onları, O (Gün'ün) ne demeye geldiğinden başka bir şeyi bekleme hakları mı var? Onu vaktiyle göz ardı eden kimseler, onun ne demeye geldiğinin açıklandığı gün diyecekler ki: "Doğrusu Rabbimizin elçileri bize hakikati söylemiş. Acaba şimdi bizden yana aracılık yapıp da bizi kayıracak birileri var mı? Veya geri dönmemize izin verilse de, şimdiye kadar yaptıklarımızdan başka türlü davransak olmaz mı?" Doğrusu onlar kendilerini (işte böyle) aldatacaklar ve uydurdukları kuruntu ürünü (şefaatçi)ler, kendilerini yüzüstü bırakacak.

(Araf 53)

Osman Okur Meali:

(Fakat onlar), Onun tevilinden başka (kıyametin ve azabın gelmesinden başka) bir şey beklemiyorlar. Tevili geldiği (haber verdiği şeyler ortaya çıktığı) gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: Doğrusu Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler. Şimdi bizim şefaatçılarımız var mı ki bize şefaat etsinler veya (dünyaya) geri döndürülmemiz mümkünmü ki, yapmış olduğumuz amellerden başkasını yapalım? Onlar cidden kendilerine yazık ettiler ve uydurdukları şeyler (ilahlar) da kendilerinden kaybolup gitti.

(Araf 53)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

Onlar onun akibetinden başkasını beklerler mi? onun akibeti geldiği gün ise onu evvelce unutmuş olanlar diyecektir ki: «Muhakkak Rabbimizin peygamberleri hakkı getirmişlerdir. İmdi bizim için şefa-atçilerden kimse var mıdır ki, bize şefaat ediversinler ve- yahut geri döndürülür müyüz ki, yapar olduğumuz şeylerin başkasını yapıverelim.» Şüphe yok ki, onlar nefislerini ziyana uğratmışlardır. Ve o iftira eder oldukları şey de onlardan çıkıp gitmiştir.

(Araf 53)

Ömer Öngüt Meali:

Onlar onun te'vilinden başka bir şey mi bekliyorlar? Onun te'vili geldiği (haber verdiği şeyler ortaya çıkacağı) gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: “Gerçekten Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirmişler. Şimdi bizim şefaatçilerimiz var mı ki bize şefaat etsinler veya geriye döndürülmemiz mümkün mü ki, yapmış olduklarımız amellerden başkasını yapalım?” Onlar cidden kendilerine yazık ettiler ve uydurdukları şeyler de kendilerini bırakıp gitti.

(Araf 53)

Ömer Sevinçgül Meali:

Onlar ancak ‘bakalım işin sonu nereye varacak diye’ onun tevilini ‘yorumunu, sonucunu’ gözetliyorlar. O sonuç gerçekleştiği zaman, daha önce onu umursamayan kimseler, “Rabbimizin elçileri bize gerçeği söylemişler. Bizi kayırıp kollayacak biri varsa tam zamanıdır, bizi şimdi kayırıp kollasın. Ya da ‘bir çaresi yok mu’ geriye döndürülsek de daha önce işlediklerimizin başka türlüsünü işlesek” derler. Hayır, bunlar kendilerine yazık ettiler. O uydurup durdukları şeyler de kendilerini yüz üstü bırakıp gittiler.

(Araf 53)

Sadık Türkmen Meali:

Onlar, onun (uyarılarımızın) sonucunu mu bekliyorlar? Onun sonucu geldiği gün (yürekler ağıza gelir ve) daha önce onu unutmuş olanlar derler ki: “Doğrusu, Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişlerdi. Şimdi bizim şefaatçilerimiz var mı ki, bize şefaat etsinler. Veya tekrar döndürülmemiz mümkün mü ki, yaptıklarımızdan başka şeyler yapalım?” Onlar kendilerini zarara uğratmışlardır. Uydurmuş oldukları şeyler kendilerinden sapıp kaybolmuştur.

(Araf 53)

Seyyid Kutub Meali:

Onlar ille de onun somut yorumunu mu bekliyorlar? Somut yorumu ortaya çıktığı gün onu vaktiyle unutmuş olanlar Rabbimizin peygamberleri gerçeği getirmişlerdi. Şimdi bize şefaat edecek aracılarımız var mı ya da işlemiş olduğumuz kötülüklerden farklı işler yapmak üzere tekrar geri döndürülür müyüz derler. Onlar kendilerini hüsrana düşürmüşler ve uydurdukları ilâhlar ortalıkta görünmez olmuştur.

(Araf 53)

Suat Yıldırım Meali:

Fakat onlar: "Hele bakalım nereye varacak?" diye sadece bu kitabın davetinin akıbetini gözlüyorlar. O'nun haber verdiği müthiş akibet geldiği gün, daha önce onu unutup bir tarafa bırakanlar şöyle diyecekler:"Gerçekten Rabbimizin elçileri bize hakkı tebliğ etmişlermiş? Acaba burada bize şefaat edecek birisi bulunur mu? Yahut geri döndürülmemiz imkanı olur mu ki bu sefer yaptığımız kötü işlerin yerine güzel güzel işler yapabilelim?"Muhakkak ki onlar, kendilerini hüsrana uğrattılar. Uydurdukları sahte tanrıları da kendilerinden uzaklaşıp ortadan kayboldular.

(Araf 53)

Süleyman Ateş Meali:

İlle onun te'vilini mi gözetiyorlar? Onun te'vili geldiği (haber verdiği şeyler ortaya çıktığı) gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: "Doğrusu Rabbimizin elçileri gerçeği getirmiş. Şimdi bizim şefa'atçilerimiz var mı ki bize şefa'at etsinler, yahut tekrar geri döndürül(üp dünyaya gönderil)memiz mümkün mü ki, (orada eski) yaptıklarımızdan başkasını yapalım?" Onlar, kendilerini ziyana soktular ve uydurdukları şeyler, kendilerinden saptı (kaybolup gitti).

(Araf 53)

Süleymaniye Vakfı Meali:

Onlar, onun uyarılarının gerçekleşmesinden (tevilinden[1]) başkasını mı bekliyorlar? Uyarılarının gerçekleştiği gün, evvelce onu unutmuş olanlar şöyle diyeceklerdir: "Rabbimizin elçileri gerçeğin kendisini getirmişlerdi. Şimdi bize şefaat[2] edecek kimseler var mı ki şefaat etsinler? Ya da geri gönderilsek de yapıp ettiğimiz işlerden başkasını yapsak olmaz mı?" Onlar kendilerine yazık etmiş kimselerdir. Uydurdukları şeyler de kaybolmuş olacaktır.

1)Detaylı açıklama için bakınız Al-i İmran 3/7 ve dipnotu
2)Şefaat, birini kendi gibisiyle eşleştirmek, birinden eşlik etmesini istemek, eşlik etmek veya arka çıkmaktır (El-Ayn, Müfredat). Bkz Bakara 2/48 ve dipnotu

(Araf 53)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

Kur'an'da söylenenlerin gerçekleşmesinden başka bir şey mi bekliyorlar? O sözler gerçekleştiği Gün, daha önce onu gözardı etmiş olanlar: "Rabbimizin elçileri bize doğru söylemişlerdi. Şimdi bizim için aracılık edebilecek kimse olsa da aracılık etse, yahut yeryüzüne geri döndürülsek de salih ameller işlesek" derler. Böyle diyerek ancak kendilerini kandıracaklar ve bütün umutları yıkılacak.

(Araf 53)

Şaban Piriş Meali:

Onlar yalnızca sonucun ortaya konmasını mı bekliyorlar? Sonucun geldiği gün, önceleri onu unutmuş olanlar: -Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler. Şimdi, bize şefaat edecek bir şefaatçi var mı? Veya yaptıklarımızdan başka şeyler yapmamız için bir dönüşümüz var mı? derler. Onlar, kendilerini mahvetmişler ve uydurdukları şeyler de kaybolup, onlardan ayrılmıştır.

(Araf 53)

Talat Koçyiğit Meali:

Yalnız (va'dolunanların) âkibetinimi bekliyorlar? Akıbeti geldiği gün, daha önce onu unutanlar "Rabbımızın peygamberleri gerçeği getirmişler; şimdi bizim için şefaatçiler var mı ki bize şefaat etsinler; yahut (dünyaya tekrar) geri döndürülelim de, önceden işlemiş olduğumuz amellerin başkasını işleyelim" derler. Onlar kendilerini ziyana uğratmışlar ve (dünyada iken şefaatçi olarak) Uydurdukları şey, kendilerinden yok olup gitmiştir.

(Araf 53)

Tefhimul Kuran Meali:

Onlar, onun tevilinden başkasına bakmazlar mı? Onun tevilinin geleceği gün, daha önce onu unutanlar, diyecekler ki: «Gerçekten Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirmişlerdi. Şimdi bize şefaat edecek şefaatçiler var mıdır? Veya geri çevrilsek de işlediklerimizden başkasını yapsak.» Gerçek şu ki onlar, kendilerini hüsrana uğratmışlardır, uydurmakta oldukları şeyler de kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuşlardır.

(Araf 53)

Ümit Şimşek Meali:

Onlar ise, kitabın haber verdiği şeyin çıkmasını bekliyorlar. O haberin ortaya çıktığı gün, daha önce o günü unutmuş olanlar, “Gerçekten de Rabbimizin elçileri bize hakkı getirmiş,” derler. “Şimdi bize şefaat edecek bir aracı yok mu? Veya geri dönsek de evvelce yaptığımız işlerin yerine iyi işler yapsak!” Onlar böylece kendilerini hüsrana düşürmüş; uydurdukları şeyler ise onları terk edip ortadan kaybolmuşlardır.

(Araf 53)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Onun yalnız tevilini gözetirler. Onun tevili geldiği gün, daha önce onu unutanlar şöyle derler: "İnan olsun, Rabbimizin resulleri gerçeği getirmişler. Acaba bizim için şefaatçılar var mı ki, bize şefaat etsinler; yahut daha önce yaptıklarımızdan başkasını yapalım diye geri gönderilebilir miyiz?" Öz benliklerini hüsrana ittiler. İftiralarına alet ettikleri, onlardan uzaklaşıp kayboldu.

(Araf 53)