7. Araf Suresi / 96.ayet
Araf 96 ayeti için diğer mealler.

Aşağıdaki bir mealin,
* Hatalı olduğunu düşünüyorsanız,
* Telif hakkı sahibiyseniz
(Yazar, Yayınevi vs. kurumsal e postası ile),
bize iletişim bölümünden ulaşabilirsiniz.
Abdülbaki Gölpınarlı Meali:
Memleketlerin halkı inansalar ve çekinselerdi gökyüzünden üstlerine bereket yağdırır, yeryüzünden bereket fışkırtırdık, fakat inkar ettiler de kazandıkları suç yüzünden onları azaba uğrattık.
(Araf 96)Abdullah-Ahmet Akgün Meali:
Şayet o ülkeler halkı (Allah ve Resulüne) inansalardı ve (her türlü küfür ve kötülükten) korkup sakınsalardı, gerçekten üzerlerine hem gökten, hem yerden (sayısız) bolluklar (bereketler) açardık; ancak onlar (dünyalık çıkarlarına ve nefsi arzularına kapılıp Hakkı) yalanladılar, Biz de onları kazanageldikleri (zulüm ve kötülükler) nedeniyle yakalayıp (yerin dibine geçirdik).
(Araf 96)Abdullah Parlıyan Meali:
Eğer o peygamberlerin gönderildiği ülkelerin halkı, inanmış olsalar ve yollarını Allah'ın kitabıyla bulmuş olsalardı, onların önüne yerin ve göğün bereketlerini açardık; ama gerçekleri yalanlamaya kalktılar ve biz de kendi yapıp ettiklerinden dolayı onları kıskıvrak yakaladık.
(Araf 96)Adem Uğur Meali:
O (peygamberlerin gönderildiği) ülkelerin halkı inansalar ve (günahtan) sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık, fakat yalanladılar, biz de ettikleri yüzünden onları yakalayıverdik.
(Araf 96)Ahmet Hulusi Meali:
Eğer o bölgelerin halkları iman edip korunsalardı, elbette onlar üzerine semadan ve yeryüzünden bereketler açardık... Ne var ki yalanladılar! Biz de onları yapmakta olduklarının getirisi ile yakalayıverdik!
(Araf 96)Ahmet Tekin Meali:
O ülkelerin, peygamberlerin gönderildiği ülkelerin halkı, ileri gelenleri, idarecileri iman edip Allah'a sığınarak, emirlerine yapışsalar, günahlardan arınıp, azaptan korunsalar, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davransalar, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olsalar, takvâya dayalı düzeni benimseselerdi, elbette onların üzerlerine, gökten ve yerden bolluk ve bereket kapıları açardık. Fakat onlar, kutsal kitapları ve peygamberleri yalanladılar. Biz de onları işlemeye devam ettikleri günahları, isyanları ve küfürleri sebebiyle cezalandırdık.*
(Araf 96)Ahmet Varol Meali
Eğer, kasabaların halkı iman etmiş ve sakınmış olsalardı onlara göklerin ve yerin bereketlerini açardık. Ancak onlar yalanladılar biz de onları kazandıklarına karşılık yakalayıverdik.
(Araf 96)Ali Bulaç Meali:
Eğer o ülkeler halkı inansalardı ve korkup sakınsalardı, gerçekten üzerlerine hem gökten, hem yerden (sayısız) bolluklar (bereketler) açardık; ancak onlar yalanladılar, biz de onları kazanageldikleri nedeniyle yakalayıverdik.
(Araf 96)Ali Fikri Yavuz Meali:
Eğer o memleketlerin halkı, iman edip Allah'dan korkmuş olsaydılar, muhakkak ki üzerlerine yerden ve gökten bereketler açardık. Fakat onlar, peygamberleri yalanladılar da, kendilerini, yapmış oldukları küfür yüzünden azabla yakalayıverdik.
(Araf 96)Ali Rıza Sefa Meali:
Ama o kentlerin halkı inansaydı ve sorumluluk bilinci taşısalardı, hem gökten hem de yeryüzünden ongunlukları, kesinlikle onların üzerine açardık; fakat yalanladılar. Sonunda, kazandıkları yüzünden onları yakaladık.
(Araf 96)Ali Ünal Meali:
Eğer o ülkelerin ahalisi iman etmiş ve Allah’a karşı gelmekten kaçınarak O’nun koruması altına girmiş olsalardı, hiç şüphesiz üzerlerine göklerden ve yerden bereket kapılarını açardık. Fakat onlar, (peygamberleri ve onların getirdiği İlâhî Mesaj’ı) yalanladılar ve Biz de, işleyip de hesap defterlerine geçen günahlar sebebiyle onları kıskıvrak yakaladık.
(Araf 96)Bahaeddin Sağlam Meali:
Eğer o kentler ahalisi inanıp kendilerini korusalardı, yerden ve gökten bereket kapılarını onlara açardık. Fakat yalanladılar. Biz de onların yaptıklarından dolayı onları (azap ile) yakaladık.
(Araf 96)Bayraktar Bayraklı Meali:
O peygamberlerin gönderildiği ülkelerin halkı inanıpgünahtan sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık; fakat yalanladılar, biz de ettikleri yüzünden onları yakalayıverdik.
(Araf 96)Bekir Sadak Meali:
Eger kasabalarin halki inanmis ve Bize karsi gelmekten sakinmis olsalardi, onlara gogun ve yerin bolluklarini verirdik. Ama yalanladilar; bu yuzden onlari, yaptiklarina karsilik yakalayiverdik.
(Araf 96)Besim Atalay Meali:
Şehirlerde bulunanlar, inan edip de sakınsalardı, göklerin, yerin bereketlerin açardık onlara, onlar yalanladılar; yapmış oldukları şeyler yüzünden yakaladık onları
(Araf 96)Celal Yıldırım Meali:
Eğer o kasabaların halkı (dosdoğru) inanıp (inkâr, inat ve azgınlıktan) sakınsalardı, elbette üzerlerine gökten ve yerden bereket (kapılarını acardık; ama ne yazık ki (Hakk'ı) yalanladılar, biz de onları kazandıkları (kötülük ve haksızlıktan dolayı kahrımızla) yakaladık.
(Araf 96)Cemal Külünkoğlu Meali:
Eğer o memleketlerin ahalisi iman edip Allah'tan sakınsalardı elbette üzerlerine yerden gökten bereket kapıları açardık. Ama gerçeği yalanladılar ve biz de yaptıklarından dolayı onları kıskıvrak yakaladık.
(Araf 96)Diyanet İşleri Eski Meali:
Eğer kentlerin halkı inanmış ve Bize karşı gelmekten sakınmış olsalardı, onlara göğün ve yerin bolluklarını verirdik. Ama yalanladılar; bu yüzden onları, yaptıklarına karşılık yakalayıverdik.
(Araf 96)Diyanet İşleri Yeni Meali:
Eğer, o memleketlerin halkları iman etseler ve Allah'a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler(in kapılarını) açardık. Fakat onlar yalanladılar, biz de kendilerini işledikleri günahlarından dolayı yakalayıverdik.
(Araf 96)Diyanet Vakfı Meali:
O (peygamberlerin gönderildiği) ülkelerin halkı inansalar ve (günahtan) sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık, fakat yalanladılar, biz de ettikleri yüzünden onları yakalayıverdik. *
(Araf 96)Edip Yüksel Meali:
Ülkelerin halkları inanıp erdemli davransalardı, göklerden ve yerden üzerlerine bolluk kapısını açardık. Ama yalanladılar ve bunun üzerine kazandıklarıyla birlikte onları yakaladık.
(Araf 96)Elmalılı Orjinal Meali:
Eğer o memleketlerin ahalisi iyman edib Allahdan korksaydılar elbette üzerlerine yerden gökten bereketler açardık, ve lakin tekzib ettiler de kendilerini kesibleriyle tuttuk alıverdik
(Araf 96)Elmalılı Yeni Meali:
Oysa o ülkelerin halkı iman edip Allah'tan korksaydılar, elbette üzerlerine yerden ve gökten bereketler açardık. Fakat yalanladılar, biz de kendilerini kazandıklarıyla yakalayıverdik.
(Araf 96)Erhan Aktaş Meali:
Eğer beldelerin halkı iman edip, takva sahibi olsalardı, muhakkak üzerlerine göğün ve yerin bereketini açardık. Ancak onlar yalanladılar, Biz de yaptıklarına karşılık onları kıskıvrak yakaladık.
(Araf 96)Gültekin Onan Meali:
Eğer o ülkeler ehli inansaydı ve korkup sakınsalardı, gerçekten üzerlerine hem gökten, hem yerden (sayısız) bolluklar (bereketler) açardık; ancak onlar yalanladılar, biz de onları kazanageldikleri nedeniyle yakalayıverdik.
(Araf 96)Hakkı Yılmaz Meali:
Ve eğer o kentlerin halkı inansalardı ve Allah'ın koruması altına girselerdi, elbette üzerlerine gökten ve yerden olan bollukları açardık. Velâkin onlar yalanladılar. Biz de onları yapıp durmakta olduklarına karşılık yakalayıverdik.
(Araf 96)Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /
Şayet o beldenin halkı iman etmiş ve (Allah’tan) korkup sakınmış olsaydı, göğün ve yerin bereket (kapılarını) onlara açardık. Fakat yalanladılar. Biz de onları işledikleri (günahlara) karşılık (azapla) yakalayıverdik.
(Araf 96)Harun Yıldırım Meali:
O ülkelerin halkı iman edip sakınsalardı elbette onların üzerine gökten de yerden de bereketler açardık, fakat onlar yalanladılar, biz de onları kazanmakta oldukları sebebiyle yakalayıverdik.
(Araf 96)Hasan Basri Çantay:
Eğer o memleketler halkı iman edib de (küfür ve isyandan) sakınmış olsalardı elbette üzerlerine gökden ve yerden nice bereket (hazine) ler (ini) açardık. Fakat onlar (peygamberlerini) yalanladılar da biz de kazanmakda oldukları (küfür ve isyan) yüzünden onları tutub yakaladık.
(Araf 96)Hayrat Neşriyat Meali:
Hem gerçekten o şehirlerin halkı îmân edip (peygamberlerine karşı gelmekten)sakınsalardı, elbette üzerlerine gökten ve yerden nice bereketler açardık; fakat (onlar, peygamberlerini) yalanladılar; bunun üzerine (biz de) onları, kazanmakta oldukları(günahlar) yüzünden (azâbımız ile) yakalayıverdik.
(Araf 96)Hubeyb Öndeş Meali: /
Kentlerin halkı inansaydı ve korunup sakınsaydı, mutlaka kendilerine gökten ve yerden bereketleri açardık; fakat yalanladılar. Ardından onları elde etmekte olduklarından dolayı yakaladık.
(Araf 96)Hüseyin Atay Meali:
Eğer, ülkelerin halkı inanıp saygılı olsalardı, onlara göğün ve yerin bolluklarını açardık. Ama yalanladılar, Biz de kazanmış olduklarına karşılık onları yakalayıverdik.
(Araf 96)İbni Kesir Meali:
Şayet kasabaların halkı, inanmış ve sakınmış olsalardı; elbette üzerlerine gökten ve yerden bereketler açardık. Fakat onlar yalanladılar. Biz de bunun üzerine onları, yaptıklarından dolayı yakalayıverdik.
(Araf 96)İlyas Yorulmaz Meali:
Keşke bu kasaba halkı iman edip sakınsalardı, bizde gökten ve yerden bereket kapılarını onlar için açardık. Fakat onlar yalanladılar, sonra bizde onları kazandıklarıyla birlikte yakalayıverdik.
(Araf 96)İskender Ali Mihr Meali:
O ülkenin halkı eğer âmenû olsalardı ve takva sahibi olsalardı elbette onlara semadan ve yerden bereketler (bolluk) açardık. Fakat onlar yalanladılar. Böylece kazandıklarından dolayı onları aldık (cezalandırdık).
(Araf 96)İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:
Eğer o illerin kişileri inansalar, sakınsalardı, Biz de yerlerin, göklerin bütün bolluklarını onların önüne sererdik. Ancak, onlar bunları yalan saydılar. Bunun üzerine Biz de onları ettiklerine karşılık olarak çarptık.
(Araf 96)Kadri Çelik Meali:
Eğer kasabaların halkı iman etmiş ve sakınmış olsalardı, onlara göğün ve yerin bolluklarını verirdik. Ama yalanladılar; bu yüzden onları, yaptıkları sebebiyle kıskıvrak yakalayıverdik.
(Araf 96)Mahmut Kısa Meali:
Oysa helâk edilen ülkelerdeki toplumlar, elçilerinin getirdiği hakîkate iman edip dürüst ve erdemlice davranarak kötülüklerden sakınmış olsalardı, onları elbette helâk etmezdik; tam tersine, yerin ve göğün bütün nîmet ve bereketlerini önlerine sererdik! Ne var ki, hakîkati bile bile inkâr ettiler; Biz de onları, yaptıklarından dolayı cezalandırdık!
(Araf 96)Mehmet Ali Eroğlu Meali:
Açıkçası o ülkelerin insanları inansalar ve sakınmış olsaydılar Filhakika gökten üstlerine bereketler yağdırır, yeryüzünde bolluklar Açardık. Ne var ki, onlar yalanladılar. Kazandıklarını da yakalayıvermişizdir.
(Araf 96)Mehmet Türk Meali:
Oysa (helâk edilen) bu ülkelerin halkları, îman edip (Allah’tan) hakkıyla sakınsalardı, elbette onlara gökten ve yerden bolluklar yağdırırdık. Fakat onlar yalanladılar, Biz de onları kazandıkları sebebiyle helâk ettik.
(Araf 96)Muhammed Celal Şems Meali:
Eğer (bu) yerleşimlerin halkı inanıp, takvayı benimsemiş olsaydı, Biz onlara mutlaka göğün ve yerin bereket (kapılarını) açardık. Ancak onlar, (peygamberlerimizi) yalanladılar. Biz (de) yaptıklarından dolayı, onları (azapla) yakaladık.
(Araf 96)Muhammed Esed Meali:
Oysa bu toplumların insanları imana erip de Bize karşı sorumluluk bilinci taşıyor olsalardı onların önünde göğün ve yerin bolluklarını açardık: ama gerçeği yalanlamaya kalktılar ve Biz de (kendi) yapıp ettiklerinden ötürü onları kıskıvrak yakaladık.
(Araf 96)Mustafa Cemil Kılıç Meali:
Eğer o ülkelerin halkı inanıp sakmsalardı, biz onların üzerine gökten ve yerden bereket kapılarını açardık. Oysa onlar yalanladılar. Biz de kendi yaptıklarıyla onları yakalayıverdik.
(Araf 96)Mustafa Çavdar Meali:
Oysa bu ülkelerin halkları iman edip, sorumlu davransalardı, biz de onlara göklerin ve yerin bereket kapılarını ardına kadar açardık. Fakat yalana sarıldılar. Biz de onları kazandıkları günahlar sebebiyle cezalandırdık. (Araf 96)Mustafa Çevik Meali:
Hâlbuki bu toplumlar, davet edildiklerine yönelselerdi, Biz de onlara göklerin ve yerin kapılarını sonuna kadar açar, üzerlerine bolluk ve bereket yağdırırdık. Fakat onlar daveti yalan sayıp, kabul etmediler, dolayısıyla Biz de onları kıskıvrak yakalayıp helak ettik.
(Araf 96)Mustafa İslamoğlu Meali:
Oysa ki, eğer bu ülkelerin insanları inansalar ve sorumlu hareket etselerdi, onlara göklerin ve yerin bereketini ardına kadar açardık, fakat yalanladılar. Bunun üzerine biz de yaptıklarından dolayı onları kıskıvrak yakaldık.
(Araf 96)Osman Okur Meali:
Eğer o ülkelerin halkları iman edip kötülüklerden sakınsalardı, göğün ve yerin bereket kapılarını yüzlerine açardık. Fakat yalanladılar, biz de onları işlediklerinin cezasına çarptırdık.
(Araf 96)Ömer Nasuhi Bilmen Meali:
Eğer o ülkelerin ahalisi imân etselerdi ve sakınmış olsalar idi, elbette onların üzerine gökten ve yerden bereketler açardık. Fakat tekzîp ettiler. Artık Biz de onları, kazanır oldukları şey sebebiyle tutup yakalayıverdik.
(Araf 96)Ömer Öngüt Meali:
Eğer o memleketlerin halkı inansalardı ve bize karşı gelmekten sakınsalardı; elbette onlara göğün ve yerin bolluklarını verir, bereketler açardık. Fakat yalanladılar, biz de onları yaptıklarına karşılık yakalayıverdik.
(Araf 96)Ömer Sevinçgül Meali:
O toplumun insanları inansalar da kötülüklerden sakınsalardı, onlara gökten ve yerden bolluk kapıları açardık, ama yalanladılar. Biz de onları yapıp ettikleri yüzünden kıskıvrak yakaladık.
(Araf 96)Sadık Türkmen Meali:
Şayet, ülkeler halkı inansalardı ve korunup sakınsalardı; onlara gökten ve yerden bereketler açardık. Fakat yalanladılar. Biz de onları kazandıkları şeylerle hemen yakaladık.
(Araf 96)Seyyid Kutub Meali:
Eğer o ülkelerin halkları iman edip kötülüklerden sakınsalardı, göğün ve yerin bereket kapılarını yüzlerine açardık. Fakat yalanladılar, biz de onları işlediklerinin cezasına çarptırdık.
(Araf 96)Suat Yıldırım Meali:
Eğer o ülkelerin ahalisi iman edip Allah'a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette Biz üzerlerine gökten, yerden nice bereket ve bolluk kapılarını açardık. Fakat onlar peygamberleri yalancı saydılar, Biz de işledikleri kötülükler sebebiyle kendilerini cezaya çarptırdık.
(Araf 96)Süleyman Ateş Meali:
(O) ülkelerin halkı inanıp (kötülüklerden) korunsalardı, elbette üzerlerine gökten ve yerden bolluklar açardık; fakat yalanladılar, biz de onları kazandıklarıyle yakaladık.
(Araf 96)Süleymaniye Vakfı Meali:
Eğer o kentlerin ahalisi, inanıp güvenerek Allah'tan çekinselerdi, onlara, yerin ve göklerin bolluk ve bereketini açardık. Fakat yalana sarıldılar. Biz de onları yapıp ettiklerine karşılık yakalayıverdik.
(Araf 96)Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:
Eğer toplumlar iman edip Allah'a karşı gelmekten çekinselerdi, onlara gökten ve yerden bereketler yağdırırdık. Ama hakikati yalanladılar. Biz de, yaptıklarından dolayı onları yakalayıverdik.
(Araf 96)Şaban Piriş Meali:
Eğer ülkelerin halkı iman edip, korunsalardı, biz de onlara gökten ve yerden bereket açardık. Fakat yalanladılar. Bu sebeple onları yapmakta olduklarıyla yakaladık.
(Araf 96)Talat Koçyiğit Meali:
Halbuki o ülkeler halkı, îman etseler ve (gelecek azâbtan) sakınsalardı, üzerlerine, gökten ve yerden nice bereket (kapıları) açardık. Fakat onlar (peygamberlerimizi) yalanladılar; biz de onları, irtikâb ettikleri şey dolayısıyla yakaladık.
(Araf 96)Tefhimul Kuran Meali:
Eğer o ülkeler halkı inansalardı ve korkup sakınsalardı, gerçekten üzerlerine hem gökten, hem de yerden (sayısız) bolluklar (bereketler) açardık; ancak onlar yalanladılar, biz de onları kazanageldikleri nedeniyle yakalayıverdik.
(Araf 96)Ümit Şimşek Meali:
Eğer o beldelerin ahalisi iman edip sakınsalardı, Biz onların üzerine gökten ve yerden bereket kapılarını açardık. Fakat onlar peygamberlerini yalanladılar; Biz de kendi kazandıkları günahlarla onları yakalayıverdik.
(Araf 96)Yaşar Nuri Öztürk Meali
O medeniyetlerin halkı inanıp korunsalardı, elbette ki üzerlerine gökten ve yerden bereketler saçardım. Ama yalanladılar, biz de onları, kazanır olduklarıyla yakalayıverdik.
(Araf 96)