25. Furkan Suresi / 40.ayet

Onlar bela yağmuruna tutulmuş o şehre uğramış olmalılar. Şimdi onların başına geleni düşünmüyorlar öyle mi? Hayır, onlar aslında yeniden dirilip hesap vermekten hoşlanmıyorlar!

Bknz: (6/29)(11/7)(17/49)»(17/52)(17/98)(32/10)»(32/11)

Mustafa Çavdar Meali

Furkan 40 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Andolsun ki onlar, uğramışlardır kötü bir yağmur yağdırılan o şehre, onu olsun görmüyorlar mı? Görüyorlar, fakat onlar, ölümden sonra dirileceklerini ummuyorlar.*

(Furkan 40)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

Andolsun onlar, (müşrikler ve münafıklar) üstüne felaket yağmuru yağdırılmış bulunan o belde(lere ve bölgelere) uğramışlardır; yine de hâlâ onu görmüyorlar (ve ibret almıyorlar) mıydı? Hayır, onlar (aslında) dirilmeyi (ve hesap vermeyi) ummuyorlar (ve istemiyorlar diye böyle davranıyorlar) dı.

(Furkan 40)

Abdullah Parlıyan Meali:

Andolsun ki, onlar afet yağmuruna tutulan, üzerlerine taş yağdırılan, Lût toplumunun memleketlerine varmışlardır. Peki orada olup biteni farketmediler mi? Hayır, onlar öldükten sonra dirilmeyi asla beklemiyorlar.

(Furkan 40)

Adem Uğur Meali:

(Resûlüm!) Andolsun (bu Mekkeli putperestler), belâ ve felâket yağmuruna tutulmuş olan o beldeye uğramışlardır. Peki onu görmüyorlar mıydı? Hayır, onlar öldükten sonra dirilmeyi ummamaktadırlar.

(Furkan 40)

Ahmet Hulusi Meali:

Andolsun ki bela yağmuruna tutulmuş o şehre (Lut kavminin helak olduğu yere) uğradılar... Acaba onu görmediler mi? Hayır! Onlar ölüm sonrasında dirilişi, aslına dönüşü ummuyorlardı!

(Furkan 40)

Ahmet Tekin Meali:

Andolsun ki, bu Kur'ân'ı inkâr edenler, belâ ve felâket yağmuruna, taş yağmuruna tutulmuş olan beldeye, Sodom ve Gomore'ye uğramışlardır. Orada olanları görmüyorlar mı? Aksine görüyorlar da, onlar öldükten sonra, ölümden önceki vasıflarla diriltilmeyi ummuyorlar, cezalandırılma endişesi duymuyorlar.*

(Furkan 40)

Ahmet Varol Meali

Andolsun onlar üzerine felaket yağmuru yağdırılan kasabaya uğramışlardı. Yine de onu görmüyorlar mıydı? Hayır onlar yeniden dirilişi ummuyorlardı.

(Furkan 40)

Ali Bulaç Meali:

Andolsun, onlar, üstüne felaket yağmuru yağdırılmış bulunan o ülkeye uğramışlardır; yine de onu görmüyorlar mıydı? Hayır, onlar dirilmeyi ummuyorlardı.

(Furkan 40)

Ali Fikri Yavuz Meali:

Yemin olsun ki, (Kureyş kâfirleri ticaret için Şam'a giderken) fenalık (taş) yağmuruna tutulmuş olan o beldeye (Lut kavminin Sedûm şehrine) defalarca uğradılar; onu görüyor değiller miydi? (düşünüb te ibret almazlar, imana gelmezler mi?) Doğrusu onlar, öldükten sonra dirileceklerini ummazlar.

(Furkan 40)

Ali Rıza Sefa Meali:

Üstelik gerçek şu ki, yıkım yağmuruna tutulan kente uğramışlardı. Yine de onu görmüyorlar mı? Hayır! Yeniden dirileceklerini düşünmüyorlar.

(Furkan 40)

Ali Ünal Meali:

Şu Kureyş müşrikleri, üzerlerine belâ yağmuru yağdırılan memlekete de uğradılar. Peki, hiç orada olup bitene dikkat etmediler mi? Hayır hayır, onlar (inkârları sebebiyle) öldükten sonra dirilmeyi beklemedikleri (için, herhangi bir hadiseden ibret alacakları yok).

(Furkan 40)

Bahaeddin Sağlam Meali:

Andolsun! Onlar, o kötülük yağmuruna maruz kalan o şehirden geçtiler. Yoksa onu göremediler mi? Hayır, onlar dirilmeyi ummayan, (dolayısıyla hiçbir şeyden ibret almayan) bir toplumdurlar.

(Furkan 40)

Bayraktar Bayraklı Meali:

Andolsun müşrikler, felaket yağmurunun helak ettiği o ülkeye uğradılar. Orayı görmediler mi? Doğrusu onlar, öldükten sonra dirileceklerini beklemiyorlardı.

(Furkan 40)

Bekir Sadak Meali:

Bu putperestler and olsun ki, bela yagmuruna tutulmus olan kasabaya ugramislardi. Onu gormediler mi? Hayir: Tekrar dirilmeyi ummuyorlardi.

(Furkan 40)

Besim Atalay Meali:

Üzerlerine belâ yağmuru yağmakta olan bir kente geldiler onlar; onu görmezler mi ki? Hayır onlar ummazlardı yeniden dirilmeyi

(Furkan 40)

Celal Yıldırım Meali:

And olsun ki onlar (inkarcı sapıklar) âfet yağmuruna tutulup (yok edilen) kasabaya varmışlardı, onu görmediler mi ? Hayır, yeniden dirilip kalkmayı ummazlar.

(Furkan 40)

Cemal Külünkoğlu Meali:

Andolsun ki, (Kureyş müşrikleri ticaret için Şam'a giderken) belâ yağmuruna tutulan (Lut kavminin Sodom) şehrine de uğramışlardı. Peki, orada olup biteni (ibret için) fark etmediler mi? Doğrusu onlar öldükten sonra diriltileceklerini hiç düşünmezler.*

(Furkan 40)

Diyanet İşleri Eski Meali:

Bu putperestler and olsun ki, bela yağmuruna tutulmuş olan kasabaya uğramışlardı. Onu görmediler mi? Hayır; tekrar dirilmeyi ummuyorlardı.

(Furkan 40)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

Andolsun, senin kavmin, bela yağmuruna tutularak yok edilen kente uğramışlardır. Yoksa onu görmüyorlar mıydı (ki ibret almadılar)? Hayır! (Görüyorlardı fakat) tekrar dirilmeyi ummuyorlardı.

(Furkan 40)

Diyanet Vakfı Meali:

(Resûlüm!) Andolsun (bu Mekkeli putperestler), belâ ve felâket yağmuruna tutulmuş olan o beldeye uğramışlardır. Peki onu görmüyorlar mıydı? Hayır, onlar öldükten sonra dirilmeyi ummamaktadırlar.  *

(Furkan 40)

Edip Yüksel Meali:

Felaket yağmuruna tutulmuş bulunan ülkenin (Sodom) yanından geçmiş bulunuyorlar. Onu görmediler mi? Aslında onlar yeniden dirilmeye inanmıyorlardı.

(Furkan 40)

Elmalılı Orjinal Meali:

Celalim hakkı için o fenalık yağmuruna tutulan karyeye de vardılar, artık onu görüyor değiller miydi? Doğrusu nüşur arzu etmiyorlar, uyanmak istemiyorlardı

(Furkan 40)

Elmalılı Yeni Meali:

Andolsun ki, o afet yağmuruna tutulan memlekete de vardılar. Artık onu da görüyor değiller mi? Doğrusu yeniden dirilmeyi ümit etmiyorlar, uyanmak istemiyorlardı.

(Furkan 40)

Erhan Aktaş Meali:

Ve ant olsun ki onlar, felaket yağmuru yağdırılmış olan beldeye vardılar. Peki, onu da mı görmediler? Aksine onlar, öldükten sonra dirilmeyi beklemiyorlar.

(Furkan 40)

Gültekin Onan Meali:

Andolsun, onlar, üstüne felaket yağmuru yağdırılmış bulunan o ülkeye uğramışlardır; yine de onu görmüyorlar mıydı? Hayır, onlar dirilmeyi ummuyorlardı.

(Furkan 40)

Hakkı Yılmaz Meali:

Ve andolsun bunlar, belâ ve fenalık yağmuruna tutulmuş olan beldeye gittiler. Peki, onu da görmüyorlar mıydı? Tam tersi, bunlar öldükten sonra dirilmeyi ummamaktaydılar.

(Furkan 40)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

Andolsun ki onlar, kötülük/helak yağmuruna tutulan beldeye gelmişlerdi. Orayı görmüyorlar mıydı? (Hayır, öyle değil! Görüyorlardı elbet!) Fakat onlar yeniden dirilmeyi ummuyorlardı.

(Furkan 40)

Harun Yıldırım Meali:

(Resûlüm!) Andolsun (bu Mekkeli putperestler), belâ ve felâket yağmuruna tutulmuş olan o beldeye uğramışlardır. Peki onu görmüyorlar mıydı? Hayır, onlar öldükten sonra dirilmeyi ummamaktadırlar.

(Furkan 40)

Hasan Basri Çantay:

Andolsun ki onlar (Mekkeliler) bela (ve felaket) yağmuruna tutulan o beldeye uğramışlardır. (Peki) onu da görmüyorlar mıydı? Hayır, onlar (öldükden sonra tekrar) dirilmeyi ummazlar.

(Furkan 40)

Hayrat Neşriyat Meali:

(Ey Resûlüm!) And olsun ki (bu müşrikler), belâ yağmuruna (taşa) tutulan o şehreuğradılar. Peki onu (oradaki helâk alâmetlerini) görmüyorlar mıydı? Hayır! (Onlar) tekrar dirilmeyi ummuyorlardı.

(Furkan 40)

Hubeyb Öndeş Meali: /

Doğrusu, onlar kötülüğün yağmuru kendisine yağdırlmış Kente gelmişlerdi. Hiç onu [o kenti] görecek durumda değiller miydi? Aksine! Onlar yayılışı[yeniden dirilişi] beklemiyorlar!

(Furkan 40)

Hüseyin Atay Meali:

Andolsun ki, bunlar, bela yağmuruna tutulmuş olan bir kente uğramışlardı. Onu göremediler mi? Hayır! Tekrar dirilmeyi ummuyorlardı.

(Furkan 40)

İbni Kesir Meali:

Andolsun ki; onlar, bela yağmuruna tutulmuş olan kasabaya uğramışlardır. Onu görmediler mi? Hayır, onlar tekrar dirileceklerini ummazlar.

(Furkan 40)

İlyas Yorulmaz Meali:

Gökten boşaltılan yağmurla helak olmuş bir kasabaya uğradıklarında, o kasabanın durumunu görmediler mi? Aksine, onlar yeniden diriltilmeyi beklemiyorlar.

(Furkan 40)

İskender Ali Mihr Meali:

Ve andolsun ki onlar, felâket yağmuru yağdırılmış olan kasabaya geldiler. Onu görmediler mi? Hayır, onlar yeniden dirilmeyi ümit etmiyorlardı.

(Furkan 40)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

Ant olsun ki onlar üzerlerine taş yağan o il'e uğramışlardır. Onu görmüyorlar mı? Yok, onlar yeniden dirileceklerine inanmıyorlar.

(Furkan 40)

Kadri Çelik Meali:

Şüphesiz onlar, üstüne felâket yağmuru yağdırılmış bulunan o kasabaya (Lut'un kasabasına) uğradılar. Peki onu görüyor değiller mi? Hayır, onlar (aslında) dirilmeyi ummaz olmuşlardır.

(Furkan 40)

Mahmut Kısa Meali:

Oysa onlar, kendilerinden önce azap yağmuruna tutulan şehirlerinharâbeleri yanından kervanlarla bir çok defalar geçmişlerdi;peki onların ibret verici halini görmüyorlar mıydı? Hayır hayır; aslında onlar, ölümden sonra dirilişe inanmıyorlardı. İşte bütün kötülüklerin, ahlâksızlıkların asıl sebebi budur.

(Furkan 40)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

(Resulüm) andolsun ki, onlar (bela) taş yağan yağmura tutulan şehre uğramışlardır. Kesinlikle görmüyorlar mıydı? Hayır, görürler ama dirilmeyi ve hesabı ummuyorlar.

(Furkan 40)

Mehmet Türk Meali:

Yemin olsun (Mekkeliler, sürekli) yakınından geçtikleri, felâket yağmuruna tutulmuş olan1 o beldeyi2 hiç görmüyorlar mı? Hayır, onlar öldükten sonra dirilmeyi ummuyorlar.*

(Furkan 40)

Muhammed Celal Şems Meali:

(Bu Mekkeli kâfirler,) üstüne kötü bir yağmur yağdırılan yerleşimden mutlaka geçmişlerdir. Bunlar, o (kalıntıları) görmüyorlar mı? Aslında onlar, tekrar diriltilerek kaldırılmayı hiç ummazlardı.

(Furkan 40)

Muhammed Esed Meali:

Bu (Bizim mesajlarımızı inkar edenler) o cezalandırıcı yağmura tutulan şehri görmüş olmalılar; peki orada olup biteni fark etmediler mi? Hayır, bunlar ölümden sonra kalkışı beklemiyorlar!

(Furkan 40)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

Doğrusu, onlar kötülük yağmuruna tutulmuş kente de uğramışlardı. Onun halini görmediler mi? Hayır, onlar yeniden diriltileceklerine ihtimal vermiyorlar.

(Furkan 40)

Mustafa Çavdar Meali:

Onlar bela yağmuruna tutulmuş o şehre uğramış olmalılar. Şimdi onların başına geleni düşünmüyorlar öyle mi? Hayır, onlar aslında yeniden dirilip hesap vermekten hoşlanmıyorlar!

Bknz: (6/29) - (11/7) - (17/49)»(17/52) - (17/98) - (32/10)»(32/11)

(Furkan 40)

Mustafa Çevik Meali:

Kur’an’ın ilk muhatapları da cezaya çarptırdığımız kavimlerin toprakları üzerinden gelip geçmekte, onların hak ettikleri azabın izlerini de görmekteler. Buna rağmen akıllarını kullanıp gerçeği kabullenmiyor, öldükten sonra diriltilip hesaba çekilmeyi içlerine sindiremiyor, yalan sayıyorlar.

(Furkan 40)

Mustafa İslamoğlu Meali:

Doğrusu bu (vahyin muhatapları), bela sağanağına yakalanan kente uğramış olmalılar. Şimdi orada olup biteni(n iç yüzünü) görmediler, öyle mi? Yoo! Onlar asıl öldükten sonra yeniden dirilerek (hesap vermekten) hazzetmiyorlar.

(Furkan 40)

Osman Okur Meali:

Andolsun ki, (Kureyş müşrikleri ticaret için Şam'a giderken) belâ yağmuruna tutulan (Lut kavminin Sodom) şehrine de uğramışlardı. Peki, orada olup biteni (ibret için) fark etmediler mi? Hayır, onlar (öldükten sonra) tekrar dirilip kalkmayı ummuyorlar.

(Furkan 40)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

Ve andolsun ki, felaket yağmuruna tutulmuş olan karyeye varmışlardı. Artık onu görür olmamışlar mı idi? Hayır, öldükten sonra dirilip kalkmayı ummaz olmuşlardır.

(Furkan 40)

Ömer Öngüt Meali:

Resulüm! Andolsun ki onlar, belâ yağmuruna tutulan o memlekete uğramışlardır. Onlar onu görmüyorlar mıydı? Hayır! Onlar tekrar dirileceklerini ummuyorlardı.

(Furkan 40)

Ömer Sevinçgül Meali:

Andolsun, onlar bela yağmuruna tutulan kente gittiler. Peki onu görmediler mi! Hayır, bunlar ölümden sonra diriltilip kaldırılacaklarını ummuyorlardı!

(Furkan 40)

Sadık Türkmen Meali:

Ant olsun onlar; belâ yağmuruna tutulup yok edilen o kente uğramışlardı. Onu görmüyorlar mıydı? Aksine onlar, tekrar dirilmeyi ummuyorlardı!

(Furkan 40)

Seyyid Kutub Meali:

Ey Muhammed, senin hemşehrilerin, bela yağmuruna tutulmuş olan o kente uğradılar. Acaba orayı görmüyorlar mıydı? Hayır, aslında onlar yeniden dirileceklerini beklemiyorlardı.

(Furkan 40)

Suat Yıldırım Meali:

Şu Kureyş müşrikleri, bela yağmuruna tutulan, üstüne taş yağdırılan şehire de vardılar. Peki, orada olup biteni fark etmediler mi? Doğrusu onlar öldükten sonra diriltileceklerini hiç düşünmezler.

(Furkan 40)

Süleyman Ateş Meali:

(Şu Kureyş müşrikleri) bela yağmuruna tutulan, (üstüne taş yağdırılan) kente vardılar. Onun durumunu görmüyorlar mıydı (ki ibret alsınlar)? Hayır, onlar (öldükten sonra) tekrar dirilip kalkmayı ummuyorlar.

(Furkan 40)

Süleymaniye Vakfı Meali:

(Mekkeliler,)[1] Felaket yağdırılmış o yerlere elbette uğramışlardır. Şimdiye kadar oraları hiç mi görmediler[2]? Aslında bunlar, tekrar dirilmeyi beklemiyorlar.

1)Cümlenin gizli öznesi nebilerin hitap ettiği o kimseler, dolayısla Mekke ve civarındakilerdir.
2)Önceki milletlerin helak edilmelerine ait kanıtlar bugün bile görülebilmektedir. Volkanik patlamalara ve büyük depremler gibi olaylara ait bu kanıtlar gerek turistik gerek bilimsel yöntemlerle gözlemlenebilmektedir.  

(Furkan 40)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

Oysa onlar, üzerine taş yağmış olan o kasabanın başına gelenleri duymuşlardır. Peki bundan ibret almaları gerekmez miydi? Hayır, bunlar öldükten sonra dirileceklerine inanmıyorlar.

(Furkan 40)

Şaban Piriş Meali:

Onlar, üzerine bela yağmuru yağdırılmış bir beldeye de uğramışlardı, onu görmediler mi? Hayır, onlar yeniden dirilişi düşünmüyorlar!

(Furkan 40)

Talat Koçyiğit Meali:

O müşrikler, üzerine belâ yağmuru yağdırılmış bir kasabaya da uğramışlardı. Onu görmemişler miydi? Hayır; onlar, öldükten sonra tekrar dirilmeyi ümid etmiyorlardı.

(Furkan 40)

Tefhimul Kuran Meali:

Andolsun, onlar üstüne felâket yağmuru yağdırılmış bulunan o ülkeye uğramışlardır; yine de onu görmüyorlar mıydı? Hayır, onlar dirilmeyi ummuyorlardı.

(Furkan 40)

Ümit Şimşek Meali:

Doğrusu, onlar azap yağmuruna tutulmuş beldeye de uğramışlardı. Onun halini görmediler mi? Aslında onlar tekrar diriltileceklerine ihtimal vermiyorlar.

(Furkan 40)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Yemin olsun, onlar o kötülük yağmuruna tutulan kente vardılar. Peki onu görmüyorlar mıydı? Hayır, onlar dirilip hesap vermeyi ummuyorlardı.

(Furkan 40)