18. Kehf Suresi / 82.ayet

– Gelelim duvara: Duvar şehirde yaşayan iki yetim çocuğa aitti. Duvarın altında da o çocuklara ait bir define vardı. Babaları da temiz ve iyi bir insandı. Rabbin, onların ergenlik çağına ulaşmasını ve Rabbinden bir rahmet olarak bu defineyi çıkarmalarını istedi. Dolayısıyla bütün bunları ben, kendiliğimden yapmış değilim. İşte senin bir türlü katlanamadığın olayların iç yüzü budur.

Bknz: (18/44)

Mustafa Çavdar Meali

Kehf 82 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Duvarsa, şehirdeki iki yetim çocuğundu ve altında, onlara ait bir define vardı, babaları da temiz bir adamdı. Rabbin, onların ergenlik çağına gelmelerini ve definelerini çıkarıp elde etmelerini diledi. Bunları kendiliğimden yapmadım. İşte sabredemediğin şeylerin iç yüzü.

(Kehf 82)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

“(O ücretsiz tamir ettiğimiz) Duvara gelince: (Burası,) O kasabadaki iki yetim oğlanın (malıy) dı. (O duvarın) Altında, onlara ait olan (kendilerine miras ve emanet bırakılan) bir define–hazine vardı. Babaları da salih (bir insandı) . İşte bu yüzden, Rabbin diledi ki, o çocuklar rüşdlerine erişinceye ve kendi haklarına sahiplik edinceye kadar (bu duvar yıkılmasın ve hazine başkalarınca kapışılmasındı) . Bu, Rabbinden bir rahmet (inayet ve hikmet sebebi ve sonucu) idi… Ben bunların hiçbirini kendiliğimden (nefsi heves ve hedefimden) yapmış değilim. İşte senin sabredemediğin bu işlerin te’vili (gerçek nedeni, hikmet ve hakikati ve kader bilgisi) bu idi” demişti. *

(Kehf 82)

Abdullah Parlıyan Meali:

Ve duvara gelince, o duvar kasabada yaşayan iki yetim oğlan çocuğuna aitti ve altında hukuken onların olan bir hazine gömülüydü, babaları da temiz bir adamdı. Rabbin, onların ergenlik çağına gelmelerini ve hazineleri çıkarıp elde etmelerini diledi. Dolayısıyla, bütün bu yaptıklarımı, ben kendiliğimden yapmadım. İşte dayanamadığın olayların içyüzü ve gerçek anlamı…”

(Kehf 82)

Adem Uğur Meali:

Duvara gelince, şehirde iki yetim çocuğun idi; altında da onlara ait bir hazine vardı; babaları ise iyi bir kimse idi. Rabbin istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ben bunu da kendiliğimden yapmadım. İşte, hakkında sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur.

(Kehf 82)

Ahmet Hulusi Meali:

"Duvara gelince: O, şehirde iki yetim oğlanın idi... Onun altında, onlara (iki yetim çocuğa) ait bir hazine var idi... Ve babaları da salih idi... Bundan dolayı Rabbin diledi ki, o iki çocuk buluğ çağına ersinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar... Ben bu işleri kendi hükmümle yapmadım! İşte senin sabretmeye katlanamadığının tevili (içyüzü) budur. "

(Kehf 82)

Ahmet Tekin Meali:

“Duvar ise, şehirde, iki yetim erkek çocuğa aitti. O duvarın altında çocuklara ait hazine vardı. Babaları da dindar, ahlâklı, hayır-hasenat sahibi, mü'min, sâlih bir adamdı. Rabbin onların erginlik, yiğitlik çağlarına-onsekiz yaşlarına gelmesini, Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini kendilerinin çıkarmasını istedi. Bu icra planını da kendiliğimden uygulamadım. İşte, senin sabredemediğin şeylerin içyüzü budur.” dedi.*

(Kehf 82)

Ahmet Varol Meali

Duvara gelince: O şehirdeki iki yetim çocuğa aitti ve altında onlara ait bir hazine vardı. Babaları da salih biriydi. Rabbin onların erginlik çağlarına ermelerini ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarmalarını diledi. Ben bunu kendi görüşümle yapmadım. Haklarında sabır gösteremediğin şeylerin yorumları (iç yüzleri) işte budur.

(Kehf 82)

Ali Bulaç Meali:

"Duvar ise, şehirde iki öksüz çocuğundu, altında onlara ait bir define vardı; babaları salih biriydi. Rabbin diledi ki, onlar erginlik çağına erişsinler ve kendi definelerini çıkarsınlar; (bu,) Rabbinden bir rahmettir. Bunları ben, kendi işim (özel görüşüm) olarak yapmadım. İşte, senin sabır göstermeye güç yetiremediğin şeylerin yorumu."

(Kehf 82)

Ali Fikri Yavuz Meali:

Duvara gelince, duvar şehirde iki yetim oğlanındı. Duvarın altında, bu oğlanlar için saklı bir define vardı. Babaları da sâlih bir kimse idi. Onun için Rabbin diledi ki, ikisi de rüşdlerine ersinler ve definelerini çıkarsınlar. Bu, Rabbinden bir merhamet idi. Ben, bunları kendi görüşümle yapmadım (Allah'ın emriyle yaptım). İşte senin sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur.”

(Kehf 82)

Ali Rıza Sefa Meali:

"Duvar ise yöredeki iki yetim çocuğundu. Duvarın altında onlara ait bir gömü vardı. Babaları, erdemli bir kişiydi. Efendin, onların erginlik çağına erişmelerini ve Efendilerinden bir rahmet olarak gömüyü çıkarmalarını diledi. Bunları, kendiliğimden yapmadım. Dirençli olamadığın şeylerin açıklaması, işte böyledir!"

(Kehf 82)

Ali Ünal Meali:

“Gelelim duvara: O, şehirde iki yetim çocuğa aitti; altında da o çocuklara ait gömülü bir hazine bulunuyordu; (merhum) babaları ise salih bir zattı. Rabbin diledi ki, çocuklar yetişkinlik çağına gelsinler ve Rabbinden bir nimet olarak kendilerine ait o hazineyi çıkarsınlar. Ben, yaptıklarımın hiç birisini kendi görüşümle yapmadım. İşte, tahammül edemediğin meselelerin iç yüzü”!

(Kehf 82)

Bahaeddin Sağlam Meali:

Amma o duvar ise, şehirde olan iki yetim gencin idi. O duvarın altında da onların olan bir hazine vardı. Babaları da salih bir insan idi. Rabbin kendisinden bir rahmet olarak istedi ki; onlar ergenlik ve rüşd yaşlarına erişsinler, hazinelerini çıkarsınlar. Ben bunu, kendimden yapmadım. İşte, sabretmesine dayanamadığın şeylerin tevil ve yorumu budur.

(Kehf 82)

Bayraktar Bayraklı Meali:

"Duvara gelince o da, şehirdeki iki yetim çocuğa aitti. Duvarın altında onlara ait bir hazine vardı. Babaları da iyi bir kimse idi. Rabbin onların ergenlik çağına ulaşıp da hazinelerini çıkarmalarını, kendi katından bir rahmet olarak istedi. Ben, bunları kendiliğimden yapmadım. İşte bu anlattıklarım senin sabredemediğin şeylerin yorumudur."

(Kehf 82)

Bekir Sadak Meali:

«Duvar ise, sehirde iki yetim erkek cocuga aitti. Duvarin altinda onlarin bir hazinesi vardi; babalari da iyi bir kimseydi. Rabbin onlarin erginlik cagina ulasmasini ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini cikarmalarini istedi. Ben bunlari kendiligimden yapmadim. İşte dayanamadigin islerin icyuzleri budur.» *

(Kehf 82)

Besim Atalay Meali:

Duvara gelince de, bu şehirde bulunan iki öksüzün, duvarın altında gömülü malları var, babaları onattı; Allah esirgeyerek, onların yetişmesin, gömülerin çıkarmasın diledi, yapmadım bunları kendiliğimden, işte budur iç yüzü, sabırsızlık eylediğin şeylerin»

(Kehf 82)

Celal Yıldırım Meali:

Duvara gelince, o, şehirde iki yetim erkek çocuğa aitti, altında onlar için bir hazine bulunuyordu ; ana-babaları da iyi insanlardı. Rabbim o iki çocuğun rüşde erip hazinelerini çıkarmalarını, kendi katından bir rahmet olarak diledi. Ben bu hususları kendi görüşümle yapmadım, işte sabredemediğin hususların yorumu budur!» dedi.

(Kehf 82)

Cemal Külünkoğlu Meali:

“Ve duvara gelince: O duvar kasabada yaşayan iki yetim oğlana aitti ve altında onlar için saklanmış bir hazine vardı. Onların babası dürüst ve erdemli biriydi. Bunun içindir ki, Rabbin onların erginlik çağına eriştiklerinde o hazineyi Rabbinden bir bağış olarak kazıp çıkarmalarını istedi. Ben (bütün) bunları kendiliğimden yapmadım. Senin sabır göstermediğin (olayların) iç yüzünün gerçek anlamı işte budur.”*

(Kehf 82)

Diyanet İşleri Eski Meali:

"Duvar ise, şehirde iki yetim erkek çocuğa aitti. Duvarın altında onların bir hazinesi vardı; babaları da iyi bir kimseydi. Rabbin onların erginlik çağına ulaşmasını ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarmalarını istedi. Ben bunları kendiliğimden yapmadım. İşte dayanamadığın işlerin içyüzleri budur."*

(Kehf 82)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

"Duvar ise şehirdeki iki yetim çocuğa ait idi. Altında onlara ait bir define vardı. Babaları da iyi bir insandı. Rabbin, onların olgunluk çağına ulaşmalarını ve Rabbinden bir rahmet olarak definelerini çıkarmalarını istedi. Bunları ben kendi görüşüme göre yapmadım. İşte senin, sabredemediğin şeylerin içyüzü budur."

(Kehf 82)

Diyanet Vakfı Meali:

«Duvara gelince, şehirde iki yetim çocuğun idi; altında da onlara ait bir hazine vardı; babaları ise iyi bir kimse idi. Rabbin istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ben bunu da kendiliğimden yapmadım. İşte, hakkında sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur.»

(Kehf 82)

Edip Yüksel Meali:

'Duvar ise kentteki iki öksüze aitti. Duvarın altında onlara ait bir hazine vardı. Babaları da erdemli birisiydi. Rabbin diledi ki onlar büyüyüp tam güçlerine kavuştuktan sonra Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini ortaya çıkarsınlar. Bunları kendi irademle yapmadım. İşte bunlar, dayanamadığın şeylerin açıklamasıdır.'

(Kehf 82)

Elmalılı Orjinal Meali:

Gelelim divara: şehir de iki yetim oğlanın idi, altında onlar için saklanmış bir define vardı ve babaları salih bir zat idi, onun için rabbın irade buyurdu ki ikisi de rüştlerine ersinler ve definelerini çıkarsınlar, hep bunlar rabbından bir rahmet olarakdır ve ben hiç birini kendi re'yimden yapmadım ve işte senin sabredemediğin şeylerin te'vili

(Kehf 82)

Elmalılı Yeni Meali:

Gelelim duvara; o, şehirde iki yetim oğlanındı, altında onlar için saklanmış bir define vardı ve babaları iyi bir zat idi. Onun için Rabbin onların erginlik çağına ermelerini, definelerini çıkarmalarını diledi. Bütün bunlar, Rabbinden bir rahmet olmak üzeredir ve ben hiçbirini kendi görüşümle yapmadım. İşte senin sabredemediğin şeylerin açıklaması!" dedi.

(Kehf 82)

Erhan Aktaş Meali:

"Duvar ise o şehirde iki yetim delikanlıya aitti. Ve onun altında, onlara ait bir servet vardı. Babaları iyi bir kimseydi. İşte onun için Rabb'in, onların erginlik dönemine erişmesini ve –Rabb'lerinden bir rahmet olarak- serveti çıkarmalarını istedi. Ve ben onu kendiliğimden bir iş olarak yapmadım. İşte senin sabretmeye güç yetiremediğin şeylerin açıklaması budur."

(Kehf 82)

Gültekin Onan Meali:

"Duvar ise şehirde iki öksüz çocuğundu, altında onlara ait bir define vardı; babaları salih biriydi. Rabbin diledi ki, onlar erginlik çağına erişsinler ve kendi definelerini çıkarsınlar; (bu) rabbinden bir rahmettir. Bunları ben kendi buyrultum [özel görüşüm] ile yapmadım. İşte, senin sabır göstermeye güç yetiremediğin şeylerin yorumu."

(Kehf 82)

Hakkı Yılmaz Meali:

(78-82) Âlim ve rahmete mazhar kul: “İşte bu, aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana o, üzerine sabretmeye güç yetiremediğin şeylerin birinci anlamlarını haber vereyim: “Gemi olayına gelince; o, denizde çalışan birtakım miskinlerindi. İşte o nedenle ben onu kusurlu hâle getirmek istedim. Ötelerinde de bütün gemileri gasp edip alan bir kral vardı. Delikanlıya da gelince; onun anne-babası mü’min kimselerdi. İşte o nedenle biz, onun, anne-babasını azdırmasından ve küfre; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmeye sürüklemesinden korktuk. Sonra da ‘Rableri onun yerine kendilerine temizlikçe daha hayırlı ve merhamet bakımından daha yakınını versin’ istedik. Duvara da gelince; o, şehirdeki iki yetim oğlanındı ve onun altında onlar için bir define vardı. Babaları da iyi bir zat idi. İşte onun için, –Rabbinden bir rahmet olmak üzere– Rabbin onların erginlik çağına ermelerini, definelerini çıkarmalarını diledi. Ve ben onu [duvar doğrultma işini] kendi görüşümle yapmadım. İşte senin, üzerine sabretmeye takat getiremediğin şeylerin ilk plândaki anlamı!”

(Kehf 82)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

“Duvara gelince, o, şehirde (yaşayan) iki yetime aitti. Altında da o ikisine ait bir hazine vardı. Onların babası salih bir kimseydi. Rabbin onların yetişkinlik çağına erişip hazinelerini çıkarmalarını istedi. (Bu,) Rabbinden bir rahmettir. (Bunları) kendiliğimden yapmadım. İşte, sabretmeye güç yetiremediğin şeylerin hakikati budur.”

(Kehf 82)

Harun Yıldırım Meali:

"Duvara gelince, şehirde iki yetim çocuğun idi; altında da onlara ait bir hazine vardı; babaları ise iyi bir kimse idi. Rabbin istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ben bunu da kendiliğimden yapmadım. İşte, hakkında sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur."

(Kehf 82)

Hasan Basri Çantay:

"Dıvara gelince: Bu, o şehirde iki yetim oğlancığındı. Altında da onlara aid bir defiyne vardı. Babaları iyi bir adamdı. Binaen'aleyh Rabbin diledi ki ikisi de rüşdlerine ersinler, definelerini çıkarsınlar. (Bu), Rabbimden bir merhametdi. Ben bunu kendi re'yimle yapmadım. İşte üzerlerinde sabredemediğin şeylerin iç yüzü"!

(Kehf 82)

Hayrat Neşriyat Meali:

“O duvar ise, işte o şehirde bulunan iki yetim erkek çocuğa âid idi; ve onun (o duvarın) altında, kendilerine âid bir hazîne vardı; babaları da sâlih bir kimseydi. Böylece Rabbin, onların (o iki çocuğun) güçlerinin kemâle ermesini ve Rabbinden bir rahmet olarak(o yaşa geldiklerinde) kendi hazînelerini çıkarmalarını diledi! (Ben) bunu kendiliğimden de yapmadım! (Rabbim bana emir buyurdu!) İşte kendisine sabretmeye dayanamadığın şeylerin iç yüzü budur!”(1)*

(Kehf 82)

Hubeyb Öndeş Meali: /

"Yüksek duvara gelince: O, şehirdeki iki yetim oğlana aitti. Onun altında o ikisine ait bir hazine vardır ve o ikisinin babası düzgün-iyi biriydi. RAB'bin o ikisinin [iki oğlanın] şiddetine (olgunluk çağına) ulaşmalarını ve RAB'binden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarmaya çalışmalarını istedi. Ben, onu kendi işim olarak yapmadım. İşte bunlar, kendileri üzerine hiç sabra güç yetiremediğin [şeylerin] yorumudur." [dedi].

(Kehf 82)

Hüseyin Atay Meali:

Ve duvar ise, şehirde iki yetim çocuğa aitti. Duvarın altında onların bir hâzinesi vardı. Babaları iyi biri idi. Rabbin onların ergenlik çağına ulaşmalarını ve Rabbinin bir acıması olarak hâzinelerini çıkarmalarını diledi. Bunları kendiliğimden yapmadım. Dayanamadığın işlerin yorumu, işte budur."

(Kehf 82)

İbni Kesir Meali:

Duvar ise; o şehirdeki iki yetim erkek çocuğa aitti. Altında da onlara ait bir define vardı. Babaları iyi bir kimseydi. Rabbın; onların erginlik çağına ulaşmasını ve Rabbından bir rahmet olarak deefinelerini çıkar malarını istedi. Ben, bunları kendiliğimden yapmadım. İşte dayanamadığın şeylerin tevili budur.

(Kehf 82)

İlyas Yorulmaz Meali:

“Şimdi de duvara gelince “O duvar şehirde oturan iki yetim çocuğa aitti. O duvarın altında da iki yetime ait hazine vardı ve babaları da her zaman doğru işler yapan (salih) bir kuldu. Rabbin diledi ki, o iki yetim olgunluk çağına geldiklerinde, Rablerinden bir rahmet olarak hazineyi kendileri çıkarsın. Bunları ben kendiliğimden yapmadım (Allah emretti). İşte benimle beraber olduğunda, sabredemediğin olayların yorumları böyledir” dedi.

(Kehf 82)

İskender Ali Mihr Meali:

Ve duvar ise şehirde iki yetim (erkek) çocuğa aitti. Onun altında, onlara ait bir define vardı. Ve onların babası salih (bir kimse) idi. Bu sebeple Rabbin, o ikisinin gençlik çağına erişmesini ve Rabbinden bir rahmet olarak, defineyi çıkarmalarını istedi. Ve ben, onu kendi emrim ile (kendi isteğimle) yapmadım (Allah’ın emriyle yaptım). İşte bu, sabırlı olmaya güç yetiremediğin şeylerin (olayların) yorumudur.

(Kehf 82)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

Duvar işine gelince, bu duvar o kentte iki öksüz oğlanındı. Altında da onlara kalan bir gömü vardı. Babalan iyi bir kimse idi. Onun için çalabın diledi ki erginlik çağına erişsinler de gömülerini kendileri çıkarsınlar. Bu, Allah'ın bir esirgeyiciliği idi. Ben bunları kendi oyumla yapmadım. İşte katlanmıya güc yetiremediğin işlerin içyüzü budur.»

(Kehf 82)

Kadri Çelik Meali:

“Duvar ise, şehirde iki öksüz çocuğundu, altında onlara ait bir define vardı ve babaları da salih biriydi. Rabbin onların erginlik çağına ulaşmalarını ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarmalarını istedi. Ben bunu, kendi işim (özel görüşüm) olarak yapmadım. İşte bu, senin hakkında sabretmeye güç yetiremediğin şeylerin yorumudur!”

(Kehf 82)

Mahmut Kısa Meali:

Düzelttiğim o duvara gelince; o şehirde yaşayan iki yetim çocuğa aitti ve yıkılmak üzere olan bu duvarın altında, vaktiyle onlar için saklanmış bir hazine gömülüydü. Rahmetli babaları da çok iyi bir insandı. Bu yüzden Rabb’in, bu çocukların ergenlik çağına ulaşıp hazinelerini çıkarmalarını diledi. Bunun için de, duvarın bir süre daha ayakta kalması gerekiyordu. Çünkü çocuklar henüz küçükken duvar yıkılacak olsaydı, hazine ortaya çıkacak ve o zâlim kasaba halkı tarafından yağma edilecekti. Demek ki, biz o duvarı düzeltmekle, misafirlerinden bir lokma yiyeceği esirgeyecek derecede alçalan o kasaba halkına mükâfât değil, ceza vermiş olduk ve aynı zamanda, yetimlere âit hazinenin korunmasını sağladık. Bütün bunlar, Rabb’inin sonsuz şefkat ve merhametinin tecellîleri olarak gerçekleşti. Gördüğün gibi, bunların hiçbirini ben kendiliğimden yapmış değilim. Senin kötü zannedip tahammül edemediğin bu olayların içyüzü ve altında yatan hikmet, işte bundan ibaret.” Olaylara bu gözle bakınca inanan bir insan için, Allah’ın sevgisini, hoşnutluğunu kaybetme dışında “bir kötülük” yoktur. Hiçbir zaman ümitsizliğe, yılgınlığa düşmeyecektir. Öte yandan hiç kimse kendisini Hızır’ın yerine koyup da İslâm’a aykırı işler yapamaz. Çünkü Hızır, Allah’ın bazı gaybi bilgiler verip sadece Musa’ya gönderdiği bir kuluydu. Bunun için insanlar, Hızır’ın rolünü üstlenmekle değil, Allah’ın gönderdiği kitapta açıkça bildirdiği kurallara uymakla yükümlüdür. Şimdi gelelim, sûrenin son kıssasına:

(Kehf 82)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

Fayda sağladığımız duvar ise şehirde iki öksüz çocuğa aitti. Kavileşen duvarın altında define vardı. Babaları salih biriydi. Ergenlik çağlarına erişsinler onlar diledi Rabbin. Sonra defineyi Harice kendileri çıkarsınlar. Rabbinden ancak bir rahmettir bu. Filhakika tüm yapılan işleri kendiliğimden yapmadımİşte bu. Kesinlikle bu, senin sabır gösteremediğin bütün işlerin yorumu.

(Kehf 82)

Mehmet Türk Meali:

“Duvara gelince o (duvar), şehirde babaları salih1 iki öksüz çocuğundu ve onun altında onlara ait bir defîne vardı. Rabbin onlara Rablerinden bir rahmet olarak erginlik çağına erişmelerini ve kendi defînelerini kendilerinin çıkartmalarını, diledi. Bütün bunları ben, kendi kafamdan yapmadım.2 İşte senin sabır gösteremediğin şeylerin yorumu budur.” (dedi.)3*

(Kehf 82)

Muhammed Celal Şems Meali:

“Duvara gelince, o şehirde oturan iki yetim erkek çocuğa aitti. Bu (duvarın) altında, onların hazineleri vardı. Babaları (ise) iyi bir adamdı. Onun için Rabbin, onlar olgunluk çağına geldiklerinde hazinelerini çıkarmalarını istedi. Bu (da,) Rabbinden bir rahmetti. Bunu, kendi isteğime göre yapmadım. İşte sabredemediğinin hikmeti budur. ”

(Kehf 82)

Muhammed Esed Meali:

Ve duvara gelince; duvar o kasabada yaşayan iki yetim oğlan çocuğuna aitti ve altında (hukuken) onların olan bir hazine (gömülüydü). Onların babası dürüst ve erdemli biriydi; bunun içindir ki, Rabbin onların erginlik çağına eriştiklerinde o hazineyi Rabbinden bir bağış olarak kazıp çıkarmalarını irade etti. (Dolayısıyla,) ben (bütün) bunları kendiliğimden yapmadım: Senin sabır göstermediğin (olayların) iç yüzünün gerçek anlamı işte budur."

(Kehf 82)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

"Gelelim duvara; o, kasabadaki iki yetim çocuğundu. Altında onlar için saklanmış bir gömü vardı ve onların babaları iyi bir kişi idi. Onun için rabbin onların ergenlik çağına ermelerini ve gömülerini o zaman çıkarmalarını diledi. Bütün bunlar, rabbinden bir rahmettir ve ben hiçbirini kendi görüşümle yapmadım. İşte senin sabredemediğin şeylerin açıklaması budur," dedi.

(Kehf 82)

Mustafa Çavdar Meali:

– Gelelim duvara: Duvar şehirde yaşayan iki yetim çocuğa aitti. Duvarın altında da o çocuklara ait bir define vardı. Babaları da temiz ve iyi bir insandı. Rabbin, onların ergenlik çağına ulaşmasını ve Rabbinden bir rahmet olarak bu defineyi çıkarmalarını istedi. Dolayısıyla bütün bunları ben, kendiliğimden yapmış değilim. İşte senin bir türlü katlanamadığın olayların iç yüzü budur.

Bknz: (18/44)

(Kehf 82)

Mustafa Çevik Meali:

79-82 “Gemi olayından başlayalım... O gemi, geçimlerini denizden sağlayan bir kısım yoksul kimselere aitti. Onu özellikle hasarlı hale getirdim, şayet yollarına devam etselerdi, önlerinde her sağlam gemiye el koyan bir hükümdarın adamları bekliyordu. Öldürdüğüm gence gelince, onun anne ve babası yalnız Allah’ı Rab ve ilah edinmiş, O’nun davetine iman etmiş mü’min kimselerdi. O gencin azgınlık, taşkınlık ve zulümleri sebebiyle anne ve babasına derin acılar yaşattığı, o sebepten öldürülmesi gerektiği bilgisi bana ulaştırılmıştı. Rableri olan Allah, onlara bu çocuk yerine hayırlı ve merhametli bir evlat nasip etsin. Yıkılmak üzere olan duvarı onarıp tamir etmemin sebebi ise o duvar orada yaşayan iki öksüz çocuğun evlerinin duvarı idi, duvarın altında da o çocuklara ait bir hazine vardı. Onların babaları yalnız Allah’ı Rab ve ilah edinip O’na iman etmiş bir mü’min olarak vefat etmişti. Bu yüzden de Rabbin, onlar erişkin birer insan olunca, hazinelerine kavuşsunlar diye, onlara bir lütuf ve rahmet olarak böyle diledi, dolayısıyla bütün bu işleri kendi irademle de yapmadım. İşte senin sabredemeyip katlanamadığın işlerin iç yüzü budur.”

(Kehf 82)

Mustafa İslamoğlu Meali:

"Ve duvara gelince: Duvar o şehirde yaşayan iki yetime aitti ve altında da onlara ait bir hazine gömülüydü. O ikisinin erdemli bir babası vardı; senin Rabbin ise, onlar erişkin birer insan olunca hazinelerini çıkarmalarını-Rabbinden bir rahmet olarak- diledi.

(Kehf 82)

Osman Okur Meali:

Duvar ise, şehirdeki iki yetim delikanlıya aitti. Altında da onlara ait bir hazine vardı. Babaları temiz ve iyi bir insandı. Rabbin, onların olgunluk çağına ulaşmasını ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarmalarını istedi. Ben, bunları kendiliğimden yapmadım (Allah’ın emriyle yaptım). İşte bu sabredemediğin işlerin tevili (kesin bilgisi gerçek yüzüdür).

(Kehf 82)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

«Duvara gelince, şehirde iki yetim oğlanındı. Altında ise onlara ait bir hazine var idi. Babaları da sâlih bir kimse idi. Artık Rabbin diledi ki onlar sinn-i rüşte ersinler de hazinelerini çıkarıversinler. (Bu) Rabbinden bir rahmet olarak (böyle yapılmıştır). Ve onu kendi reyimle yapmış olmadım. İşte bu, üzerine sabra takat getiremediğin şeyin izahıdır.

(Kehf 82)

Ömer Öngüt Meali:

“Duvar ise, şehirde iki yetim oğlana âitti. Duvarın altında bu oğlanlar için saklı bir hazine vardı. Babaları da sâlih bir kimse idi. Rabbin diledi ki onlar erginlik çağına ulaşsınlar ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ben bunları kendiliğimden yapmadım. İşte dayanamadığın işlerin içyüzü budur. ”

(Kehf 82)

Ömer Sevinçgül Meali:

“Duvara gelince... Kasabada yaşayan iki yetim oğlanındı. Altında onlara ait bir gömü vardı. Babaları iyi bir adamdı. Rabbin, onların erginlik devresine ulaşmasını, sonra da Rabbinden bir rahmet olarak gömülerini çıkarmalarını istedi. Ben bunları kendi kararımla yapmadım. İşte, dayanamadığın işlerin yorumları bunlardır!”

(Kehf 82)

Sadık Türkmen Meali:

Duvara gelince: O, şehirde iki yetim çocuğun idi. Onun altında onlara ait bir hazine vardı. Babaları da iyi birisi idi. Rabbin istedi ki, onlar güçlü çağlarına erişsinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar... Ben bunları kendiliğimden yapmadım (Rabbin emirleriydi). İşte sabredip de kendisine dayanamadığın şeylerin/olayların yorumu/iç yüzü budur!”

(Kehf 82)

Seyyid Kutub Meali:

O duvar var ya, o şehirde yaşayan iki yetim çocuğun malı idi ve duvarın altında bu yetimlere miras kalmış bir hazine vardı. Babaları iyi bir insandı. Rabb'in istedi ki, o yetimler, erginlik çağına erdikten sonra Rabb'lerinin bir merhameti olan hazinelerini kendi elleri ile duvarın altından çıkarsınlar. Yoksa ben bu işleri kendi kafamdan yapmadım. İşte sabırla karşılayamadığın olaylara ilişkin açıklamam budur.

(Kehf 82)

Suat Yıldırım Meali:

Gelelim duvara: O duvar şehirdeki iki yetim çocuğa aitti. Duvarın altında onlara ait bir define gömülü idi. Babaları, salih, iyi bir insandı. Rabbin onların reşit olacakları çağa gelip, definelerini o zaman çıkarmalarını irade buyurdu. Bütün bunlar Rabbinden birer lütuf ve rahmet olup, ben hiçbirini kendi görüşümle yapmış değilim. İşte hakkında sabırsızlık gösterdiğin meselelerin içyüzü bunlardan ibarettir."

(Kehf 82)

Süleyman Ateş Meali:

"Duvar ise şehirde iki yetim çocuğun idi. Altında onlara ait bir hazine vardı. Babaları da iyi bir kimse idi. Rabbin istedi ki onlar (büyüyüp) güçlü çağlarına ersinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Bunları, ben kendiliğimden yapmadım. İşte senin sabredemediğin şeylerin içyüzü budur."

(Kehf 82)

Süleymaniye Vakfı Meali:

Duvar ise şehirdeki iki yetim oğlanındı. Altında onlara ait bir gömü vardı. Babaları iyi bir kimse idi. Rabbin istedi ki erginlik çağına gelsinler de gömülerini çıkarsınlar. Bu, Rabbinin bir ikramıdır. Ben bunları, kendiliğimden yapmış değilim. İşte katlanmaya güç yetiremediğin işlerin iç yüzü budur."

(Kehf 82)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

"Duvar ise, kasabadaki iki yetim çocuğundu. O duvarın altında onlara ait bir hazine vardı. Babaları da iyi bir kimseydi. Rabbin, onlara acıdığı için büyüdüklerinde o hazineyi çıkarmalarını istedi. Ben bunları kendi kafamdan yapmadım. İşte dayanamadığın işlerin iç yüzü..."

(Kehf 82)

Şaban Piriş Meali:

Duvar ise, şehirdeki iki yetim gence aitti. Altında da onlara ait bir hazine vardı. Babaları temiz ve iyi bir insandı. Rabbin, onların olgunluk çağına ulaşmasını ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarmalarını istedi. Ben, bunları kendiliğimden yapmadım. İşte bu sabredemediğin işlerin gerçek yüzüdür.

(Kehf 82)

Talat Koçyiğit Meali:

"Duvar ise, şehirdeki iki yetim çocuğa aitti ve altında onlara ait bir hazine vardı. Babaları salih bir kişiydi. Rabbın istedi ki, çocuklar buluğ çağına erişsinler ve rabbından bir rahmet olmak üzere hazinelerini çıkarsınlar. Ben bunları kendiliğimden yapmış değilim. İşte senin sabredemediğin şeylerin açıklaması bu.

(Kehf 82)

Tefhimul Kuran Meali:

«Duvar ise, şehirde iki öksüz çocuğundu, altında onlara ait bir define vardı; babaları salih biriydi. Rabbin diledi ki, onlar erginlik çağına erişsinler ve kendi definelerini çıkarsınlar; (bu,) Rabbinden bir rahmettir. Bunları ben, kendi işim (özel görüşüm) olarak yapmadım. İşte, senin onlara karşı sabır göstermeye güç yetiremediğin şeylerin yorumu.»

(Kehf 82)

Ümit Şimşek Meali:

“Duvara gelince, o da şehirdeki iki yetim çocuğa aitti ve altında onlara ait bir hazine saklıydı. Çocukların babaları da iyi ve hayırlı bir kimseydi. Rabbin, yetimlerin yetişkin çağa ulaştıklarında o hazineyi çıkarmalarını murad etti. Bu Rabbinden bir rahmettir; yoksa kendi başıma yapmadım. İşte bunlar, benim beraberliğimde tahammül edemediğin şeylerin yorumudur.”

(Kehf 82)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

"Ve duvar. Duvar, o kentte yaşayan iki yetim oğlanındı. Altında, oğlanlara ait bir define vardı. Oğlanların babası da hayır ve barış seven bir kimse olarak yaşamıştı. Rabbin istedi ki, o çocuklar ergenliklerine ulaşsınlar da Rabbinden bir rahmet olarak definelerini çıkarsınlar. Ben bunları kendi buyruğumun sonucu olarak yapmadım. İşte senin sabretmeye güç yetiremediğin şeylerin içyüzü budur."

(Kehf 82)