26. Şuara Suresi / 200.ayet

İşte bu Kuran suçluların kalplerine etki etmeden böylece geçip gitti.

Bknz: (41/5)

Mustafa Çavdar Meali

Şuara 200 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Biz, böylece Kur'an'ı, mücrimlerin gönüllerine kadar işlettik.

(Şuara 200)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

Biz onu (itiraz ve inkârı), suçlu-günahkârların kalbine işte böyle (sokup) işlettik (bu yüzden hidayetleri kararmıştır).

(Şuara 200)

Abdullah Parlıyan Meali:

Biz küfrü onların kalbine öylesine soktuk, veya biz Kur'ân'ı onların kalplerine öyle soktuk, yani kendi dilleriyle indirdik, manasını çok iyi anladılar.

(Şuara 200)

Adem Uğur Meali:

Onu günahkârların kalplerine böyle soktuk.

(Şuara 200)

Ahmet Hulusi Meali:

İşte Onu, (hakikati inkar) suçu işleyenlerin akıllarına bu kadar sokarız!

(Şuara 200)

Ahmet Tekin Meali:

Kur'ân'ı yalanlamayı, inkârı ve hidayeti kafalarına, kalplerine soktuğumuz gibi, onun, Kur'ân'ın İslâm'a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sahibi âsilerin, suçluların, günahkârların kafalarında, kalplerinde yankı bulmadan geçip gitmesine de biz yol açtık.

(Şuara 200)

Ahmet Varol Meali

Biz onu suçluların kalplerine işte böyle soktuk.

(Şuara 200)

Ali Bulaç Meali:

Biz onu, suçlu günahkarların kalbine işte böyle işlettik.

(Şuara 200)

Ali Fikri Yavuz Meali:

Biz, o küfrü mücrimlerin kalblerine öyle sokmuşuz ki,

(Şuara 200)

Ali Rıza Sefa Meali:

Suçluların yüreğine, Onu, işte böyle kavrattık.

(Şuara 200)

Ali Ünal Meali:

Kur’ân’ı hayatları günah hasadından ibaret o inkârcı suçluların kalblerinden (inkâr ve günahta ısrarları sebebiyle) işte böyle, kalıcı bir tesir bırakmadan geçirip gidiyoruz:

(Şuara 200)

Bahaeddin Sağlam Meali:

İşte Biz, böylece o inançsızlığı, o azgın kâfirlerin kalbine soktuk.

(Şuara 200)

Bayraktar Bayraklı Meali:

- Onu, günahkarların kalplerine böyle soktuk. Bu yüzden, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.

(Şuara 200)

Bekir Sadak Meali:

(200-202) Suclularin kalblerine Kuran'i boylece sokariz da, can yakici azabi gormedikce ona inanmazlar. Bu azap onlara haberleri olmadan geliverecektir.

(Şuara 200)

Besim Atalay Meali:

Küfrü günahlılar gönlüne böylece yerleştirdik

(Şuara 200)

Celal Yıldırım Meali:

(200-201) İşte biz onu (=inkâr ve sapıklığı) böylece suçlu günahkârların kalblerine aktarıp soktuk da elem verici azabı görmedikçe mümkün değil ona inanmazlar.

(Şuara 200)

Cemal Külünkoğlu Meali:

200,201. Biz onu (kendi dilleriyle anlatarak Kur'an'ın), o günahkârların kalplerine girmesini sağladık. Ama onlar yine de, o can yakıcı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.

(Şuara 200)

Diyanet İşleri Eski Meali:

200,201,202. Suçluların kalblerine Kuran'ı böylece sokarız da, can yakıcı azabı görmedikçe ona inanmazlar. Bu azap onlara haberleri olmadan geliverecektir.

(Şuara 200)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

İşte böylece biz onu (Kur'an'ı) suçluların kalbine soktuk.

(Şuara 200)

Diyanet Vakfı Meali:

200, 201. Onu günahkârların kalplerine böyle soktuk. Onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.  *

(Şuara 200)

Edip Yüksel Meali:

İşte biz onu suçluların kalplerine böylece (yabancı bir dil gibi) sokarız.

(Şuara 200)

Elmalılı Orjinal Meali:

Biz onu mücrimlerin kalblerine öyle sokmuşuzdur.

(Şuara 200)

Elmalılı Yeni Meali:

Biz onu suçluların kalbine öyle sokmuşuzdur.

(Şuara 200)

Erhan Aktaş Meali:

Böylece onu[1] mücrimlerin[2] kalplerine soktuk.

1)Kur'an'ı yalanlamayı.
2)Suçluların. Sapkınlığı seçmeleri nedeniyle.

(Şuara 200)

Gültekin Onan Meali:

Biz onu, suçlu günahkarların kalbine işte böyle işlettik.

(Şuara 200)

Hakkı Yılmaz Meali:

(200-201) Böylece onu günahkârların kalplerine soktuk. Onlar acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.

(Şuara 200)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

İşte böyle, biz (resûlleri inkâr ve onları alaya almayı) suçlu günahkârların kalbine sokarız da,

(Şuara 200)

Harun Yıldırım Meali:

Onu günahkârların kalplerine böyle soktuk.

(Şuara 200)

Hasan Basri Çantay:

Biz (küfrü) o günahkarların kalbine Öyle bir sokduk ki,

(Şuara 200)

Hayrat Neşriyat Meali:

İşte onu (o küfrü) günahkârların kalblerine (yalanlamalarındaki inadları sebebiyle) böyle sokmuşuzdur.

(Şuara 200)

Hubeyb Öndeş Meali: /

İşte, onu suçluların kalplerinin içine böyle kattık.

(Şuara 200)

Hüseyin Atay Meali:

200-202 Onu suçluların kalplerine böylece sokarız, ancak, yine can yakıcı azabı görmedikçe ona inanmazlar. Bu azap onlara farkında değillerken ansızın geliverecektir.

(Şuara 200)

İbni Kesir Meali:

İşte böylece onu suçluların kalbine sokarız.

(Şuara 200)

İlyas Yorulmaz Meali:

Biz o kitabı günahkarların kalbinden geçirdik.

(Şuara 200)

İskender Ali Mihr Meali:

Biz O’nu, mücrimlerin kalplerine işte böyle soktuk (işledik).

(Şuara 200)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

Biz bu suçu suçluların gönlüne işte böylece soktuk.

(Şuara 200)

Kadri Çelik Meali:

Biz böylece onu, suçlu günahkârların kalplerine soktuk (da okuyup anlamış oldular).

(Şuara 200)

Mahmut Kısa Meali:

İşte Biz,bu Kur’an’ın eşsiz bir mûcize olduğunusuçluların kalplerine böyle sokarız. Öyle ki;

(Şuara 200)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

(200-201) Suçluların kalplerine işte böyle soktuk. Ama elim azabı görünceye kadar inanmazlar

(Şuara 200)

Mehmet Türk Meali:

İşte bu böyledir. (Ayrıca) Biz o (Kur’-an’ı), günâhkârların kalplerine soktuk.1*

(Şuara 200)

Muhammed Celal Şems Meali:

İşte Biz, bu (gerçeği) suçluların kalbine böyle soktuk.

(Şuara 200)

Muhammed Esed Meali:

Biz bu (mesajı)n o günahkarların kalplerinden (bir yankı bulmadan) geçip gitmesine yol açtık:

(Şuara 200)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

Biz onu suçluların kalplerine işte böyle yerleştirdik.

(Şuara 200)

Mustafa Çavdar Meali:

İşte bu Kuran suçluların kalplerine etki etmeden böylece geçip gitti.

Bknz: (41/5)

(Şuara 200)

Mustafa Çevik Meali:

200-204 Bizim davetimizi kabul etmemekte inatla direnenlerin kalplerinde âyetlerimizin yankı bulması mümkün değildir. Onlar o can yakıcı azapla karşılaşıncaya kadar, Kur’an’a inanmazlar. Sonunda o can yakıcı azap onları ansızın yakalayacak, o zaman da, “Keşke şimdi bize birazcık zaman tanınsa, bir fırsat daha verilse de, davet edildiğimiz hayat nizamına sarılsak.” diyecekler. Hâlbuki onlar peygamberlerine: “Bize bahsettiğin o azap ne zaman gelecek.” demiyorlar mıydı?

(Şuara 200)

Mustafa İslamoğlu Meali:

İşte Biz vahyin, günaha batmışların kalplerinde (etki etmeden) geçip gitmesini böyle sağlamışızdır.

(Şuara 200)

Osman Okur Meali:

Sanki Biz onu(inkar etmeyi), suçlu günahkarların kalbine işledik (de inatla direniyorlar).

(Şuara 200)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

İşte öylece onu (küfrü) günahkârların kalplerine sokmuşuzdur.

(Şuara 200)

Ömer Öngüt Meali:

İşte böylece onu o günahkârların kalplerine soktuk.

(Şuara 200)

Ömer Sevinçgül Meali:

Biz onu günahlara batan suçluların kalplerine böyle sokarız.

(Şuara 200)

Sadık Türkmen Meali:

İŞTE Biz onu (Kur’an’ı) suçluların kalbine böylece işledik.

(Şuara 200)

Seyyid Kutub Meali:

Böylece inanmamayı ağır suçluların kalplerine aşıladık.

(Şuara 200)

Suat Yıldırım Meali:

(200-201) İşte aynen bunun gibi, Biz o yalanlamayı suçlu kafirlerin kalplerine öyle bir soktuk ki, o can yakıcı azaba girmedikçe ona iman etmezler.

(Şuara 200)

Süleyman Ateş Meali:

Biz onu, suçluların kalblerine öyle soktuk.

(Şuara 200)

Süleymaniye Vakfı Meali:

Biz Kur'an'ı suçluların kalplerine kadar işlettik.

(Şuara 200)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

Çünkü bu mesaj, günahkarların bir kulağından girip diğerinden çıkıyordu.

(Şuara 200)

Şaban Piriş Meali:

İşte böylece onu suçluların kalbine sokarız da..

(Şuara 200)

Talat Koçyiğit Meali:

Suçluların kalblerine biz onu böyle sokarız.

(Şuara 200)

Tefhimul Kuran Meali:

Biz onu, suçlu günahkârların kalbine işte böyle geçirip yürüttük.

(Şuara 200)

Ümit Şimşek Meali:

Mücrimlerin kalplerinde inkârı Biz böyle yerleştirmişizdir.

(Şuara 200)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Biz onu suçluların kalplerine işte böyle yolladık.

(Şuara 200)