26. Şuara Suresi / 99.ayet

Aslında bizi saptıran şu günahkâr (önderlerimizdi).

Bknz: (34/31)»(34/34)

Mustafa Çavdar Meali

Şuara 99 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Bizi, ancak o mücrimler saptırdı.

(Şuara 99)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

(Oysa) “Bizi mücrim olanlardan (isyankâr veutanmaz günahkârlardan) başka saptıran olmadı.”

(Şuara 99)

Abdullah Parlıyan Meali:

Yine de bizi yoldan çıkaranlar, o günahlara gömülüp giden elebaşılarımız oldu.

(Şuara 99)

Adem Uğur Meali:

Bizi ancak o günahkârlar saptırdı.

(Şuara 99)

Ahmet Hulusi Meali:

"Bizi ancak o suçlular (hakikati inkar edenler) saptırdı. "

(Şuara 99)

Ahmet Tekin Meali:

“Bizi, kesinlikle, İslâm'a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sahibi âsiler, suçlular, günahkârlar hak yoldan uzaklaştırıp başımıza buyruk hale getirerek, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihimize imkân sağladılar.”

(Şuara 99)

Ahmet Varol Meali

Bizi o suçlulardan başkası saptırmadı.

(Şuara 99)

Ali Bulaç Meali:

"Bizi suçlu günahkarlardan başka saptıran olmadı."

(Şuara 99)

Ali Fikri Yavuz Meali:

Bizi ancak (kendilerine uyduğumuz bizden önceki) mücrimler sapıttı.

(Şuara 99)

Ali Rıza Sefa Meali:

"Bizi saptıran, o suçlulardan başkası değildi!"

(Şuara 99)

Ali Ünal Meali:

“Ama bizi saptıranlar, hep o hayatları günah hasadından ibaret inkârcı suçlular oldu.

(Şuara 99)

Bahaeddin Sağlam Meali:

“O azgınlardan başka hiç kimse bizi saptırmadı.”

(Şuara 99)

Bayraktar Bayraklı Meali:

- Cehennemde putlarıyla çekişerek şöyle derler: "Vallahi, biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; biz apaçık bir sapıklık içindeymişiz. Şimdi ne şefaatçimiz ne de bir dostumuz vardır.Keşke geriye dönüşümüz olsa da inananlardan olsak."

(Şuara 99)

Bekir Sadak Meali:

(96-102) Orada putlariyla cekiserek: «Vallahi biz apacik bir sapiklikta idik; cunku biz sizi alemlerin Rabbine esit tutmustuk; bizi saptiranlar ancak suclulardir; simdi sefaatcimiz, yakin bir dostumuz yoktur; keski geriye bir donusumuz olsa da inananlardan olsak derler.

(Şuara 99)

Besim Atalay Meali:

Bizi ancak günahlılar sapıttı

(Şuara 99)

Celal Yıldırım Meali:

Ve bizi ancak suçlu günahkârlar saptırdı.

(Şuara 99)

Cemal Külünkoğlu Meali:

Bizi yoldan çıkaran, o suçlulardan başkası değildi.”

(Şuara 99)

Diyanet İşleri Eski Meali:

96,97,98,99,100,101,102. Orada putlarıyla çekişerek: "Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak" derler.

(Şuara 99)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

"Bizi ancak (önderlerimiz olan) suçlular saptırdı."

(Şuara 99)

Diyanet Vakfı Meali:

Bizi ancak o günahkârlar saptırdı.

(Şuara 99)

Edip Yüksel Meali:

'Bizi saptıranlar suçlulardı.'

(Şuara 99)

Elmalılı Orjinal Meali:

Ve bizi hep o mücrimler şaşırtmıştı

(Şuara 99)

Elmalılı Yeni Meali:

Ve bizi hep o suçlular şaşırtmıştı.

(Şuara 99)

Erhan Aktaş Meali:

"Ve bizi hep o suçlular[1] saptırdı."

1)Önderlerimiz.

(Şuara 99)

Gültekin Onan Meali:

"Bizi suçlu günahkarlardan başka saptıran olmadı."

(Şuara 99)

Hakkı Yılmaz Meali:

(96-102) Onlar, onun içinde birbirleriyle çekişirlerken dediler ki: “Vallahi biz, gerçekten apaçık bir sapıklık içinde idik. Çünkü biz sizi, âlemlerin Rabbi ile bir seviyede tutuyorduk. Ve bizi yalnızca o günahkârlar saptırdı. Artık bizim için yardımcılardan, torpilcilerden hiçbir kimse ve candan bir yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakın yoktur. Ah keşke bizim için bir geri dönüş olsaydı da biz de mü’minlerden olsaydık!”

(Şuara 99)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

“Bizi suçlu günahkârlardan başkası saptırmadı.”

(Şuara 99)

Harun Yıldırım Meali:

“Bizi suçlulardan başkası saptırmadı.”

(Şuara 99)

Hasan Basri Çantay:

"Bizi o mücrimlerden başkası sapdırmadı".

(Şuara 99)

Hayrat Neşriyat Meali:

“Bizi ancak günahkârlar dalâlete düşürdü.”

(Şuara 99)

Hubeyb Öndeş Meali: /

"Bize ancak suçlular yolu kaybettirdi."

(Şuara 99)

Hüseyin Atay Meali:

96-102 Cehennemde aralarında çekişerek derler ki: "Andolsun biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi aracımız da, içtenli bir dostumuz da yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak."

(Şuara 99)

İbni Kesir Meali:

Ve bizi suçlulardan başka da saptıran olmamıştı.

(Şuara 99)

İlyas Yorulmaz Meali:

“Bizi yalnızca günahkarca davranan mücrimler saptırdı.”

(Şuara 99)

İskender Ali Mihr Meali:

Ve bizi mücrimlerden (hidayete mani olanlardan) başkası dalâlette bırakmadı.

(Şuara 99)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

Bizi saptıranlar da o suçlulardan başkası değildir.

(Şuara 99)

Kadri Çelik Meali:

“Bizi suçlu günahkârlardan başka saptıran da olmadı.”

(Şuara 99)

Mahmut Kısa Meali:

İşte bizi yoldan çıkaranlar, şu günahkâr cin ve insanlardan başkası değildir.

(Şuara 99)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

(98-99) Alemlerin Rabbine sizi eşit tutuyorduk. Bizi saptıranlar o suçlulardan başkası değildir.

(Şuara 99)

Mehmet Türk Meali:

“Bizi bu günâhkârlardan başkası saptırmadı.”

(Şuara 99)

Muhammed Celal Şems Meali:

“Bizi, suçlular dışında kimse saptırmadı.”

(Şuara 99)

Muhammed Esed Meali:

yine de (sizi tanrılaştırarak) yoldan çıkmamıza günah (önderlerimiz) sebep oldu!

(Şuara 99)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

"Bizi hep o günahkarlar saptırmıştı."

(Şuara 99)

Mustafa Çavdar Meali:

Aslında bizi saptıran şu günahkâr (önderlerimizdi).

Bknz: (34/31)»(34/34)

(Şuara 99)

Mustafa Çevik Meali:

92-102 Cehennemi hak edenlere, “O peşine düşüp, kullukta kusur etmediğiniz ilahlarınız şimdi nerede? Bakalım onların kendilerine ya da size yardıma güçleri yetecek mi?” denilecek. Sonunda hem onlar hem de bilinçsizce onların peşlerinden gidenler, hep birlikte iblisin avanesi olarak cehennem ateşine atılacaklar. Ve orada birbirlerini suçlayarak, “Vallahi biz dünyada iken, büsbütün sapıklık içinde yaşamışız, sizin gibi yaratılmışların uydurduğu hayat nizamlarına uyup, sizi âlemlerin Rabbi ile bir tutmuştuk, dolayısı ile bizi siz saptırdınız, şirki, küfrü hayat nizamı halinde bize kabullendirdiniz. Fakat bugün ne bize arka çıkabiliyor, ne de dostluk gösterebiliyorsunuz. Keşke dünya hayatına tekrar dönme imkânımız olsa da, biz de Allah adına, peygamber ve kitaplarla yapılan davete iman edip teslim olanlardan olabilsek.” diyerek pişmanlık içinde kıvranacaklar.

(Şuara 99)

Mustafa İslamoğlu Meali:

ne ki bizi saptıran, yalnızca günahı hayat tarzı haline getiren şu kimselerdi;

(Şuara 99)

Osman Okur Meali:

“Bizi ancak (önderlerimiz olan) suçlular saptırdı.”

(Şuara 99)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

«Ve bizi ancak o mücrimler sapıtmış oldular.»

(Şuara 99)

Ömer Öngüt Meali:

“Bizi ancak günahkârlar saptırdı. ”

(Şuara 99)

Ömer Sevinçgül Meali:

“Bizi, isyankar suçlular saptırdı.

(Şuara 99)

Sadık Türkmen Meali:

Bizi suçlulardan başkası saptırmadı.

(Şuara 99)

Seyyid Kutub Meali:

Bizi ağır suçlular yoldan çıkarmışlardır.

(Şuara 99)

Suat Yıldırım Meali:

(96-102) Orada putlarıyla çekişirken şöyle derler "Vallahi de, tallahi de biz besbelli bir sapıklık içinde imişiz!" "Çünkü biz sizi Rabbülalemin ile bir tutuyorduk. Ama bizi saptıranlar da, o mücrimler oldu." "Şimdi artık ne şefaatçimiz var bizim, ne candan bir dostumuz!" "Ah! Ne olurdu, imkan olsa da dünyaya bir dönsek ve müminlerden olsaydık!"

(Şuara 99)

Süleyman Ateş Meali:

"Ama bizi saptıran o suçlulardır."

(Şuara 99)

Süleymaniye Vakfı Meali:

Bizi yoldan çıkaranlar, şu günahkarlardan başkası değildir.

(Şuara 99)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

(96-102) O Gün orada birbirlerini suçlayarak: "Allah şahit, biz, apaçık sapıklık içindeydik. Çünkü sizi âlemlerin Rabbiyle bir tutuyorduk. Ama bizi günahkar önderlerimiz saptırdı. Şimdi ne kurtulmamıza aracılık edecek biri var, ne de sâdık bir dostumuz... Keşke o hayata geri dönsek de iman edenlerden biri olsak" derler.

(Şuara 99)

Şaban Piriş Meali:

Bizi hep o günahkarlar şaşırtmıştı.

(Şuara 99)

Talat Koçyiğit Meali:

"Bizi o suçlulardan başkası saptırmamıştır."

(Şuara 99)

Tefhimul Kuran Meali:

«Bizi suçlu günahkârlardan başka saptıran da olmadı.»

(Şuara 99)

Ümit Şimşek Meali:

“Fakat bizi o mücrimler saptırdı.

(Şuara 99)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

"Bizi saptıran, o suçlulardan başkası değildi."

(Şuara 99)