Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :
Hem kendilerine okunan bu kitabı/Kuran’ı sana indirmiş olmamız, onlara mucize olarak yetmiyor mu? Oysa bunda inanacak bir toplum için tarifsiz bir rahmet ve ilahi bir öğüt vardır.
De ki:
– Sizinle benim aramda şahit olarak Allah yeter. Çünkü O, göklerde ve yerde olan her şeyi bilir. Asılsız şeylere inanarak Allah’a inanmayanlar var ya işte onlar hepten kaybedenlerdir.
Senden azabı çabuklaştırmanı istiyorlar. Eğer belirlenmiş bir süre olmasaydı elbette onlara azap hemen gelirdi. Ama azap onlara farkında olmadıkları bir anda ansızın gelecektir.
Evet senden azabı çabuklaştırmanı istiyorlar. Oysa cehennem bu kâfirleri çepeçevre kuşatacaktır.
Azap onları tepeden tırnağa saracağı o gün Allah onlara:
– İşlediğiniz günahların cezasını tadın bakalım, diyecek.
– Ey inanan ve güvenen kullarım! Benim yeryüzüm çok geniştir. O halde bana, yalnız bana kulluk edin.
Zira her can ölümü tadacaktır. Sonunda da hesap vermek üzere bize döndürüleceksiniz.
İnanıp imanına yaraşır güzel işler yapanlar var ya biz onları içinde kalacakları ve tabanından ırmakların çağladığı cennetlerdeki köşklere yerleştireceğiz. Ne güzeldir çalışıp çabalayanların ödülü!
Ki onlar sıkıntılara sabrettiler ve sadece Rablerine dayanıp güvendiler.
Nice canlılar vardır ki, rızkını sırtında taşıyamaz, onların da sizin de rızkınızı verecek olan Allah’tır. Zira O’dur yarattıklarının isteklerini duyan ve onların her halini bilen.
Eğer onlara:
– Gökleri ve yeri yaratan güneşi ve ayı sizin istifadenize sunan kimdir?
Diye soracak olsan, kesinlikle:
– Allah’tır derler. De ki:
– O halde nasıl böyle aldatılıyorsunuz?
Şu bir gerçek ki Allah rızkı, kullarından hak edene ve ona gerekli çabayı harcayana ölçü ile verir. Zira Allah kullarının her şeyini bilir.
Yine onlara:
– Gökten suyu indiren, onunla ölü toprağa hayat veren kimdir? Diye soracak olsan, onlar kesinlikle; “Allah’tır” derler. De ki:
– Elhamdülillah. Ne ki onların çoğu yine de akıllarını kullanmıyorlar.
Zaten şu dünya hayatı, bir oyun ve oyalanmadan başka bir şey değildir. Asıl hayat ise ahiret yurdudur. Zamanında keşke bunu bilmiş olsalardı...
Fakat gemiye binip boğulacaklarını zannettikleri zaman, inançlarını her türlü şirkten arındırarak bütün içtenlikleriyle yalnız Allah’a yalvarırlar. Ama Allah onları kurtarıp, karaya sağ salim çıkardığı zaman da başlarlar yeniden ortak koşmaya.
Bizim onlara verdiğimiz nimetlere nankörlük etmeye ve zevki sefa içinde hayat sürmeye devam etsinler bakalım. Nasılsa yakında gerçeği öğrenecekler.
Hâlbuki çevrelerindeki insanlar her türlü saldırıya açık olmanın korkusunu yaşarken bizim onlara güvenli bir dokunulmazlık sağladığımızı görmüyorlar mı? Onlar hala, asılsız şeylere inanmaya ve Allah’ın nimetlerine nankörlük etmeye devam mı edecekler?
Kendi uydurduğu yalanları Allah’a yakıştıran yahut ayağına kadar gelmiş olan hakka/Kuran’a karşı yalana sarılandan daha büyük kâfir kim vardır? Bu kâfirler için cehennemde yer mi yok?
Bizim davamız uğrunda çalışıp didinenler var ya biz onlara başarının yollarını açarız. Şüphesiz Allah, davasında samimi olan kimselerle beraberdir.
Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :