39. Zümer Suresi / 49.ayet

Ne zaman insanın başına bir sıkıntı gelse hemen bize dua eder. Sonra ona katımızdan bir nimet bahşedince, bu bana kendi bilgim ve yeteneğim sayesinde verildi der. Hâlbuki bu bir imtihandır. Fakat onların çoğu bu gerçeği bilmez.

Bknz: (7/189)»(7/190)(16/53)»(16/54)(28/78)

Mustafa Çavdar Meali

Zümer 49 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

İnsana bir zarar geldi mi bizi çağırır, sonra katımızdan bir nimet verdik mi ona, der ki: Bana bu nimet, bilgim yüzünden verilmiştir; hayır, o bir sınamadır ve fakat çoğu bilmez.

(Zümer 49)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

İnsana bir zarar dokunduğu (ve çaresiz kaldığı zaman, hemen) Bize yalvarır. Sonra (sıkıntılarını giderip) ona katımızdan bir nimet verdik mi “Bu bana (kendi) bilgim (ve becerim) sayesinde verilmiştir” (diyerek nankörlüğe kaymaktadır) . Doğrusu bu (nimetler de musibetler de insanı denemek için bir) imtihandır; fakat çokları (gerçeği) bilmediklerinden (İslami şuur eksikliğinden gaflete dalmaktadır).

(Zümer 49)

Abdullah Parlıyan Meali:

İşte böyle, insanın başına bir bela geldiğinde, bize yardım için yalvarır, fakat ona tarafımızdan bir iyilikte bulunduğumuz zaman kendi kendine, bütün bunlar bana bilgim yüzünden verilmiştir der. Hayır, o nimet ve başa gelenlerin hepsi bir imtihandır, fakat onların çoğu bu imtihan gerçeğini bilmezler.

(Zümer 49)

Adem Uğur Meali:

İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit, "Bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir" der. Hayır o, bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.

(Zümer 49)

Ahmet Hulusi Meali:

İnsana bir zarar, hastalık, sıkıntı geldiğinde bizden yardım ister... Sonra ona bizden bir nimet lütfettiğimizde "O, bana bilgim sayesinde verilmiştir" (der)... Hayır; o (nimet) bir sınav objesidir! Ne var ki onların çoğunluğu bunu bilmezler.

(Zümer 49)

Ahmet Tekin Meali:

İnsanın başına bir felâket, bir sıkıntı geldiği, ekonomik darboğaza düştüğü zaman bize kulluk ve ibadet eder, yalvarır. Sonra kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit, “Bu, bana yalnızca ticarî bilgimden, maharetimden dolayı verildi” der. Doğrusu bu ağır bir imtihandır. Fakat onların çokları bunu bilmezler.*

(Zümer 49)

Ahmet Varol Meali

İnsana bir darlık dokunduğunda bize dua eder. Sonra ona kendi katımızdan bir nimet verdiğimizde: "Bu bana ancak bir bilgi dolayısıyla verildi" der. Hayır, o bir imtihandır. Ancak onların çoğu bilmiyorlar.

(Zümer 49)

Ali Bulaç Meali:

İnsana bir zarar dokunduğu zaman, bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde, der ki: "Bu, bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla verildi." Hayır; bu bir fitne (kendisini bir deneme)dir. Ancak çoğu bilmiyorlar.

(Zümer 49)

Ali Fikri Yavuz Meali:

(Nankör) insana bir zarar dokundu mu, bize yalvarır; sonra kendisine tarafımızdan bir nimet verdik mi: “-Bu, bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir.” der. Doğrusu bu bir imtihandır; fakat çokları bilmezler.

(Zümer 49)

Ali Rıza Sefa Meali:

İnsana bir zorluk geldiğinde, Bize yakarışlarda bulunur. Sonra, bir nimet verdiğimizde, şöyle der: "Ancak, bir bilgi sayesinde bu bana verildi!"[400] Hayır! Bu bir sınamadır; fakat onların çoğu bilmez.

400)"Ancak, bir bilgi sayesinde bu bana verildi!" tümcesi, 28:78 ayetinde, tıpkısı sözcüklerle tekrarlanır. Varlıklarını kendi bilgileri sayesinde elde ettiklerini söyleyenler konusu, Tevrat, Yasanın Tekrarı 8:17,18 ayetlerinde, şöyle yazılıdır: "‘Bu serveti toplayan, kendi yeteneğimiz ve güçlü elimizdir.' diye düşünebilirsiniz. Ancak, bu serveti toplama yeteneğini size verenin, Allahınız Rab olduğunu unutmayın."

(Zümer 49)

Ali Ünal Meali:

İnsanın başı derde girdi mi Biz’e yalvarır, ama sonra ona tarafımızdan bir nimet bahşedince, “Bu, bana bilgi ve becerim sayesinde verildi.” der. Oysa o bir imtihan sebebidir, fakat o (inançsızların) çoğu bilmezler.

(Zümer 49)

Bahaeddin Sağlam Meali:

İşte insana bir zarar dokunduğu zaman, Bize yalvarır. Sonra kendi katımızdan ona bir nimet ikram ettiğimizde, “Ben bunu ancak kendi bilgimle elde ettim” der. Hâlbuki o nimet, onun için bir imtihandır. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.

(Zümer 49)

Bayraktar Bayraklı Meali:

İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra katımızdan ona bir nimet verdiğimizde, "Bu bana yalnızca bilgimden dolayı verilmiştir" der. Hayır, o bir sınavdır. Fakat insanların çoğu bilmezler.

(Zümer 49)

Bekir Sadak Meali:

Insanin basina bir sikinti gelince Bize yalvarir. Sonra katimizdan ona bir nimet verdigimiz zaman: «Bu bana bilgimden dolayi verilmistir» der. Hayir; o bir imtihandir, fakat coklari bilmezler.

(Zümer 49)

Besim Atalay Meali:

İnsan bir darlığa uğradığında, yakarır bize, sonra bizden bir nimete erince, der ki: «Bu benim bilgimedir!» Hayır, o bir sınavdır, çoklarıysa bilmezler

(Zümer 49)

Celal Yıldırım Meali:

İnsana bir sıkıntı dokununca bize duâ edip yalvarır. Sonra kendisine katımızdan bir nîmet bağışlanıp verildiğinde, «bu bana ancak (kazanma yolunu) bildiğim için verilmiştir,» der. Hayır o, bir deneme ve sınavdır. Ama çoğu bilmezler.

(Zümer 49)

Cemal Külünkoğlu Meali:

İnsana bir zarar dokunduğunda bize yalvarır. Sonra ona tarafımızdan bir nimet (bolluk ve mevki) verdiğimizde, “Bu, bana ancak bilgim sayesinde verilmiştir” der. Hayır, o (verilen nimetlerin hepsi) bir imtihandır. Fakat onların çoğu bilmezler. *

(Zümer 49)

Diyanet İşleri Eski Meali:

İnsanın başına bir sıkıntı gelince Bize yalvarır. Sonra katımızdan ona bir nimet verdiğimiz zaman: "Bu bana bilgimden dolayı verilmiştir" der. Hayır; o bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.

(Zümer 49)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

İnsana bir zarar dokunduğunda bize yalvarır. Sonra ona tarafımızdan bir nimet verdiğimizde, "Bu, bana ancak bilgim sayesinde verilmiştir" der. Hayır, o bir imtihandır. Fakat onların çoğu bilmezler.

(Zümer 49)

Diyanet Vakfı Meali:

İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit, «Bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir» der. Hayır o, bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.

(Zümer 49)

Edip Yüksel Meali:

İnsana bir kötülük dokunduğu zaman bizi çağırır; ancak ona bir nimet verdiğimiz zaman ise: 'Bu, bana bilgimden dolayı verilmiştir,' der. Aslında o bir testtir, ne var ki çokları bilmez

(Zümer 49)

Elmalılı Orjinal Meali:

Fakat insana bir sıkıntı dokunuverince bize yalvarır, sonra kendisine tarafımızdan bir ni'met bahşediverdiğimiz zaman da o bana bir bilgi üzerine verildi der, belki o bir fitnedir velakin pek çokları bilmezler

(Zümer 49)

Elmalılı Yeni Meali:

Fakat insana bir sıkıntı dokunduğunda Bize yalvarır, sonra kendisine tarafımızdan bir nimet bahşettiğimizde de: "O, bana bir bilgi sayesinde verildi." der. Aslında o bir imtihandır, fakat pek çokları bilmezler.

(Zümer 49)

Erhan Aktaş Meali:

İnsanın başı derde girdiği zaman Bize yönelir. Sonra ona tarafımızdan bir yardım bahşettiğimizde: "Bu bana bilgimden/yeteneğimden dolayı verilmiştir." der. Hayır! O bir fitnedir[1]. Ne var ki onların çoğu bilmezler.

1)Kişinin samimiyetinin iç yüzünün ortaya çıkması için; savaş, baskı, zulüm, zenginlik, yoksulluk, hastalık, ölüm, ün, mevki, mal, mülk gibi konularda tabi tutulduğu samimiyet sınavı.

(Zümer 49)

Gültekin Onan Meali:

İnsana bir zarar dokunduğu zaman, bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde der ki: "Bu, bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla verildi." Hayır; bu bir fitne (kendisini bir deneme)dir. Ancak çoğu bilmiyorlar.

(Zümer 49)

Hakkı Yılmaz Meali:

İşte, insana bir sıkıntı dokunuverince Bize yalvarır, sonra kendisine tarafımızdan bir nimet bahşettiğimiz zaman da: “O, bana bir bilgi üzerine verildi” der. Aslında verilen nimetler, bir imtihan aracıdır. Velâkin onların çoğu bilmezler.

(Zümer 49)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

İnsana bir zarar dokunduğunda bize dua eder. Sonra tarafımızdan ona bir nimet verdiğimizde: “O bana, bendeki bilgiden dolayı verildi (ya da Allah ona layık olduğumu bildiği için verdi).” der. (Hayır, öyle değil!) Bilakis o, bir fitnedir/imtihandır. Fakat onların çoğu bilmezler.

(Zümer 49)

Harun Yıldırım Meali:

İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit, "Bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir" der. Hayır o, bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.

(Zümer 49)

Hasan Basri Çantay:

İnsana bir zarar dokunduğu zaman bizi çağırır (yalvarır). Sonra kendisine bizden bir ni'met verdiğimiz vakit "Bu, bana ancak bilgi (m) den dolayı verilmişdir" der. Hayır bu, bir imtihandır. Lakin onların çoğu bilmezler.

(Zümer 49)

Hayrat Neşriyat Meali:

Fakat insana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır; sonra kendisine tarafımızdan bir ni'met verdiğimiz zaman: “(Bu) bana ancak (bendeki) bir bilgi sâyesinde verildi”(1) der. Hayır! O (kendilerine verdiğimiz ni'metler) bir imtihandır; fakat onların çoğu bilmezler.*

(Zümer 49)

Hubeyb Öndeş Meali: /

İnsana bir zarar temas ettiği zaman, bize dua eder. Sonra, ona bizden bir nimeti yolladığımız zaman, "O, bana sadece bir bilgi üzerine [bilgim sayesinde] verildi" der. Hayır! O bir fitnedir [sınamadır] fakat onların çoğunluğu bilmiyor.

(Zümer 49)

Hüseyin Atay Meali:

İnsanın başına bir sıkıntı gelince Bize yalvarır, sonra katımızdan ona bir nimet verdiğimiz zaman, "Bu bana bilgimden dolayı verilmiştir?" der. Hayır, o bir denemedir, ancak çoğu bilmezler.

(Zümer 49)

İbni Kesir Meali:

İnsana bir sıkıntı gelince; Bize yalvarır. Sonra katımızdan ona bir nimet verdiğimizde; bu, bana bilgimden dolayı verilmiştir, der. Hayır, bu bir denemedir. Fakat çokları bilmezler.

(Zümer 49)

İlyas Yorulmaz Meali:

İnsana bir zarar dokunduğunda, bize yalvarır. O zararı bizden bir nimete çevirdiğimizde “Bu nimetler benim bilgimin karşılığında verilmiştir” der. Hayır, o nimetler onun için bir denemedir. Fakat insanların çoğu bilmiyorlar.

(Zümer 49)

İskender Ali Mihr Meali:

İnsana bir zarar dokunduğu zaman Bize dua eder. Sonra ona tarafımızdan bir ni’met gönderdiğimizde: "Bu ancak bana bir ilim üzerine verildi." der. Hayır, o bir imtihandır. Ve lâkin onların çoğu bilmezler.

(Zümer 49)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

İnsan başı sıkılınca Bize yalvarır. Sonra Biz ona karşı bir iyilikte bulunduk mu, «Doğrusu, ben bunu kendi bilgimle elde ettim» der. Oysaki bu, bir sınamadır. Ancak, pek çoğu bunu bilmez.

(Zümer 49)

Kadri Çelik Meali:

İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde der ki: “Bu, bana ancak (sahip olduğum) bir bilgi dolayısıyla verildi.” Hayır! Bu bir denemedir. Ancak onların çoğu bilmiyorlar.

(Zümer 49)

Mahmut Kısa Meali:

İnsanoğlu herhangi bir belâ veya sıkıntıyla yüz yüze gelince, Bize içtenlikle yalvarıp yakarır fakat bu sıkıntının ardından ona Kendi katımızdan bir nîmet tattırdığımızda, “Bu servet bana,üstün yeteneklerim ve engin bilgim sayesinde verilmiştir ve bu da, benim doğru yolda olduğumu açıkça gösteren bir işarettir! O hâlde, mal benim, mülk benim; dilediğim gibi harcarım!” der. Hayır; aslında bu nîmetlerin verilmesi bir imtihândır fakat onların çoğu bunu bilmezler.

(Zümer 49)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

Rızasız bir zarar insana dokunduğunda, bize dua eder; Sonra tarafımızdan ona nimet verir. Zevk aldığı, ihsan edilen nimet karşısında der ki: "Bu bana, ancak bir bilgi(m) sebebiyledir. Üzerine verilen bu bir fitne (sınavdır) Hayır değildir. Ancak çoğu bunu bilmiyorlar.

(Zümer 49)

Mehmet Türk Meali:

İnsana bir zarar dokunduğu zaman, hemen Bize duâ eder, sonra (Biz) tarafımızdan ona bir nîmet ihsan edince de: “Bu (nîmet) bana ancak bendeki bilgi sayesinde verildi.”1 der. Hâlbuki bu bir imtihandır, ama onların çoğu bilmiyorlar.*

(Zümer 49)

Muhammed Celal Şems Meali:

İnsana bir zarar dokunduğunda, (hemen) Bizi çağırır. Sonra tarafımızdan kendisine bir nimet verdiğimizde, bu ancak bilgimden ötürü bana verilmiştir, der. Aslında bu bir sınavdır. Ancak onların çoğu bilmezler.

(Zümer 49)

Muhammed Esed Meali:

İşte (böyle:) İnsanın başına bir bela geldiğinde bize yardım için yalvarır; fakat ona katımızdan bir iyilikte bulunduğumuz zaman, (kendi kendine,) "(Bütün) bunlar bana (benim kendi) hikmetimden dolayı verilmiştir!" der. Hayır! Bu (rahmetin verilmesi) bir imtihandır, ama çoğu onu anlamaz.

(Zümer 49)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

İnsan bir sıkıntıya düştüğünde hemen bize yakarır. Ona katımızdan bir nimet tattırdığımızda ise; "Bilgim nedeniyle bu benim oldu," deyiverir. Oysa o bir sınamadır. Fakat çokları bunu bilmez.

(Zümer 49)

Mustafa Çavdar Meali:

Ne zaman insanın başına bir sıkıntı gelse hemen bize dua eder. Sonra ona katımızdan bir nimet bahşedince, bu bana kendi bilgim ve yeteneğim sayesinde verildi der. Hâlbuki bu bir imtihandır. Fakat onların çoğu bu gerçeği bilmez.

Bknz: (7/189)»(7/190) - (16/53)»(16/54) - (28/78)

(Zümer 49)

Mustafa Çevik Meali:

49-52 İnsanın başına ne zaman bir musibet, bir sıkıntı gelse hemen yardım için Bize yönelip yalvarır, sonra da ona katımızdan bir yardım ulaştırıp sıkıntısından kurtarıp nimetlerimize kavuştursak, bu defa da ben bunları kendi bilgim, becerim sayesinde elde ettim demeye başlar. Hâlbuki bu, Allah’ın onu bir sınamasıdır fakat insanların çoğu bunu anlamak istemez. Onlardan önce yaşamış olanların çoğu da böyle söylemişlerdi ama elde ettiklerinin onlara hiçbir faydası olmadı. Nankörlükleri sebebi ile hak ettikleri ceza gelip onları buldu. Böylelerini Bizim elimizden hiç kimse kurtaramaz, bunlar Allah’ın dilediğine bol rızık verip, dilediğine de rızkı daraltarak imtihan ettiğini bilmek ve anlamak istemiyorlar. Bundan mü’minlerin alacağı dersler vardır.

(Zümer 49)

Mustafa İslamoğlu Meali:

İşbu nedenle, ne zaman insanın başına bir zarar gelse Bize yalvarır; daha sonra kendisi katımızdan bir nimete kavuşsa "Bu servete ben sadece ve sadece kendi bilgim ve becerim sayesinde ulaştım" der; ama hayır, aksine o bir sınav aracıdır: ne var ki onların çoğu bunu dahi kavrayamamaktadır.

(Zümer 49)

Osman Okur Meali:

İnsanın başına bir sıkıntı gelince Bize yalvarır. Sonra katımızdan ona bir nimet verdiğimiz zaman: "Bu bana bilgimden dolayı verilmiştir" der. Hayır; o bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.

(Zümer 49)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

Fakat insana bir zarar dokunduğu vakit Bize dua eder. Sonra ona tarafımızdan bir nîmet verdiğimiz vakit de: «Bana o, şüphe yok ki bir bilgi üzerine verilmiştir» der. Belki o, bir imtihandır. Fakat onların birçokları bilmezler.

(Zümer 49)

Ömer Öngüt Meali:

İnsana bir zarar dokunduğu zaman, (başına bir sıkıntı gelince) bize yalvarır. Sonra kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimizde: "Bu bana bilgimden dolayı verilmiştir. " der. Hayır! O bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.

(Zümer 49)

Ömer Sevinçgül Meali:

İnsana bir zarar dokundu mu, hemen bize yalvarır. Sonra katımızdan ona bir nimet verdik mi, “Bu bana sadece bilgimden dolayı verilmiştir” der. Hayır, bu bir sınamadır, ama çokları bilmez!

(Zümer 49)

Sadık Türkmen Meali:

İŞTE (böyle): İnsana bir darlık/zarar dokunduğu zaman Bize yalvarır. Sonra, ona Bizden bir nimet/iyilik verdiğimiz zaman; “Elbette bu bana sadece bilgim sayesinde verildi” der. Hayır, öyle değil! Bu bir açığa çıkar(ıl)madır! Fakat onların birçoğu bilmiyor.

(Zümer 49)

Seyyid Kutub Meali:

İnsanın başına bir sıkıntı geldiği zaman bize yalvarır. Sonra katımızdan ona bir nimet verdiğimiz zaman: «Bu bana bilgimden dolayı verilmiştir» der. Hayır, bir imtihandır; fakat çokları bilmezler.

(Zümer 49)

Suat Yıldırım Meali:

İnsanın başı derde girdi mi Biz'e yalvarır, ama sonra ona tarafımızdan nimet verince: "Ben bilgi ve becerim sayesinde bu serveti elde ettim" der. Hayır! Bu bir imtihandır, ama çokları bunu anlamazlar.

(Zümer 49)

Süleyman Ateş Meali:

İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize du'a eder. Sonra, ona bizden bir ni'met verdiğimiz vakit; "Bu, (benim) bilgi(m) sayesinde bana verildi" der. Hayır, o bir imtihandır, fakat çokları bilmiyorlar.

(Zümer 49)

Süleymaniye Vakfı Meali:

İnsanın başı sıkışınca bize yalvarır. Sonra iyilik yaparak ona bir fırsat versek "Bu, bana bendeki bir ilme karşılık verildi" der. Oysa fırsat verilmesi bir fitnedir[1] (kendilerini yakan bir imtihandır) ama çoğu bunu bilmez.

1) Musa aleyhisselamın 40 günlüğüne Tur'a çıkmasından sonra, İsrail oğullarının, Harun aleyhisselama rağmen Mısırlıların tanrı edindiği Apis'i hatırlatan buzağı heykeline tapmaları, Firavun'unun servetine konmalarından sonra olmuştu. (Bkz. Araf 7/137 vd, Taha 20/84 vd.)

(Zümer 49)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

İnsanın başına bir sıkıntı geldiğinde Bize yalvarıp yakarır. Ama ona bir nimet verdiğimizde: "Ben bunu kendi yeteneklerimle kazandım" der. Hayır! O bir sınamadır, ama çoğu bunu anlamaz.

(Zümer 49)

Şaban Piriş Meali:

İnsana bir zarar dokundu mu hemen bize dua eder. Onu bizden bir rahmet ile değiştirdiğimiz zaman da: -Bu bana, bilgim dolayısıyla verilmiştir der. Oysa o bir imtihandır. Fakat çokları bilmez.

(Zümer 49)

Talat Koçyiğit Meali:

Ne garibtir ki, insana bir zarar dokunduğu zaman, bize yalvarır; sonra ona kendi katımızdan bir nimet verdiğimiz zaman da, "bu bana sadece bilgim sayesinde verildi" der. Fakat onların çoğu bilmezler.

(Zümer 49)

Tefhimul Kuran Meali:

İnsana bir zarar dokunduğu zaman, bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde, der ki: «Bu, bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla verildi.» Hayır; bu bir fitne (kendisini bir deneme)dir. Ancak onların çoğu bilmiyorlar.

(Zümer 49)

Ümit Şimşek Meali:

İnsan bir sıkıntıya düştüğünde Bize yakarır. Ona tarafımızdan bir nimet tattırdığımızda ise “Bilgim sayesinde bu benim oldu” deyiverir. Oysa o bir sınamadır; fakat çokları bunu bilmez.

(Zümer 49)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

İnsana bir zorluk/zarar dokunduğunda bize yalvarır yakarır; sonra ona bizden bir nimet lütfettiğimizde şöyle der: "Bu bir ilim sayesinde verildi bana!". Hayır, öyle değil; o bir fitnedir ama onların çokları bilmiyorlar.

(Zümer 49)