41. Fussilet Suresi / 49.ayet
- « Fussilet 48
- Fussilet 49
- Fussilet 50 »
Fussilet 49 ayeti için diğer mealler.
Aşağıdaki bir mealin,
* Hatalı olduğunu düşünüyorsanız,
* Telif hakkı sahibiyseniz
(Yazar, Yayınevi vs. kurumsal e postası ile),
bize iletişim bölümünden ulaşabilirsiniz.
Abdülbaki Gölpınarlı Meali:
İnsan, hayır istemekten hiç usanmaz ve bir şerre uğrarsa da iyideniyiye yeise düşer, ümitsizliğe kapılıp gider.
(Fussilet 49)Abdullah-Ahmet Akgün Meali:
İnsan, hayır istemekten bıkkınlık duymaz; fakat ona bir şer dokundu mu, artık o, hemen ye'se düşen bir ümitsiz (kesilir ve üzülüp kederlenir).
(Fussilet 49)Abdullah Parlıyan Meali:
İnsan, hayatın güzel şeylerini isteyip aramaktan asla bıkmaz. Kötü bir olayla karşılaşınca da, endişeye kapılarak ümidini kaybeder.
(Fussilet 49)Adem Uğur Meali:
İnsan hayır istemekten usanmaz. Fakat kendisine bir kötülük dokunursa hemen ümitsizliğe düşer, üzülüverir.
(Fussilet 49)Ahmet Hulusi Meali:
İnsan hayır istemekten usanmaz... Eğer ona şerr dokunsa, hemen ümitsizce karamsarlaşır!
(Fussilet 49)Ahmet Tekin Meali:
İnsan iyilik, hayır istemekten usanmaz. Kendisine bir kötülük dokununca üzülür ve ümitsizliğe düşer.*
(Fussilet 49)Ahmet Varol Meali
İnsan iyiliği istemekten bıkmaz. Ama kendine bir kötülük dokunduğunda hemen karamsarlığa düşer, ümitsiz olur.
(Fussilet 49)Ali Bulaç Meali:
İnsan, hayır istemekten bıkkınlık duymaz; fakat ona bir şer dokundu mu, artık o, ye'se düşen bir umutsuzdur.
(Fussilet 49)Ali Fikri Yavuz Meali:
(Kâfir olan) insan, hayır (mal, evlâd, zenginlik ve sıhhat) istemekten usanmaz da, kendisine bir darlık dokunuverirse, hemen ümidi keser, ye'se düşer.
(Fussilet 49)Ali Rıza Sefa Meali:
İnsan, iyilik istemekten usanmaz. Üstelik bir kötülük dokunursa, umutlarını yitirir; yıkılır.
(Fussilet 49)Ali Ünal Meali:
İnsan, kendi lehine gördüğü şeyi istemekten usanmaz; ama bir sıkıntıya maruz kalınca da hemen ye’se kapılır ve bütün bütün ümitsizliğe düşer.
(Fussilet 49)Bahaeddin Sağlam Meali:
İnsan, hayır ve mal istemekten bıkmaz, usanmaz. Fakat kendisine bir şer dokunduğu zaman, bitmiş bir şekilde ümitsizliğe kapılır.
(Fussilet 49)Bayraktar Bayraklı Meali:
İnsan, iyiliği istemekten usanmaz. Fakat ona bir kötülük dokunursa, bir de bakarsın ümitsizliğe düşer.
(Fussilet 49)Bekir Sadak Meali:
Insan, iyilik istemekten usanmaz da, kendisine bir kotuluk gelince umutsuzluga duser, meyus olur.
(Fussilet 49)Besim Atalay Meali:
İnsan iyilik istemekten usanmaz, bir kötülük dokunursa, hemen keser umudunu büsbütün
(Fussilet 49)Celal Yıldırım Meali:
İnsan, hayır ve iyilik istemekten usanmaz. Ama kendisine kötülük dokununca ümitsizliğe düşer de ye'se kapılır.
(Fussilet 49)Cemal Külünkoğlu Meali:
İnsan, hayır istemekten asla bıkmaz, kötü bir olayla karşılaşınca da endişeye kapılarak bütün ümitlerini kaybeder.
(Fussilet 49)Diyanet İşleri Eski Meali:
İnsan, iyilik istemekten usanmaz da, kendisine bir kötülük gelince umutsuzluğa düşer, meyus olur.
(Fussilet 49)Diyanet İşleri Yeni Meali:
İnsan, hayır (mal, mülk, genişlik) istemekten usanmaz. Fakat başına bir kötülük gelince umutsuzluğa düşer, yıkılır.
(Fussilet 49)Diyanet Vakfı Meali:
İnsan hayır istemekten usanmaz. Fakat kendisine bir kötülük dokunursa hemen ümitsizliğe düşer, üzülüverir. *
(Fussilet 49)Edip Yüksel Meali:
İnsan, iyilik istemekten bıkmaz. Ancak kendisine bir kötülük dokunduğunda umutsuzdur, kötümserdir.
(Fussilet 49)Elmalılı Orjinal Meali:
İnsan hayır istemekten usanmaz da kendisine bir şer dokunuverirse hemen ümidi keser, ye'se düşer
(Fussilet 49)Elmalılı Yeni Meali:
İnsan hayır istemekten usanmaz da kendisine bir kötülük dokunuverirse hemen ümidi keser, ümitsizliğe düşer.
(Fussilet 49)Erhan Aktaş Meali:
İnsan iyilik[1] istemekten bıkıp usanmaz. Eğer kendisine bir kötülük dokunursa, hemen karamsarlığa kapılır ve ümitsiz olur.
1)Mal-mülk.
Gültekin Onan Meali:
İnsan, hayır istemekten bıkkınlık duymaz; fakat ona bir şer dokundu mu, artık o, yeise düşen bir umutsuzdur.
(Fussilet 49)Hakkı Yılmaz Meali:
İnsan, hayır istemekten usanmaz, kendisine bir kötülük dokununca da hemen, üzgündür, ümitsizdir.
(Fussilet 49)Harun Yıldırım Meali:
İnsan hayır istemekten usanmaz. Fakat kendisine bir kötülük dokunursa hemen ümitsizliğe düşer, üzülüverir.
(Fussilet 49)Hasan Basri Çantay:
İnsan hayır taleb etmekden usanmaz. Eğer Ona bir şer dokunursa (bakarsın ki) o, şimdi (Allahın fazl-u rahmetinden) ümidini kesmiş, (bu) ümidsizliği açığa (da) vurmuşdur.
(Fussilet 49)Hayrat Neşriyat Meali:
İnsan, (nefsi hesâbına) hayır istemekten usanmaz. Ama kendisine kötülük dokunsa, hemen (kalben) çok ümidsiz olur, (yüzünden de belli olacak kadar) ümidsizliğe düşen biri olur.
(Fussilet 49)Hubeyb Öndeş Meali: /
İnsan, iyi olan hiçbir duadan bıkmaz. Kendisine şer temas ederse, artık [o] umutsuzdur, beklentisizdir.
(Fussilet 49)Hüseyin Atay Meali:
İnsan iyilik istemekten usanmaz da, kendisine bir kötülük gelince, pek umutsuz ve karamsar olur.
(Fussilet 49)İbni Kesir Meali:
İnsan; hayır istemekten usanmaz da, kendisine bir kötülük gelince ümitsizliğe düşer, meyus olur.
(Fussilet 49)İlyas Yorulmaz Meali:
İnsan mal istemekten hiç mi hiç bıkmaz, usanmaz. Eğer insana bir şer dokunursa, hemen ümitsizliğe düşer.
(Fussilet 49)İskender Ali Mihr Meali:
İnsan, hayır duasından (istemekten) usanmaz. Eğer ona şer dokunursa, o zaman yeise kapılır ve ümitsiz olur.
(Fussilet 49)İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:
İnsan iyilik istemekten hiç usanmaz. Ancak başına bir sıkıntı gelince artık bezginleşir, umutsuzlaşır.
(Fussilet 49)Kadri Çelik Meali:
İnsan hayır istemekten bıkkınlık duymaz; fakat ona bir şer dokundu mu, hemen ümitsiz ve karamsar düşer.
(Fussilet 49)Mahmut Kısa Meali:
İnsanoğlu, iyi ve güzel olan şeyleri istemekten asla bıkıp usanmaz fakat başına bir kötülük gelince de, bunun bir imtihân olduğunu göz ardı ederek hemen endişeye kapılır, yaşama ümidini tamamen kaybeder. Sahip olduğu her şeyin kendisine Allah tarafından bağışlanan gelip geçici bir nîmet olduğunu idrâk edemediği için, onları kaybettiği anda müthiş bir sarsıntı geçirir.
(Fussilet 49)Mehmet Ali Eroğlu Meali:
Usanmaz insan, daima hayır istemekten. Ama kendisine şer isabet etti mi üzülür, ümitsizleşir.
(Fussilet 49)Mehmet Türk Meali:
İnsan, hayrı1 istemekten asla bıkmaz. Fakat ona bir kötülük dokununca da endişeye kapılır ve ümidini kaybeder.*
(Fussilet 49)Muhammed Celal Şems Meali:
İnsan hayır talep etmekten (hiç) yorulmaz. Ancak kendisine bir kötülük dokunursa, ümitsizliğe kapılarak çaresizleşir.
(Fussilet 49)Muhammed Esed Meali:
İnsan, (hayatın) güzel (şeyler)ini isteyip aramaktan asla bıkmaz, kötü bir olayla karşılaşınca da endişeye kapılarak bütün ümitlerini kaybeder.
(Fussilet 49)Mustafa Cemil Kılıç Meali:
İnsan iyilik istemekten usanmaz. Kendisine bir kötülük dokunduğunda ise hemen umutsuzluğa düşüp karamsarlaşıverir.
(Fussilet 49)Mustafa Çavdar Meali:
Şu insan mal mülk istemekten asla bıkıp usanmaz. Ama başına bir sıkıntı gelince de ümidini yitirip karamsarlığa düşer.Bknz: (11/9)»(11/10) - (16/52)»(16/55)
(Fussilet 49)Mustafa Çevik Meali:
49-50 İnsan sanki hiç ölmeyecekmiş ve tekrar diriltilip dünya hayatında kendisine verilen nimetleri kullanış biçiminden hesaba çekilmeyecekmiş gibi, bıkıp usanmadan mal mülk sahibi olmak için koşuşturup durur; başına bir sıkıntı gelince de hemen ümitsizliğe kapılır. Başına gelen sıkıntıdan Biz onu kurtarıp bolluk ve rahata kavuşturduğumuzda, hemen Bizi unutur, “Bu zaten benim hakkımdı ve sıkıntılarımdan kendi çabamla kurtuldum. Hem ben Kıyamet’in kopacağına ve Hesap Günü diye bir günün olduğuna da inanmıyorum. Öyle bir gün gelecek bile olsa, O Gün de Rabbim yine beni en güzel şekilde ödüllendirecektir.” diyerek küstahça nankörlük etmeye devam eder. Hâlbuki biz Hesap Günü bu müşrik ve kâfirlerin söylediklerinin, yapıp ettiklerinin hesabını sorup hak ettikleri şiddetli azaba çarptıracağız.
(Fussilet 49)Mustafa İslamoğlu Meali:
İnsan özgül ağırlığı olan karşılıklar istemekten asla bıkıp usanmaz; ama başına kötülük bildiği (bir şey) gelecek olsa, bu kez de umudunu yitirip karamsarlığa kapılır.
(Fussilet 49)Osman Okur Meali:
İnsan hayır istemekten usanmaz. Fakat kendisine bir kötülük dokunursa hemen ümitsizliğe düşer, üzülüverir.
(Fussilet 49)Ömer Nasuhi Bilmen Meali:
İnsan iyilik istemekten usanmaz ve eğer kendisine bir fenalık dokunursa hemen ümidini kesmiş,ye'se düşmüş olur.
(Fussilet 49)Ömer Öngüt Meali:
İnsan hayır istemekten usanmaz. (Dâima nimetinin ve servetinin artmasını diler). İstediği eline geçmeyip kendisine bir kötülük dokunduğu zaman da ümitsizliğe düşer, ye'se kapılır.
(Fussilet 49)Ömer Sevinçgül Meali:
İnsan iyilik istemekten usanmaz da, kendisine bir kötülük gelince hemen ümidini keser, karamsar olur.
(Fussilet 49)Sadık Türkmen Meali:
İNSAN, iyilik istemekten asla usanmaz. Oysa kendisine bir şer dokundu mu hemen karamsar ve umutsuz olur!
(Fussilet 49)Seyyid Kutub Meali:
İnsan hayır istemekten yorulmaz. Ancak kendisine bir şer dokundu mu hemen üzgündür, ümitsizdir.
(Fussilet 49)Suat Yıldırım Meali:
İnsan mal mülk istemekten usanmaz, ama kendisine maddi sıkıntı dokununca hemen ye'se düşer, ümitsiz olur.
(Fussilet 49)Süleyman Ateş Meali:
İnsan hayır istemekten usanmaz (daima malının artmasını diler). Ama kendisine bir şer dokundu mu hemen üzülür, ümitsiz olur.
(Fussilet 49)Süleymaniye Vakfı Meali:
İnsan iyi şeyler istemekten usanmaz. Başına bir kötülük gelince de üzülür ve umutlarını yitirir.
(Fussilet 49)Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:
İnsan, güzel şeyleri aramaktan usanmaz. Bir sıkıntıya düştüğünde ise endişeye kapılır ve bütün umutlarını yitirir.
(Fussilet 49)Şaban Piriş Meali:
İnsan iyiliği dilemekten usanmaz. Ona bir kötülük isabet ettiği zaman hemen ümitsizliğe düşer ve boynunu büker.
(Fussilet 49)Talat Koçyiğit Meali:
İnsan, Rabbına duâ ederek iyilik istemekten usanmaz; fakat kendisine bir kötülük dokunduğu zaman, hemen ümitsizliğe düşer.
(Fussilet 49)Tefhimul Kuran Meali:
İnsan, hayır istemekten bıkkınlık duymaz; fakat ona bir şer dokundu mu, artık o, ye'se düşen bir umutsuzdur.
(Fussilet 49)Ümit Şimşek Meali:
İnsan iyilik istemekten usanmaz. Kendisine bir kötülük dokunduğunda ise hemen ümitsizliğe düşer, karamsarlaşır.
(Fussilet 49)Yaşar Nuri Öztürk Meali
İnsan, hayır istemekten/hayır için dua etmekten bıkıp usanmaz. Kendisine bir şey dokunmaya görsün; hemen ümidini keser, yıkılır.
(Fussilet 49)