Rabbimiz içlerinden, onlara senin ayetlerini okuyan, kitap ve hikmeti öğreten ve onları (şirkten) arındıran elçi çıkar. Şüphesiz mutlak üstün ve yüce olan ve her hükmü doğru olan ancak sensin.
Nasıl size, kendi içinizden ayetlerimizi okuyan, sizi arındıran, size kitap ve hikmeti öğreten ve bilmediğiniz şeyleri de size öğreten bir elçi gönderdik.
Kadınları boşadığınızda, onların da bekleme süreleri sona erince ya onları güzellikle tutun ya da güzellikle bırakın. Fakat onlara zarar vermek ve haklarını ihlal etmek niyetiyle zorla alıkoymayın. Kim bunu yaparsa şüphesiz kendisine yazık etmiş olur. Allah’ın ayetlerini hafife almayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini, kendisiyle öğüt vermek için size indirdiği kitabı ve hikmeti düşünün. Allah’a karşı sorumlu olun ve bilin ki, kesinlikle Allah her şeyi bilendir.
Nihayet Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davut da Câlût’u öldürdü. Allah, Davud’a hükümdarlık ve hikmet verdi, Ona dilediğinden öğretti. Allah insanların birini diğeri ile defetmemiş olsaydı, yeryüzünde düzen bozulurdu. Fakat Allah, âlemlere karşı lütuf/ikram sahibidir.
O, hikmeti dileyen kimseye verir. Kime hikmet/anlama kavrama verilmişse, ona pek çok hayır verilmiştir. Bunu ancak, temiz akıl/derin kavrayış sahipleri anlar.
Ona kitabı, hikmeti, Tevrat ve İncil’i öğretecektir.
Allah’ın kendisine kitap hikmet ve nebilik verdiği hiçbir beşerin, bütün bunlardan sonra kalkıp da insanlara: “Allah’ın yansıra bana da kulluk edin” demesi söz konusu değildir. Fakat:
-Kitabı okuyup, incelediğinize göre Rabbe kul olunuz, der.
Allah, nebilerden şu misakı/sözü almıştı; “Size, kitap ve hikmet verdikten sonra, sizin ilettiğiniz mesajı doğrulayan bir elçi gelecek olursa, ona kesinlikle iman edecek ve ona yardım edeceksiniz değil mi?” dedikten sonra; “Karar verdiniz ve size yüklediğim bu ağır yükü kabul ettiniz mi?” demişti. Onlar da, “Evet, kabul ettik” deyince Allah; “Öyleyse, buna şahit olun, ben de sizinle birlikte buna şahidim.” buyurmuştu.
Allah, müminlere kendi içlerinden, onlara Allah’ın ayetlerini okuyan, arındıran kitabı ve hikmeti öğreten bir elçi göndermekle büyük iyilikte bulunmuştur, oysa onlar bundan önce apaçık bir sapkınlık içindeydiler.
Eğer seni yalancılıkla suçluyorlarsa, bil ki senden önce apaçık delilleri, hikmet yüklü sahifeleri ve aydınlatıcı vahyi getiren nice elçiler de yalancılıkla suçlanmıştı.
Yoksa onlar, Allah’ın lütfundan insanlara verdiği vahyi mi kıskanıyorlar? Şüphesiz ki biz, İbrahim’in ailesine kitabı ve hikmeti vermiş, ona ve onun soyuna büyük bir saltanat bahşetmiştik.
Eğer Allah’ın sana lütfu ve rahmeti olmasaydı, o günahkârlardan bir grup seni saptırmaya çalışacaklardı. Gerçi onlar, kendilerinden başkasını saptıramazlar ve sana hiçbir zarar veremezler. Zira Allah, sana kitabı/Kuran’ı ve hikmeti indirmiş ve bununla sana bilmediklerini öğretmiştir. Bil ki Allah’ın sana karşı lütfu/ikramı çok büyüktür.
İşte o gün Allah diyecek ki: “Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene verdiğim nimetimi bir düşün! Seni, Kutsal Ruh (Cebrail) ile desteklemiştim. Beşikte iken de yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana, kitabı ve hikmeti, (Onu kavrama ve hayata taşımayı) özellikle Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim. Benim iznim ile çamurdan kuş heykeli yapmış, sonra da ona üflemiştin de o da benim iznim ile kuş olup uçuvermişti. Yine benim iznim ile körleri ve cüzzamlıları iyileştirmiş, iznimle ölüleri diriltmiştin. Hani sen İsrailoğullarına hakikatin bütün delilleri ile geldiğinde, onlardan kâfir olanlar “Bu düpedüz sihirden başka bir şey değildir!” demişlerdi de onların sana zarar vermelerini engellemiştim.
İşte bunlar kendilerine kitap, hikmet ve nebilik verdiğimiz kimselerdir. Eğer şunlar bu vahye inanmazlarsa, biz de bunu inanacak başka bir topluma bu emaneti veririz.
Sen hikmetle ve güzel öğüt Kuran ile Rabbinin yoluna çağır. Onlarla en güzel bir metotla mücadele et! Şüphesiz ki senin Rabbin, kendi yolundan sapanın kim olduğunu ve doğru yola yönelenlerin de kim olduğunu en iyi bilendir.
İşte bunlar Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdir. Sakın Allah ile birlikte bir başka ilah edinme! Aksi halde kınanmış ve kovulmuş olarak cehenneme atılırsın.
Andolsun ki biz Lokman’a şu hikmeti vahyetmiştik: “Her daim Allah’a şükret! Zira kim şükrederse ancak kendi iyiliği için şükretmiş olur, kim de nankörlük ederse iyi bilsin ki Allah hiç kimsenin şükrüne muhtaç olmayan ve her türlü övgüye layık olandır.”
Lokman da, oğluna bu hikmetle öğüt vererek demişti ki:
– Yavrucuğum, sakın Allah’a şirk koşma, şirk çok korkunç bir zulümdür.
Bir de evlerinizde okunan Allah’ın ayetlerini ve özellikle hikmeti/onu anlama tekniği üzerinde düşünün. Zaten Allah her şeyin özüne nüfuz eden ve her şeyden haberdar olandır.
Eğer seni yalancılıkla suçlarlarsa bil ki, onlardan öncekiler de elçilerimiz kendilerine apaçık belgeler, hikmetli sahifeler ve aydınlatıcı kitaplar ile geldiği halde onları yalanlamışlardı.
O gecede (Kuran’ın inmesiyle) hikmetli her iş batıldan ayrılmıştır.
Son derece hikmetli öğütler ve uyarılarla dolu Kuran geldi ama gel gör ki bunca uyarının hiçbir faydası olmadı.
Arama Mustafa Çavdar Meali üzerinde yapılmıştır.
Farklı meallerde farklı sonuçlar çıkabilir.
Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :