29. Ankebut Suresi / 40.ayet

Sonuçta hepsini günahlarından dolayı cezalandırdık. Onlardan kiminin üzerine taş savuran kasırga gönderdik. Kimini bir çığlık yok etti. Kimini de yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Oysa Allah, onların hiç birine haksızlık yapmıyordu, fakat onlar kendi kendilerine zulmedip yazık ediyorlardı.

Bknz: (11/66)»(11/67)(28/78)»(28/81)(69/6)»(69/7)

Mustafa Çavdar Meali

Ankebut 40 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Hepsini de suçları yüzünden helak ettik. Onlardan, üstlerine kasırgayla taş yağdırdıklarımız var ve onlardan, bir bağırışla helak olanlar var ve onlardan yere geçirdiğimiz var ve onlardan sulara garkettiğimiz var ve Allah zulmetmemişti onlara ve fakat onlar, kendi kendilerine zulmetmişlerdi.

(Ankebut 40)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

İşte Biz, onların her birini kendi günahıyla (işledikleri kötülük ve hıyanetlere uygun bir cezayla) yakalayıverdik. Böylece onlardan kiminin üstüne taş fırtınası gönderdik, kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğup (helak ettik.) Ancak Allah onlara zulmedici değildi, lâkin onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Abdullah Parlıyan Meali:

Çünkü onlardan herbirini, günahlarından dolayı yakalayıverdik. Kiminin tepesine taş yağdıran bir fırtına gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de sularda boğduk. Allah onlara haksızlık yapıyor değildi, fakat onlar kendi kendilerine haksızlık ediyor ve yaradılış gayesi dışında yaşıyorlardı.

(Ankebut 40)

Adem Uğur Meali:

Nitekim, onlardan her birini günahı sebebiyle cezalandırdık. Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Ahmet Hulusi Meali:

Her birini kendi suçunun sonucuyla yakaladık... Onlardan kiminin üzerine hortum irsal ettik! Onlardan kimini o korkunç dalgalı ses yakaladı! Onlardan kimini yerin dibine geçirdik... Onlardan kimini de suda boğduk... Allah onlara zulmetmiyordu; fakat onlar kendi nefslerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Ahmet Tekin Meali:

Onlardan her birini, günahları sebebiyle cezalandırdık. Bir kısmının üzerine görevli, taş savuran rüzgârlar estirdik. Bir kısımın işini şiddetli bir gürleme halinde âni bir darbe bitirdi. Bir kısmını yerin dibine batırdık. Bir kısmını da boğduk. Allah onlara zulmetmiş olmadı. Fakat onlar birbirlerine zulmetmeyi, baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engellemeyi, kendilerine yazık etmeyi alışkanlık haline getirmişlerdi.

(Ankebut 40)

Ahmet Varol Meali

Onların her birini günahından dolayı yakaladık. Onlardan kiminin üzerine taş yağdıran kasırga gönderdik, kimini şiddetli çığlık aldı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de (suda) boğduk. Allah onlara haksızlık edecek değildi. Ama onlar kendi kendilerine haksızlık ediyorlardı.

(Ankebut 40)

Ali Bulaç Meali:

İşte biz, onların her birini kendi günahıyla yakalayıverdik. Böylece onlardan kiminin üstüne taş fırtınası gönderdik, kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmedici değildi, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Ali Fikri Yavuz Meali:

Biz de, her birini günahıyla yakaladık. Kiminin üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik, kimini korkunç gürültü yakalayıverdi, kimini yere batırdık, kimini de suda boğduk. (Lût kavmi taş yağmuruna tutuldu, Şuayb ile Salih'in kavmi korkunç gürültü ile helâk edildi. Karûn ve beraberindekiler yere geçirildi, Firavun ve kavmi suda boğuldu). Allah onlara zulmetmiyordu, fakat onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Ali Rıza Sefa Meali:

Her birini suçlarıyla yakaladık. Sonunda, kiminin üzerine taş savuran bir kasırga gönderdik; kimini bir gürleme yakaladı; kimini yerin dibine geçirdik; kimini de boğduk. Allah, onlara haksızlık etmedi. Tam tersine, onlar, kendilerine yazık ettiler.

(Ankebut 40)

Ali Ünal Meali:

Sözü edilen bütün bu topluluklardan, kişilerden her birini günahıyla yakaladık: Kimisinin üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Kimisini korkunç bir patlama, bir çığlık bastırıverdi. Kimisini yerin dibine geçirdik. Kimisini de suda boğduk. Ama gerçek olan şu ki, bütün bunları Allah onlara zulüm olsun diye yapmadı; bilakis onlar, kendi öz canlarına zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Bahaeddin Sağlam Meali:

Günahlarından dolayı hepsini yakalayıverdik. Kimisinin üzerine taş fırtınasını gönderdik, kimisini de bir patlama yakalayıverdi. Kimisini yere batırdık, kimisini de suda boğduk. Allah, onlara zulmeden değildi. Fakat onlar, kendi kendilerine zulmettiler.

(Ankebut 40)

Bayraktar Bayraklı Meali:

Herbirini günahından dolayı yakaladık. Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgarlar gönderdik; kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Bekir Sadak Meali:

Herbirini gunahi sebebiyle yakaladik; kimine taslar savuran ruzgarlar gonderdik, kimini bir ciglik yok etti, kimini yerin dibine gecirdik, kimini de suda bogduk. Onlara, Allah zulmetmiyordu, fakat onlar kendilerine yazik ediyorlardi.

(Ankebut 40)

Besim Atalay Meali:

Günahları yüzünden, hepsini de yakaladık biz, kimine taş yağdırdık, kimini deprem aldı, kimin yere batırdık, kimini de suda boğduk, zulmeder olmadı Allah onlara, onlarsa zulmetti kendilerine

(Ankebut 40)

Celal Yıldırım Meali:

Bunlardan her birini günahı sebebiyle yakaladık : Kiminin üzerine şiddetli kasırga gönderip taş yağmuruna uğrattık ; kimini korkunç bir gürültü yakalayıp sarıverdi; kimini yere geçirdik ; kimini de (denizde) boğduk. Allah onlara zulmeder olmadı, ama onlar kendilerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Cemal Külünkoğlu Meali:

Bunların her birini kendi günahları yüzünden yakaladık. Onlardan taş yağmuruna tuttuklarımız var. Onlardan o korkunç sesin yakaladığı kimseler var. Onlardan yerin dibine geçirdiklerimiz var. Onlardan suda boğduklarımız var. Allah, onlara zulmetmiyordu, fakat onlar (hakka karşı direndikleri için) kendi kendilerine zulmediyordu. *

(Ankebut 40)

Diyanet İşleri Eski Meali:

Her birini günahı sebebiyle yakaladık; kimine taşlar savuran rüzgarlar gönderdik, kimini bir çığlık yok etti, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Onlara, Allah zulmetmiyordu, fakat onlar kendilerine yazık ediyorlardı.

(Ankebut 40)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

Bunların her birini kendi günahları yüzünden yakaladık. Onlardan taş yağmuruna tuttuklarımız var. Onlardan o korkunç sesin yakaladığı kimseler var. Onlardan yerin dibine geçirdiklerimiz var. Onlardan suda boğduklarımız var. Allah, onlara zulmediyor değildi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Diyanet Vakfı Meali:

Nitekim, onlardan her birini günahı sebebiyle cezalandırdık. Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Edip Yüksel Meali:

Hepsini günahlarıyla yakaladık. Onlardan kimine çılgın bir fırtına gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de boğduk. Onlara zulmeden ALLAH değildi; onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Elmalılı Orjinal Meali:

Hasılı her birini günahiyle yakaladık, kiminin başına bir taş yağdıran gönderdik, kimini sayha alıverdi, kimini yere geçirdik, kimini de garkettik, Allah onlara zulmetmiyordu ve lakin kendi nefislerine zulmediyorlardı

(Ankebut 40)

Elmalılı Yeni Meali:

Özetle herbirini günahı ile yakaladık; kiminin başına bir taş yağdıran gönderdik, kimini korkunç bir ses alıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de boğduk. Allah onlara haksızlık etmiyordu. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Erhan Aktaş Meali:

Bunun üzerine suçları nedeniyle hepsini cezalandırdık. Bir kısmının üzerine taşlar savuran rüzgarlar gönderdik. Kimisini de korkunç bir ses yakaladı. Kimisini de yerin dibine geçirdik. Kimisini de boğduk. Böyle yapmakla, Allah onlara haksızlık yapmadı. Fakat onlar kendi kendilerine haksızlık yaptılar.

(Ankebut 40)

Gültekin Onan Meali:

İşte biz, onların her birini kendi günahıyla yakalayıverdik. Böylece onlardan kiminin üstüne taş fırtınası gönderdik, kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Tanrı onlara zulmedici değildi, ancak onlar kendi nefslerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Hakkı Yılmaz Meali:

İşte hepsini günahları sebebiyle yakaladık: Onlardan kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar gönderdik, onlardan kimini korkunç bir ses yakaladı, onlardan kimini yerin dibine geçirdik, onlardan kimini de suda boğduk. Ve Allah onlara haksızlık etmiyordu velâkin onlar şirk koşmak sûretiyle kendilerine haksızlık ediyorlardı.

(Ankebut 40)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

Her birini günahıyla yakalayıverdik. Onlardan kiminin üzerine taş yağdıran bir fırtına yolladık. Kimini (kulakları sağır eden) bir çığlık yakalayıverdi. Kimini yerin dibine geçirdik. Kimini de boğduk. Allah onlara zulmedecek değildi, onlar kendilerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Harun Yıldırım Meali:

Nitekim, onlardan her birini günahı sebebiyle cezalandırdık. Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Hasan Basri Çantay:

İşte biz (onların) her birini günahı sebebiyle yakaladık. İşte kiminin tepesine (taş yağdıran) bir kasırga gönderdik, kimini korkunç bir ses aldı, kimini yere geçirdik, kimini de suda boğduk Allah onlara zulm etmiyordu. Fakat onlar kendilerine (bizzat) kendileri zulm ediyorlardı.

(Ankebut 40)

Hayrat Neşriyat Meali:

Bunun üzerine (biz de) her birini günâhı sebebiyle yakaladık. Artık onlardan kiminin üzerine, (taş yağdıran) bir kasırga gönderdik! İçlerinden kimini de o (korkunç) ses yakaladı! Onlardan bazısını ise yere batırdık! İçlerinden bazısını da suda boğduk! Hâlbuki Allah onlara zulmediyor değildi; fakat onlar (bu isyanlarıyla) kendilerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Hubeyb Öndeş Meali: /

Böylece, her birini cezayı gerektiren suçları sebebiyle yakaladık. Artık, onlardan [bazı] kimselerin üzerine taş fırlatan fırtına gönderdik; onlardan [bazı] kimseleri (o) çığlık yakaladı; onlardan [bazı] kimseleri, yer[in içine] geçirdik; onlardan [bazı] kimseleri batırdık/boğduk. Allah, onlara zulüm edecek değildi; fakat, onlar kendi canlarına zulüm etmekteydi.

(Ankebut 40)

Hüseyin Atay Meali:

Her birini suç üstü yakaladık; kimine taşlar savuran rüzgarlar gönderdik, kimini bir çığlık yok etti, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Onlara Allah zulmetmiyordu, onlar kendilerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

İbni Kesir Meali:

Her birini suçüstü yakaladık. Kimine taşlar savuran kasırga gönderdik, kimini bir çığlık tuttu, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah; onlara zulmetmiyordu, ama onlar, kendi kendilerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

İlyas Yorulmaz Meali:

Onların hepsini günahları ile birlikte yakalamıştık. Onlardan üzerlerine kasırga gönderdiklerimiz olduğu gibi, onlardan bir kısmını da yüksek bir ses dalgası yakalamış, bir kısmını yerin dibine geçirmiş ve onlardan bir kısmını da suda boğmuştuk. Allah onlardan hiç birisine zulmetmemiş, onlar kendi kendilerine zulmetmişleri.

(Ankebut 40)

İskender Ali Mihr Meali:

Bunun üzerine hepsini günahlarıyla yakaladık. Böylece onların bir kısmının üzerine kasırga gönderdik. Ve bir kısmını sayha (şiddetli ses dalgası) yakaladı, bir kısmını yerin dibine geçirdik ve bir kısmını da (suda) boğduk. Allah, onlara zulmedici olmadı. Ve lâkin onlar, nefslerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

Bunun üzerine hepsini günahları yüzünden çarptık. Kiminin başına taş yağdırdık. Kimini de korkunç bir haykırma çarptı. Kimini yerin dibine geçirdik. Kimini de suda boğduk. Allah onlara kıymıyordu, ancak, onlar kendi kendilerine kıyıyorlardı.

(Ankebut 40)

Kadri Çelik Meali:

İşte biz onların her birini kendi günahıyla yakalayıverdik. Böylece onlardan kiminin üstüne taş fırtınası gönderdik, kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmedici değildi, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Mahmut Kısa Meali:

Sonuç olarak, bu zâlim toplumların her birini işlediği günahtan dolayıcezalandırdık; kiminin üzerine taş yağmuru yağdırdık, kimini bir çığlık yakalayıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk! Elbette Allah, hak ettikleri cezayı vermekle onlara zulmediyor değildi fakat asıl, onlar suç işleyerek kendilerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

Açıkça Biz onları kendi günahlarıyla yakalayıverdik. Dolayısıyla kimisinin tepesine taşlar, Nüzul edip yağan fırtınalar, kimini şiddetli azgın sesler. Kimini de yerin dibine geçirmişizdir Kimini sularda boğduk. Allah zulmedici değil, ama onlar kendi nefislerine zulüm edenlerdir.

(Ankebut 40)

Mehmet Türk Meali:

İşte Biz, onların hepsini kendi günâhları sebebiyle kimini üzerine taş yağdırarak, kimini şiddetli bir çığlıkla, kimini yerin dibine geçirerek, kimini de suda boğarak1 helâk ettik. Allah, onlara zulmetmiyor bilakis onlar, (helâki gerektirecek suç işleyerek) kendi kendilerine zulmediyorlardı.*

(Ankebut 40)

Muhammed Celal Şems Meali:

(Bunların) her birini kendi günahından dolayı yakaladık. Onlardan bazısına taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Bazılarını (ise) korkunç bir gürültü yakaladı. Onlardan bazılarını yere gömdük. Bir kısmını (ise suda) boğduk. Allah onlara zulmeden değildi, ancak onlar kendilerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Muhammed Esed Meali:

Çünkü onların her birini günahlarından dolayı hesaba çektik: Kiminin tepesinde ölümcül fırtınalar estirdik; kimini (ani) bir kasırga yok etti; kimisini yerin dibine geçirdik ve kimisi de suda boğulup gitti. Onlara haksızlık yapan Allah değildi, fakat onlar kendi kendilerine haksızlık yapıyorlardı.

(Ankebut 40)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

Her birini kendi günahı ile yakaladık. Bazılarının üstüne taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Bir bölümünü, o korkunç ses yakaladı. Onlardan, yere batırdıklarımız da oldu. Bazılarını ise boğduk. Allah onlara zulmedecek değildi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Mustafa Çavdar Meali:

Sonuçta hepsini günahlarından dolayı cezalandırdık. Onlardan kiminin üzerine taş savuran kasırga gönderdik. Kimini bir çığlık yok etti. Kimini de yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Oysa Allah, onların hiç birine haksızlık yapmıyordu, fakat onlar kendi kendilerine zulmedip yazık ediyorlardı.

Bknz: (11/66)»(11/67) - (28/78)»(28/81) - (69/6)»(69/7)

(Ankebut 40)

Mustafa Çevik Meali:

Biz o toplumlardan her birini, Allah’a nankörlük edip, davetini reddederek başkaldırmaları sebebi ile azabımızla cezalandırdık. Kiminin üzerine taş yağdırdık, kimini şiddetli bir sarsıntı, korkunç bir çığlıkla, kimini müthiş bir kasırga ile kimini de suda boğarak helak edip yerin dibine geçirdik.

(Ankebut 40)

Mustafa İslamoğlu Meali:

Sonuçta her birini günahlarından dolayı enseledik: Ve onlardan kimileri üzerinde (bela) fırtınası estirdik, kimisini de sarsıcı bir azap çığlığı yakaladı; yine onlardan bizı kimseleri yerin dibine geçirdik, bazılarını da boğulmaya terk ettik: Ne var ki onlara zulmeden asla Allah değildi; ve fakat onlar asıl kendi kendilerine zulmetmişlerdi.

(Ankebut 40)

Osman Okur Meali:

Herbirini günahı sebebiyle yakaladık; kimine taşlar savuran rüzgarlar gönderdik, kimini bir çığlık yok etti, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Onlara, Allah zulmetmiyordu, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

Artık hepsini de kendi günahlarıyla yakaladık. Binaen-aleyh onlardan bazıları üzerine bir rüzgâr gönderdik ve onlardan bazılarını şiddetli bir ses tutuverdi ve onlardan bazısını da yere batırdık ve onlardan kimisini de garkettik ve Allah onlara zulmeder olmadı. Fakat onlar kendi nefislerine zulmediciler oldular.

(Ankebut 40)

Ömer Öngüt Meali:

Biz onların her birini günahı ile yakaladık. Kiminin tepesine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Kimini korkunç bir ses, bir çığlık yakalayıverdi. Kimini yerin dibine geçirdik. Kimini de suda boğduk. Onlara Allah zulmetmiyordu, fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Ömer Sevinçgül Meali:

Hepsini, günah üzere apansız yakaladık. Kimine taşlar savuran kasırga gönderdik, kimini bir çığlık alıverdi, kimini yere geçirdik, kimini de sulara gömdük. ‘Bu azapları vermekle’ Allah onlara haksızlık etmiyordu, ama onlar ‘gerçeği yalanlayarak’ kendilerine yazık ediyorlardı.

(Ankebut 40)

Sadık Türkmen Meali:

Nihayet her birini günahıyla yakaladık. Kiminin üstüne taş yağdıran bir fırtına gönderdik, kimini de korkunç ses yakaladı. Kimini yere batırdık, kimini de boğduk. Allah onlara zulmedecek değildi; fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Seyyid Kutub Meali:

Her birini teker teker suçüstü yakaladık. Kimini önünde taşları savuran müthiş bir kasırgaya tuttuk, kimi korkunç bir gök gürültüsüne tutularak cansız yere düştü, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de denizde boğduk. Allah'ın onlara zulmetmesi söz konusu değildi, fakat onlar kendilerine zulmettiler.

(Ankebut 40)

Suat Yıldırım Meali:

Onlardan her birini kendi suçu sebebiyle cezaya çarptırdık: Kiminin üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik, kimini korkunç bir gürültü bastırıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmedi, onlar asıl kendi kendilerine zulmettiler.

(Ankebut 40)

Süleyman Ateş Meali:

Nitekim hepsini günahiyle yakaladık. Onlardan kiminin üstüne taş yağdıran bir fırtına gönderdik, kimini korkunç ses yakaladı, kimini yere batırdık, kimini de boğduk. Allah onlara zulmedecek değildi; fakat onlar, kendi kendilerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Süleymaniye Vakfı Meali:

Bunların hepsini, işlediği günah yüzünden cezaya çarptırdık. Kimine taş yağdırdık. Kimi korkunç bir sese tutuldu. Kimini yerin dibine geçirdik. Kimini de suda boğduk. Allah onlara yanlış yapmıyordu, yanlışı onlar, kendilerine yapıyorlardı.

(Ankebut 40)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

Günahlarından dolayı hepsini de cezalandırdık. Kiminin üzerine müthiş bir kasırga gönderdik, kimi korkunç bir gürültüyle yok oldu; kimini yerin dibine geçirdik, kimini de sulara gömdük. Allah onlara zulmetmedi, ama onlar kendilerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Şaban Piriş Meali:

Hepsini günahlarıyla birlikte yakaladık. Onlardan kiminin üzerine taş savuran kasırga gönderdik. Kimini bir çığlık yakaladı. Kimini de yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah, onlara zulmetmiyordu, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Talat Koçyiğit Meali:

Herbirini kendi günâhı île yakalamışızdır. İçlerinde, üzerlerine taş savuran kasırga gönderdiğimiz kimseler vardır; kendilerini şiddetli bir sesin yakaladığı kimseler vardır, kendilerini yerin dibine geçirdiğimiz kimseler vardır; kendilerini suda boğduğumuz kimseler vardır. Allah onlara zulmetmiyordu; fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Tefhimul Kuran Meali:

İşte biz, onların her birini kendi günahıyla yakalayıverdik. Böylece onlardan kiminin üstüne taş fırtınası gönderdik, kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmedici değildi, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)

Ümit Şimşek Meali:

Onların hepsini de günahlarıyla yakaladık. Kiminin başına taş yağdırdık. Kimini o korkunç ses yakaladı. Kimini yerin dibine geçirdik. Kimini de boğduk. Allah onlara haksızlık etmedi; onlar kendilerine zulmedip duruyorlardı.

(Ankebut 40)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Herbirini kendi günahı ile yakaladık. Bazılarının üstüne taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Bir kısmını, o korkunç titreşimli ses yakaladı. Onlardan, yere batırdıklarımız da oldu. Bazılarını da boğduk. Allah onlara zulmedecek değildi. Fakat onlar kendi benliklerine zulmediyorlardı.

(Ankebut 40)