7. Araf Suresi / 176.ayet

Eğer isteseydik onu ayetlerimizle yüceltirdik. Fakat o dünyaya sarıldı heveslerine uydu ve hırsına mağlup oldu. İşte böylesinin durumu üstüne varsan da kendi haline bıraksan da hırlayıp dilini sarkıtan köpeğin durumuna benzer. Ayetlerimiz karşısında yalana sarılan toplumun durumu işte böyledir. Öyleyse sen bu kıssaları anlat, belki düşünüp öğüt alırlar.

Bknz: (7/36)(10/7)(25/43)(45/23)(45/34)»(45/35)

Mustafa Çavdar Meali

Araf 176 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Dileseydik onu, delillerimizle yüceltirdik, fakat o, yeryüzüne sarıldı ve kendi isteğine uydu. O tıpkı köpeğe benzer; üstüne varıp kovsan da dilini çıkarıp solur, kendi haline bıraksan da dilini çıkarıp solur. İşte bu hal, delillerimizi yalanlayan topluluğun haline benzer; sen geçmişlerin hallerini anlat onlara da belki iyice bir düşünürler.

(Araf 176)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

Eğer dileseydik (bel’am gibileri, verdiğimiz nimet ve faziletlerin kıymetini bilseydi) o kimseyi bununla (kendisine verilen ilim ve hikmetler dolayısıyla) onu yükseltir (ve şereflendirirdik) . Fakat o (bunları dünya rahatı ve menfaati için kötüye kullandı.) Arz’a (aşağılığa ve bayağılığa) saplandı ve nefsü hevâsına kapıldı. İşte onun misali o (kuduz) köpeğin haline benzer ki; eğer üzerine varırsan dilini sarkıtıp solur veya kendi haline bırakırsan yine dilini uzatıp solur... (Ne mü’minler yanında kıymeti kalır, ne zalimler katında rağbet bulur...) İşte ayetlerimizi (Hakk Dinimizi ve Adil Düzenimizi) yalanlayan ve yanlış sayan toplulukların hali böyledir. Sen bu kıssayı (örnek ve ibret alsınlar diye) onlara anlat. Olur ki gereği gibi düşünür (ve gerçeği görür) lerdi.

(Araf 176)

Abdullah Parlıyan Meali:

Şimdi biz eğer dileseydik, onu ayetlerimizle yüceltir üstün kılardık; fakat o hep dünyaya sarıldı ve yalnızca kendi arzu ve heveslerinin peşinden gitti. Bu bakımdan böyle kimsenin durumu, kışkırtılan bir köpeğin durumu gibidir. Öyle ki, onun üzerine korkutarak varsan da dilini sarkıtıp solur, kendi haline bıraksan da… Bizim ayetlerimizi yalanlamaya kalkan kimselerin hali işte böyledir. Öyleyse bu olayı onlara nakledip anlat ki, belki derin derin düşünürler.

(Araf 176)

Adem Uğur Meali:

Dileseydik elbette onu bu âyetler sayesinde yükseltirdik. Fakat o, dünyaya saplandı ve hevesinin peşine düştü. Onun durumu tıpkı köpeğin durumuna benzer: Üstüne varsan da dilini çıkarıp solur, bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte âyetlerimizi yalanlayan kavmin durumu böyledir. Kıssayı anlat; belki düşünürler.

(Araf 176)

Ahmet Hulusi Meali:

Eğer dileseydik, onu bu işaretlerle yükseltirdik... Fakat o arza (bedenselliğe) yerleşti ve boş asılsız dürtülerine tabi oldu! Artık onun meseli şu köpeğin meseli gibidir: Üstüne varsan da dilini sarkıtıp solur, terketsen de dilini sarkıtıp solur... İşte işaretlerimizi yalanlayan topluluk, buna benzer! (Sen bu) kıssayı anlat, belki üzerinde düşünürler.

(Araf 176)

Ahmet Tekin Meali:

Sünnetimiz, düzenimizin yasaları içinde, irademizin tecellisine uygun olsaydı, elbette onu bu âyetlerimiz sayesinde yüksek mevkilere getirirdik. Fakat o, dünyada ebedîleşeceğini zannederek, mala ve zevke düşkünlüğü saplantı haline getirdi. Şahsî arzu ve ihtiraslarının peşine düştü. Onun ibret verici hali, tıpkı köpeğin haline benzer. Sen onun üstüne varsan da havlayarak saldırır, kendi haline bıraksan da havlayarak saldırır. Âyetlerimizi yalanlayan kavimler de aynen böyledir. Bu tür kıssaları iyice anlat. Düşünmelerine vesile olur.

(Araf 176)

Ahmet Varol Meali

Biz dileseydik onu onlarla (o ayetlerle) yükseltirdik. Ancak o kendisini yeryüzünde sonsuza kadar kalacak sandı ve arzularına uydu. Onun durumu üstüne varsan da soluyan, kendi haline bıraksan da soluyan bir köpeğin durumuna benzer. Bu kıssayı anlat, olur ki düşünürler.

(Araf 176)

Ali Bulaç Meali:

Eğer biz dileseydik, onu bununla yükseltirdik. Ama o yere meyletti (veya yere saplandı), hevasına uydu. Onun durumu, üstüne varsan dilini sarkıtıp soluyan, kendi başına bıraksan dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi yalanlayan topluluğun durumu böyledir. Artık gerçek haberi onlara aktar. Ki düşünsünler.

(Araf 176)

Ali Fikri Yavuz Meali:

Eğer dileseydik, o kimseyi, bu âyetlerle iyiler derecesine yükseltirdik. Fakat o, aşağılığa saplandı ve hevâsına uydu. İşte bunun hâli, o köpeğin haline benzer ki, üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur, kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp solur. (bayağılık ve ızdıraptan kurtulamaz.) Âyetlerimizi yalanlıyanların hali işte böyledir. (Ey Rasûlüm) sen hâdiseyi kâfirlere anlat. Olur ki gereği gibi düşünürler.

(Araf 176)

Ali Rıza Sefa Meali:

Eğer dileseydik, kesinlikle onu yüceltirdik. Fakat o, yeryüzüne sarıldı ve kendi tutkularına kapıldı. İşte, onun durumu, üstüne varsan da dili dışarıda havlayan, kendi durumuna bıraksan da dili dışarıda havlayan köpeğin durumunun tıpkısıdır. Ayetlerimizi yalanlayan toplumun durumu, işte böyledir. Bu öyküyü anlat; böylece, belki düşünürler.[132]

132)"Dili dışarıda havlayan" olarak yazdığımız "Yelhes" sözcüğü, kimi Kur'an çevirilerinde, "Dilini sarkıtıp hırlayan" veya "Havlayarak saldıran" veya "Dilini sarkıtarak soluyan" biçiminde çevrilmiştir. Bu ayetin benzeri, Tevrat, Yeşaya 56:10,11 ayetlerinde, şöyle yazılıdır: "İsrail'in bekçileri kördür; hepsi bilgisizdir. Havlayamayan dilsiz köpekler gibilerdir. Uzanıp düş görürler; uykuyu pek severler. Doymak bilmeyen azgın köpeklere benzerler. Aklı kıt çobanlar bunlar; kendi yollarına döndüler. Her biri, yalnızca kendi çıkarını düşünüyor."

(Araf 176)

Ali Ünal Meali:

Eğer (iradesiyle yaptığı tercihin rağmına) dilemiş olsaydık, hiç şüphesiz onu âyetlerimiz sayesinde (imanın sağladığı insanî kemalât semasına doğru) yükseltirdik; fakat o, yere çakılıp kalmayı tercih etti ve kendi hevasına uydu. Onun hali köpeğin haline benzer ki, üzerine varıp da uzaklaştırmak için kendisine bir şey atsan, acaba bir kemik midir diye seğirtir ve dili dışarıda solur; kendi haline bırakıp bir şey yapmasan, yine kemik peşinde yanına sokulur ve dili dışarıda solur. İşte, âyetlerimizi yalanlayan bir topluluğun hali böyledir. (Ey Rasûlüm!) Böyle ders ve ibret verici bir kıssayı anlat ki, belki tefekkür melekeleri harekete geçer.

(Araf 176)

Bahaeddin Sağlam Meali:

Eğer isteseydik, onu o ayetlerimizle yükseltirdik. Fakat o, yere saplandı, heva ve arzularına uydu. Onun örneği köpek örneği gibidir. Sırtına ağırlık koysan da solur, rahat bıraksan da solur. İşte ayetlerimizi yalanlayan toplumun örneği budur. Sen onlara böyle kıssalar anlat, belki düşünürler.

(Araf 176)

Bayraktar Bayraklı Meali:

İnsanı ayetlerimizle yüceltmeyi diledik. Ama o yere çakılı kaldı, arzularına uydu. Onun durumu şu köpeğin durumuna benzer: Üstüne varsan da dilini sarkıtarak solur, kendi haline bıraksan da... Ayetlerimizi yalanlayan toplumun örneği işte budur. Bu hikayeyi anlat ki, düşünsünler.

(Araf 176)

Bekir Sadak Meali:

Dileseydik, onu ayetlerimizle ustun kilardik; fakat o, dunyaya meyletti ve hevesine uydu. Durumu, ustune varsan da, kendi haline biraksan da, dilini sarkitip soluyan kopegin durumu gibidir. Iste ayetlerimizi yalan sayan kimselerin hali boyledir. Sen onlara bu kissayi anlat, belki uzerinde dusunurler.

(Araf 176)

Besim Atalay Meali:

Biz isteseydik onu âyetlerle yüceltirdik, oysa yeryüzüne bağlanıp kendi havasına uymuştu, bıraksan da, kovsan da herhalde köpek gibi kehilder, dili çıkarır, solur; bizim âyetlerimizi yalanlayanlara böyle öğütleri anlatasın, ola ki düşüneler

(Araf 176)

Celal Yıldırım Meali:

Dileseydik onu âyetlerimizle yükseltir (kadrini yüce kılar)dık; ne var ki o maddeye yönelip aşağılığa bağlı kalmayı (tercih etti), hevesine uydu. Onun hali ve tutumu, üzerine varsan da kendi durumuna bıraksan da, dilini sarkıtıp soluyan köpeğin haline benzer. İşte bu âyetlerimizi yalanlayan topluluğun misâlidir. Artık sen olayı onlara nakledip anlat, olur ki düşünürler.

(Araf 176)

Cemal Külünkoğlu Meali:

Eğer biz dileseydik, onu bu ayetler sayesinde yükseltirdik. Ama o yere saplandı, arzu ve isteklerine uydu. Onun durumu; üstüne varsan da dilini sarkıtıp soluyan, kendi başına bıraksan da dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi yalanlayan topluluğun durumu böyledir. Artık gerçek olan haberi onlara aktar. Umulur ki düşünürler.

(Araf 176)

Diyanet İşleri Eski Meali:

Dileseydik, onu ayetlerimizle üstün kılardık; fakat o, dünyaya meyletti ve hevesine uydu. Durumu, üstüne varsan da, kendi haline bıraksan da, dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi yalan sayan kimselerin hali böyledir. Sen onlara bu kıssayı anlat, belki üzerinde düşünürler.

(Araf 176)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

Dileseydik o ayetlerle onu elbette yüceltirdik. Fakat o, dünyaya saplanıp kaldı da kendi heva ve hevesine uydu. Onun durumu köpeğin durumu gibidir: Üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur; kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte bu, ayetlerimizi yalanlayan toplumun durumudur. Şimdi onlara bu olayları anlat ki düşünsünler.

(Araf 176)

Diyanet Vakfı Meali:

Dileseydik elbette onu bu âyetler sayesinde yükseltirdik. Fakat o, dünyaya saplandı ve hevesinin peşine düştü. Onun durumu tıpkı köpeğin durumuna benzer: Üstüne varsan da dilini çıkarıp solur, bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte âyetlerimizi yalanlayan kavmin durumu böyledir. Kıssayı anlat; belki düşünürler.

(Araf 176)

Edip Yüksel Meali:

Dileseydik onu ayetlerimizle yükseltirdik. Fakat o, toprağa yapışmakta direndi ve hevesinin ardına takıldı. Onun durumu, üstüne varsan da bıraksan da dili dışarda soluyan huysuz bir köpeğin durumuna benzer. Ayetlerimizi yalanlayan toplulukların durumu işte böyledir. Bu olayı aktar, olur ki düşünürler.

(Araf 176)

Elmalılı Orjinal Meali:

Eğer dilese idik biz, onu o ayetlerle yükseltirdik ve lakin o, yere (alçaklığa) saplandı ve hevasının ardına düştü, artık onun meseli o köpeğin meseline benzer: üzerine varsan dilini salar solur, bıraksan yine dilini salar solur; bu işte ayetlerimizi tekzib eden o kavmin meseli, kıssayı kendilerine bir nakl eyle, gerektir ki bir düşünürler

(Araf 176)

Elmalılı Yeni Meali:

Eğer dileseydik Biz onu ayetlerle yükseltirdik, fakat o, yere alçaklığa saplandı ve hevasının ardına düştü. Artık onun hali, o köpeğin haline benzer ki, üzerine varsan dilini sarkıtıp solur, bıraksan yine dilini sarkıtıp solur. İşte böyledir ayetlerimizi inkar eden o kimselerin durumu; kıssayı kendilerine bir naklet, belki biraz düşünürler.

(Araf 176)

Erhan Aktaş Meali:

Dileseydik[1] onu bununla[2] yükseltirdik. Fakat o yere saplandı, tutku ve kuruntusuna uydu. Onun durumu, üzerine varsan da dilini sarkıtıp soluyan, varmasan da dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi yalanlayan toplumun durumu böyledir. Sen bu kıssayı anlat, belki düşünürler.

1)Uygun görseydik. Karar vermeyi ona tanımasaydık.
2)Ayetlerimizle.

(Araf 176)

Gültekin Onan Meali:

Eğer biz dileseydik, onu bununla (ayetlerimizle) yükseltirdik. Ama o yere meyletti (veya yere saplandı), hevasına uydu. Onun durumu, üstüne varsan dilini sarkıtıp soluyan, kendi başına bıraksan dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi yalanlayan topluluğun durumu böyledir. Artık gerçek haberi onlara aktar ki düşünsünler (yetefekkerun).

(Araf 176)

Hakkı Yılmaz Meali:

Ve eğer Biz, dileseydik onu o âyetlerle yüceltirdik, ama o alçaklığa saplandı kaldı ve tutkusuna uydu. Artık onun durumu, üstüne varsan da dilini sarkıtıp soluyan, kendi hâline bıraksan da dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumuna benzer. İşte bu, âyetlerimizi yalanlayan toplumun durumudur. O nedenle sen iyice düşünsünler diye bu kıssayı iyice anlat.

(Araf 176)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

Şayet biz isteseydik onu (kendisine verdiğimiz ilim ve deliller sayesinde) yüceltirdik. Fakat o, dünyaya meyletti ve hevasına/arzusuna uydu. Onun misali, üzerine gitsen de dili dışarda soluyan kendi hâline terk etsen de dili dışarda soluyan köpek gibidir. Bu, ayetlerimizi yalanlayan topluluğun misalidir. İyice düşünsünler diye kıssaları anlat.

(Araf 176)

Harun Yıldırım Meali:

Biz dileseydik onu bunlarla yükseltirdik, ama o yere meyletti de hevasına uydu. Onun durumu o köpeğin haline benzer ki, üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur, kendi haline bıraksan da solur. Ayetlerimizi yalanlayan topluluğun durumu işte budur. O halde sen kıssayı anlat, umulur ki iyice düşünürler.

(Araf 176)

Hasan Basri Çantay:

Eğer dileseydik onu bu (ayetler) le yükseltirdik. Fakat o, yere saplandı, hevasına uydu. Artık onun sıfatı o köpeğin haali gibidir ki üstüne varsan dilini sarkıtıb solur, yahud kendi haaline bıraksan yine dilini uzatıb solur. İşte ayetlerimizi yalan sayanlar güruhunun sıfatı budur. Artık sen (Habibim) kıssayı (onlara) anlat. Belki iyice düşünürler.

(Araf 176)

Hayrat Neşriyat Meali:

Hâlbuki dileseydik onu onlarla (verdiğimiz âyetlerle) elbette yükseltirdik; fakat o, dünyaya meyletti ve nefsinin arzusuna uydu. İşte onun misâli, köpeğin misâli gibidir! Üzerine varsan da dilini çıkarıp solur, onu bıraksan da dilini çıkarıp solur! İşte âyetlerimizi yalanlayan kavmin misâli budur!(2) Artık bu kıssayı (onlara) anlat; tâ ki düşünsünler.*

(Araf 176)

Hubeyb Öndeş Meali: /

Tercih etseydik, onu onlarla [mucizelerimizle] mutlaka yükseltirdik; fakat o, yere [dünyaya] takıldı ve hevasına bağlandı. Artık onun misali, (o) köpeğin¹ misali gibidir ki, [o köpek] kendisini tahrik etsen dilini salıp soluyor hemde kendisini terk etsen dilini salıp soluyor bir haldedir. İşte ayetlerimizi [mucizelerimizi] yalanlamış olanlar milletinin misali budur. Artık [bu] olayı anlat. Kavramaya çalışmaları beklenir.

(Araf 176)

Hüseyin Atay Meali:

Dileseydik, onu ilkelerimizle yükseltirdik. Fakat o, yere doğru yöneldi ve havasına uydu. Bu köpeğe benzer, üstüne varsan da dilini sarkıtıp solur, bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte, ilkelerimizi yalanlayan ulusun durumu budur. Bu öyküleri anlat, belki düşünürler.

(Araf 176)

İbni Kesir Meali:

Dileseydik onu, bununla yükseltirdik. Fakat o; yere saplandı ve hevesine uydu. Artık onun hali; o köpeğin hali gibidir ki, üstüne varsan da dilini sarkıtıp solur, kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte ayetlerimizi yalanlayan kavmin hali böyledir. Sen, kıssayı anlat. Belki düşünürler.

(Araf 176)

İlyas Yorulmaz Meali:

Biz dileseydik onun şanını yüceltirdik. Ancak o, yer yüzünde ölümsüz olmak isteyerek arzularına uymuştu. Onun misali, üzerine yürüsen de, yürümesen de dilini çıkartarak soluyan köpeğin durumu gibidir. Ayetlerimizi yalanlayan topluluğun misali de böyledir. Artık bu kıssayı anlat, belki düşünürler.

(Araf 176)

İskender Ali Mihr Meali:

Ve şâyet dileseydik onu, onunla (âyetlerimizle) elbette yükseltirdik. Ve fakat o dünyaya meyletti ve hevasına (nefsinin afetlerine) tâbî oldu. Artık onun hali, köpeğin hali gibidir ki; onunla ilgilensen de solur, onu terketsen de (kendi haline bıraksan da) solur. Âyetlerimizi yalanlayan kavmin hali işte böyledir. Artık bu kısası anlat, böylece onlar tefekkür ederler.

(Araf 176)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

Eğer Biz dileseydik, bu belgelerle onu ne de olsa yük­seltirdik. Ancak, o çamura battı, dürtülerine uydu. Böylece onun durumu o köpeğin durumuna benzer ki üzerine varsan dilini çıkarır, bırakıp gitsen yine dilini çıkarır. İşte belgelerimizi yalan sayanlar takımının durumu bu kimseninkine benzer. Öyleyse, sen bu olan bitenleri onlara anlat ki düşünsünler.

(Araf 176)

Kadri Çelik Meali:

Dileseydik, onu ayetlerimizle üstün kılardık; fakat o, yere çakılıp kaldı ve de hevesine uydu. Onun örneği, üstüne varsan da kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp soluyan köpeğin örneği gibidir. İşte ayetlerimizi yalan sayan kimselerin hali böyledir. Sen onlara bu kıssayı anlat, umulur ki düşünürler.

(Araf 176)

Mahmut Kısa Meali:

Eğer dileseydik, elbette onu ayetlerimiz sayesindeen şerefli makâma yüceltebilirdik; ne var ki o, ihtirâs ve tutkularının peşine takılarak, —sanki hiç ölmeyecekmiş gibi— şu gelip geçicidünyaya saplanıp kaldı! Onun gibi azgın nankörlerin durumu, tıpkı doyumsuz bir köpeğin hâline benzer;kızıp kovmak için üzerine gitsen de dilini çıkarıp hırlar, nefes nefese solur, kendi hâline bıraksan da! İşte, ayetlerimizi yalanlayan kimselerin durumu, aynen böyledir. Ey Müslüman, yoldan çıkan insanlara bu ibret verici örneği anlat; belki bu sayede öğüt alıp düşünürler.

(Araf 176)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

Açıkçası, onu delillerimizle yüceltir ve yükseltirdik, istemiş olsaydık eğer. Fakat o dünyaya sarıldı. Heva ve hevesine uydu kaldı. O tıpkı köpeğe benzer. Apaçık üstüne gitsen dilini çıkarıp solur, kendi halinde bıraksan da dilini çıkarır solur. Resmen ve aynen; ayetlerimizi yalanlayan topluluğun durumu da işte böyledir. Artık sen geçmiş kimselerin kıssalarını anlat onlara belki iyice düşünürler.

(Araf 176)

Mehmet Türk Meali:

Dileseydik elbette onu bu âyetlerle yüceltirdik. Fakat o, dünyaya meyletti ve nefsinin kötü arzularına uydu. Artık onun durumu, üzerine varsan da dilini uzatıp soluyan, bıraksan da dilini uzatıp soluyan bir köpek gibidir. Âyetlerimizi inkâr eden bir toplumun durumu da aynen böyledir. Biraz düşünmeleri için bu olayı, onlara anlat.

(Araf 176)

Muhammed Celal Şems Meali:

Eğer dileseydik, onu mutlaka (ayetlerimizle) yüceltirdik. Ancak o, yere eğilip heveslerine uydu. Onun durumu, bir köpeğe benzer. Ona vurmak üzere bir şeyi eline alırsan, dilini çıkarıp solur. Kendi haline bırakırsan, (yine) dilini çıkarıp solur. Bu (da) mucizelerimizi yalanlayan kavmin misalidir. Sen onlara bu (tarihsel) hadiseleri okuyup anlat ki, onlar düşünsünler.

(Araf 176)

Muhammed Esed Meali:

İmdi, Biz eğer dileseydik, onu ayetlerimizle yüceltir, üstün kılardık: fakat o hep dünyaya sarıldı ve yalnızca kendi arzu ve heveslerinin peşinden gitti. Bu bakımdan, böyle birinin durumu (kışkırtılan) bir köpeğin durumu gibidir: öyle ki, onun üzerine korkutarak varsan da dilini sarkıtıp hırlar, kendi haline bıraksan da. Bizim ayetlerimizi yalanmaya kalkan kimselerin hali işte böyledir. Öyleyse, bu kıssayı anlat, ki belki derin derin düşünürler.

(Araf 176)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

Dikseydik onu ayetlerimizle yükseltirdik. Fakat o, yeryüzünü sonsuz zannetti, heveslerine uydu. Onun örneği, üzerine yürüsen de kendi haline bıraksan da dilini çıkartıp soluyan köpeğe benzer. Ayetlerimizi yalanlayan halkın örneği işte budur. Bu öyküyü onlara anlat. Umulur ki, düşünürler.

(Araf 176)

Mustafa Çavdar Meali:

Eğer isteseydik onu ayetlerimizle yüceltirdik. Fakat o dünyaya sarıldı heveslerine uydu ve hırsına mağlup oldu. İşte böylesinin durumu üstüne varsan da kendi haline bıraksan da hırlayıp dilini sarkıtan köpeğin durumuna benzer. Ayetlerimiz karşısında yalana sarılan toplumun durumu işte böyledir. Öyleyse sen bu kıssaları anlat, belki düşünüp öğüt alırlar.

Bknz: (7/36) - (10/7) - (25/43) - (45/23) - (45/34)»(45/35)

(Araf 176)

Mustafa Çevik Meali:

175-176 Ey Peygamber! Sen bir de onlara, kendilerini âyetlerimizle yaratılışlarının amacına uymaya çağırmamıza rağmen, onu elinin tersi ile iten kimsenin durumunu anlat. Şeytan ve şeytanlaşmış kimseler, onu yakalayıp peşlerine takarlar, o da büsbütün azgınlaşıp sapar. Hâlbuki davetimize yönelseydi, Biz de onu âyetlerimizle, yüceltir, onurlu ve şerefli bir hayata kavuştururduk. Lakin o, ihtiraslarının, keyfi istek ve arzularının peşine düşüp dünyaya sarıldıkça sarıldı. İşte böylelerinin durumu, üstüne varsan da, kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp hırlayan kışkırtılmış köpeğin durumuna benzer. Âyetlerimizi elinin tersi ile iten, yalan sayıp kibirlenenlerin durumu işte aynen böyledir. Bu kıssaları duysunlar ki belki düşünüp de ibret alırlar.

(Araf 176)

Mustafa İslamoğlu Meali:

Ki, eğer Biz isteseydik onu mesajlarımızla yüceltirdik, ne ki o dünyaya sarıldı ve ihtirasının peşine düştü. İşte bu yüzden böyle birinin durumu, üstüne varsan da kendi haline bıraksan da hırlayıp duran köpeğe benzer. Mesajlarımızı yalanlamaya kalkanların durumu işte böyledir. Şu halde bu kıssaları aktar, belki üzerinde düşünürler.

(Araf 176)

Osman Okur Meali:

Eğer zorlasaydık elbette onu bu âyetler sayesinde yükseltirdik. Fakat o, dünyaya saplandı ve hevesinin peşine düştü. Onun durumu tıpkı köpeğin durumuna benzer: Üstüne varsan da dilini çıkarıp solur, bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte âyetlerimizi yalanlayan kavmin durumu böyledir. Kıssayı anlat; belki düşünürler.

(Araf 176)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

Ve eğer Biz dileseydik onu o âyetler ile yükseltirdik. Fakat o dünyaya meyletti ve hevâsına tâbi oldu. Artık onun meseli, o köpeğin meseli gibidir ki, üstüne varırsan dilini çıkarır solur, veya terketsen yine dilini uzatır solur. İşte bu, âyetlerimiz tekzîp eden kavmin meselidir. Artık sen kıssaları hikaye et, belki onlar düşünüverirler.

(Araf 176)

Ömer Öngüt Meali:

Dileseydik elbette onu bu âyetlerle yükseltirdik. Fakat o, yere saplandı ve hevesinin peşine düştü. Onun durumu tıpkı köpeğin durumuna benzer. Üstüne varsan da dilini çıkarıp solur, kendi haline bıraksan da dilini çıkarıp solur. İşte âyetlerimizi yalanlayan kavmin hâli böyledir. Sen onlara bu kıssayı anlat, belki üzerinde düşünüp ibret alırlar.

(Araf 176)

Ömer Sevinçgül Meali:

Dileseydik, biz onu ayetlerimizle yükseltirdik. Fakat o yere saplandı. Nefsinin zararlı isteklerine uydu. Onun durumu, bir köpeğin durumuna benzer, üstüne varsan dilini sarkıtıp solur, kendi hâline bıraksan yine dilini sarkıtıp solur. Ayetlerimizi yalanlayan kimselerin misali budur! Sen onlara bu öyküyü anlat, belki düşünürler.

(Araf 176)

Sadık Türkmen Meali:

Hak eden/lâyık olsaydı, bunlarla onu yükseltirdik. Fakat o, yere saplandı ve ihtirasının/hevasının peşine takıldı. Onun hali, köpeğin hali gibidir; üstüne varsan da dilini sarkıtıp solur, onu terkedip kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte, ayetlerimizi yalan sayan topluluğun durumu böyledir. Bu kıssayı anlat, belki düşünüp öğüt alırlar!

(Araf 176)

Seyyid Kutub Meali:

Eğer dileseydik bu ayetler aracılığı ile onun düzeyini yükseltirdik, fakat o yere saplandı kaldı. Onun durumu üstüne varsan da, kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp hırlayarak soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi yalanlayanların durumu budur. Bu hikâyeyi onlara anlat, ola ki, üzerinde düşünürler.

(Araf 176)

Suat Yıldırım Meali:

(175-176) Onlara, kendisine ayetlerimiz hakkında ilim nasib ettiğimiz kimsenin de kıssasını anlat: Evet, o adam bu ilme rağmen o ayetlerin çerçevesinden sıyrıldı, şeytan da onu peşine taktı, derken azgınlardan biri olup çıktı. Eğer dileseydik, onu o ayetler sayesinde yüksek bir mevkiye çıkarırdık, lakin o, dünyaya saplandı ve hevasının esiri oldu. Onun hali tıpkı köpeğin durumuna benzer: Üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur; kendi haline bıraksan da yine dilini salar solur! İşte bu, tıpkı ayetlerimizi yalan sayan kimselerin misalidir. Sen olayı onlara anlat, olur ki düşünüp kendilerine çekidüzen verirler.

(Araf 176)

Süleyman Ateş Meali:

Dileseydik elbette onu o ayetlerle yükseltirdik, fakat o, yere saplandı ve hevesinin peşine düştü. Onun durumu, tıpkı şu köpeğin durumuna benzer: Üstüne varsan da dilini sarkıtıp solur, onu bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte ayetlerimizi yalanlayanların durumu budur. Bu kıssayı anlat, belki düşünür(öğüt alır)lar.

(Araf 176)

Süleymaniye Vakfı Meali:

Eğer zorlasaydık[1], o ayetlerle onu yüceltirdik. Ama o, yere çakılıp kaldı ve arzularına uydu. O, susuz kalmış köpek gibidir; üzerine varsan dilini çıkarıp solur, bırakıp gitsen yine dilini çıkarıp solur. İşte ayetlerimiz karşısında yalan yanlış şeylere sarılan o toplulukların örneği budur. Bu olayı anlat, belki düşünürler.

1)Zorlayıcı düzen kursaydık

(Araf 176)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

Dileseydik onu ayetlerimizle yükseltirdik. Ama o, dünyaya yapıştı ve hevasına uydu. Onun durumu, üzerine varsan da, kendi haline bıraksan da dilini çıkarıp soluyan itin durumuna benzer. Ayetlerimizi yalanlayanların durumu işte böyledir. Onlara bu kıssayı anlat ki düşünsünler.

(Araf 176)

Şaban Piriş Meali:

Dileseydik onu ayetlerimizle yükseltirdik. Fakat o yeryüzünü ebedi zannetti, heveslerine tabi oldu. Onun misali, üzerine yürüsen de kendi haline bıraksan da dilini çıkartıp soluyan köpeğe benzer. Ayetlerimizi yalanlayan kavmin misali budur. Hikayeyi onlara anlat umulur ki düşünürler.

(Araf 176)

Talat Koçyiğit Meali:

Eğer dileseydik o âyetlerle onu yükseltirdik. Fakat o dünyaya meyletmiş, heva ve hevesine kapılmış. Tıpkı köpek gibi: Üzerine varsan da dilini çıkarıp solur: onu bıraksan da dilini çıkarıp solur, işte âyetlerimizi yalanlayan kimselerin durumu budur. Bu kıssayı anlat, belki düşünüp ibret alırlar.

(Araf 176)

Tefhimul Kuran Meali:

Eğer biz dileseydik, onu bununla yükseltirdik. Ama o yere meyletti (veya yere saplandı), hevasına uydu. Onun durumu üstüne varsan da dilini sarkıtıp soluyan, kendi başına bıraksan da dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi yalanlayan topluluğun durumu böyledir. Artık gerçek olan haberi onlara aktar. Umulur ki düşünürler.

(Araf 176)

Ümit Şimşek Meali:

Dileseydik, onu âyetlerimizle yüceltirdik. Lâkin o yere saplandı ve heveslerinin peşine düştü. Onun hali köpeğinki gibidir: Üstüne varsan da dilini çıkarıp solur, kendi haline bıraksan da yine dilini çıkarıp solur.(24) Âyetlerimizi yalanlayan topluluğun hali işte budur. Bu kıssaları onlara anlat ki üzerinde düşünsünler.*

(Araf 176)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Dileseydik onu, o ayetlerle yüceltirdik. Ama o, yere saplandı, iğreti arzularına uydu. Onun durumu şu köpeğin durumuna benzer: Üstüne varsan dilini sarkıtarak solur, kendi haline bıraksan dilini sarkıtarak solur. Ayetlerimizi yalanlayan toplumun örneği işte budur. Bu hikayeyi anlat ki düşünüp taşınabilsinler.

(Araf 176)