41. Fussilet Suresi / 50.ayet

Fakat başına gelen bu sıkıntıdan sonra, biz ona katımızdan bir bolluk ve rahatlık verdiğimizde de tutar:
– Bu zaten benim hakkımdır, hem ben o saatin bu dünyanın sonunun gelip bozulacağını da sanmıyorum. Eğer Rabbimin huzuruna çıkarılacak olursam hiç şüphem yok ki O’nun katında beni en güzel mükâfat beklemektedir, diye küstahlık eder. Oysa biz gerçekleri örtbas eden bu kâfirlere işledikleri günahları bir bir haber vereceğiz ve onlara en ağır azabı tattıracağız.

Bknz: (18/32)»(18/45)(58/6)

Mustafa Çavdar Meali

Fussilet 50 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Ve andolsun ki bir sıkıntıdan sonra katımızdan bir rahmet tattırsak ona, bu der, zaten benim hakkım ve hiç sanmıyorum ki kıyamet kopsun ve andolsun ki Rabbimin tapısına dönüp varsam bile hiç şüphesiz, onun katında daha güzel bir lütuf var bana; artık biz de, andolsun ki kafir olanlara, neler yaptıklarını elbette haber veririz ve elbette onlara çok ağır azabı tattırırız.

(Fussilet 50)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

Kendisine dokunan bir zarar (ve sıkıntıdan) sonra (inkârcı nankörlere tarafımızdan) ona bir rahmet (ve nimet) tattırırsak, (o durumda da:) “Bu zaten benim hakkımdır. (Ben aklım ve çalışkanlığımla kazandım” der) . Hem, kıyametin kopacağını (ve bütün yaptıklarımızın hesabının sorulacağını da hiç) sanmıyorum. Ve şayet (bir ihtimal olarak farz edelim ki) Rabbime döndürülecek (bile) olsam, mutlaka O’nun yanında benim için daha güzel (nimet ve faziletler) vardır” demektedir. (Böylece kendilerinin seçkin ve sorumsuz kimseler olduklarını zannetmektedirler.) Ancak Biz böylesi inkârcı nankörlere (bütün) amellerini mutlaka haber verip (hesaba çekeceğiz) ve andolsun ki onlara çok şiddetli bir azabı (tattırıp) çektireceğiz. *

(Fussilet 50)

Abdullah Parlıyan Meali:

Başı derde uğradıktan sonra, tarafımızdan ona bir nimet tattırsak, bu zaten benim hakkımdır, kıyametin kopacağını da hiç sanmıyorum, kopsa bile Rabbime götürülmüş olsam bile, herhalde benim için O'nun yanında, daha güzel cennetler ve nimetler vardır… Biz O Allah'tan gelen gerçekleri örtbas edenlere, yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz ve mutlaka onlara çok ağır azabı tattıracağız.

(Fussilet 50)

Adem Uğur Meali:

Andolsun ki, kendisine dokunan bir zarardan sonra biz ona bir rahmet tattırırsak: Bu, benim hakkımdır, kıyametin kopacağını sanmıyorum, Rabbime döndürülmüş olsam bile muhakkak O'nun katında benim için daha güzel şeyler vardır, der. Biz, inkâr edenlere yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz ve muhakkak onlara ağır azaptan tattıracağız.

(Fussilet 50)

Ahmet Hulusi Meali:

Andolsun ki eğer ona (insana), isabet etmiş bir sıkıntıdan sonra rahmetimizi tattırsak, elbette şöyle diyecektir: "Bu, benim hakkımdır... O Saat'in (kıyametin) olacağını da zannetmiyorum... Andolsun ki eğer Rabbime rücu ettirilirsem, zaten muhakkak ki O'nun indinde en güzeli benimdir!"... Andolsun ki hakikat bilgisini inkar edenlere yaptıkları şeyleri haber vereceğiz... Andolsun ki onlara ağır azaptan tattıracağız.

(Fussilet 50)

Ahmet Tekin Meali:

Andolsun ki, kendisine dokunan bir zarardan sonra, biz ona tarafımızdan bir rahmet tattırsak, “Bu benim hakkımdır. Kıyametin kopacağı ânın gerçekleşeceğini sanmıyorum. Rabbimin huzuruna götürülerek hesaba çekilsem bile, kesinlikle O'nun katında bana güzel muamele edilir" der. Biz kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah'a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenleri, yaptıklarını birer birer ortaya koyarak hesaba çekeriz. Mutlaka onlara ağır azaplar tattıracağız.

(Fussilet 50)

Ahmet Varol Meali

Andolsun ki, kendine dokunan bir darlıktan sonra tarafımızdan ona bir rahmet tattırsak muhakkak: "Bu benim hakkımdır. Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Andolsun, Rabbime döndürülecek olsam bile, benim için O'nun katında en güzel (nimet) vardır" der. Ama andolsun ki, inkar edenlere yaptıklarını haber vereceğiz ve andolsun ki, onlara kaskatı bir azaptan tattıracağız.

(Fussilet 50)

Ali Bulaç Meali:

Oysa ona dokunan bir zarardan sonra tarafımızdan bir rahmet taddırsak, mutlaka: "Bu benim (hakkım)dır. Ve ben kıyamet saatinin kopacağını da sanmıyorum; eğer Rabbime döndürülsem bile, muhakkak O'nun katında benim için daha güzel olanı vardır." der. Ama andolsun biz, o kafirlere yaptıklarını haber vereceğiz ve andolsun onlara, en kaba bir azabtan taddıracağız.

(Fussilet 50)

Ali Fikri Yavuz Meali:

Eğer ona dokunan bir sıkıntıdan sonra, tarafımızdan kendisine bir rahmet taddırırsak, mutlak şöyle der: “-Bu benim hakkım, kıyametin kopacağını zannetmiyorum. (Eğer müslümanların dediği gibi) Rabbime döndürülecek olursam, muhakkak benim için O'nun katında iyi halden en güzeli (cennet) var.” Fakat biz, o kâfir olanlara ne yaptıklarını haber vereceğiz ve onlara muhakkak şiddetli bir azab taddıracağız.

(Fussilet 50)

Ali Rıza Sefa Meali:

Başına gelen bir zorluktan sonra, tarafımızdan bir rahmet tattırsak, kesinlikle, şöyle der: "İşte bu, zaten benimdi. Evrenlerin sonunun geleceğini de sanmıyorum. Efendime geri gönderilirsem de O'nun katında, benim için kesinlikle güzel şeyler vardır!" Nankörlük edenlere, yaptıklarını kesinlikle bildireceğiz. Üstelik yaman bir cezayı, onlara kesinlikle tattıracağız.

(Fussilet 50)

Ali Ünal Meali:

Gerçek şu ki, maruz kaldığı sıkıntıdan sonra ona tarafımızdan bir nimet tattırsak, bu defa da hiç şüphesiz şöyle der: “Zaten bu benim hakkımdı; sonra ben, Kıyamet’in kopacağını da sanmıyorum. Haydi koptu diyelim, Rabbimin huzuruna çıkarıldığımda, o zaman da hiç kuşkusuz, O’nun katında hak ettiğim en güzel mükâfatı bulurum.” O küfredenlere dünyada yaptıklarını elbette bildirecek ve bunlardan dolayı kendilerini hesaba çekip, onlara çok sert bir azap tattıracağız.

(Fussilet 50)

Bahaeddin Sağlam Meali:

Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir rahmet (rahat ve fayda) tattırsak, elbette. “Bu, benimdir. Ben kıyametin kopacağını sanmam. Eğer Rabbime dönsem (ölsem) de, O’nun katında da bana güzellik olacak” der. Biz, o inkâr edenlere yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz ve onlara kaba, sert bir azap tattıracağız.

(Fussilet 50)

Bayraktar Bayraklı Meali:

Başına gelen sıkıntıdan sonra, katımızdan ona bir rahmet tattırdığımızda, "Bu benim hakkımdır. Ben kıyametin kopacağını sanmıyorum. Rabbime döndürülmüş olsam bile elbette O'nun katında benim için daha güzel şeyler vardır" der. Biz, böylesi inkarcılara kesinlikle yaptıklarını bildireceğiz. Onlara ağır bir azap tattıracağız.

(Fussilet 50)

Bekir Sadak Meali:

Basina gelen sikintidan sonra, kendisine katimizdan bir rahmet tattirsak: «Bu benim hakimdir; kiyametin kopacagini sanmiyorum. Rabbime dondurulursem, O'nun katinda and olsun ki, benim icin daha guzel seyler vardir» der. Inkar edenlere, islediklerini, and olsun ki bildirecegiz. Onlara and olsun ki cetin bir azap tattiracagiz.

(Fussilet 50)

Besim Atalay Meali:

Ona, darlık dokunduktan sonra da, rahmet tattırınca, herhalde diyecektir: «Bu benim hakkım, sanmam ki kıyamet kopacak olsun, ben, Tanrıma geri döndürülürsem, onun katında bana iyilik var!»; kâfir olanlara yaptıklarını bildireceğiz, elbet katı azap tattırırız onlara

(Fussilet 50)

Celal Yıldırım Meali:

Başına gelen sıkıntıdan sonra tarafımızdan kendisine bir rahmet tattıracak olursak, «elbette bu benim hakkımdır. Kıyâmet'in kopacağını da sanmıyorum. Şayet Rabbıma döndürülecek olursam, elbette benim için O'nun yanında daha güzeli vardır» der. And olsun ki biz, elbette o inkâr edenlere neler yaptıklarını haber vereceğiz ve kendilerine çok ağır bir azâbdan elbette tattıracağız.

(Fussilet 50)

Cemal Külünkoğlu Meali:

Andolsun ki, başına bir bela geldikten sonra kendisine rahmetimizden tattırırsak, emin bir şekilde: “Bu zaten benim hakkımdır. Kıyametin geleceğini de sanmıyorum ama eğer (gelirse ve) ben Rabbime döndürülürsem, O'nun katında benim için mutlaka daha güzeli vardır” der. Andolsun ki, o inkârcılara yaptıklarını elbette haber vereceğiz. Ve elbette onlara pek ağır bir azaptan tattıracağız.

(Fussilet 50)

Diyanet İşleri Eski Meali:

Başına gelen sıkıntıdan sonra, kendisine katımızdan bir rahmet tattırsak: "Bu benim hakkımdır; kıyametin kopacağını sanmıyorum. Rabbime döndürülürsem, O'nun katında and olsun ki, benim için daha güzel şeyler vardır" der. İnkar edenlere, işlediklerini, and olsun ki bildireceğiz. Onlara and olsun ki çetin bir azap tattıracağız.

(Fussilet 50)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

Andolsun! Başına gelen bir zarardan sonra kendisine tarafımızdan bir rahmet tattırsak mutlaka "Bu benim hakkımdır, Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Andolsun, Rabbime döndürülürsem, şüphesiz O'nun yanında benim için daha güzel şeyler vardır" der. Andolsun, biz inkar edenlere yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz ve andolsun, onlara mutlaka ağır azaptan tattıracağız.

(Fussilet 50)

Diyanet Vakfı Meali:

Andolsun ki, kendisine dokunan bir zarardan sonra biz ona bir rahmet tattırırsak: Bu, benim hakkımdır, kıyametin kopacağını sanmıyorum, Rabbime döndürülmüş olsam bile muhakkak O'nun katında benim için daha güzel şeyler vardır, der. Biz, inkâr edenlere yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz ve muhakkak onlara ağır azaptan tattıracağız.

(Fussilet 50)

Edip Yüksel Meali:

Sıkıntısının ardından, kendisine bizden bir rahmet tattırsak, 'Bu bana aittir. Dünyanın sonunun da geleceğini sanmam. Rabbime döndürülürsem de O'nun katında benim için daha güzel şeyler vardır,' der. İnkarcılara, yapmış olduklarının gerçek niteliğini elbette haber vereceğiz. Çetin bir azaptan tattıracağız onlara.

(Fussilet 50)

Elmalılı Orjinal Meali:

Ve şayed ona dokunan bir sıkıntıdan sonra tarafımızdan bir rahmet tattırırsak mutlak der ki: bu benim hakkım ve zannetmem ki saat başıma dikilmiş olsun, bilfarz rabbıma döndürülecek olursam muhakkak benim için onun yanında daha güzeli vardır, fakat o vakıt biz o küfredenlere ne yaptıklarını haber vereceğiz ve onlara muhakkak yoğun bir azab tattıracağız

(Fussilet 50)

Elmalılı Yeni Meali:

Şayet kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona tarafımızdan bir rahmet tattırırsak mutlaka der ki: "Bu benim hakkımdır. Kıyametin başıma dikileceğini (kopacağını) de sanmıyorum. Faraza Rabbime döndürülecek olursam mutlaka benim için O'nun yanında daha güzeli vardır." Fakat o zaman Biz o inkar edenlere ne yaptıklarını haber vereceğiz ve onlara mutlaka yoğun bir azap tattıracağız.

(Fussilet 50)

Erhan Aktaş Meali:

Fakat kendisine dokunan sıkıntıdan sonra, ona Tarafımızdan bir rahmet[1] tattırsak: "Bu benim hakkımdır. Ve Saat'ın[2] geleceğini de sanmıyorum. Gelse bile, Rabb'imin huzuruna çıkarılacak olursam, O'nun yanında kesinlikle benim için en iyisi vardır." der. O zaman, gerçeği yalanlayan nankörlere, yaptıklarını kesinlikle bildireceğiz ve onlara kesinlikle ağır bir cezadan tattıracağız.

1)Mal, mülk ve rahatlık verirsek.
2)Kıyametin kopacağını.

(Fussilet 50)

Gültekin Onan Meali:

Oysa ona dokunan bir zarardan sonra tarafımızdan bir rahmet tattırsak, mutlaka: "Bu benim (hakkım)dır. Ve ben kıyamet saatinin kopacağını da sanmıyorum eğer rabbime döndürülsem bile, muhakkak O'nun katında benim için daha güzel olanı vardır." der. Ama andolsun biz, o küfredenlere yaptıklarını haber vereceğiz ve andolsun onlara, en kaba bir azabtan tattıracağız.

(Fussilet 50)

Hakkı Yılmaz Meali:

Ve eğer kendisine dokunan sıkıntıdan sonra, kendisine tarafımızdan bir rahmet tattırsak, hiç kuşkusuz “Bu benim hakkımdır. Ve kıyâmetin kopuş anının geleceğini sanmıyorum. Ve eğer Rabbime döndürülürsem, O'nun katında hiç şüphesiz, benim için en güzeli vardır” der. Bu nedenle kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimselere, yaptıklarını kesin bildireceğiz ve onlara, kesinlikle kaba bir cezadan tattıracağız.

(Fussilet 50)

Harun Yıldırım Meali:

Andolsun ki, kendisine dokunan bir zarardan sonra biz ona bir rahmet tattırırsak: Bu, benim hakkımdır, kıyametin kopacağını sanmıyorum, Rabbime döndürülmüş olsam bile muhakkak O'nun katında benim için daha güzel şeyler vardır, der. Biz, inkâr edenlere yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz ve muhakkak onlara ağır azaptan tattıracağız.

(Fussilet 50)

Hasan Basri Çantay:

Andolsun ki şayed ona dokunan bir sıkıntıdan sonra kendisine bizden bir rahmet tatdırırsak mutlakaa "Bu, benim hakkımdır. Kıyametin kopacağını zannetmiyorum. Andolsun ki Rabbime döndürül (üb götürül) sem bile hiç şübhesiz, Onun nezdinde benim için daha güzel (hal) vardır" der. Fakat biz, andolsun, o küfredenlere neler yapdıklarını elbette haber vereceğiz. Onlara, andolsun, en çetin bir azabdan tatdıracağız.

(Fussilet 50)

Hayrat Neşriyat Meali:

Yemîn olsun ki, eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona tarafımızdan bir rahmet tattırsak, mutlaka: “Bu (zâten) benim hakkımdır; kıyâmetin kopacak bir şey olduğunu da sanmıyorum; hem (Müslümanların dedikleri gibi) Rabbime döndürülecek olsam bile, muhakkak O'nun yanında (da) benim için daha güzeli vardır” der. Artık (biz,) inkâr edenlere yaptıklarını (o gün) mutlaka haber vereceğiz ve mutlaka onlara (pek) şiddetli bir azabdan tattıracağız.

(Fussilet 50)

Hubeyb Öndeş Meali: /

Şayet, kendisine temas eden zarardan sonra bizden olan bir rahmeti kendisine tattırsak, mutlaka ama mutlaka "Bu benimdir. Saatin ayağa kalkacağını [gerçekleşeceğini] düşünmüyorum. Şayet, RAB'bime geri döndürüldüysem, onun katında benim için mutlaka en güzeli vardır" der. Gerçeği örtmüş olanlara mutlaka ama mutlaka kendilerinin eylemlerini haber vereceğiz. Onlara mutlaka ama mutlaka sert bir azaptan tattırıracağız.

(Fussilet 50)

Hüseyin Atay Meali:

Ve başına gelen sıkıntıdan sonra, kendisine katımızdan bir acıma tattırsak, "Andolsun bu benim hakkımdır; Saatin kurulacağını sanmıyorum. Eğer Rabbime döndürülürsem, doğrusu O nun katında benim için daha güzel şeyler vardır "der. Andolsun, inkâr edenlere işlediklerini bildireceğiz; andolsun, onlara çetin bir azap tattıracağız.

(Fussilet 50)

İbni Kesir Meali:

Oysa ona dokunan bir sıkıntıdan sonra kendisine katımızdan bir rahmet tattırırsak; muhakkak: Bu, benim hakkımdır, kıyametin kopacağını sanmıyorum. Rabbıma döndürülürsem, muhakkak ki O'nun nezdinde de güzel şeyler bulacağım, der. Andolsun ki; Biz, küfredenlere yaptıklarını muhakkak bildireceğiz. Ve andolsun ki; Biz, onlara muhakkak ağır bir azab tattıracağız.

(Fussilet 50)

İlyas Yorulmaz Meali:

Eğer ona, isabet eden bir zarardan sonra, bizden bir rahmet dokunursa “Bu benim gayretimin sonucu ve kıyamet saatinin geleceğini de zannetmiyorum. Eğer Rabbime döndürülecek olsam dahi, şüphesiz benim için, o zamanda Rabbimin yanında güzellikler olacak” der. O zaman bizde, doğruları inkar edenlere yaptıklarını haber vereceğiz ve onlara azabın en ağırını tattıracağız.

(Fussilet 50)

İskender Ali Mihr Meali:

Ve eğer ona bir zarar dokunduktan sonra Bizden bir rahmet tattırırsak, mutlaka “Bu benimdir (hakkımdır). Ve ben, o saatin kaim olacağını (kıyâmet saatinin geleceğini) zannetmiyorum. Ve eğer gerçekten Rabbime geri döndürülsem bile, muhakkak ki O’nun (Allah’ın) yanında mutlaka güzellikler vardır.” der. O zaman kâfirlere, yaptıkları şeyleri elbette haber vereceğiz. Ve mutlaka dehşetli azaptan onlara tattıracağız.

(Fussilet 50)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

Başına sıkıntı geldikten sonra onu esirgiyecek olursak der ki: «Bu, benim hakkımdı. Kalkış olacağını sanmıyorum. Çalabıma döndürülsem bile Onun katında da kesenkes iyilik göreceğim.» Tanımazlık eden o kimselere işlediklerini bildireceğiz, kesenkes onlara çok sert bir azabı da tattıracağız.

(Fussilet 50)

Kadri Çelik Meali:

Oysa ona dokunan bir zarardan sonra tarafımızdan bir rahmet tattırsak mutlaka, “Bu benim içindir ve ben kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Eğer Rabbime döndürülecek olursam, muhakkak O'nun katında benim için daha güzel olanı vardır” der. Ama şüphesiz biz, o küfre sapanlara yapmakta olduklarını haber vereceğiz ve mutlaka onlara, ağır bir azaptan tattıracağız.

(Fussilet 50)

Mahmut Kısa Meali:

Fakat kendisine dokunan bir sıkıntının ardından başındaki belâyı kaldırıp ona rahmetimizi tattıracak olsak, o zaman da küstahça bir edayla şöyle der: “Bu nîmetleri ben kendi gayret ve çabalarım sonucunda ve kendi yeteneklerim sayesinde kazandım; dolayısıyla bu zaten benim hakkımdır! Üstelik kıyâmetin kopacağını ve insanların yargılanacağını da hiç sanmıyorum; eğer bu iddianız gerçekleşse ve ben Rabb’imin huzuruna çıkarılsam bile, O’nun katında beni daha güzel nîmetlerin beklediğine emînim!”(18. Kehf: 36) Öyle mi zannediyor? Hayır; ayetlerimizi inkâr edenlere, yaptıkları her şeyi o gün açıkça bildireceğiz ve onlara, en şiddetli azâbı tattıracağız!

(Fussilet 50)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

Şayet kendisine dokunan bir zarardan sonra biz ona bir rahmet tattırırsak: " Bu hakkımdır; Sanmıyorum kıyametin kopacağını, Rabbime dönmüş olsam bile, Onun yanında vardır İstediğim güzel şeyler benim için" der. Biz o nankörlere yaptıklarını edeceğiz haberdar. Layık oldukları kaba azaptan mutlaka tattıracağız. Hadi bakalım nankörlüklerini yapsınlar.

(Fussilet 50)

Mehmet Türk Meali:

Fakat kendisine dokunan bir zarardan sonra, katımızdan ona bir rahmet tattırınca da: “Bunları ben kazandım. Ben, (zâten) kıyametin kopacağını da zannetmiyorum, eğer Rabbime döndürülürsem muhakkak Onun katında benim için bunlardan daha da güzeli vardır.”1 der. Ama şunu iyi bilin ki; Biz, o kâfirlere yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz ve onlara, ağır bir azap tattıracağız.*

(Fussilet 50)

Muhammed Celal Şems Meali:

Kendisine gelen bir sıkıntıdan sonra ona bir rahmet tattırırsak, o mutlaka der ki: “Bu, (zaten) benim hakkımdır. Kıyametin kopacağını hiç sanmam. Eğer Rabbime döndürülecek olsam, şüphesiz benim için O’nun Katında en güzel (mükâfatlar) mutlaka olacaktır.” Biz, kâfirlere onların yaptıklarını kesinlikle bildireceğiz ve kendilerine mutlaka çok yoğun bir azap tattıracağız.

(Fussilet 50)

Muhammed Esed Meali:

Ama başına bir bela geldikten sonra kendisine rahmetimizden tattırırsak, emin bir şekilde "Bu zaten benim hakkımdır!" der; ve devam eder, "Son Saat'in geleceğini de sanmıyorum: ama eğer (gelirse ve) ben Rabbime döndürülürsem, O'nun katında beni mutlak bir güzellik bekler!" Fakat hakikati inkara şartlanmış olanlara (Hesap Günü) yaptıkları her şeyi apaçık gösterecek ve onlara (bu şekilde) şiddetli bir azap tattıracağız.

(Fussilet 50)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

Eğer başına gelen zarardan sonra tarafımızdan kendisine bir rahmet tattıracak olursak; "Bu benim hakkımdır. Dünyanın sonunun geleceğini de sanmıyorum. Eğer rabbime döndürülecek olsam bile, onun katında benim için daha güzel şeyler vardır," der. Andol400 sun ki, biz o inkarcılara yaptıklarını elbette haber vereceğiz ve onlara çok ağır bir azabı kesinlikle tattıracağız.

(Fussilet 50)

Mustafa Çavdar Meali:

Fakat başına gelen bu sıkıntıdan sonra, biz ona katımızdan bir bolluk ve rahatlık verdiğimizde de tutar: – Bu zaten benim hakkımdır, hem ben o saatin bu dünyanın sonunun gelip bozulacağını da sanmıyorum. Eğer Rabbimin huzuruna çıkarılacak olursam hiç şüphem yok ki O’nun katında beni en güzel mükâfat beklemektedir, diye küstahlık eder. Oysa biz gerçekleri örtbas eden bu kâfirlere işledikleri günahları bir bir haber vereceğiz ve onlara en ağır azabı tattıracağız.

Bknz: (18/32)»(18/45) - (58/6)

(Fussilet 50)

Mustafa Çevik Meali:

49-50 İnsan sanki hiç ölmeyecekmiş ve tekrar diriltilip dünya hayatında kendisine verilen nimetleri kullanış biçiminden hesaba çekilmeyecekmiş gibi, bıkıp usanmadan mal mülk sahibi olmak için koşuşturup durur; başına bir sıkıntı gelince de hemen ümitsizliğe kapılır. Başına gelen sıkıntıdan Biz onu kurtarıp bolluk ve rahata kavuşturduğumuzda, hemen Bizi unutur, “Bu zaten benim hakkımdı ve sıkıntılarımdan kendi çabamla kurtuldum. Hem ben Kıyamet’in kopacağına ve Hesap Günü diye bir günün olduğuna da inanmıyorum. Öyle bir gün gelecek bile olsa, O Gün de Rabbim yine beni en güzel şekilde ödüllendirecektir.” diyerek küstahça nankörlük etmeye devam eder. Hâlbuki biz Hesap Günü bu müşrik ve kâfirlerin söylediklerinin, yapıp ettiklerinin hesabını sorup hak ettikleri şiddetli azaba çarptıracağız.

(Fussilet 50)

Mustafa İslamoğlu Meali:

Ama uğradığı bu musibetin ardından eğer katımızdan bir rahmet tattıracak olsak, tutar der ki: "Bu zaten benim hakkımdı; hem Son Saat'in kopacağını da sanmam ya! Bir ihtimal Rabbime döndürülürsem, beni O'nun katında maluk güzelliklerin beklediğinden kesinlikle eminim." Sonuçta inkarda ısrar edenlere elbet yaptıklarını bir bir haber vereceğiz ve onları kesinlikle altında ezilecekleri bir azaba mahkum edeceğiz.

(Fussilet 50)

Osman Okur Meali:

Andolsun ki, başına bir bela geldikten sonra kendisine rahmetimizden tattırırsak, emin bir şekilde: “Bu zaten benim hakkımdır. Kıyametin geleceğini de sanmıyorum ama eğer (gelirse ve) ben Rabbime döndürülürsem, O'nun katında benim için mutlaka daha güzeli vardır” der. Andolsun ki, o inkârcılara yaptıklarını elbette haber vereceğiz. Ve elbette onlara pek ağır bir azaptan tattıracağız.

(Fussilet 50)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

Ve eğer ona dokunan bir sıkıntıdan sonra tarafımızdan bir rahmet tattırırsak elbette diyecektir ki: «Bu, benim içindir ve zannetmem ki, Kıyamet kâim olacak olsun. Ve Eğer Rabbime döndürülür isem şüphe yok ki, kendim için O'nun yanında bir iyilik vardır.» Fakat o küfre düşmüş olanlara ne yapmış olduklarını elbette haber vereceğiz. Ve elbette onlara pek ağır bir azaptan tattıracağızdır.

(Fussilet 50)

Ömer Öngüt Meali:

Eğer başına gelen zarardan sonra tarafımızdan kendisine bir rahmet tattıracak olursak: "Bu benim hakkımdır. Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Şayet Rabbime döndürülecek olsam bile, O'nun katında benim için daha güzel şeyler vardır. " der. Andolsun ki biz o inkâr edenlere yaptıklarını elbette haber vereceğiz ve onlara çok ağır bir azaptan elbette tattıracağız.

(Fussilet 50)

Ömer Sevinçgül Meali:

Kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra katımızdan bir rahmet tattırırsak, “Bu benim hakkımdır. Kıyametin kopacağını sanmıyorum. Rabbime döndürülmüş olsam bile, onun katında benim için daha güzel şeyler vardır” der. İnkar edenlere, yaptıklarını mutlaka bildireceğiz. Onlara yaman bir azap tattıracağız!

(Fussilet 50)

Sadık Türkmen Meali:

Eğer ona, kendisine dokunan bir zararın ardından, tarafımızdan bir rahmet tattırırsak: “Bu benim hakkımdır. Ben kıyamet saatinin kopacağını sanmıyorum! Şayet Rabbime döndürülürsem, ayrıca, O’nun katında da benim için daha güzel şeyler vardır” (der). Biz inkâr edenlere mutlaka yaptıkları şeyleri haber vereceğiz. Onlara; kaba, çetin azaptan tattıracağız.

(Fussilet 50)

Seyyid Kutub Meali:

Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra biz ona bir rahmet taddırırsak: «Bu benim hakkımdır; kıyametin kopacağını sanmıyorum. Rabb'ime götürülmüş olsam bile muhakkak O'nun yanında benim için güzel şeyler vardır» der. Biz inkar edenlere, yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz ve mutlaka onlara acı azabdan taddıracağız.

(Fussilet 50)

Suat Yıldırım Meali:

Başına gelen bir sıkıntıdan sonra, tarafımızdan ona nimet tattırırsak: "Bu benim hakkımdı zaten, Kıyametin geleceğini de pek zannetmem. Ama olur da (müminlerin dediği gibi), Rabbimin huzuruna götürülecek olsam bile, O'nun yanında en güzel ne varsa o da benim olur, (hiç tereddüdünüz olmasın)!" der. Biz elbette o kafirlere, dünyada yapmış oldukları her şeyi tek tek bildireceğiz ve onlara şiddetli bir azap tattıracağız.

(Fussilet 50)

Süleyman Ateş Meali:

Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra biz ona bir rahmet taddırırsak: "Bu benim hakkımdır; kıyametin kopacağını sanmıyorum; (kıyamet kopsa da) Rabbime götürülmüş olsam bile muhakkak O'nun yanında benim için daha güzel şeyler vardır" der. Biz, o nankörlere, yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz ve mutlaka onlara kaba azabdan taddıracağız.

(Fussilet 50)

Süleymaniye Vakfı Meali:

Başına gelen sıkıntıdan sonra ona ikramda bulunsak der ki "Bu bana özeldir; artık geçti, kıyamet saati diye bir şeyin olacağını da o günlerin bir daha geleceğini de sanmam. Rabbimin huzuruna çıkarılacak olsam bile benim için çok güzel şeyler verilir." Nankörlük edenlere, neler yaptıklarını elbette bildireceğiz, elbette onlara ağır bir azap tattıracağız.

(Fussilet 50)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

Başına bir sıkıntı geldikten sonra rahmetimizden tattırırsak: "Bu zaten benim hakkımdı. Kıyametin kopacağını sanmıyorum. Ama eğer Rabbime döndürülürsem, O'nun katında daha güzel bir sonuç elde ederim" der. Kafirlere yaptıklarını haber vereceğiz ve onlara çetin bir azap tattıracağız.

(Fussilet 50)

Şaban Piriş Meali:

Kendisine dokunan bir zarardan sonra, ona biz, bir rahmet tattırırsak hemen şöyle der: -Bu benim hakkımdır, kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Eğer Rabbime döndürülürsem, onun yanında, benim için daha iyisi vardır. Nankörlere elbette yaptıklarını haber vereceğiz ve en ağır azabı onlara tattıracağız.

(Fussilet 50)

Talat Koçyiğit Meali:

Kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona kendi katımızdan bir rahmet taddıracak olsak, "bu benim hakkımdır; kıyametin kopacağını zannetmiyorum; fakat Rabbıma döndürülürsem, O'nun yanında, şüphesiz benim için daha güzeli vardır" der. O inkâr edenlere yaptıklarını mutlaka haber verecek ve mutlaka en ağır azabı onlara taddıracağız.

(Fussilet 50)

Tefhimul Kuran Meali:

Oysa ona dokunan bir zarardan sonra tarafımızdan bir rahmet taddırsak, mutlaka: «Bu benim (hakkım)dır. Ve ben kıyamet saatinin kopacağını da sanmıyorum eğer Rabbime döndürülsem bile, muhakkak O'nun katında benim için daha güzel olanı vardır.» der. Ama andolsun biz, o kâfirlere yapmakta olduklarını haber vereceğiz ve andolsun onlara, en kaba bir azabtan tattıracağız.

(Fussilet 50)

Ümit Şimşek Meali:

Başına gelen kötülükten sonra ona rahmetimizi tattıracak olsak, bu defa da “Bu benim hakkımdır,” der. “Kıyametin kopacağını da hiç sanmıyorum ya; Rabbimin huzuruna çıkarılacak olsam bile mutlaka Onun katında benim için bundan daha güzeli vardır.” Biz o kâfirlere yaptıklarını haber verecek ve şiddetli bir azabı tattıracağız.

(Fussilet 50)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Eğer kendisine dokunan bir zorluktan/zarardan sonra bizden bir rahmet tattırsak, yemin olsun şöyle diyecektir: "Bu benim hakkım! Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Rabbime döndürülmüş olsam da şüphesiz, O'nun katında benim için şaşmaz güzellikler vardır." Yemin olsun, biz o nankörlük edenlere, yapıp ettiklerini haber vereceğiz. Yemin olsun, o çetin azabı onlara tattıracağız.

(Fussilet 50)