18. Kehf Suresi / 68.ayet

– İç yüzünü bilmediğin şeylere nasıl katlanabilirsin ki? Dedi.

Bknz: (2/216)

Mustafa Çavdar Meali

Kehf 68 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

İç yüzünü kavramana imkan olmayan birşeye nasıl sabredebilirsin ki?

(Kehf 68)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

“(Bu halini de pek yadırgamam ve kınamam) Çünkü iç yüzünü bilmediğin (hikmet ve hakikati öğretilmediğin) bir şeye, nasıl sabredip dayanacaksın?” diye (hatırlatmıştı).

(Kehf 68)

Abdullah Parlıyan Meali:

“İç yüzünü kavramana imkan olmayan tecrübe alanı içine girmeyen bir şeye, nasıl dayanabilirsin ki?”

(Kehf 68)

Adem Uğur Meali:

(İç yüzünü) kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredersin?

(Kehf 68)

Ahmet Hulusi Meali:

"Hakikatinden haberin olmayan bir olayı gördüğünde, nasıl dayanabilirsin ki!"

(Kehf 68)

Ahmet Tekin Meali:

“İç yüzünü bilmediğin, hakikatini kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredersin?” dedi.

(Kehf 68)

Ahmet Varol Meali

Özünü etraflıca kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredebilirsin?"

(Kehf 68)

Ali Bulaç Meali:

(Böyleyken) "Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?"

(Kehf 68)

Ali Fikri Yavuz Meali:

İç yüzünü bilmediğin şeye nasıl sabredeceksin?

(Kehf 68)

Ali Rıza Sefa Meali:

"İçyüzünü kavrayamadığın bir şeye karşı, nasıl dirençli olabilirsin?"

(Kehf 68)

Ali Ünal Meali:

“Bütün yönleriyle bilgi sahibi olmadığın meseleler karşısında nasıl katlanabilirsin ki?”

(Kehf 68)

Bahaeddin Sağlam Meali:

“Bilgisini elde edemediğin bir şeye karşı nasıl sabredeceksin?” dedi.

(Kehf 68)

Bayraktar Bayraklı Meali:

"Hakkında hiçbir bilgin olmayan şeylere sen nasıl sabredeceksin?" dedi.

(Kehf 68)

Bekir Sadak Meali:

(67-68) O: «Sen dogrusu benim yaptiklarima dayanamazsin, bilgice kavrayamadigin bir seye nasil dayanabilirsin?» dedi.

(Kehf 68)

Besim Atalay Meali:

İç yüzünü bilmediğin bir şeye nice susabilirsin?»

(Kehf 68)

Celal Yıldırım Meali:

«İç yüzünü kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredebilirsin ?»

(Kehf 68)

Cemal Külünkoğlu Meali:

67,68. (Hızır,) şöyle dedi: “Doğrusu sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin. İç yüzünü kavrayamayacağın bir bilgiye nasıl sabredebilirsin ki?”

(Kehf 68)

Diyanet İşleri Eski Meali:

67,68. O: "Sen doğrusu benim yaptıklarıma dayanamazsın, bilgice kavrayamadığın bir şeye nasıl dayanabilirsin?" dedi.

(Kehf 68)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

"İç yüzünü kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredebilirsin?"

(Kehf 68)

Diyanet Vakfı Meali:

(İç yüzünü) kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredersin?

(Kehf 68)

Edip Yüksel Meali:

'Bilmediğin bir şeye nasıl dayanabilirsin?'

(Kehf 68)

Elmalılı Orjinal Meali:

Havsalanın almadığı şey'e nasıl sabredeceksin?

(Kehf 68)

Elmalılı Yeni Meali:

Havsalanın almadığı şeye nasıl sabredeceksin!" dedi.

(Kehf 68)

Erhan Aktaş Meali:

Haberdar edilerek içyüzünü kavrayamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?

(Kehf 68)

Gültekin Onan Meali:

(Böyleyken) "Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?"

(Kehf 68)

Hakkı Yılmaz Meali:

(67,68) Âlim ve rahmete mazhar kul: “Şüphesiz sen benimle beraber sabretmeye takat yetiremezsin. Ve kavrayamadığın bilgiye nasıl sabredeceksin!” dedi.

(Kehf 68)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

“Hem hakikatini kavrayamadığın (sana verilmemiş bilgiye) nasıl sabredeceksin ki?”

(Kehf 68)

Harun Yıldırım Meali:

Kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredersin?

(Kehf 68)

Hasan Basri Çantay:

"(İç yüzünü) kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabr edersin?" dedi.

(Kehf 68)

Hayrat Neşriyat Meali:

“Hem içyüzünü kavrayamadığın (ve zâhiren yanlış anlaşılan) bir şeye (bir peygamber olarak) nasıl sabredeceksin?” (dedi).

(Kehf 68)

Hubeyb Öndeş Meali: /

(67-68) [O kişi] "Gerçekten sen, benimle birlikte herhangi bir sabra asla güç yetiremeyeceksin." dedi. "Haber bakımından kendisini hiç kuşatmadığın (bilmediğin) [bir şey] üzerine nasıl sabredebilirsin?"

(Kehf 68)

Hüseyin Atay Meali:

66-68 Musa dedi: "Sana öğretilmiş olandan, bana doğruyu öğretmen için peşinden gelebilir miyim?" Dedi ki: "Doğrusu, sen benimle beraber bulunmaya dayanamazsın. Ve bilgin olmayan bir şeye nasıl katlanabilirsin?"

(Kehf 68)

İbni Kesir Meali:

Kavrayamayacağın bir bilgiye nasıl dayanırsın?

(Kehf 68)

İlyas Yorulmaz Meali:

Sonra (neden olduğunu) kavrayamadığın bir olaya nasıl sabredebilirsin ki?” dedi.

(Kehf 68)

İskender Ali Mihr Meali:

Ve haberdar edilmediğin cihetle, ihata edemediğin şeye nasıl sabredeceksin?

(Kehf 68)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

Sen içyüzünü bilmediğin bir işe nasıl olur da katlanabilirsin?»

(Kehf 68)

Kadri Çelik Meali:

(Böyleyken) “İlim açısından ihata edemediğin bir şey hakkında nasıl sabredebilirsin?”

(Kehf 68)

Mahmut Kısa Meali:

“Öyle ya, iç yüzünü bilemediğin ve daha önce öğrendiğin dînî hükümlere ters gibi görünen şeyler karşısında nasıl sabredebilirsin ki?”

(Kehf 68)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

Kavramayıp anlamadığın özlere, asıl şeylere, sen nasıl sabredebilirsin?

(Kehf 68)

Mehmet Türk Meali:

(Devamla): “(Sırrını) kavrayamayaca-ğın bir bilgiye nasıl dayanacaksın?” (dedi.)

(Kehf 68)

Muhammed Celal Şems Meali:

“İçyüzünü kavrayamadığın bir durum karşısında nasıl sabredebilirsin?”

(Kehf 68)

Muhammed Esed Meali:

"çünkü tecrübe alanı içinde kavrayamayacağın şeye nasıl katlanabilirsin ki?"

(Kehf 68)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

"Sana bildirilmeyen bir şeye nasıl dayanabilirsin?"

(Kehf 68)

Mustafa Çavdar Meali:

– İç yüzünü bilmediğin şeylere nasıl katlanabilirsin ki? Dedi.

Bknz: (2/216)

(Kehf 68)

Mustafa Çevik Meali:

60-70 Vaktiyle Musa, Allah’ın kendisine lütufta bulunup, üstün ilim bahşettiği âlim bir zat ile iki denizin birbirine kavuştuğu yerde buluşmak ve onun bilgisinden istifade etmek amacı ile arkadaşıyla birlikte yola koyulmuş, ömrünün sonuna kadar yürüsem de oraya ulaşacağım demişti. En son dinlenmek için konakladıkları deniz kenarındaki kayalıkların yanında yemek için yanlarında bulundurdukları balıklarını unuttular, zaten balık da denize düşüp gözden kaybolmuştu. Konakladıkları o yerden uzaklaşıp da karınları acıkınca, Musa arkadaşına, “Bu yolculuk bizi epeyce yordu, getir şu balığı da yiyelim.” dedi. Arkadaşı da ona: “Ben balıkla ilgili durumu sana söylemeyi unuttum, hani en son dinlenmek için oturduğumuz kaya var ya, işte orada balık şaşılacak biçimde denize düşüp kayboldu. Bunu sana söylemeyi de galiba şeytan bana unutturdu.” dedi. Bunun üzerine Musa heyecanla, “İşte aradığımız yer, buluşma noktamız orasıydı.” diyerek hemen geldikleri o yöne doğru dönüp yürüdüler, oraya varınca da kendisine katımızdan üstün ilim bahşedip, görevler verdiğimiz kulumuzla karşılaştılar. Musa hemen ona: “Sendeki bilgilerden yararlanmak suretiyle yaşanmakta olanların gerçek mahiyetini öğrenmek ve doğru olanı yapabilmek için yanında olmak, gideceğin yerlere seninle birlikte gitmek istiyorum.” dedi. İlim verdiğimiz o kişi de Musa’ya: “Sen benimle birlikteyken, karşılaşacaklarımıza, olup biteceklere katlanamazsın. İç yüzünü, gerçek mahiyetini bilip anlayamadığın işlere nasıl katlanırsın, sen kendi işine bak.” dedi. Musa da ona: “İnşallah benim sabırlı biri olduğumu göreceksin, senin yaptığın hiçbir işine karışıp, karşı çıkıp, itiraz etmeyeceğim.” dedi. Bunun üzerine ilim verdiğimiz kulumuz da Musa’ya: “Şayet benimle birlikte geleceksen, o halde ben sana yaptığım işin mahiyetini açıklamadıkça bana hiçbir şey sormayacaksın.” dedi.

(Kehf 68)

Mustafa İslamoğlu Meali:

"Kaldı ki sen, tecrübe bilgi kapsamına tümüyle girmeyen şeye nasıl (ve neden) katlanasın ki?"

(Kehf 68)

Osman Okur Meali:

(67-68) (Melek veya nebi kul,) şöyle dedi: “Doğrusu sen benimle beraberliğe asla sabır edemezsin. İç yüzünü kavrayamayacağın bir bilgiye nasıl sabır edebilirsin ki?”

(Kehf 68)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

«Ve hakikatından tama men haberdar olmadığın bir şeye karşı nasıl sabredebilirsin?»

(Kehf 68)

Ömer Öngüt Meali:

“Hakikatini kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredebilirsin?”

(Kehf 68)

Ömer Sevinçgül Meali:

“Havsalan almayan şeye nasıl katlanabilirsin!” dedi.

(Kehf 68)

Sadık Türkmen Meali:

Nasıl sabredebilirsin ki; iç yüzünü bilmediğin ve onunla (bizzat kendi ilminle yakinen anlayamadığın) kavrayamadığın bir şeye?”

(Kehf 68)

Seyyid Kutub Meali:

Sebeplerini kavrayamayacağın olaylar karşısında nasıl sabredeceksin.

(Kehf 68)

Suat Yıldırım Meali:

(67-68) "Doğrusu" dedi, "sen benimle beraberliğe sabredemezsin. Bütün yönleriyle kavrayamadığın meseleler karşısında nasıl kendini tutabilirsin ki?"

(Kehf 68)

Süleyman Ateş Meali:

"Sana bildirilmeyen bir şeye nasıl dayanabilirsin?"

(Kehf 68)

Süleymaniye Vakfı Meali:

"İç yüzünü bilmediğin bir şeye nasıl dayanacaksın?"

(Kehf 68)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

(67-68) O: "Ama sen benim yaptıklarıma dayanamazsın. İç yüzünü kavrayamadığın bir şeye nasıl dayanacaksın?" dedi.

(Kehf 68)

Şaban Piriş Meali:

Gerçek yönünü bilmediğin bir şeye nasıl sabredebilirsin?

(Kehf 68)

Talat Koçyiğit Meali:

"Zaten bilginle kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredeceksin"?

(Kehf 68)

Tefhimul Kuran Meali:

(Böyleyken) «Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?»

(Kehf 68)

Ümit Şimşek Meali:

“İçyüzünden haberdar olmadığın birşeye nasıl sabredebilirsin ki?”

(Kehf 68)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

"Havsalanın almadığı bir şeye nasıl dayanacaksın?"

(Kehf 68)