47. Muhammed Suresi / 4.ayet

Küfürde direnenlerle savaşta karşılaştığınız zaman onların boyunlarını vurun! Nihayet onlara karşı ezici bir üstünlük sağladığınızda geriye kalanları sıkı bir şekilde bağlayıp esir alın. Sonunda onları ister karşılıksız ister fidye karşılığı serbest bırakın. Böyle yapın ki kâfirlerin size karşı bir daha savaşacak güçleri kalmasın. Gerçi Allah dileseydi, onları savaşsız da cezalandırırdı. Fakat O, birbirinizle savaştırarak sizi sınamak istemiştir. Allah kendi yolunda savaşanların gayretlerini asla boşa çıkarmayacaktır.

Bknz: (3/140)»(3/141)(9/42)»(9/44)

Mustafa Çavdar Meali

Muhammed 4 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Kafir olanlarla savaşa giriştiniz mi vurun boyunlarını, onları iyice yaralayıp kırdınız, bozguna uğratıp da onlara üst geldiniz mi işe sağlam yapışın, bağlayın sımsıkı tutsakları, ondan sonra da isterseniz öylece salıverirsiniz onları, isterseniz para alır da bırakırsınız savaş ağırlığını atıncaya dek, bu, böyle; ve Allah dileseydi savaşsız da helak ederdi onları ve fakat bir kısmınızı, bir kısmınızla sınamak ister ve Allah yolunda öldürülenlerin yaptıklarını asla boşa çıkarmamaktadır.

(Muhammed 4)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

Öyleyse, (savaş sırasında) inkârcılarla karşı karşıya geldiğiniz zaman, hemen boyunlarını vurun (saldırgan kâfirlerin ve zalimlerin, öncelikle elebaşlarını ve merkezi teşkilatlarını etkisiz kılıp fitneden kurtulun ve onları korkutup susturun) ; sonunda onları iyice bozguna uğratıp zafer kazandığınız zaman da, artık (esirleri horlamak, boş gurur ve kibirlerini hatırlatmak üzere iyice bağlayın ve) bağı sımsıkı tutun. Bundan sonra ya bir lütuf olarak (onları salın) veya bir fidye (karşılığı bırakın) . Öyle ki (saldırganlar uslanıp) savaş ağırlıklarını bıraksın (ve teslime yanaşsın) . İşte böyle; eğer Allah dilemiş olsaydı, elbette onlardan (önceden ve başka şekilde de) intikam alırdı. Ancak (cihad ve savaş) sizleri birbirinizle denemesi (sadıklarla sahtekârları ayırt etmesi) için (bir imtihandır) . Allah yolunda öldürülenlere gelince; kesin olarak (Allah) amellerini giderip-boşa çıkarmayacaktır. (Onların kardeşlerini zafer ve devlete kavuşturacak, dünyada izzetle ve ahirette hepsini cennetle mükâfatlandıracaktır).

(Muhammed 4)

Abdullah Parlıyan Meali:

Allah'tan gelen gerçekleri örtbas etmiş olanlarla, savaşa giriştiniz mi vurun boyunlarını. Onları iyice yaralayıp, bozguna uğratıp da onlara üstün geldiniz mi, işe sağlam yapışın, onları öldürmeyin, esir alın, savaş ağırlıklarını bırakıp sona erince de, o esirleri ya iyilik edip salıverin, ya da fidye alarak serbest bırakın. Bu böyledir, Allah dileseydi, savaşsız da helak ederdi onları, fakat savaş ortamında sizi birbirinizle imtihan etmek ister. Allah kendi yolunda öldürülenlerin yaptıklarını asla boşa çıkarmaz

(Muhammed 4)

Adem Uğur Meali:

(Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onlara iyice vurup sindirince bağı sıkıca bağlayın (esir alın). Savaş sona erince de artık ya karşılıksız veya fidye karşılığı salıverin. Durum şu ki, Allah dileseydi, onlardan intikam alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek ister. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmaz.

(Muhammed 4)

Ahmet Hulusi Meali:

(Savaşta) hakikat bilgisini inkar edenlerle karşılaştığınızda, boyunlarını vurmaya bakın! Nihayet onlara ağır bastığınızda, bağı takviye edin (esir alıp bağlayın)! Ondan sonra yapılacak olan, lütfen karşılıksız salıvermek ya da fidye mukabilinde bırakmaktır! Harp ağırlıklarını bırakıncaya kadar! İşte bu! Eğer Allah dileseydi, elbette onlara yaptıkları suçun sonucunu (azap yollu) yaşatırdı! Fakat bazınızı, bazınızda olarak denemek için (savaşı koydu)... Allah yolunda öldürülenlere gelince, onların yaptıkları asla boşa çıkartılmaz!

(Muhammed 4)

Ahmet Tekin Meali:

Savaşta, inkârda ısrar edenlerle, kâfirlerle karşılaştığınız zaman, onları zayıf düşürüp mağlup edinceye kadar, boyunlarını vurun. Yakaladığınız esirleri sıkı tedbirler alıp bağlayarak elinizde tutun. Savaş bitince de, onları, ya karşılıksız olarak, ya da fidye karşılığı serbest bırakın. Neticede savaş, silahlarını, ağırlıklarını, doğurduğu sıkıntıları bırakarak sona ermiş olur. Allah'ın emri budur. Eğer Allah'ın sünnetinin, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olsaydı, onlara başka türlü de lâyık oldukları cezayı verirdi. Fakat böyle yapması sizi, birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülen yiğitlerin, bilinçli amellerini, Allah asla zayi etmez.*

(Muhammed 4)

Ahmet Varol Meali

İnkâr edenlerle (savaşta) karşı karşıya geldiğinizde hemen boyunlarını vurun. Sonunda onları yenik düşürüp üstünlük sağladığınızda (esirleri) sıkı bağlara bağlayın. Artık bundan sonra ya lütufta bulunu(p serbest bırakı)n veya fidye karşılığı salıverin. Savaş ağırlıklarını bırakıncaya kadar [1] (böyle sürdürün). İşte böyle. Allah dileseydi onlardan öc alırdı. Ancak sizi birbirinizle imtihan etmek için (böyle emrediyor). Allah yolunda öldürülenlerin ise (Allah) amellerini boşa çıkarmayacak.*

(Muhammed 4)

Ali Bulaç Meali:

Öyleyse, inkar edenlerle (savaş sırasında) karşı karşıya geldiğiniz zaman, hemen boyunlarını vurun; sonunda onları 'iyice bozguna uğratıp zafer kazanınca da' artık (esirler için) bağı sımsıkı tutun. Bundan sonra ya bir lütuf olarak (onları bırakın) veya bir fidye (karşılığı salıverin). Öyle ki savaş ağırlıklarını bıraksın (sona ersin). İşte böyle; eğer Allah dilemiş olsaydı, elbette onlardan intikam alırdı. Ancak (savaş,) sizleri birbirinizle denemesi içindir. Allah yolunda öldürülenlerin ise; kesin olarak (Allah,) amellerini giderip boşa çıkarmaz.

(Muhammed 4)

Ali Fikri Yavuz Meali:

O'nun için, kâfirlerle muharebede karşılaştığınız zaman, hemen boyunlarını vurun; nihayet onları mağlûb ve perişan bir hale getirdiğiniz zaman, bağı sağlam bağlayın (esir alın ve onları sağlam tutun). Sonra da ya lutfedib (esirleri) salıverirsiniz, yahud (geri vereceğiniz esirler karşılığında) fidye alırsınız. (İsterseniz esirleri meccanen serbest bırakırsınız, isterseniz kendi esirlerinizle değiştirir ve onlara karşılık mal ve para alırsınız. Bunda muhayyersiniz). Harb, ağırlıklarını (silâh ve levazımatını) bırakıncaya (kâfirler, şirk ve isyanlarını terk edinciye) kadar, (öldürülürler, onlara yapılacak iş) budur. Allah dileseydi, o kâfirlerden (savaş yapmaksızın) intikamını alırdı. Fakat sizi birbirinizle imtihan etmek için (size savaşı emrediyor). Allah yolunda öldürülenlere gelince; onların amellerini Allah asla boşa çıkarmaz:

(Muhammed 4)

Ali Rıza Sefa Meali:

Nankörlük edenlerle karşılaştığınızda artık boyunlara vurun. Sonunda onlara üstün geldiğinizde, bağları sıkılaştırın. Bundan sonra, savaş ağırlıklarını bırakıncaya dek bağışlayın veya kurtulmalık karşılığı salın. Bu böyledir. Oysa Allah dileseydi, kesinlikle onları cezalandırırdı. Fakat sizi birbirinizle sınamak için böyledir. Allah'ın yolunda öldürülenlere gelince; onların yaptıklarını boşa çıkarmayacaktır.

(Muhammed 4)

Ali Ünal Meali:

O halde (ey iman edenler), küfredenlerle savaşta karşı karşıya geldiğiniz zaman yapılması gereken, (sizi yenmelerine fırsat vermeksizin) boyunlarını vurmaktır. Onları yeterince etkisiz hale getirince, bu defa boyunlarına esaret bağı vurun. Ardından o esirleri, (savaş esirleri konusunda karşı tarafla da yapılacak müzakereleri nazara alarak,) ister karşılığında bir talepte bulunmadan salarsınız, isterseniz fidye karşılığı salarsınız ve böylece silahlar bırakılıp, savaş hali sona ermiş olur. Size emredilen budur. Eğer Allah dilemiş olsaydı, onların hak ettikleri cezayı bizzat Kendisi verirdi, fakat O, kiminizi kiminizle denemek için (size savaşı emretmektedir). Allah yolunda öldürülenlerin yaptıklarını Allah asla boşa çıkarmaz.

(Muhammed 4)

Bahaeddin Sağlam Meali:

(Savaşta) o kâfirler ile karşılaştığınız zaman, boyunlarını vurun. Nihayet onları yendiğiniz zaman, ipleri sıkıca bağlayın. (Harb bittikten sonra,) ya onları bağışlarsınız veya fidye karşılığında bırakırsınız. Harb hali devam ettiği müddetçe, (bu yasa böyle geçerlidir.) Çünkü eğer Allah dileseydi, kendisi bizzat onların hakkından gelirdi. Fakat sizi birbirinizle denemek için (böylece savaştırıyor.) Allah yolunda öldürülenler ise, Allah onların yaptıklarını zayi etmeyecektir.

(Muhammed 4)

Bayraktar Bayraklı Meali:

İnkar edenlerle savaşta karşılaştığınızda, hemen boyunlarını vurunuz. Onları yendiğinizde de sıkıca bağlayınız. Savaş sona erdiğinde ya bir lütuf olarak karşılıksız ya da fidye alarak salıveriniz. Allah dileseydi onlara galip gelirdi. Fakat kiminizi kiminizle denemek için böyle yaptı. Allah yolunda öldürülenlerin yaptıkları hiçbir ameli Allah asla boşa çıkarmayacaktır.

(Muhammed 4)

Bekir Sadak Meali:

Savasta inkar edenlerle karsilastiginizda boyunlarini vurun; sonunda onlara ustun geldiginizde onlari esir alin; savas sona erince onlari ya karsiliksiz, ya da fidye ile saliverin; Allah dilemis olsaydi, onlardan baska turlu oc alabilirdi, bunun boyle olmasi, kiminizi kiminizle denemek icindir. Allah, Kendi yolunda oldurulenlerin islerini bosa cikarmaz.

(Muhammed 4)

Besim Atalay Meali:

Kâfirlerle savaşta karşılaşınca, yere serene değin, hemen vurun boyunlarını, hem de sağlam bağlayın, savaş silâhları bırakılınca, ya iyilik eyleyin, ya da, karşılıkla salıverin

(Muhammed 4)

Celal Yıldırım Meali:

Savaşta kâfirlerle karşılaştığınızda boyunlarını vurun. Sonunda kuvvetlerini kırıp üstünlük sağlayınca, artık (aldığınız esirlerin) bağını sıkı tutun ; savaş ağırlıklarını bırakıp (nihayete erince) o esirleri ya iyilik edip salıverin, ya da fidye (kurtuluş akçesi) alarak serbest bırakın. Bu böyledir. Eğer Allah dileseydi onları yok edip öc alabilirdi. Ama (savaş ortamında) sizi birbirinizle imtihan etmek ister. Allah, kendi yolunda öldürülenlerin ise amellerini boşa çıkarmaz.

(Muhammed 4)

Cemal Külünkoğlu Meali:

(Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen (onlar sizi öldürmeden siz onların) boyunlarını vurun. Onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayın (onları esir alın). Savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya da fidye ile salıverin. Allah'ın emri budur. Eğer Allah dileseydi (yaptıkları kötülüklere karşılık) onlardan başka türlü de intikam alır (onları cezalandırır)dı. Fakat böyle olması (küfre karşı mücadelenizle) sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülen (şehit)lere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmaz. *

(Muhammed 4)

Diyanet İşleri Eski Meali:

Savaşta inkar edenlerle karşılaştığınızda boyunlarını vurun; sonunda onlara üstün geldiğinizde onları esir alın; savaş sona erince onları ya karşılıksız, ya da fidye ile salıverin; Allah dilemiş olsaydı, onlardan başka türlü öç alabilirdi, bunun böyle olması, kiminizi kiminizle denemek içindir. Allah, kendi yolunda öldürülenlerin işlerini boşa çıkarmaz.

(Muhammed 4)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

(Savaşta) inkar edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onları çökertip etkisiz hale getirdiğinizde bağı sıkı bağlayın (sağ kalanlarını esir alın). Artık bundan sonra (esirleri) ya karşılıksız ya da fidye karşılığı salıverin. Savaş sona erinceye kadar hüküm budur. Eğer Allah dileseydi, onlardan öç alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek için böyle yapıyor. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmayacaktır.

(Muhammed 4)

Diyanet Vakfı Meali:

(Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onlara iyice vurup sindirince bağı sıkıca bağlayın (esir alın). Savaş sona erince de artık ya karşılıksız veya fidye karşılığı salıverin. Durum şu ki, Allah dileseydi, onlardan intikam alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek ister. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmaz.  *

(Muhammed 4)

Edip Yüksel Meali:

Savaşta inkar edenlerle karşılaştığınzda boyunlarını vurun. Sonunda üstün geldiğinizde onları esir alın; onları ya karşılıksız veya fidye karşılığında salın. Savaş durumu kalkıncaya kadar bunu uygulayın. ALLAH dileseydi sizi savaş derdinden kurtarırdı; ancak O sizi böylece birbirinizle sınamaktadır. ALLAH yolunda öldürenlere gelince, onların yaptıklarını boşa çıkarmıyacaktır.

(Muhammed 4)

Elmalılı Orjinal Meali:

Onun için küfredenlerle muharebeye tutuştunuz mu hemen boyunlarını vurmaya bakın, ta kuvvetlerini derinden kırıp tepeleyinceye kadar, o vakıt da bağı sıkı basın, ondan sonra da ya azad ya fidye, ta harb ağırlıklarını atana kadar, bu böyle, gerçi Allah dilese elbette onlardan öç alıverir ve lakin sizi yekdiğerinizle imtihan edecek; Allah yolunda katledilenlere gelince amellerini asla boşa gidermez.

(Muhammed 4)

Elmalılı Yeni Meali:

Onun için küfredenlerle muharebeye tutuştuğunuzda hemen boyunlarını vurmaya bakın! Ta kuvvetlerini derinden kırıp tepeleyinceye kadar (üstünlük sağladığınızda) bağı sıkı basın (sıkıca bağlayın kalanlarını); harp ağırlıklarını atana kadar (savaş sona erinceye değin), sonra ister karşılıksız salıverin, ister fidye karşılığında. Böyledir bu; şayet Allah dilese kesinlikle onlardan intikamını alır, ancak sizi birbirinizle imtihan edecek. Allah yolunda öldürülenlere gelince, onların amellerini asla boşa çıkarmaz.

(Muhammed 4)

Erhan Aktaş Meali:

Gerçeği yalanlayan nankörlerle savaşa giriştiğiniz zaman, güçlerini yok edinceye kadar boyunlarını vurmaya[1] devam edin. Onlara üstünlük sağladığınız zaman, geride kalanları esir alın. Nihayet savaş sona erince de ister bir bağışlama olarak, ister fidye karşılığında onları serbest bırakın.[2] Eğer Allah isteseydi onları, savaşsız da cezalandırıp adaleti sağlardı. Fakat böyle olması, sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere ve savaşan kimselere gelince, Allah, onların yaptıklarını asla karşılıksız bırakmaz.

1)Ölümüne savaşın.
2)Bu ayette de görüldüğü gibi İslam köleliği ve cariyeliği kesinlikle kaldırmıştır.

(Muhammed 4)

Gültekin Onan Meali:

Öyleyse, küfredenlerle (savaş sırasında) karşı karşıya geldiğiniz zaman, hemen boyunlarını vurun; sonunda onları 'iyice bozguna uğratıp zafer kazanınca da' artık (esirler için) bağı sımsıkı tutun. Bundan sonra ya bir lütuf olarak (onları bırakın) veya bir fidye (karşılığı salıverin). Öyle ki savaş ağırlıklarını bıraksın (sona ersin). İşte böyle; eğer Tanrı dilemiş olsaydı, elbette onlardan intikam alırdı. Ancak (savaş,) sizleri birbirinizle denemesi içindir. Tanrı yolunda öldürülenlerin ise; kesin olarak (Tanrı) amellerini giderip boşa çıkarmaz.

(Muhammed 4)

Hakkı Yılmaz Meali:

(4-6) Artık Allah'ın ilâhlığına ve rabliğine inanmayan kimselerle karşılaştığınız/ savaştığınız zaman, hemen boyunları vuruş …/ölümüne savaşın. Sonra onlara üstün geldiğiniz zaman, hemen bağı sıkı bağlayın/sağlam kararlar alın. Sonra harp; bozum yapma işi ağırlıklarını atıp savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya da kurtulmalık karşılığı salıverin. İşte! Eğer Allah dileseydi elbette onları cezalandırıp adaleti sağlardı. Fakat böyle olması, sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülen/öldüren/savaşan kimselere gelince; artık Allah, onların amellerini asla boşa çıkarmaz. Allah onları kılavuzlayacak, durumlarını düzeltecek ve onları, kendilerine tanıttığı cennete girdirecektir.

(Muhammed 4)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

Kâfirlerle karşılaştığınız zaman, hemen boyunlarını vurun. Onları iyice bozguna uğrattığınızda, (esirlerin) bağını sıkıca bağlayın. Bundan sonra, ister iyilik olarak onları salıverin ister fidye karşılığında bırakın. Savaş ağırlıklarını bırakıp (sona erinceye kadar) böyle davranın. İşte böyle... Şayet Allah dileseydi (onları helak ederek) intikam alabilirdi. Fakat sizi birbirinizle imtihan etmek için (cihadı emretti). Allah, kendi yolunda öldürülenlerin amellerini boşa çıkarmayacaktır.

(Muhammed 4)

Harun Yıldırım Meali:

Öyleyse küfürlerinde bilinçli olarak ısrar edenlerle karşı karşıya geldiğiniz zaman, hemen boyunlarını vurun; sonunda onları iyice bozguna uğratıp zafer kazanınca da artık bağı sımsıkı tutun. Bundan sonra ya bir lutuf olarak veya bir fidye. Öyle ki savaş ağırlıklarını bıraksın. İşte böyle; eğer Allah dilemiş olsaydı, elbette onlardan intikam alırdı. Ancak sizleri birbirinizle denemesi içindir. Allah yolunda öldürülenlerin ise kesin olarak amellerini boşa çıkarmaz.

(Muhammed 4)

Hasan Basri Çantay:

Onun için o küfredenlerle (muhaarebede) karşılaşdığınız vakit boyunlarını vurun. Nihayet onları mecalsiz bir haale getirdiğiniz zaman artık bağı sıkı tutun. (Ondan) sonra ise ya iyilik (yapın), yahud fidye (alın). Yeter ki harb (erbabı) ağırlıklarını bıraksın. (Emir) böyledir. Eğer Allah dileseydi onlardan (muhaarebesiz olarak da) elbet intikaam alırdı. Fakat (muhaarebeyi emr etmesi) sizi birbirinizle imtihan etmesi içindir. Allah yolunda öldürülenlerin amel (ve hizmet) lerini asla boşa çıkarmaz O.

(Muhammed 4)

Hayrat Neşriyat Meali:

Artık (savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınızda, hemen o boyunları(nı) vurmak(gerekir)! Nihâyet onlara ağır kayıplar verdirdiğiniz zaman, artık bağı sıkı tutun (onları esir alın); sonra da ya lûtfederek (karşılıksız) veya fidye alarak (onları salın)! Ve harb ağırlıklarını bırakıncaya kadar (gevşemeden, savaş tamâmen sona erene dek böyle yapın)! İşte (yapılacak iş) budur! Hâlbuki Allah dileseydi, elbette onlardan (hemen) intikam alırdı; fakat sizi birbirinizle imtihân etmek için (size savaşı emretmiştir). Allah yolunda öldürülenlere gelince, artık (Allah), onların amellerini aslâ boşa çıkarmayacaktır.(1)*

(Muhammed 4)

Hubeyb Öndeş Meali: /

O halde, harp [savaş] kendi ağırlıklarını bırakana kadar¹, Gerçeği örtmüş olanlarla [savaşta]² karşı karşıya gelince artık boyunların vuruluşu vardır [infaz edin]³. Sonunda onlara ağır bastığınız [üstün geldiğiniz] zaman, bağı güçlendirin. Artık, [bağı güçlendirdikten] sonra, [esirleri] ister karşılıksız olarak, ister karşılıklı olarak bırakmak vardır.⁴ [Durum] işte budur. Şayet Allah tercih etseydi, mutlaka onlardan yardım alırdı, fakat sizi birbirinizle sınamak için [böyle yaptı]. Allah'ın yolunda öldürülmüş olanlara [gelince] artık onların eylemleri asla kaybolmayacaktır.

(Muhammed 4)

Hüseyin Atay Meali:

İnkârcılarla savaştığınızda boyunlarından vurun; sonunda onları güçsüz bıraktığınız zaman, onları esir alın; savaş sona erince, onları ya karşılıksız, ya da kurtarmalık ile salıverin; Allah dilemiş olsaydı, onları başka türlü cezalandırabilirdi. Bunun böyle olması, kiminizi kiminizle denemek içindir. Allah, kendi yolunda öldürülenlerin işlerini boşa çıkarmaz.

(Muhammed 4)

İbni Kesir Meali:

Öyleyse küfredenlerle karşılaştığınızda hemen boyunlarını vurun. Nihayet onları sindirince, bağı sıkı basın. Sonra da ya bir lütuf veya bir fidye. Yeter ki harb hazırlıklarını bıraksın. Eğer Allah, dileseydi; onlardan elbette intikam alırdı. Fakat kiminizi kiminizle denemek ister. Allah yolunda öldürülenlere gelince; Allah onların amellerini asla boşa çıkarmaz.

(Muhammed 4)

İlyas Yorulmaz Meali:

Doğruları inkar edenlerle karşılaştığınız zaman, onlara galip gelinceye kadar, boyunlarına vurun ve yakaladıklarınızı sıkı sıkıya bağlayın. Sonra ya onlara iyilik yapar (bırakırsınız) veya onlardan fidye alıp salarsınız. Öyle ki, savaşın getirdiği sıkıntılar ve yük, zamanla kalksın. Allah dileseydi, onların baskılarına karşı size yardım ederdi. Ancak sizin bir kısmınızı diğer bir kısmınızla ve Allah yolunda öldürülenlerle imtihan edip deniyor. Onların yaptıkları asla boşa gitmeyecektir.

(Muhammed 4)

İskender Ali Mihr Meali:

Artık kâfirlerle karşılaştığınız zaman onları güçsüz (zayıf) bırakıncaya kadar boyunlarını vurun. Bağlarını kuvvetlendirin (esirleri sıkıca bağlayın). Nihayet savaşı, onun ağırlıklarını (silâhlarını ve savaş levazımatını) bırakınca da onları, ister lütuf olarak (bedelsiz) veya fidye alarak (bedel karşılığı) (bırakın). İşte böyle. Ve eğer Allah dileseydi, elbette onlardan intikam alırdı. Ve lâkin (bu) sizin bir kısmınızı, diğer bir kısımla imtihan etmek içindir. Ve onlar ki Allah yolunda öldürülenlerdir, o taktirde onların amelleri boşa çıkarılmaz.

(Muhammed 4)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

Onun için tanımazlarla savaşta karşılaşınca onların boyunlarını vurun. Tepeledikten sonra onları sıkı tutun. Savaş bittikten, ağırlıklar bırakıldıktan sonra da ya onları bağış, ya da kurtulmalık olarak koyverin. Tutulacak yol budur. Eğer Allah dileseydi onlardan öc almasını da bilirdi. Ancak Allah, kiminizi kiminizle sınamak ister. Allah kendi uğrunda öldürülenlerin işlediklerini boşa çıkarmıyacaktır.

(Muhammed 4)

Kadri Çelik Meali:

Küfre sapanlarla (savaşta) karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Epey öldürdükten sonra da (yakaladığınız esirleri) bağı sıkıca bağlayın. Sonra savaş, yüklerini atıp sona erince de onları ya karşılıksız olarak ya da fidye ile salıverin. Buyruk budur! Allah dileseydi, onlardan intikam alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek ister. Allah yolunda öldürülenler (var ya), Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmaz.

(Muhammed 4)

Mahmut Kısa Meali:

Öyleyse, ey iman edenler, size saldıran kâfirlerle savaştakarşılaştığınız zaman, bir daha toparlanamayacakları şekilde düşman kuvvetlerini imha edinceye kadar onların boyunlarını vurun ve nihâyet, onlara karşı kesin bir üstünlük elde edince, düşman askerlerini esir alın. Savaş bittikten sonra da, elinizdeki esirleri ya lütfedip karşılıksız salıverin, ya da ödeyecekleri tazminat karşılığında veya Müslüman esirlerle değiş tokuş yaparak serbest bırakın ki böylece, onlar harp silahlarını tamamen bırakmış ve Müslümanlar lehine savaşın sonucu alınmış olsun. İşte, savaş esirleri konusunda Allah’ın hükmü budur. O hâlde, sakın bu hükümleri yumuşak bulup sınırı aşmayın! Unutmayın ki, eğer Allah bütün kâfirlerin kökünü kazıyıp tamamen yok etmek isteseydi, gökten bir azap göndererek onları bizzatKendisi cezalandırabilirdi fakat bunun yerine, sizi birbirinizle imtihân etmek için müminlere, zâlimlerle savaşıp yeryüzünde adâleti egemen kılma görevini vermiştir. Allah yolunda canlarını fedâ edenlere gelince, Rableri onların yaptıklarını elbette boşa çıkarmayacaktır.

(Muhammed 4)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

Muharebede inkarcılarla karşı karşıya geldiğinizde hemen boyunlarını vurun sizler. Muzaffer olunca da sonunda, (esir) bağını sıkı tutun, onları esir alın. Sonra da ister Esirleri karşılıksız, isterseniz fide karşılığı alarak bırakırsınız. Allah intikamınızı alır, Dilerse, onları cezalandırır. Durum budur. Fakat O, sizi denemek için savaş emrediyor. Muharebe sizlerin birbirinizle denenmesi içindir. Öyle ki; Allah yolunda öldürülenler Ulaşacakları yola varır. Kesin olarak Allah, onların emellerini boşa çıkarmayacaktır.

(Muhammed 4)

Mehmet Türk Meali:

Kâfirlerle karşı karşıya geldiğiniz zaman,1 onları iyice bozguna uğratıp sindirinceye2 kadar boyunlarının köküne vurarak öldürün3 ve kalanlarını da esir alın. Sonra savaşın sona ermesi için onları, ya bir lütuf olarak (bırakın) ya da bir fidye (karşılığı salıverin).4 İşte bu, (Allah’ın emridir.) Eğer Allah isteseydi, elbette onlardan intikam(ını kendisi) alırdı. Fakat O, sizi birbirinizle imtihan etmek için (size onlarla savaşmayı emrediyor.) Allah yolunda öldürülenlerin yaptıkları, kesinlikle boşa gitmeyecektir.*

(Muhammed 4)

Muhammed Celal Şems Meali:

(Savaş meydanında) kâfirlerle karşılaştığınızda, boyunlarına darbe indirin. Kanlarını iyice akıttıktan sonra, onları sımsıkı bağlayın. Savaş silahlarını bırakınca (Yani, savaş sona erince.), onları ya iyilik ederek, ya (da) fidye alarak (serbest bırakın. Bu, ancak) böyle (olmalıdır.) Allah dileseydi, bizzat kendilerinden öç alırdı. Ancak bu, bir kısmınızı diğerlerinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlerin amellerini, O boşa çıkarmayacaktır. (Bazı kimseler bu ayete itiraz ederler. Hâlbuki bu ayette “İslamî Cihat”ın şartları şöyle beyan edilmiştir: 1- Sizler savaşı başlatan olmayın. Ancak kâfirler size karşı savaş başlattıklarında, savaş meydanına inmeye mecbur kalırsanız, o zaman kendilerini yenilgiye uğratıncaya kadar savaşın. 2- Savaş bitince esirleri sımsıkı bağlayın. 3- Ardından kendilerinden fidye alarak yahut da fidye almadan, onları serbest bırakın. Bazı kimseler İslâm dini kılıçla yayılmıştır derler. Bu ayet-i kerimede esirleri zorla Müslüman yapın denmemiştir. Hatta kâfir oldukları halde onları serbest bırakın diye Müslümanlar’a nasihat edilmiştir.)

(Muhammed 4)

Muhammed Esed Meali:

İmdi, (savaşta) hakikati inkara şartlanmış olanlar ile karşılaştığınız zaman onları alt edinceye kadar boyunlarını vurun ve sonra iplerini sıklaştırın ama sonra ya bir lütuf olarak yahut fidye karşılığı (onları serbest bırakın) ki savaşın izleri tamamiyle silinebilsin, (yapmanız gereken) budur. Ve (bilin ki) Allah dilemiş olsaydı onları (bizzat kendisi) cezalandırabilirdi ama (O, mücadele etmenizi istiyor ki) sizi birbiriniz aracılığıyla sınasın. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların yaptıklarını zayi etmeyecektir.

(Muhammed 4)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

Savaşta inkar edenlerle karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun. Sonunda onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayıp onları tutsak alın. Daha sonra savaş ağırlıklarını bırakıp, savaşın bitiminde onları ya karşılıksız olarak, ya da kurtulmalık ile salıverin. Allah'ın buyruğu budur. Eğer Allah dikseydi onlardan başka türlü de öç alırdı. Fakat böyle olması sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların yaptıklarını kesinlikle boşa çıkarmayacaktır.

(Muhammed 4)

Mustafa Çavdar Meali:

Küfürde direnenlerle savaşta karşılaştığınız zaman onların boyunlarını vurun! Nihayet onlara karşı ezici bir üstünlük sağladığınızda geriye kalanları sıkı bir şekilde bağlayıp esir alın. Sonunda onları ister karşılıksız ister fidye karşılığı serbest bırakın. Böyle yapın ki kâfirlerin size karşı bir daha savaşacak güçleri kalmasın. Gerçi Allah dileseydi, onları savaşsız da cezalandırırdı. Fakat O, birbirinizle savaştırarak sizi sınamak istemiştir. Allah kendi yolunda savaşanların gayretlerini asla boşa çıkarmayacaktır.

Bknz: (3/140)»(3/141) - (9/42)»(9/44)

(Muhammed 4)

Mustafa Çevik Meali:

4-6 Ey iman edenler! Savaşta karşı karşıya geldiğiniz müşrik ve kâfirlerin boyunlarını vurup güçlerini tamamen kırın, esir aldığınızı da ya bir lütuf olarak karşılıksız yahut fidye karşılığı serbest bırakın. Öyle yapın ki, bir daha sizinle savaşacak halleri kalmasın ve savaş tamamen ortadan kalksın. Şayet Allah dileseydi hak ettikleri cezayı onlara kendisi verirdi. Fakat mü’minlerin imanlarına olan sadakatlerini ortaya çıkarmak ve Allah’ın yardımıyla neler yapabileceklerini göstermek için böyle murad etti. Yaratılışlarının sebebi olan hayat nizamını yaşama mücadelesi verirken ölen ve öldürülenleri Allah ebedî olarak kalacakları cennetlerde en güzel nimetlerle ödüllendirerek huzur ve mutluluğa kavuşturacak.

(Muhammed 4)

Mustafa İslamoğlu Meali:

Artık inkarda direnip (onu dayatanlarla) savaşta karşılaştığınızda, hemen boyunlarına vurun! Nihayet kızışmış bir savaşın sonuna dayandığınızda durmayın, (kalanların) ipini sıkı bağlayın. Fakat daha sonra ya bir lütuf olarak karşılıksız, ya da bir fidye karşılığı serbest bırakın ki, savaş tüm ağır sonuçlarıyla ortadan kalksın: böyle yapın! Ve eğer Allah dileseydi, onların hakkından bizzat gelirdi; fakat bunu (yapmadı) ki, sizi birbirinizle sınayabilsin. Allah yolunda öldürülenlere gelince: Evet (Allah) onların yaptıklarını asla zayi etmeyecektir:

(Muhammed 4)

Osman Okur Meali:

Savaşta inkar edenlerle karşılaştığınızda gözetleme yerlerini (kontrol merkezlerini) vurun; sonunda onlara üstün geldiğinizde onları esir alın; savaş sona erince onları ya karşılıksız, yada fidye ile salıverin; Allah’ın kanunları farklı olsaydı, (yaptıkları kötülüklere karşılık) onlardan başka türlü de intikam alır (onları cezalandırır)dı. Fakat böyle olması (küfre karşı mücadelenizle) sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülen (şehit)lere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmayacaktır.

(Muhammed 4)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

İmdi kâfir olanlar ile (muharebede) karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurunuz, nihâyet onların kanlarını ziyâdesiyle döktüğünüz vakit artık bukağıyı sıkıca bağlayın, sonra da (onları) ya meccanen azad edersiniz veya bir bedel mukabilinde serbest bırakırsınız. Tâ ki, savaş ağırlıklarını atıversin. Emir böyledir. Ve eğer Allah dilese, elbette onlardan (muharebesiz de) intikam almış olurdu. Velakin bazınızı bazınız ile imtihan etmesi için, böyle savaş ile emretmiştir. Ve o kimseler ki,Allah yolunda öldürülmüşlerdir,elbette (Allah) Onların amellerini zayi kılmayacaktır.

(Muhammed 4)

Ömer Öngüt Meali:

(Savaşta) kâfirlerle karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun! Nihayet onlara iyice vurup sindirince bağı sıkıca bağlayın (esir edin). Savaş sona erince de artık ya karşılıksız veya fidye alarak salıverin. Bu böyledir. Eğer Allah dileseydi onlardan intikam alırdı, fakat sizi birbirinizle denemek ister. Allah yolunda öldürülenlere gelince, onların amellerini aslâ boşa çıkarmaz.

(Muhammed 4)

Ömer Sevinçgül Meali:

İnkâr edenlerle savaşırsanız vurun boyunlarını! Üstün gelirseniz geriye kalanları esir alın. Savaş sona erince, onları ya karşılıksız olarak ya da kurtuluş bedeli alarak salıverin. Allah dileseydi onları kendisi cezalandırabilirdi. Fakat sizi birbirinizle sınamak istiyor. Allah, kendi yolunda öldürülenlerin emeklerini karşılıksız bırakmaz.

(Muhammed 4)

Sadık Türkmen Meali:

İNKÂRDA diretip dayatanlar; “Rabbimiz Allah” dediğiniz için, size savaş açanlarla savaşta karşılaştığınızda, onları etkisiz hale getirin. Sonunda onları güçsüz bıraktığınızda onları esir alın. Savaş sona erince; onları ya karşılıksız ya da fidye/bir bedel karşılığında salıverin. Allah dilemiş olsaydı, onları başka türlü cezalandırabilirdi. Bunun böyle olması, kiminizi kiminizle açığa çıkarmak içindir. Allah, iman ettikleri için öldürülenlerin işlerini boşa çıkarmaz.

(Muhammed 4)

Seyyid Kutub Meali:

İnkar edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onları iyice vurup sindirince bağı sıkıca bağlayın (onları esir alın). Savaş sona erince de artık ya karşılıksız veya fidye karşılığı salıverin. Allah dileseydi onlardan başka türlü de öç alabilirdi. Bunun öyle olması kiminizi kiminizle denemek içindir. Ancak kendi yolunda ölenlerin yaptıklarını boşa çıkarmaz.

(Muhammed 4)

Suat Yıldırım Meali:

İmdi kafirlerle savaşta karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun. Nihayet onları iyice mağlub edince, işi sağlama bağlayın, onları esir alın. Savaş bitince onları ister lütuf olarak karşılıksız salıverir, ister fidye alarak bırakırsınız. Durum şu ki: Allah dileseydi, onlardan intikamınızı alır, onları cezalandırırdı. Fakat O, sizi birbirinizle denemek için savaşı emrediyor. Allah yolunda öldürülenler var ya, Allah onların yaptıklarını asla zayi etmeyecek, boşa çıkarmayacaktır.

(Muhammed 4)

Süleyman Ateş Meali:

(Savaşta) İnkar edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onları iyice vurup sindirince bağı sıkıca bağlayın (onları esir alın). Ondan sonra artık ya lutfen bırakır veya karşılığında fidye alırsınız. Harb, ağırlıklarını bırakıncaya (savaş sona erinceye) kadar (böyle yaparsınız). Allah dileseydi (kendisi) onlardan öç alırdı, fakat sizi birbirinizle denemek için (size savaşı emrediyor). Allah, kendi yolunda öldürülenlerin yaptıkları işleri zayi etmeyecektir.

(Muhammed 4)

Süleymaniye Vakfı Meali:

Ayetleri görmezlikten gelenlerle (kafirlerle) savaşta karşılaşınca boyun köklerini vurun. Onları etkisiz hale getirince sıkı güvenlik çemberine alın[1]. Sonra karşılıksız ya da fidye alarak serbest bırakın ki savaşın ağırlığı kalmasın[2]. Allah'ın tercihi farklı olsaydı onların hakkından kendisi gelirdi. Böyle olması, birinizi diğerinizle denemek içindir. Allah, kendi yolunda öldürülenlerin yaptıklarını karşılıksız bırakmaz.

1)Evtas esirlerinin bağlanmadan nasıl koruma altına alındığı yazılacak.
2)فَإِمَّا تَثْقَفَنَّهُمْ فِي الْحَرْبِ فَشَرِّدْ بِهِمْ مَنْ خَلْفَهُمْ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ "Onları savaşta yakalarsan öyle bir dağıt ki, arkalarındakiler de dağılsınlar. Belki akıllarını başlarına alırlar." (Enfal 8/57)

(Muhammed 4)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

Kâfirlerle savaştığınızda onları öldürün, ağır bir yenilgiye uğrattığınızda da kalanları esir alın. Savaş bitince dilerseniz karşılıksız, dilerseniz belli bir karşılık alarak salıverin. Allah dileseydi, onları kendisi de cezalandırırdı. Ama O, sizi birbirinizle sınamak istiyor. Allah, Kendi yolunda öldürülenlerin yaptıklarını boşa çıkarmayacaktır.

(Muhammed 4)

Şaban Piriş Meali:

İnkar edenlerle, (savaşta) karşılaştığınız zaman boyunlarına vurun! Onları iyice bozguna uğratınca, sımsıkı bağlayın. Sonra da ya karşılıksız bağışlayın; ya da savaş ağırlıklarını bırakıncaya kadar fidye alın. İşte böyle, eğer Allah dileseydi, onlardan kendisi intikam alırdı. Fakat, savaş sizi birbirinizle denemek içindir. Allah, yolunda öldürülenlerin çalışmalarını asla boşa çıkarmayacaktır.

(Muhammed 4)

Talat Koçyiğit Meali:

İnkâr edenlerle savaşta karşılaştığınız zaman boyunlarını vurup öldürün; onları çokça öldürüp iyice sindirdiğiniz zaman da onları esir edin. Savaştan sonra da ya karşılıksız onları salıverin, yahutta savaş, ağırlıklarını bırakıp hiç kalmayıncaya kadar fidye alarak bırakın. Eğer Allah dileseydi onlardan kendisi intikam alırdı. Fakat savaş, bazınızı bazınızla imtihan etmek içindir. Allah yolunda öldürülenlerin amellerini Allah asla zayi etmiyecektir.

(Muhammed 4)

Tefhimul Kuran Meali:

Öyleyse, küfredenlerle karşı karşıya geldiğiniz zaman, hemen boyunlarını vurun; sonunda onları iyice bozguna uğratıp zafer kazanınca da artık (esirler için) bağı sımsıkı tutun. Bundan sonra ya bir lütuf olarak (onları bırakın) ya da bir fidye (karşılığı salıverin). Öyle ki savaş ağırlıklarını bıraksın (sona ersin). İşte böyle; eğer Allah dilemiş olsaydı, elbette onlardan intikam alırdı. Ancak (savaş,) sizleri birbirinizle denemesi içindir. Allah yolunda öldürülenler ise; (Allah,) kesin olarak onların amellerini giderip boşa çıkarmaz.

(Muhammed 4)

Ümit Şimşek Meali:

Kâfirlerle savaşta karşı karşıya geldiğiniz zaman onların boyunlarını vurun. Onları iyice sindirdiğinizde, sımsıkı bağlayın.(1) Savaş bittikten sonra ya onları lütfedip bırakır, yahut fidye alırsınız—tâ savaş sona erip silâhlar bırakılıncaya kadar böyle yapın.(2) Allah dileseydi onlardan intikam alırdı.(3) Lâkin O sizi birbirinizle sınıyor. Allah yolunda öldürülenlerin ise yaptıklarını O hiçbir zaman boşa çıkarmaz.*

(Muhammed 4)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Küfre batmışlarla burun buruna geldiğinizde, boyunlar vurulur. Nihayet onları bastırıp sindirdiğinizde, antlaşma bağını sıkı bağlayın. Artık bundan sonrası ya bir bağışlama ya bir fidyedir. Nihayet, harp, ağırlıklarını yere bırakır. İşte böyle! Eğer Allah dileseydi, onlardan öç alırdı. Ama kiminizi kiminizle denemek için böyledir. Allah yolunda öldürülenlerin amelleri asla göz ardı edilmeyecektir.

(Muhammed 4)