Gözü hiçbir tarafa kaymadı ve sapmadı.
Bknz: (72/28)
Gözü hiçbir tarafa kaymadı ve sapmadı.
Bknz: (72/28)
Aşağıdaki bir mealin,
* Hatalı olduğunu düşünüyorsanız,
* Telif hakkı sahibiyseniz
(Yazar, Yayınevi vs. kurumsal e postası ile),
bize iletişim bölümünden ulaşabilirsiniz.
(Yani artık kesinlikle biliniz ve iman ediniz ki, Hz. Muhammed’deki) Göz (asla) kayıp-şaşmadı ve (sınırı da) aşmadı.
(Necm 17)Dikkat edin! O peygamberin gözü ne kaydı, ne de başka yöne çevrildi.
(Necm 17)Görüşü ne kaydı (gayrı kavramına); ne de haddi aştı (hakikati müşahededen dolayı tanrılık davasına düşüp, Firavunlaştı)!
(Necm 17)Melekler âlemini görürken, aklı ve gözü sorumluluğunun ötesine kaymadı ve edep sınırını aşmadı.
(Necm 17)(Hz. Peygamber Aleyhisselâm gördüğü ahvali tam gördü de) göz ne kaydı, ne de aştı.
(Necm 17)Rasûl’ün gözü başka yana kaymadı (ki, gördüğünü yanlış görmüş olsun), görebileceğinin ötesine yönelmedi (ki, bir illüzyon görmüş olsun).
(Necm 17)- Kalp gördüğünü yalanlamadı. O'nun gördükleri hakkında onunla tartışıyor musunuz? Andolsun ki Cebrail'i bir başka inişte de görmüştü. Son sınır ağacı, sidretü'l-münteha yanında. O ağacın yanında Me'va cenneti vardır. Sidre'yi neler kaplamıştı neler! Ne gözü kaydı ne de belirlenen sınırı aştı. Andolsun ki Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.
(Necm 17)(Peygamberin) gözü (gördüğünden) kayıp şaşmadı ve (sınırı) aşmadı.
(Necm 17)Göz (edebinden dolayı sağa sola) kaymadı, (görmesi gerekenin dışına da) taşmadı.
(Necm 17)(O haşmetli makamda Muhammed'in) göz(ü) ne kaydı, ne de haddini aştı.
(Necm 17)13-17 Andolsun ki, onu görme sınırının sonunda, başka bir inişinde de görmüştü. Barınılacak bahçe onun yanındadır. O sınırı kaplayan ne ise, kaplamıştı. Gözü ne kaydı, ne de onu aştı.
(Necm 17)Ve bu, kesinlikle bir yanılsama, bir hayal değildi; Muhammed bu olayı yaşarken, gözleri ne yanıldı, ne de sınırı aştı.
(Necm 17)(17-18) Esnemedi, azmadı, gözü kaymadı. O Rabbin en büyük ayetlerinden görmüştür.
(Necm 17)(Peygamberin) gözü, görme sınırını aşmadı, 1o da (gördüklerinden dolayı) sarsılmadı. *
(Necm 17)13-18 Peygamber, şehrin uzağındaki Sidre-i Münteha’nın yakınında bulunduğu bir sırada o meleği (Cebrail’i) bir kere daha görmüştü, o zaman da elçi melek Sidre’yi kaplamış ve apaçık bir biçimde Peygamber’e, Allah’ın büyük bir mucizesi olarak asıl şekli ve kimliği ile görünmüştü. Bu vakıa görülen bir rüya ya da bir hayal değil, gerçeğin ta kendisi idi.
(Necm 17)17-18 Muhammed'in gözü, görülecek şeyden ne sapmış, ne de onu aşmıştır; fakat Rabbının varlığının en büyük delilini görmüştür.
(Necm 17)