Nitekim onlar size üstolsaydı hakkınızda ne bir yakınlık gösterirlerdi, ne bir ahde riayet ederlerdi. Onlar, sizi ancak ağızlarıyla hoşnut ederler, yüreklerindeyse düşmanlık ve gadir var ve onların çoğu, buyruktan çıkmış kişilerdir.
(Tevbe 8)
Antlaşmaları nasıl mümkün olabilir ki? Eğer düşmanlarınız size karşı üstünlük sağlasalardı, size karşı ne bir sorumluluk, ne de akrabalığı gözetirlerdi. Onlar size dilleriyle yaranmaya çalışırlar, ama kalpleriyle kötülüğünüzü istiyorlar; ve onların çoğu ilâhî sınırları aşan günahkarlardır.
(Tevbe 8)
Nasıl olabilir ki! Onlar size galip gelselerdi, sizin hakkınızda ne ahit, ne de antlaşma gözetirlerdi. Onlar ağızlarıyla sizi razı ediyorlar, halbuki kalpleri (buna) karşı çıkıyor. Çünkü onların çoğu yoldan çıkmışlardır.
(Tevbe 8)
(Onlarla antlaşma mı) nasıl? Eğer, size üstünlük sağlasalardı sizin hakkınızda ne yemin gözetirlerdi ne de zimmet (sözleşme sorumluluğu)! Lafla sizi razı ederler, ama kalpleri kaçınır! Onların çoğunluğu bozuk inançlıdır!
(Tevbe 8)
Onlarla antlaşmalar nasıl devam edebilir? Eğer onlar size bir üstünlük sağlarlar, ellerine fırsat geçerse, ne yemin, ne akrabalık hatırı dinlerler, ne de antlaşma gözetirler. Yarım ağızla sizi hoşnut etmeye çalışırlar. Kalpleri, akılları o kadarına da razı olmaz. Onların çoğu doğru ve mantıklı düşünmeyi terketmiş fâsıktır, âsi ve bozguncudur.
(Tevbe 8)
Nasıl olur ki, eğer onlar size üstün gelecek olsalardı ne bir yakınlık bağı ne de bir antlaşma gözetirlerdi. Ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çalışıyorlar ama kalpleri istemiyor. Onların çoğu yoldan çıkmıştır.
(Tevbe 8)
Nasıl olabilir ki!.. Eğer size karşı galip gelirlerse size karşı ne 'akrabalık bağlarını', ne de 'sözleşme hükümlerini' gözetip tanırlar. Sizi ağızlarıyla hoşnut kılarlar, kalbleri ise karşı koyar. Onların çoğu fasık kimselerdir.
(Tevbe 8)
Müşriklerle nasıl sözleşme olabilir ki, size galib gelseler hakkınızda ne bir yemîn, ne de bir sözleşme gözetmezler. Ağızları ile sizi râzı etmeğe çalışırlar, fakat kalbleri geri çekilir. Onların çoğu küfürde ısrar eden fasıklardır.
(Tevbe 8)
Nasıl olabilir ki, eğer üstün gelselerdi, size karşı, ne bir söz ne de bir sözleşme gözetmezlerdi. Sizi, ağızlarıyla hoşnut etmeye çalışıyorlar; oysa yürekleri buna karşı çıkıyor. Onların çoğu zaten yoldan çıkmıştır.
(Tevbe 8)
O (kanunkural tanımaz diğer) müşriklerin nasıl ahitleri olabilir ki: eğer size üstünlük sağlayacak olsalar, hakkınızda ne ahit, ne yemin, ne hukuk hiçbir şey gözetmezler. Dilleriyle güya gönlünüzü alırlar; kalbleri ise aksi istikamette atar. Onların çoğu, (yol bilmez, hakhukuk gözetmez) fasıklardır.
(Tevbe 8)
Nasıl antlaşma olur? Onlar size galip gelseler, sizden ne akrabalığı ne de antlaşmayı gözetmezler. Ağızları ile sizi razı ediyorlar, fakat kalpleri bunu reddediyor. Ve onların çoğu da fasıktırlar. (Hak ve yasalara riayet etmezler.)
(Tevbe 8)
Evet Allah ve Peygamber'i katında onların nasıl antlaşması olabilir? Eğer onlar size galip gelselerdi, sizin hakkınızda ne and ne de antlaşma gözetirlerdi. Ağızlarıyla sizi razı ederler; fakat kalpleri sizi istemez. Zaten onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.
(Tevbe 8)
Nasil olabilir ki, size ustun gelselerdi ne bir yakinlik, ne de bir ahd gozetirlerdi. Kalpleriyle istemezlerken sizi agizlariyla hosnut etmeye ugrasirlar; coklari fasiktirlar.
(Tevbe 8)
Nice kim, onlar sizi yenselerdi, ne hısımlık, ne de ahit tanırlardı, ağızdan sizleri hoşnut kılarlardı, yürekleri kaçınırdı, onların pek çoğu buyrumları tutmayanlar
(Tevbe 8)
Nasıl anlaşmaları olabilir ki. eğer onlar size karşı üstünlük sağlamış olsalar, hakkınızda ne bir hak ve yakınlık, ne de sözleşme vecîbelerini gözetirler. Sizi ağızlarıyla hoş tutmaya çalışırlar, kalbleri ise (nefret duyup) kaçınır. Çoğu(ilâhî sınırları hiçe sayan) fâşıklardır.
(Tevbe 8)
(Başka) nasıl olabilirdi ki? Eğer (düşmanlarınız) size üstün gelselerdi (size karşı) ne bir sorumluluk ne de bir koruma yükümlülüğü taşıyacaklardı. Onlar size dilleriyle yaranmaya çalışıyorlar ama kalpleriyle kötülüğünüzü istiyorlar. Onların çoğunun karakteri bozuktur.
(Tevbe 8)
Nasıl olabilir ki, size üstün gelselerdi ne bir yakınlık, ne de bir ahd gözetirlerdi. Kalpleriyle istemezlerken sizi ağızlarıyla hoşnut etmeye uğraşırlar; çokları fasıktırlar.
(Tevbe 8)
Onların bir ahdi nasıl olabilir ki! Eğer onlar size üstün gelselerdi, sizin hakkınızda ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü) gözetirlerdi. Ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çalışıyorlar, oysa kalpleri buna karşı çıkıyor. Onların pek çoğu fasık kimselerdir.
(Tevbe 8)
Nasıl olabilir ki! Onlar size galip gelselerdi, sizin hakkınızda ne ahit, ne de antlaşma gözetirlerdi. Onlar ağızlarıyla sizi razı ediyorlar, halbuki kalpleri (buna) karşı çıkıyor. Çünkü onların çoğu yoldan çıkmışlardır.
(Tevbe 8)
Nasıl olabilir ki? Size üstün gelselerdi ne bir akrabalık ilişkisini gözetirlerdi, ne de bir anlaşmayı... Ağızlarıyla sizi pasifleştirecek hoş sözler söylerler, fakat kalpleri tersini ister. Çokları yoldan çıkmıştır.
(Tevbe 8)
Evet, nasıl olabilir ki: size bir zafer bulsalar hakkınızda ne bir zimmet gözetirler ne de bir yemin, ağızlariyle sizi hoşnud etmeğe çalışırlar, kalbleri ise iba eder durur, zaten ekserisi insanlıktan çıkmış fasıklar
(Tevbe 8)
Nasıl olabilir ki, böyle bir antlaşma; eğer size karşı bir zafer kazansalar ne hakkınızı gözetirler, ne de antlaşmaya riayet ederler ve ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çalışırlar, kalpleri ise direnir durur. Zaten çoğu insanlıktan çıkmış günahkarlardır.
(Tevbe 8)
Nasıl olabilir ki? Onlar, size galip gelmiş olsalar, hakkınızda ne bir antlaşma ne de bir yükümlülük gözetmezler. Kalben istemedikleri halde, dilleriyle sizi hoşnut etmeye çalışırlar. Onların çoğu fasıktırlar.[1]
1)Vahyin belirlediği sınırların dışına çıkan. İyi, doğru, temiz ve güzel şeylerden uzak kalan.
(Tevbe 8)
Nasıl olabilir ki!.. Eğer size karşı galip gelirlerse size karşı ne 'akrabalık bağlarını' ne de 'sözleşme hükümlerini' gözetip tanırlar. Sizi ağızlarıyla hoşnut kılarlar, kalpleri ise karşı koyar. Onların çoğu fasıktır.
(Tevbe 8)
(8-10) Nasıl olabilir ki? Ve eğer onlar, size üstünlük sağlarlarsa, sizin hakkınızda bir yemin ve antlaşma gözetmezler. Ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çalışırlar, kalpleri ise dayatır. Ve onların çoğu hak yoldan çıkmış kimselerdir: Onlar, Allah'ın âyetlerini çok az bir bedelle sattılar da Allah'ın yolundan alıkoydular. Şüphesiz onlar, yapmış oldukları kötü olanlardır. Onlar, herhangi bir mü’min hakkında yemin ve antlaşma gözetmezler. Ve işte bunlar, sınırı aşanların ta kendileridir.
(Tevbe 8)
Evet, nasıl olabilir ki? Şayet size üstün gelecek olsalar, ne bir akrabalık bağı ne de (verdikleri bir) sözü tanırlar. Ağızlarıyla sizi hoşnut ederler ama kalpleri karşı çıkar. Onların çoğu fasıktır.
(Tevbe 8)
Nasıl olabilir ki!.. Size karşı üstünlük sağlarlarsa, hakkınızda hiçbir yemin ve hiçbir ahid gözetmezler. Dilleriyle sizi hoşnut etmeye çalışırlar. Kalpleri ise isteksizdir. Onların çoğu fasık kimselerdir.
(Tevbe 8)
(Onların) nasıl (ahdi olabilir) ki eğer size galebe ederlerse hakkınızda ne bir yemin, ne de bir vecibe gözetib tanımazlar. Sizi ağızlariyle (guya) hoşnud ederler, (fakat) kalbleri dayatır. Onların çoğu faasık (adam) lardır.
(Tevbe 8)
Nasıl (bir andlaşmaları olabilir ki)? Eğer (onlar) size galib gelselerdi, hakkınızda ne bir yemin, ne de bir ahd (söz) gözetirlerdi. Ağızlarıyla sizi hoşnûd ederler, fakat kalbleri(buna) yanaşmaz! Onların çoğu (sözlerinde durmayan) fâsık kimselerdir.
(Tevbe 8)
Nasıl? Eğer size karşı üstün olurlarsa, sizin hakkınızda ne bir feryat¹ gözetirler, ne de bir zimmet [anlaşma yapılmış kimse]... Ağızlarıyla[yalanlarıyla]² sizi ikna ediyorlar; kalpleri şiddetle karşı çıkıyor! Çoğunluğu hadlerini aşanlardır.
(Tevbe 8)
Nasıl? Eğer, size üstün gelselerdi, ne söz, ne de sözleşme gözetirlerdi. Gönülleri istemezken, ağızlarıyla sizi hoşnut etmeğe uğraşırlar; onların çoğu yoldan çıkmıştır.
(Tevbe 8)
Nasıl olabilir ki, şayet size üstün gelselerdi; hakkınızda ne yemin, ne de bir vecibe gözetirlerdi. Sizi ağızlarıyla hoşnud etmeye çalışırlar, ama kalbleri dayatır. Ve onların çoğu fasıklardır.
(Tevbe 8)
Halbuki onlar size galip gelselerdi, size karşı ne akrabalık sorumluluklarını, nede sizi korumayı düşünüp gözetmeyeceklerdi. (Siz galipsiniz diye) Kalpleri size karşı oldukları halde, dilleriyle sizi razı etmeye çalışıyorlar. Onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.
(Tevbe 8)
Nasıl (ahdleri) olabilir ki? Eğer size karşı kuvvetlenirlerse (birbirlerine arka çıkarlarsa) sizin hakkınızda bir yakınlık (akrabalık) ve bir zimmet (ahdlerinizden dolayı sahip olduğunuz hakları) gözetmezler ve onların kalpleri direndiği halde sizi ağızlarıyla (sözleriyle) razı ederler ve onların çoğu fasıklardır.
(Tevbe 8)
Antlaşma nasıl olabilir ki eğer onlar sizden üstün gelseler ne kan bağı tanırlar, ne de antlarını tutarlar. Dilleriyle okşarlar, yürekleriyle iterler. Onların pek çoğu karıştırıcı kimselerdir.
(Tevbe 8)
Nasıl (anlaşmaları) olabilir ki? Size üstün gelselerdi ne bir yakınlık ve ne de bir anlaşma gözetirlerdi. Kalpleriyle asla istemezlerken, sizi ağızlarıyla hoşnut etmeye uğraşırlar ve çokları zaten fasıklardır.
(Tevbe 8)
Evet, ihâneti alışkanlık hâline getiren bu insanların imzaladığı antlaşmaların nasıl hukûkî bir geçerliliği olabilir ki? Değil mi ki onlar, sizeveya müttefikiniz olan güçsüz kabîlelere üstünlük sağladıklarında, ne size verdikleri yemini tanıyorlardı, ne de yaptıkları antlaşmayı! Şimdi de kalkmış, doğruluktan, ahde bağlılıktan dem vurarak dilleriyle sizi razı etmeye çalışıyorlar fakat kalpleri tam tersini söylüyor, zaten onların çoğu, ahlâk, insaf, adâlet, erdemlilik nedir bilmeyen yoldan çıkmış kimselerdir.
(Tevbe 8)
(Allah’ın ve Elçisinin onlarla herhangi bir antlaşması) nasıl mümkün olabilir ki? Eğer size karşı onların ellerine bir fırsat geçse onlar, sizin gözünüzün yaşına bakmadıkları gibi sizin kişisel hukukunuzu da gözetmezler.1 Sadece sizi dillerinin ucuyla hoşnut etmeye çalışırlar, fakat kalpleri bu kadarına bile râzı olmaz. Çünkü onların çoğunun karakteri bozuktur.2*
(Tevbe 8)
(Onların verdikleri söze,) nasıl (güvenilir?) Eğer onlar size üstün gelirlerse, ne akrabalık bağlarını, ne (de) sözleşmeyi tanırlar. Onlar laflarıyla sizi memnun ederler, oysa kalpleri bunu hiç istemez ve onların çoğu itaatsizdirler.
(Tevbe 8)
(Başka) nasıl (olabilirdi ki?) Eğer (düşmanlarınız) size üstün gelselerdi (size karşı) ne bir sorumluluk ne de bir koruma yükümlülüğü taşıyacaklardı. Onlar size dilleriyle yaranmaya çalışıyorlar, ama kalpleriyle kötülüğünüzü istiyorlar; zaten onların çoğu fasık kimselerdir.
(Tevbe 8)
Onların antlaşmasına nasıl güvenilebilir ki! Eğer üzerinizde egemenlik kurarlarsa, sizinle ilgili ne bir antlaşmaya ne de bir yemine saygı duyarlar. Ağızlarıyla size hoşnutluk sunarlar, fakat kalpleri inat eder durur. Onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.
(Tevbe 8)
Antlaşmalarının nasıl bir değeri olabilir ki, eğer onlar size üstün gelselerdi ne ettikleri yeminlere ne de yaptıkları ahit/antlaşmaya sadakat gösterirlerdi. Dilleriyle sizi hoşnut etmeye çalışırlarken içten içe size diş biliyorlar, zaten onların çoğu yoldan çıkmış fasık kimselerdir.
Bknz: (2/100) - (3/118)»(3/119) - (5/59) - (8/56)»(8/57) - (9/50) - (48/25)
(Tevbe 8)
8-11 Düşmanlarınız galip geleceklerine inansalar ve o gücü kendilerinde görselerdi sizinle hiçbir şekilde antlaşma yapmaya yanaşmazlardı. Zayıf durumda olduklarından dolayı kerhen yaptıkları antlaşmalarına, güçlendiklerinde hemen ihanet ederler. Sakın onların güçsüzlüklerinden ötürü dilleriyle söyledikleri hoşunuza gidecek sözlerine aldanmayın, yüreklerinde size karşı büyük bir düşmanlık beslemektedirler. Onlar fasık kimselerdir. Kısacık dünya hayatındaki basit menfaat ve zevkleri âhiretteki bitmez tükenmez cennet nimetlerine tercih ederler. Onlar kendi tercihlerini böylesine kullandıkları gibi başkalarını da Allah’a yönelmekten alıkoymaya çalışırlar. Bu yaptıklarının ne kadar kötü ve zararlarına olduğunun farkında değiller. Bu gözü dönmüşler, mü’minlerle yaptıkları antlaşmalara, verdikleri sözlere, uyguladıkları zulümlere karşı kendilerini hiçbir şekilde sorumlu hissetmezler. Bunlar hak hukuk tanımayan zalimlerdir. Bunca nankörlük, isyan, başkaldırı ve bozgunculuklarına rağmen yaptıklarından tevbe eder, doğru olanı yaşamaya yönelir, namazlarını kılar, zekâtlarını verirlerse, o zaman da onlar artık sizin din kardeşlerinizdir. İşte Biz düşünüp ders alınması için âyetlerimizi böyle açıklıyoruz, bundan ancak Allah’ı layıkıyla tanımak, yaratılış sebeplerini kavramak isteyenler ders çıkarırlar.
(Tevbe 8)
(Düşmanlarınızın) size galip gelmeleri halinde, size karşı ne bağlayıcı bir yükümlülük ne de anlaşmadan doğan bir sorumluluk üstlenmemişken, (başka) nasıl olabilirdi ki? Sözleriyle sizi hoş tutmaya çalışırken, yürekleri onları yalanlamaktadır; zira onların çoğu (fıtratın gösterdiği) yoldan çıkmış kimselerdir.
(Tevbe 8)
Nasıl olabilir ki! Onlar size galip gelselerdi, sizin hakkınızda ne ahit, ne antlaşma gözetirlerdi. Onlar ağızlarıyla sizi razı ediyorlar, halbuki kalpleri (buna) karşı çıkıyor. Çünkü onların çoğu yoldan çıkmışlardır.
(Tevbe 8)
Nasıl olabilir! Ve eğer size bir galip gelecek olsalar sizin hakkınızda ne bir yemine ve ne de bir ahde riayette bulunmazlar. Onlar sizi ağızlarıyla hoşnut ederler. Kalpleri ise çekinir ve onların çoğu fâsık kimselerdir.
(Tevbe 8)
Onların nasıl andlaşmaları olabilir? Onlar size galip gelselerdi (sizin aleyhinize ellerine bir fırsat geçseydi), hakkınızda ne yemin ne de andlaşma gözetirlerdi. Onlar ağızlarıyla (dil ucuyla) sizi hoşnud etmeye çalışırlar, halbuki kalpleri istemez. Onların çokları yoldan çıkmış fâsıktırlar.
(Tevbe 8)
‘Başka türlüsü’ nasıl olabilir! Onlar size üstün gelselerdi, ne bir akrabalık, ne de bir yükümlülük gözetirlerdi. Sizi ağızlarıyla hoşnut etmeye çalışırlar. Fakat gönülleri bundan uzak durur. Onların çoğu yoldan çıkmış azgınlardır!
(Tevbe 8)
Onların bir ahdi nasıl olabilir ki! Eğer onlar size üstün gelselerdi, ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü) gözetirlerdi. Ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çalışıyorlar, oysa kalpleri buna karşı çıkıyor. Onların pek çoğu fasık kimselerdir.
(Tevbe 8)
Allah'ın ve Peygamber'in onlara karşı nasıl taahhüdü olabilir ki, eğer size karşı üstün gelseler ne and ve ne de yükümlülük gözetirler. Dilleri ile sizi hoşnut etmeye çalışırlar, ama kalbleri sözleri ile çelişiktir. Onların çoğunun karakteri bozuktur.
(Tevbe 8)
Evet, onların nasıl ahitleri olabilir ki, eğer size galip gelecek olurlarsa sizin hakkınızda ne ahit, ne yemin, ne hukuk, hiç bir şey gözetmezler. Ağızlarıyla güya sizin gönlünüzü alırlar, kalpleri ise nefret duyup kaçınır. Çünkü onların ekserisi Allah'ın yolundan çıkmış fasıklardır.
(Tevbe 8)
Evet (Allah ve Elçisi yanında onların) nasıl (ahdi olabilir)? Eğer onlar size galib gelselerdi, sizin hakkınızda ne and ne de andlaşma gözetmezlerdi. Ağızlarıyla sizi razı ederler, fakat kalbleri (sizi) istemez. Çokları da yoldan çıkmışlardır.
(Tevbe 8)
Böyle bir söz nasıl olabilir ki? Bunlar sizi alt etseler ne bir antlaşma akıllarına gelir ne de size karşı sorumlulukları. Onlar ağızlarıyla sizi memnun ediyorlar ama kalpleri bunu istemiyor. Onların çoğu, yoldan çıkmış fasıklardır.
(Tevbe 8)
Sizi yendikleri zaman, verdikleri sözlere de, yaptıkları antlaşmalara da uymayacak olanlara nasıl öyle davranabilirsiniz? İçlerinden istemedikleri halde, sözleriyle sizi hoşnut etmeye çalışıyorlar. Hayır, onların çoğu yoldan çıkmıştır.
(Tevbe 8)
Nasıl antlaşmaları olabilir ki, galip gelselerdi size karşı ne yakınlık, ne de antlaşmaya sadakat gösterirlerdi. Kalpleriyle istememelerine rağmen dilleriyle sizi hoşnut etmek istiyorlar. Onların çoğu fasıktır.
(Tevbe 8)
(Allah ve Rasûlü yanında, onlar için bir andlaşma) nasıl olsun ki, eğer size gâlib gelirlerse, hakkınızda ne yakınlık gözetirler, ne de andlaşma... Kalbleri istemediği ve çoğu fâsık olduğu halde, ağızlarıyla sizi güya hoşnud ederler.
(Tevbe 8)
Nasıl olabilir ki!... Eğer size karşı galip gelirlerse, size karşı ne 'akrabalık bağlarını', ne de 'sözleşme hükümlerini' gözetip tanırlar. Sizi ağızlarıyla hoşnut kılarlar, kalbleri ise karşı koyar. Onların çoğu fıska sapanlardır.
(Tevbe 8)
O müşriklerle nasıl bir ahit olabilir ki, onlar size üstün geldiklerinde size karşı ne bir yemin gözetirler, ne bir taahhüt. Ağızlarıyla sizi hoşnut ederler; kalpleri ise bunun tersini söyler. Zaten onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.
(Tevbe 8)
Onların ahdine nasıl güvenilebilir! Eğer üzerinizde egemenlik kurarlarsa, sizinle ilgili ne bir antlaşmaya saygı duyarlar ne de bir yemine. Ağızlarıyla size hoşnutluk sunarlar, fakat kalpleri inat eder durur. Ve onların çoğu gerçeğe uzak düşmüş sapıklardır.
(Tevbe 8)