12. Yusuf Suresi / 110.ayet

O elçiler ümitlerinin son noktasına geldiklerinde ve tam yalanlandıklarına kanaat getirdiklerinde; bizim onlara yardımımız yetişmiş ve bizden umutlarını kesmeyenleri kurtardık. Zira bizim azabımız suça batmış toplumlardan asla geri döndürülemez!

Bknz: (10/103)(30/47)(40/51)

Mustafa Çavdar Meali

Yusuf 110 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Sonucu peygamberler, tamamıyla ümitlerini kesip tamamıyla inkar edileceklerini sandıkları zaman yardımımız gelmiştir de dilediğimizi kurtarmışızdır. Fakat azabımız, suçlu topluluktan hiçbir suretle geriye çevrilemez.

(Yusuf 110)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

Öyle ki ve ne zaman ki; Resuller (halktan) umutlarını kestikleri, artık kesinlikle tekzip edilip benimsenmedikleri (kavimlerinin asla imana gelmeyecekleri ve Hakk davaya destek vermeyecekleri zan ve) kanaatinin (iyice yerleştiği) bir sırada, yardımımız onlara gelmiş (zafer kapıları açılıvermiştir. Böylece) Bizim dilediğimiz (ve desteklediğimiz) kimseler kurtuluverecektir. Azgın mücrimler takımından ise zorlu azabımız (ve intikamımız) asla geri çevrilmeyecektir. (Yani; bir avuç mücahit ve müstakim mü’minin, sayıca ve imkân bakımından en zaif ve en çaresiz göründükleri bir süreçte, onlar zafere eriştirilecektir.)

(Yusuf 110)

Abdullah Parlıyan Meali:

Önceden gönderdiğimiz elçilerin hepsi, uzun süre baskı ve zulümle karşı karşıya kalmışlar, ta ki nerdeyse bütün ümitlerini kaybettikleri ve yalanlandıklarını gördükleri bir sırada, bizim yardımımız kendilerine ulaşmıştır; ve böylece dilediğimiz kimseleri kurtarmış, Allah'tan gelen gerçekleri örtbas edenleri ise, yok etmişizdir. Çünkü azabımız, günaha gömülüp gitmiş insanlardan asla geri çevrilmez.

(Yusuf 110)

Adem Uğur Meali:

Nihayet peygamberler ümitlerini yitirip de kendilerinin yalana çıkarıldıklarını sandıkları sırada onlara yardımımız gelir ve dilediğimiz kimse kurtuluşa erdirilir. (Fakat) suçlular topluluğundan azabımız asla geri çevrilmez.

(Yusuf 110)

Ahmet Hulusi Meali:

Ta ki Rasuller ümitlerini yitirdiler ve (azap uyarıları gerçekleşmeden önce) zannettiler ki kendileri yalanlandılar, (işte o zaman) nusretimiz onlara geldi... Dilediğimiz kimseler kurtarıldı... Suçlular toplumundan azabımız geri çevrilmez.

(Yusuf 110)

Ahmet Tekin Meali:

Nihayet Rasullerin ümitlerini kestikleri; tâbilerinin rasulleri yalana âlet edilmiş kimseler sandıkları bir sırada, onlara yardımımız gelip yetişti. Sünnetimize, düzenimizin yasalarına uygun olarak, irademizin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimseler kurtarıldı. İslâm'a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sahibi âsi, suçlu, günahkâr bir topluluktan azâbımız geri çevrilmez.

(Yusuf 110)

Ahmet Varol Meali

Nihayet peygamberler ümitlerini kestiklerinde ve (insanlar onların) yalanlandıklarını sandıklarında onlara yardımımız ulaştı ve dilediğimiz kurtarıldı. Azabımız ise suçlular topluluğundan geri çevrilmez.

(Yusuf 110)

Ali Bulaç Meali:

Öyle ki elçiler, umutlarını kesip de, artık onların gerçekten yalanladıklarını sandıkları bir sırada onlara yardımımız gelmiştir; biz kimi dilersek o kurtulmuştur. Suçlu, günahkarlar topluluğundan zorlu azabımız kesin olarak geri çevrilmeyecektir.

(Yusuf 110)

Ali Fikri Yavuz Meali:

Nihayet Peygamberler, kendilerini yalanlayan kavimlerinin iman etmelerinden ümidlerini kesince ve tekzip edildiklerini anlayınca, kendilerine zaferimiz geldi ve dilediğimiz kimseler kurtarıldı. Bizim azabımız, mücrimler topluluğundan geri çevrilmez.

(Yusuf 110)

Ali Rıza Sefa Meali:

Öyle ki, elçiler umutlarını yitirdiklerinde ve yalancı çıkarıldıklarını düşündüklerinde, yardımımız geldi ve dilediğimiz kimseler kurtarıldı. Cezamız ise suçlular toplumundan geri çevrilmez.

(Yusuf 110)

Ali Ünal Meali:

Öyle oldu ki, (daha önce helâk edilmiş bulunan topluluklara gelen) rasûller, (o toplulukların inkârda, zulümde ve fısk u fücurda diretmeleri karşısında,) her şey böyle gidecek galiba diye sanki ümitlerini yitirme noktasına geldikleri ve bütün bütün yalanlandıklarına âdeta kanaat getirdikleri bir anda kendilerine yardımımız ulaşıverdi. İşte Biz böyle dilediğimizi kurtarırız; hayatları günah hasadından ibaret suçlulardan ise zorlu baskınımız asla geri çevrilmez.

(Yusuf 110)

Bahaeddin Sağlam Meali:

Nihayet o gönderdiğimiz peygamberler ümitsiz, tamamıyla yalanlandıklarını sandıkları(*) zaman, yardımımız onlara geldi, istediklerimiz kurtarıldı. Fakat ağır olan azabımız, suçlu olan toplumdan geri çevrilmez.*

(Yusuf 110)

Bayraktar Bayraklı Meali:

Nihayet peygamberler ümitlerini yitirip de kendilerinin yalancı sanıldıklarını anladıklarında, onlara yardımımız gelir ve dilediğimiz kimse kurtuluşa erdirilir. Suçlular topluluğundan azabımız asla geri çevrilmez.

(Yusuf 110)

Bekir Sadak Meali:

Oyle ki, peygamberler umitsizlige dusup, yalanlandiklarini sandiklari bir sirada onlara yardimimiz gelmistir. Boylece, istedigimizi kurtaririz. Azabimiz suclu milletten geri cevrilemiyecektir.

(Yusuf 110)

Besim Atalay Meali:

Peygamberler umut keserek, yalanlamış oldukların bildiler, yardımımız erişmiştir onlara, kurtarırız dilediğimiz kimseyi, günah yapan bir ulustan kimse, geri döndüremez bizim azabımızı

(Yusuf 110)

Celal Yıldırım Meali:

O kadar ki, peygamberler ümitlerini kaybedecek duruma gelip (inkarcıların onları) yalana çıkaracaklarını sandıkları zaman yardımımız onlara gelip yetişti; dilediğimiz kimseler kurtarıldı. Suçlu günahkâr milletten ise azâb ve şiddetimiz geri çevrilmez.

(Yusuf 110)

Cemal Külünkoğlu Meali:

Nihayet, o peygamberler neredeyse büsbütün ümitlerini kaybettikleri ve yalancılıkla damgalandıklarını gördükleri bir sırada onlara yardımımız geldi de, böylece dilediğimiz kimseler kurtuluşa erdirildi. Suçlu, günahkârlar topluluğundan zorlu azabımız kesin olarak geri çevrilmeyecektir.

(Yusuf 110)

Diyanet İşleri Eski Meali:

Öyle ki, peygamberler ümitsizliğe düşüp, yalanlandıklarını sandıkları bir sırada onlara yardımımız gelmiştir. Böylece, istediğimizi kurtarırız. Azabımız suçlu milletten geri çevrilemeyecektir.

(Yusuf 110)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

Nihayet peygamberler ümitlerini kesecek hale gelip yalanlandıklarını düşündükleri sırada, onlara yardımımız geldi de, böylece dilediğimiz kimseler kurtuluşa erdirildi. Azabımız ise, suçlular topluluğundan geri çevrilemez.

(Yusuf 110)

Diyanet Vakfı Meali:

Nihayet peygamberler ümitlerini yitirip de kendilerinin yalana çıkarıldıklarını sandıkları sırada onlara yardımımız gelir ve dilediğimiz kimse kurtuluşa erdirilir. (Fakat)  suçlular topluluğundan azabımız asla geri çevrilmez.

(Yusuf 110)

Edip Yüksel Meali:

Ne zaman ki elçiler umutlarını kestiler ve kendilerinin yalancı çıkarıldığını sandılar, işte o zaman onlara zaferimiz geldi. Nitekim, dilediğimiz kurtulur. Azabımız suçlular topluluğundan geri çevrilemez.

(Yusuf 110)

Elmalılı Orjinal Meali:

Nihayet Peygamberler ümidlerini kesecek hale geldikleri ve onlar yalana çıkarıldılar zannettikleri vakıt onlara nusratımız geldi de dilediklerimiz necata irdirildi, mücrimler güruhundan ise azabımız giri döndürülmez

(Yusuf 110)

Elmalılı Yeni Meali:

Nihayet peygamberler ümitlerini kesecek hale geldikleri ve kendilerinin yalancı çıkarılmış oldukları zannına kapıldıkları zaman, onlara yardımımız geldi ve dilediklerimiz kurtuluşa erdirildi. Suçlular topluluğundan ise azabımız geri çevrilmez!

(Yusuf 110)

Erhan Aktaş Meali:

Ne zaman ki rasuller, yalanlanmalarının bitmeyeceği kanaatine varıp ümitlerini iyice yitirince, onlara yardımımız ulaştı. Sonra da dilediklerimiz kurtarıldı. Azabımız, suçlular topluluğundan geri çevrilmez.

(Yusuf 110)

Gültekin Onan Meali:

Öyle ki elçiler, umutlarını kesip de, artık onların gerçekten yalanladıklarını sandıkları bir sırada onlara yardımımız gelmiştir; biz kimi dilersek o kurtulmuştur. Suçlu, günahkarlar topluluğundan azabımız kesin olarak geri çevrilmeyecektir.

(Yusuf 110)

Hakkı Yılmaz Meali:

Sonunda elçiler ümit kesecek hâle gelince ve kendilerinin yalanlandıkları kanaatine varınca, kendilerine yardımımız geldi. Sonra da dilediklerimiz kurtarıldı. Ve suçlular topluluğundan Bizim azabımız geri çevrilemez.

(Yusuf 110)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

Artık elçiler ümitlerini kesip, yalanlandıklarını sandıklarında, yardımımız onlara gelmiş ve dilediklerimiz kurtarılmıştı. Azabımız, günahkâr topluluktan geri çevrilmez.

(Yusuf 110)

Harun Yıldırım Meali:

Öyle ki rasuller, umutlarını kesip de, artık onların gerçekten yalanladıklarını sandıkları bir sırada onlara yardımımız gelmiştir; biz kimi dilersek o kurtulmuştur. Suçlugünahkârlar topluluğundan zorlu azabımız kesin olarak geri çevrilmeyecektir.

(Yusuf 110)

Hasan Basri Çantay:

Hatta o peygamberler (kavmlerinin imanından) ümidlerini kesib de onların (va'd edildikleri nusret-i ilahiyye hususunda) muhakkak yalana çıkarıldıklarını zannetdikleri sırada onlara nusretimiz yetişib gelmiş, biz kimi dilersek o (ya'ni peygamberler ve tabileri) kurtuluşa erdirilmişdir. Günahkarlar güruhundan ise azabımız asla döndürülmeyecekdir.

(Yusuf 110)

Hayrat Neşriyat Meali:

Nihâyet peygamberler (o kavimlerin îmâna gelmelerinden) ümidlerini kestiği ve(o kavimler de) gerçekten onların (o peygamberlerin) yalancı çıkarıldıklarını zannettikleri bir sırada kendilerine yardımımız geldi de dilediğimiz kimseler (o azabdan) kurtarıldı. Hâlbuki günahkârlar topluluğundan azâbımız geri çevrilmez.

(Yusuf 110)

Hubeyb Öndeş Meali: /

Sonunda elçiler ümitlerini yitirdiği ve kendilerine yalan söylenmiş¹ olduğunu düşündükleri zaman, yardımımız geldi, ardından tercih ettiğimiz kimseler kurtarıldı. Perişan edişimiz (azabımız) suçlular milletinden geri çevrilmez.

(Yusuf 110)

Hüseyin Atay Meali:

Öyle ki, elçilerimiz umutlarını yitirdikleri ve yalanlandıklarını sandıkları zaman yardımımız onlara yetişmiştir. Böylece dilediklerimiz kurtarıldı. Güçlü baskınımız suçlu ulustan geri çevrilemez.

(Yusuf 110)

İbni Kesir Meali:

Nihayet o Peygamber ümitsizliğe düşüp kesinlikle yalanladıklarını sandıkları sırada, onlara yardımımız gelmiştir. Böylece dilediğimiz kurtarılmıştır. Suçlular güruhundan ise baskınımız asla geri çevrilmeyecektir.

(Yusuf 110)

İlyas Yorulmaz Meali:

(Önceki) Resullerden, insanların kendilerine inanmadıklarını görüp ümitleri tükendiği ve yalanlandıkları bir zamanda yardımımız onlara gelmiştir. Sonrada dilediklerimizi (azabımızdan) kurtarmışızdır. Suçlu bir toplumdan azabımız asla geri çevrilemez.

(Yusuf 110)

İskender Ali Mihr Meali:

Resûller, umutlarını kestikleri zaman ve hatta yalanlandıklarını zannettikleri bir sırada, onlara yardımımız geldi. Böylece dilediğimiz kimse(ler) kurtarıldı. Azabımız mücrim kavimden geri döndürülmez.

(Yusuf 110)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

Elçiler umutlarını kesmişler, kendilerinin yalancı yerine konulduğunu açıktan açığa görmüşlerdi. Bu sırada yardımımızı onlara eriştirmişizdir. Biz kimi dilersek onu kurtarırız. Azabımız ise suçlular takımı üzerinden eksik olmaz.

(Yusuf 110)

Kadri Çelik Meali:

Nihayet peygamberlerin (halkın iman etmesinden) ümitsizliğe düştükleri ve halkın (peygamberlerce) kendilerine yalan söylendiğini sandıkları bir sırada onlara yardımımız geldi de biz kimi dilersek o kurtuluşa erdirildi. Azabımız suçlu topluluktan geri çevrilecek değildir.

(Yusuf 110)

Mahmut Kısa Meali:

Şu anda içinde bulundukları refah ve zenginlik, kâfirleri aldatmasın. Öte yandan, uğradıkları sıkıntılar da müminleri yılgınlığa düşürmesin. Nitekim, önceki elçilerimiz de aynı sıkıntılarla yüz yüze gelmişlerdi. Nihâyet elçiler, kâfirlerin iman etmesinden iyice ümit kestikleri ve yalancı çıkacaklarını düşünmeye başladıkları bir sırada, yardımımız yetişiverdi imdatlarına; böylece, dilediklerimiz azaptan kurtarıldı. Kâfirler de en ağır cezaya çarptırıldı. Çünkü azâbımız, suç işlemekte ısrar eden bir toplumdan asla geri çevrilmez!

(Yusuf 110)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

Ümitlerini kesip de yalanlandıklarını sandıkları bir sırada, inayetimiz elçilere ulaşır. Fiilen dilediğimiz kimseleri kurtardık. Azabımız suçlulardan geri çevrilecek değildir.

(Yusuf 110)

Mehmet Türk Meali:

Peygamberlere yardımımız hep tam umutlarını kesip de kendilerinin gerçekten yalanlandıklarını sandıklarında gelmiştir. Ve Biz, kimi dilediysek o kurtulmuştur. Bizim azabımıza karşı günâhkârlar topluluğu, (bir başkası tarafından) asla korunamaz.

(Yusuf 110)

Muhammed Celal Şems Meali:

Peygamberler, (onlardan) ümitlerini kestiğinde, onlar (da) kendilerine yalan söylendiğini düşündüklerinde, (o peygamberlere) yardımımız gelip, yetişti. Biz dilediğimizi kurtardık. Bizim azabımız suçlular topluluğundan (asla) geri çevrilemez.

(Yusuf 110)

Muhammed Esed Meali:

(Önceki elçilerimizin hepsi uzun süre zulüm ve baskıya uğramışlardır;) nihayet bu elçiler neredeyse bütün ümitlerini kaybettikleri ve büsbütün yalancılıkla damgalandıklarını gördükleri bir sırada Bizim yardımımız kendilerine ulaşmıştır; ve böylece dilediğimizi kurtarmışızdır (hakkı inkar edenleri ise yok etmişizdir): çünkü azabımız günaha gömülüp gitmiş insanlardan asla geri çevrilemez.

(Yusuf 110)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

Ne zaman ki elçiler umutlarını kestiler ve kendilerinin yalancı çıkarıldığını sandılar, işte o zaman onlara yardımımız geldi. Nitekim, dilediğimiz kurtulur. Azabımız ise suçlular topluluğundan asla geri çevrilemez.

(Yusuf 110)

Mustafa Çavdar Meali:

O elçiler ümitlerinin son noktasına geldiklerinde ve tam yalanlandıklarına kanaat getirdiklerinde; bizim onlara yardımımız yetişmiş ve bizden umutlarını kesmeyenleri kurtardık. Zira bizim azabımız suça batmış toplumlardan asla geri döndürülemez!

Bknz: (10/103) - (30/47) - (40/51)

(Yusuf 110)

Mustafa Çevik Meali:

Senden önceki peygamberler de, uzun süre baskı ve zulme maruz kalıp yalancılıkla, büyücülükle suçlanmışlar ve kavimlerinden de ümitlerini kesmeye başlamışlardı, işte böylesi zor zamanlarda, Bizim yardımımız onlara ulaşmış imdatlarına yetişmişti, böylece iman edenleri kurtarıp, müşrik ve zalimleri de hak ettikleri azap ile helak etmiştik. Allah’ın azabı onu hak edenlerden asla geri çevrilemez.

(Yusuf 110)

Mustafa İslamoğlu Meali:

(Önceki) peygamberler (öylesine zorlandılar ki), en sonunda neredeyse (toplumlarına ilişkin) tüm umutlarını yitirdiler; artık iyiden iyiye yalanla(n)dıklarını düşünmeye başlayınca, yardımımız kendilerine ulaştı; sonuçta dilediğimizi kurtuluşa ulaştırmışızdır; fakat azabımız günaha gömülüp gitmiş bir toplumdan asla geri çevrilmez.

(Yusuf 110)

Osman Okur Meali:

Nihayet, o Resullere neredeyse büsbütün ümitlerini kaybettikleri ve yalancılıkla damgalandıklarını gördükleri bir sırada onlara yardımımız geldi de, böylece hak eden kimseler kurtuluşa erdirildi. Suçlu, günahkârlar topluluğundan zorlu azabımız kesin olarak geri çevrilmeyecektir.

(Yusuf 110)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

Nihâyet o peygamberlerin ye'se düştükleri ve kendilerinin hakikaten yalana çıkarıldıklarını zanneyledikleri zaman onlara nusretimiz geliverdi. Artık dilediğimiz kimseler necâta erdirildi ve mücrimler olan kavimden ise azabımız geri döndürülmeyecektir.

(Yusuf 110)

Ömer Öngüt Meali:

Nihayet o peygamberler ümitsizliğe düşüp de kendilerinin kesinlikle yalana çıkarıldıklarını sandıkları sırada, onlara yardımımız gelmiştir. Böylece dilediğimiz kimseler kurtuluşa erdirilir. Baskınımız suçlular gürûhundan aslâ geri çevrilmez.

(Yusuf 110)

Ömer Sevinçgül Meali:

O peygamberler, ümitlerini yitirme noktasına gelip de kesinlikle yalanlandıklarını sandıkları sırada, onlara yardımımız erişti, dilediklerimiz kurtarıldı. Azabımız günahlara batan suçlulardan geri çevrilmez!

(Yusuf 110)

Sadık Türkmen Meali:

Ta ki, elçiler ümitlerini kestiklerinde kendilerinin; artık gerçekten yalanlandıklarını sandıkları bir sırada, işte o zaman onlara yardımımız gelmiştir. Dilediğimiz kimseler (iman edenler) kurtarılmıştır. Ve zorlu azabımız suçlular toplumundan asla geri çevrilmez!

(Yusuf 110)

Seyyid Kutub Meali:

Gönderdiğimiz peygamberler, ümmetlerinden iyice ümit kestiklerinde ve kesinlikle yalancı sayıldıkları sonucuna vardıklarında, kendilerine yardımımız erişiverdi de dilediklerimiz ortak azaptan kurtarıldı, fakat hiç kimse ağır suçlulardan şiddetli azabımızı savamaz.

(Yusuf 110)

Suat Yıldırım Meali:

O müşrikler kendilerine mühlet verilmesine aldanmasınlar. Daha öncekilere de böyle fırsat verilmişti. Ne zaman ki peygamberler, toplumlarının imana gelmelerinden ümitlerini kesecek raddeye gelir ve toplumları da peygamberlerinin kendilerini aldattığı zannına kapılırlar, işte o zaman onlara yardımımız ulaşır, inkarcılar helak olur, dilediğimiz kimseler kurtulur. Çünkü (uzun vadede) cezamız, suçlu toplumlardan hiçbir surette geri çevrilmez.

(Yusuf 110)

Süleyman Ateş Meali:

(Bir süre serbest bırakılmalarına aldanmasınlar. Kendilerinden önce gelenlere de öyle fırsat verilmişti. Fakat) Ne zaman ki, elçiler umutlarını kestiler ve kendilerinin yalana çıkarıldıklarını (kafirlere karşı kendilerine yapılacağı va'dedilen yardımın yapılmayacağını) sandılar, işte o zaman onlara yardımımız geldi ve dilediğimiz kimseler kurtarıldı. Azabımız suçlular topluluğundan asla geri çevrilmez.

(Yusuf 110)

Süleymaniye Vakfı Meali:

O elçiler umutlarını kesmiş ve yalancı yerine konuldukları kanaatine varmışlarsa yardımımız gelir, sonra tercih ettiğimizi kurtarırız. Azabımız, suçlular topluluğundan engellenemez.

(Yusuf 110)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

Bütün umutlarını yitirdikleri ve tamamen yalancılıkla itham edildikleri bir sırada elçilerimize yardım ettik ve dilediğimizi kurtardık. Çünkü günahkarlar azabımızdan kurtulamaz.

(Yusuf 110)

Şaban Piriş Meali:

Peygamberler ümitsizliğe düşüp, yalanlandıklarını gördükleri bir anda kendilerine yardımımız gelmiştir. Böylece, istediğimizi kurtarırız. Azabımız suçlu milletten geri döndürülemez.

(Yusuf 110)

Talat Koçyiğit Meali:

İşte o peygamberler, ümidsizliğe düşüp yalanlandıklarını sandıkları bir sırada, onlara hemen yardımımız gelmiştir. Bu itibarla biz, dilediğimizi kurtarırız. Azabımız, suçlu kavimlerden hiç geri döndürülmez.

(Yusuf 110)

Tefhimul Kuran Meali:

Öyleki peygamberler, umutlarını kesip de, artık onların gerçekten yalanladıklarını sandıkları bir sırada onlara yardımımız gelmiştir; biz kimi dilersek o kurtulmuştur. Suçlu, günahkârlar topluluğundan zorlu azabımız kesin olarak geri çevrilmeyecektir.

(Yusuf 110)

Ümit Şimşek Meali:

Nihayet o peygamberler kavimleri tarafından kesin olarak yalanlandıklarını anlayıp da onlardan ümit kestiklerinde, kendilerine yardımımız yetişti ve dilediğimiz kimseleri kurtardık. Mücrimler güruhundan ise azabımız geri çevrilecek değildi.

(Yusuf 110)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Ne zaman ki resuller ümitsizliğe düşüp yalanlandıkları kanısına vardılar, işte o zaman yardımımız kendilerine ulaştı da dilediklerimiz kurtarıldı. Azabımız suçlular topluluğundan geri çevrilemez.

(Yusuf 110)