43. Zuhruf Suresi / 52.ayet

– Yoksa ben, meramını bile anlatmaktan aciz şu zavallı adamdan daha üstün değil miyim?

Bknz: (20/24)»(20/28)(28/33)»(28/34)

Mustafa Çavdar Meali

Zuhruf 52 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Ben, şu aşağılık ve doğrudüzen söz bile söyliyemeyen adamdan daha hayırlı değil miyim?

(Zuhruf 52)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

"Yoksa ben, şundan (Musa’dan) daha (üstün ve) hayırlı değil miyim ki; o, aşağı (sınıftan) bir zavallı ve neredeyse (sözü) açıklamaktan (rahat konuşmaktan aciz) yoksun olan (bir adam) dır."

(Zuhruf 52)

Abdullah Parlıyan Meali:

Ben ne demek istediğini bile, doğru düzgün anlatamayan şu zavallı Musa denilen adamdan daha hayırlı değil miyim?

(Zuhruf 52)

Adem Uğur Meali:

Yoksa ben, kendisi zayıf ve neredeyse söz anlatamayacak durumda bulunan şu adamdan daha hayırlı değil miyim?

(Zuhruf 52)

Ahmet Hulusi Meali:

"Yoksa şu basit ve ne demek istediğini açıklayamayandan daha hayırlı değil miyim?"

(Zuhruf 52)

Ahmet Tekin Meali:

“Yoksa ben, şu zavallıdan, neredeyse meramını anlatamayan şu adamdan, daha hayırlı değil miyim?”

(Zuhruf 52)

Ahmet Varol Meali

Ya da ben şu zavallı, neredeyse söz anlatamayacak durumda olan kişiden daha iyi değil miyim?

(Zuhruf 52)

Ali Bulaç Meali:

"Yoksa ben, şundan daha hayırlı değil miyim ki o, aşağı (sınıftan) bir zavallı ve neredeyse (sözü) açıklamadan yoksun olan (biri)dir."

(Zuhruf 52)

Ali Fikri Yavuz Meali:

Yoksa ben nerde ise meramını anlatamıyacak, hakîr ve zayıf durumda olan bu Mûsa'dan daha hayırlı değil miyim?

(Zuhruf 52)

Ali Rıza Sefa Meali:

"Yoksa ben, ne demek istediğini bile anlatamayan şu zavallıdan daha iyi değil miyim?"

(Zuhruf 52)

Ali Ünal Meali:

“Yoksa ben, şu basit ve meramını bile neredeyse anlatamayan adamdan daha üstün değil miyim?

(Zuhruf 52)

Bahaeddin Sağlam Meali:

Yoksa ben, şu düşük, nerede ise bir şey izah edemeyecek adamdan daha hayırlı değil miyim?

(Zuhruf 52)

Bayraktar Bayraklı Meali:

"Yoksa ben, kendisi zayıf ve neredeyse söz anlatamayacak durumda bulunan şu adamdan daha üstün değil miyim?"

(Zuhruf 52)

Bekir Sadak Meali:

«Yahut, ben zavalli ve nerdeyse konusamayan bu kimseden daha ustun degil miyim?»

(Zuhruf 52)

Besim Atalay Meali:

Hem horlanan, hem de dili dönmiyen bir kimseden, daha da hayırlı değil miyim?»

(Zuhruf 52)

Celal Yıldırım Meali:

Yoksa ben, şu zavallı ve neredeyse açık şekilde meramını anlatamıyan kimseden daha hayırlı değil miyim ?»

(Zuhruf 52)

Cemal Külünkoğlu Meali:

51,52,53. Firavun, kavmine seslenerek dedi ki: “Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı benim değil mi? Şu nehirler de benim altımdan akıyor (değil mi?) Hâlâ görmüyor musunuz? Ben, şu zavallı, nerede ise maksadını anlatamayacak durumda olan adamdan daha hayırlı değil miyim? Eğer o dediği gibi ise, üstüne gökten altın bilezikler atılmalı yahut beraberinde melekler gelmeli değil miydi?”

(Zuhruf 52)

Diyanet İşleri Eski Meali:

"Yahut, ben zavallı ve nerdeyse konuşamayan bu kimseden daha üstün değil miyim?"

(Zuhruf 52)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

"Yoksa ben, şu zavallı, nerede ise maksadını anlatamayacak durumda olan bu adamdan daha hayırlı değil miyim?"

(Zuhruf 52)

Diyanet Vakfı Meali:

«Yoksa ben, kendisi zayıf ve neredeyse söz anlatamayacak durumda bulunan şu adamdan daha hayırlı değil miyim?»  *

(Zuhruf 52)

Edip Yüksel Meali:

'Yahut ben, şu aşağılık ve konuşmaktan aciz olan adamdan daha üstün değil miyim?'

(Zuhruf 52)

Elmalılı Orjinal Meali:

Yoksa ben şundan daha hayırlı değil miyim ki o hem hakir hem de meramını anlatamıyor

(Zuhruf 52)

Elmalılı Yeni Meali:

Yoksa ben şundan daha hayırlı değil miyim ki, o hem zavallı hem de meramını anlatamıyor.

(Zuhruf 52)

Erhan Aktaş Meali:

"Yoksa ben, ne istediğini bilmeyen şu zavallıdan daha hayırlı değil miyim?"

(Zuhruf 52)

Gültekin Onan Meali:

"Yoksa ben şundan daha hayırlı değil miyim ki o, aşağı (sınıftan) bir zavallı ve neredeyse (sözü) açıklamadan yoksun olan (biri)dir."

(Zuhruf 52)

Hakkı Yılmaz Meali:

(51-53) Ve Firavun, toplumunun içinde seslendi: “Ey toplumum! Mısır hükümdarlığı ve altımdan akıp giden şu ırmaklar benim değil mi? Hâlâ görmüyor musunuz? Yahut ben, şu zavallının ta kendisi olan; nerede ise meramını anlatamayan kişiden daha hayırlı değil miyim? Hem o'nun üzerine altın bilezikler atılmalı veya kendisiyle beraber sımsıkı saflar hâlinde melekler gelmeli değil miydi?” dedi.

(Zuhruf 52)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

“Yoksa ben, şu basit insandan ve neredeyse kendini ifade edemeyenden daha hayırlı değil miyim?”

(Zuhruf 52)

Harun Yıldırım Meali:

“Ben şu aşağılık olandan ve nerede ise açıklamadan yoksun olandan daha hayırlı değil miyim?”

(Zuhruf 52)

Hasan Basri Çantay:

"Yoksa ben ondan hayırlı değil miyim? O ki hakirdir, (meramını) bile hemen hemen açıklayamıyor".

(Zuhruf 52)

Hayrat Neşriyat Meali:

“Yoksa ben, kendisi değersiz ve nerede ise söz anlatamayacak durumda bulunan bu adamdan daha hayırlı değil miyim?”(2)*

(Zuhruf 52)

Hubeyb Öndeş Meali: /

(51-53) Firavun, milletinin içinde seslendi, "Ey milletim! Mısırın yönetimi ve alt tarafımdan akıp giden bu nehirler benim değil mi? Yoksa benim, bu alçak ve (kendisini) neredeyse açıklayamayan kimseden daha iyi [olduğumu] artık görmüyor musunuz?¹ O halde, altından bileziklerin kendisine atılması veya kendisiyle beraber yaklaşan meleklerin gelmesi gerekmez miydi?" dedi.

(Zuhruf 52)

Hüseyin Atay Meali:

Yahut, ben, bu değersiz ve nerdeyse konuşamayan kimseden daha iyi değil miyim?

(Zuhruf 52)

İbni Kesir Meali:

Ben, açıkça söyleyemeyecek derecede zavallı olan şu adamdan daha hayırlı değil miyim?

(Zuhruf 52)

İlyas Yorulmaz Meali:

“Yoksa ben, ne istediğini açıkça söylemeyen, şu aşağılık basit birisi olandan (Musa dan) daha hayırlı değil miyim?”

(Zuhruf 52)

İskender Ali Mihr Meali:

Yoksa ben, o acizden daha hayırlı (değil miyim) ki, o neredeyse sözü açıklayamıyor (normal konuşamıyor).

(Zuhruf 52)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

Ben ondan üstün değil miyim? O, daha söz söylemesini bile beceremiyecek kadar aşağılık bir kimsedir.

(Zuhruf 52)

Kadri Çelik Meali:

“Yoksa ben, kendisi değersiz ve neredeyse söz anlatamayacak durumda bulunan şu adamdan daha hayırlı değil miyim?”

(Zuhruf 52)

Mahmut Kısa Meali:

“Ben, doğru dürüst konuşmasını bile beceremeyen şu zavallı adamdan daha üstün ve devlet yönetimine daha lâyık değil miyim?”

(Zuhruf 52)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

Zavallı, neredeyse kendini anlatamayan şu adamdan daha hayırlı değil miyim? Bu nedir?

(Zuhruf 52)

Mehmet Türk Meali:

“Yoksa ben, şu ne demek istediğini bile anlatamayan zavallıdan daha hayırlı değil miyim?”

(Zuhruf 52)

Muhammed Celal Şems Meali:

“Yoksa ben, bu değersiz ve kendini ifade edemeyen adamdan daha iyi değil miyim?”

(Zuhruf 52)

Muhammed Esed Meali:

Ben, ne demek istediğini bile anlatamayan şu zavallı adamdan daha iyi değil miyim?"

(Zuhruf 52)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

"Yoksa ben, nerede ise sözünü anlatamayacak durumda olan şu zavallı adamdan daha üstün değil miyim?"

(Zuhruf 52)

Mustafa Çavdar Meali:

– Yoksa ben, meramını bile anlatmaktan aciz şu zavallı adamdan daha üstün değil miyim?

Bknz: (20/24)»(20/28) - (28/33)»(28/34)

(Zuhruf 52)

Mustafa Çevik Meali:

46-56 Vaktiyle Musa’yı da apaçık âyetlerimiz ve mucizelerle birlikte, Firavun ve kavmine göndermiştik. Musa onlara gidip, “Ben âlemlerin Rabbinin elçisiyim.” demişti. Fakat onlar peygamberliğinin delili olan mucizeleri de görmelerine rağmen, Musa’ya inanmayıp onunla alay ettiler. Bunun üzerine belki düşünür, gerçeği görür anlarlar diye birbirinden daha güçlü ve etkili mucizelerle Musa’yı destekledik. Firavun ve kavmini bu mucizelerle uyardık fakat onlar karşılaştıkları her mucize ve musibetten sonra Musa’ya gelip, “Ey yüce insan ve ey büyük sihirbaz! Rabbinin sana lütfettiği peygamberlik hatırına, O’na dua et de bizi bu musibetlerden kurtarsın. Biz artık senin davet ettiğin o yolda yürüyeceğiz.” dediler. Ne zaman Biz de onları başlarına gelen uyarıcı musibetlerden kurtardıysak hemen sözlerinden döndüler. Sonra Firavun kavmine dönüp şöyle demeye başladı: “Ey kavmim! Mısır ülkesinin hükümranlığı bana ait değil mi, şu ayaklarımın altında akıp giden nehir benim değil mi? Benim bu muhteşem kudret ve saltanatı mı görmüyor musunuz? Ben bu Musa denen, güçsüz ve zavallı adamdan daha güçlü efendiniz değil miyim? Hem bir baksanız ya, ne demek istediği ve amacının ne olduğu bile belli değil, şimdi onunla ben bir miyim? Musa gerçekten peygamber olarak görevlendirilmiş ise boynunda altın gerdanlıkları, kollarında altın bilezikleri ve yanında ona yardımcı meleklerle, ihtişamlı ve güçlü olarak karşımıza çıkması gerekmez miydi?” Firavun bu sözleri ile zaten yozlaşmaya müşrik, kâfir ve nankör olmaya yatkın olan kavmini etkisi altına aldı ve onlar da Firavun’a boyun eğip ona kulluk etmeye devam ettiler. Böylece Bize sırtlarını dönüp de gazabımızı üzerlerine çekince, hak ettikleri azaba çarptırıp hepsini suda boğduk ve onları Allah’la birlikte başkalarını da Rab ve ilah edinenler için kötü bir örnek olmak üzere gelecek nesillere ibretlik kıldık.

(Zuhruf 52)

Mustafa İslamoğlu Meali:

Yoksa, ne demek istediğini bile açık seçik anlatamayan şu değersiz adamdan daha iyi değil miyim?

(Zuhruf 52)

Osman Okur Meali:

"Yahut, ben zavallı ve nerdeyse konuşamayan bu kimseden daha üstün değil miyim?"

(Zuhruf 52)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

«Yoksa ben o kimseden daha hayırlı değil miyim ki, o bir hakîrdir ve (maksadını) açıklamaya yaklaşamıyor.»

(Zuhruf 52)

Ömer Öngüt Meali:

"Yoksa ben, nerede ise meramını anlatamayacak durumda olan şu zavallı adamdan daha üstün değil miyim?"

(Zuhruf 52)

Ömer Sevinçgül Meali:

“Ben, konuşmakta zorlanan şu zavallıdan daha üstün değil miyim!

(Zuhruf 52)

Sadık Türkmen Meali:

Ben şu zavallı ve neredeyse söz anlatamayacak olan kişiden üstün değil miyim?

(Zuhruf 52)

Seyyid Kutub Meali:

Yoksa ben, kendisi zayıf ve neredeyse söz anlatamayacak durumda bulunan şu adamdan daha hayırlı değil miyim?

(Zuhruf 52)

Suat Yıldırım Meali:

(51-53) Firavun halkına duyuru yapıp dedi ki: "Ey benim halkım! Mısır'ın yönetimi benim elimde değil mi? Ayaklarımın altından akan şu nehirler, kanallar benim değil mi? Görmüyor musunuz? Yoksa ben, şu aşağılık, meramını bile neredeyse anlatamayan adamdan daha üstün değil miyim? Eğer o dediği gibi ise, üstüne gökten altın bilezikler atılmalı, yahut beraberinde melaikeler gelmeli değil miydi?"

(Zuhruf 52)

Süleyman Ateş Meali:

"Yahut ben, şu aşağılık, nerdeyse söz anlatamayacak durumda olan adamdan daha iyi değil miyim?"

(Zuhruf 52)

Süleymaniye Vakfı Meali:

Ben şu alçaktan (alt seviyeliden, asaletsizden) iyi değil miyim? Daha iki kelimeyi bile bir araya getiremiyor.

(Zuhruf 52)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

"Ben, derdini anlatmaktan bile aciz olan şu zavallı adamdan daha iyi değil miyim?"

(Zuhruf 52)

Şaban Piriş Meali:

Yoksa ben, şu hakir ve neredeyse konuşamayan adamdan daha iyi değil miyim?

(Zuhruf 52)

Talat Koçyiğit Meali:

"Yoksa ben, hakîr olan ve neredeyse hiç konuşamayan şu adamdan daha hayırlı değil miyim"?

(Zuhruf 52)

Tefhimul Kuran Meali:

«Yoksa ben, şundan daha hayırlı değil miyim ki o, aşağı (sınıftan) bir zavallı ve neredeyse (sözü) açıklamadan yoksun olan (biri)dir.»

(Zuhruf 52)

Ümit Şimşek Meali:

“Ben neredeyse meramını anlatamayacak haldeki şu zavallıdan daha üstün değil miyim?

(Zuhruf 52)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

"Yoksa ben şu zavallı, şu meramını anlatamayacak adamdan hayırlı değil miyim?"

(Zuhruf 52)