3. Ali İmran Suresi / 7.ayet

Bu kitabı Kuran’ı sana indiren O’dur. Bir kısmı muhkem/hüküm içeren ayetlerdir -ki bunlar kitabın özüdür- diğeri de müteşabih/benzeşen ayetlerdir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve bunun tevilini yapmak için bunun müteşabihinin peşine düşerler. Oysa bunun tevilini/ayetler arası bağlantıyı, Allah bilir. Bir de ilimde yüksek derece sahipleri, “Biz buna iman ettik, bunun hepsi Rabbimizin katındandır.” derler. Bunu ancak derin kavrayış sahipleri anlar.

Bknz: (2/10)(5/52)(8/49)(24/49)»(24/50)(39/23)

Mustafa Çavdar Meali

Ali İmran 7 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Öyle bir Tanrı'dır ki sana kitap indirdi. Onun bir kısmı, manasıapaçık ayetlerdir ve bunlar, kitabın temelidir. Diğer kısmıysa çeşitli manalara benzerlik gösterir ayetlerdir. Yüreklerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onları tevil etmek için manaları açık olmayan ayetlere uyarlar. Halbuki onların tevilini ancak Allah bilir. Bilgide şüpheleri olmayacak kadar kuvvetli olanlarsa derler ki: Biz inandık ona, hepsi de Rabbimizdendir; bunu aklı tam olanlardan başkaları düşünemez.*

(Ali İmran 7)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

Sana Kitabı-Kur’an’ı indiren O’dur. Ondan (Kur’an’dan) bir bölümü kitabın anası (temeli ve esası) sayılan muhkem ayetler (açık ve kesin emirler) dir. Diğer bir kısmı da müteşabihtir. (Benzer manalara ve çeşitli yorumlara müsaittir.) Kalplerinde şüphe ve eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve (keyfi) te’villerde bulunmak üzere (açık ve kesin emirleri bırakıp manası kapalı olan) müteşabih ayetlerin peşine düşmektedirler. Halbuki bunların gerçek te'vilini ancak Allah bilir... İlimde derinleşenler (râsihûn) ise: “Biz ona inandık, tümü Rabbimizin katındandır" derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.

(Ali İmran 7)

Abdullah Parlıyan Meali:

Kitabı sana indiren O'dur. O'nun bazı ayetleri muhkem yani manası apaçık ayetlerdir ki, bunlar kitabın  esası ve anasıdır. Diğerleri benzeşen yani müteşabihtirler. Kalpleri gerçeklerden sapmaya meyilli olanlar, sırf kafaları karıştıracak şeyler bulmak için ve ona keyfî anlamlar yüklemek amacıyla kitabın müteşabih denilen kısmına uyarlar. Oysa Allah'tan başka kimse onun kesin yorumunu bilemez. Bu yüzden, bilgide derinleşenler şöyle derler: “Biz ona inanırız, onun tamamı Rabbimizdendir. Derin kavrayış sahipleri dışında kimse bundan ders almasa da.”

(Ali İmran 7)

Adem Uğur Meali:

Sana Kitab'ı indiren O'dur. Onun (Kur'an'ın) bazı âyetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab'ın esasıdır. Diğerleri de müteşâbihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için ondaki müteşâbih âyetlerin peşine düşerler. Halbuki Onun tevilini ancak Allah bilir. İlimde yüksek pâyeye erişenler ise: Ona inandık; hepsi Rabbimiz tarafındandır, derler. (Bu inceliği) ancak aklıselim sahipleri düşünüp anlar.

(Ali İmran 7)

Ahmet Hulusi Meali:

"HU"dur; ki sana inzal ettiği BİLGİ (Kitap) işaretlerinin bir kısmı muhkemdir (açık - net anlaşılır hükümler ihtiva eden), bilginin (Kitabın) anası - temelidir; diğerleri de müteşabihattır (teşbih - misal benzetme yollu anlatım). Kalplerinde zey (art niyetli, olayı saptırmak isteyen düşünceye sahip) olan kişiler, fitne amaçlı tevilini (yorumunu - neye işaret ettiğini) yapmak üzere müteşabih olanlarıyla hükmederler. Bunların tevilini (kesin olarak ne kastedildiğini) ancak Allah bilir. İlimde Rasih olanlar (derinlikli düşünenler): "İman ettik, onların tamamı Rabbimizin indindendir" derler. Öze ermişlerden (Ulül Elbab) başkası bunu anlayamaz.

(Ali İmran 7)

Ahmet Tekin Meali:

O, kitabı, Kur'an'ı sana sorumluluklarını tevdi etmek üzere indirendir. Onun, Kur'an'ın bir kısım âyetleri muhkemdir. Bunlar Kur'an'ın, bütün kutsal kitapların esasıdır, levh-i mahfuzda yazılı temel kurallardır. Diğerleri de insanlığın devamlı çoğalan meselelerine çözüm getirmeye müsait, birden fazla mânaya açık, müteşabih âyetlerdir. Akılları, kalpleri sapmaya meyilli, kötü niyetli olanlar, sırf fitne çıkarmak, ortalık bulandırmak, kelimelere keyfî anlamlar yükleyerek te'vil yapıp kafa karıştırmak arzusunda oldukları için, müteşabih âyetlerin peşine takılırlar. Halbuki onun te'vilini ancak Allah ve ilimde yüksek pâye elde eden âdil, objektif düşünen ilim adamları bilir. Onlar: “- Kur'an'a inandık, muhkem de, müteşabih de hepsi Rabbimiz tarafından indirilmiştir” derler. Bu inceliği ancak akıl ve vicdan sahipleri düşünüp anlar.*

(Ali İmran 7)

Ahmet Varol Meali

Sana Kitab'ı indiren O'dur. Ondaki bir kısım ayetler Kitab'ın temelini oluşturan kesin anlamlı ayetlerdir. Diğerleri ise müteşabih (birden fazla anlama gelebilen) ayetlerdir. Kalplerinde bir eğrilik bulunanlar, bozgunculuk yapmak ve kendilerine göre yorumlamak amacıyla müteşabih olan ayetlerin üzerine düşerler. Onların yorumunu (tam ve doğru olarak) Allah'tan başka kimse bilemez. İlimde derinleşmiş olanlar ise "Bunlara iman ettik. Hepsi Rabbimizin katındandır" derler. Şu var ki, akıl sahiplerinin dışındakiler bunlardan ibret almazlar.

(Ali İmran 7)

Ali Bulaç Meali:

Sana Kitabı indiren O'dur. O'ndan, Kitabın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık, tümü Rabbimizin katındandır" derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp düşünmez.

(Ali İmran 7)

Ali Fikri Yavuz Meali:

Sana Kur'anı indiren O'dur. Bunun bir kısım âyetleri açık ve kesindir. Bunlar Kur'ân'ın esasıdır. Diğer bir kısım âyetler de vardır ki, (onların mânası sizce anlaşılmaz) müteşâbihtirler. (1) İşte, kalblerinde şüphe bulunanlar, fitne aramak ve te'viline gitmek için Kur'ân'ın müteşâbih âyetlerine uyarlar. Halbuki, o müteşabihin te'vilini yalnız Allah bilir. İlimde kökleşmiş ve metin olmuş kimseler ise: “- Biz ona (manâsı anlaşılmıyan müteşabihe) inandık; açık ve kapalı bütün âyetler Rabbimiz tarafındandır”, derler. Bunları ancak akılları tam olanlar iyice düşünür.

(Ali İmran 7)

Ali Rıza Sefa Meali:

O, Kitap'ı, sana indirmiştir. Onun ayetlerinin bir bölümü, açık ve kesindir; Onlar, Kitap'ın anasıdır. Diğerleri de açık ve kesin olmayanlardır. Yüreklerinde sapma olanlar, karışıklık çıkarmak ve Ona olmadık anlamlar yüklemek için, açık ve kesin olmayanların ardından giderler. Oysa Onun anlamını, Allah'tan başkası bilmez. Bilgide derinleşenler ise şöyle derler: "Ona inandık; tümü, Efendimizin katındandır!" Zaten sağduyulu olanlardan başkası anlamaz.[60]

60)Kur'an çevirilerinin çoğunluğunda, açık ve kesin olan ayetler "Muhkem" olarak; açık ve kesin olmayan ayetler ise "Müteşabih" olarak Arapça biçimiyle bırakılmıştır. "Onun anlamını, Allah'tan başkası bilmez. Bilgide derinleşenler ise şöyle derler." olarak yazdığımız tümce, kimi Kur'an çevirilerinde, "Onun açıklamasını bir Allah bilir, bir de bilgide derinleşmiş olanlar." biçiminde çevrilmiştir. "Bilgide derinleşmiş olanlar bilir!" anlamında yapılan çeviriler, insanların bilgide derinleşmiş kişileri aramalarına ve kimi kişilerin de "Kur'an'da bildirilen kişi benim!" diyerek insanları aldatarak sömürmelerine yol açmıştır. Oysa böyle belirsizlikler içeren hiçbir buyruk Kur'an'da bildirilmediği gibi, 2:118 ve 5:50 ayetlerinde, "Kesin bilgiyle inanmak" buyruk olarak bildirilmiştir. "Açık ve kesin olmayan ayetler" bildirimi, belirsiz olgular olduğunu bildirmez; kimi olguların, insanların algılama yetilerinin ötesinde olduğunu bildirir. Bu ayetten, Kur'an'ın anlaşılmaz bir kitap olduğu sonucunu çıkaranlar da yüreğinde sapma olanlardır. Çünkü insanların, ancak Allah'ın dilediği ölçülerde bilgi edinebilecekleri, 2:255 ayetinde bildirilmiştir ve hem Kur'an ayetleriyle ilgili hem de evrenlerle ilgili olarak sürekli yeni bilgilere erişilmektedir. Yine böyle sömürü konusu yapılan Allah'ın dostları tanımına ilişkin olarak da önyazıların altıncı bölümünde ayrıntılı bilgi verilmiştir.

(Ali İmran 7)

Ali Ünal Meali:

O’dur Sana (bu mucize) Kitabı indiren: onda muhkem âyetler vardır ki, onlar Kitab’ın anasıdır; diğer âyetleri ise müteşabihtir. Fakat kalblerinde eğrilik olanlar, nasıl fitne çıkarıp insanları saptırırız, nasıl onun (gaye ve arzumuza göre) bir te’vilini bulabiliriz diye müteşabih olanların peşine düşerler. Halbuki onun gerçek te’vilini ancak Allah bilir ve ilimde kökleşip derinleşenler de, “Biz, o Kitabın tamamına inandık, (muhkemiyle, müteşabihiyle) hepsi Rabbimizin katındandır.” derler. İşte, ancak gerçek akıl ve idrak sahipleridir ki, düşünür ve gerekli dersi alırlar.

(Ali İmran 7)

Bahaeddin Sağlam Meali:

(Bir hikmete binaen insanlara belli bir serbestiyet ve vehmi bir ortaklık rengini vermiş. O insanları geliştirmek için onları imtihana tabi tutmuştur, peygamber ve kitaplarla onları deniyor:) O’dur, Sana kitabı indiren. O kitabın bir kısım ayetleri muhkemdir (tartışma gerektirmez.) Onlar Kitab’ın ana kısımlarıdır. Diğerleri müteşabih(eş manalı)dirler. (İmtihan gereği) kalbinde kaypaklık olanlar, saptırmak ve fitne çıkarmak için, müteşabih kısmına uyarlar. Hâlbuki onun gerçek manasını ancak Allah ve ilimde kök salmış âlimler bilirler. O âlimler: “Bunlar, hepsi Rabbimizin katındandır (gaybi haberlerdir.) Biz onların tümüne inandık.” derler. Fakat ancak öz sahipleri böyle anlarlar.

(Ali İmran 7)

Bayraktar Bayraklı Meali:

Sana kitabı indiren O'dur. Onun bazı ayetleri muhkem/anlamları tam bilinen olduğundan kitabın esasını teşkil ederler; diğerleri de müteşabihtir/araştırılarak manaları bilinecek olan tabiat kanunlarıdır. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu açıklamak için ondaki müteşabih ayetlerin peşine düşerler. Halbuki onun açıklamasını ancak Allah ve "ona inandık, hepsi Rabbimiz tarafındandır" diyen ilimde yüksek payeye erişenler bilir. Ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.

(Ali İmran 7)

Bekir Sadak Meali:

Sana Kitab'i indiren O'dur. Onda Kitab'in temeli olan kesin anlamli ayetler vardir, digerleri de cesitli anlamlidirlar. Kalblerinde egrilik olan kimseler, fitne cikarmak, kendilerine gore yorumlamak icin onlarin cesitli anlamli olanlarina uyarlar. Oysa onlarin yorumunu ancak Allah bilir. limde derinlesmis olanlar: «Ona inandik, hepsi Rabbimiz'in katindandir» derler. Bunu ancak akil sahipleri dusunebilirler.

(Ali İmran 7)

Besim Atalay Meali:

Sana kitap indiren odur, o kitapta muhkem olan âyetler var, bunlar kitabın temelleridir, bundan başka benzeşenler dahi var, yüreklerinde eğrilik bulunanlar, fitne yapmak, onu te'vil etmek dileğiyle, benzeşene uyarlar, onun te'vilini yalnız Allah bilir; bilginin derinine dalanlar derler ki: «Biz ona inanmışız, hepsi de Tanrımızın katından», bundan ancak akıllılar, öğüt alır

(Ali İmran 7)

Celal Yıldırım Meali:

O ki, Kitab'ı sana indirdi; ondan bir kısmı muhkem (mânası açık, yorum götürmez, şüpheye yer vermez açıklıkta) âyetlerdir ki, bunlar Kitab'ın anasıdır. Diğer bir kısmı ise müteşâbih (mânası kapalı, yorum isteyen) âyetlerdir. Kalblerinde eğrilik bulunanlar, fitne çıkarmak, (kendi çıkarına uygun) yorumda bulunmak için Kitab'ın müteşâbih olanına uyarlar. Halbuki onun yorumunu ancak Allah bilir. İlimde derinleşenler ise, «Ona inandık, hepsi de Rabbimizin katından (indirilme)dir» derler. (Bu hakikatleri) ancak akıl sahipleri düşünebilir..

(Ali İmran 7)

Cemal Külünkoğlu Meali:

Sana Kitabı indiren O'dur. O'nun bazı ayetleri muhkemdir ki bunlar, kitabın anası (temeli)dir. Diğer bir kısmı da müteşabih ayetlerdir (ki onlar da yoruma açıktır). Kalpleri hakikatten sapmaya meyilli olanlar, fitne çıkarmak ve (kendi isteklerine göre olmadık) yorumlar yapmak için ondan müteşabih ayetlerin ardına düşerler. Oysa onun kesin anlamını Allah'tan başkası bilmez. Bu yüzden ilimde derinleşenler: “Biz ona inandık, tümü Rabbimizin katındandır” derler. Derin kavrayış sahipleri dışında kimse bundan öğüt alıp düşünmez.*

(Ali İmran 7)

Diyanet İşleri Eski Meali:

Sana Kitap'ı indiren O'dur. Onda Kitap'ın temeli olan kesin anlamlı ayetler vardır, diğerleri de çeşitli anlamlıdırlar. Kalblerinde eğrilik olan kimseler, fitne çıkarmak, kendilerine göre yorumlamak için onların çeşitli anlamlı olanlarına uyarlar. Oysa onların yorumunu ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar: "Ona inandık, hepsi Rabbimiz'in katındandır" derler. Bunu ancak akıl sahipleri düşünür;

(Ali İmran 7)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

O, sana Kitab'ı indirendir. Onun (Kur'an'ın) bazı ayetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih ayetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, "Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır" derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.

(Ali İmran 7)

Diyanet Vakfı Meali:

Sana Kitab'ı indiren O'dur. Onun (Kur'an'ın) bazı âyetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab'ın esasıdır. Diğerleri de müteşâbihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için ondaki müteşâbih âyetlerin peşine düşerler. Halbuki Onun tevilini ancak Allah bilir. İlimde yüksek pâyeye erişenler ise: Ona inandık; hepsi Rabbimiz tarafındandır, derler. (Bu inceliği) ancak aklıselim sahipleri düşünüp anlar.  *

(Ali İmran 7)

Edip Yüksel Meali:

O ki sana bu kitabı indirdi. Onun bazı ayetleri kesin anlamlıdır (muhkem), ki bunlar kitabın özüdür. Diğerleri de benzer anlamlıdır (müteşabih). Kalplerinde hastalık bulunanlar, insanları şaşırtmak ve farklı anlam vermek için benzer anlamlı olanlarının ardına düşerler. Onların gerçek anlamını ise kimse bilmez, ancak istisnadır ALLAH ve derin bilgiye sahip olanlar 'Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır,' derler. Akıl ve anlayış sahiplerinden başkası öğüt almaz.

(Ali İmran 7)

Elmalılı Orjinal Meali:

Odur indiren sana bu muazzam kitabı: bunun bir kısım ayatı vardır muhkemat: onlar "ümmülkitab" ana kitab, diğer bir takımları da müteşabihattır, amma kalblerinde bir yamıklık bulunanlar sade onun müteşabih olanlarının ardına düşerler: fitne aramak, te'vilini aramak için, halbuki onun te'vilini ancak Allah bilir, ilimde rüsuhu olanlar da derler ki: amenna hepsi rabbımızdan, maamafih özü temiz olanlardan başkası düşünemez.

(Ali İmran 7)

Elmalılı Yeni Meali:

Sana bu muazzam kitabı indiren O'dur. O'nun bir kısmı anlamları kesin olup kitabın temelini oluşturan ayetlerdir. Diğer bir takımları da anlamları benzeşik olanlardır. Ama kalplerinde bir yamukluk bulunanlar fitne aramak ve keyiflerince yorumlamak için sadece anlamı benzeşiklerin ardına düşerler. Halbuki, onun gerçek yorumunu ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar da: "İnandık, hepsi Rabbimizdendir." derler. Bunları özü temiz olanlardan başkası düşünemez.

(Ali İmran 7)

Erhan Aktaş Meali:

Bu Kitap'ı sana indiren O'dur. O'nun bir kısım ayetleri muhkemdir[1] ki bunlar Kitap'ın anasıdır. Bir kısım ayetler de muteşabihtir.[2] Böyleyken kalbinde eğrilik bulunanlar, fitne çıkarmak ve kendi anlayışlarına uydurmak için muteşabih ayetlere yönelirler. Oysa onun te'vilini[3] ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar:[4] "Biz O'na iman ettik, bütün ayetler Rabb'imizdendir." derler. Bunu ancak selim akıl[5] sahibi olanlar düşünüp öğüt alır.

1)Hüküm içeren, kesin, açık, yalın anlamlı olan.
2)Benzeşen, benzer, eş anlamlı, birden çok anlamlı, yoruma açık anlamlı, benzetmelerle anlamları açık ve anlaşılır olan.
3)Hakikatini.
4)Gerçeği idrak etmiş olanlar. Gerçeğin vahiy olduğuna inananlar. Kur'an'da yer alan ilim ve alim sözcükleri; Allah'ın, nasıl bir Allah olduğunu idrak etmek; kesin, doğru ve gerçek bilgi kaynağının vahiy olduğuna inanmak, tevhidi bilince sahip olmak; gerçeği görmenin, bilmenin ve kavramanın ayırdında ve bilincinde olmak demektir. Bu nedenle, Kur'an'da yer aldığı şekliyle alim sözcüğüne "bilgin", ilim sözcüğüne de "bilgi" anlamı vermek kesinlikle doğru değildir.
5)Sağlıklı düşünen, sağduyulu.

(Ali İmran 7)

Gültekin Onan Meali:

Sana Kitabı indiren O'dur. O'ndan, Kitabın anası (ümmülkitabi) (olan) bir kısım ayetler muhkemdir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Tanrı'dan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık, tümü rabbimizin katındandır" derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp düşünmez.

(Ali İmran 7)

Hakkı Yılmaz Meali:

(7-9) Allah, sana bu kitabı indirendir. Bu kitaptan bir kısmı yasa içeren âyetlerdir ki bunlar, kitabın anasıdır. Diğerleri de benzeşen anlamlılardır. Amma, durum bu iken, kalplerinde kaypaklık/tutarsızlık olan kimseler, insanları dinden çıkarmak, ortak koşmaya sürüklemek ve onun anlamlarından en uygununun tesbitine yeltenmek için hemen ondan benzeşen anlamlı olanlarının peşine düşerler. Hâlbuki onun anlamlarından en uygun olanının tesbitini ancak Allah ve –“Biz buna inandık, hepsi Rabbimiz katındandır. Rabbimiz! Bize kılavuzluk ettikten sonra kalplerimizi çevirme! Bize Kendi nezdinden rahmet lütfet! Şüphesiz Sen, bol bol lütfedenin ta kendisisin. Rabbimiz! Şüphesiz Sen, insanları, kendisinde hiçbir şüphe olmayan gün için toplayansın. Şüphesiz Allah, verdiği sözden dönmez” diyen– o bilgide uzman olanlar bilirler. Ve sadece kavrama yetenekleri olanlar öğüt alırlar.

(Ali İmran 7)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

Sana Kitab’ı indiren O’dur. O (Kitap)’tan bazı ayetler (kimsenin tahrif etmeye güç yetiremeyeceği şekilde sağlam, açık ve) muhkemdir. Onlar (Kitab’ın çoğunluğunu ve ana omurgasını oluşturan muhkem), Kitab’ın anası olan (ayetlerdir). Diğer bazısı da (kullarını imtihan etmek için açık kılmadığı) müteşabih ayetlerdir. Kalplerinde eğrilik bulunanlar, fitne çıkarmak ve (ayetleri hevalarına göre) yorumlamak için müteşabih olan ayetlerin peşine düşerler. O (ayetlerin) tevilini/hakiki anlamını yalnızca Allah bilir. İlimde derinleşenler derler ki: “Ona iman ettik. Hepsi Rabbimizin katındandır.” Ancak akıl sahipleri düşünüp öğüt alır.

(Ali İmran 7)

Harun Yıldırım Meali:

O sana kitab'ı indirendir. Ondaki ayetlerin bir kısmı muhkemdir ki onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtirler. Kalplerinde eğrilik bulunanlar, fitne çıkarmak ve onun tevlini aramak için müteşabih olanlarına tabi olurlar. Onun tevilini Allah'tan başka kimse bilmez. İlimde derinleşmiş olanlar da derler ki: "Biz, ona iman ettik; hepsi Rabbimizin katındandır. Akıl sahiplerinden başkası düşünmez."

(Ali İmran 7)

Hasan Basri Çantay:

(Habibim) sana Kitabı indiren odur. Ondan bir kısım ayetler muhkemdir ki bunlar Kitabın anası (temeli) dir. Diğer bir kısmı da müteşabihlerdir. İşte kalblerinde eğrilik bulunanlar sırf fitne aramak (ötekini berikini sapdırmak) ve (kendi arzularına göre) onun te'viline yeltenmek için onun müteşabih olanına tabi olurlar. Halbuki onun te'vilini Allahdan başkası bilmez, ilimde yüksek payeye erenler ise: Biz Ona inandık. Hepsi Rabbimiz katındandır" derler. (Bunları) salim akıllardan başkası iyice düşünmez.

(Ali İmran 7)

Hayrat Neşriyat Meali:

Sana Kitâb'ı (Kur'ân'ı) indiren O'dur; onun bir kısmı muhkem âyetlerdir ki onlar kitâbın anası (esâsı)dır, diğerleri ise müteşâbih (âyetler)dir.(2) Ama kalblerinde bir eğrilik bulunanlar, fitne çıkarmak ve onun te'vîlini aramak için hemen ondan müteşâbih olanının peşine düşerler. Hâlbuki onun te'vîlini ancak Allah bilir. İlimde râsih (derinleşmiş) olanlar da.(Onlar:) “(Biz) ona inandık, hepsi Rabbimiz tarafındandır!” derler (ve o gizli hakikati izhâr ederler). Ve (ondan, selîm) akıl sâhiblerinden başkası ibret almaz.*

(Ali İmran 7)

Hubeyb Öndeş Meali: /

O, kendisinden [bir kısmı] muhkem ayetler olan kitabı sana indirendir. Onlar [muhkem ayetler] kitabın anasıdır. Diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde¹ bir yanlış yola meyil bulunanlara [gelince] onlar onun [müteşabih ayetlerin] yorumunu ancak Allah biliyor olduğu halde, fitne aramak ve (farklı) yorumlarını aramak için onun [kitabın] müteşabih olanlarının peşinden giderler. Bilgide kalıplaşmış [bilginin hakikatini bilen ve tereddüt etmeyen] kimseler ise "ona [müteşabih ayetlere] inandık, [o ayetlerin]² hepsi RAB'bimizin katından'dır" derler. Sağlıklı akıl sahiplerinden başkası öğüt almıyor.

(Ali İmran 7)

Hüseyin Atay Meali:

Sana kitabı indiren O'dur. Ondaki öğretilerin bir kısmı, ana kitabın temeli olan açık anlamlıdır, diğerleri benzeş anlamlıdır. Gönüllerinde eğrilik bulunan kimselere gelince, karışıklık çıkarmak ve kendilerine göre yorum yapmak amacıyla benzeş anlamlı olan öğretilere takılıp kalırlar. Oysa onların yorumunu ancak Allah ve "O'na inandık, hepsi Rabbimizin katındandır diyen" bilginler bilir. Bunu ancak öz akıl sahipleri anlar.

(Ali İmran 7)

İbni Kesir Meali:

Sana kitabı indiren O'dur. O'nun bazı ayetleri muhkemdir ki bunlar; kitabın anasıdır. Diğer bir kısmı da müteşabihlerdir. İşte kalblerinde eğrilik bulunanlar; fitne çıkarmak ve te'vile yeltenmek için müteşabih olanlara uyarlar. Halbuki onun gerçek te'vilini, ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar: Biz ona inandık, hepsi Rabbımızın katındadır, derler. Ancak akıl sahibleri düşünebilirler.

(Ali İmran 7)

İlyas Yorulmaz Meali:

Sana kitabı indiren O dur. Kitabın içinde açık anlaşılır (muhkemat) ayetler vardır ki, bunlar kitabın genelini teşkil ederler. Diğerleri de müteşabih ayetler (Mecaz, deyim, teşbih ve atasözleri gibi anlatımlar) dir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu istedikleri gibi yorumlamak için, Kur'an içindeki müteşabih ayetlere uyarlar. Müteşabih ayetlerin tevilini Allah ve ilimde kendini geliştirmiş (Arap dilinde uzmanlaşmış ve dilin özelliklerini bilen) alimler bilir. “O na iman ettik, ayetlerin hepsi Rabbimiz katındandır” derler. Ancak akıl sahipleri böyle düşünürler.

(Ali İmran 7)

İskender Ali Mihr Meali:

Kitab'ı sana indiren O'dur. Onun bir kısmı muhkem (hüküm ihtiva eden, mânâsı açık olan) âyetlerdir, onlar Kitab'ın esasıdır ve diğerleri, muteşâbihtir (yoruma açık âyetlerdir). Fakat kalplerinde eğrilik (bâtıla meyil) bulunanlar, bu sebeble muteşâbih olanlara (yorum gerektirenlere) tâbî olurlar. Ondan fitne çıkarmak için, onun te'vilini (yorumunu) yapmak isterler. Ve onun te'vilini Allah'dan başka kimse bilmez ve ilimde rusuh sahipleri ise: “Biz O'na îmân ettik, hepsi Rabbimizin katındandır” derler, onlar da tezekkür edemezler, sadece Ulûl'elbab (daimi zikrin ve sırların sahipleri) (tezekkür edebilir).

(Ali İmran 7)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

Sana Kitap'ı bildiren de Odur. O Kitap'ın bir kısmı açık âyetlerdir. Bunlar Kitap'ın temelidir. Öbürleri ise kapalı âyetlerdir. İşte yüreklerinde yamukluk olan kimseler kapalı âyetlere bel bağlarlar. Bu da başkalarını yoldan çıkarmak, o âyetleri kendilerine göre yorumlamak istemelerindendir. Oysaki o kapalı âyetlerin yorumlanmasını Allah'tan başka kimse bilmez. Bilimce ergin olanlar ise şöyle derler: «Biz bu Kitap'a inanıyoruz. Hepsi de Allah katından gelmedir.» Allah'ın buyruğuyla öğütlenenler yalnız sağ düşünenlerdir.

(Ali İmran 7)

Kadri Çelik Meali:

Sana kitabı indiren O'dur. Ondan bazısı kitabın temeli olan muhkem ayetlerdir, diğerleri de müteşabihlerdir. Kalplerinde eğrilik olan kimseler, fitne çıkarmak ve tevil etmek için müteşabih olanlarına uyarlar. Oysa onların tevilini ancak Allah bilir. İlimde derince kökleşmiş olanlar ise, “Ona inandık, (muhkem ve müteşabih) hepsi Rabbimizin katındandır” derler. Bunu ancak akıl sahipleri düşünebilir.*

(Ali İmran 7)

Mahmut Kısa Meali:

Sana bumuhteşem Kitabı gönderen, O’dur. Kur’an’ın büyük bir kısmı muhkem ayetlerden oluşmaktadır ki, bunlar Kitabın aslı ve esasıdır. Diğer ayetleri ise, müteşâbihtir. Muhkem: Bozulmaya, yıkılmaya karşı korunmuş, sapasağlam ve dayanıklı şey demektir. Kur’an, hiçbir değişikliğe ve bozulmaya uğramayacak şekilde korunmuş, sağlamlaştırılmış olduğundan, bu anlamda bütün ayetleri muhkemdir. (11. Hûd: 1; 22. Hacc: 52; 47. Muhammed: 20) Müteşâbih: Aralarındaki fark neredeyse seçilemeyecek ölçüde birbirleriyle benzeşen şeyler demektir. Kur’an ayetleri; güzellik, doğruluk, söylem biçimi gibi bir çok yönlerden birbirlerine benzediğinden, bu anlamda da bütün ayetleri müteşâbihtir (39. Zümer: 23). Buradaki anlamıyla; bizden hem iman ve hem de o iman doğrultusunda amel isteyen, yani konusu iman ve amel olan ayetlere muhkem; ama sadece iman isteyen, konusu iman olup bizden bir amel istemeyen ayetlere de müteşabih denir. Mesela; namaz, infak, içki, kumar gibi konuları anlatan ayetler muhkem, Adem’in topraktan yaratılması, Fil olayı, Musa’nın asası ile denizin yarılması gibi konuları anlatan ayetler de müteşa­bihtir. Kur’an’ın asıl varlık sebebi, insan hayatını Allah’ın rızası doğrultusunda düzenleyen muhkem ayetlerdir. Ama onların uygulanabilmesi için müteşabih ayetlerle kazanacağımız iman desteğine gerçekten ihtiyacımız vardır. Fakat, Kur’an ile hayatını düzenleme ve onun dilediği gibi yaşama niyeti olmayankalplerinde eğrilik bulunan kötü niyetli veya bilgisiz insanlar, Kur’an’ın bildirdiği gerçekler konusunda insanları şüpheye düşürerek fitne çıkarmak ve Allah’ın kitabını keyiflerince yorumlayıp bâtıl iddia ve önyargılarını Kur’an’a onaylatmak amacıyla, muhkem ayetleri görmezlikten gelirler de, kulluk derdinde olmadıkları için anlamını rahatça çarpıtabileceklerini düşündükleri bu müteşâbih ayetlerin peşine düşerler. Oysa onların gerçek anlamını ve doğru yorumunu, sadece Allah bilir. Ve bunu, kitabında size de açıkça bildirmiştir. O hâlde, birkaç anlama gelebilen bu müteşâbih ayetlerin doğru yorumunu Allah’tan, yani onun kitabından ve onları beyan hakkı verilen Elçi’sinden öğrenmelisiniz. Nitekim, ilimde derinleşmiş olanlar: “Biz, ona tüm kalbimizle iman etmişiz, muhkem olsun, müteşâbih olsun, Kur’an ayetlerinin tümü Rabb’imiz tarafından gönderilmiştir!” derler. Fakat bu hakikati, akıl ve sağduyu sahiplerinden başkası düşünüp öğüt almaz. O temiz yürekli, derin kavrayışlı müminler, şöyle yalvarırlar:

(Ali İmran 7)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

Lahuti kitabı sana indiren O'dur. O'nun bir kısım bazı ayetleri muhkemdir. İşte diğer ayetler de müteşabihtir. Onlar çeşitli manalara benzerlik gösterir. İç aleminde yüreklerinde sapma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlar Manasında tevil etmek için, tam açık olmayan müteşabih ayetlere uyarlar. (Rab olan) Allah'tan başkası onların tevilini bilemez halbuk. iBazı kimseler Ancak ilimde derinleşenler: "Biz inandık bunların tamamı Rabbimizdendir, Nitekim bunu, temiz akla sahiplerinden başkası öğüt alıp düşünemez" dediler.

(Ali İmran 7)

Mehmet Türk Meali:

O Allah, sana bu kitabı indirendir. Bu kitabın bir kısım âyetlerinin anlamı açıktır ve bunlar, kitabın özüdür.1 Diğer bir kısmı da benzer anlamlı âyetlerdir.2 Kalplerinde yamukluk olanlar, sadece fitne çıkarmak ve keyfi yorumlar yapmak için kitabın benzer anlamlı âyetlerinin peşine düşerler. Hâlbuki onların yorumunu, sadece Allah bilir. İlim erbabı olanlar ise:3 “Biz, bu (Kitab’ın) tamamının, Allah katından geldiğine inandık.” derler. İşte bunu, ancak temiz akıl sahibi olan kimseler, idrak ederler.*

(Ali İmran 7)

Muhammed Celal Şems Meali:

Sana Kitab’ı indiren, O’dur. Onun ayetlerinin bir kısmı muhkemdir. Onlar, bu Kitab’ın temelidir. Bir kısmı da benzeşen ayetlerdir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak için (gerçeğe aykırı olarak ayetlerin mefhumunu) yorumlamak adına, benzeşen ayetlerin peşine düşerler. Oysa bu ayetlerin tefsirini ancak Allah ve ilimde derinleşmiş olanlar bilir. Onlar, “Biz buna inandık. Hepsi Rabbimiz tarafındandır” derler. (Bundan) aklı başında olanlar dışında, kimse nasihat almaz.

(Ali İmran 7)

Muhammed Esed Meali:

İlahi kelamın özü olan açık ve kesin hükümlü mesajlar ile müteşabihleri kapsayan bu ilahi kelamı sana bahşeden O'dur. Kalpleri hakikatten sapmaya meyilli olanlar, sırf kafaları karıştır(acak şeyler bul)mak için ve ona (keyfi) anlamlar yüklemek amacıyla ilahi kelamın müteşabih olarak ifade edilen kısmına uyarlar; oysa Allah'tan başka kimse onun kesin anlamını bilemez. Bu yüzden bilgide derinleşenler şöyle derler: "Biz ona inanırız: (ilahi kelamın) tümü Rabbimizdendir; derin kavrayış sahipleri dışında kimse bundan ders almasa da."

(Ali İmran 7)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

Sana, bu kitabı indiren de odur. Onun ayetlerinin bir bölümü açık anlamlıdır ve onlar kitabın temelini oluşturur. Öbür ayetlerse kapalı anlamlıdır. Şu bir gerçek ki, kalplerinde hastalık bulunanlar insanları şaşırtmak ve farklı anlamlar vermek için kapalı anlamlı ayetlerin ardına düşerler. Oysa onların gerçek anlamını yalnızca Allah bilir. Bilimde derinleşmiş olanlar ise; "Tümünün rabbimizin katından geldiğine gereğince inandık," derler. Gerçek şu ki, akıl sahiplerinden başkası düşünüp öğüt almaz.

(Ali İmran 7)

Mustafa Çavdar Meali:

Bu kitabı Kuran’ı sana indiren O’dur. Bir kısmı muhkem/hüküm içeren ayetlerdir -ki bunlar kitabın özüdür- diğeri de müteşabih/benzeşen ayetlerdir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve bunun tevilini yapmak için bunun müteşabihinin peşine düşerler. Oysa bunun tevilini/ayetler arası bağlantıyı, Allah bilir. Bir de ilimde yüksek derece sahipleri, “Biz buna iman ettik, bunun hepsi Rabbimizin katındandır.” derler. Bunu ancak derin kavrayış sahipleri anlar.

Bknz: (2/10) - (5/52) - (8/49) - (24/49)»(24/50) - (39/23)

(Ali İmran 7)

Mustafa Çevik Meali:

Ey Peygamber! Allah’ın sana indirmekte olduğu bu vahyin bir kısmı, yaşayış biçiminizin ve inancınızın temel ilkelerini apaçık bildirmektedir. İşte bu âyetlerden asla başkaca anlamlar çıkarılamaz, bunlar ilahi kelamın anasıdır. Bir kısım âyetler ise müteşabih yani asıllarını çağrıştıran, benzeşmeli, bir bakıma çift anlamlı âyetlerdir. Bunlar meleklerin, ruhun, insanın ölümünden sonra Kıyamet’e kadar geçecek süredeki durumunun, cennet ile cehennemin ve İsa’nın yaratılışı gibi insan kavrayışının üstünde ve dışında olan ve fakat benzetilerek ifade edilen âyetlerdir, bunların gerçek mahiyetlerini yalnızca Allah bilir. Allah bu konularda insana bilmesi gereken kadarını bildirmiştir. Allah’a, Peygamber’e ve ilahi kitap ile bildirilenlere iman eden temiz akıl ve bilgi sahipleri, “Rabbimiz bize sorumlu olduklarımızı ve neyi ne kadar bilmemiz gerektiğini bildirmiştir, müteşabih olanların aslını da yalnız kendisi bilir. Kur’an; gerçeği bilmek, ona uygun yaşamak isteyenler için her şeyi eksiksiz açıklamıştır.” derler. Davet olundukları, Allah’ın belirlediği sınırlar içinde yaşamak istemeyen, kalbinde maraz (bozukluk) olan sapmaya yatkın kimseler ise mahiyetini yalnız Allah’ın bildiği müteşabih âyetlerle meşgul olup, zihinleri bulandırıp, fitne ve fesat çıkarmaya çalışırlar.

(Ali İmran 7)

Mustafa İslamoğlu Meali:

Yine O'dur sana İlahi Kelam'ı indiren. O'nun ayetlerinden bir kısmının hükmü kesin ve nettir; bunlar İlahi Kelam'ın anasıdır. Gerisi de müteşabihlerden oluşmuştur. Kalplerinde yamukluk bulunan kimseler, fitne çıkarmak ve tevil etmek amacıyla, onun müteşabih olan kısmının peşine düşerler. Oysa onun gerçek te'vilini kimse bilmez, yalnızca Allah (bilir); ve ilimde derinleşenler derler ki: "Biz ona inanırız, tümü Rabbimizin katındandır. Derin kavrayış sahiplerinden başkası bu gerçeği fark edemese de."

(Ali İmran 7)

Osman Okur Meali:

"Kitab’ı sana O indirmiştir. Âyetlerinin bir kısmı muhkemdir; onlar Kitab'ın ana ayetleridir. Diğerleri müteşâbih (muhkeme benzer birbirini açıklayan ayetlerdir). Kalplerinde eğrilik olanlar, istedikleri te’vîli (bağlantıyı) kurup istedikleri fitneyi çıkarmak için Kitap’ tan, kendi (eğrilikleriyle) benzeşene uyarlar. Oysa onun tevilini (sonucunu, bağlamını) sadece Allah bilir. Bu ilim de derinleşenler (sağlam duruş gösterenler) şöyle derler: “Biz, bu ilme inandık, hepsi (muhkem de müteşâbih de tevil de) Rabbimizin katındandır.” Zikre (doğru bilgiye) sadece ulul elbab (sağduyu sahipleri, dik duruşlu olanlar) ulaşabilirler."

(Ali İmran 7)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

O mabûd-i kadimdir ki, senin üzerine Kur'an'ı indirdi. Ondan bir kısmı muhkem âyetlerdir ki, onlar o kitabın aslıdır. Diğer bir kısmı da müteşâbih âyetlerdir. Artık kalblerinde eğrilik bulunan kimseler fitne aramak ve onu te'vil arzusunda bulunmak için o kitaptan müteşâbih olanına ittiba ederler. Halbuki, onun te'vilini Allah Teâlâ'dan başkası bilemez. İlimde rüsuh sahibi olanlar ise «Biz ona imân ettik, hepsi de Rabbimizin cânibindendir,» derler. (Bunları) Tam akıllı zâtlardan başkası tezekküredemez.

(Ali İmran 7)

Ömer Öngüt Meali:

Sana Kitab'ı indiren O'dur. O'nun bazı âyetleri muhkemdir, mânâsı açık ve kesindir. Bunlar kitabın esasıdır. Diğer bir kısmı da müteşabihlerdir (birbirine benzer çeşitli mânâlar taşır). Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve kendilerine göre yorumlamak için onun benzer âyetlerinin üzerlerine düşerler. Oysa onun te'vilini ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar: “O'na inandık, hepsi Rabbimizin katındandır. ” derler. Bunu ancak akl-ı selim sahiplerinden başkası düşünüp anlamaz.

(Ali İmran 7)

Ömer Sevinçgül Meali:

Sana kitap indiren odur. O kitapta muhkem ayetler vardır. Bunlar kitabın temelidir. Fakat anlatımı müteşabih ayetler de vardır. Kalpleri eğri olanlar, karışıklık çıkarmak, kafaları karıştırmak, anlamı saptırmak gibi amaçlarla bunların ardına düşerler. O ayetlerin gerçek yorumunu, ‘tam anlamıyla’ ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olan kimseler ise, “Biz ona inandık. Hepsi Rabbimizin katındandır” derler. Fakat akıl yürütemeyenler bunu düşünemezler.

(Ali İmran 7)

Sadık Türkmen Meali:

SANA kitabı indiren de O’dur. Ondan bazı ayetler muhkemdir (manâsı açık) ki, onlar kitabın anasıdır, diğerleri de müteşâbihtir (zamanla açıklanacak olandır).[] [] Örneğin 1400 yıl önce: “Sen o dağları duruyor sanırsın. Halbuki onlar bulutlar gibi geçer giderler” ayeti Müteşabihti. Günümüzde uzaya çıkılıp, Dünyaya bakılınca dağların Dünya ile birlikte dönüşü anlaşıldı. Böylece muhkem ayet haline geldi. Kalplerinde eğrilik/hastalık olanlar; fitne aramak ve kendilerince yorumlamak için, onun müteşâbihlerine yönelirler. Müteşabih ayetlerin, tevilini/yorumunu/neyi anlatmak istediğini Allah bilir. İlim’de derinleşenler: “Biz buna inandık, hepsi de Rabbimizin katındandır” derler. Neden muhkem ve müteşabih ayetler olduğunu ancak, akl-ı selîm (aklını kullanan ilim) sahipleri düşünüp anlar.

(Ali İmran 7)

Seyyid Kutub Meali:

Sana bu Kitab'ı indiren O'dur. Bu Kitab'ın bir kısım ayetleri kesin anlamlı (muhkem)dir, bunlar onun özünü oluştururlar. Diğer kısmı da birden çok anlamlı (müteşabih)dir. Kalplerinde eğrilik olanlar fitne çıkarmak ve keyfi yorumlar yapmak amacı ile bu kitabın birden çok anlamlı ayetlerinin ardına düşerler. Oysa onların yorumunu sadece Allah bilir. Köklü bilgiye sahip olanlar ise «Bu Kitab 'a inandık, O bütünü ile Allah katından gelmiştir» derler. Bunu ancak aklı başında olanlar düşünebilirler.

(Ali İmran 7)

Suat Yıldırım Meali:

Bu muazzam kitabı sana indiren O'dur. Onun ayetlerinin bir kısmı muhkem olup bunlar Kitabın esasıdır. Ayetlerin bir kısmı ise müteşabihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar sırf fitne çıkarmak, insanları saptırmak ve kendi arzularına göre yorumlamak için müteşabih kısmına tutunup onlarla uğraşır dururlar. Halbuki onların hakikatini, gerçek yorumunu Allah'tan başkası bilemez. İlimde ileri gidenler: "Biz ona olduğu gibi inandık. Hepsi de Rabbimizin katından gelmiştir." derler. Bunları ancak tam akıl sahipleri düşünüp anlar.

(Ali İmran 7)

Süleyman Ateş Meali:

Kitabı sana O indirdi. Onun bazı ayetleri muhkemdir (ki) onlar Kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabih(birbirine benzeyen, sonucu tam bilinmeyen)dir. Kalblerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak, uyardığı sonuca uğra(yıp belalarını bul)mak için onun müteşabih ayetlerinin ardına düşerler. Oysa onun te'vili(uyardığı sonucun ne zaman gerçekleşeceği)ni Allah'tan başka kimse bilmez. İlimde ileri gidenler: "Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır" derler. Sağduyu sahiplerinden başkası düşünüp öğüt almaz.

(Ali İmran 7)

Süleymaniye Vakfı Meali:

Bu Kitab'ı sana indiren O'dur. Âyetlerinin bir kısmı muhkemdir[1]; onlar kitab'ın[2] ana ayetleridir. Diğerleri müteşabih[3] (benzeşik) olanlardır. Kalplerinde eğrilik olanlar, istedikleri te'vili (bağlantıyı) kurup istedikleri fitneyi çıkarmak için Kitap'tan, kendi eğrilikleriyle[4] benzeşen şeye uyarlar. Oysa onun tevilini (ayetleri birbiri ile ilişkilendirmeyi)[5] sadece Allah bilir. Bu ilimde[6] sağlam duruş gösterenler de şöyle derler: "Biz, bu ilme inandık, hepsi (muhkem, müteşabih ve tevil) Sahibimiz katındandır." Bu zikre[7] (doğru bilgiye) sadece sağlam duruşlu olanlar ulaşabilirler[8].

1) Muhkem ayet, bir konuda hüküm içeren ayettir. Hemen her ayetin böyle bir yönü vardır. Bu hüküm, başka ayetlerle açıklanır. Allah Teala şöyle demiştir: "Elif, Lam, Ra. Bu bir kitaptır ki, ayetleri muhkem kılınmış sonra hakim olan, her şeyin iç yüzünü bilen Allah tarafından açıklanmıştır. Bu, Allah'tan başkasına kul olmamanız içindir." (Hud 11/1-2)
2) Kitab (كتاب)'ın kök anlamı, bir şeyi bir şeye eklemektir (Mekayis). Bazen sözleri ekleyerek yapılan konuşmaya bazen de kelimeleri ekleyerek yazılan herhangi bir yazıya kitap denir (Mürfedat). Bir ayet şöyledir: "Allah sözün en güzelini, müteşabih ve mesani kitap olarak indirmiştir." (Zümer 39/23) Mesani, "ikişerliler" anlamına gelir. Kur'an'ın, bildiğimiz bir kitap halinde inmediği açıktır. Bu ayetler onun, kendinden kitaplar oluşturulacak şekilde indiğini, her bir kitabın, bir muhkem bir de müteşabih olmak üzere en az iki ve ikinin katları olan ayetlerden oluştuğunu, doğru hükme yani hikmete bu şekilde ulaşılabileceğini gösterir.
3)Müteşabih, birbirine benzeyen iki şeyden her birine denir. Müteşabih ayetler, birbirine benzeyen ayetlerdir. 
4) Ayet'in açılımı şöyledir: "(فيتبعون ما تشابه منه  بزيغهم) = Kitap'tan kendi eğrilikleriyle benzeşene uyarlar." Necran Hristiyanlarından bir topluluk Nebimize gelmiş: Ya Muhammed! Sen, İsa'nın Allah'ın kelimesi ve ondan bir ruh olduğu kanaatinde misin değil misin? demişti. O, "evet" deyince "Bu bize yeter" demişlerdi. Arkasından yukarıdaki ayet sonra da şu ayet inmişti: "Allah katında İsa'nın durumu, tıpkı Âdem'in durumu gibidir. Âdem'i topraktan yarattı; sonra ona 'ol" dedi; o da oluştu ."  (Al-i İmran 3/59) (Taberi) Hristiyanlar, kendi eğrilikleriyle benzeşir gördükleri şu ayete dayanıyorlardı: "İsa… Allah'ın Meryem'e ulaştırdığı (ol) sözü ve kendinden bir ruhtur." (Nisa 4/171) Halbuki bu ayetin başında görmek istemedikleri şu ifade vardır: "Meryem oğlu İsa Mesih, başka değil, yalnızca Allah'ın elçisidir." Allah'ın kitabına uyma yerine onu kendilerine uydurmak isteyenler hep böyle bir yol izlerler.
5) Te'vil = تَأْوِيلِ, Allah'ın ayetler arasında kurduğu bağlantıyı ifade eder. Bu bağlantıyı ancak, Arapçayı ve ilgili konuyu iyi bilenlerden oluşan bir ekip bulabilir. Bir ayet şöyledir: "Bu bir kitaptır ki ayetleri, bilenlerden oluşan bir topluluk için Arapça Kur'anlar (kümeler) halinde açıklanmıştır." (Fussilet 41/3) Buradaki Kur'an kelimesi, Al-i İmran 3/7. ayetteki kitap kelimesi gibi ayetler kümesi anlamındadır.
6) Bu ilim, Kur'an'ın kendini açıklama ilmidir. Allah Teala şöyle demiştir: "Onlara, bir ilimle açıkladığımız Kitap getirdik; inanan topluluk için rehber ve ikramı bol bir kitap." (Araf 7/52)
7)Zikir, bağlantılarıyla birlikte düşünülüp öğrenilen doğru bilgi, o bilgiyi kullanıma hazır tutmak ve kullanmaktır. (Müfredat ذكر ve عرفmd.) Tabiat, Allah'ın yarattığı ayetlerden, Kur'an da indirdiği ayetlerden oluşur. Her ikisinden elde edilen doğru bilgi zikirdir. İnsanı, sadece bu bilgi tatmin eder. (Ra'd 13/28)
8) Sağlam duruşlu' diye meal verdiğimiz ulu'l-elbab'ı Allah Teala şöyle tanımlar: "Sözü dinleyen ve onun en güzeline (Allah'ın sözüne) uyanları, Allah'ın doğru yola ileteceği müjdesini ver. İşte ul'ul-elbab olanlar onlardır." (Zümer 39/18)

(Ali İmran 7)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

Sana Kitab'ı O indirmiştir. Onun bir kısmı Kitab'ın temeli olan muhkem âyetlerdir. Diğerleri ise müteşabihtir. Kalpleri bâtıla meyilli olanlar, fitne çıkarmak ve hevalarına göre anlamlar yüklemek amacıyla onun müteşabihleriyle ilgilenirler. Oysa onun kesin anlamını Allah'tan başkası bilemez. Derin ilim sahipleri: "Biz ona iman ederiz. Hepsi Rabbimizin katından indirilmiştir" derler. Ancak akıl sahipleri düşünüp öğüt alır.

(Ali İmran 7)

Şaban Piriş Meali:

Sana kitabı indiren O'dur. Onda bir kısmı, muhkem -ki bunlar kitabın özüdür.- bir kısmı da müteşabih ayetler vardır. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun tevilini yapmak için onun müteşabih olanlarına uyarlar. Oysa, onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise "Biz, ona iman ettik, onun hepsi Rabbimizin katındandır." derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası düşünmez.

(Ali İmran 7)

Talat Koçyiğit Meali:

Kitab'ı sana indiren O'dur. O kitabın bir kısmı muhkem âyetlerdir; bunlar Kitab'ın aslıdır: diğerleri ise, muteşâbih âyetlerdir. Kalblerinde eğrilik bulunan kimseler, fitne çıkarmak ve (heveslerine uygun) tevilini yapmak için müteşâbih olan âyetlere tâbi olurlar. Oysa müteşâbihin tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde yüksek dereceye erişmiş olanlar ise, "biz ona inandık; hepsi de Rabbımız katındandır" derler. Bunu, akıl sahiplerinden başkası düşünmez.

(Ali İmran 7)

Tefhimul Kuran Meali:

Sana Kitabı indiren O'dur. Ondan, kitabın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri de benzeşen (müteşabih) lerdir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne (ve karışıklık) çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun yorumunu Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: «Biz ona inandık, onun tümü Rabbimizin katındandır.» derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp düşünmez.

(Ali İmran 7)

Ümit Şimşek Meali:

Sana kitabı indiren de odur. O kitaptan bir kısmı muhkem âyetlerdir ki, onlar kitabın anasıdır; diğer bir kısmı da müteşabihattır. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak için müteşabih olanın peşine takılır da onu kendince yorumlamaya uğraşır.(4) Oysa onların kesin yorumunu Allah'tan başkası bilemez. İlimde derinlik sahibi olanlar ise, “Biz ona inandık; hepsi Rabbimizin katındandır” derler.(5) Fakat bunu ancak selim akıl sahipleri düşünüp anlar.*

(Ali İmran 7)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Kitap'ı sana indiren O'dur: Onun ayetlerinden bir kısmı muhkemlerdir ki; onlar Kitap'ın anasıdır. Diğer ayetlerse müteşabihlerdir. Şu var ki, kalplerinde bir eğrilik ve bozukluk bulunanlar, fitne aramak, onun yorumuna öncelik tanımak için Kitap'ın sadece müteşabih kısmının ardına düşerler. Onun tevilini ise bir Allah bilir, bir de ilimde derinleşmiş olanlar. Bunlar, "Ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır." derler. Gönül ve akıl sahiplerinden başkası gereğince düşünemez.

(Ali İmran 7)