Çevrenizdeki Araplardan inanmadığı halde inanmış gibi görünen ikiyüzlü münafıklar var, bir de şehir halkından münafıklıkta ileri gidenler var ki onları siz bilmezsiniz biz biliriz. Biz onlara bu dünyada azap üstüne azap yaşatacağız ve ahirette de korkunç bir azaba uğrayacaklar.
Ve günahlarını itiraf etmiş olan diğer bir grup var. Onlar iyi işleri kötü işlere karıştırmışlar. Umulur ki Allah onların tövbelerini kabul eder, zira Allah eşsiz bir bağışlayıcı ve sonsuz rahmet sahibidir.
Onların mallarından bir kısmını kendilerini arındırmak için sadaka olarak al ve onlar için dua ile destek ol! Zira senin dua ve desteğin onlar için bir iç huzurudur. Allah her şeyi işitendir, her şeyi bilendir.
Onlar Allah’ın, evet O’nun, kullarının tövbesini kabul ettiğini, sadakalarını da alıp kabul ettiğini ve Allah’ın tövbeleri, her zaman kabul eden ve merhametli olduğunu bilmiyorlar mı?
De ki: – Bundan böyle ne yaparsanız yapın Allah yaptıklarınızı görüp değerlendirecek. Elçisi ve müminler de, sonra gizli ve aşikâr her şeyi bilenin huzuruna çıkarılacaksınız O da size yaptıklarınızı bir bir haber verecek.
Bir de durumları Allah’ın takdirine kalmış diğer bir grup daha var ki, Allah onları isterse cezalandırır isterse tövbelerini kabul eder. Zira Allah her şeyi bilen ve her şeyi yerli yerince yapandır.
Bir de müminlere zarar vermek, kâfirliği yaymak, müminlerin arasına fitne ve fesat sokmak ve bir de Allah ve Elçisi’ne karşı daha önce savaşanlara yardım ve yataklık yapmak üzere bir mescit (adı altında bina) yapan kimseler var. Bunlar, "Biz yalnızca iyi bir amaç için yapmak istedik kötü bir niyetimiz yoktu" diye yemin ederler. Allah şahittir ki onlar kesinlikle yalancılardır.
Orada asla onlarla birlikte olma! Ta baştan beri tevhit ve Allah’a saygı temeli üzerine bina edilmiş olan mescit, içinde bulunman daha uygun. Orada günahlardan arınmayı seven insanlar var, zira Allah arınanları sever.
Binasını Allah’a saygı ve O’nun rızasını kazanmak üzerine inşa eden kimse mi daha hayırlıdır, yoksa binasını kaymak üzere olan bir uçurum kenarına yapıp da onunla beraber cehennem ateşine yuvarlanan kimse mi? Allah böyle müminlerin aleyhine çalışan zalimleri emellerine ulaştırmaz.
Onların kalplerindeki kuşku üzerine inşa ettikleri bu bina, kalpleri dert ve sıkıntıdan paramparça olana kadar ancak dayanacaktır. Allah her şeyi bilen ve yerli yerince yapandır.
Allah, kendi yolunda savaşan öldüren ve öldürülen müminlerden canlarını ve mallarını cennet karşılığında satın almıştır. İşte bu, hem Tevrat’ta, hem İncil’de ve hem de Kuran’da Allah’ın gerçekleştirmeyi üstlendiği bir vaadidir. Verdiği ahdi gerçekleştirmede Allah’tan daha sağlam sözlü kim vardır? Öyleyse Allah ile yaptığınız bu alış verişten dolayı sevinin. İşte budur muhteşem zafer.
Onlar ki Allah’a tövbe edenler, yalnızca ona kulluk edenler, onu övüp yüceltenler, seyahat edenler, rüku/boyun eğenler, secde edenler, iyilikleri teşvik edenler kötülüğü engelleyenler, Allah’ın koyduğu sınırları muhafaza edenlerdir. İşte bu müminleri müjdele!
Ne nebiye ve ne de inananlara, cehennemlik oldukları anlaşıldıktan sonra, yakın akrabaları bile olsalar ortak koşan müşrikler için bağışlanma dilemek yakışmaz.
İbrahim’in babası için bağışlanma dilemesi, sadece daha önce ona verdiği vaatten dolayı idi. Ancak babasının Allah’ın düşmanı olduğunu kesin olarak anlayınca ondan uzaklaştı. İbrahim gerçekten çok ince ruhlu ve yufka yürekli idi.
Hem Allah, bir topluma doğru yolunu gösterdikten sonra, sakınılması gereken şeyleri açıklamadan, onları dalalette saymaz Allah, her şeyi bilendir.
Göklerin ve yerin hükümranlığı elbette Allah’ındır. Yaşatan da O’dur, öldüren de. Sizin Allah’tan başka her hangi bir veli ve yardımcınız yoktur.
Allah, Nebi’nin, tövbesini kabul ettiği gibi o seferin en zor saatlerinde içlerinden bir grubun kalplerinin kaymaya meylettiği bir anda Nebi’ye bağlılık gösteren muhacirin ve ensarın tövbelerini de kabul etti. Sonra onlara rahmet ve mağfireti ile yöneldi. Zira Allah onlara karşı çok şefkatli ve merhametlidir.
Ve bir de savaşa katılmayıp geride kalan üç kişinin de vicdanları onları öylesine sıkmıştı ki yeryüzü bütün genişliğine rağmen onlara dar gelmişti ve Allah’a karşı yine Allah’tan başka bir sığınak olmadığını anladılar, sonra Allah’a tövbe ile yönelmelerinden dolayı Allah da tövbelerini kabul etti. Şüphesiz ki Allah, evet O’dur tövbeleri kabul eden ve merhamet eden.
Ey İman edenler! Allah’ın emirlerine karşı gelmekten sakının ve özü sözü doğrularla beraber olun!
Ne Medine halkına ve ne de çevrelerinde bulunan çöl Araplarına Allah’ın elçisinden geride kalmak dolayısıyla kendi canlarını onun canından daha fazla önemsemek yakışmaz. Çünkü onların Allah yolunda çektikleri susuzluk, yorgunluk, şiddetli açlık ve kâfirleri öfkelendiren her hamle ve düşmana karşı kazanılmış her zafer kendileri için ameli Salih olarak yazılacaktır. Zira Allah iyilik edenlerin ödülünü zayi etmez.
Yine onların Allah yolunda yaptıkları küçük büyük harcamalar, vadileri ve tepeleri aşmak için çektikleri eziyetler, Allah’ın onları yaptıklarının en güzeli ile ödüllendirmesi için yazılmıştır.
Müminlerin topyekûn hep birlikte savaşa çıkmaları gerekmez, her kabileden bir grup, kendilerine döndüklerinde toplumlarını uyarmak ve eğitmek üzere dinde derin kavrayış sahibi olmak için savaşa katılmamaları daha doğrudur. Umulur ki sınırları çiğnemekten çekinirler.
–Ey İman edenler! Yakınınızda olan (ve sizin için açık tehdit oluşturan) kâfirlerle savaşın ki sizin ne kadar sert ve dirençli olduğunuzu anlasınlar. İyi bilin ki Allah, sorumluluğunu yerine getirenlerle beraberdir.
Ne zaman bir sure indirilse hemen onlardan birileri, „Bu hanginizin imanını artırdı?’ derler. Evet, iman edenlerin imanını artırır ve onlar bunu birbirlerine müjdelerler.
Kalplerinde hastalık bulunanların ise pislikleri artmıştır. Ve onlar, kâfir olarak ölüp gitmişlerdir.
Onlar, her yıl bir veya birkaç kez sıkıntılarla imtihan edildiklerini görmüyorlar mı? Sonra ne tövbe edip dönebiliyorlar ne de ibret alıyorlar.
Ne zaman bir sure indirilse, birbirlerine bakarak „Sizi bir gören oluyor mu?’ deyip sıvışıp gidiyorlar. Onlar hakkı anlamaya yanaşmayan bir topluluk oldukları için Allah’ın emirlerine kalplerini kapatmışlardır.
Andolsun ki, size içinizden çok şerefli bir elçi gelmiştir. Sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir, size karşı çok düşkündür, hele müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur.
Buna rağmen yüz çevirecek olurlarsa de ki: – Allah bana yeter. Zira O’ndan başka ilah yoktur, ben O’na dayandım ve güvendim, çünkü O yüce arşın Rabbi/mutlak hükümranlık makamının sahibidir.