16. Nahl Suresi / 103.ayet

Biz onların, “Bu Kuran’ı bir insan öğretiyor” dediklerini elbette biliyoruz. Oysa onların kastettikleri kimsenin dili yabancıdır. Bu Kuran ise apaçık bir Arapçadır.

Bknz: (6/25)(8/31)(16/24)(25/4)»(25/5)(46/10)»(46/11)

Mustafa Çavdar Meali

Nahl 103 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Andolsun ki biz biliyoruz, onlar, bunu ona ancak birisi öğretmede diyorlar. Bellettiğini sandıkları adam, yabancıdır, Arapçayı doğru düzen konuşamaz, bu Kur'an'sa, apaçık Arap diliyle.*

(Nahl 103)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

Andolsun ki Biz, onların: "Bunu kendisine ancak bir (başka) beşer öğretmektedir. (Bu hikmetleri ve ayetleri, özel ve gizli kişiler ve merkezler ona öğütlemektedir) ” dediklerini biliyoruz. (Oysa Hakk’tan) Saparak kendisine yöneldikleri (nisbet ettikleri kimse) nin dili A'cemidir (yabancı bir dildir), bu (Kur’an) ise açıkça Arapça olan (bir lisan) dır.

(Nahl 103)

Abdullah Parlıyan Meali:

Andolsun ki, biz kâfirlerin “Bu Kur'ân'ı, ona ancak bir insan öğretmektedir” dediklerini biliyoruz. Öğrettiğini sandıkları adam yabancıdır, Arapçayı doğru düzgün konuşamaz. Fakat bu Kur'ân, apaçık Arap diliyle indirilmiştir.

(Nahl 103)

Adem Uğur Meali:

Şüphesiz biz onların: "Kur'an'ı ona ancak bir insan öğretiyor" dediklerini biliyoruz. Kendisine nisbet ettikleri şahsın dili yabancıdır. Halbuki bu (Kur'an) apaçık bir Arapçadır.

(Nahl 103)

Ahmet Hulusi Meali:

Andolsun ki: "Onu ancak bir beşer öğretiyor" demelerini biliyoruz... Hak'tan saparak kendisine nispet ettikleri kimsenin dili, Arapçayı iyi konuşamayan bir dildir... Bu ise apaçık Arapça bir lisandır.

(Nahl 103)

Ahmet Tekin Meali:

Onların: “Kesinlikle, Kur'ân'ı ona bir insan öğretiyor” dediklerini biliyoruz. Muhammed'in hak peygamberliğine dil uzatmak kastıyla Kur'ân'ı kendisine öğrettiğini söyledikleri şahsın dili yabancıdır. Halbuki, bu Kur'ân fasih, ifade gücü üstün, edebî bir Arapça'dır.

(Nahl 103)

Ahmet Varol Meali

Onların: "Ona bir insan öğretiyor" dediklerini biliyoruz. Kasdettikleri kişinin dili yabancıdır; bu ise apaçık Arapça bir dildir.*

(Nahl 103)

Ali Bulaç Meali:

Andolsun ki biz, onların: "Bunu kendisine ancak bir beşer öğretmektedir" dediklerini biliyoruz. Saparak kendisine yöneldikleri (kimse)nin dili a'cemidir, bu ise açıkça Arapça olan bir dildir.

(Nahl 103)

Ali Fikri Yavuz Meali:

Gerçekten biliyoruz ki, kâfirler: “- Kur'an'ı muhakkak surette (Peygambere, ara sıra görüşüp konuştuğu Rûm'lardan hristiyan) bir insan öğretiyor.” diyorlar. Peygambere öğretiyor zannında bulundukları kimsenin dili yabancıdır; bu Kur'an ise, açık Arapçadır.

(Nahl 103)

Ali Rıza Sefa Meali:

Ve gerçek şu ki, "Ona, bir insan öğretiyor!" dediklerini biliyoruz. İlişkilendirdikleri kişinin dili zor anlaşılır. Oysa bu, çok kolay anlaşılacak apaçık bir dildir.

(Nahl 103)

Ali Ünal Meali:

Sen’in hakkında onların, “Mutlaka O’na öğreten bir insan var!” dediklerini biliyoruz. Hakikatten saparak imada bulundukları kişinin dili yabancı bir dildir; oysa bu Kur’ân apaçık Arapça’dır.

(Nahl 103)

Bahaeddin Sağlam Meali:

Andolsun! Biz, “Ona ancak bir beşer öğretiyor” demelerini biliyoruz (işitiyoruz.) Yaslandıkları lisan yabancıdır. (Sen o lisanı bilmiyorsun.) Bu Kur’an ise, apaçık bir Arapçadır.

(Nahl 103)

Bayraktar Bayraklı Meali:

Andolsun ki biz, onların "Kur'an'ı ona bir insan öğretiyor" demekte olduklarını biliyoruz. Nisbet etmeye uğraştıkları adamın dili yabancıdır. Oysaki bu Kur'an apaçık bir Arapça'dır.

(Nahl 103)

Bekir Sadak Meali:

And olsun ki: «Ona elbette bir insan ogretiyor» dediklerini biliyoruz. Kast ettikleri kimsenin dili yabancidir, Kuran ise fasih arabcadir.

(Nahl 103)

Besim Atalay Meali:

Biz biliyoruz «Ona bir adam öğretiyor!» diyorlar; söylenilen adamın dili Arapça değil, Acemcedir; oysa açık Arapçadır

(Nahl 103)

Celal Yıldırım Meali:

And olsun ki, onların, «Ona (Muhammed'e) ancak bir insan öğretiyor» dediklerini biliyoruz. O işaret ettikleri kimsenin dili (olsa olsa) fasîh ve açık Arapça değildir. Bu Kur'ân ise çok açık ve fasih bir Arapça'dır,

(Nahl 103)

Cemal Külünkoğlu Meali:

Andolsun ki biz, onların: “Kur'an'ı ona bir insan öğretiyor” dediklerini biliyoruz. Nispet etmeye uğraştıkları adamın dili yabancıdır (Rumcadır). Oysaki bu Kur'an, apaçık bir Arapçadır.*

(Nahl 103)

Diyanet İşleri Eski Meali:

And olsun ki: "Ona elbette bir insan öğretiyor" dediklerini biliyoruz. Kast ettikleri kimsenin dili yabancıdır, Kuran ise fasih Arapça'dır.

(Nahl 103)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

Andolsun ki biz onların, "Kur'an'ı ona bir insan öğretiyor" dediklerini biliyoruz. İma ettikleri kimsenin dili yabancıdır. Bu Kur'an ise gayet açık bir Arapça'dır.

(Nahl 103)

Diyanet Vakfı Meali:

Şüphesiz biz onların: «Kur'an'ı ona ancak bir insan öğretiyor» dediklerini biliyoruz. Kendisine nisbet ettikleri şahsın dili yabancıdır. Halbuki bu (Kur'an) apaçık bir Arapçadır.  *

(Nahl 103)

Edip Yüksel Meali:

'Ona bir insan öğretiyor' biçimindeki sözlerini elbette biliyoruz. Amaçladıkları kişinin dili yabancıdır, bu ise apaçık Arapça bir dildir.

(Nahl 103)

Elmalılı Orjinal Meali:

Muhakkak biliyoruz ki onlar "mutlaka onu bir beşer ta'lim ediyor" da diyorlar, ilhad etmek istedikleri kimsenin lisanı A'cemidir, bu Kur'an ise gayet beliğ bir Arabi lisan

(Nahl 103)

Elmalılı Yeni Meali:

Muhakkak biliyoruz ki onlar: "Mutlaka onu bir insan öğretiyor!" da diyorlar. Haktan saparak isnatta bulunmak istedikleri kimsenin dili yabancıdır; bu Kur'an ise gayet açık bir Arapça'dır.

(Nahl 103)

Erhan Aktaş Meali:

Ant olsun ki Biz, onların: "Ona ancak bir beşer öğretiyor." dediklerini biliyoruz. Kastettikleri kimsenin dili yabancıdır. Bu ise apaçık bir Arapçadır.

(Nahl 103)

Gültekin Onan Meali:

Andolsun ki biz onların: "Bunu kendisine ancak bir beşer öğretmektedir" dediklerini biliyoruz. Saparak kendisine yöneldikleri (kimse)nin dili acemidir, bu ise açıkça Arapça olan bir dildir.

(Nahl 103)

Hakkı Yılmaz Meali:

Ve kesinlikle Biz biliyoruz ki, onlar “Sadece, o'na bir beşer öğretiyor” diyorlar. Peygamber'e öğretiyor zannında bulundukları kimsenin dili yabancıdır. Kur’ân ise apaçık bir Arapça'dır.

(Nahl 103)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

Andolsun ki onların sana: “Ona ancak bir beşer öğretiyor.” dediklerini biliyoruz. (Sana öğrettiğini) iddia ettikleri o kişinin dili acemdir/yabancıdır. Bu (Kitab’ın) diliyse apaçık bir Arapça’dır.

(Nahl 103)

Harun Yıldırım Meali:

Şüphesiz biz onların: "Kur'an'ı ona ancak bir insan öğretiyor" dediklerini biliyoruz. Kendisine nisbet ettikleri şahsın dili yabancıdır. Halbuki bu (Kur'an) apaçık bir Arapçadır.

(Nahl 103)

Hasan Basri Çantay:

Andolsun ki biz onların: "Bunu mutlakaa bir beşer öğretiyor" diyeceklerini biliyoruz. Hakdan sapmak suretiyle kendisine nisbet edecekleri (o mefruz kimse) nin lisanı (olsa olsa) a'cemi (olabilir. Arabi değil). Bu (Kur'anın dili) ise (bütün fesaahat ve belağati ile) apaçık Arabca bir dildir.

(Nahl 103)

Hayrat Neşriyat Meali:

Şübhesiz biliyoruz ki, onlar: “(Kur'ân'ı) ona ancak bir insan öğretiyor” diyorlar.(Hâlbuki o) nisbet ettikleri kimsenin lisânı yabancıdır; bu ise, apaçık Arabca bir lisandır.(1)*

(Nahl 103)

Hubeyb Öndeş Meali: /

Elbetteki, onların "Ona sadece bir beşer öğretiyor" dediklerini biliyorduk. Ona (öğretiyor, diye) yamulttukları[nispet ettikleri] kimsenin dili anlaşılmaz-karışıktır¹ bu (kur'an) ise apaçık açık-net bir dildir.

(Nahl 103)

Hüseyin Atay Meali:

Andolsun, onların "Şüphesiz ona bir beşer öğretiyor" dediklerini biliyoruz. İşaret ettikleri insanın dili yabancıdır. Oysa bu, apaçık, düzgün bir Arapça'dır.

(Nahl 103)

İbni Kesir Meali:

Andolsun ki; ona mutlaka bir insan öğretiyor, dediklerini biliyoruz. Kasdettikleri kişinin dili yabancıdır. Kur'an ise apaçık arapçadır.

(Nahl 103)

İlyas Yorulmaz Meali:

Onların “Ona (Muhammed'e) bir insan öğretiyor” dediklerini biliyoruz. Halbuki (Muhammed'e) Öğretmekle itham ettikleri kişinin dili yabancı bir dil. Ama bu (Kur'an) açıkça Arapça dil.

(Nahl 103)

İskender Ali Mihr Meali:

Ve andolsun ki Biz, onların: “Fakat O’nu (Kur’ân-ı Kerim’i), ona şüphesiz bir beşer (insan) öğretiyor.” dediğini biliyoruz. Ona isnad ettikleri kişinin lisanı acemidir (Arapça değildir). Bu (Kur’ân-ı Kerim) lisanı ise apaçık Arapça’dır.

(Nahl 103)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

Ant olsun ki Biz biliyoruz, onlar şunu diyecekler; «Ona Kur'an'ı öğreten bir âdemoğludur.» Öğrettiğini sandıkları kimsenin dili yad dildir. Kur'an'ın dili ise apaçık arapçadır.

(Nahl 103)

Kadri Çelik Meali:

Şüphesiz biz, onların, “Bunu ancak kendisine bir beşer öğretmektedir” dediklerini biliyoruz. Kendisine (öğretimi) isnat ettikleri şahsın dili yabancıdır (Arapça değildir!). Hâlbuki bu (Kur'an) apaçık bir Arapçadır.*

(Nahl 103)

Mahmut Kısa Meali:

Ey şanlı Elçi! Biz onların, “Ona bu Kur’an’ı,olsa olsa Tevrat ve İncil hakkında bilgisi olan bir insan öğretiyordur. Çünkü Muhammed’in, böylesine hârikulâde bir eser meydana getirmesi ve geçmiş kavimler, Peygamber kıssaları, kıyâmet, âhiret, evrenin ve insanın yaratılışı... gibi konularda bu kadar kapsamlı ve isabetli bilgiler vermesi aklen imkânsızdır. Öyleyse ona bu kitabı, hitâbet ve belâgat konusunda hiç kimsenin kendisiyle boy ölçüşemeyeceği bir kişi öğretiyor; bu da olsa olsa, vaktiyle Yahudi ve Hıristiyanlardan bir şeyler öğrenmiş olan kölelerimizden biridir. Nitekim Muhammed’in, zaman zaman bu kölelerle konuştuğunu görüyoruz.” dediklerini elbette biliyoruz. Oysa Kur’an’ın meydan okuması karşısında düştükleri acziyeti itiraf eden bu adamlar, onun beşer üstü bir kaynaktan geldiğini pekâlâ bilirler. Kaldı ki, onlarınKur’an’ı Muhammed’e öğrettiğini iddia ettikleri adamın dili yabancı olduğu ve bu kişi doğru dürüst Arapça konuşamadığı hâlde, bu Kur’an, bütün Arap edebiyatçılarını acze düşüren pürüzsüz, dupduru Arapça dili ile gönderilmiş eşsiz bir mucizedir.Üstelik Kur’an, Yahudilerin seçkin ve ayrıcalıklı bir millet olduğu, Âdem’in işlediği günah yüzünden bütün insanların günahkâr olarak doğduğu, İsa Peygamberin çarmıha gerilerek insanlığın günahına kefaret olduğu, onun Allah’ın —haşa— oğlu olduğu... gibi birçok konuda Yahudi ve Hıristiyanların iddialarını reddediyor ve bunların aslını esasını tüm açıklığıyla ortaya koyuyor. Bu durumda, kibir ve inatla hakikati reddeden zalimlerden başka kim, bu kitabın üç beş kelimeden fazla Arapça bilmeyen yabancı bir köle tarafından yazdırıldığını iddia edebilir?

(Nahl 103)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

Andolsun ki Biz onların dediği "Bu (Kur'an'ı) bir beşer öğretmektedir" Hakikatini de biliyoruz. Kastettikleri kişi halbuki bir yabancıdır. Layıkıyla Arapçayı doğru düzgün konuşamaz. Bu apaçık Arapçadır.

(Nahl 103)

Mehmet Türk Meali:

Yemin olsun Biz onların: “Bu (Kur’an’ı) ona kesinlikle bir insan öğretiyor”1 dediklerini de biliyoruz. Hâlbuki kastettikleri kimsenin dili yabancıdır, bu (Kur’an)’ın dili ise apaçık bir Arapçadır.2*

(Nahl 103)

Muhammed Celal Şems Meali:

Biz onların, başka bir adam buna öğretiyor, dediklerini elbette biliyoruz. Sözü isnat ettikleri kişi, kelâmı düzgün ifade edemeyendir. (Kur’an dili) ise, düzgün ve açık Arap lisanıdır.

(Nahl 103)

Muhammed Esed Meali:

Hiç kuşkusuz onların, "Ona (bütün) bunları mutlaka bir insan öğretiyor!" dediklerini pekala biliyoruz. Oysa, onların karalamak amacıyla ima ettikleri kimsenin dili bütünüyle yabancı bir dil olduğu halde, bu mesaj (hem kendisi) açık olan, (hem de gerçeğin özünü) apaçık gösteren Arapça bir söylemdir.

(Nahl 103)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

Andolsun ki, biz onların; "Kuranı ona bir insan öğretiyor," dediklerini biliyoruz. Oysa yakıştırdıkları kişinin dili yabancıdır. Bu Kur an ise açık bir Arapçadır.

(Nahl 103)

Mustafa Çavdar Meali:

Biz onların, “Bu Kuran’ı bir insan öğretiyor” dediklerini elbette biliyoruz. Oysa onların kastettikleri kimsenin dili yabancıdır. Bu Kuran ise apaçık bir Arapçadır.

Bknz: (6/25) - (8/31) - (16/24) - (25/4)»(25/5) - (46/10)»(46/11)

(Nahl 103)

Mustafa Çevik Meali:

101-103 Önceki toplumlar gönderdiğimiz âyetlerin hükümlerini terk edip ortadan kaldırınca, Biz de sonraki gönderdiğimiz kitaplarla onların yerlerine yenilerini koyarız. Âyetlerin hükümlerinin uygulanmasının zamanını ve şartlarını da Biz belirleriz. Müşrikler de Peygamber’e, “Bunları sen uydurup söylüyorsun.” derler. Oysa onlar aslında gerçeği duymak ve bilmek istemiyorlar. Ey Peygamber! Sen onlara de ki: “Bunları ben uydurmuyorum. Bu Kur’an, iman edenlere rehberlik etmek, onları güçlü kılıp desteklemek için Allah adına, Ruhu’lKudüs (Cebrail) tarafından indirilmektedir.” Biz ayrıca müşriklerin, “Bu Kur’an’ı Muhammed’e ehli kitaptan birileri öğretiyor, o da gelip bize okuyor.” dediklerini de biliyoruz fakat o birileri dedikleri kişilerin dili de Arapça değil ki, oysa Kur’an geldiği toplumun dili olan Arapça ile çok açık ve anlaşılır olarak indirilmektedir.

(Nahl 103)

Mustafa İslamoğlu Meali:

Doğrusu Biz onların; "Ona bu (vahyi) öğreten bir insandan başkası değil" dediklerini çok iyi biliyoruz. Onların gerçeği saptırmak için kendisini ima ettikleri kişinin dili yabancı bir dil olduğu halde, bu (vahyin) dili hem özünde açık hem de hakikatı açıklayan bir Arapça'dır.

(Nahl 103)

Osman Okur Meali:

Andolsun ki, onların, «Ona (Muhammed'e) ancak bir insan öğretiyor» dediklerini biliyoruz. O işaret ettikleri kimsenin dili (olsa olsa acemi işi) fasîh ve açık Arapça değildir. Bu (Kur'ân) ise çok açık ve fasih bir Arapçadır.

(Nahl 103)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

Ve muhakkak biliyoruz, onlar derler ki, «O'nu şüphe yok bir beşer öğretiyor.» Kendisine nisbet ettikleri şahsın lisanı Acemidir, bu ise pek açık bildiren bir lisan-ı Arabîdir.

(Nahl 103)

Ömer Öngüt Meali:

Andolsun ki biz onların: “Ona bir insan öğretiyor!” dediklerini biliyoruz. O kastettikleri kişinin dili yabancıdır, bu Kur'an ise apaçık Arapça bir dildir.

(Nahl 103)

Ömer Sevinçgül Meali:

Andolsun, “Onu kesinlikle bir insan öğretiyor” dediklerini biliyoruz. Oysa, dayandırmak istedikleri adamın dili büsbütün yabancı. Kur’an ise, apaçık bir arapçadır.

(Nahl 103)

Sadık Türkmen Meali:

Şüphesiz, Biz biliyoruz ki onlar: “Kur’an’ı ona ancak bir beşer/insan öğretiyor” diyorlar. Doğrudan saparak yöneldikleri o kişinin dili yabancıdır. Bu ise, apaçık Arapça (anladıkları) bir lisandır.

(Nahl 103)

Seyyid Kutub Meali:

Onların «Bu Kur'an'ı, Muhammed'e biri öğretiyor» dediklerini kesinlikle biliyoruz. Bu asılsız yakıştırmayı ileri sürerken kastettikleri kişinin dili yabancıdır, Arapça değildir; oysa Kur'an'ın dili fasih bir Arapça'dır.

(Nahl 103)

Suat Yıldırım Meali:

Biz onların, Peygamber hakkında: "Mutlaka ona öğreten bir insan vardır!" dediklerini pek iyi biliyoruz. Hakikatten uzaklaşarak tahminle kendisine yöneldikleri şahsın dili, yabancı bir dildir, halbuki bu Kur'an, açık bir Arapça ifadedir.

(Nahl 103)

Süleyman Ateş Meali:

Biz onların, "Ona bir insan öğretiyor!" dediklerini biliyoruz. Hak'tan saparak kendisine yöneldikleri adamın dili a'cemi (yabancıdır, açık değildir), bu ise apaçık Arapça bir dildir.

(Nahl 103)

Süleymaniye Vakfı Meali:

"Bunu ona bir kişi[1] öğretiyor" dediklerini elbette biliyoruz. Dillerine doladıkları o kişi Arapça bilmez ama Kur'an'ın dili apaçık Arapçadır.

1)İnsan

(Nahl 103)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

Biz onların, "Ona bunları başka biri öğretiyor" dediklerini biliyoruz. Oysa kast ettikleri kişinin dili anlaşılır değildir, bu Kur'an ise apaçık Arapça'dır.

(Nahl 103)

Şaban Piriş Meali:

Onların, "Muhammed'e bir insan öğretiyor" dediklerini elbette biliyoruz. Kastettikleri kimsenin dili yabancıdır. Kur'an ise apaçık Arapça'dır.

(Nahl 103)

Talat Koçyiğit Meali:

Onların, "Muhammed'e (söylediklerini) öğreten bir insandır." dediklerini elbette biliyoruz. Oysa haktan saparak kendisine meylettikleri adamın dili yabancıdır. Kur'ân İse, fasîh bir arapçadır.

(Nahl 103)

Tefhimul Kuran Meali:

Andolsun ki biz, onların: «Bunu ancak kendisine bir beşer öğretmektedir» dediklerini biliyoruz. Saparak kendisine yöneldikleri (kimse) nin dili a'cemidir, bu ise açıkça Arapça olan bir dildir.

(Nahl 103)

Ümit Şimşek Meali:

Onların “Kur'ân'ı ona bir beşer öğretiyor” dediklerini Biz biliyoruz. Oysa Kur'ân'ı kendisine yakıştırdıkları kimsenin dili yabancı, Kur'ân ise apaçık Arapçadır.(26)*

(Nahl 103)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Yemin olsun ki, biz, onların, "Kur'an'ı ona bir insan öğretiyor" demekte olduklarını biliyoruz. Nispet etmeye uğraştıkları adamın dili yabancıdır. Oysaki bu, apaçık Arapça bir dildir.

(Nahl 103)