Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :
Allah’ın emri gelmiştir, artık onun acele gelmesini istemenize gerek yok.(1) Allah onların koştukları bütün şirklerden münezzehtir ve çok yücedir.(2)
O, “Benden başka ilah yok, yalnızca ben varım. Öyleyse sadece benden sakının!” emriyle insanları uyarmaları için kullarından dilediğine, katından melekleri vahiyle indirendir.
Zira O, gökleri ve yeri gerçek bir amaç için yaratmıştır. Allah, onların koştukları bütün şirk unsurlarından çok yücedir.
O, insanı bir damla sudan/spermden yarattı.(1) Buna rağmen insan, Allah’a apaçık bir düşman oluverdi.(2)
Evcil hayvanları da o yarattı. Onlardan giysiler yapar, daha birçok yararları yanında bir de yiyecek elde edersiniz.
Ve onlarda, sabah yaylıma salarken akşam da otlaktan gelirken, sizin için apayrı bir güzellik vardır.
Ancak zor bela ulaşabileceğiniz uzak yerlere yüklerinizi onlar taşır. Hiç şüphe yok ki Rabbiniz çok şefkatli ve çok merhametlidir.
O; atları, katırları ve merkepleri hem binmeniz hem de hayatınıza renk katması için yarattı. Ve O, daha sizin bilmediğiniz neler yaratacaktır.
Doğru yolu göstermek Allah’a aittir isteyen kimse Allah’ın gösterdiği yola girer (1) ama saptırıcı başka yollar da vardır. Eğer Allah isteseydi, hepinizi doğru yola iletirdi.(2)
O’dur, gökten size su indiren. Onunla hem içme suyu temin eder hem de onunla, hayvanlarınızı otlattığınız bitkileri ve ağaçları yetiştirirsiniz.
Allah, o su ile sizin için ekinler, zeytin ve hurma ağaçları, üzüm ve türlü türlü meyveler yetiştirir. İşte bunda düşünen bir toplum için deliller vardır.
O, geceyi ve gündüzü, sizin istifadenize sunmuştur. Güneş, ay ve yıldızlarda onun emriyle sizin istifadenize sunulmuştur. İşte bunda da aklını kullanan bir toplum için nice deliller vardır.
O, yeryüzünde sizin için rengârenk nimetler var etmiştir. İşte bunda düşünüp ibret alan bir toplum için bir delil vardır.
Ve yine O, yemeniz için taze et ve takınıp kuşanacağınız mücevheratı ondan çıkarasınız diye denizi sizin istifadenize sunmuştur. Allah’ın lütfundan payınıza düşeni arayasınız diye, denizlerde gemilerin akıp gittiğini görürsün. Umulur ki bütün bu nimetlerin hakkını verirsiniz.
Ve yine O, sarsılmayasınız diye yeryüzüne ağırlık koymuş ve yolunuzu bulasınız diye de nehirler ve yollar yerleştirmiştir.
Ve daha nice alametler... Nitekim insanlar yıldızlarla yollarını bulurlar.
Siz hiç düşünmez misiniz, bütün bunları yaratanla hiçbir şey yaratamayan bir olur mu?
Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız, onları asla sayamazsınız.(1) Şüphesiz ki Allah, yine de eşsiz bir bağışlayıcı ve sonsuz rahmet kaynağıdır.(2)
Ve Allah, gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilir.
Oysa onların, Allah ile aralarına koyup dua ile yalvardıkları herhangi bir şeyi yaratmak şöyle dursun, onlar kendileri yaratılmışlardır.
Onlar; ölüdürler, canlı değil. Üstelik ne zaman diriltileceklerini de bilemezler.
Sizin ilahınız tek bir ilahtır. Fakat ahirete inanmayanların kalpleri, büyüklük taslamalarından dolayı bu gerçeği inkâr etmektedir.
Hiç şüphe yok ki Allah, onların kalplerinde gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilmektedir.(1) Zira O, büyüklük taslayanları hiç sevmez.(2)
Ve onlara, “Rabbiniz ne indirdi?” diye sorulduğunda “Eskilerin masallarını” derler.
Böylece onlar, kıyamet günü kendi günahlarını tastamam yüklendikleri gibi, bilgisizlikleri sebebiyle saptırdıklarının günahlarını da kısmen yüklenmiş olurlar. Ne berbat bir yüktür o yüklendikleri.
Onlardan öncekiler de tuzaklar kurmuşlardı. Fakat Allah, onların kurdukları o bina gibi sapasağlam tuzakları; ta temelinden çökertmiş ve çatısını da başlarına geçirmişti ve nereden geldiğini anlayamadan azap onları yakalayıvermişti.
Sonra da kıyamet günü Allah onları aşağılayarak şöyle der: “Hani nerede, uğrunda mücadele ettiğiniz, şirk koştuğunuz ortaklarım?” Hakikat bilgisine ulaşanlar: “Bugün, rezillik ve azap gerçeği örtbas eden bu kâfirler için kaçınılmazdır!” derler.
Onlar şirke gömülmüş bir halde melekler canlarını alırken, teslim olmuş bir vaziyette şöyle derler: “Biz herhangi bir kötülük yapmamıştık!” Melekler: “Neler yaptığınızı Allah çok iyi biliyor!”
Haydi içinde kalacağınız cehennem kapılarından girin bakalım. Büyüklük taslayanların barınağı ne kötüdür!
Allah’a karşı gelmekten sakınanlara; “Rabbiniz size ne indirdi?” denildiğinde, “İyilik ve güzellik!” diye karşılık verirler. İyi ve güzel davrananlara bu dünya da güzellik vardır, hele ahiret yurdu daha da hayırlıdır. Sakınıp korunanların yurdu ne güzeldir.
O yurtlar, tabanından ırmakların çağladığı Adn cennetleridir ki, onlar oraya girecekler ve orada diledikleri her şey onların olacak. Sakınıp korunanları Allah böyle ödüllendirir.
Melekler onların canlarını güzel bir şekilde incitmeden alacaklar ve onlara “Selamün Aleyküm, ne mutlu size yaptıklarınızın karşılığı olarak girin cennete!” diyecekler.
Şimdi onlar meleklerin gelmesini veya Rabbinin azap emrinin gelmesini mi bekliyorlar? İşte onlardan öncekiler de aynen böyle davranmışlardı. Oysa Allah, onlara haksızlık yapmıyordu ama onlar kendilerine zulmedip yazık ediyorlardı.
Nihayet yaptıkları kötülüklerin, kötü sonucu başlarına geldi ve hafife alıp alay edip durdukları o şey kendilerini çepeçevre kuşatıverdi.
Allah’a ait nitelikleri başkalarına yakıştırarak şirk koşanlar “Allah dilemiş olsaydı ne biz ne de atalarımız, Allah’tan başka hiçbir şeye kulluk etmez, onun dışında birisinin sözüyle hiçbir şeyi haram kılmazdık.” derler. Onlardan öncekiler de aynen böyle söylediler. Oysa elçilerin vahyi apaçık bir şekilde tebliğ etmekten başka ne görevi var?
Andolsun ki biz, “Sadece Allah’a kulluk edin ve O’nun yolundan saptıran şer güçlerden uzak durun!” emrini bildirmesi için her topluma bir elçi gönderdik. Onlardan kimi Allah’ın gösterdiği yola uydu, kimi de sapıklık damgasını hak etti. Yeryüzünü dolaşın da, hakikat karşında yalana sarılanların sonu nasılmış bir görün.
Sen, onların doğru yola girmelerini ne kadar çok istersen iste şu bir gerçek ki; Allah sapıklığı tercih edeni doğru yola yöneltmez ve bunların yardımcısı da olmayacaktır.
Bir de onlar “Allah, ölen bir kimseyi asla diriltemeyecek” diye Allah’ın adına var güçleriyle yemin ediyorlar. Hayır, bu Allah’ın gerçekleştirmeyi kendine borç bildiği bir vaadidir. Fakat insanların çoğu bu gerçeği bilmiyorlar.
Evet bu diriltme, hakkında ihtilaf ettikleri konuları beyan etmek ve kâfirlerin de birer yalancı olduklarını açığa çıkarmak içindir.
Zira biz, bir şeyin olmasını istediğimiz zaman ona “Ol” deriz ve hemen oluş sürecine girer.
Beri taraftan, zulme ve işkenceye uğradıktan sonra Allah yolunda yurtlarını terk edip göç edenlere gelince; onları dünya hayatında güzel bir yurt ve imkâna kavuşturacağız. Ahiret ödülü ise, o çok daha büyük olacaktır. İnanmayanlar keşke bunu anlayabilseler.
Bunlar, davalarında direnip sabredenler ve sadece Rabblerine dayanıp güvenenlerdir.
Senden önce kendilerine vahyederek elçi olarak gönderdiklerimiz de senin gibi adamlardan başkası değildi. Eğer bilmiyorsanız önceki vahiylerin mensuplarına sorun.
Onları hakikatin apaçık belgeleri ve kitaplarla gönderdik. İnsanlara, kendilerine indirileni beyan edesin diye sana da bu Kuran’ı indirdik. Bunu belki derinlemesine düşünürler.
Şimdi sana çirkin tuzaklar planlayanların, Allah’ın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden yahut hiç ummadıkları bir yerden azabın tepelerine binmeyeceğinden yana bir garantileri mi var?
Yahut gündelik işlerin peşinde dolaşırlarken asla kaçamayacakları bir azabın kendilerini yakalayıvermeyeceğinden yana bir garantileri mi var?
Veyahut içlerine salınan bir korkuyla, yok oluşa sürüklenmeyeceklerinden yana bir garantileri mi var? Şüphe yok ki Rabbiniz, yine de çok şefkatli ve çok merhametlidir.
Şimdi onlar, Allah’ın yarattığı şeylerin gölgelerinin bir yasayla sağa ve sola dönerek, derin bir tevazu ile Allah’a secde ederek boyun eğdiklerini görmüyorlar mı?
Zira göklerde ve yerde bulunan tüm canlılar ve melekler hiç büyüklenmeden Allah’a secde ederler/yasaya boyun eğerler.
Çünkü onlar üstlerinde egemen olan Rabblerinden korkarlar ve verilen emirleri aynen uygularlar.
Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :