16. Nahl Suresi / 113.ayet

Zira onlara içlerinden bir elçi gelmişti de onu yalancılıkla suçlamışlardı. Onlar bu haksızlığı yapar dururken azap onları yakalayıverdi.

Bknz: (22/42)»(22/44)(38/12)»(38/14)(50/12)»(50/14)(54/9)

Mustafa Çavdar Meali

Nahl 113 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Andolsun ki onlara, kendi cinslerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar, onları helak ediverdi azap ve onlardır zulmedenler.

(Nahl 113)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

Andolsun, onlara kendi içlerinden bir elçi gelmiş (ve gerçekleri hatırlatmıştı), fakat yine de onu yalanlamışlardı; böylece onlar zulümlerine devam etmektelerken azap onları yakalamıştı.

(Nahl 113)

Abdullah Parlıyan Meali:

Andolsun, onlara kendi aralarından bir peygamber de geldi ve O'nu yalanladılar, yaratılış gayeleri dışına çıktıkları için, azap onları kıskıvrak yakalayıverdi.

(Nahl 113)

Adem Uğur Meali:

Andolsun ki, onlara kendilerinden peygamber geldi de onu yalanladılar. Onlar zulmederlerken azap onları yakalayıverdi.

(Nahl 113)

Ahmet Hulusi Meali:

Andolsun ki onlara kendilerinden bir Rasul geldi de Onu yalanladılar! Zalimler oldukları halde, azap kendilerini yakaladı.

(Nahl 113)

Ahmet Tekin Meali:

Andolsun ki, onlara kendilerinden bir Rasul geldi. Onu yalanladılar. Onlar baskı, zulüm ve işkenceyle temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engellerlerken, ceza ve felâket başlarına indi.*

(Nahl 113)

Ahmet Varol Meali

Andolsun onlara kendi içlerinden bir peygamber geldi ama onu yalanladılar. Onlar zulmederlerken azap kendilerini yakaladı.

(Nahl 113)

Ali Bulaç Meali:

Andolsun, onlara kendi içlerinden bir elçi gelmişti, fakat onu yalanladılar; böylece onlar, zulümlerine devam etmektelerken azab onları yakalayıverdi.

(Nahl 113)

Ali Fikri Yavuz Meali:

Yemin olsun ki, Peygamberi inkâr eden o nankörlere içlerinden bir Rasûl geldi de onu yalanladılar. Zulüm yaparlarken azab da kendilerini yakalayıverdi. (Bu azab, müşriklerin Bedir felâketidir).

(Nahl 113)

Ali Rıza Sefa Meali:

Gerçek şu ki, kendi aralarından onlara bir elçi de gelmişti. Fakat Onu yalanladılar. Böylece, haksızlıklarını sürdürdükleri sırada, ceza onları yakaladı.

(Nahl 113)

Ali Ünal Meali:

Bizzat kendilerinden bir rasûl de geldi onlara, fakat onu da yalanladılar ve zulme gömülmüş giderlerken azap kendilerini kıskıvrak yakalayıverdi.

(Nahl 113)

Bahaeddin Sağlam Meali:

Andolsun! Kendi içlerinden onlara bir elçi geldi. Onlar o elçiyi yalanladılar. Bunun üzerine onlar zulmederlerken, azap onları yakalayıverdi.

(Nahl 113)

Bayraktar Bayraklı Meali:

Andolsun ki, onlara kendilerinden peygamber geldi de, onu yalanladılar. Onlar zulmederlerken azap onları yakalayıverdi.

(Nahl 113)

Bekir Sadak Meali:

And olsun ki, aralarindan kendilerine bir peygamber gelmisti, onu yalanci saydilar. Haksizlik ederlerken azaba ugradilar.

(Nahl 113)

Besim Atalay Meali:

Onlar içlerinden bir peygamber gelince, onu yalanladılar, zulümleri yüzünden azaba uğradılar

(Nahl 113)

Celal Yıldırım Meali:

And olsun ki, içlerinden onlara bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Bu yüzden —onlar zâlimler iken— azâb kendilerini yakalayıverdi.

(Nahl 113)

Cemal Külünkoğlu Meali:

Andolsun ki, onlara kendilerinden peygamber geldi de onu yalanladılar. Onlar zulmederlerken azap (Bedir savaşı ile) onları yakalayıverdi.

(Nahl 113)

Diyanet İşleri Eski Meali:

And olsun ki, aralarından kendilerine bir peygamber gelmişti, onu yalancı saydılar. Haksızlık ederlerken azaba uğradılar.

(Nahl 113)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

Andolsun, onlara içlerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Böylece zulmederlerken azap onları yakalayıverdi.

(Nahl 113)

Diyanet Vakfı Meali:

Andolsun ki, onlara kendilerinden peygamber geldi de onu yalanladılar. Onlar zulmederlerken azap onları yakalayıverdi.

(Nahl 113)

Edip Yüksel Meali:

Onlara kendilerinden bir elçi geldi, onu yalanladılar. Sonunda, zulmederlerken onları azap yakaladı.

(Nahl 113)

Elmalılı Orjinal Meali:

Celalim hakkı için, onlara içlerinden bir Resul geldi de ona yalan söyleyor dediler, zulmederlerken azab da kendilerini yakalayıverdi

(Nahl 113)

Elmalılı Yeni Meali:

Andolsun ki, onlara içlerinden bir peygamber geldi de ona yalan söylüyor, dediler. Azap da zulmederlerken kendilerini yakalayıverdi.

(Nahl 113)

Erhan Aktaş Meali:

Ant olsun ki, onlara, içlerinden bir rasul geldi. Fakat onu yalanladılar. Bunun üzerine onları azap yakaladı. Onlar zalimlerdir.

(Nahl 113)

Gültekin Onan Meali:

Andolsun, onlara kendi içlerinden bir elçi gelmişti, fakat onu yalanladılar; böylece onlar, zulümlerine devam etmektelerken azab onları yakalayıverdi.

(Nahl 113)

Hakkı Yılmaz Meali:

Ve andolsun ki, onlara içlerinden bir elçi gelmişti de onu yalanladılar. Bunun üzerine, onlar şirk koşarak yanlış, kendi zararlarına iş yaparlarken azap onları yakalayıverdi.

(Nahl 113)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

Andolsun ki, onlara içlerinden bir resûl geldi. (Fakat) onu yalanladılar. Zulümlerine devam eder bir hâldeyken azap onları yakalayıverdi.

(Nahl 113)

Harun Yıldırım Meali:

Andolsun ki, onlara kendilerinden peygamber geldi de onu yalanladılar. Onlar zulmederlerken azap onları yakalayıverdi.

(Nahl 113)

Hasan Basri Çantay:

Andolsun ki onlara kendilerinden bir peygamber de gelmişdir de onu tekzib etmişlerdir. Derken onlar zulümlerinde berdevam iken kendilerini azab yakalayıvermişdir.

(Nahl 113)

Hayrat Neşriyat Meali:

Şânım hakkı için, onlara kendilerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Bunun üzerine, onlar zulmedici kimseler oldukları bir hâlde iken azab onları yakalayıverdi!

(Nahl 113)

Hubeyb Öndeş Meali: /

Elbetteki, onlara kendilerinden olan bir elçi gelmişti, onlar onu [o elçi'yi] yalanlamıştı. Ardından kendileri zalimler iken, azap onları yakalamıştı.

(Nahl 113)

Hüseyin Atay Meali:

Andolsun, içlerinden kendilerine bir elçi gelmiş ve onu yalanlamışlardı. Onlar haksızlık yaparken azap onları yakaladı.

(Nahl 113)

İbni Kesir Meali:

Andolsun ki; onlara, kendilerinden bir peygamber gelmişti de onu yalanlamışlardı. Zulüm ederken kendilerini azab yakalayıvermişti.

(Nahl 113)

İlyas Yorulmaz Meali:

Halbuki onlara kendi içlerinden bir elçi gelmişti de onlar, o elçiyi yalanlamıştı. Zulümlerine devam ettikleri bir zamanda onları azap yakalamıştı.

(Nahl 113)

İskender Ali Mihr Meali:

Ve andolsun ki; onlara, kendilerinden (kendi içlerinden) bir resûl geldi. Fakat onu yalanladılar. Böylece azap onları yakaladı. Ve onlar zalimlerdir.

(Nahl 113)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

Ant olsun ki onlara içlerinden bir elçi geldi. Derken onu yalancı saydılar. Bunun üzerine kıyıcılıklarından dolayı onları azap çarptı.

(Nahl 113)

Kadri Çelik Meali:

Şüphesiz onlara kendi içlerinden bir peygamber gelmişti; fakat onu yalanladılar. Böylece onlar, zulümlerine devam ederlerken azap onları yakalayıverdi.

(Nahl 113)

Mahmut Kısa Meali:

Doğrusu onlara, kendi içlerinden ve kendi dillerini konuşan bir Elçi veya elçinin misyonunu yüklenen dâvetçiler gelmişve Allah’ın ayetlerini onlara açıkça tebliğ etmişti, fakat onu yalanladılar ve inananlara hayat hakkı tanımadılar;işte onlar, böyle zulmedip dururlarken, o sözü edilen azap onları kıskıvrak yakalayıverdi! İşte bu fecî âkıbete uğramak istemiyorsanız, Allah’ın emirlerine sımsıkı sarılmalı, haram helâl konusunda, yalnızca O’nun verdiği hükümleri ölçü almalısınız:

(Nahl 113)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

Nasıl onlara içlerinden bir elçi geldi ama onu yalanladılar. Azap da onları yakalamıştır.

(Nahl 113)

Mehmet Türk Meali:

Yemin olsun, onlara kendi içlerinden bir Peygamber gelmişti de onlar, onu yalanlayarak zulümlerine devam etmektelerken azaba1 uğramışlardı.*

(Nahl 113)

Muhammed Celal Şems Meali:

Şüphesiz onlara, aralarından bir peygamber gelmiş idi. Ancak onlar, onun yalancı olduğunu ileri sürdüler. Böylece onlar zalimlerken, azap kendilerini yakaladı.

(Nahl 113)

Muhammed Esed Meali:

Kaldı ki, onlara aralarından bir elçi de gelmişti; ama onlar o'nu yalanladılar. Ve onlar böylece zulüm ve haksızlıklarına devam edip giderken azap kendilerini kıskıvrak yakaladı.

(Nahl 113)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

Andolsun ki, onlara içlerinden bir elçi gelmişti. Ama onlar onu yalanladılar. Bunun üzerine onlar haksızlıklarına devam ederlerken azap da onları yakalayıverdi.

(Nahl 113)

Mustafa Çavdar Meali:

Zira onlara içlerinden bir elçi gelmişti de onu yalancılıkla suçlamışlardı. Onlar bu haksızlığı yapar dururken azap onları yakalayıverdi.

Bknz: (22/42)»(22/44) - (38/12)»(38/14) - (50/12)»(50/14) - (54/9)

(Nahl 113)

Mustafa Çevik Meali:

112-113 Örnek olması için durumu bildirilen şu toplumun halini bir düşünün. Allah’ın her taraftan verdiği bol bol nimetleri ile refah ve güvenlik içinde yaşarken, davet olundukları hayat nizamından yüz çevirip nankörlük eden bu halkı Allah nankörlükleri sebebi ile açlık, kıtlık ve korku belasına mahkûm etti. Onlar peygamberlerini yalancılıkla suçlamışlardı. Sonra da Allah’ın azabı onları yakalayıp yerle bir etmişti.

(Nahl 113)

Mustafa İslamoğlu Meali:

Ve doğrusu onlara kendilerinden bir elçi gelmişti; fakat onu yalanladılar. Ne var ki onlar zulümlerini sürdürürken azap onları yakalayıverdi.

(Nahl 113)

Osman Okur Meali:

Andolsun, onlara kendi içlerinden bir elçi gelmişti, fakat onu yalanladılar; böylece zulümlerine devam etmektelerken azab onları yakalayıverdi.

(Nahl 113)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

Ve andolsun ki, onlara kendilerinden bir peygamber geldi, onu hemen tekzîp ettiler, artık onlar zalimler oldukları halde kendilerini azap yakaladı.

(Nahl 113)

Ömer Öngüt Meali:

Andolsun ki onlara kendi içlerinden bir peygamber gelmişti de onu yalanladılar. Onlar zulümlerine devam ederlerken kendilerini azap yakalayıverdi.

(Nahl 113)

Ömer Sevinçgül Meali:

Onlara, kendi aralarından bir peygamber gelmişti. Fakat onu hemen yalanladılar. Haksızlık edip dururlarken, azap onları kıskıvrak yakaladı!

(Nahl 113)

Sadık Türkmen Meali:

Ant olsun, onlara kendilerinden bir elçi geldi ama onu yalanladılar. Böylece, onlar zulümlerine devam ederlerken, azap kendilerini yakalayıverdi.

(Nahl 113)

Seyyid Kutub Meali:

Gerçi onlara kendi ırklarından peygamber gelmişti, fakat onu yalanladılar. Bunun üzerine zalimlikleri yüzünden azap yakalarına yapıştı.

(Nahl 113)

Suat Yıldırım Meali:

Onlara, içlerinden bir peygamber geldi, onlar onu yalancı saydılar. Derken onlar zulümlerine devam ederken, çok geçmeden azap kendilerini kıskıvrak yakaladı.

(Nahl 113)

Süleyman Ateş Meali:

Andolsun, onlara, kendilerinden bir elçi geldi, onu yalanladılar. Bunun üzerine onlar zulümlerine devam ederken azab onları yakalayıverdi.

(Nahl 113)

Süleymaniye Vakfı Meali:

Bunlara içlerinden mutlaka bir elçi gelir ve onu yalancı sayarlar. İşte o azap, yanlışlar içinde iken onları yakalar.

(Nahl 113)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

Oysa onlara aralarından bir de elçi gelmişti. Ama onlar onu yalanladılar. Bunun üzerine, zulmederlerken azaba yakalandılar.

(Nahl 113)

Şaban Piriş Meali:

Onlara içlerinden bir peygamber gelmişti. Ama onu yalanladılar. İşte o zaman, zalimlikleri içinde iken onları bir azap yakaladı.

(Nahl 113)

Talat Koçyiğit Meali:

Kendilerine içlerinden bir de peygamber gelmişti; fakat onu yalanladılar. Bunun üzerine zulümleri içinde azâb, onları yakalayıverdi.

(Nahl 113)

Tefhimul Kuran Meali:

Andolsun, onlara kendi içlerinden bir peygamber gelmişti, fakat onu yalanladılar; böylece onlar, zulümlerine devam etmektelerken azab onları yakalayıverdi.

(Nahl 113)

Ümit Şimşek Meali:

Halbuki onlara bir peygamber de gelmişti. Fakat onlar peygamberi yalanladılar; azap da onları zulümleri üzerinde yakaladı.

(Nahl 113)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Yemin olsun ki, onlara içlerinden bir resul geldi de onu yalanladılar. Bunun üzerine, onlar zulümlerine devam edip dururken azap kendilerini yakaladı.

(Nahl 113)