İşte bu, kendi ellerinizle yaptıklarınızın karşılığıdır, yoksa Allah’ın kullarına zulmetme ihtimali yoktur.
Onların tavır ve tutumları tıpkı Firavun hanedanı ve onlardan öncekilerin tavır ve tutumları gibidir. Onlar Allah’ın ayetlerini örtbas edip inanmayarak kâfir oldular. Allah da, onları günahları sebebiyle cezalandırdı, şüphesiz ki Allah, çok güçlüdür ve cezalandırması da çok şiddetlidir.
İşte bu, bir toplum kendi öz benliğini değiştirmedikçe Allah’ın da o topluma verdiği nimetleri değiştirmeyeceği gerçeğinden dolayıdır. Zaten Allah her şeyi işitir ve bilir.
Evet onların tavır ve gidişatı tıpkı Firavun hanedanı ve onlardan öncekilerin gidişatı gibidir. Onlar Rablerinin ayetleri karşısında yalana sarıldılar, biz de onları günahları sebebiyle helak ettik. Firavun hanedanını da suda boğduk. Onların her biri zulme devam ederek günaha batmışlardı.
Allah katında yeryüzündeki canlıların en kötüsü gerçeği örtbas eden kâfirlerdir, artık bunlar iman edip mümin olmazlar.
Kendileriyle ahit yaptıktan sonra her seferinde sorumsuzca bu ahdi/antlaşmayı bozanlara gelince:
Savaşta onları yakalarsan geriden gelenlere ibret olsun diye darmadağın et ki, akıllarını başlarına alsınlar.
Bir topluluğun antlaşmaya ihaneti besbelli olduğunda onlarla yapılan antlaşmayı geçersiz saydığını ilan et! Zira Allah hainleri hiç sevmez.
O küfre sapanlar bizi atlatacaklarını sanmasınlar. Çünkü onlar elimizden asla kurtulamazlar.
Allah’ın düşmanı ve dolayısıyla sizin de düşmanınız olan ve henüz sizin bilmediğiniz ama Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutup caydırmak için elinizden geldiği kadar güç kuvvet ve savaş atları hazırlayın! Bunun için Allah yolunda sarf ettiğiniz her bir şey hiçbir eksiltme olmadan size geri ödenecektir.
Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de barıştan yana ol! Ve her daim Allah’a güven. Şüphesiz O her şeyi işitir ve bilir.
Eğer barış teklifi ile seni aldatmak isterlerse, şüphesiz ki Allah sana yeter. O’dur seni yardımıyla ve müminlerle güçlendiren.
Zira Allah, onların kalplerinin arasını kaynaştırdı. Sen yeryüzünde olan bütün serveti harcasaydın bile onların kalplerinin arasını uzlaştıramazdın, fakat Allah onların arasını kaynaştırdı, çünkü o üstün kudret sahibidir ve her hükmünde doğru karar verendir.
– Ey Nebi! Sana ve sana uyan müminlere yar ve yardımcı olarak Allah yeter.
– Ey Nebi! Müminleri savaş hususunda yüreklendir, sizden çıkacak dirençli ve cesur yirmi kişi iki yüz kâfiri yenebilir, eğer sizden yüz kişi olursa kâfirlerden bin kişiyi yenebilir, çünkü onlar Allah yolunda can vermenin değerini anlamıyorlar.
Allah, içinde bulunduğunuz durum itibariyle ve sizdeki zaafı bilmesinden dolayı yükünüzü hafifletti. Bu durumda bile sizden çıkacak yüz dirençli ve cesur yiğit iki yüz kişiyi yenebilir. Eğer sizden bin kişi çıkarsa bu durumda da Allah’ın izniyle iki bin kişiyi mağlup edebilir. Zira Allah, davasında direnenlerle beraberdir.
Bir Nebiye savaş esnasında düşmana ezici bir üstünlük sağlamadıkça esir alması yakışmaz. Siz geçici dünyanın mal ve servetini istiyorsunuz, Allah ise ahireti kazanmanızı istiyor, zira Allah mutlak güç sahibi ve her hükmünde doğru karar verendir.
Eğer daha önce Allah’tan verilmiş bir karar ve yasa olmasaydı, aldığın fidye ve ganimetten dolayı size büyük bir azap dokunurdu.
Artık elde ettiğiniz ganimetlerin temiz ve helal olanından istifade edin. Allah’a karşı sorumlu davranın, şüphesiz ki Allah eşsiz bir bağışlayıcı ve sonsuz rahmet kaynağıdır.
– Ey Nebi, elinizde bulunan esirlere deki: – Allah kalbinizde imanın yerleştiğini görürse, size sizden alınan ganimetlerden daha iyisini bahşedecek ve sizi bağışlayacak zira Allah eşsiz bir bağışlayıcı ve bitimsiz bir merhamet kaynağıdır.
Esirler sana ihanet etmek isterlerse, zaten onlar daha önce de Allah’a hainlik etmişlerdi. Allah sana, onların hakkından gelmeyi nasip etmişti. Allah niyetleri bilen ve hükmünde doğru karar verendir.
İman eden, imanı uğrunda hicret eden, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla üstün gayret sarf eden müminlerle onları bağrına basıp yardım eden müminler, işte onlar birbirlerinin evliyası/dostu ve yardımcısıdır. Fakat iman etmiş ama henüz küfür diyarından hicret etmemiş olanlara hicret edinceye kadar onları koruyup kollama sorumluluğunuz yoktur. Bununla birlikte dini baskı ve zulümden dolayı sizden yardım isterlerse onlara yardım etmek size bir zorunluluktur. Fakat bu yardım kendileriyle saldırmazlık misak/antlaşması yaptığınız bir toplumun aleyhine olmasın. Allah yaptıklarınızın tümünü görmektedir.
Kâfirler birbirlerinin evliyası/dostları ve destekçileridir. Eğer siz de birbirinizin dostu ve destekçisi olmazsanız yeryüzünde inanca karşı baskı, zulüm ve korkunç bir fesat olacaktır.
İman edip, imanı uğrunda hicret eden, Allah yolunda üstün gayret gösterenlerle, onlara kucak açıp barındıran ve yardım edenler var ya işte onlar gerçek müminlerdir. Bunlara engin bir bağış ve güzel bir rızık vardır.
Daha sonra iman eden, hicret eden ve sizin yanınızda cihat edenler, işte bunlar da sizdendir. Bunun yanında bir de akrabalık bağı bulunanlar Allah’ın kitabında/yasasında birbirlerine daha yakındırlar. Şüphesiz Allah, her şeyi bilendir.