20. Taha Suresi / 117.ayet

Biz de ona: Ey Adem! Bu senin ve eşinin düşmanıdır, sakın sizi bahçeden çıkarmasın, aksi halde perişan olursun, dedik.

Bknz: (2/30)»(2/39)(7/11)»(7/25)(15/28)»(15/44)(17/62)»(17/65)(18/50)(38/71)»(38/85)

Mustafa Çavdar Meali

Taha 117 ayeti için diğer mealler.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali:

Demiştik ki: Ey Âdem, şüphe yok ki bu, sana ve eşine düşmandır, sakın sizi cennetten çıkarmasın sonra zahmetlere uğrarsınız.

(Taha 117)

Abdullah-Ahmet Akgün Meali:

Bunun üzerine: "Ey Adem, bu gerçekten sana ve eşine düşmandır; sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın, sonra mutsuz olursunuz" diye uyarıvermiştik.

(Taha 117)

Abdullah Parlıyan Meali:

Bunun üzerine Adem'e demiştik ki: “Ey Adem! Şüphe yok ki, bu sana ve eşine düşmandır, sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra ekip biçmek, kazanmak, harcamak gibi işleri yapmak zorunda kalarak zahmete uğrarsınız.

(Taha 117)

Adem Uğur Meali:

Bunun üzerine: Ey Âdem! dedik, bu, hem senin için hem de eşin için büyük bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra yorulur, sıkıntı çekersin!

(Taha 117)

Ahmet Hulusi Meali:

Dedik ki: "Ey Adem, kesinlikle şu (iblis, vehmini tahrik eden kendini beden kabul etme fikri) senin ve eşin (bedenin) için bir düşmandır! Sakın sizi (kendinizi şuur {meleki yapı - kuvve} olarak yaşadığınız) cennetten (bedenselliğe - bilinç yaşamı boyutuna) çıkarmasın; sonra şaki (kendini beden sınırlamasının mutsuzluğu içinde bulan ve bunun sonuçlarını yaşayarak yanan) olursun!" Not: Burada anlatılmak istenen, müşahedemizdekine göre özetle şudur: Adem ismiyle işaret edilen, yokken, Allah Esma'sının ihtiva ettiği ruh {manalar bütünü} üflenerek, bir "şuur varlık" halinde beyinde yani madde bedenden açığa çıkarılmıştır. Beyin bu açığa çıkarılışı kabul edecek şekilde 'tesviye' edildikten sonra, açığa çıkan bu El Esma ruhu - data olan şuur varlık, meleki bir yapı - boyut olarak cinsiyetsizdir. Ne var ki beyinin oluşum sürecinde karındaki ikinci beyin denen nöronlar topluluğunun ve diğer organların yolladığı verilerin beyinde oluşturduğu "ben bu bedenim" düşüncesi, iblis tarafından da kullanılarak, Adem'i, kendini beden kabul noktasına düşürmüştür. İblis diye tanımlanan cin türünün, {göze göre görünmez} ışınsal bedenli varlığın, beyine yolladığı impulse ile tahrik ettiği kendini beden olarak kabullenme fikriyle, şuurun hakikati örtülmüş; kendisini, eşi diye tanımlanmış olan beden kabulü noktasına indirmiştir. Beyin, yapısı itibarıyla, veri tabanını oluşturan genetik bilgiler, şartlanmalar, değer yargıları ve bunun getirisi duygular ile çeşitli fikirler doğrultusunda açığa çıkan bilincin, akıl kuvvesini değerlendirmesiyle kendi DÜNYASI İÇİNDE YAŞAR! Bilincin yani oluşmuş benliğin, şuur boyutunu oluşturan Allah Esma'sına 'İman' etmesi ve "orijin BEN"deki özelliklerle yaşayarak farkında olmadığı meleki denen kuvvelere ermesi istenir. Ona bu hatırlatılmak üzere BİLGİ {KİTAP} yollanır! İşin doğrusunun bu olduğu 'hatırlatılmaktadır'. Şuur ise bu bağlardan öte, hakikati Allah ilmine uzanan meleki kuvve - nurdur. Şuur, kalp veya daha deriniyle hakikati aksettirmesi itibarıyla 'fuad' (Esma mana özelliklerini beyine yansıtıcılar - kalp nöronları) diye anlatılır. Fuad adıyla işaret edilen hakikati kavrama özelliği ana rahminde 120. günde ya beyne aksettirilir o takdirde kişi "said" olarak nitelendirilir; ya da aksettirilemez ve beyinde bu açılım olmaz, bu defa da o kişi "şaki" diye tanımlanır. Bundan sonra o nöronların işlevi kopyalandığı beyinden devam eder. "Ayna nöronlar" konusunun bir kapsamı da bu olaydır tespitimize göre! Şuurun, eşi olarak kendisine geçici süre verilmiş olan beden ise, kah maddeden meydana gelmesi itibarıyla 'arzın dabbesi', kah bedendeki hayvanlarla ortak özellikler dolayısıyla 'en'am', kah da şuurun meleki vasfını sınırlaması veya örtmesi fikrini beyinde tetiklemesi itibarıyla 'şeytan' diye tanımlanmıştır. "İnsan" diye tanımlanmış "şuur", kendi orijin yapısını, bedende gözünü açması dolayısıyla da unutmuş, 'hatırlamaz' olduğu için 'zikir - hatırlatıcı' gönderilmiştir. Kur'an bilgisi, 'zikir' yani 'hatırlatıcı'dır. İnsana hakikatini hatırlatmak içindir. Beyin - beden kabulünün getirisi sınırlı - kayıtlı cehennemi bedensel yaşam; şuur boyutundaki meleki boyuttaki seyir ise cennet yaşamı olarak tanımlanmaktadır. Bütün bu olaylar ve cennet - cehennem tasvirleri bir kısım ayetlerde vurgulandığı üzere, tamamıyla misal yollu benzetme ve işaret yollu anlatımdır. Cennet şuur yaşamı ve şuurdan, El Esma özelliklerinin açığa çıktığı bir yaşam olduğu içindir ki; biyolojik - hayvansı beden var olmadığı ve dahi söz konusu olmadığı içindir ki; buna dair oluşlar da o boyutta yer almaz. Onun için cennetin gerçekte, çok algı dışı bir yaşam boyutu olduğuna işaret edilmiştir. Konunun detayları ayrı bir kitap mevzuudur. Ancak Kuran'daki işaretlerin yerli yerinde değerlendirilip anlaşılması için bu kadar bir özet anlayışımızı buraya eklemeyi uygun gördüm. Eksik veya yanlış müşahedem oluşmuşsa bağışlanma dilerim. Hakikatini bilen Allah'tır. A. H. )

(Taha 117)

Ahmet Tekin Meali:

“Ey Âdem, bu senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi Cennet'ten çıkarmasın. Sonra bedbaht olur, sıkıntı çeker, perişan olursun.” dedik.

(Taha 117)

Ahmet Varol Meali

Bunun üzerine dedik ki: "Ey Adem! Şüphesiz bu, sana da, eşine de düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın. Sonra zorluk çekersin."

(Taha 117)

Ali Bulaç Meali:

Bunun üzerine dedik ki: "Ey Adem, bu gerçekten sana ve eşine düşmandır; sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın, sonra mutsuz olursun."

(Taha 117)

Ali Fikri Yavuz Meali:

Biz de Adem'e şöyle demiştik: “Muhakkak bu (İblis) sana ve zevcene düşmandır. Sakın sizi Cennetden çıkarmasın; sonra zahmet çekersin.

(Taha 117)

Ali Rıza Sefa Meali:

Bunun üzerine, "Ey Âdem!" dedik; "Aslında, işte bu, senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; mutsuz olursunuz!"

(Taha 117)

Ali Ünal Meali:

Biz de, “Ey Âdem!” buyurduk, “Bu İblis, senin ve eşin için tehlikeli ve hilesi çok bir düşmandır. Bu bakımdan, dikkat edin ki sizi cennetten çıkarmasın, yoksa ihtiyaçlar içinde koşturur durur, bedbaht ve perişan olursun.

(Taha 117)

Bahaeddin Sağlam Meali:

Biz dedik ki: “Ey Âdem! Bu, sana ve eşine düşmandır. Sizi Cennetten çıkarmasın. Böyle bir durumda mutsuz olursunuz.

(Taha 117)

Bayraktar Bayraklı Meali:

- "Ey Adem! Doğrusu bu, senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa mutsuz olursun. Zira cennette ne acıkırsın ne de çıplak kalırsın; orada ne susarsın, ne de güneşin sıcağında kalırsın" dedik.

(Taha 117)

Bekir Sadak Meali:

(117-119) «Ey Adem! Dogrusu bu, senin ve esinin dusmanidir. Sakin sizi cennetten cikarmasin, yoksa bedbaht olursun. Dogrusu cennette ne acikirsin, ne de ciplak kalirsin; orada ne susarsin de ne de gunesin sicaginda kalirsin» dedik.

(Taha 117)

Besim Atalay Meali:

Biz dedik: «Ey Adem I Bu hem benim, hem de eşinin düşmanıdır, sizleri cennetten çıkarmıya kararlı o; sonra mutsuz olursunuz»

(Taha 117)

Celal Yıldırım Meali:

O sebeple, ya Âdem, dedik, şüphesiz ki bu hem sana hem de eşine düşmandır; sakın sizi Cennet'ten çıkarmasın, sonra sıkıntıya düşersin.

(Taha 117)

Cemal Külünkoğlu Meali:

117,118,119. Biz de Âdem'e şöyle demiştik: “Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis), sen ve eşin için bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra (dünya hayatına dönerek) mutsuz olursun. Çünkü burada (cennette) senin için aç kalmak, çıplak kalmak yoktur. Ve sen burada susamazsın, güneşin harareti de dokunmaz sana.

(Taha 117)

Diyanet İşleri Eski Meali:

117,118,119. "Ey Adem! Doğrusu bu, senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa bedbaht olursun. Doğrusu cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın; orada ne susarsın ne de güneşin sıcağında kalırsın" dedik.

(Taha 117)

Diyanet İşleri Yeni Meali:

Biz de şöyle dedik: "Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis), sen ve eşin için bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra mutsuz olursun."

(Taha 117)

Diyanet Vakfı Meali:

Bunun üzerine: Ey Âdem! dedik, bu, hem senin için hem de eşin için büyük bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra yorulur, sıkıntı çekersin!

(Taha 117)

Edip Yüksel Meali:

'Adem,' dedik, 'Bu senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa perişan olursun.'

(Taha 117)

Elmalılı Orjinal Meali:

Bunun üzerine biz de ya Adem dedik: haberin olsun bu sana ve zevcene düşmandır, sakın sizi Cennetten çıkarmasın ki sonra bedbaht olursun

(Taha 117)

Elmalılı Yeni Meali:

Bunun üzerine Biz de: "Ey Adem, haberin olsun, bu, sana ve eşine düşmandır; sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra mutsuz olursun.

(Taha 117)

Erhan Aktaş Meali:

Bunun üzerine Biz de: "Ey Âdem! Kuşkunuz olmasın ki bu sana ve eşine düşmandır. Sakın sizi Cennet'ten[1] çıkarmasın. Sonra mutsuz olursun." dedik.

1)Söz konusu cennet, ahiretteki cennet değildir. Âdem, bu dünyada ve bu dünyanın toprağından yaratılmıştır. Cennet, sözcük anlamı olarak, "yeşilliklerle örtülü toprak parçası" demektir. Çıkılacak cennet de böylesi bir yerdir. Yoksa ahiretteki Cennette iblisin bir rolü yoktur ve orada bir kısıtlama da söz konusu değildir. Orada ne suç vardır ne de ceza.

(Taha 117)

Gültekin Onan Meali:

Bunun üzerine dedik ki: "Ey Adem, bu gerçekten sana ve eşine düşmandır; sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın, sonra mutsuz olursun."

(Taha 117)

Hakkı Yılmaz Meali:

(117-119) Sonra da Biz, “Ey Âdem! Şüphesiz İblis sana ve eşine düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra bedbaht olursun, kesinlikle senin acıkmaman ve çıplak kalmaman cennettedir. Ve sen orada susamazsın ve güneşin sıcağında kalmazsın” dedik.

(Taha 117)

Halis Bayancuk (Ebu Hanzala) Meali: /

Demiştik ki: “Ey Âdem! Şüphesiz ki bu, sana ve eşine düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın! Bedbaht olursun.”

(Taha 117)

Harun Yıldırım Meali:

Bunun üzerine: Ey Âdem! dedik, bu, hem senin için hem de eşin için büyük bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra yorulur, sıkıntı çekersin!

(Taha 117)

Hasan Basri Çantay:

Biz de: "Ey Adem, demişdik, hiç şübhesiz ki bu, senin de, zevcenin de düşmanıdır. Bundan dolayı sakın sizi cennetden çıkarmasın o. Sonra zahmete düşersin".

(Taha 117)

Hayrat Neşriyat Meali:

Hem demiştik: “Ey Âdem! Şübhesiz ki bu (şeytan), senin ve zevcenin düşmanıdır; o hâlde sakın sizi Cennetten çıkarmasın (buna sebeb olacak bir günahla sizi kandırmasın); yoksa çok sıkıntı çekersin!”

(Taha 117)

Hubeyb Öndeş Meali: /

(117-119) Ardından, "Ey adem! Gerçekten bu, senin için ve eşin için bir düşmandır. Sakın ikinizi de cennetten çıkarmasın! Aksi halde mutsuz olursun. Gerçekten, senin için onda [cennette] acıkmamak ve çıplak olmamak vardır. Gerçekten sen, onda [cennette] susuzluk çekmez¹ ve (Güneşin) sıcağından yanmazsın" dedik.

(Taha 117)

Hüseyin Atay Meali:

117-119 "Ey Adem! Doğrusu bu, senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa mutsuz olursun. Doğrusu, cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın; orada ne susarsın, ne de güneşin sıcağında kalırsın" dedik.

(Taha 117)

İbni Kesir Meali:

Biz de demiştik ki: Ey Adem, doğrusu bu, hem senin hem de eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın. Yoksa bedbaht olursun.

(Taha 117)

İlyas Yorulmaz Meali:

Bizde Ademe “Ey Adem! Şüphesiz ki bu İblis, sana ve eşine düşmandır. Dikkat edin sizin ikinizi de cennetten çıkarmasın. Yoksa başkaldıranlardan olursunuz.”

(Taha 117)

İskender Ali Mihr Meali:

Bunun üzerine, (Âdem a.s’a şöyle) dedik: “Ey Âdem! Muhakkak ki bu (şeytan), senin için ve zevcen (eşin) için düşmandır. Sonra sakının (dikkat edin ki) sizin ikinizi (de) cennetten çıkarmasın. O zaman şâkî olursunuz.”

(Taha 117)

İsmail Hakkı Baltacıoğlu Meali:

Biz de demiştik: «Ey Âdem! İşte bu sana da, eşine de düşmandır. Onun için sakın ikinizi de Cennet'ten çıkarmasın. Yoksa sıkıntı çekersin.

(Taha 117)

Kadri Çelik Meali:

Bunun üzerine dedik ki: “Ey Âdem, bu gerçekten sana da eşine de düşmandır; sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın, sonra meşakkate düşersin.”

(Taha 117)

Mahmut Kısa Meali:

Bunun üzerine, “Ey Âdem!” dedik, “İşte bu şeytan, senin ve eşinin düşmanıdır ve kıyâmete kadar da düşmanınız olacaktır. O hâlde, onun hilelerine karşı ikiniz de dikkatli olun ki, sizi isyankârlığa sürükleyip cennetten çıkarmasın, yoksa büyük bir sıkıntıya düşer, mutsuz olursun!”

(Taha 117)

Mehmet Ali Eroğlu Meali:

Tam bunun üzerine dedik ki: "Ey Adem, bu gerçekten sana ve eşine bir düşmandır. Aldatıp sizi cennetten sürüp çıkarmasın. Sonra çok zahmet içinde, mutsuz olursunuz."

(Taha 117)

Mehmet Türk Meali:

(Bunun üzerine): “Ey Âdem! Bu (iblis) gerçekten sana da eşine de düşmandır. Sakın o sizi cennetten çıkarmasın, sonra sıkıntıya düşersin.” dedik.

(Taha 117)

Muhammed Celal Şems Meali:

Bunun üzerine, Biz dedik ki: “Ey Âdem! Bu (İblis,) şüphesiz senin ve eşinin düşmanıdır. O, ikinizi Cennet’ten çıkarmasın. Yoksa sıkıntıya düşersin.”

(Taha 117)

Muhammed Esed Meali:

ve bunun üzerine Adem'e: "Ey Adem!" dedik, "Gerçek şu ki, bu senin ve eşinin düşmanıdır; öyleyse, dikkat edin, sizi (bu) hasbahçeden çıkarıp da seni bedbaht kılmasın.

(Taha 117)

Mustafa Cemil Kılıç Meali:

Bunun üzerine biz şöyle demiştik; "Ey Adem, o, sana da eşine de düşmandır. Dikkat et de sizi Cennetten çıkarmasın; sonra perişan olursun."

(Taha 117)

Mustafa Çavdar Meali:

Biz de ona: Ey Adem! Bu senin ve eşinin düşmanıdır, sakın sizi bahçeden çıkarmasın, aksi halde perişan olursun, dedik.

Bknz: (2/30)»(2/39) - (7/11)»(7/25) - (15/28)»(15/44) - (17/62)»(17/65) - (18/50) - (38/71)»(38/85)

(Taha 117)

Mustafa Çevik Meali:

115-119 Biz daha önce Âdem’e emrimizi ulaştırıp, kendisi için koyduğumuz yasağa uymasını bildirmiştik, fakat o bunu unuttu. Onu emrimize uymakta azimli ve kararlı bulmadık, siz de öyle olmaktan sakının. Meleklere, Âdem’e saygı gösterip, hizmetine hazır olun dediğimizde, iblis dışındaki hepsi, Bize secde ederek emrimizi yerine getireceklerini belirttiler fakat İblis emrimize uymayı kabul etmedi. Bunun üzerine Biz de Âdem’i “Ey Âdem! İyi bilin ki İblis senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın onun sizi cennetten çıkarmak için kuracağı tuzaklara düşmeyin ve ondan uzak durun, yoksa çok pişman ve bedbaht olursunuz diye uyardık, sonra da sen ve eşin cennette açlık, susuzluk çekmeden, güneşin sıcağı altında bunalmadan, mutluluğun zirvesinde yaşayın.” dedik.

(Taha 117)

Mustafa İslamoğlu Meali:

Bunun üzerine Biz de "Ey Adem!" demiştik, "İşte bu, sana ve eşine tarifsiz bir düşmanlık beslemektedir; dolayısıyla, onun sizi bu has bahçeden çıkarma girişimlerine karşı çok dikkatli olun; yoksa bedbaht olursun!

(Taha 117)

Osman Okur Meali:

Bunun üzerine dedik ki: "Ey Adem, bu gerçekten sana ve eşine düşmandır; sakın sizi cennetten /bahçeden sürüp çıkarmasın, sonra mutsuz olursun."

(Taha 117)

Ömer Nasuhi Bilmen Meali:

Biz de demiştik ki: «Ey Âdem! Bu şüphesiz senin için ve refikan için bir düşmandır. Sizi cennetten çıkarmasın, sonra meşakkate düşmüş olursun.»

(Taha 117)

Ömer Öngüt Meali:

Biz de dedik ki: “Ey Âdem! Bu senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra yorulur, sıkıntı çekersiniz!”

(Taha 117)

Ömer Sevinçgül Meali:

“Ey Âdem!” dedik, “Şeytan senin ve eşinin düşmanıdır. Dikkat edin de sizi ‘kandırıp’ cennetten çıkarmasın. Sonra çok sıkıntı çekersiniz.

(Taha 117)

Sadık Türkmen Meali:

”Ey Âdem!” dedik. “Bu sana ve eşine bir düşmanlık yapıp, sakın sizi cennetten çıkarmasın! Sonra çok sıkıntı çekersin!

(Taha 117)

Seyyid Kutub Meali:

Bunun üzerine dedik ki: «Ey Adem, bu şeytan senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın. Yoksa sıkıntı çeker, mutsuz olursun.»

(Taha 117)

Suat Yıldırım Meali:

Biz de dedik ki: "Adem! İyi bil ki bu, sana da eşine de tam bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra perişan olur, helake sürüklenirsin!"

(Taha 117)

Süleyman Ateş Meali:

Dedik ki: "Ey Adem, bu, senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın, sizi cennetten çıkarmasın, sonra yorulursun."

(Taha 117)

Süleymaniye Vakfı Meali:

Dedik ki "Bak Âdem! Bu sana da eşine de düşmandır. Sakın sizi bu bahçeden çıkarmasın yoksa mutsuz olursun.

(Taha 117)

Şeref Aziz Taha ve Kemal Çelik Meali:

Bunun üzerine: "Ey Âdem! Bu senin de, eşinin de düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa sıkıntıya düşersiniz."

(Taha 117)

Şaban Piriş Meali:

-Ey Adem, bu senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa sıkıntı çekersin, dedik.

(Taha 117)

Talat Koçyiğit Meali:

Âdem'e demiştik ki: "Ey Âdem! Bu, senin için ve eşin için bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; yoksa bedbaht olursunuz".

(Taha 117)

Tefhimul Kuran Meali:

Bunun üzerine dedik ki: «Ey Adem, bu gerçekten sana da, eşine de düşmandır; sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın, sonra mutsuz olursun.»

(Taha 117)

Ümit Şimşek Meali:

Biz de “Ey Âdem,” buyurduk. “İşte bu senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın o sizi Cennetten çıkarmasın; sonra bedbaht olursun.

(Taha 117)

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Bunun üzerine biz şöyle demiştik: "Ey Adem! Şu, senin de eşinin de düşmanıdır, dikkat et de sizi cennetten çıkarmasın; sonra bedbaht olursun."

(Taha 117)