Öyle bir günden sakının ki; o gün kimsenin kimseye faydası olmayacak, kimseden şefaat kabul edilmeyecek, kimseden fidye alınmayacak ve onlar yardım da görmeyecekler.
Öyle bir günden sakının ki; o gün hiç kimse bir başkası adına bir şey ödemeyecek, hiç kimseye şefaat, fayda vermeyecek ve hiç kimsenin başkasının yerine geçmesine izin verilmeyecek ve onlar hiçbir yerden yardım da göremeyecekler.
Ey iman edenler, içinde alışverişin, dostluğun ve de şefaatin/torpilin olmadığı bir gün gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnanmayarak kâfir olanlar, işte onlar yanlışta ısrar eden zalimlerin ta kendileridir.
Allah, Ondan başka ilah yoktur. O hayatın kaynağı ve dayanağıdır. Yarattıklarının üzerinde yönetici ve gözeticidir. Onu ne unutma tutar ne de uyku. Göklerde ve yerde olanların hepsi onundur. Onun izni olmadan Onun katında şefaat edecek de kimmiş? O, onların önlerinde ve arkalarında olanı bilir. Onlar, onun ilminden ancak dilediği kadarının dışında hiçbir şey kavrayamazlar. Onun otoritesi, gökleri ve yeri kaplamıştır. Onları koruyup gözetmek Ona asla ağır gelmez. Allah çok yücedir çok büyüktür.
Her kim hak davada, bir işe şefaat/destek çıkarsa onun getirisinden ona bir pay vardır. Kim de kötü bir işe şefaat/destek olursa ona da onun günahından bir pay vardır. Allah, herkese yaptığının karşılığını verendir.
Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları bu Kuran ile uyar ki, Onların orada herhangi bir veli/koruyucu ve şefaatçilerinin olmadığını anlasınlar. Belki sakınıp korunurlar. .
Dünya hayatının aldattığı, (1) böylece dinlerini oyun ve eğlence haline getirenleri kendi haline bırak (2) ve onlara Kuran’la şu gerçeği hatırlat: (3) “Her insan, kazandıkları ile rehin alınacak (4). Onun için Allah ile aralarına koyacakları herhangi bir veli/koruyucu ve şefaatçi olmayacak, (5) verilebilecek her fidyeyi verse bile ondan asla alınmayacak (6). İşte bunlar işledikleri yüzünden helake sürüklenmiş olacaklar, onlar ayetlerime inanmadıkları için içlerini yakıp kavuran bir su ve acıklı bir azap vardır.” (7)
Dünya’ya ilk gelişinizde sizi yalnız yarattığımız gibi, işte huzurumuza da yapayalnız geldiniz ve size bağışladıklarımızın hepsini arkanızda bıraktınız. Size şefaatçi olacağını zannettiğiniz ve bunun için Allah ile aranıza koyduğunuz ortaklarınızı yanınızda göremiyoruz, aranızda kurmuş olduğunuz bağlar paramparça olmuş ve kurtaracağını zannettiğiniz o kimseler sizi yüzüstü bırakıp kaybolmuşlardır.
Yoksa onlar sonucunun ortaya çıkmasını mı bekliyorlar? Onun neticesinin ortaya çıktığı gün, daha önce onu unutmuş olanlar:
– Doğrusu Rabbimizin elçileri bize hakkı getirmişlerdi. Şimdi, bize şefaat edecek bir şefaatçi veya yaptıklarımızın dışında iyi işler yapmamız için geriye döndürülmemize imkân var mı? Derler. Onlar, kendilerini ziyana sürüklemiş ve uydurdukları şeyler de onları yüzüstü bırakıp kaybolmuşlardır.
Şüphesiz, Rabbiniz, gökleri ve yeri altı evrede yaratan sonra kâinatı mutlak hükümranlığı altına alan ve işi düzenleyen Allah’tır. İzni olmadan kimse şefaat edemez. İşte sizin Rabbiniz Allah budur. O’na kulluk edin, öğüt dinlemiyor musunuz?
Onlar kendilerine fayda da zarar da veremeyenlere:
-Bunlar “Allah katında bizim şefaatçilerimizdir”, diyerek Allah ile aralarına koyduklarına kulluk ederler. De ki:
-Allah’a, göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Allah, koştukları şirklerden münezzeh ve yücedir.
O gün hiç kimse şefaat yetkisine sahip değildir ancak yapmış olduğu iman sözleşmesine sadık olanlara Rahman şefaat edecektir.
O gün, Rahman’ın izin verdiği ve sözünden/iman ve ikrarından razı olduğu kimseden başkasına şefaat fayda vermeyecek.
Allah, onların yaptıklarını ve yapacaklarını bilir ve onlar Allah’ın hoşnut olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler. Zira onlar Allah’a duydukları derin saygıdan dolayı tir tir titrerler.
Şimdi, artık ne bir şefaatçimiz var.
Zira Allah’a ortak koştukları onlara şefaatçi aracı olamayacak. Hâlbuki onlar ortak koştukları için kâfir olmuşlardı.
Gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunan her şeyi altı evrede yaratan sonra da koyduğu yasalarla onlar üzerinde egemen olan Allah’tır. Sizin O’ndan başka ne bir veliniz ne de bir şefaatçiniz vardır. Hiç aklınızı kullanmaz mısınız?
Allah katında şefaat, onun izin verdiklerinin dışında hiç kimseye fayda vermez. Sonunda onların yüreklerindeki korku giderilince:
– Rabbiniz ne buyurmuştu? Dediler.
Onlar: “Hak ve hakikati şimdi anladık ki O, yüceler yücesi ve büyükler büyüğüdür” Dediler.
– Şimdi ben Allah’tan başka bir takım ilahlar edineyim öyle mi? Şayet Rahman bana bir zarar vermeyi dilese, onların şefaatinin bana hiç bir yararı olmaz ve beni de kurtaramazlar.
Yoksa onlar Allah ile aralarına birilerini koyup birtakım şefaatçiler mi ediniyorlar? De ki:
– Peki, onlar hiç bir şeye sahip değiller ve akılları hiç bir şeye ermiyor ise?
De ki:
– İyi bilin ki şefaat tamamıyla ve sadece Allah’a aittir, zira göklerin ve yerin hükümranlığı O’na aittir. Sonunda hepiniz hesap vermek üzere O’na döndürüleceksiniz.
İnsanları, korkudan yüreklerin gırtlağa dayanacağı ve yutkunup duracakları iyice yaklaşan o dehşetli gün ile uyar! O gün yanlışta ısrar eden zalimlerin ne samimi bir dostu ne de sözü geçen bir şefaatçisi olacak.
Onların Allah ile aralarına koyup dua ile yalvarıp yakardıklarının hiç kimseye şefaat etme yetkileri yoktur. Ancak bu gerçeği Kuran’a şahit olanlar bilir.
Göklerde nice melekler vardır ki, Allah’ın dilediği ve razı olduğu kimseler için izin vermedikçe, onların şefaati hiçbir işe fayda vermez.
Artık aracıların şefaati onlara bir yarar sağlamayacak.
Arama Mustafa Çavdar Meali üzerinde yapılmıştır.
Farklı meallerde farklı sonuçlar çıkabilir.
Mustafa Çavdar Meali okuyorsunuz,
Değiştirmek için :